Etiket arşivi: “Savaş ulusun hayatı için zorunlu olmadıkça cinayettir”

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE : DEVLET ADAMLIĞI VE DEVENİN BOYNU


DEVLET ADAMLIĞI VE DEVENİN BOYNU

Naci_Bestepe_portresi

 

 

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

 

 

Devlet adamı denince akla ne gelir?

Devlet yönetme bilincine sahip kişidir.

Devletin ve ulusun çıkarlarını bilir ve korur.

Geleceği görür, önlem alır.

Ağzından çıkan her sözün neticesini değerlendirir.
Halk deyişi ile ağzından çıkanı kulağı duyar.

Davranışları ile örnektir.

Daha pek çok nitelik sıralayabiliriz. İlk anda benim aklıma gelenler bunlar.

YÖNETİCİ DEVLET ADAMI İLİŞKİSİ

Devlet yönetiminde yer alan herkes devlet adamı mıdır?

Asla.

Herkes devlet yönetiminde rol alabilir ancak kişiyi devlet adamı yapan makamı değil nitelikleridir.

Devlet adamı olarak Türk insanının ilk aklına gelen Mustafa Kemal Atatürktür.

Başka  isimler de sayılabilir.

Türk ulusu olarak şanssızlığımız, O’nun niteliklerinde devlet adamlarının yönetime gelmemiş olmasıdır.

İsmet İnönü sonrası ve özellikle son on iki yıldır bu konuda büyük sıkıntı çekilmektedir.

SURİYE İLE SAVAŞ KONUSUNDA YÖNETİCİLERİMİZ

ABD, Suriye’yi yeniden oluşturmaya karar vermesi ile birlikte Türk hükümetine de
öncü rolü biçti.

O ana kadar Esad ile can ciğer kuzu sarması olan Başbakan RTE ve
O’nun Dışişleri Bakanı birden azılı düşman oluverdiler.

ABD, Rusya ile anlaşıp silahlı müdahaleyi ikinci plana atınca Dışişleri Bakanı
şahin tavırlarını unutup “ Bölgede hiçbir zaman dış müdahale taraftarı olmadığımızı” söylemekten çekinmedi.

Ancak O’nun kadar kıvrak olmayı beceremeyen Bülent Arınç,

“Kerry’nin kimyasal silahların teslimiyle ilgili sözü MAALESEF MÜDAHALE İMKANINI ORTADAN KALDIRDI..” diyerek savaş arzusunun benliğini ne derece sardığını
açık etti.

“Dediğim dedik” inadından dönmeyi kendine yediremeyen kibirli Başbakan RTE ise
çok daha garip açıklamalar yaparak yanlışlarına kılıf uydurmaya çalıştı.

Savaş kışkırtıcılığını ve taraftarlığını tenkit edenlere özetle; “Çanakkale’de
Haçlı zihniyeti bize saldırdığında, Kıbrıs’ta ‘yurtta sulh cihanda sulh’ mu dedik? Yurdumuz saldırıya uğradığında ‘yurtta sulh cihanda sulh’ olmaz” yanıtı verdi.

Son cümlesi tam doğru.

Çanakkale’de de, Kıbrıs’ta da vatanımız, ulusumuzu, ulusal çıkarımızı savunmak için savaştık.

Ama cümlenin tamamı kendi doğrusu ile ve Atatürk’ün özlü sözü ile çelişkili.

Atatürk; “Savaş ulusun hayatı için zorunlu olmadıkça cinayettir” demişti.

Suriye ile savaşta nerede ulusun hayatı, nerede ülkemizin ve ulusumuzun çıkarı?

ABD, İsrail ve Sömürgeci Batı’nın çıkarı ile bizim ulusal çıkarımız örtüşebilir mi?

İşte devlet adamlığı niteliğinin yokluğu bu sözlerle ortaya konmuştur.

Bir Suriye helikopterinin sınırımıza yaklaşması hatta içeri girmesi kesinlikle
yurdumuza saldırı olarak nitelenemez.

Kaldı ki, helikopterin düşürülüşü pek çok şüpheyi içeriyor.

DEVENİN NERESİ DOĞRU Kİ?

Olay yurt savunması değildir.

Savaş çıkarmak isteyenlerin bahane üretimidir.

Ortamı ısıtmasıdır.

Suriye yönetimini değiştirmek ulusal çıkarımız değildir.

Her ülkede, her rejimde iktidar ve muhalefet vardır.

Bunlara taraf olmak devlet politikalarımızın sürekliliğini, tutarlılığını, güvenilirliğini zedeler. Çünkü geçicidirler.

Bir de, “Suriye’nin gerçek evlatları” diye tuttulan taraf ulu orta, dünyaya göstere göstere kılıçla kelle koparan, bıçakla boğaz kesen azılı terör grubu ise yazık bunu söyleyenlerin devlet yöneticiliğine.

Bari doğru tarafı tutsalar da bir teselli bulunsa.

Nerdeee?

Neyi doğru yaptılar ki?

Devenin boynu misali.

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

(AYDINLIK, 25.9.13)