Etiket arşivi: profsaltik@gmail.com

2019’da EKONOMİ, ENFLASYON ve AKP = ERDOĞAN

2019’da EKONOMİ, ENFLASYON ve AKP = ERDOĞAN

2019 enflasyonu gerçekten TÜİK’in açıkladığı gibi %11,8 ise, “yeniden değerleme
oranı” neden bunun 2 katı olan %22,5’in üzerindedir?
AKP iktidarı neden kamu hizmetlerine “yeniden değerleme oranı” dediği orana göre zam yapmıştır? Niçin TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına göre artış yapılmadı bu kamu mal ve hizmetlerine?? Üstelik TÜİK verileri açıklanmadan epey önce! Yoksa, halktan gizlenen “gerçek enflasyon oranı” en az bu “yeniden değerleme oranı” düzeyinde mi?
Bir Hükümet halka yalan söyler mi, halkı kandırır mı?
Hangi hükümetler halkı yoksullaştırarak ve türlü yalanlarla kandırarak yandaşlarına ve yabancı sermayeye muazzam düzeyde / yüzlerce milyar Dolar!) ulusal serveti akıtır?
Bir iktidar bunu yıllardır yapıyorsa kaza – kader – yazı mıdır; yoksa o iktidarlara boyun eğen kitlelerin akıl fukaralığı ya da kendine ihanet midir?

Bunca ağır sömürüyü – aldatılmayı gören halk yığınları ne yapar? Ne yapmalıdır?
Soruları uzatmaya gerek var mı?

Yanıt   : Halktan yana iktidarlar bunları yapmaz!

O halde AKP iktidarı da halktan yana değil!

Peki kimden yana AKP = Erdoğan iktidarı??

AKP, dinci sermaye ve yabancı sermayeden yana ama halkına dost değil!
O bir tarikatlar koalisyonu çünkü!
***
Şu verilere ne buyrulur ?

Dünya ekonomisinden 200 yıl boyunca aldığımız pay; 

* 1820’de % 0,96
* 1913’de % 0,80
* 1923’de % 0,41
* 1950’de % 0,77
* 1973’de % 0,85
* 2003’de % 1,03
* 2019’da % 0,81

Osmanlının büyük felaket yıllarını gösteren 1914-1923 arasını dışarıda tutarsak, 200 yıldır aynı düzeyde debelenip duruyoruz. Kimse kimseyi kandırıp durmasın! Artık anlamak zorundayız ki; bu topraklara “bilimsel gelişmeyi“, bilimin yaşama aktarılma biçimi olan “teknolojiyi” ve “hukuk bilincini” yerleştirmeden OLMAYACAK! (Prof. Dr. Y. Ziya Yergök, 4.1.20, what’s up)

2019 sonunda toplam ulusal bakımından zar sor 20. sırada olacağız ya da G20’den düşeceğiz! Ama nüfusumuz  tavşanlar gibi büyümeyi sürdürüyor. 2018 boyunca net 1,2 milyon daha çoğaldık ve 82 milyon olduk. 2019 boyunca da aynı hızla %1,47 (veya binde 14,7) hızla çoğaldı isek, en az 1,22 milyon daha nüfus alacak ve 83,2 milyonu bulacağız. Dünya nüfus artış hızı ise %1,12. Dolayısıyla dünya nüfusu içindeki payımız 83,2 milyon / 7,7 milyar = %1,1..
Dünya ekonomisinden %0,81 pay alan ama nüfusu dünya nüfusunun %1,1’i olan bir Türkiye! Dolayısıyla kişi başına yıllık gelirde ilk 60’a giremeyen Türkiye, küresel kişi başına gelir ortalamasının (11 bin $) da en az 2 bin $ altında!

Dünya alem bizi kıskanıyor (!), başımız göğe eriyor (!) asrın lideri ile ama hem rakamlar hem de gerçek yaşam bu söylemlere – masallara hiç ama hiç uymuyor.

Niye acaba??

  • 17+ yıldır tek başına iktidar olan AKP = Erdoğan, bu yıkımdan sorumludur!

    2023 MİLLİ GELİR HEDEFİ 12.484 DOLAR

    Resmi 2023 hedeflerini içeren 11. Kalkınma Planı’nda 2023’te kişi başına ulusal gelirin 12.484 $ olması hedefleniyor. Türkiye’de ulusal gelir 2013’te 12.480$ olarak açıklanmıştı. 2023 ulusal gelir hedefi 10 yıl önceki ulusal gelir hedefinin yalnızca 4 $ üstünde; o da tutarsa..

    Halkımız, yaşadığı gerçeklerin nedenlerini soracak ve bulacak ölçde akıllıdır.
    Sonra da ne yapacağına karar verecek ölçüde bilgedir.
    Son 6 – 7 yıldır toplam ulusal gelir sürekli düşüyor; SÜREKLİ YOKSULLAŞIYORUZ!
    Göreceğiz..

    Sevgi ve saygı ile. 12 Ocak 2020, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
    Halk Sağlığı Uzmanı, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
    Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

İSTANBUL KANALI İLE AKP NELERİ MASKELİYOR??

İSTANBUL KANALI İLE
AKP NELERİ MASKELİYOR??

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Hekim, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimci
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Önceki günlerde (09.01.2020) İstanbul Kanal’ı sorununu biz de yazdık sitemizde Sn. M. Aydınlı ile birlikte : KANAL İSTANBUL TARTIŞMASI

AKP = Erdoğan‘ın Türkiye için tam bir yıkım getirecek olan dış dayatmalı girişimden vazgeçmelidir. Hüsnü Mahalli, youtube’da ve 10.01.2020 gecesi TELE1’de bu konuda istemin 2016’da ABD’den geldiğini ve bunun kesin olduğunu belirtti.

TÜBİTAK, İstanbul Kanalı için hazırlanan ÇED Raporunun bilimsel temelli olmadığını açıkladı..

AKP = Erdoğan, İstanbul Kanalı girişiminden vazgeçmek için “Bizi ikna etmelisiniz..” buyurmuş.. Soralım..

Soru 1 : Bütünüyle akıl ve bilim dışı ve dış güdümlü tasarım ortada.. Sizi nasıl ikna edeceğiz?

Soru 2 :
 Bu tümceyi kurarken içtenlikli olduğunuza nasıl inanacağız?
Bizi boşa yorup meşgul ettiğiniz belirlememiz çok güçlü..

Soru 3 : Sizin isteminizi tersine çevirelim; siz azıcık, zerre kadar demokrat, millete saygılı,
dağlarca kibirini denetleyen ve dış baskılardan kurtularak (!????) ulusumuz ikna etmeyi neden düşünmüyorsunuz?

Soru 4 : Hani siz “En büyük millet” buyuruyordunuz; “İsteseniz de istemeseniz de bu kanal yapılacak” anti-demokratik ve halkı hiçe sayan dayatmanızı, hepimizi aşağılayan bu kabul edilemez otokratik – despotik tutumunuzu, size hakaret sayılabilecek sözler etmeden nasıl eleştirebiliriz?? Derdimiz size hakaret hiiiiiiiiiiiç değil ve olamaz.. Bizler yüreği yanan yurttaşlarız ve akılcı – bilimsel davranıyoruz sizin hemen hemen hiiiiç yapmadığınız gibi. Ancak siz, binlerce dava açmış durumdasınız sizi eleştirenlere.. Sizin adaletiniz bunca mıdır?

  • Bu zulme ne buyurursunuz??

    Hemmmmmen dava açmak üzere avukat ordunuz nöbette..

    Böylesi bir uygulama yeryüzünde hangi demokratik hukuk devletinde var?? Türkiye’de apaçık
    yaşandığına göre Türkiye’nin demokratik – hukuk devleti olduğunu söyleme olanağı yok!

  • Bir yandan da dinci kuşatma!

17+ yıl önce iktidara geldiğimizde Türkiye şimdikine göre epey demokratik hukuk devleti idi.
Tek başına 17+ yıllık AKP = Erdoğan iktidarı ile kıytırık bir demokrasi – hukuk devleti artığı kaldı. Bunu iktidarınız, Anayasa’nın özellikle, değiştirilemez – değiştirilmesi teklif bile edilemez
2. maddesinin içini boşaltarak, bilerek ve isteyerek, tasarlayarak siz yaptınız..

  • Anayasayı açıkça ihlal ettiniz.. 
  • Meşruluğunuzu yitirdiniz gerçekte..

    Türkiye’yi hala birtakım akıl – bilim dışı ve en önemlisi dış güdümlü tasarımlarla boşu boşuna yoruyor ve meşgul ediyorsunuz..

Gündem oyunları bir boyutu ile.. 1 taşla birkaç kuş vurma peşindesiniz.
Dürüst ve etik siyaset bu değil.. Müslüman olarak kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz??

TÜİK‘in bu gün yayınladığı İŞSİZLİK verilerine bakınız.. Sizin buyruğunuzdaki kurum, ne denli makyajlasa da çırılçıplak gerçekler ortada.. Milyonlarca insan yıllardır ve artan oran da işsiz.. Özellikle üniversite bitirmişler.. İşgücüne katılım oranı %50’nin altında.. Yani, çalışabilecek insanların yarısından azı çalışabiliyor bu ülkede ve siz hala, 3-5 çocuk yapmasını istiyorsunuz insanların.. Bizi ikna edebilir misiniz bu irrasyonel dayatmanız / takıntınız için??

  • 1 (BİR) TL’ye muhtaç üniversite öğrencisi yoksulluk – açlıktan intihar etti İstanbul’da!

İstanbul Üniversitesi Rektörü ödenek sıkıntısını gerekçe gösterdi. Haklı olabilir..
Ama Saray’ın harcamaları sınırsız, denetimsiz örtülü ödenek harcamaları rekorlar kırıyor..
108 m2 tek parça halı 324 bin TL.. Saray’ın bütçesi milyarlarca TL.
Örtülü ödenek hiiiç denetlenemiyor ve rekorlar kırıyor bir yandan.. Niçin, niçin??

İnsanlar borç yüzünden ailece, masum çocuklarıyla siyanür içip intihar ediyorlar..
İktidarınız, borazanlarınız, “dolma” kalemleriniz, besleme basınınız bu alarm verilerini bile
örtbas etme peşinde akla hayale gelemeyecek zırvalar üretiyor..
Bu, açıkça hastalıklı bir ruh halidir.

  • Anaokulu çocuklarını bile türbana boğdunuz..

Asgari ücret açlık sınırının çok altında ve 6,5 – 7 milyon çalışan, aileleri ve çoluk – çocuklarıyla
bu yoksulluğa – sefalete – AÇLIĞA mahkum edildi.. “Jest” yapabilirdi zat-ı aliniz, nerede??

Veeeee, içeride tıkanıp bunalan her iktidar gibi dış politikaya yönelip halkın yurtsever – ulusalcı duygularını sömürme zamanıdır şimdilerde..

Suriye’de, daha önce Irak’ta olduğu gibi ABD’nin kanlı maşası oldunuz, ödediğimiz – ödeyeceğimiz bedel ölçüsüz ve kaldırılamaz.. Şimdi sıra, Libya serüveni ile halkın duygularını sömürmede ve dikkatlerini iç sorunlardan uzaklaştırmada.. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor..

  • Kazan kaynamıyor, elektrik – gaz faturaları ödenemiyor..
  • UYUZ salgınını konuşuyor halkımız!

Çocuk aşılama oranları düşüyor, geçen yıl 3 bine yakın kızamık saptandı ülkede,
hala aklınızı başınıza alıp bu bağlamda etkili bir girişim yapmıyorsunuz!
TBMM’ye bu aşıların zorunlu olmasını öneren yasa önerisi sunalı yıllar oldu, kadük ettiniz..

Dinci takıntılarınızla aşıları, pek çok ülkenin yaptığı gibi yasal olarak zorunlu kılmaya yanaşmıyorsunuz..

Örn. TV’lerde halkı bu bağlamda eğitecek ve aşıya teşvik edecek neden tek bir kamu duyurusu (spotu) bile yok?!

Siz ne yapmak istiyorsunuz?
Salgın çıksın ve mazlum – yoksul çocuklar ölsün, engelli mi kalsın!
*****

Türkiye, tarihinde hiiiiiiiiç bu denli kötü yönetilmedi; hiiiiiiiç bunca aşağılanıp zulüm görmedi.
Cok uzattık, gene bir soru ile bağlayalım :

Son soru    : Ülkenin bunca perişanlığını görmüyor musunuz? Önce bu tabloyu görmek ve
kabul etmek zorundasınız.. Ardından, çok ağır ve bağışlanamaz sorumluluğunuzu açıklamak için
2 seçenek var :

Ya kapasiteniz yetmiyor, ya kasıtlısınız.. Hangisi, hangisi??

Ve ne bekliyorsunuz, iç savaş mı, isyan mı, böylesi bir gerekçe ile OHAL ilan edip Anayasayı
bir kez daha tümüyle rafa kaldırıp, yıllarca OHAL Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle -ki
Anayasa Mahkemesine götürülemiyor!- Cumhuriyetin son kalıntılarını da kazıyıp
Anadolu Federe İslam Devleti ilan etmeyi mi?

Yoksa kutsadığınız ve bir türlü açıkla(ya)madığınız 2023 hedefiniz bu mu?

* A m a  a s l a   b a ş a r a m a y a c a k s ı n ı z !!!

Bu topraklarda daha 1876’da bile Padişahın yetkilerini epey sınırlayan bir Anayasa ve
Meclis kurulmuştu.. 150 yıldır Türkiye’de ve dünyada köprülerin altından çoooook sular aktı.

  • Anti-demokratik, hukuk dışı, irrasyonel, dış güdümlü ve de dinci – gerici takıntı
    ve dayatmalarınıza artık bir son verme zamanı geldi de geçiyor da..

Giderek daha çok ve daha ağır hatalar yapıyorsunuz ve eriyen – tükenen iktidarınızı uzatmak isterken ayağınıza sıkıyorsunuz!”

Hayırlı” olan sizin için de Türkiye için de bu çıkmaz – karanlık yolu, derhal terk etmektir.

Her şeyin bir haddi – hududu vardır ve insan nerede duracağını bilmelidir..

Şunu sakın ha sakın, aklınızdan bir an bile çıkarmayın :

  • TÜRKİYE 1’den çoooooooooook ama çooooooooooooook BÜYÜKTÜR!

Sevgi, saygı ve UMUT ile. 12 Ocak 2020, Ankara

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya Açık Çağrı

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya
Açık Çağrı

(CİMER’e başvuru metnimiz yazının altındadır..)

Ülkemiz sahipsiz.. bırakın kötü yönetilmeyi, yer yer yönetilmiyor da.. Kendi haline terk edilmiş görünümde.. Toplum kendi kendine yol bulmaya çalışıyor, de-kapite kurbağa modeli gibi!

Aşı reddi sorunu giderek büyüyor ve Sağlık Bakanlığının etkili, sonuç verebilecek bir girişimine ne denli hazindir ki tanık olamıyoruz..

Üstelik Sağlık Bakanı bir çocuk hekimi..

Çünkü her şey ama her şey, Saraydaki TEK ADAM’a bağlı!
Bakanlar dünün Bakanları değil, Saray’ın sekreterleri ve ciddi hiçbir yetkileri yok..

Sağlık Bakanına düşen, Saraydaki TEK ADAM‘ın aşılara ilişkin akıl almaz negatif takıntısını – inadını mutlaka ama mutlaka kırmak olmalıdır.

AKP = Erdoğan mutlaka ikna edilmelidir ve bu süreçte baş görev Sağlık Bakanınındır..

Sağlık Bakanı Çocuk Hekimi Dr. Fahrettin Koca, TV’lerde halkı aşılamalar için eğitip yönlendirmeye de yetkili değilse, buna gücü yoksa o koltukta ne için oturmaktadır??

Yapamıyor ya da etkili olamıyorsa, durumu kamuoyuna açıklamalı ve istifa etmelidir. Böylesi bir istifa bile sorunun kamuoyu gündemine alınmasına ve çözümüne, orada atıl oturmaktan kuşkusuz çok daha büyük yarar sağlayacaktır..

Sayın meslektaşımız Dr. Koca‘yı bir seçim yapmaya çağırıyoruz..

Çoook geç kalındı, salgın kapıda ve faturayı ölen, engelli kalan yoksul – mazlum aile çocukları ödeyecek gene.. AKP’nin, Saray’ın… ders alacağını mı sanıyorsunuz ya da ne geri dönecek?? 2019’da 3 bine yakın kayda giren Kızamık olgusu var. Oysa bu sayı 100’ü geçmeyecek denmişti.

Veriler karartılarak, saklanarak mızrak çuvala sığdırılabilir mi?

2018 TNSA (Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması) raporunda mutlaka bulunması gereken, başlıca o veriler için çalışılan 50 yıllık gelenek (1968-2018) neden bozulmuş ve bebek – çocuk ölümleri verileri yayınlanmamış, Bakanlığınızca engellenerek sansür edilmiştir?

Neden Dr. Koca, neden, neden??

Güneşi balçığınızla nasıl sıvayabilirsiniz?

TNSA 2018 çalışması dünyanın emeği ve maliyetidir.. Bebek – çocuk ölümleri verileri saklanarak – gizlenerek o Raporu nasıl kullanmamızı öneriyorsunuz Bakan Dr. Koca, nasıl??

Bütün bunlar yanlış ise, TV’lere çıkıp çocuk aşıları hakkında programlar yapıp halkı kapsamlı eğitir, anababaları ÇOCUKLARINI AŞILATMAYA çağırır mısınız lütfen??

Hem Bakan, hem Çocuk Hekimisiniz, ne büyük avantaj ve sorumluluk! Hemen yarın ANABABALARI AŞIYA ÇAĞIRAN etkili – başarılı kamu duyurularına (spotlarına), eğitimine, ulusal bir kampanyaya yol verir misiniz??

Madem yasal düzenleme ile çocukluk çağı aşılarını pek çok gelişmiş ülkenin zorunlu kılması gibi bir yolu her nedense izlemeyeceksiniz, seçenek politikanız nedir? Öyle susup oturarak bekleyip geçiştiremezsiniz.

  • Halkın sağlığı kimsenin oyuncağı değildir!

Bu temel teknik konuda olsun Saray’dan bağımsız davranabilir misiniz?
AKP = Erdoğan‘ı ikna edebilir misiniz? Sahi, hiç denediniz mi?? Ne zaman, size ne dedi??

Yoksa siz de mi aynı yolun yolcususunuz Sn. Bakan Dr. Koca??

Hangisi, hangisi??

Sn. Bakan, AA’ya demecinde (8.1.20) “Önümüzdeki dönemde aşı reddi ile ilgili birçok tartışmanın aşıda yerelleşme ve yerlileşme ile daha da azalacağını düşünüyorum.” demiş. AKP, tek başına iktidarının 18. yılında. İlk Sağlık Bakanı bir Profesör hekim idi ve 10 yıl dolayında Bakanlık yaptı. Türkiye hala “yerli aşı” üretecek, yakışıyor mu bu söylem Sn. Bakan?
***
Şu sözler, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa‘nın :

    • “…Bulaşıcı ve salgın hastalıklara karşı insanları koruma konusunda büyük hizmetleri görülen aşıları hazırlamak ile meşgul Hıfzıssıhha Kurumlarımız tam başarı ile çalışmasına devam ve savaşıma yararlı hizmet yerine getirmektedirler.– 1337 senesi (1921) içinde üç milyon kişilik çiçek aşısı yapabilen Sivas (Hıfzıssıhha) Kurumu, geçen yıl (1929)

      – beş milyon kişilik çiçek aşısı,
      – 537 kg kolera,
      – 407 kg tifo aşıları üretmiş
      ve bunlar halka yaygın biçimde uygulanmıştır

{Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri. Cilt I-III, sayfa 306-7 ve
Türkiye’de Erken Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetleri}

2020’de Türkiye ne yazık ki tek bir aşı bile üret(e)miyor! Açıklaması ise “küresel işbölümü”!  15 aşı türünü Sağlık Bakanlığı tümüyle dışalımla (ithalatla) karşılıyor.
****
Ya bilimsel ve dürüst sağlık – ülke yönetimi sürdürün ya da düşün yakamızdan, düşün!

Uyaralım; yakınlarda kazanacağınız sıfatlardan biri de ÇOCUK KATİLİ olmasın!

Sevgi, saygı ve derin KAYGI ile. 12 Ocak 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Not : Sayın Bakana tweet iletisi olarak da sunulmuştur.
CİMER‘e başvuru metni –zorunlu olarak epey kısaltılmış– aşağıdadır..
=====================================
CİMER’e başvuru metni 

  • Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)‘ne yapmış olduğunuz başvurunuz 2000111313 sayısı ile alınmıştır. Başvurunuz ile ilgili tüm işlemleri CİMER’in internet adresinden takip edebilirsiniz.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya Çağrı

Aşı reddi sorunu giderek büyüyor ve Bakanlığın etkili, sonuç verebilecek bir girişimine ne yazık ki tanık olamıyoruz. Üstelik Sağlık Bakanı çocuk hekimi. Çünkü her şey Saraydaki TEK ADAM’a bağlı! Bakanlar Saray’ın sekreteri ve ciddi hiçbir yetkileri yok. Sağlık Bakanına düşen, Saraydaki TEK ADAMIN aşılara ilişkin akıl almaz takıntısını, inadını mutlaka kırmak olmalı. Erdoğan mutlaka ikna edilmeli, görev Sağlık Bakanının. Bakan, TV’de halkı aşılamalar için eğitip yönlendirmeye de yetkili değilse, o koltukta neden oturmakta? Yapamıyorsa kamuoyuna açıklamalı ve istifa etmeli. Böylesi bir istifa bile sorunun kamuoyu gündemine alınmasına ve çözümüne daha büyük yarar sağlar. Dr. Koca‘yı bir seçim yapmaya çağırıyoruz. Çoook geç kalındı, salgın kapıda ve faturayı ölen, engelli kalan yoksul, mazlum aile çocukları ödeyecek gene. TV’de halk aşıya çağrılmalı. Bakan Çocuk Hekimi, büyük avantaj ve sorumluluk! Madem yasal düzenleme ile çocukluk birçok gelişmiş ülke gibi zorunlu kılmayacaksanız, seçenek politikanız nedir? Susup oturarak bekleyip geçiştiremezsiniz. Halkın sağlığı kimsenin oyuncağı değildir! Bu temel konuda olsun Saray’dan bağımsız davranabilir misiniz? Erdoğan‘ı ikna edebilir misiniz? Hiç denediniz mi, ne zaman, size ne dedi? Yoksa siz de mi aynı yolun yolcususunuz Sn. Kara?Ya bilimsel sağlık yönetimi sürdürün ya da bırakın! Uyaralım yakında kazanacağınız sıfatlardan biri ÇOCUK KATİLİ olmasın!
Kaygı ile. Prof. Dr. Ahmet SALTIK MSc BSc. 11.01.2020
******

SONER YALÇIN’a ÇAĞRI

SONER YALÇIN’a ÇAĞRI

Aşı karşıtlığı sorununu bu sitede çoooook işledik. Önceki gün sitemizde yayınlanan bir yazımızda şu dizelere yer verdik :

  • “..Çocuk aşılama oranları düşüyor, geçen yıl (2019’da) 3 bine yakın kızamık saptandı ülkede, hala aklınızı başınıza alıp bu bağlamda etkili bir girişim yapmıyorsunuz!
    TBMM’ye bu aşıların zorunlu olmasını öneren yasa önerisi sunalı yıllar oldu, kadük ettiniz.. Dinci takıntılarınızla aşıları, pek çok ülkenin yaptığı gibi yasal olarak zorunlu kılmaya yanaşmıyorsunuz.. Örn. TV’lerde halkı bu bağlamda eğitecek ve aşıya teşvik edecek neden
    tek bir kamu duyurusu (spotu) bile yok?! Siz ne yapmak istiyorsunuz? Salgın çıksın ve
    mazlum – yoksul çocuklar ölsün, engelli mi kalsın!”..
    http://ahmetsaltik.net/2020/01/10/istanbul-trakyayi-yutamaz/*****

Soner Yalçın’ı da geçtiğimiz yıl SÖZCÜ‘deki köşesinde aşı karşıtı bir yazısı nedeniyle e-ileti ile nazikçe uyarmış, konunun uzmanlık gerektirdiğini belirtmiş ve çok rahat yanlışa düşebileceğini, halkın  – çocukların sağlığına istemeden zarar verebileceğini vurgulamıştık. Telefonumuzu da yazarak dilerse bu gibi yazılarda bizden görüş alabileceğini eklemiştik. Çok kısaca “Teşekkür ederim hocam..” yanıtını almıştık.. Ama gene bildiğini okudu.. (yazışma arşivimzdedir..)

  • Bu konuda hata yapmak, aşıyla korunulabilir hastalıklar yüzünden SALGIN ÇIKMASI anlamına gelir.
  • Böylesi bir salgında masum – yoksul çocuklar (erişkinler de!) ölür, engelli kalır.

Bedel böylesine ağırdır. O yüzden, konuyu uzmanlarına bırakmak zorunludur.

Soner Yalçın çok birikimli, zeki, üretken ve yazdıklarıyla halkımıza ışık tutan nitelikli bir yazardır.

Ancak son kitabındaki ilaç ve özellikle AŞILAR konusunda yazdıkları son derece sakıncalı; halk sağlığını tehdit eden, bilimsel açıdan yanlış, temelsiz içeriklerdir.

Örneğin 0,5 cc (ml) aşı içine 2,5 gm Civa koymak, günümüz bilimsel teknolojisiyle dünyanın hiçbir yerinde asla ve kata olanaklı değildir..

  • Bu dozda civa, dakikalar içinde bir fili bile öldürebilir!

Azıcık Kimya bilgisi sorgulaması yeterlidir böylesine ağır bir gafa düşmemek için.

Soner Yalçın bunu yapmalıydı, belli ki yapmamış ya da danıştıkları kendisini yanıltmış ??!!

Ama faturayı masum halk, hele hele bebekler – çocuklar, yaşlılar asla ödememeli..

Şimdi ne yapmalıdır Soner Yalçın???

Bir deli” kuyuya bir taş atıyor, 40 akıllı yıllarca çıkaramıyor..

Soner Yalçın Bir deli” olmak / kalmak istemiyorsa;

SONER YALÇIN’a çağrı :

– kamuoyuna bir açıklama yapmalı,
– açıkça özür dilemese bile,
– özellikle AŞILAR konusunda yanıldığını,
– yazdıklarını geri aldığını,
anababaların çocuklarını mutlaka aşılatmaları gerektiğini

duyurmalı ve zaten ipe un seren ağır sorumlu AKP iktidarını da derhal göreve çağırmalıdır…

Bunu yapmayan ya da tersini yapanlar, salgın çıktığında ölecek – engelli kalacak masum ve çoğu yoksul çocukların KATİLİ olmaktan kurtulamazlar..

  • Sağlık Bakanlığı hiç yoktan, hemen, ivedilikle TV’lerde kamu uyarıları (spotları) yayınlayarak anababaları çocuklarını aşılamaya çağırmalıdır..
  • Hiç yoktan, hemen, gecikmeden, SALGIN KAPIDA!

Sevgi ve saygı ile. 12 Ocak 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

ANTALYA TABİP ODASI : “KAYGI İLE İZLİYORUZ”

Antalya Tabipler Odası

ANTALYA TABİP ODASI :

KAYGI İLE İZLİYORUZ

http://www.antalyatabip.org.tr/haberler/guncel-haberler/kaygi-ile-izliyoruz

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

“Ailelerin kafasındaki kuşkular ortadan kaldırılmalıdır.”

Aşılar güvenli ve etkin ürünlerdir.

Aşılar geçen yüzyılın en önemli halk sağlığı kazanımıdır.
Aşılar bireysel yararları yanında toplum bağışıklığı açısından da çok önemlidir.

Yaşamla birlikte bilim de sürekli bir değişim ve gelişim içindedir. Tıp bilimi bu süreci en yoğun yaşayan alanların başında gelir. Tüm bu nedenlerle Antalya Tabip Odası olarak Antalya İl Sağlık Müdürlüğü ile birlikte Aile Hekimlerine yönelik Bağışıklama Kursları düzenledik. Temel amacımız özellikle aşılar konusunda bir anımsatma yapmanın yanı sıra, bu alandaki gelişmeleri paylaşmak, aşı reddi konusunu tartışmak ve yaşamımıza yeni giren aşılar hakkında bilgilendirme yapmaktı.

Antalya Tabip Odası Eğitim Komisyonu ve Onur Kurulu üyesi, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AbD Öğretim Üyelerinden Dr. Sevtap Velipaşaoğlu’nun ve İl Sağlık Müdürlüğünden konuşmacıların olduğu eğitim toplantılarımız Merkez, Alanya ve Finike ilçelerinde 6 kez yinelendi. Yoğun ilgi gören eğitimlerimizle 500’ün üzerinde aile hekimine ulaştık. Eğitimler etkileşimli (interaktif) biçimde sürdürüldü. Hekimler, sahadaki sorunları paylaşma, değerlendirme ve ortak tutum belirleme fırsatları buldular.

Aşı konusunda köklü bir tarihi olan bu topraklarda, bugün aşılanmayan binlerce çocuk olmasını ve aşı karşıtlığının giderek yaygınlaşmasını kaygı içinde izliyoruz. Sağlık Bakanlığının rakamlarına göre, çocuğuna aşı yaptırmayı reddeden aile sayısı 2011’de 183 iken 2016’da 12 bine, 2017 ise 23 bine çıktı. Bugün bu rakamın 40 binlerin üzerinde olduğu görülmektedir. Ne yazık ki, aşıyla önlenebilir hastalıklar yalnızca aşı yaptırmayan çocukları değil, aşılı olanları da tehdit etmektedir.

Aşı karşıtlarının asılsız, akıl ve bilim dışı haberleri yaymaları en önemli neden olarak görülmektedir.

Ailelerin kafasında kuşkular oluştuğundan, aşının büyük oranda uygulandığı kurumlar olan aile sağlığı merkezlerindeki sağlık çalışanları aileler ile karşı karşıya kalmaktadır

Eğitimlerde çocuklarımızın gelecekteki sağlığının aşı reddi ile hangi boyutta olumsuz etkileneceği karşısında çözüm yolları ortaya konuldu. Aşı reddi ve karşıtlığı ile oluşabilecek olumsuz sonuçların  yaşanmaması için ilgili tüm kurumlarca aynı doğrultuda topluma dönük bilimsel kanıtlarla bilgilendirme ve eğitimin sağlanmasının en önemli yaklaşım olacağı sonucuna varıldı. Bu konuda görsel sosyal medyanın ve yazılı basının olumlu katkılarının önemi de vurgulandı.

Türk Tabipleri Birliği’nin Aşı Candır Hayat Kurtarır kampanyası önemli bir adımdır.

Aşılar güvenli ve etkin ürünlerdir.

Aşıya karşı çıkanların savlarından biri, aşıların içinde bulunan maddeler nedeniyle güvenilir olmadığıdır. Oysa aşıların geliştirilme süreci öbür ürünlere göre çok daha titiz çalışma ile yürütülmektedir. Kimi aşıların içinde bulunan cıvalı bileşik (tiyomersal) cıvanın organik biçimidir ve otizm yaptığına ilişkin hiçbir bilimsel kanıt yoktur. Yakın zamanda Avustralya’da bir milyondan fazla çocuğu kapsayan bir çalışma bu konudaki tartışmaya son noktayı koymuştur. Aşıların etkisini güçlendirmek amacıyla kullanılan alüminyum çok düşük miktardadır; bu maddeye gıdalar ve hava yoluyla maruz kalma ile karşılaştırıldığında ihmal edilebilir düzeydedir.

Aşılarda domuz jelatini bulunduğu savı ise kolaylıkla açıklığa kavuşturulabilecek bir konudur. Sağlık Bakanlığının, domuz jelatini içeren ürünlerin satışına izin vermediğini kamuoyuna açıklaması ve kaygı duyanları bilgilendirmesi gerekmektedir. (AS: Bakanlık web sitesinde aşılarda domuz jelatini bulunmadığı bilgisi var..)

Bakanlıktan beklenen, topluma güçlü mesajlar vererek aşılanmayı teşvik etmesidir.

Aşı karşıtları bilmelidir ki;

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya üzerinde insan sağlığına en çok katkısı olan iki uygulamadan biri aşılar, öbürü suyun dezenfeksiyonudur.

Türkiye’de aşılama oranlarının bugünkü düzeyine erişmesi Birinci Basamakta emek veren sağlık çalışanları sayesinde gerçekleşmiştir. Aşılama hizmetinin yaygınlaşmadığı yıllarda doğan her bin bebekten 150-200’ü bir yaşını görmeden ölüyordu. Aşı yalnızca uygulandığı kişiyi korumaz; hastalık etkeninin toplumdaki dolaşımını engelleyerek toplumdaki riskli kişileri de korur. Sağlık Bakanlığından istemimiz;

– Mevzuatta belirsizliği sona erdirmeli
– Sağlık çalışanlarını aşılar ve aşılama hizmetleri konusunda güncel ve bilimsel bilgiler ile donatmalı
– Kamuoyuna dönük medya ve her türlü iletişim aracını kullanarak aşı savunuculuğu yapmalı; halkın kuşkularına karşı bilimsel ve gerçekçi yanıtlar vermeli, halkı bilgilendirmelidir.

Antalya Tabip Odası olarak Antalya İl Sağlık müdürlüğüne teşekkür ederken, mezuniyet sonrası eğitimlerin öneminin bilinciyle hem bağışıklama hem de farklı alanlarda eğitim programları oluşturulması konusunda ilgili kurumlarla çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

ANTALYA TABİP ODASI YÖNETİM KURULU
www.antalyatabip.org.tr
=======================================
Dostlar,

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya Açık Çağrımızdır

Antalya Tabip Odamızı ve işbirliği içinde davranan İl Sağlık Müdürlüğünü kutluyoruz..

Ülkemiz sahipsiz.. bırakın kötü yönetilmeyi, yer yer yönetilmiyor da.. Kendi haline terk edilmiş görünümde.. Toplum kendi kendine yol bulmaya çalışıyor, de-kapite kurbağa modeli gibi!

Aşı reddi sorunu giderek büyüyor ve Sağlık Bakanlığının etkili, sonuç verebilecek bir girişimine ne denli hazindir ki tanık olamıyoruz..

Üstelik Sağlık Bakanı bir çocuk hekimi..

Çünkü her şey ama her şey, Saraydaki TEK ADAM’a bağlı!
Bakanlar dünün Bakanları değil, Saray’ın sekreterleri ve ciddi hiçbir yetkileri yok..

Sağlık Bakanına düşen, Saraydaki TEK ADAMIN aşılara ilişkin akıl almaz takıntısını – inadını mutlaka ama mutlaka kırmak olmalıdır.

AKP = Erdoğan mutlaka ikna edilmelidir ve bu süreçte baş görev Sağlık Bakanınındır..

Sağlık Bakanı Çocuk Hekimi Dr. Fahrettin Koca, TV’lerde halkı aşılamalar için eğitip yönlendirmeye de yetkili değilse, buna gücü yoksa o koltukta ne için oturmaktadır??

Yapamıyor ya da etkili olamıyorsa, durumu kamuoyuna açıklamalı ve istifa etmelidir. Böylesi bir istifa bile sorunun kamuoyu gündemine alınmasına ve çözümüne, orada atıl oturmaktan kuşkusuz çok daha büyük yarar sağlayacaktır..

Sayın meslektaşımız Dr. Koca‘yı bir seçim yapmaya buradan çağırıyoruz bir kez daha..

Çoook geç kalındı, salgın kapıda ve faturayı ölen, engelli kalan yoksul – mazlum aile çocukları ödeyecek gene.. AKP’nin, Saray’ın… ders alacağını mı sanıyorsunuz ya da ne geri dönecek??

Veriler karartılarak mızrak çuvala sığdırılabilir mi?

2018 TNSA (Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması) raporunda mutlaka bulunması gereken, başlıca o veriler için çalışılan 50 yıllık gelenek (1968-2018) neden bozulmuş ve bebek – çocuk ölümleri verileri yayınlanmamış, Bakanlığınızca engellenerek sansür edilmiştir?

Neden Dr. Koca, neden, neden??

Güneşi balçığınızla nasıl sıvayabilirsiniz?

TNSA 2018 çalışması dünyanın emeği ve maliyetidir.. Bebek – çocuk ölümleri verileri saklanarak – gizlenerek o Raporu nasıl kullanmamızı öneriyorsunuz Bakan Dr. Koca, nasıl??

Bütün bunlar yanlış ise, TV’lere çıkıp çocuk aşıları hakkında bir program yapıp halkı kapsamlı eğitir misiniz lütfen?? Hem Bakan, hem Çocuk Hekimisiniz, ne büyük avantaj ve sorumluluk! Ya da hemen yarın ANABABALARI AŞIYA ÇAĞIRAN etkili – başarılı kamu duyurularına (spotlarına), eğitimine, ulusal bir kampanyaya yer verir misiniz??

Madem yasal düzenleme ile çocukluk çağı aşılarını pek çok gelişmiş ülkenin zorunlu kılması gibi bir yolu her nedense izlemeyecekseniz, seçenek politikanız nedir? Öyle susup oturarak bekleyip geçiştiremezsiniz. Halkın sağlığı kimsenin oyuncağı değildir!

Bu temel teknik konuda olsun Saray’dan bağımsız davranabilir misiniz?
AKP = Erdoğan‘ı ikna edebilir misiniz? Sahi, hiç denediniz mi?? Ne zaman, size ne dedi??
Yoksa siz de mi aynı yolun yolcususunuz Sn. Bakan Dr. Koca??
Hangisi, hangisi??
Ya bilimsel sağlık yönetimi / ülke yönetimi sürdürün ya da düşün yakamızdan, düşün!

Haberiniz olsun; yakınlarda kazanacağınız kara sıfatlardan biri ÇOCUK KATİLİ olabilir!

Sevgi, saygı ve derin KAYGI ile. 11 Ocak 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

AŞILAR VE İLAÇLAR

AŞILAR VE İLAÇLAR

Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR
Cumhuriyet,
09.01.2020

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Ağır ve üstelik çözümleri çok zor görünen sorunlarla baş başa bir ülkede yaşıyoruz. İşsizlik var, geçim zorlukları, borç içinde yaşayan milyonlar, rekor düzeyde kadın cinayetleri, Suriye’den sonra Irak ve şimdi de Libya. Az daha İstanbul Kanalını unutuyordum En hararetli tartışmalar onda. Neredeyse 40 yıldır süregelen terör ve her gün yürek yakan şehitler ve şehitler. Bunlar yetmezmiş gibi şimdi bir de aşılar ve ilaçlar sorunu ortaya çıktı. Sevilen bir yazar, Kara Kutu adlı çok okunan çok satan bir kitap yazdı. Beklendiği gibi çok tepki aldı. Kimileri bu eleştirilerde çok ileri gittiler. Kolaylıkla insan harcamak bizim aydınlarımız arasında bir gelenek gibidir. Siliverirler sizi. Ben kitabı henüz okumadım. Ama yazdıklarına katılarak, beğenerek okuduğum bu yazarın, kitabın SÖZCÜ’deki tanıtımına takıldım. Bunu da O’na dostça yazdım”.

Genellemek yanlış

İlaçlar (genelleyerek) hastalıkları iyileştirmez, kronikleştirir, çok sayıda yan etki yapar, ben ilacı bıraktım, spor, temiz hava, iyi beslenme ile yetineceğim..” diyor. Üstelik şeker hastası. Sevgili Soner Yalçın, kapitalizmi onun parayı, kazancı her şeyin üstünde tutmasını aldatmasını, sömürmesini savaşlara yol açmasını sonuna kadar ileri sürebilirsin. Sana katılırız. Ama ilaçları ve aşıları topyekûn kötülemek, kullanımlarını zararlı ilan etmek çok yanlış. Kapitalizme karşı yalnız ilaçlar için değil, gıdalar için satılık eşyalar için ve her şey için önlem almak zorundayız. Uzun yoldan gidip benden çok para isteyen şoför ben bu hilekârlığı fark edince bana “Ne yapalım efendim, çok kazık yiyoruz, biz de fırsat bulunca kazık atıyoruz..” diyor. Onun önlemi böyle. Eminim bakkal da, tamirci de, doktor da, profesör de, öğretmen de, satıcı da benzer önlemler alıyordur. Bunu yapamayan asgari ücretle çalışanlar, ancak Allah’a dua edebilirler. Azgelişmiş kapitalist bir ülkede yönetimde, ekonomide, eşitlikte, eğitimde bir adalet sağlayamıyorsa orada çok sayıda suç işlenecek ve rüşvetin yolsuzluğun önüne geçilemeyecektir.

İlaç firmaları ticari kuruluşlardır. Bir ilacın tedavide kullanım aşamasına gelmesi 8-10 yıl sürebilir. Bu gelişimin maliyeti milyarları bulabilir. Sık görülen hastalıkların ilaçlarına öncelik verirler, ender görülenleri ihmal edebilirler. Rekabet de var. İlaçlarının çok satılması için o ülkenin yasaları engellemedikçe her çareye başvururlar. Polifarmasiyi teşvik ederler. Kimi doktorların ve akademisyenlerin tatmin edici para karşılığında sipariş ilaç makaleleri yazdığı iyi biliniyor. Yıllar önce yeni kurulan bir ilaç firması bize hisse senedi almayı önermişti. İlaçları satıldıkça birlikte kazanacaktık. Bunların önlemini sosyal devletin Sağlık Bakanlığı, dürüst akademisyenler araştırmaları ile üniversiteler alabilir. Yaşam kurtaran ilaçları, antibiyotikleri kötülemek, reddetmek olmaz. En iyi en doğru kullanımını sağlamak yönetimin görevidir. Bizde kabul görüp onay alıp çok kullanılan bir akıl fikir ilacından bahsettiğim zaman Amerikalı nörologlar gülmüşlerdi. İngiltere’de bize göre ne denli az ilaç kullanıldığını görüp şaşmıştım. Devlet hastanesinde görev yapan bir öğrencim

  • “80 hasta bakmaya zorluyorlar. Olacak şey değil, ama itiraz etmiyorum çünkü performans ödeneği alıyorum. Yanılmayayım diye 3 yerine 30 MR istiyorum..” diyor.İsrafı ve nedenini görüyor musunuz?

Yanlışlığı anlaşıldı

Aşılara gelince, orada da büyük yanlışlık yapılıyor. Grip aşısı %10-60 yarar sağlıyor. Virüsler her yıl değiştiği için, her zaman ayni derecede etkili olmuyor. Risk kümeleri kullanmalı.

Aşılar otizme neden oluyor..” deniyor.

Bunu Habertürk’te konuşan üçlü de söyledi. Eski arkadaşım Dr. Canan Efendigil de vardı. Oysa bunu yazan Dr. A. Wakefield ve arkadaşları idi. Geniş araştırmalar yapıldı ve bunun doğru olmadığı anlaşıldı (Dr. Mustafa Çetiner- Herkese Bilim ve Teknoloji). O yazı geri çekildi. Bu tartışmalar yüzünden halka doğru olanı anlatmak zor oluyor. Bu aşı karşıtlığı nedeni ile kızamık olguları ve ölenlerde büyük artış oldu. Çare, çok güvenilir uzman kişilere danışarak doğru olanı yapmaktır. Tabii devlet ve Sağlık Bakanlığının büyük sorumluluk yüklenmesi ve öncü bir rol oynaması gerekiyor.
================================
Dostlar,

Sayın Prof. Dr. Coşkun Özdemir, 90 yaşını aşan bir bilge hekimdir..
İstanbul Tıp Fakültesi’nde öğrencisi olmuş olmak bize onur veriyor.
O’nun insancıl hekim yüreciği hala insanımızın sağlığı için çarpıyor..
40+ yıldır İstanbul / Yeşilköy’de kurup yüklendiği KASDER‘de (Kas Hastalıkları Derneği) yoksul kas hastalarının dertlerine deva olmaya çabalıyor, yetkin bir Nörolog olarak..

Aşı karşıtlığı sorununu bu sitede çoooook işledik. Daha dün sitemizde yayınlanan bir yazımızda şu dizelere yer verdik :

“..Çocuk aşılama oranları düşüyor, geçen yıl 3 bine yakın kızamık saptandı ülkede, hala aklınızı başınıza alıp bu bağlamda etkili bir girişim yapmıyorsunuz! TBMM’ye bu aşıların zorunlu olmasını öneren yasa önerisi sunalı yıllar oldu, kadük ettiniz.. Dinci takıntılarınızla aşıları, pek çok ülkenin yaptığı gibi yasal olarak zorunlu kılmaya yanaşmıyorsunuz.. Örn. TV’lerde halkı bu bağlamda eğitecek ve aşıya teşvik edecek neden tek bir kamu duyurusu (spotu) bile yok?! Siz ne yapmak istiyorsunuz? Salgın çıksın ve mazlum – yoksul çocuklar ölsün, engelli mi kalsın!”.. (http://ahmetsaltik.net/2020/01/10/istanbul-trakyayi-yutamaz/)

*****
Soner Yalçın’ı da geçtiğimiz yıl SÖZCÜ‘deki köşesinde aşı karşıtı bir yazısı nedeniyle e-ileti ile nazikçe uyarmış, konunun uzmanlık gerektirdiğini belirtmiş ve çok rahat yanlışa düşebileceğini, halkın  – çocukların sağlığına istemeden zarar verebileceğini vurgulamıştık. Telefonumuzu da yazarak dilerse bu gibi yazılarda bizden görüş alabileceğini eklemiştik. Çok kısaca “Teşekkür ederim hocam..” yanıtını almıştık.. Ama gene bildiğini okudu.. (yazışma arşivimzdedir..)

  • Bu konuda hata yapmak, aşıyla korunulabilir hastalıklar yüzünden SALGIN ÇIKMASI anlamına gelir. Bu salgında masum – yoksul çocuklar (erişkinler de!) ölür, engelli kalır.

Bedel böylesine ağırdır. O yüzden, konuyu uzmanlarına bırakmak zorunludur.

Soner Yalçın çok birikimli, zeki, üretken ve yazdıklarıyla halkımıza ışık tutan nitelikli bir yazardır. Ancak son kitabındaki ilaç ve özellikle AŞILAR konusunda yazdıkları son derece sakıncalı, halk sağlığını tehdit eden, bilimsel açıdan yanlış, temelsiz içeriklerdir.

Şimdi ne yapmalıdır Soner Yalçın???

Bir deli” kuyuya bir taş atıyor, 40 akıllı yıllarca çıkaramıyor..

Soner Yalçın Bir deliolmak / kalmak istemiyorsa;

SONER YALÇIN’a çağrı                                     :

– kamuoyuna bir açıklama yapmalı,
– açıkça özür dilemese bile,
– özellikle AŞILAR konusunda yanıldığını,
– yazdıklarını geri aldığını,
– anababaların çocuklarını mutlaka aşılatmaları gerektiğini

duyurmalı ve zaten ipe un seren ağır sorumlu AKP iktidarını da derhal göreve çağırmalıdır…

Bunu yapmayan ya da tersini yapanlar, salgın çıktığında ölecek – engelli kalacak masum ve çoğu yoksul çocukların KATİLİ olmaktan kurtulamazlar..

  • Sağlık Bakanlığı hiç yoktan, hemen, ivedilikle TV’lerde kamu uyarıları (spotları) yayınlayarak anababaları çocuklarını aşılamaya çağırmalıdır..
  • Hiç yoktan, hemen, gecikmeden, SALGIN KAPIDA!

Sevgi ve saygı ile. 11 Ocak 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

KESK’ten enflasyon tepkisi: Zam oranlarının yeniden hesaplanması elzemdir

KESK’ten enflasyon tepkisi:
Zam oranlarının yeniden hesaplanması elzemdir

BİRGÜN, 03.01.2020

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verilerine tepki gösterdi. Twitter hesabından açıklama yapan KESK,

  • “Tüketici enflasyon’u olarak açıklanan %11,8 yıllık artış, 2018 Aralık ayı ile 2019 Aralık ayı fiyat kıyaslamasıdır. TÜİK rakamlarının doğru olduğunu varsaysak bile yıllık hesaplamada doğru ölçü, 12 aylık ortalama artış oranı olan %15’in üzeridir.” dedi.

KESK, “Kamu emekçilerinin ücretleri büyüme ve refahtan payı olmadan hesaplanmıştır. Ücretlerimiz enflasyon karşısında erimekte, satın alma gücümüz düşmektedir.
Zam oranlarının yeniden hesaplanması elzemdir.
Halk için bütçe” talebimizle işyerlerinde, alanlarda olmaya devam edeceğiz” dedi.

KESK@KESK1995

Tüketici ‘u olarak açıklanan %11,8 yıllık artış, 2018 Aralık ayı ile 2019 Aralık ayı fiyat kıyaslamasıdır. TÜİK rakamlarının doğru olduğunu varsaysak dahi yıllık hesaplamada doğru ölçü, 12 aylık ortalama artış oranı olan %15’in üzeridir.

View image on Twitter

KESK@KESK1995

Kamu emekçilerinin ücretleri büyüme ve refahtan payı olmadan hesaplanmıştır. Ücretlerimiz karşısında erimekte, satın alma gücümüz düşmektedir. Zam oranlarının yeniden hesaplanması elzemdir. “Halk için bütçe” talebimizle işyerlerinde, alanlarda olmaya devam edeceğiz!

View image on Twitter
****
Dostlar,

2019 enflasyonu gerçekten TÜİK’in açıkladığı gibi %11,8 ise, “yeniden değerleme
oranı” neden bunun 2 katı olan %22,5’in üzerindedir?
AKP iktidarı neden kamu hizmetlerine “yeniden değerleme oranı” dediği orana göre zam yapmıştır? Niçin TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına göre artış yapılmadı bu kamu mal ve hizmetlerine?? Üstelik TÜİK verileri açıklanmadan epey önce! Yoksa, halktan gizlenen “gerçek enflasyon oranı” en az bu “yeniden değerleme oranı” düzeyinde mi?
* Bir Hükümet halka yalan söyler mi, halkı kandırır mı?
* Hangi hükümetler halkı yoksullaştırarak ve türlü yalanlarla kandırarak yandaşlarına ve yabancı sermayeye muazzam düzeyde / yüzlerce milyar Dolar!) ulusal serveti akıtır?
Bir iktidar bunu yıllardır yapıyorsa kaza – kader – yazı mıdır; yoksa akıl fukaralığı ya da ihanet midir?
Bu ağır sömürüyü – aldatılmayı gören halk ne yapar? Ne yapmalıdır?
Soruları uzatmaya gerek var mı?
Yanıt : Halktan yana iktidarlar bunları yapmaz!
O halde AKP iktidarı da halktan yana değil!
Peki kimden yana AKP = Erdoğan iktidarı??

* AKP, dinci sermaye ve yabancı sermayeden yana ama halkına dost değil!
***
Şu verilere ne buyurulur ?
Dünya ekonomisinden 200 yıl boyunca aldığımız pay; 

* 1820’de % 0,96
* 1913’de % 0,80
* 1923’de % 0,41
* 1950’de % 0,77
* 1973’de % 0,85
* 2003’de % 1,03
* 2019’da % 0,81

Osmanlı’nın büyük felaket yıllarını gösteren 1914-1923 arasını dışarıda tutarsak, 200 yıldır aynı düzeyde debelenip duruyoruz. Kimse kimseyi kandırıp durmasın ! Artık anlamak zorundayız ki; bu topraklara “bilimsel gelişmeyi“, bilimin yaşama aktarılma biçimi olan “teknolojiyi” ve “hukuk bilincini” yerleştirmeden OLMAYACAK ! (Prof.Dr. Y. Ziya Yergök, 4.1.20, what’s up ile)

2019 sonunda toplam ulusal bakımından zar sor 20. sırada olacağız ya da G20’den düşeceğiz! Ama nüfusumuz  tavşanlar gibi büyümeyi sürdürüyor. 2018 boyunca net 1,2 milyon daha çoğaldık ve 82 milyon olduk. 2019 boyunca da aynı hızla %1,47 (veya binde 14,7) hızla çoğaldı isek, en az 1,22 milyon daha nüfus alacak ve 83,2 milyonu bulacağız. Dünya nüfus artış hızı ise %1,12. Dolayısıyla dünya nüfusu içindeki payımız 83,2 milyon / 7,7 milyar = %1,1..
Dünya ekonomisinden %0,81 pay alan ama nüfusu dünya nüfusunun %1,1’i olan bir Türkiye! Dolayısıyla kişi başına yıllık gelirde ilk 60’a giremeyen Türkiye, küresel kişi başına gelir ortalamasının (11 bin $) da en az 2 bin $ altında!
Dünya alem bizi kıskanıyor (!), başımız göğe eriyor (!) asrın lideri ile ama hem rakamlar hem de gerçek yaşam bu söylemlere – masallara hiç ama hiç uymuyor.

Niye acaba??

  • 17+ yıldır tek başına iktidar olan AKP = Erdoğan, bu yıkımdan sorumludur!Halkımız, yaşadığı gerçeklerin nedenlerini soracak ve bulacak ölçüde akıllıdır.
    Sonra da ne yağacağına karar verecek ölçüde bilgedir.

    Göreceğiz..

    Sevgi ve saygı ile. 05 Ocak 2020, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
    Halk Sağlığı Uzmanı, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

    Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

2020 BAŞINDA AKP = ERDOĞAN’ın TÜRKİYE’yi SÜRÜKLEDİĞİ BATAKLIK

2020 BAŞINDA AKP = ERDOĞAN’ın TÜRKİYE’yi SÜRÜKLEDİĞİ BATAKLIK

 

Türkiye çok zor bir kavşağa giriyor 2020 ile birlikte..
Ülkenin pek çok göstergesi olumlu olmaktan çok uzak ve üstelik gerilemekte.
Örneğin dış borçlar 2002 sonunda 129 milyar $ iken AKP 17 yılda 450 milyar Dolara çıkardı, 3,5 kat büyüdü borçlar. Halkın bankalara borcu 2019 sonunda 583 milyar TL’ye yükseldi. 23 milyon hanenin her biri, ortalama 25.348 TL borçlu. Ulusal gelir 230 milyar $ idi, bu yıl 800 milyar $ olur mu bilemiyoruz. Olursa o da 3,5 kat büyümüş olacak yaklaşık..
Peki bu “büyüme” salt borçlanma ile mi oldu?

Ve en yeni haberlerden biri; Danıştay Dava Daireleri Kurulunun, ortaokulda türban serbestliği getiren yönetmeliğe (2014) itirazı oyçokluğu ile reddettiğini öğreniyoruz. (Davayı açan Av. Ömer Faruk Eminağaoğlu‘na teşekkür borçluyuz..) Oysa AKP Türbanı salt üniversitede okuyan kız öğrenciler için diye sunmuştu başlangıçta.. Artık anaokulu öğrencisi 4-5 yaşındaki çocuklar bile türbanlı!

  • Sahi, AKP’nin dilinden düşürmediği 2023 hedeflerini / davasını bilen var mı??

Bir yandan Laik rejimi her tür saldırı ile yıpratma, bir yandan dini siyasete hiç utanmadan alet etme, bir yandan

  • Türkiye İslamcılarının Batı emperyalizmi ile işbirliği ile ülkeyi emperyalizme peş keş çekmesi…

TEBLİĞCİLER denen bir cemaatin üyeleri, Beyoğlu’nda sarık ve cübbeleriyle dolaşarak insanlara Yılbaşı kutlamasının haram olduğuna ilişkin bildiri dağıtarak insanları taciz ediyor ama bu güruha polis hiç ses çıkarmıyor!? Oysa o bölgede kadınlar bile yürütülmeyip şiddet uygulanıyor!

17+ yıllık tek başına AKP iktidarı bu kaygı ve acı veren tablonun tek sorumlusu.
Ne var ki, kabahat samur kürk de olsa giyen yok. Temel sorun da burada.
AKP = Erdoğan, yineleyelim, 17+ yıldır tek başına iktidar ve gelinen kabul edilemez hazin tabloda sorumluluk üstlenmiyor! Bu olacak şey değil. Dahası, ortalığı güllük – gülistanlık gösterme çabasında her türlü algı operasyonlarını sergilemekten geri durmuyor.
Üstelik çok büyük ölçülerde yolsuzluklar, rüşvet, talan, peş keş, yandaş kayırma, rant dağıtımı.. suçlamalarından geçilmiyor..

Bir yandan da BASKI ve DİNCİ DAYATMA ile Laik rejimi dönüştürme sürecinde
DİNCİ FAŞİZME varan uygulamalar izliyoruz.

Dış politika başlıbaşına bir facia ve 5 milyonu aşkın Suriye + Irak + Pakistan + Afganistan + Sudan……. insanı ülkemizde.. Yol geçen hanı olduk; 250 bin $ parası olan T.C. Vatandaşlığı alıyor! Ülkemizdeki Müslüman yabancılar “muazzam” bir hızla üremeye devam ediyorlar.. Kestirimlere göre, böyle giderse, –ki gitmeyeceğine ilişkin veri yok–  2050’de, yaklaşık olarak 150 milyona varacak Türkiye nüfusunun 1/3’ü, 50 milyonu “yabancılar” olacak. Bu durum altından kalkılamaz ve geri dönüşümü olmayan çok yönlü sorunlar doğuracaktır. Bir kez demografik ve kültürel yapı, ULUS BÜTÜNLÜĞÜ alt üst olacaktır. Ülkemizin Laik – Batı’ya dönük çağdaşlaşma amaçlı ülküsü açısından taşınamaz bir yük oluşacaktır Türkiye’de.

  • AKP = Erdoğan’ın mutlaka ama mutlaka Esad rejimi ile uzlaşması ve ülkemizdeki milyonlarca “zoraki konuğun” ülkelerine gönderilmesi en doğal yoldur.

    Ancak iktidar gündem oyunları ile hem kendini hem kamuoyunu oyalamaya çalışmakta ve ürkünç (vahim) olanı da yaşamın gerçekliğinden (realiteden) kopmaktadır. Bu olgu, Türkiye için olağanüstü kırılganlık yaratan stratejik bir sorundur.

  • Şizoid, şizofrenik yarılmalarla malul bir iktidarla hiçbir ülke yönetilemez!

    Somut örneklemek gerekirse, Batı emperyalizminin türlü oyunlarıyla TUTSAK ALINAN TEK ADAM ERDOĞAN;

    pek çok iç – dış politika sorunsalında manevra alanından yoksundur.

    Kanal İstanbul projesinde Erdoğan salt kamuoyu ile inatlaşmakla kalmamakta, aslında çaresizliğini – tutsaklığını haykırmaktadır..

  • “ABD Kongresinin Erdoğan ve ailesinin mal varlığını araştıracağız – araştırıyoruz.. açıklaması son derece kritiktir ve AKP = Erdoğan, bu “Şah” diyen politik hamle karşısında açıkça “mat” olmuştur, deyim yerinde ise “gıkını çıkaramamıştır”! Dolayısıyla, şaibe altındadır, “İspatlamazsanız müfterisiniz..” diye gürleyememiştir. Kanal İstanbul bu gelişmenin hemen ardından güncellenerek tutsak alınan Erdoğan eliyle ülkemize dayatılmıştır..

    Erdoğan çaresizdir. 2 arada 1 derede kalmak deyimi hafiftir. Uygun olanı belki de “40 katır mı, 40 satır mı?” olmalıdır..

Ancak gözden kaçırılmamalıdır ki; Rusya için Kanal İstanbul varlık / yokluk sorunu düzeyinde yaşamsaldır ve Suriye – Esad güçleriyle Erbil yöresindeki terörist ögeleri önceki hafta havadan – karadan vurmaya başlamıştır. Bu girişimle Türkiye sınırına ek olarak yüz bin dolayında insan yığıldığı öğrenilmiştir. Zaten Türkiye, güney sınırı ötesinde 3 milyon dolayında yerinden edilmiş (IDP) Suriyeliye kapsamlı yaşam desteği vermektedir. Ülkemizin sırtındaki yük 8,1 milyon insanı aşmıştır. Bu rakam Türkiye’nin resmi nüfusunun 1/10’u olup, kaldırılamaz bir yüktür, sorunun nedeni olan Batı emperyalizmi, Erdoğan eliyle Türkiye’yi oyalamaktadır. 2011 ilkyazından (ilkbaharından) bu yana AB’den gelen desteğin 4 milyar €’yu bulmadığını ancak 40 milyar $’ı aşan bir harcamanın Türkiye tarafından yapıldığını Erdoğan, bir anlamda “övünerek” (!?) söyleyebilmektedir. Ekonomik bunalıma sürüklenmiş bir ülkede bu tutar son derece büyüktür ve “ensar olduk – ensar olacağız” masallarıyla halka dayatılamaz. Fatura, halkımızın yoksullaştırılması ile Ulusa ödettirilmektedir. Harcanan muazzam kaynakların belgeleri nerededir? Hangi yasal dayanakla yapılmıştır bu harcamalar, hesabı verilmiş midir? Sayıştay denetim raporları var mıdır?

– Erdoğan, tek başına bunca muazzam harcama yapmaya yetkili değildir..

Nitekim yukarıda değindiğimiz İdlib yöresindeki yeni Rusya atakları Astana süreci dışındadır ve sanıyoruz Türkiye’ye bilgi bile verilmemiştir; Kanal İstanbul Projesiyle Montrö’yü boşa çıkarıp Karadeniz’e ABD – NATO donanmasını doldurma operasyonuna Rusya, bir başlangıç hamlesi ile yanıt vermiştir. AKP = Erdoğan iktidarı bu politik satranç hamlesini -doğru- okuyabilmiş midir? Karşı atak ne olmuştur, yapılabilmiş midir? Kocaman bir hayır..
****
Mustafa Kemal ATATÜRK döneminde dış politika, büyük güçler arasında taraf olmadan denge politikaları yürütmeye dayandırılmıştı. Kimsenin içişlerine karışılmıyordu. YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ temel ilke idi. 2011 baharında Suriye’de iç savaş çıkarıp petrol – doğalgaz yataklarına el koymayı hedefleyen ABD’nin maşası olmanın, 8,5 – 9 yıl sonra açıklanabilir yanı var mıdır? Komşu, çoğunluğu Müslüman ülke Suriye’ye bu kanlı emperyalist zulme araç – alet olmanın vebali ödenemez.

  • Türkiye, denetlenemeyen – sorgulanamayan – hesap sorulamayan bir TEK ADAMIN PEŞİNDE son derece tehlikeli serüvenlere sürüklenmemelidir, sürüklenemez. Bu sorunsala ivedi çözüm bulmak Türkiye’nin başlıca önceliklerindendir.

    2020’de ilk olarak yeniden Parlamenter rejime dönülmelidir.

    HDP’nin, 16 Nisan 2017 halkoylaması ile Anayasada yapılan kapsamlı – gerici değişiklikler için Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru hala bekletilmektedir!? Erdoğan için de bir fırsattır, en azından örtük bir “rıza” verirse, sorun çözülme yoluna girebilir.

    Yeryüzünde örneği olmayan ucube bir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile Türkiye, bataklığa saplanmıştır.

  • Türkiye’yi post-modern sömürge kılmak isteyen emperyal güçler,
    TEK ADAM REJİMİNİ apaçık kurgulamışlardır ülkemizde.

    Yukarıda da belirttiğimiz gibi, TEK ADAM türlü yollarla açığa düşürülmüş, hatalara – yolsuzluklara… bulaştırılmış ve tutsak alınarak her isteneni yapacak duruma düşürülmüştür.

    Hastalığın sağaltımı için önkoşul doğru tanıdır. Bir Tıbbiyeli ve Mülkiyeli olarak Türkiye’nin ağır – ciddi ve artık ertelenemez – ötelenemez duruma gelen hastalıklarına koyabildiğimiz tanıları ve uygun sağaltımları (tedavileri) 2020’nin ilk gününde kamuoyunun bilgi, ilgi ve sorumluluğuna sunuyoruz.

Sevgi, saygı ve umut ile. 01 Ocak 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Siyaset Bilimci, Mülkiyeliler Birliği Üyesi, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

2019 Aydınlanma Makalelerimiz – Konferanslarımız, Bilimsel Çalışmalarımız

2019 Aydınlanma Makalelerimiz – 
Konferanslarımız, Bilimsel Çalışmalarımız

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
MD, MSc, BSc

Sevgi, saygı ve ümit ile. 01 Ocak 2020, Ankara

Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

No Makalenin konusu Yayımlandığı yer(ler) Tarihi
1 2018’de
Neler Yaptık?
http://ahmetsaltik.net/2019/01/01/2018de-neler-yaptik/ 01.01.2019
2 2018 Nüfus Sayımının Düşündürdükleri.. http://ahmetsaltik.net/2019/02/04/tuik-adrese-dayali-nufus-kayit-sistemi-sonuclari-2018/ 04.01.2019
3 Dış Borçlar Ülkemizi İflasa Sürüklüyor! http://ahmetsaltik.net/2019/02/05/dunya-borca-gomuluyor/ 05.02.2019
4 Erdoğan’ın İŞ Bankası Gündem Oyunu.. http://ahmetsaltik.net/2019/02/09/is-bankasi-calisanlarindan-duyuru/ 09.01.2019
5 Toplumsal Sistemde Basınç ve Sıcaklık Çok Yükseldi; Mutlaka ve Hızla Düşürülmeli.. http://ahmetsaltik.net/2019/02/12/erdogani-zorla-sevme-cezasi/ 12.02.2019
6 AKP’ye “nafile” öneriler.. Dr. Alev COŞKUN’un “Pahalılığın sebebi çarpık kapitalist düzendir…”

makalesi nedeniyle

http://ahmetsaltik.net/2019/02/24/pahaliligin-sebebi-carpik-kapitalist-duzendir/ 24.02.2019
7 AKP = Erdoğan’ın Kendinden Başka Düşmana Gereksinimi Yok! http://ahmetsaltik.net/2019/03/03/turkiyede-secim-ve-gecim-sorunlari/ 03.03.2019
8 3 Mart Devrim Yasalarının 95. Yılı http://ahmetsaltik.net/2019/03/04/mustafa-kemali-anlamak-2/ 04.03.2019
9 Erdoğan’ın Golan Tepeleri İçin Trump’a Çatmasının Bedeli 26 Milyar $! http://ahmetsaltik.net/2019/03/24/degisen-kosullar-degisen-yaklasimlar/ 24.03.2019
10 Mülkiye’de Bir Tıbbiyelinin Ardından

Tıbbiyeli Bir Mülkiyelinin Dizeleridir…

http://ahmetsaltik.net/2019/04/10/mulkiyede-bir-tibbiyelinin-ardindan-tibbiyeli-bir-mulkiyelinin-dizeleridir/ 10.04.2019
11 AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan’a sorular.. http://ahmetsaltik.net/2019/04/13/akp-gn-bsk-erdogana-sorular/ 13.04.2019
12 AKP=RTE’nin Türkiye’ye Kaldırılamaz ve Sürdürülemez Maliyeti AKP=RTE’nin_Turkiye’ye_Kaldirilamaz_ve_Surdurulemez_Maliyeti 12.05.2019
14 ILO, TÜRKİYE ve AKP İKTİDARI http://ahmetsaltik.net/2019/05/21/ilo-nedir/ 21.05.2019
13 YSK’nın 7 İptalcisi http://ahmetsaltik.net/2019/05/23/49-barodan-ysknin-iptal-kararina-tepki/ 23.05.2019
15 Kendini Yakan Yurttaşlar ve AKP = RTE’nin
Süren Tehlikeli Sanrıları (Hezeyanları)
http://ahmetsaltik.net/2019/05/26/heey-bir-issiz-kendini-yakti/ 26.05.2019
16 AKP = Erdoğan’ın Kat Edebileceği Daha Fazla Yol Kalmamıştır http://ahmetsaltik.net/2019/05/26/tusiadin-tespitleri-ve-erdogan/ 26.05.2019
17 Kılıçdaroğlu, Demirağ ve Önkibar’a
Saldırıların Düşündürdükleri
http://ahmetsaltik.net/2019/05/27/sabahattin-onkibar-kendisine-kimin-saldirdigini-yazdi/ 27.05.2019
18 AKP = RTE Ekonomisi,
Dolayısıyla İktidarı Duvara Dayandı
http://ahmetsaltik.net/2019/06/01/mit-profesoru-acemoglu-uyardi-en-kotu-kisim-daha-baslamadi/ 01.06.2019
19 Anayasa Mahkemesinin Barış Akademisyenleri İçin Verdiği Hak İhlali Kararının Hukuksal İrdelemesi http://ahmetsaltik.net/2019/07/30/aym-hak-ihlali-kararinin-gerekcesini-acikladi/ 30.07.2019
20 Post-Modern İşgal Altındaki Ülkemiz,
AKP = RTE ve Kurtuluş
http://ahmetsaltik.net/2019/08/13/paran-olsa-da-ol-sistemi/ 13.08.2019
21 Van, Mardin ve Diyarbakır Belediyelerine
Kayyım Atanması İşleminin Hukuksal Açmazları 
http://ahmetsaltik.net/2019/09/01/van-mardin-ve-diyarbakir-belediyelerine-kayyim-atanmasi-isleminin-hukuksal-acmazlari/ 01.09.2019
22 “Kürt sorunu devam ettikçe gerillaya katılım da olacak, çatışma da olacak, savaş da olacak..” mı acaba?? http://ahmetsaltik.net/2019/09/14/israilin-hedefleri-ve-igdirin-satilmasi/ 14.09.2019
23 Türkçe’miz de Emperyalist Kuşatma Altında http://ahmetsaltik.net/2019/09/29/oz-turkce-sozcukler-neden-tutmazmis/ 29.09.2019
24 CHP’den Suriye Sorununa Çözüm Önerileri Üzerine http://ahmetsaltik.net/2019/09/30/denize-dusen/ 30.09.2019
25 Beklenen Şiddetli Marmara Depremi ve

AKP = Erdoğan’ın Tarihsel Sorumluluğu

BEKLENEN_SIDDETLI_MARMARA_DEPREMI_ve_AKP-ERDOGAN’im_Tarihsel_Sorumlulugu 30.09.2019
26 Buradan sana kemik de düşmez..”

Yeryüzünde Hangi Devlet Bakanının Ağzına Yakışır?

http://ahmetsaltik.net/2019/10/05/dinci-mezhepci-bataklik/     05.10.2019
27 AKP’nin Suriye Politikası,
Tıkanan Erdoğan İçin Uluslararası Kurgu mu?
http://ahmetsaltik.net/2019/10/09/cekic-gucun-yarattigi-yikim-unutulmasin/ 09.10.2019
28 Erdoğan Suriye’deki Tutumunu Değiştirmeli; Erdoğan’ın Banka Hesaplarını İnceledik http://ahmetsaltik.net/2019/10/19/cumhurbaskani-ve-ailesine-acilan-davanin-anlasma-uzerinde-ne-kadar-tesiri-var/ 19.10.2019
29 7188 Sayılı “Yargı Reformu” Yasası Yüzeysel Bir Adımdır; O Denli! http://ahmetsaltik.net/2019/10/29/turkiye-barolar-birliginin-7188-sayili-kanun-yargi-reformu-strateji-belgesi-konusunda-hazirladigi-brosur-uzerine-degerlendirmeler/ 29.10.2019
30 Sosyal Güvenlik Sistemi ve AKP = Erdoğan’ın
Ürkünç Yanılgısı ya da Özgörevi (Misyonu)
http://ahmetsaltik.net/2019/11/17/agbabadan-erdogana-chpden-sert-yanit/ 17.11.2019
31 Prof. Mümtaz Soysal’ın Ardından Birkaç Çarpıcı Anı http://ahmetsaltik.net/2019/11/19/mumtaz-insan/      19.11.2019
32 Silahlanma Yarışı Uygar İnsanlığa Yakışmıyor. http://ahmetsaltik.net/2019/12/28/putin-acikladi-her-yeri-vurabiliriz/    28.12.2019
33 2019 Biterken AKP’nin Utandırıcı Sicili http://ahmetsaltik.net/2019/12/28/mansur-yavas-ve-gozyaslari-icindeki-anne/ 28.12.2019

*****

2019 Yılı İçinde Katıldığımız Bilimsel Toplantılar, Sunumlarımız

  1. Saltık, A. Farklı Bakış Açılarıyla Aşı Reddi Paneli.Sağlık Hukuku Boyutu (bizim konumuz), Hacettepe Tıp Fak. Biyoetik AbD, 18 Ocak 2019 Ankara.
  2. VIII. Sağlık Hukuku Kurultayı. 29-30 Kasım 2019, Ankara Barosu, Ankara.
  3. 11. Ulusal Medikolegal Düzlem Malpraktis Simpozyumu, 05.12.19, Ankara.
    *****

2019 Yılı Aydınlanma Konferanslarımız / Konuşmalarımız
[08 adet ]

  1. Saltık, A. Farklı Bakış Açılarıyla Aşı Reddi Paneli. Sağlık Hukuku Boyutu,
    Hacettepe Üniv. Tıp Fak. Biyoetik Anabilim Dalı, 18 Ocak 2019, Ankara
  2. Saltık, A. DİKKAAT! KüreselleşTİRmeciler Sağlık Hakkını da Kamudan Gasp Etmekte! Sağlık Hakkı ve Hizmetlerinin Kamusal Boyutu Tarih mi Oluyor? 06.02.2019,
    Mülkiyeliler Birliği, konf.
  3. Saltık, A. Ekonomik ve Sosyal Kriz Ortamlarında Sağlıklı Kalmak. İkili Konf., AÜTF Psikiyatri AbD’ndan Prof. Dr. Vesile Şentürk Cankorur ile. (Toplumsal ve Bireysel boyutlarıyla).     Yüksek Ticaretliler Dern. Ankara Şb., 22 Mart 2019.
  4. Saltık, A. Küresel Açlık Felaketi : Ne Yapmalı? Ankara Üniv. Tıp Fak. Türk MSIC Öğrencileri
    düzenlemesi, 30 Nisan 2019.
  5. Saltık, A. Hava Kirliliğinden Kaynaklanan Sağlık Sorunları. Egzos – Kanser :
    Farkında Ol “DUR” De.. Simpozyumu, 21.05.2019, Ankara
  6. Saltık, A. 97. Yılında 30 Ağustos Zaferinin Tarihsel, Stratejik, Politik… Boyutları.
    Çorlu Devrim Web TV. 29.08.2019, https://youtu.be/td8bbgaz25Y
  7. Saltık, A. 96. Yılında Cumhuriyetin Tarihsel, Stratejik, Politik… Boyutları. Çorlu Devrim
    Web TV. 29.10.2019, https://www.facebook.com/devrimwebtv/videos/2562049013830865/
  8. Saltık, A. Ölümünden 81 Yıl Sonra Mustafa Kemal ATATÜRK’ü Nasıl Anlamalı ve Anmalıyız? Çorlu Devrim Web TV, 10.11.2019, (33,5 dk.,  https://www.facebook.com/devrimwebtv/videos/505739086685521/
    *****

    Dostlar,
     

    Her şeyimizi Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün Türkiye Cumhuriyeti’na borçluyuz taaa derinlerden..
    Ne yapsak o borcu tümü ile ödeme olanağımız yok..
    Üstelik AYDIN, hele DEVRİMCİ AYDIN olma sorumluluğu öylesine ağır, öylesine ağır ki, altından kalkılası değil..
    Aydınlanma devrimleri ve çağdaşlaşma azmindeki Türkiye Cumhuriyeti, sorumluluğunun bilincinde milyonlarca yurttaşın omuzunda ve yüreğindedir. 
    2019 boyunca, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesindeki (Halk Sağlığı Anabilim Dalı) ağır akademisyenlik yüküne ek olarak, “TIBBİYELİ” şapkamızın yanı sıra yukarıda sunduğumuz çalışmaları da “MÜLKİYELİ” şapkamızla kotarmaya çabaladık.
    Elimizden gelen budur.
    Son nefesimize dek var gücümüzle, Anadolu coğrafyasında bu masum halkın AYDINLANMA – ÇAĞDAŞLAŞMA uğraşına – kavgasına destek olmayı sürdüreceğiz. 17 Ocak 1996’da “Profesör” unvanını kazanmıştık. 2 hafta sonra bu unvan ile 25. yıla gireceğiz. Büyük onur ve büyük sorumluluk.. Yıl sonunda, 14 Kasım 2020’de 67 yaşı bitirerek emekli oluyoruz.

    Ama bitmedi! Daha 3. sınıfında öğrenciyiz Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin..
    Daha ilk yılındayız aynı fakültede Anayasa Hukuku Doktora (PhD) eğitimimizin.
    Emeklilik sonrası, Doğa izin verirse, SAĞLIK HAKKI – SAĞLIK HUKUKU çalışmak ve yazmak istiyoruz. (Sağlık Hukuku tezli yüksek lisans eğitimimizi 2016’da tamamlamıştık.)
    O sağlık hakkı ki, Gazi Mustafa Kemal Paşa;

     

    “Devlet olma iddiasındaki siyasi teşekküllerin EN BİRİNCİ görevi halkın sağlığı ve sağlamlığıdır..” buyurmuştu.Tersinden okumayı deneyelim mi ? 

    – “Halkın sağlığı ve sağlamlığını EN BİRİNCİ görev saymayan siyasi teşekküller Devlet değildir!

    Tam da günümüzde AKP’nin kökü dışarıda, asla yerli ve milli olmayan SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM (Health Transformation) güdümlü rantçı sağlık politikalarıyla örtüşmüyor mu?

    Yapılacak ne çok iş var değil mi?? Şöyle bağlayalım :


    ATATÜRK’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne
    ve tüm insanlığa barış, sağlık, gönenç, adalet.. dolu bir 2020 yılı diliyoruz..

    Image result for Atatürk + yeni yıl kutlama mesajları

    Sevgi, saygı ve KOCAMAN UMUTLAR ile. 01 Ocak 2020, Ankara

     

    Dr. Ahmet SALTIK

İktidar, Neron gibi Roma’yı da yakarım moduna geçmiş

İktidar, Neron gibi Roma’yı da yakarım moduna geçmiş

NEVŞİN MENGÜ
@nevsinmengu
http://www.diken.com.tr/iktidar-neron-gibi-romayi-da-yakarim-moduna-gecmis-durumda/

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Alman meslektaşlarla konuşurken kafamın epey karıştığı meselelerden biri Almanya’daki konut sorunu. Özellikle Münih ve Berlin’de konut fiyatları ve kiralar uçmuş durumda. Bu kentler hem Almanya’nın içinden hem de dışından göç alıyor ama yeterli konut yok. Bir Türk olduğum için bu soruna kafam basmıyor. Yav kardeşim her yer boş, boş alanlara diksinler apartmanları işte diye düşünüyorum. Gerçekten de öyle, bir Türk gözüyle bu kentlerde o kadar çok boş alan var ki. Üstelik kentler fazla büyük de değil, etrafları da bomboş.

Fakat Almanya’da öyle kolay olmuyormuş. İnsanlar kentin dokusu değişmesin, yeşil alanları azalmasın, ormanla bağlantıları kesilmesin istiyor. Yeni inşaat yapılmasına direniyorlar. Tabii dev inşaat firmaları da inşaat yapmak için izin koparmaya çalışıyor. Bu konuda bir çekişme var. Kentlerin göbeğinde kocaman kocaman parklar olması, şehrin hemen dışına çıkar çıkmaz ormana dalabilmek gerçekten çok güzel bir şey. İyi zaman geçirmek, spor yapmak orta sınıf, orta alt sınıf insanlar için bir lüks olmaktan çıkıyor. Bahçeli apartmanlar, kent içindeki yeşil alanlar insanlara nefes aldırıyor.

Öte yandan Almanya akın akın yazılımcı, mühendis, doktor göçmen alıyor. Almak zorunda. Zira nüfusu yaşlı, hastanede çalışacak doktora, teknoloji şirketlerinde çalışacak insanlara ihtiyacı var. Almanya’ya göç eden bu yeni orta sınıfın da konuta ihtiyacı var. Trump seçildikten sonra ABD’den Berlin’e ufak bir göç dalgası gözlenmiş mesela. Kendi ülkelerinden ümidi kesen orta sınıf Amerikalılar kendilerine Avrupa’da bir gelecek aramaya gelmiş.

Konut az olunca kira fiyatları alıp başını gidiyor. Berlin’de solcu belediye kiralarda bir tavan fiyat uygulamasına gidiyor. Buna gerekçe olarak anayasal barınma  hakkını gösteriyor. Ancak tabii bu karara serbest piyasaya ve rekabete aykırı diye itiraz edenler var. Öte yandan kentlere büyük paralarla konut almaya gelenler de dengeleri bazen alt üst edebiliyor. Londra buna bir örnek. Londra’daki konutların büyük kısmı Londra’da doğmuş, Londra’da çalışan kişilere değil, göçmenlere, yatırımcılara ait. Arap yatırımcıların büyük payı olduğu söyleniyor. Hatta Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan’ın seçim kampanyasını yürütürken verdiği sözlerden biri de konut piyasasını düzenleme ve Londralıların da ev sahibi olmasını sağlamaktı.

Gelelim Kanal İstanbul meselesine. Proje Arap ülkelerinde tanıtılmış, belli ki Arap yatırımcılar hedef alınmış vb. haberleri hepimiz okuduk. Kanal İstanbul çevresinde yeni kurulacak bu bölgede serbest bölgeler planlandığı da iddia ediliyor. Pek çok kişi de Arap kolonisi mi kurulacak endişesini dile getirmeye başladı. Paranın bol olduğu yerden yatırım çekmek Türkiye için kötü bir şey değil. Bu ister Arap sermayesi olsun, ister Rus, ister Avrupa. İnsanların ev sahibi olmak isteyeceği yeni bir merkez yaratmak, ekonomiyi canlandırır, yeni iş kolları yaratır. Fakat burada temel sorunlardan biri projenin İstanbul gibi artık bir ucube durumuna gelmiş megakenti daha da büyütmek, daha da karmaşık hale getirmek üzerine kurulmuş olması.

Madem yabancı yatırımcının da parasını getireceği, gelip yaşamak isteyeceği bir cazibe (AS: çekim) merkezi oluşturmak isteniyor, bu uçsuz bucaksız Anadolu’nun başka bir noktasına yapılabilir. Uzun zamandır göç veren, insan kalmayan bir küçük Anadolu kenti kurtulmuş olur. Hem İstanbul hem İzmir’e yakın Balıkesir neden olmasın örneğin. Hem yeşil alanlara hem Ege Denizi’ne erişimi var, halihazırda otoban ağlarına bağlı. Ya da Bilecik… Hem Bursa’ya yakın, ulaşımı kolay. Kentin hemen dışında çok güzel doğası var. Benzer pek çok küçük kent sayılabilir.

Evet, işler iyi gitmiyor, çarklar dönmüyor. Zira kimse yatırım yapacak cesareti bulamıyor, piyasa şu anda sopayla regüle ediliyor. Bunu da herkes biliyor. İktidar, çarkları yeniden döndürecek, milleti yeniden heyecanladıracak, umut verecek yeni bir şeye, yeni bir hikayeye gerek duyuyor. Yerli ve milli araba, Kanal İstanbul gibi projeler yeni öykü yazmaya dönük, bunu anlıyoruz.

  • Ancak iktidar, Neron gibi Roma’yı da yakarım moduna geçmiş durumda.

Madem çılgınca bir şeyler yapmak gerek, elimizdekileri yok etmeyecek, pirince giderken bizi bulgurdan etmeyecek bir şeyler yapmaya kafa yorsak ya da aslında yorsalar. Ben yaptım oldu, illa da olacak inadı sonuçta kimse için iyi sonuçlar doğurmuyor. Tarih bu konuda hep tekerrür ediyor.
=====================================
Dostlar,

2020’de AKP = ERDOĞAN’DAN İVEDİ BEKLENTİLER..

2020’ye gireli 12 dakika olmuş biz bu dizeleri yazalı.. Öncelikle;

ATATÜRK’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne ve tüm insanlığa barış, sağlık, gönenç, adalet.. dolu bir 2020 yılı diliyoruz.. 

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün de katıldığı, aşağıdaki fotoğraftaki Türkiye’yi özlüyoruz..

Image result for Atatürk + yeni yıl kutlama mesajları

Günümüzde İslamiyeti tekellerine almaya çabalayan iktidar çevreleri, dünyada hiçbir İslam ülkesinde görülmeyen tesettür örnekleri  sergiliyorlar.. Hemen alttaki fotoğrafta R.T. Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ı görüyoruz. Tarih 2019’lar.

Image result for Emine Erdoğan

Alttaki fotoğrafta da Katar emiri ve eşi Şeyha Moza’yı..

Image result for katar emiresi şeyha

Nasıl açıklayacağız bu tabloyu 2020’nin ilk dakikalarında?
Türkiye 1930’larda nerede idi, gerici iktidarlarla nereye çekildi.
Müslüman ülkeler giderek Batı tipi modern giysilere evrilir ve kadınlar başlarını açarken, Türkiye’ye Tayyipgiller anlayışı dayatılıyor. Bu ne biçim bir İslamiyet yorumudur ve dayanakları nelerdir? Kaç tür İslam yorumu vardır, kimler buna yetkilidir ve “GERÇEK İSLAM” hangisidir?

Bir başka İslam ülkesi Malezya’nın başbakanının eşi Emine Erdoğan ile..

Image result for Malezya başbakanının eşi

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve eşi Reina aşağıda..

Image result for Mısır başbakanının eşi

BAE Başbakanı'nın eşi Almanya'ya kaçtı

 

Birleşik Arap Emirlikeri Şeyhi ve karısı sol yanda..

 

 

 

 

 

 

Emine Erdoğan, Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in eşi ile aşağıda..

Örnekleri çoğaltmak olanaklı..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bağırıyorum, Kuran kadına vücudunuzu örtün demiyor

Prof. Dr. Zekeriya Beyaz imam, vaiz ve müftü olarak çalıştı. Sosyoloji dalında yüksek lisans ve doktora yaptı. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı. Bir laf etti, ortalık birbirine girdi. Hem TV ekranında hem de İslam ve Giyim Kuşam – Başörtüsü Sorununa Dini Çözüm
adlı kitabında, Kuran’da örtünmeyle ilgili hüküm olmadığını söyledi.

Kitaba kelime soktular! 

…. Nur Suresi, … 30 ve 31’inci ayetler önceki ayetlerle birlikte bir bütünlük içinde sorunlara çözüm getiriyor. Ayet diyor ki :

  • ‘Örtünüzü veya başörtünüzü –iki anlama da gelir– göğüs değil, bu yakaların üzerine örtün’, ziynetinizi kapatsın, gerdanlığı kapatsın, kimse görmesin. Ancak bu ziynetlerinizden görünenler müstesna, yüzük gibi küpe gibi. Bunun dışında ziynetlerinizi göstermeyin.Nur Suresi 30 ve 31‘inci ayetlerin tesettürle ilgisi olmadığı halde, daha önceki ayetlerden ve iftira olayından bağımsız gibi ele alınıyor ve kelimelerin anlamları kaydırılarak yanlış yorum yapılıyor. Ziynetinizi, yani gerdanlığınızı örtün’ anlamı yanına yerleri‘ kelimesini ilave ettiler.
  • Allah’ın kitabına bir parantez içinde soktular.Sokunca da ‘ziynet yeri‘ oldu. Böylece de ‘ziynet yerini örtün‘ dendi. O zaman da ziynet yeri, ne oldu? Başı, bedeni oldu. Halbuki kastedilen tamamen ziynet, gerdanlık, takılar, altın ve gümüştü. Bu ayette “baş” kelimesi hiç yok. Örtünün ziyneti örtmesi söz konusu. (Hürriyet, 09.12.2000, İslamiyet Gerçekleri Anasayfası ve Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, İSLAM VE GİYİM KUŞAM, Sancak yay. 1999, önsözden önceki çizimli 6 sayfa vd.)
  • Bu açıklama ile bir ilahiyat profesörü bile, Kuran’ın değiştirildiğini kabul-itiraf etmiş oluyor.
    ****
    21. yy’ın şafağında, önceleri Türbanı salt Üniversitede okuyacak kızlar için (!) isteyen AKP, tüm ülkenin başına Türbanı geçirdi deyim yerinde ise. 4-5 yaşlarındaki ana okulu kız çocukları dahil!

2020’de, AKP = Erdoğan‘ın bu akıl ve gerçekte din dışı İhvan / çöl şeriatı anlayışını toplumda dayatmaktan vazgeçmesini diliyoruz. Toplumsal barışın temelinde Laik devleti düzeni olduğunun çok iyi anlaşılması ve uygulanması zorunludur.

Halkımızın da bu gerçekleri iyi anlaması ve aldatılmasına izin vermemesini bekleriz..

Diyanet İşleri Başkanlığı başlıbaşına bir “sorun” durumuna gelmiştir. Adeta militanca davranmakta, İslamın Hanefi yorumunu / mezhebini tüm Türkiye’ye dayatmaktadır. Bu politika ve uygulama kabul edilemez ve sürdürülemez. Kuşkusuz dayanağı AKP iktidarıdır. “Hanefi” mezhebi İslamın yorumlarından / mezheplerinden yalnızca biridir. Dahası, 57 İslam ülkesinin hiçbirinde İslamın yorumu / yaşanışı aynı değildir, ciddi ayrışmalar vardır. Bunların hangisi Kuran’ın doğru yorumudur? Bu sorunun yanıtı yoktur. Dolayısıyla, herkes dini kendi anlayışınca yorumlar ve yaşar; kamusal alanda hiçbir dinsel inanç egemen olamaz. Din – mezhep – inanç çatışmaları geçmişte yüzlerce yıl sürmüş ve çooook kanlı olmuştur. Batı, bu sorunu LAİKLİK – SEKÜLARİTE ile çözmüştür son birkaç yüzyıldır. İslam dünyası için de başka hiç-bir ama hiç-bir seçenek yok tur…

  • İslamda reform ve dinci faşizmi, emperyalizme alet olmayı artık kesinkes bırakmak!

Öncelikle Cumhuriyetin LAİK yapısının korunması, toplumsal barış için olmazsa olmazdır.

Ardından öbür sorunların çözümü için uzlaşıcı yöntemler çoğulcu toplumda bulunabilir. Bunun da yolu yeniden Parlamenter Demokratik yönetime dönüş ve net bir Güçler Ayrılığı rejimidir.

Ülkemizin olağanüstü ağırlaşan sorunlarının çözümü için atılacak ilk 2 ivedi adım, yukarıda sunulmuştur.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, açıkça yapamıyorsa bile, AKP ve Erdoğan’ı uygun bir yöntemle uyarması Anayasal ve artık kaçınılamaz, ertelenemez görevidir (Anayasa md. 69).

AKP = Erdoğan toplumla çatışmayı bir yana bırakmalıdır. Çatışmacı ve ayrıştırıcı bir dil belki kısa erimde konjonktürel politik kazanç (OY!) sağlayabilir ancak orta – uzun erimde bu olanak yoktur, geri teper hatta. Örn. Kanal İstanbul projesi konusunda “Siz ne derseniz deyin, bu kanal yapılacak” söylemi, demokratik bir rejimde hiçbir devlet başkanının söyleyebileceği bir söz değildir, olamaz. Böylesi bir dayatma ancak mutlak monarklar döneminde belki olabilir; o rejimlerin de dünyada sonlanmasının üzerinden çooook uzun onyıllar hatta birkaç yüzyıl geçti.

Erdoğan BM’de sıklıkla Güvenlik Konseyi’nin 5 sürekli üyesinin ayrıcalıklı konumunu, veto hakkını haklı olarak eleştirmekte ve “Dünya 5’ten büyüktür söylemini dillendirmektedir. Buradan esinle, Kanal İstanbul projesini Erdoğan’ın Türkiye’ye dayatması karşısında diyoruz ki;

  • Türkiye 1’den çooook büyüktür!

Erdoğan Makyavelist dönemini çoktaaaan geride bırakmıştır.
Kesin ve net olarak narsisistik döneminin doruklarındadır.
Bir sonraki adım, Neronist – Hitlerci adımdır!
Ne var ki; Roma ve Almanya, Neron ve Hitler’e karşın hala ayaktadırlar.
Ancak bu 2 prototip, tarihte nereye konmuştur??

ATATÜRK’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne ve tüm insanlığa barış, sağlık, gönenç, adalet.. dolu bir 2020 yılı diliyoruz..

Sevgi, saygı ve ümit ile. 01 Ocak 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Siyaset Bilimci, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com