Etiket arşivi: radyoaktif serpintiler (fall-out)

Prof. Dr. Nusret H. FİŞEK : Radyoaktif Serpintiler


Dostlar
,

Çernobil nükleer santral kazasının yarattığı facianın 27. ylındayız.

Türkiye’ye modern anlamda Halk Sağlığı / Toplum Hekimliği bilimlerini getiren ve bizleri Hacettepe Tıp Fakültesi‘nde öğrenciliğimizde ve asistanlığımızda yetiştiren efsane hekim  Prof. Dr. Nusret H. FİŞEK, emekli olduktan sonra (1983) Türk Tabipleri Birliği
Genel Başkanlığı 
görevine seçilmişti.

Kendisi bu görevde iken Rusya’da (Ukrayna’da) Çernobil kazası yaşanmıştı.
Hocanın bu konuda, Türk Tabipleri Birliği‘nin düzenli yayın organı
Toplum ve Hekim‘de 26 yıl önce yazdığı ve geçerliğini bu gün de koruyan
özlü makalesini “Radyoaktif Serpintiler” başlıklı paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 26.4.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================

Prof. Dr. Nusret H. FİŞEK
Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanı

portresi

Radyoaktif Serpintiler*
http://www.ttb.org.tr/n_fisek/kitap_3/36.html

Nükleer enerji santralleri konusunda en geniş ölçüde deneyimi olan ülkelerde bile nükleer kazaların önlenememesi, dünya kamuoyunda nükleer güç santralleri konusunda büyük bir kuşku ve tepki yaratmıştır. Ülkemizde bu sorunun iki yönden incelenip değerlendirilmesi gerekir.

İlk sorun, dış kaynaklardan hava, su ve yiyecekler yoluyla tüm yurdumuzda ya da kimi bölgelerimizde yayılacak radyoaktif izotoplardan halkımızın korunmasıdır.
Bunun için yurdumuzun her bölgesinde radyoaktif serpintiler (fall-out) sürekli olarak ölçülmelidir. Radyoaktif serpintilerde artış görülürse, su ve yiyeceklerde
radyoaktif izotop miktarını ve türlerini ölçerek gerekli önlemler alınmalıdır.

Radyoaktif serpintilerin sürekli ölçümü için örgütlenmenin yanında halka radyoaktif izotoplar, neden olacağı hastalıklar ve korunma konularında bilgi verilmeli ve alınan önlemler açıklanmalıdır. Gazete haberlerinden, bu hizmetin Atom Enerjisi Komisyonu tarafından yürütüldüğünü öğreniyoruz. Ancak, bu hizmetin yürütülmesi için
nasıl örgütlenildiği hususunda ve hizmetin uygulama programı konusunda halka
ve hekimlere yeterli bilgi verilmediğini de biliyoruz. “Halk anlamaz; niye söyleyelim?” görüşü yanlıştır. Sorunlar, halk bilinçleştiği ölçüde çözülebilir.

İkinci önemli sorun, Türkiye’de nükleer enerji santrali kurulması sorunudur.
Bu sorun yalnızca Türkiye’de değil, halkı toplumsal sorunlarda bilinçli olan her ülkede tartışma konusudur. Bir gurup düşünür nükleer enerji santrallerinin kurulmasına ve işletilmesine karşıdır. Bir başka gurup ise, sanayileşen ülkelerin enerji gereksinmelerini karşılamak için atom enerjisinin kullanılmasının zorunlu olduğu görüşündedir.
Türk Tabipleri Birliği, Türkiye’de nükleer enerji santrali kurulmasının halkın sağlığı yönünden sakıncalı olduğu görüşündedir. Ancak Türk Tabipleri Birliği, ülkemizin
hızla artan enerji gereksinmesinin karşılanması zorunluluğunun da bilincindedir.
Bu konuda karar vermek politikacılara bırakılamayacak denli önemlidir.
Hükümet, aralarında Türk Tabipleri Birliği temsilcisinin de bulunduğu bir bilim kurulunun kararına göre davranmalıdır. Bu konuda karar verecek olanlar, ülkemizde kimi kişilerin sorumsuzca davranışı bir alışkanlık haline getirdiğini göz önünde tutmalıdır.

Sanayide, -örneğin döküm kalite kontrolünde- röntgen ışınları kullanılmaktadır.
Hükümet bu uygulamanın sağlık yönünden denetimini etkin bir biçimde  yürütememektedir. Sanayinin çevreyi kimyasal yönden kirletmesi karşısında da hükümetler ilgisiz ve güçsüz, işverenler ve işletmeciler sorumsuz bir davranış içindedir. Nükleer enerji santrallerine izin verilirse, görevlilerin aynı sorumsuz tutum içinde olmaları olasılığı biz hekimlerde kuşku yaratmaktadır.

* Toplum ve Hekim, sayı:43, Haziran 1987