Etiket arşivi: Şafak Pavey

KARANFİLLERİN AĞLADIĞI GECE KARA OCAK – QARA JANVER

KARANFİLLERİN AĞLADIĞI GECE
KARA OCAK – QARA JANVER

……………….
“Qərənfili qara rəngə boyayanda ürəyim qan ağlayır”

Bu il Azərbaycanın azadlıq mübarizəsinin ən qanlı səhifələrindən biri olan
20 Yanvar faciəsinin 27 illiyi qeyd edilir.
(Azerbaycan basınından)
………………
19/20 Ocak 1990’da, Ermenilerin tahrik ve teşviki sonucu, yabancı askerler tarafından, Azerbaycan’da çok sayıda Azeybaycan Türkünün ölümü ile sonuçlanan “BAKÜ KATLİAMI” yaşanmıştır. Olayın gerçek nedeni; Ermenilerin artan toprak istemleri ve haksız tahrikleri olmuştur. Olaylar sonrasında Azerbaycan sokaklarındaki kanların üzerine “karanfil çiçekleri” atılması sonucu, karanfil’in katliamla özdeşleşmesinden ötürü bu gün “Karanfilin ağladığı gece” olarak anılmaktadır.

  • Yüzbinlerce Azeri Türk’ü, anayurdu olan Karabağ’dan zorunlu göçe tutularak
    etnik bir temizlik yapılmıştır.

20 Ocak ve onun devamı olan Dağlık Karabağ’da 26 Şubat 1992’de yaşanan “HOCALI KATLİAMI da” bu sürecin devamı ve Azerbaycan Türklerine uygulanan soykırımdan başka bir şey değildir. Bunu bütün dünyaya duyurmak ve paylaşmak borcumuzdur.
Azerbaycan bağımsızlık hareketinin simgesi de olan bu günün yirmi yedinci yılını yaşamaktayız.
Kardeşlerimizin acılarını paylaşırız.

Av. A. Erdem Akyüz
==============================
Dostlar,

Her kim ki insana kıyar, insanlıktan düşer..
Yapanı – edeni kim olursa olsun insana kıyan, cana kıyan tüm eylemleri gerekçelerinden bağımsız olarak kınıyor ve lanetliyoruz..

Tek 1 istisna kişilerin ve toplumların meşru savunma zorunluğu olabilir.
Meşru savunmayı ve koşullarını, sınırlarını Ceza Yasaları belirlemektedir.
Meşru savunmanın öznesinin “milletler – uluslar” olması durumunda ise sınırı ve ölçüyü,
bir asker olmasına karşın Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüz koymuştur :

  • “Bir milletin yaşamı tehlikeye düşmedikçe savaş bir cinayettir…”

Azeri kardeşlerimizin acısı acımız, davaları davamızdır.
Uluslararası sistemin sorunu çözmedeki “başarısını” gönülden kutluyoruz..
Yaşasın emperyalizmin iki yüzlülüğü (!); Emperyalizm de her nereden kaynaklıysa..

*****
Bu arada TBMM’de CHP’nin 3 kadın milletvekiline hatta 1 kolu ve 1 bacağı protez (takma) olan 4. CHP’li kadın vekile AKP’li kadın milletvekillerinin (!?) ilkel ve vahşi saldırısını
nereye koymalı??

AKP’liler çaresizliğin vahşi saldırganlığı sarmalına dolandılar..
340+ oyla diktatörlük maddeleri geçiriyorlar sadık stepneleri MHP ile ama gene de
korku dağları sarmış.. En küçük bir hatada – kazada Saray sakinine nasıl hesap vereceklerinin paniği içindeler.

Bizim söyleyip yazacaklarımız pek önemli olmayabilir ama zerrece kuşkumuz yok ki; tarih ve uygarlık TBMM’de bu kadına yönelik eylemleri yapanları, izleyenleri, engellemeyenleri ve de azmettirenleri lanetleyecek! Üstelik 1 kolu ve 1 bacağı protez (takma) olan kadın vekile
(Şafak Pavey)  bile! Lanetleme fiili bile hafif kalıyor..

Dertleri halk oylamasında safları sıkılaştırmak mı?? Bu halk o denli aptal mı??
Bu arada Saray sakini neden ağzını açmaz ve olup biteni kınamaz, vekillerini frenlemez??
Bu halkı kutuplaştırma değil de nedir?
AKP – RTE bir yandan 2. Kurtuluş Savaşından söz edecek bir yandan da Padişahlık dayatması ile Ulusu birbirine düşmanlaştırarak kutuplaştıracak? Bu nasıl derin bir tutarsızlıktır??
İnsanın sorası geliyor :

  • Yoksa asıl amaç bu ve sonrası mıdır???

    Sevgi ve saygı ile.
    19 Ocak 2017, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Ali Sirmen : Türban sorunu…


Türban sorunu…

ALI SIRMEN ( YAZAR ) VEDAT ARIK 20.09.2007

Ali Sirmen
asirmen@cumhuriyet.com.tr
Cumhuriyet, 1.11.13


Tayyip Erdoğan
, kendi açısından artık dinsel simgeleri TBMM’ye sokmanın zamanı
geldiğine hükmetmiş olmalı ki, AKP’nin üç kadın milletvekili (Nurcan Dalbudak,
Sevde 
Bayazıt Kaçar ve Gülay Samancı
) Meclis’e türbanla girme kararlarını açıkladılar.

İşin özünü gözden kaçırmayalım:

  • Bu karar resmen, dinsel simge olan türbanın Meclis’e sokulmasıdır.

Nitekim Başbakan bunun dinin emri olduğunu söyleyerek görüşü doğrularken,
aynı zamanda girişimini dinsel tabu kalkanı ardında korumaya alma yolunu da tutmuştur.

“Meclis kamu alanı mıdır, yoksa siyasal organı mıdır?” tartışması bilmiyorum
ne kadar önemli? Ama olayın özgürlüğü sağlamaya yönelik bir demokratik girişim olarak sunulmasının gerçeği yansıtmadığını açıkça söylemek gerek. Daha dinsel simgenin, kamu alanına sokulması ve alenen teşhir edilmesinin önünü açan karar
Başbakan tarafından açıklandığı gün, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik,
cümle âleme, kendilerinin kadınların kılık kıyafetlerine müdahaleden yana olduklarını
ilan ediyordu. Örtünme özgürlüğünden söz etmek ancak örtünmeme özgürlüğünün de var olduğu bir ortamda mümkündür. Herkesin kılık kıyafetine karışmayı ilkr eylemiş, bunu alenen ilan etmiş bir iktidarın, olaya özgürlük kılıfı giydirmesi kandırmacadır.
***

Dostum Yalçın Doğan, dünkü köşesinde, AKP’lilerin Şafak Pavey’in çok meşru bir gerekçeyle giydiği pantolona itirazla samimiyetsizliklerini kanıtladıklarını yazıyordu.
Dinsel simgelerin kamu alanında teşhirinin laik düzende engellenmesinin,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) ihlal etmediğini belirten birbirini izleyen AİHM kararları da, olaya özgürlük açısından yaklaşma manevrası yapanlara verilebilecek yanıttır.

Ama bütün bu hususların AKP’yi girişiminden alıkoyacağını sanmak yanlış.
Unutmayınız ki;

  • AKP laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu onaylanmış bir partidir.

AKP’den de Tayyip Bey’den de bundan başkası beklenemezdi.
AKP’den de Tayyip Bey’den de bundan daha fazlası da beklenmelidir.

  • Göreceksiniz işi, örtünmeme yasağına kadar vardırmak için her şeyi yapacaklar. Tartışmanın gerçek özü, herkes tarafından o zaman apaçık anlaşılacak.

Bütün bu gerçekleri bilmek, görmek, seslendirmek, cümle âleme ilan etmek gerek.
Ama bilinmesi ve görülmesi gereken bir gerçek daha var ki, o da türban tartışmasının
kamuoyundaki algılanışıdır. Yukarıda ileri sürdüğüm görüşleri savunanlar, ne yazık ki, kamuoyunda kendi görüşleri doğrultusunda değil, tam ters yönde bir algı oluşmasını
engelleyememişlerdir.
***

AKP oluşmuş olan bu yanlış algıdan yola çıkarak, CHP’yi, tartışmayı siyasi gerginliğe
ulaştıracak bir tavrın içine çekerek puan toplamak hesabı peşindedir. Bu durumda CHP’nin benimsemesi gereken en akıllıca tutum ne olmalıdır?

Aklın ve ilkeliliğin yolu sanırım, CHP’nin bir yandan gerçekleri bütün açıklığıyla
ortaya sermesini, AKP’nin özgürlükçü maskesini düşürmesini, tartışmayı doğru
çerçeve içine oturtmasını, ama kendisini kamuoyu karşısında başörtüsü düşmanı gibi
gösterecek manevralara mahal verebilecek, gerginliği tırmandıracak davranışlardan
kaçınmasını zorunlu kılmaktır.

Siyasette algılar da olgular kadar hatta bazen daha da önemlidir.
Yanlış algıları değiştireyim derken, daha da artıracak davranışlar akıllıca olmaz.
Baskıcı totaliter AKP’nin, özgürlükçü kisvesine bürünmesine zemin hazırlayacak
davranışlardan kaçınmak ile onun dümen suyuna girmek, birbiriyle karıştırılmaması
gereken iki farklı davranış biçimidir. Bir tartışmada ileri sürülen savlar kadar,
onun zemini ve zamanı da kamuoyunu ikna açısından önemlidir.

Kandırmacalara inanmadan, olayın gerçek özünü ortaya koyarak, ama tuzağa
düşmeden, soğukkanlılığını da koruyarak takıyyeye karşı mücadele etmek gerek.