Etiket arşivi: Şam’da Cuma namazını kılmak isteyenlerin

ANKARA’DAKİ KATLİAM SON UYARIDIR


ANKARA’DAKİ KATLİAM
SON UYARIDIR

portresi

Zeki Sarıhan 

10 Ekim 2015 Cumartesi günü, Ankara’da barış mitingi için toplanan on binlerce vatandaşın ortasında patlatılan bombalar, savaş politikalarında ısrar edenlerin akıllarını başlarına getirecek midir? Hem sınır ötesi savaşa müdahil olmak, hem de ülkede savaş ortamının barışa dönüşmesini istemeyenleri, bir kez daha düşündürecek midir?

Suriye’deki savaşta ABD ile Rusya’nın silahları konuşurken Türkiye savaş veya barış politikalarından birini tercih etmekle karşı karşıyadır. Gelişmeler gösteriyor ki, Türkiye halkının büyük bir bölümü barış isterken bir savaş lobisi de kolay kolay bu politikalarından vazgeçmeyecek.

Amerika’nın yelkenine binerek 15 gün sonra Şam’da Cuma namazını kılmak isteyenlerin ülkeyi yönettiği başkentte, gerici şiddet onlarca yurttaşın hayatına mal oluyor. Suruç’ta, Ankara’da yurttaşlarının güvenliğini sağlayamayanların bir başka ülkede güvenlik ve düzeni nasıl sağlayabileceği büyük bir sorudur. Suriye’de rejim muhaliflerini desteklemek için harcanan milyarlarca lira Türkiye’de barış ve refah için harcansaydı, Suriyeli göçmen sorunu da olmazdı. Osmanlıcılık hayallerine kapılınmasaydı, mezhepçilik güdülmeseydi komşularımızla Türkiye’nin arası bu kadar açılmayacaktı. Milletin dirliği ve düzeni başkanlık adı altında bir diktatörlük hevesine feda edilmeseydi Ankara’da ne böyle bir miting yapma ihtiyacı olurdu, ne de bu saldırı gerçekleşebilirdi.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra savunmasını Batı ittifaklarına teslim eden Türkiye’nin yöneticileri, hem müttefiklerinin Suriye’de kepaze olmaları, hem de kendi politikalarının sert bir kayaya çarpması sonucu ne yapacaklarını kara kara düşünüyor olmalılar. Onların kullanılma süreleri bitmiştir. Asıl gözlerini açması gerekenler bizleriz. Halkız. Başka nedenlerle de olsa onları kılavuz edinenler bu kez de başarırsa başımız uzun süre daha beladan kurtulamayacak demektir.

Türkiye halkı olarak Suriye’deki savaşın ve ülkemizdeki iç savaşın bizi sürüklediği kargaşadan ve tehlikelerden korunmak için yapmamız gereken, savaş politikalarında ısrar eden bir yanı açıkta, bir yanı karanlıkta bulunan odakların iktidarına son vermektir. Yaşadığımız acı deneyleri fırsat bilerek ülkemizin bağımsızlığını güvence altına almalıyız. Orduyu ve polisi Amerikan çıkarları ve diktatörlük hevesleri için harcamanın büyük bir vebali olacaktır.

Dış ilişkiler açısından: Türkiye savunmasını hiçbir emperyalist devlete ve bloka emanet edemez. Türkiye’nin hiçbir ülkenin toprağında ve servetlerinde gözü olamaz. Kendi ülkesinin bağımsızlığını ve birliğini hedeflemeyen, hiçbir savaştan kazançlı çıkamaz. Hiç vakit geçirmeden “Dünyada barış” politikalarını dönülmelidir. Dünyada barışı sağlamak için de hiçbir devlete ve halka düşmanlık beslemeyen ve bütün ülkelerle eşit ilişkiler kuran politika acilen hayata geçirilmelidir.

İç politika açısından: Yurttaki barışın sağlanması için milliyet ve mezhep kavgasına son verecek eşit yurttaşlık ilkesine dayanan sağlam bir demokrasiyi acilen gerçekleştirmek şarttır.

Bir kez daha görüldü ki, barışı savunmak kolay değildir. Büyük riskleri göze almak demektir. Ancak bu zorlukları ve tehlikeleri göze almadan aydınlık bir sabaha ulaşmak da kolay değildir. Görev biz milyonlarca barışsevere düşüyor. (10 Ekim 2015, 12.55)

======================

Dostlar,

10 Ekim 2015, salt ülkemiz açısından değil dünya tarihi açısından da son derece özellikli bir gün olarak kayıtlara geçecektir..

Saat 23:10 ve 95 (doksan beş) yurttaşımızı yitirdik..
246 (iki yüz kırk altı) da yaralımız var.. Bunların 48’i ağır, 26’sı yoğun bakımda..

Bu çok acı olayı kuşkusuz bir yandan yüreğimizin kavurucu yangını ile bir yandan da elden gelen serinkanlılıkla işleyeceğiz.

Sayın Zeki Sarıhan, ülkemizin yetiştirdiği nitelikli – değerli – tutarlı – sorumlu – ağırbaşlı sosyalist aydınlarından biridir. (Erken) Yazısını yukarıda aktardık.. 2 noktada gözden kaçırılan önemli yanlışa dikkat çekmek istiyoruz :

İlki EŞİT YURTTAŞLIK İLKESİ : “Eşit yurttaşlık”, bir ülkede toplulukların (halkların, milliyetlerin, cemaatlerin) birbirlerine eşitliği temelinde kurulan sistemi anlatır. Farklı etnisite ve inanç topluluklarının hukuksal-siyasal olarak tanınması; farklı toplulukların birbirleri karşısında konumlandırılması demektir. Bu etnikçi anlayış, bir tür yeni-feodalizm icadıdır. Çağdaş demokrasi, Devletin yurttaşların etnik köken, inanç, cinsiyet, vb. topluluk özellikleri karşısında kör-sağır kalmasını, bunlardan bağımsız olarak her yurttaşın birey olarak eşitliğini yükseltir.
Bu nedenle “eşit yurttaş” değil, “yurttaşların eşitliği” ilkesi esastır.

İkincisi ORTAK VATAN İlkesi : “Ortak vatan”, ulusal siyasetin değil, etnik siyasetin temsilcisi olan partilerin-kişilerin değeridir. Vatan, üzerinde yaşayan toplumun “ulus” durumuna geldiği siyasal sistemlerin coğrafyasıdır. Vatanın “ortak” olması için, bir coğrafyada 1’den çok ulusun tanımlanmış olması gerekir. Etnik siyasetçilerin değerlerine göre Vatan, üzerinde vatandaşlık bağıyla yaşayan her bir yurttaşındır; hepimizindir. Bizim için ise
“ortak vatan” değil “hepimize ait olan tek vatan” vardır.

Bu siyasal bilim verilerinden Sayın Sarıhan’ın yoksun – habersiz olduğu düşünülemez. Dolayısıyla bilerek – bilmeyerek / örtük – açık etnik temell bir siyaseti savunmak durumundadır. Bir sosyalist açısından ideolojik tutarlık anlamına gelir mi böylesi bir konumlanma yoksa derinlemesine bir çelişkiyi mi kodlar; site okurlarımızın değerlendirmesine bırakıyoruz..

*****

Ülkemizin – ulusumuzun derin acısını hücrelerimize hatta moleküllerimize dek paylaşıyor, yüreğimizin derinliklerinde duyumsuyoruz.

Ölenlerin yakınlarına sabır ve dayanç diliyoruz..
Katliam sorumluları er ya da geç ortaya konacak ve hesabı sorulacaktır.

Başlangıç için diyelim ki; uçan kuştan haberli muazzam MİT ve öbür istihbarat örgütleri
neden gerekli istihbaratı edin(e)memştir?? Mitinge girenler neden gereğince aranmamıştır?

Siyasal sorumluluk tartışmasız AKP’nindir..
Yasa dışı buyruklara uyan bürokratlar da yasal sorumluluktan kurtulamayacaklalrdır.

Sevgi ve saygı ile.
10 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com