Daha ‘R’ demeden bitti
Geçen hafta sonu yaşanan ve her ikisi de iktidar propagandası niteliğindeki iki törenden görüntüler, bunlara tipik birer örnektir.
Biri “yerli üretim” diye millete yutturulmak istenen bir helikopter motorunun tanıtım töreniydi. Hani şu, ünlü “Benzinsiz Devrim Otomobili” rezaletine benzeyen olay. Motor çalıştırılamayınca, panik içinde “Sabote ediyorlar. Başaramayacaklar…” diye bağırış çağırışların yaşandığı töreni kastediyorum.
Bir diğeri de insana durup dururken “İstanbul’dan Kalktı Tren / Maltepe’de Yaptı Fren” diye beste bile yaptıracak kadar trajikomik “Çin’e tren katarı yollayacaktık ama…” hadisesi.
Hükümetin, bir aydır kamuoyuna pompalamaya çalıştığı, belli ki “Seçime kadar bununla oyalar, eriyip gitmekte olan oylarımızın hiç olmazsa bir kısmını kurtarırız” amacına yönelik sahte reform söylemlerini ve bu söylem balonunun “pıt” diye patlayıvermesinin bir metaforudur yukarıda aktardıklarım.
Neymiş efendim? Ekonomide, demokraside ve hukukta reformlar yapacaklarmış. Kim söylüyor bunu? 18 yıl önce devraldıkları Türkiye’yi on yıllarca geri götüren ve dünya sıralamasında ülkeye-millete her alanda “nal toplatan” bir beceriksiz siyasi iktidar ve yandaşları.
Derken, daha “R” harfinde kendi kendini imha eden bir sözde “Reform” süreci başladı.
Ekonomide, yine milletten gizlenen ve “fabrikasyon TÜİK verileri ile yutturulmaya çalışılan” enflasyon, büyüme ve işsizlik üzerinden, zaten sıfırlanmış güven ve itibarı sıfırlama çabaları mı istersin? Sağlık Bakanlığı’nın ısrarla gizlediği korona ölümleri mi?
Siyasette, “mafya çeteleri ile kol kola (ne reform ama?) görüntülerden” bir demet mi verelim?
Hukuk ve adalet alanında, ayaküstü sorulan bir soruya “O adam terörist. Asla bıraktırmam” mealinde ayaküstü “mahkeme kararı yazım (yazdırma?) törenleri” mi?
Belediye meclislerinde, halkın büyük bir çoğunluğu ile seçilmiş “rakip partilerin” başkanlarına çelme takma egzersizleri mi?
Her Allah’ın günü yeni bir örneği sergilenen, bir yandan pembe gözlük dağıtırken bir yandan da alenen “Biz asla değişmeyeceğiz. Ne reformu ulan?.. Devlet yönetmek kolay mı sanıyorsunuz? Bir gün siz gelirseniz iktidara, reform meform o zaman düşünürsünüz” beyanları.
Gündemin üzerine asılmaya çalışılan altı harfli bir sözcükten oluşan neon ışıklı tabelanın, daha ilk harfinde, “R” harfinde elinizde patlayan ve dağılan bir yazısından söz ediyoruz.
Çünkü demokrasi ile uzaktan yakından bir ilginiz yok.
Çünkü bu ülkeyi sevmiyorsunuz.
Çünkü bu ülkenin insanını sevmiyorsunuz.
Çünkü bütün bildiğiniz şey, yandaşlarınızı pembe hayaller ile oyalayıp seçimden seçime oylarını alıp, vurgun düzeninizi sürdürmenin yeni yollarını ve yeni rant musluklarını icat ederek yola devam etmek.
Ne ekonomide ne demokraside ne de hukuk alanında reform yapma kapasitesi ve hatta niyeti olan siyasi kadrolardan söz ediyoruz. Kimse umutlanmasın.
Herkes ‘Anti Racist’, maşallah
Salı gecesi Paris’te Başakşehir takımının bir teknik adamına karşı, hakemlerden biri tarafından yöneltilen “negro” sözcüğü, spor âlemini de dünyayı da ayağa kaldırdı. Toplu bir ırkçılık karşıtı gösteri ile dünyaya mesaj verildi. Öteki ülkeleri bilmem ama bizim memleketten de bir hayli yüksek sesle kınamalar geldi.
Ama en ilginci, hayatlarını başka millet, ırk, din, mezhep, siyasetten insanların “katline” adamış azılı kafatasçı ırkçı faşistler bile bu koroya utanmadan katıldılar. Kendi etnik ya da dinsel, hatta mezhepsel aidiyetleri dışındakileri yok sayan, hatta bu uğurda kan dökmekten çekinmeyen faşistler de utanmadan tweet attılar. Daha yakın bir zamanda, ülkemizin “istenmeyen, sevilmeyen, yok edilmek istenen” halklarının futbol takımlarını bile tribünde ve sahada gırtlaklamaya kalkan, işine gelmediği her fırsatta “terörist” diye damgalayan, kendi ana dillerinde konuşmalarına bile tahammül edemeyen faşistler Pierre Webo ve Demba Ba gibi siyah oyuncularla kol kola veriyormuş rolü oynadılar.
Gerçek ırkçılık, ayrımcılık, kafatasçılık ve faşizm karşıtları ise bu sahtekârlıkları yemediler tabii.
Bir de ülkenin Cumhurbaşkanı’nın, anlaşılmaz biçimde Paris’te yaşanan olayı ayaküstü “Fransa’ya ve Fransızlara bağlaması” konusu var ki… Onu yorumlamaya bile kalkışmayacağım. “Tarihi bir talihsizlik…” deyip geçeyim de başıma durup dururken iş almayayım.