Etiket arşivi: ŞEHİR HASTANELERİ talanı

Brunson bahane devalüasyon şahane!

Brunson bahane devalüasyon şahane!

Emre Kongar
Cumhuriyet, 21.08.2018

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Erdoğan/AKP iktidarı sadece Cumhuriyetin devlet kurumlarını ve adalet mekanizmasını yok etmekle kalmadı, ülkenin ekonomisini, yani üretim gücünü de sakatladı: 
Türk Lirası’nın devalüe edilmesi yani yabancı paralar karşısında değerinin düşürülmesi, kaçınılmaz bir sonuçtu! 
Bunu gören iktidar, önce seçimleri öne aldı… 
Sonra, bir Evangelist (Evanjelik) misyoner olan Pastör (rahip/papaz) Brunson üzerinden, Halkbank bağlantılı bir krizi, Trump’a İsrail’de tutuklu olan kadını serbest bıraktırarak ama karşılığında bu Pastör’ü bırakmayarak, ön plana çıkardı. 
Krizin sonucunda, Trump ve şürekâsı, Türkiye’ye karşı bazı ekonomik ve siyasal önlemler aldı. 
İktidar bunu bahane ederek, güya “boykot etmek için”, zaten artık kaynak sıkıntısı çekmeye başladığından, bazı ABD ürünlerinin ithal vergilerini artırdı ve halkın üzerine yeni bir yük daha bindirdi. 
Bu ekonomik ve siyasal kriz sırasında Türk Lirası yaklaşık % 50 oranında devalüe edildi. 
Devalüasyon, iktidarın mali ve ekonomik politikaları sonunda zaten zorunlu hale gelmişti ve bekleniyordu.
İktidar bu devalüasyonu, “Onların doları varsa, bizim de Allahımız var” ve“Ekonomimize yönelik saldırının, doğrudan ezanımıza ve bayrağımıza yönelik saldırılardan hiçbir farkı yoktur” diyerek Türkiye’ye karşı bir dinsel ve milli saldırı sonucu olarak kamuoyuna yansıttı. 
Bütün medya ellerinde olduğu, bütün gazete ve televizyonlar “Milli ve Dini” seferberlik mesajları ile beyin yıkadığı için, ekonomik ve mali yapının tahribinden kaynaklanan bu zorunlu devalüasyon örtbas edilmiş görünüyor. 
Ama sadece “görünüyor”, çünkü bu devalüasyonun sonuçları sabit ve dargelirli halkımıza çok acı zamlar biçiminde geri dönmekte ve günlük yaşamı gerçekten çok zorlaştırmakta olduğu için, bir süre sonra, dini ve milli seferberlik nutuklarının karın doyurmadığı anlaşılacak. 
Bu durum iktidara olan desteği azaltacak; desteğinin azaldığını gören iktidar daha da sertleşecek; temel hak ve özgürlükleri iyice sınırlayacak ve kısıtlayacak; böylece Demokrasi talepleri bilinç ve anlam kazanacak; ama bu süreçte toplumun ödeyeceği bedeller çok çok artacak! 
Yine de moraliniz bozulmasın, 

  • Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni Demokratik hedefinden saptırmak kolay olmayacak! 

DİREN HUKUK VE ADALET…  DİREN DEMOKRATİK CUMHURİYET! 

Not: 
Bayramınız kutlu olsun. 

Ben geçen cuma, Hatay Arsuz’da Füsun Sayek’i anma etkinliklerinde “Çok Kültürlülük ve Toplum” adlı bir konferans verdim ve orada, barış içinde birlikte, mutlu bir biçimde yaşayan farklı kimliklerin güzelliğini gördüm. Arsuzlulara gösterdikleri konukseverlik için teşekkür ediyorum. Öyküsü www.kongar.org adresli internet sitemde.
===========================================
Dostlar,

Biz de başından beri soygun – talan ekonomisinin kaçınılmaz kıldığı zorunlu devalüasyonu nasıl halktan gizlemeye, maskelemeye çabaladığını yazdık.. Sitemizin manşetinde güncel makalelerimizde sorunu sürekli ve kapsamlı, erişebildiğimiz açık kaynak verilerle işledik :

Manşette şu dizelere de yer verdik :

ATATÜRK, 1 $ = 1,26 TL olarak bıraktı 1938’de. Erdoğan 2002 sonunda 1 $ = 1,61 TL’den aldı, 1 $ 6 TL’yi buldu. Gerekçe hep aynı ve hazır : “Dış güçler!” Reçete de şablon : “Bizim Allahımız var” İslam inancına göre Allah tüm insanları yaratmadı mı? Erdoğanizm, Allah’a da el koyacak! Bayram iletisinde ABD’nin yaptığı ‘bayrağa ve ezana saldırı’ dır dedi.. Mide bulandıran, sınır tanımaz, damardan hamaset ve aldatma nereye dek? Halk elbet uyanacak, yoksullaştırma diz çökertiyor! Siyaset etiği en başta halka doğru söylemeyi, dürüstlüğü gerektirmiyor mu? Dindar – dinci AKP bu kuraldan bağışık mı (muaf mı)??

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi.. 7 TL’nin altına “inen” Dolar sevindiriyor mu!!?? 5 TL felaket olur derken 6 TL’ye bayram mı edeceğiz? Ne var ki, Standard and Poors dün (18.8.18) Türkiye raporunda hem kredi (borç alabilme yeterliği!) notunu düşürdü hem de 2018 sonu $ kurunu  6.90 TL olarak kestirdi! AKP = Erdoğan her şeyin yolunda olduğunu, hiiiiiç endişe etmememiz gerektiğini söyleyip duruyor madem;

  • Emekçilerin ücretlerinde, yıl sonu beklenmeden enflasyonun altında kalmamak üzere hemen iyileştirme (zam!) yapılmalıdır. 
  • On milyonlarca masum insanı göz göre göre yoksullaştıramazsınız. Bedeli rantiye sınıfı ödemeli. Çünkü bu çöküşten masum Halk değil, iktidar ve onlar sorumlu.

Bu arada AKP müritlerinin ”epey” yastık altı döviz – altın stoku olduğunu izliyoruz.. TL’ye geçiyorlar biraz.. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi? 

MB rezervleri 96-98 milyar dolar eriyerek kritik 30 milyar doların altına indi – indirildi!Kısa vadeli borçlar bile MB döviz rezervlerini çok aşıyor! Dalgalı kura karşın epeydir ertelenen DEVALÜASYON FİİLEN ve HIZLICA ya-pıl-dı, yapılmakta.. Tam bir yangın! Ülke alev alev.. Tek sorumlusu kesin olarak AKP = RTE! Ekonomik savaş halka masal..

  • Bayram sonrası TBMM mutlaka toplanmalı. AKP sorunların tartışılmasını ve halkın gerçekleri öğrenmesini istemiyor. TBMM’ye saygısı olsa böyle yapar mı? Göstermelik Meclis, baskı altında yargı ile medya ve tam bir Erdoğan mutlakiyeti! Demokratik Cumhuriyet sizlere ömür; ”seçilmiş” (!) hükümdar Erdoğan! Üst-orta gelir düzeyinden alt-orta sınıfa ülkesini yoksullaştıran AKP! Demokratik Cumhuriyetten otokrasiye, geriye savrulan ülkemiz..
  • Brunson krizi çıkarılmasa idi, birkaç ay sonra ekonomi gene dibe vuracaktı..

  • AKP = RTE öylesine çaresiz ki; varlık barışı = kirli para aklamada tüm sınırlar kaldırıldı..
  • ABD, AKP kendisiyle kirli pazarlık yapıyorsa, bunu dünya kamuoyuna açıklamalıdır.
    Açıkladı nitekim.. Bir de çengel sorumuz vardı. O da yanıt buldu ABD açıklamasıyla :
    Lütfen tıklayınız :Beyaz Saray, Wall Street Journal’a sızdırdı: Türkiye, Brunson karşılığında Halkbank cezasının kaldırılmasını istedi!

  • Çengel soru           : Türkiye’ye %40 yakıcı devalüasyon, bu -ortak- senaryo ile mi dayatılıyor yoksa?? Ya da AKP, zorunlu kaldığı vahşi devalüasyonu bu yapay krizle mi maskeliyor?!

  • Çare                           Muhalefet partileri her şeyi ertelemeli ve ortak, yapıcı muhalefet yürütmeli. Halka her şeyi açıklamalı ve çözüm önerileri üretmeli. Seçim öncesi Demokrasi İttifakı sürmeli. CHP adına İnce değil, Parti yetkilileri konuşmalı. Hazine, şirketlerin – bankaların borcunu asla üstlenmemeli! Ama pek çok yandaş şirketin dış borçlarına kur farkı dahil Hazine garantisi verdiniz!?! Örn. Şehir hastaneleri talanı! İyi yönetim bu mu?

Manşeti her gün değişen oranlarda güncellediğimizden, içerik yitiği oluşmaması için zaman zaman yazılarımızın içine aktararak arşivlemiş oluyoruz.. Şimdi de yaptığımız gibi..

Sevgi ve saygı ile. 23 Ağustos 2018, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ “ULAŞILABİLİR” OLMAKTAN ÇIKARTILIYOR!

ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ “ULAŞILABİLİR” OLMAKTAN ÇIKARTILIYOR!

(AS: Bizim “hazin” katkımız yazının altındadır..)

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Sosyal Güvenlik Kurumu’nca (SGK) Sağlık Uygulama Tebliği‘nde 4 Şubat 2018 tarihinde yapılan acil sağlık hizmetleri ve ilave ücrete ilişkin değişiklikler konusunda bir bilgi notu hazırladı. Söz konusu değişikliklerle acil sağlık hizmetlerinin “ulaşılabilir” olmaktan çıkartıldığına dikkat çekilen bilgi notunda, düzenlemelerin hiçbirinin acil servise gereksiz başvurulara yol açan etmenleri ortadan kaldırmaya yönelik olmadığı ve acillerde yaşanan sorunları çözmeye yetmeyeceği vurgulandı. Bilgi notu aşağıdadır:

ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ “ULAŞILABİLİR” OLMAKTAN ÇIKARTILIYOR!

Sosyal Güvenlik Kurumu, Sağlık Uygulama Tebliği’nde 4 Şubat 2018 tarihinde acil sağlık hizmetleri ve ek (ilave) ücrete ilişkin kurallarda değişiklik yapmıştır:

  1. Tebliğde acil sağlık hizmeti nedeniyle özel hastaneye başvuran hastalardan taburcu edilinceye kadar sunulan tüm sağlık hizmetleri için hiçbir ek ücret alınmayacağı yönündeki düzenleme değiştirilmiştir. Değişiklik sonucu acil servise başvurudan başlayarak 24 saat içinde hastanın stabilize edilerek ilgili kliniğe yatışı veya başka bir hastaneye sevk edilmesiyle acil halin sona ereceği,  24 saat dolduktan sonra ise ek ücret alınacağı düzenlenmiştir. Bu ücretin alınabilmesi için acil halin sona erdiği ve devam eden işlemlerin ek ücrete tabi olduğuna ilişkin hasta/yakınına yazılı bilgi verileceği, özel hastanelerin acil servisindeki ek ücreti ödeyemeyecek yoksul hastaların kamu hastanelerine sevk edilecekleri anlaşılmaktadır.
  2. Tebliğde Vakıf hastaneleri ve özel hastaneler tarafından ayakta ya da yataklı tedavi hizmeti sırasında hastalardan alacakları ek ücretleri gösterir belge verme zorunluluğuna ilişkin kural da değiştirilmiştir. Buna göre SGK ile sözleşmeli/protokollü vakıf üniversiteleri ile özel sağlık kurum ve kuruluşları, yatarak tedavilerde yapılan Kurumca karşılanan sağlık hizmeti bedellerinin toplamının 100 (yüz) TL’yi aşması halinde, bu hizmetleri ve varsa ek ücret tutarını gösterir belgeyi en geç hastanın taburcu olduğu tarihte hastaya vermekle yükümlü tutulmuştur.

    Ayakta tedavilerde ise bu belgenin verilmesi zorunluluğu kaldırılarak bu hastaların, alınan ek ücretleri görme olanağı ortadan kaldırılmıştır. (AS: Neye ve kime hizmet? Sermayeye mi, halka mı? Kayıtdışılık ve vergi yitiği?? Akıl alır gibi değil.. Tipik turnusol kağıdı!)

Aynı tarihte Sağlık Bakanlığı tarafından hasta sayısı fazla olan kamu hastanelerinde acillerdeki yoğunluğu azaltma gerekçesi ile saat 23.00’e kadar vardiyalı poliklinik uygulaması başlatılacağı açıklanmıştır. Geldiğimiz durumda “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ülkemizde sunulan sağlık hizmetlerini içinden çıkılmaz bir kaosa dönüştürmüştür.

Sağlık hizmetine erişim engelleri yüzünden acil sağlık hizmetlerinin amaç dışı kullanımı artmış, gerçekten acil olarak sağlık hizmeti alması gereken hastaların acil sağlık hizmetlerinden yararlanması zorlaşmış; hem acil hastalar, hem yoksul hastalar, hem de uzun saatler yoğun olarak çalışan sağlık emekçileri aleyhine düzenlemeler peş peşe gelmeye başlamıştır.

  • Bu düzenlemelerin hiçbirisi acil servise gereksiz başvurulara yol açan etmenleri ortadan kaldırmaya yönelik olmadığı için, acillerde yaşanan sorunları çözmeye yetmeyecektir.

TTB olarak sorunun nedenlerine değil sonuçlarına odaklı bu hatalı düzenlemelerin düzeltilmesi için gerekli girişimler yapılacaktır. Saygılarımızla. (12.02.2018)

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
=======================================
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Türk Tabipleri Birliği‘nin (TTB Ankara Tabip Odası) bu açıklaması ve girişimi bütünüyle yerindedir. Metin içinde ilgili yere yukarıda not düştük :

  • Ayakta tedavilerde ise bu belgenin verilmesi zorunluluğu kaldırılarak bu hastaların, alınan ek ücretleri görme olanağı ortadan kaldırılmıştır. (AS: Neye ve kime hizmet? Sermayeye mi, halka mı? Kayıtdışılık ve vergi yitiği?? Akıl alır gibi değil.. Tipik turnusol kağıdı!)

Umar ve dileriz ki halkımız da gerçekleri görür ve bu SGK tarafından yapılan Tebliğ (Sağlık Uygulama Tebliği – SUT) değişikliğinin kendi yararına olmadığını algılar. Bu düzenlemenin sorumlusunun hekimler – sağlık çalışanları olmadığını kavrar ve ŞİDDETE başvurmaz.. Necip milletimizin 20 milyonu aşkın oy vererek 16 yıldır tek başına iktidarda tuttuğu AKP; halkın değil sermayenin yararını gözetiyor, sermayenin isteklerini yerine getiriyor..

Alınan para (ek ücret!) için belge verme yükümünü kaldırmak akıl işi değil!
Apaçık kayıtdışılığı teşvik ettiği gibi Devleti vergi yitiğine uğratacak, özel sağlık sektöründe vergisiz kazanç olanağı sağlayacak ve yurttaşın sömürülmesine kapı aralayacak bir düzenleme!?

Varsa yoksa yerel – küresel sermayenin çıkarlarına hizmet.. İşte AKP!

Öte yandan SGK, mali dengesini hep ama hep parasal (moneter) önlemlerle ve yurttaşın aleyhine – sermayenin lehine sağlama çabasında. Fakat gene de dikiş tutmuyor ve 2017’de 20 milyar TL dolayında açık verdi. Bu rakam toplam bütçe açığının yarısına yakın..

Çare; sağlığı piyasa hizmeti değil, KAMU HİZMETİ olarak görmekte.. 

  • SGK, koruyucu sağlık hizmetlerini teşvik ederek tedavi giderlerini azaltabilir gerçekte.

Ne var ki, özel sektör öylesine büyütüldü ki teşviklerle; “müşteri azalmasına” yol açacak hiçbir uygulamaya, başta kamusal koruyucu sağlık hizmetlerine, bu hizmetlerin herkese ETKİN – YAYGIN – NİTELİKLİ – ERİŞİLEBİLİR… biçimde sunulmasına izin vermeyecektir, vermemektedir.

  • Sermaye sözcüsü iktidarlara da halka koruyucu sağlık hizmeti veriyor “muşçasına” davranmak, algı yönetimi ve beyin yıkama kalmaktadır.. İllüzyon ve şizofrenik topluma sürüklenme!

    Türkiye, AKP ve necipler necibi milletimiz tam da bu durumdadır..

    Yediğin ve yiyeceğin daha nice kazıklar afiyet olsun gariban halkımız..

Gerçekleri görme ama senin gibi çaresiz sağlık çalışanlarına – doktorlara öfke kusmaya devam et e mi sayın milletimiz?

  • Bağır – çağır, hakaret et, küfür et, döv, yumruk at, bıçakla, olmadı kurşunla.. Derdine deva olur belki!?
  • Sağlık hakkını gaspeden iktidar; hekimler değil! Tersine, hekimler senin müttefikin ey halkım.. Onlarla dayanışma içinde evrensel sağlık hakkın için uğraş vermelisin..
  • Örn. Sağlık Kooperatiflerini anımsamalısın.. Anayasa md. 56 ve 60’ı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‘nin 25. maddesini, Avrupa Sosyal Şartı‘nın 3. maddesini.. ve daha pek çok hukuksal dayanağı..
  • ŞEHİR HASTANELERİ ile sağlık hizmetine erişimin, balayı dönemi sonrasında şimdikine göre çoooook daha güçleşeceğini de aklından hiç çıkarmadan..
    (Tıklayınız; ŞEHİR HASTANELERİ TALANI)

Sevgi ve saygı ile. 19 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

ATO KOnferansı : “Venezuela ve Sağlık”

Ankara Tabip Odası

Değerli Meslektaşımız,

Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu tarafından düzenlenen,

“Venezuela ve Sağlık”

başlıklı sunum, 18.10.2017 Çarşamba günü, Odamız toplantı salonunda gerçekleştirilecektir.

Katılımınızı bekleriz.

Saygılarımızla.


==============================
Dostlar,

Her Çarşamba 18:30’da yapılıyor bu güzelim etkinlikler..
Mülkiyeliler Birliği Çarşamba toplantıları da öyle.. üstelik aynı saatte.
Bir ona, bir buna yetişmeye çabalıyoruz her 2 kurumun da üyesi olarak.
Bir yol bulunsa klonlanarak “2 tane” (!) olabilsek ya da mekan – zamandan daha da bağımsızlaşabilsek??
1 Kasım 2017 günü akşam 18:30’da biz, Mülkiyeliler Birliği Çarşamba toplantılarında

“ŞEHİR HASTANELERİ TALANI” nı işleyeceğiz..

Emek veren herkese şükranla.

Sevgi ve saygı ile. 17 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Tabip Odası Üyesi Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

9 milyon kişi muhtaç halde

9 milyon kişi muhtaç halde

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya,
Genel Sağlık Sigortası (GSS) devlet tarafından ödenen kişi sayısının
8 milyon 983 bin 853 olduğunu açıkladı…

9 milyon kişi muhtaç halde

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, SÖZCÜ‘ye yaptığı açıklamada, her 8 kişiden birinin doğrudan devlet yardımı aldığını söyledi. Gürer şöyle devam etti:

“Dolaylı alanlarla birlikte bu rakam daha da artıyor. Bakan Kaya’nın verdiği bilgiye göre brüt asgari ücretin 3’te birinden az geliri olan vatandaşların primleri devlet tarafından ödeniyor. Yani aylık geliri 592,5 liranın altında olan 9 milyona yakın yurttaşımız var. Devletin desteğiyle yaşayan milyonlarca kişinin varlığına karşın ülkede her şeyin güllük gülistanlık olduğundan nasıl bahsedilebilir?”
======================================
Dostlar,

SGK’nın akçal (mali) dengesi perişan.. 2016 sonunda 22 milyar TL dolayında açık verdi ve merkezi yönetim bütçesinden aktarım (transfer) yapıldı. Önceki yıllarda da durum daha parlak değildi. Son SGK açığı yüzünden yapılan aktarım, genel bütçe açığının yarısı dolayında.,  Biz bu sorunu sitemizde kezlerce yazdık. GSS’nin pahalı bu rejim olduğunu, Türkiye’nin bunu finanse edebilecek toplam ve kişisel gelire ve gelir dağılımına, nüfus yapısına (çok genç nüfus, hızlı nüfus artışı), istihdam yetersizliği (%10’un aşan açık işsizlik!)… 1 emekliye karşılık ancak yaklaşık 2 çalışan varlığı, ekonominin 1/3’ünün kayıt dışı olması, ücretlerin gerçek düzeyde gösterilmeyip düşük SGK primi ödenmesi…. gibi gerekçelerle GSS’nin matematiksel çıkmazını işledik.

SGK gerçek (reel) gelirlerini artıramayınca hizmetlerini kısıyor, cepten harcamalara zorluyor.

Öte yandan aşırı şişirilen sağlık giderleri.. Yetmezmiş gibi ŞEHİR HASTANELERİ TALANI!..

SGK’nın tanımıyla aylık geliri 592,5 TL’yi aşan YOKSUL SAYILMIYOR  ve bu ölçütle 80 milyonluk ülkede 9 milyon yoksul var.. Oysa 1 kişinin yoksulluk sınırı bu rakamın en az 3 katı!
Borçlar borçla ödeniyor!..

AKP  = RTE beyin yıkamayı sürdürüyor ekonomi hakkında..

  • Yineleyelim GSS halkın sağlığınızın değil, sermayenin kârının sigortasıdır!
  • GSS üzerinden yerli – yabancı sermayeye ulusal kaynak aktarımı misyonu sürüyor AKP’nin!

Sevgi ve saygı ile. 15 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Vergi ve zamlar: Kazın insafsızca yolunması sürüyor!

Vergi ve zamlar:
Kazın insafsızca yolunması sürüyor!

(AS: Bizim kapsamlı katkılarımız yazının altındadır)

Türkiye’de, her şeye rağmen cari açık, iç ve dış borç vb. habis urlara karşı bağışıklık sağlayan yararlı bir ot, bitki vardı demiştik: Bütçe Dengesi!
İşte bu ot artık bitmiyor . Çünkü bu ot büyüyen, reel üretimi güçlü ekonomilerde bitiyor. Büyüme ve gelir artışı hız kesince tüketim de geriliyor. Vergi sistemi, adaletsiz, tüketim üzerinden alınan dolaylı vergilere dayanmışsa, bütçe gelirleri düşüyor. 60 liralık rakıyı 160 liraya satamıyorsunuz… Millet rakıyı, sigarayı evinde  imal etmeye, tüketememeye başlıyor…

İşte size dolaylı vergi sisteminin ilginç oyunu, bumerang etkisi…
Uzun süredir ilk kez ciddi bir bütçe açığı… İşte bu bağlamda, dış borç, cari açık, düşük büyüme ve açık bütçe sarmalının ülkeyi kriz bataklığına iyice çekme olasılığı çoğalıyor. Ödemeler dengesinin “net hata noksanlar” kalemine kaynağı ve ne bahasına olduğu meçhul milyarlarca dolar girmezse, Babalar gibi satmak için mal bulmuş mağribi gibi sarınılan Varlık Fonu da fos çıkarsa (ki pek müşterisi yok gibi görünüyor…) yandı gülüm keten helva…

Tek çare ne kaldıysa satmak ve vur abalıya halkın sırtına, gelsin dolaylı vergiler ve zamlar… Ete, süte, benzine, sigaraya, içkiye, arabaya, telefona…Türkiye’de en acımasız, en ağır, en kolay alınan vergi dolaylı vergi… Zengini de yoksulu da benzine, mazota, sigaraya, içkiye, elektriğe, taşıtlara, telefona aynı vergiyi ödüyor… Ayda 1404 TL alan asgari ücretli bir çalışan da, ayda 140 milyar geliri olan bir patron da aynı vergiyi ödüyor…
Vergilendirme kuramının temel kuralı literatürde sık sık şöyle ifade edilir:
“Kazı bağırtmadan, incitmeden yolmak…” 

Meclis’e sunulan  “Kazı bayağı incitecek” vergi paketini içeren  “torba kanun”, 2017 bütçesinin dikiş tutmadığını gösteriyor. Bu paket, normalde ek bütçe kanunuyla getirilmesi gereken maddeleri “torba”ya atarak, bir yandan muhalefeti etkisizleştirmeye çalışıyor; diğer yandan da bir avuç yandaşın zenginleşmesi uğruna halkın ümüğünü sıkıyor…

37 milyar ek borçlanma

2017 bütçesinde öngörülen açık 47.5 milyar TL’ydı. Bu meblağ (AS: tutar) Hazine borçlanmasıyla karşılanacaktı. Mevzuat, ihtiyaç duyulursa, bir kez Bakan, ikinci kez de Bakanlar Kurulu kararıyla iki kez %5’er bütçe artırımına olanak tanıyor. Böylece toplamda gösterilen bütçe açığının, %10’u kadar daha borçlanma yapılabiliyor. Bu durumda 2017 yılı bütçesinde Hazine’nin en fazla 47.5+4.75= 52.25 milyar TL’na kadar borçlanması gerekiyordu. Fakat bu bunca israfa yetmeyince 130 maddelik “torba kanun”un satır aralarına yine alışılageldiği üzere bir madde sıkıştırılıvermiş.

  • “Net borç kullanım tutarı 2017 yılı için 1 Ocak 2017 tarihinden geçerli olmak üzere, Bakan ve Bakanlar Kurulu tarafından artırılan net borç kullanım tutarına otuz yedi milyar TL ilave edilerek uygulanır.”

Böylece gerçek bütçe açık ve önemli bölümü halkın sırtından çıkarılacak meblağ 52,25+37= 89.25 milyar TL’a ulaşıyor… Bu tutarın 8 milyarlık kısmının savunma harcamalarına tahsis edileceği söyleniyor… Pekiyi, verilen bütçe dışı garantilerle (Köprüler, 3. Hava Alanı, Avrasya Tüneli vb.) (AS: Şehir hastaneleri!) imza attığı sözleşmeler “ticari sır” gerekçesiyle açıklanmıyor. Çünkü açıklanırsa, hangi şirkete döviz kuru üzerinden ne ödeneceği ortaya çıkacak. Böylece kendilerine, rejime destek veren, birlikte iş yaptıkları yandaş ya da yabancı şirketlere yönelik halkın sırtından yapılan servet aktarımı ortaya çıkacak…

Ya ardı ardına mali aflarla ortaya çıkan gelir kayıpları…

Yağma Hasanın Böreği…

Bugüne değin  10 liman, 81 elektrik santralı, 40 tesis-işletme, 3488 taşınmaz, 36 maden sahası satıldı… Ağır mali tablo karşısında  en kolay çözüm adaletsiz dolaylı vergiler, zamlar,  satmak – savmak, elden çıkarmak, özelleştirmek… Tabii satılacak ne kaldıysa ve vatandaşın daha da sıkılacak ümüğü kaldıysa…

İngiliz uyruklu Ekonomi Bakanının bile %40 MTV uygulaması konusunda şaşkınlaştığı bu karmaşada (belki de bu konuda eşeği kaybettirip buldurarak halkı sevindirme oyununu oynuyorlar…), Maliye Bakanı bu gidişatın gelecekte de tüm hızı ile süreceğini söylüyor:

“Bazı fabrika satışlarına başlıyoruz. Özelleştirme İdaresi daha fazla varlık satışına gidecek. Bununla bütçemize gelir kaydedeceğiz. Birtakım kurumların ellerinde, atıl vaziyette nakitler var. Bu nakitleri bütçeye aktarıyoruz. Bunun bütçenin ihtiyaçlarında kullanılmasını sağlıyoruz. Kamunun elinde birçok yerde taşınmazı var. Buralarda da çok ciddi anlamda kamu gelir potansiyeli var. Kamu lojmanları, turizm tesisleri, kamuya ait diğer taşınmazların ekonomiye kazandırılmasını öngören düzenlemeleri Meclise getiriyoruz. Bu yolla da bütçeye ciddi anlamda gelir üretiyoruz.

* Yasal değişiklikle binek otomobillerin Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni (MTV) %40 oranında artırıyoruz. Burada sadece binek otomobillere ilişkin bir vergi artışı var, diğer araçlarla ilgili normal yeniden değerleme oranında artış olacak.

* Şans oyunlarında ikramiye kazanan talihlilerden alınan vergi %10’dan %20’ye çıkacak.

* Kurumlar vergisinde bazı düzenlemeler yapıyoruz. Finans sektöründe kurumlar vergisi oranını %20’den %22’ye çıkaracak bir yasal düzenlemeyi Meclis’e sevk edeceğiz. İkinci olarak kurumların dağıtılmayan kar paylarından da %1 oranında bir vergi tevkifatının (AS: kesilmesinin) yapılmasını öngörüyoruz.

* Gelecek sene özelleştirme geliri hedefimiz 10 milyar lira. 2019 ve 2020 yıllarında yine 10’ar milyar liralık özelleştirme geliri hedefliyoruz.

*Bütün gelirler için uygulanan Gelir Vergisi tarifesinde bir değişikliğe gideceğiz. Bu değişiklik ücret gelirleri için 1 Ocak 2018’den, diğer kazançlar için 2017 kazançlarından itibaren geçerli olacak. Gelir Vergisi tarifesinin üçüncü dilimindeki gelirler için uygulanan %27 oranını %30’a çıkarıyoruz.”

Ama üretmek, tarımı, sanayiyi güçlendirip, ısrafı önleyip adil bir gelir dağılımı sağlayarak devletin  gelir kaynaklarını çoğaltmak  yerine ardı ardına milyarlarca liralık vergi afları, dünyanın en lüks bilmem kaçıncı uçağını alan, dünyanın en lüks ve pahalı binlerce arabası ile saltanat süren , 1500 odalı saray ve 250 odalı saraycıktan sonra Marmaris Okluk koyunda 300 odalı 400 çalışanlı ve 11 dekar da deniz doldurularak saray yaptıran zatın kaprisleri ve saplantılarını tatmin etmek etmek yeğ tutuluyor…

Tabii bu gidişatın doğal sonucu imam…. Cemaat…… ; tüm yönetenlere yayılan israf ve safahatın ağır yükü halkın kamburlaşmış sırtına ha babam de babam yükleniyor… Kimbilir belki de bütün  bunlar 2019’a kadar unutulur sanılıyor… Yine unutacak mıyız?
============================================
Dostlar,

Sayın Noyan Umruk emekli generaldir ve Doktora derecesi sahibidir.
Son derece nitelikli irdelemeler yaptığını biliyor ve O’ndan hep öğreniyoruz.
Bu yazısında da çarpıcı belirlemeler yer alıyor.. (dili epey eski de olsa..)
Dün (07.10.17) biz de Sayın Mustafa Pamukoğlu’nun “Borcu Borçla Ödemek” başlıklı yazısının altında benzer kapsamlı katkılar vermiştik.. 1 paragraf alıntı yapalım..

  • Artık Katar da çare değil, özelleştirme talanı da, TÜİK’in makyajı ve Erdoğan’ın masalları da! Hatta ülkemizin son varlıklarını ipotek eden ve Sayıştay denetimi dışına çıkarılan Varlık Fonu dahil! Bir de duygu sömürüsü ile gerekçe olarak artan savunma giderlerini gösteriyorlar. Saray’ın korkunç ve açıklanmayan savurganlıkları, Marmaris’te 350 odalı yazlık saray, Beştepe’de 250 odalı bir saray yavrusu, uçaklar, helikopterleri, lüks makam arabaları ve odalar, sayısı ve aylığı bol danışmanlar ve uyduruk bakan yardımcılığı postları, Diyanet harcamaları..
    (Tümünü okumak için tıklayınız : : http://ahmetsaltik.net/2017/10/07/borcu-borcla-odemek/)

Bir de Milli (Dinci!) Eğitim Bakanlığının özel okullarda çocuklarını okutan ailelere bol keseden desteği ve bu Bakanlığın hücrelerine dek sokulan yandaş dinci vakıflara, şirketlere.. yapılan bol keseden ödemeler..

Sayın Umruk’un yazısının içinde de ayraç içinde ekledik; ŞEHİR HASTANELERİ TALANI!

Muhalefetin tüm toplumu ayağa kaldırması gerek.. 

Toplumun da kendisinin ayağa kalkıp demokratik  direniş ve hesap sorma hakkını kullanması! “Askeri harcamalar için” diyerek duygu sömürüsü yapacak, halkı aldatacak, halkı bağırta bağırta toplayacağınız muazzam ek külfetin salt 1/10’unu gerçekte TSK’nın ek giderlerine ayıracaksınız..

Demokrasilerde halka yalan söylemek, onu aldatmak var mı??

Hele bir de saat başı “elhamdülillah müslümanız, inşallah, hamdolsun, namaz, oruç, cami, imam, hoca, din..” kavramlarını dilinizden düşürmeyeceksiniz..

  • And olsun ki; Tanrı’nın sabrı da bunca kötülük toplumunu kaldıracak kertede değildir!
    O’nın laneti üzerinize yağmak üzeredir.. Öylesine hak ettiniz ki; zerre bağış payı kalmadı!

Sevgi ve saygı ile. 08 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Bütçe bağı söküldü, torbayla tutmaz

http://nacikaptan.com/wp-content/uploads/2017/09/D%C3%9CYUNU-UMUM%C4%B0YE-ayd%C4%B1nl%C4%B1k-1.jpg

EKONOMİMİZ KARA DELİĞE DÜŞTÜ

*** Dünyanın en lüks bilmem kaçıncı uçağını alan, Dünyanın en lüks ve pahalı binlerce arabası ile saltanat süren, 1500 odalı saray ve 250 odalı SARAY’cıktan sonra Marmaris Okluk koyunda 300 odalı 400 çalışanlı ve 11 dekar da denizin doldurularak saray yaptıran yüce bilge, Dünya lideri Cumhurbaşkanına tüm hazinemiz feda olsun !!!
* Devlet hazinesinde cirit atan fare masallarına inanmayın !!!

Çiğdem Toker
Cumhuriyet, 29.09.2017 

Bütçe bağı söküldü, torbayla tutmaz

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Bütçeyi bağlama” sonradan deyime dönüşmüş olan, hakiki bir iple bağlama işlemidir. Maliye bürokratlarının anayasal takvim yaklaştıkça sabahlayarak hazırladığı genel ve özel bütçeli kuruluşların bütçeleri üst üste konur, Maliye Bakanı da DMO menşeli iple bütçeyi bağlayarak, iyi dilekler, dua ve espriler eşliğinde üstüne düğümü atardı.

Meclis’e sunulan zalim vergi artışlarıyla dolu son “torba kanun”, 2017 bütçesini bağlayan düğümün koptuğunu gösteriyor. Bu paket, normalde ek bütçe kanunuyla getirilmesi gereken maddeleri “torba”ya atarak, bir yandan Meclis’teki muhalefeti; diğer yandan da bir avuç müteahhit şirketin zenginleşmesi uğruna, emeğiyle geçinen milyonları ezecek.

37 milyar ek borçlanma
2017 bütçesinde öngörülen açık 47.5 milyar TL
’ydi. Bu tutar da Hazine borçlanmasıyla karşılanacaktı. Bir başka yasaya göre de borçlanma limiti ihtiyaç duyulursa, bir kere bakan, ikinci kez de Bakanlar Kurulu kararıyla iki kez %5’er artırım yapılabiliyor. Böylece toplamda gösterilen bütçe açığının, %10’u kadar daha borçlanma yapılabiliyor.

Bu hesaba göre 2017 yılı bütçesinde, Hazine’nin en fazla 52.2 milyar TL’ye kadar borçlanması gerekiyordu. Fakat bu limitler çoktan aşılmış. 130 maddelik “torba kanun”un ortalarında bir yerine, rakamla değil yazıyla küçücük bir rakam konulmuş:

Net borç kullanım tutarı 2017 yılı için 1 Ocak 2017 tarihinden geçerli olmak üzere, Bakan ve Bakanlar Kurulu tarafından artırılan net borç kullanım tutarına otuzyedi milyar TL ilave edilerek uygulanır.

Gerçek açık 89.2 milyar TL
Böylece, yılbaşında 45.2 milyar TL olarak planlanan 2017 yılı bütçe açığı, 89.2 milyar TL
’ye uzanıyor. Peki, bu tutarın tamamı bakanın açıkladığı gibi savunma harcamalarına mı gidiyor?

Bu gerekçe kısmen doğru olsa bile eksik; eksik olduğu için de yanlıştır.
Maliye
nin inandırıcı olması için bu kaynağı hangi açıkları kapatmak için kullanacağını açıklaması gerekir. Yap-İşlet- Devret ve Yap-Kirala-Devret modeliyle yaptırılan tünel, köprü ve şehir hastaneleri için imzalanan sözleşmelerden başlayabilir mesela.

AKP rejimi, bütçe dışı verdiği garantilere imza attığı sözleşmeleri “ticari sır” gerekçesiyle açıklamıyor. Çünkü açıklasa, hangi şirkete döviz kuru üzerinden ne ödeyeceği ortaya çıkacak. Böylece kendisine, rejime destek veren, birlikte iş yaptıkları şirket çıkarlarını, halkın çıkarlarının önünde tutuyor.

TVF‘ye Hazine‘den kaynak
Torba Kanun
’a eklenen bir başka maddeyle de tam bir şark kurnazlığı yapılmış.
Hazine
’nin Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) hiç ismini filan anmadan kaynak aktarılmasının önü açılmış. 76. madde, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Kanunu’nun ek 1. maddesini değiştiriyor. “Fonlara yapılacak aktarımlar” başlıklı madde, normalde Hazine’nin fonlara kaynak aktarmasını düzenliyor. İşte yeni torba kanun, bu maddeye “sermaye şirketlerine ve/veya projelere finansman sağlayan Fonlara” ibaresini ekliyor. Bu da TVF’yi tarif ediyor.

Şimdi söyleyin                 :

Bu tedbirler savunma harcamaları arttığı için geldiyse, ticari sır gerekçesiyle açıklamadığınız garantili projelere, Hazine’den TVF aracılığıyla bizim vergilerimizi neden aktarıyorsunuz?

3. köprü, Osmangazi, Avrasya müteahhitlerine Hazine’nin TVF üzerinden aktaracağı kaynakla, ülke savunması için kullanılan savaş uçağı, tank harcamalarının ne ilgisi var?

Cevabı bilsek de soruyoruz ; Sahi siz kimi kandırıyorsunuz?
===================================
Dostlar,

AKP’nin artık pazara çıktı çıkmasına da..
Yıkım çok ağır, fatura çok büyük ve ödeyecek olan da gariban halkımız..
AKP’ye oy veren ve olup biteni değerlendiremeyen milyonlar da dahil.
Özellikle ŞEHİR HASTANELERİ TALANINI bu sitede kezlerce yazdık..
KÖO – KÖİ (PPP) uydurmasıyla yapılan soygunu da örnekleriyle yazdık..
Osmangazi köprüsünün finansal tuzaklarını, halkı aldatışını.. Varlık Fonu’nun içyüzünü..
Uygun anahtar sözcüklerle bu yazılarımız sitemizde çağrılarak (indirilerek) okunabilir.

Dış ticaret açığı 2017’nin ilk 8 ayı sonunda % 21,1 arttı, 45.7 milyar $ oldu!..

Ekoonomiden sorumlu Başbakan Yrd. Mehmet Şimşek‘in öngörüleri :
(http://www.ntv.com.tr/ekonomi/simsek-yil-sonu-enflasyonu-yuzde-9-5-olacak%2c3HWAF8e3F0a7ntZE7N_8PA) 

– İşsizlik oranı bu yıl % 10,8;
– Cari açık/GSYH’nin bu yıl %4,6;
– Merkezi yönetim bütçe açığı/GSYH’nin bu yıl %2,0’si..

Ekonomi Bermuda şeytan üçgeninde boğuluyor : 3’lü açık!
1. Bütçe açığı,
2. Dış ticaret açığı ve
3. Cari açık (harcanan döviz – kazanılan döviz farkı)

Yoksul Halkı, Türkiye’yi ve de AKP’yi dibe çekerek, yutarak..
Elde avuçta ne kaldı ise Türkiye Varlık Fonu’na -Nuh’un gemisine- yüklendi.
Alamete binildi, kıyamete yelken açıldı..

Bir kez daha soruyoruz : Kamu borcu artarken yatırımları azalıyor?!

  • Hazine borç stoku 2017 ilk yarısında 58 milyar TL arttı ve 817 milyar TL’ye ulaşarak rekor büyüme gösterdi. Bu rakama Kredi Garanti Fonu (KGF); otoyollar, Sağlık Bakanlığı’nın garantili kiracı olduğu şehir hastaneleri gibi ahbap-çavuş kapitalizminin (crony capitalism)
    ana ögesi olan kaynak aktarımları.. dahil değil..
  • Kamunun borçlanarak büyümesi sürerken, TÜİK’e göre kamu harcamaları düşüyor;
    yatırımlar artıyor ama artan şeyin teknolojiye, üretkenliğe yatırım değil, doğayı katleden inşaat ve konut yatırımlarına yöneldiğini izliyoruz. (Prof. Erinç Yeldan, Cumhuriyet, 13.09.2017, Milli gelir hesapları)
  • Soruyoruz : Halktan toplanan bu paralar nereye gidiyor?

AKP iktidarı halkı hem soyarak yandaşları zengin ediyor hem de ona yalan söyleyerek aldatıyor.. Bu hastalık iyileşir mi, gangren oldu kesilip atılacak mı eyyy akil AKP’liler!?
Oyun bitti, “game is over..”.. ancak elektrikler kesik..

Artık “Yetiş Katar – yetiş TÜİK” de gangrene merhem değil..
Bu “dert” AKP’yi götürür, Türkiye’yi de birkaç on yıl geriye savurur..

Sevgi ve saygı ile. 01 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Sağlıkta Yalanlar ve Gerçekler 2002 – 2015

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz meslek örgütümüz TTB (Türk Tabipleri Birliği) 

  • Sağlıkta Yalanlar ve Gerçekler 2002 – 2015

Başlıklı bir belge yayımladı.. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi yayın organı
Tıp Dünyası Gazetesi’nin Mayıs 2015 eki olarak.

Bu özlü içeriği, pdf yansıları olarak aşağıdaki erişkeden (linkten) çağırabilirsiniz.

SAGLIKTA_Yalanlar_Gercekler_2002-2015

Okunmalı ve okutulmalı ki; AKP’nin sağlık efsanesinin nasıl duvara tosladığı görülsün.
Dönen dolaplar anlaşılsın..
Korkunç tahribatı bir an önce durdurmak gerekiyor…

Çare, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde
AKP’yi mutlaka alaşağı etmekte…

Yoksa çok daha ağır tablolar ülkemizi ve ulusumuzu bekliyor..

ŞEHİR HASTANELERİ talanı bunlardan biri..
Aile Hekimliği merkezlerini zincir yapılarak sermayeye satışı bir başkası..
Kamu Hastanelerinin zincir halinde sermayeye devri bir diğeri..
Eczanelerin zincir biçiminde büyük sermayeye devri ile eczacıların da işçileşitirilmesi..
– Veeee. sosyal devletin hatta Devletin tasfiyesi ile sağlık hizmetlerinin çooook büyük ölçüde özelleştirilmesi; ABD’nin vahşi sisteminin ülkemize dayatılması…
…….

Ayrıntıları, 17 Mayıs 2015 günü Ulusal Kanal’da Bilim ve Toplum Programında açıkladık…
Erişkesi aşağıda..

http://izletvcanli.com/bilim-ve-toplum-17-mayis-2015-prof-dr-ahmet-saltik-prof-dr-sadi-yenen.html

Bizim notlarımız                :
Yansı 7’de hapis cezasından söz edilmekte; oysa Anayasa md. 38,
(Ek: 3/10/2001-4709/15 md.); “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” düzenlemesi var..
Akçalı yükümlülükleri yerine getir(e)memek hapis cezası ile cezalandırılamıyor.

Yansı 12’de geçen “Yeşil Kartlılar”.. Yeşil Kart Yasası kaldırıldı.. Prim ödeyemeyenlerin yerine Primsiz Ödemeler bağlamında Merkezi Yönetim Bütçesinden SGK’ya aktarım yapılıyor.

Yansı 14’te Türkiye nüfusu 77 milyon deniliyor.. 2014 yılı 31 Aralık günü 77,7 milyon nüfus var.. 2 milyon da Suriyeli.. TNSA 2013 verileriyle 0-6 yaş kayıt dışı nüfustan bile
söz edilmekte! Yılda 1 milyon dinamik nüfus (35 milyon turist ortalama 10 gün kalırsa…) olarak turistleri de hesaba katmalı..

Yansı 15’te “en ucuz ilaç fiyatı” değil, 28 AB üyesi içinde en ucuzdan başlayarak alttan
10 ülkenin ilaç fiyatı ortalaması taban olarak alınıyor..

Yansı 16’da, Nisan 2015 sonunda AKP döneminde Kasım 2002’den günümüze 12,5 yılda
15231 emekçi iş cinayetlerinde kurban edildi! AKP iktidarında ortalama 1219 işçi cinayeti / yıl..
2015’in ilk 4 ayında işçi cinayetleri (620 kurban!) 2014’ün ilk 4 ayından %50 fazla..
Ders almış mıyız?? AKP etkili önlem almış m??

Sevgi ve saygı ile.
21 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com