Etiket arşivi: Prof. Dr. Halil Çivi

CEMEVLERİNE YAPILAN HUKUK VE AHLAK DIŞI SALDIRILAR

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

30 Temmuz 2022 günü, Ankara’da hem de ibadet yapılırken, Alevilerin ibadet yeri olan Cemevine bozgunculuk ve fitne kokan bir saldırı oldu.

Anayasal olarak din ve vicdan özgürlüğünü temel almış Türkiye Cumhuriyeti gibi demokratik ve laik bir devlette; Alevi, Bektaşi, Caferi, Mevlevi, Sünni, Şii… ya da Musevi, İsevi, Bahai… deist, agnostisist, ateist.. her türlü inanç kümelerinin can, mal, inanç ve ibadethane (tapınç yeri) yaşamları ve özgürlükleri devlet güvencesi altındadır. Devlet, tüm inanç kümelerine her konuda eşit uzaklıkta durmak, etkin (aktif) bir yansızlık (tarafsızlık) politikası gütmek zorundadır.

Her T.C. yurttaşının etnik kökenleri, dinleri, mezhepleri, inançları ve kanaatleri ne olursa olsun herkesin her türlü can, mal, inanç ve kültür varlıkları devletin koruması altındadır. Ayrıca devlet, koşulsuz ve ayrıksız (istisnasız) olarak, anayasa gereği herkese eşit / hakkaniyetli davranmak, tüm farklı inanç kümelerinin can, mal, din ve vicdan özgürlüklerini korumak zorundadır.

Kısa dönemde, en üst makamlardaki kamu görevlilerine düşen görev de, ulusal birlik ve bütünlüğün koruyabilmek açısından, bu vb. fitneci, bozguncu eylem ve söylemleri yüksek sesle ve içtenlikle kınamaktır. Eylemcileri de en kısa zamanda yakalayıp adalete teslim etmektir.

Uzun dönemde ise, yürürlükteki anayasal düzenin kaçınılmaz gereği olarak eğitimde, diyanette, kültürde, sanatta, edebiyatta, gündelik söylemlerde ve özelikle de siyasette her türlü ötekileştirici, ayrıştırıcı ve bölücü yazılı, görüntülü ve sözlü davranışlardan uzak durmak; bu tür yanlış davranışlari bireylerin belleğinden, toplumun ve devletin ortak (kolektif) bilincinden silmek olmalıdır.

Hüner ve gerçek çözümler yüksek sesli ve hamasi söylemlerde değil, anayasanın ve adaletin gereği olarak yapılması gereken siyasal, hukuksal, adli, ekonomik, yönetsel (idari), ekinsel (kültürel), eğitsel… ve etkin eylemler ve uygulamardadır.

Bu nedenle Ankara’da 3 Cemevine yapılan fitneci ve bozguncu saldırıları ŞİDDETLE KINIYORUM!

KERBELA VAHŞETİ ve Hz. HÜSEYİN’İN ONURLU ve YÜREKLİ DURUŞU …

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Yazar ve Halk Şairi

8″HÜSEYNİ DURUŞ” adlı şiir, yazının altındadır.)

Dün 30 Temmuz’du. Bundan tam 1342 yıl önce Muaviye oğlu Yezid, İslam Dininin kurucusu ve bu dinin peygamberi Hz. Muhammed’in torunu, Hz Fatima’nın ve Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’İ Kerbela’da susuz bırakarak çok zalim ve vahşice 72 aile yakını ile birlikte şehit etti. Böylece sonsuza dek, lanetlenmiş oldu. (AS: İslam dini de bize göre orada, 1342 yıl önce çöl topraklarına gömüldü..)

Yezid, Kerbela vahşeti ile birlikte, Hz. Muhammed’in çekirdek ailesi anlamına gelen Ehlibeyt yoldaşları ve tüm sağduyulu İslam aleminin lanet ve nefretini üzerine çekti. Bu vahşette, Yezid’in bireysel iktidar ve saltanat hırsı yanında, Haşimoğullarından öç alma tutkusu da vardı. Çünkü Süfyanilerin Hz. Muhammed’e karşı, yani İslamın ölüm – kalım direnişleri olan Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında Başta Hz. Ali ve Hz. Hamza yani Haşimoğulları tarafından Emevi soyuna büyük kayıplar verdirilmişti. Yezid ve Süfyanilere göre Kerbela, halifelik ve saltanatın gaspı kadar, Bedir ve Uhud’un intikamı anlamına da geliyordu.

Kerbela kırımı ile birlikte, Tanrı buyruğu olan Kur’anı Kerim, Hz. Muhammed’in dinsel öğretileri, ahlak, vicdan ve topyekun (tümüyle) İslam tersyüz edildi. Hilafet ya da İmamet saltanata dönüştü. İslam dini giderek siyasallaştı, saltanat ve hilafeti meşrulaştırma aracı olarak kullanılmaya başlandı. İslam toplumu hala bu burgaçtan kurtulamadı…

Ünlü din sosyoloğu Ali Şeriatı diyor ki :

  • “Hz. Hüseyin canıyla ve kanıyla Yezid’i protesto ederek,
    büyük bir AHLAK ve VİCDAN DEVRİMİ yaptı.”

Muhammed İkbal diyor ki;

  • “Hz. Hüseyin salt İslamın değil, tüm insanlık aleminin ORTAK ŞEHİDİDİR.”

İslam Alemi 1342 yıldır, Kerbela ve Hz. Hüseyin travması ile hem yanıp kavruluyor ve hem de dinsel, siyasal, kültürel (ekinsel) vb. açılardan farklı yönlere savruluyor…

Çözüm yolu; acılardan acı, kin ve nefret üretmek değil, bu acılardan doğru ders alıp ilaç üretmek olmalıdır. Bu ilaç da din, inanç ve vicdan özgürlüğünü temel alan GERÇEK ve ÖZGÜRLÜKÇÜ LAİK BİR DİN.. ki yakarışlar ve paylaşılan lokmalar Hakk katında kabul ve makbul olsun. Gerçekler değiştirilemez…

Not: Hz. Hüseyin ve insanlık alemi, ahlak ve adaletin tarafına geçip ortaklaşa Hüseyni duruşu benimsemeden, Kerbela için dört yıl önce yazmış olduğum bir şiirimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü tüm bütün dünyada zalimlerin ve zulmün sonu gelmez…
***

HÜSEYNİ DURUŞ

Korkudan, baskıdan zulümden yılmam,
Hüseyni duruşum asla değişmez.
Ahlaktan, vicdandan başka yol bilmem,
Hüseyni duruşum asla değişmez.
Xxx
İkrarı bozanlar kavlinden dönse,
Mert bildiğim herkes korkudan sinse,
Zalimin kılıcı boynuma inse,
Hüseyni duruşum asla değişmez.
Xxx
Zalim beni köşe bucak arasa,
Ağzım, dilim susuzluktan kurusa,
Ciğerlerim zehirlense, çürüse,
Hüseyni duruşum asla değişmez.
Xxx
Hüseyin’in yolu Hakkın yoludur,
Hakkın yolu tüm yollardan uludur,
Ceddi, soyu Muhammed’dir, Ali’dir,
Hüseyni duruşum asla değişmez.
Xxx
Düşürseler zalimlerin toruna,
Atsalar da İbrahim’in narına,
Ben yansam da fikrim kalır yarına,
Hüseyni duruşum asla değişmez.
Xxx
Zalim Firavun’sa Musa olurum,
Zulüm çarmıh olsa İsa olurum,
Yezid gaddar ise ben Şah olurum,
Hüseyni duruşum asla değişmez.
Xxx
Paraya, makama, şehvete kanmam,
Ölmeden ölmüşüm, zalimden sinmem,
Şah Hüseyin olur, yolumdan dönmem,
Hüseyni duruşum asla değişmez.
Xxx
Yezid Kerbela’da kılıcı çekti,
Kur’anı, ahlakı, İslamı yaktı,
Lanet halkasını boynuna taktı,
Hüseyni duruşum asla değişmez
Xxx
Resulallah hadisinde söyledi,
Yezid zulmü ciğerleri dağladı,
İnsan olan bu vahşete ağladı,
Hüseyni duruşum asla değişmez.
Xxx
Halil Çivi inancından çarketmez,
Nefsi için Ehlibeyt’i terketmez,
Zulüm ateş olsa yine farketmez,
Hüseyni duruşum asla değişmez.
Xxx

Prof. Dr. Halil Çivi
8.8.2018, Doğanbey / Seferihisar/ İzmir

AŞIRI (HİPER) ENFLASYONUN TÜKETİCİ ve ÜRETİCİ DAVRANIŞLARI : PSİKOLOJİK EKONOMİ KURAMININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

AŞIRI (HİPER) ENFLASYONUN TÜKETİCİ ve ÜRETİCİ DAVRANIŞLARI :
PSİKOLOJİK EKONOMİ KURAMININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Türkiye’de 2022 Haziran ayına göre açıklanan resmi ve resmi olmayan enflasyon verileri :
1- TÜİK, (Türkiye İstatistik Kurumu) resmi verileri
– Tüketici Fiyatları % 78.62
– Üretici Fiyatları % 138.8
– Gıda fiyatları % 93.92
– Aylık ortalama % 4.95 puan.
2- İstanbul Ticaret Odası (İTO) Verileri
Yıllık. %94.19
3- ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu) verileri : Yıllık % 175.55.
Aylık ortalama % 8.6 puan.

İster resmi, ister resmi olmayan verilere bakılsın.. Bu sayılar gösteriyor ki, Türkiye Ekonomisi hızlı bir enfl

ortalamalarının epeyce üzerindedir. Ayrıca resmi Üretici Fiyat İndeksi Tüketici Fiyat İndeksinden 59.16 puan daha yüksektir. Başta, enerji-petrol, teknoloji, aramallar, gübre ve son yıllarda gıda maddeleri de dahil olmak üzere Türkiye Ekonomisinin dışa bağımlılık oranı giderek artmıştır. Söz konusu malların fiyatları arttıkça bu ürünleri Türkiye’ de girdi olarak kullanan üreticilerin ürün fiyatları da katlanarak artmaktadır…

Yukarıda anlatılan girdi faktörlerinin etkileri nedeniyle Türkiye’deki enflasyon, maliyet itişlidir. Bir üretim dönemi kadar gecikmeli de olsa, Üretici tedarik fiyatlarındaki artışlar önünde sonunda tüketici fiyatlarına yansıyacaktır. Yani enflasyon ekonominin bagajiındadır. Ambalajından çıkmayı beklemektedir. Ancak zorunlu tüketim mallarındaki aşırı fiyat artışları talep çekişli bir fiyat sarmalını da beraber getirmektedir. Kaldı ki, Türkiye de toplumun omurgası olan orta sınıf yok denecek kadar azdır. Ülke, varsıllar ve yoksullar olarak ikiye bölünmüş gibidir. Toplumun büyük çoğunluğu düşük gelir kesimindedir. Asgari ücretler, memur aylıkları ve emekli ödeneklerindeki artışlar, doğrudan zorunlu gıda talebini artırır niteliktedir.

Yüksek gelir dilimindeki kazanç sahipleri ise, görünür resmi faiz yolu tıkalı olduğu için, tasarruflarını emlak ve döviz piyasasında değerlendirmektedir. Bu durum döviz kurlarını, emlak fiyatlarını ve hatta kiraları yukarı çekmektedir.

Faizin çok küçük ve sabit tutulup kur korumalı mevduat hesaplarının devreye sokulması, yani Dolar talebini azaltmak ve Dolar kurunu yükseltmemek için, tasarruf sahiplerine dolaylı gizli faiz verilmesi, finans kurumlarının kârlarını, kamunun ise zararlarını ve halkın vergi yükünü artırır niteliktedir. Geleceği sorunlu bir politikadır…

ENFLASYONUN PSİKOLOJİK ETKİLERİNE GELİNCE.

Albert Afftalion (1874- 956) yapmış olduğu finansal analizlerde enflasyon ve deflasyon ortamlarında, üretici ve tüketicilerin psikolojik davranışların mevcut krizleri daha da derinleştirdiğini fark ederek PSİKOLOJİK PARA KURAMI’ndan söz etmiştir. 1970’li yıllardan sonra da yeni (neo) klasik liberal iktisatçılar RASYONEL BEKLENTİLER KURAMI adıyla yeni bir para politikası KURAMI geliştirmişlerdir. Bu ikinci kuram, Aftalion’un psikolojik para kuramının daha genelleştirilmiş biçimidir.

Bu kurama göre insanlar (tüketiciler ve üreticiler) ekonomik çıkarlarını korumak için akılcı- rasyonel (akılcı) davranırlar. Piyasalar ve piyasaların geleceği konusundaki bilgileri yeterli, tutarlı-rasyoneldir. Tutum ve davranışlarında ekonomik akılcılıktan ve kendi çıkarlarından vaz geçmezler. Tüketiciler yararlarını, üreticiler de kârlarını en çoğa çıkarmak için çaba harcarlar.

A- DEFLASYONİST PSİKOLOJİ

Eğer piyasadaki eğilim deflasyonist yönde, gelecekte fiyatların daha da düşeceği yönünde
ise tüketiciler mal ve hizmet alımlarını ertelerler. Çünkü gelecekte fiyatlar daha da düşecek beklentisi talebi azaltır, satışları düşürür. Üreticiler ise gelecekte fiyatların daha düşeceği beklentisi ile ellerindeki mal ve hizmetleri hemen satmak isterler. Sonuçta üretim ve ithalattan bir ölçüde bağımsız olarak stoklar çözülür, böylece arz artmış, talepse daralmış olur. Fiyatlar daha hızlı düşer. Kriz daha çok derinleşir.

B- ENFLASYONİST PSİKOLOJİ

Enflayonist ve özellikle de hızlı fiyat artışlarının olduğu ekonomilerde tüketici ve üreticilerin piyasa ile ilgili psikolojileri deflasyonist durumun tersine döner. Tüketiciler, gelecekte fiyat artışlarının daha da hızlanacağı beklentisi ile ileride gereksinme duyulacak mal ve hizmetleri hemen satın alma yoluna giderler. Bu durum toplam talebi gereğinden çok artırır. Üreticiler ise, mal ve hizmetlerini gelecekte daha yüksek fiyatlarla satabilme umuduyla stoklarını çözmeye pek yanaşmazlar. Stoklar artar. Böylece yapay olarak arz da azalmış olur. Piyasadaki talep artıp arz azalınca da fiyatlar daha hızlı yükselme eğilimine girer. Enflasyon kemikleşmeye ve kurumsallaşmaya başlar. Fiyatlar hızla yükselmeyi sürdürür.

C- SORUNUN TEMEL KAYNAKLARI

1-Türkiye’ de, makro ekonominin planlanması, eğitim, bilim, teknoloji, üretim, sanayileşme, ulusal ekonomik kaynakların ve yetişmiş insan sermayesinin (beşeri sermaye) akılcı ve etkin kullanımı, hukuk güvencesi, vergi yükü, gelir dağılımı, orta sınıfın güçlendirilmesi toplumsal gönenç (refah) artışı… vb. önemli yapısal politikalar geri plana itilmiştir.

2- Türkiye’deki siyasal iktidarın yapısal sorunları giderek azaltma ve enflasyonun nirengi, direnç noktaları kırabilme ve ekonomiyi yeniden rayına alabilme konusunda halka, üretici ve tüketicilere yönelik üretimi artırmaya, yapısal, parasal, mali politikalar yeterli ve inandırıcı, ikna edici değildir. Güven azalması vardır.

3- Halk, siyasilerden ve özellikle de siyasal iktidardan soyut vaadler değil, neden ve sonuç bağlantıları ile bilimsel, ikna edici ve umut verici somutlaşmış reçeteler beklemektedir…

Son söz                 :

Türkiye toplumunun resmi söylemler ve uygulamalar dışındaki eğitim, bilgi ve kültür kaynakları çoğalmıştır. Sosyal medya genişlemiştir. Görüntülü medya, yazılı basın az da olsa çeşitlenmiştir. Halkın çoğunun dinsel etnik, geleneksel, hamasi söylemlerle ikna edilme dönemi büyük oranda geride kalmıştır. Halk, ayrıştırıcı politikalar, hamasi nutuklar yerine somut ve ikna edici ekonomik ve sosyal, reçeteleri görmek peşindedir. Ekonomik yoksulluk ve refahtan yoksunluk halkın bilinçlenme düzeyini hızlandırmaya başlamıştır.

Bu açıdan, yaşadığımız zaman dilimi içindeki toplumun, her konudaki bilgilenme, gelişme, dönüşme ve bireyselleşme hızı Türkiye’deki yönetici kadrolardan daha ileri bir düzeydedir. Halk, hukukun üstünlüğüne,
anayasal güvenceye
dayalı, demokratik,
idari, yargısal ve parlamentoca hesap sorulabilir ve denetlenebilir bir siyasal iktidar istiyor.

Halil Çivi Şiiri : YAŞAMAK NEDİR ?

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

YAŞAMAK NEDİR ?

Bazen daldaki kirazdır
Koparıp yiyesin gelir.
Bazen gelinlik bir kızdır,
“Eşim ol” diyesin gelir.
Xxx
Bazen koklarsın, gül gibi,
Bazen banarsın bal gibi,
Bazen coşarsın sel gibi,
Bendini yıkasın gelir.
Xxx
Bazen eğitim, bilimdir,
Bazen tiyatrodur, filmdir,
Bazen halıdır, kilimdir,
Nakışı olasın gelir.
Xxx
Bazen fabrikada iştir,
Bazen sofradaki aştır,
Bazen evindeki eştir,
Bir ömür sevesin gelir.
Xxx
Bazen hastalıktır, derttir,
Bazen paradır, servettir,
Bazen bulunmaz nimettir,
Payını alasın gelir.
Xxx
Bazen hayaller kurmaktır,
Bazen kendini yormaktır,
Bazen ipe un sermektir,
Nasreddin olasın gelir.
Xxx
Bazen kendinden kaçmaktır,
Bazen oturup içmektir,
Derdini dosta açmaktır,
İçini dökesin gelir.
Xxx
Bazen okuyup yazmaktır,
Bazen denizde yüzmektir,
Bazen bulmaca çözmektir,
Düşünüp bulasın gelir.
Xxx
Bazen yazdır, bazen kıştır,
Bazen gerçek, bazen düştür,
Bazen başa düşen iştir,
Sorumlu kalasın gelir.
Xxx
Bazen mü’min, bazen şeytan,
Bazen haydut, bazen insan,
Bazen çoban, bazen sultan,
Yerini bilesin gelir.
Xxx
Bazen iktidar olmaktır,
İktidar sazı çalmaktır,
Ele güne nam salmaktır,
Şan-şöhret salasın gelir.
Xxx
Bazen baba, bazen torun,
Bazen huzur, bazen sorun,
Bazen şimdi, bazen yarın,
Umutlu kalasın gelir.
Xxx
Bazen ahlak, adalettir,
Bazen vicdan, merhamettir,
Bazen zulme dirayettir,
İnsafla dolasın gelir.
Xxx
Bazen haramı yutmaktır
Bazen helali tatmaktır,
Bazen bilgiçlik satmaktır,
Haline gülesin gelir.
Xxx
Bazen boş işe koşmaktır,
Gençliği boşa saçmaktır,
Dönülmez yola düşmektir,
Yazgını silesin gelir.
Xxx
Halil Çivi ömür biter,
Biten ömür kime yeter,.
Kabrinde baykuşlar öter
Bir ibret salasın gelir.
Xxx


29 Haziran 2022
Seferihisar / İZMİR

Halil Çivi şiiri : ŞİİR KÖŞESİ.. Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA…Prof. Dr. Halil Çivi İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı Halk Şairi

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

SELAM OLSUN !!!

Her sözünü ölçüp biçen,
İnsanlara selam olsun.
Cebirden, şiddetten kaçan,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Vicdan mülkünü pâk eden,
Adil olmayı hak eden,
Kini, nefreti yok eden,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Zorbalara karşı duran,
Zalimin çarkını kıran,
Mazluma kol-kanat geren,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Doğrulardan hiç şaşmayan,
Eğri yollara düşmeyen,
Haddini asla aşmayan,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Parayı bulup azmayan,
Kimseye kuyu kazmayan,
Ahlak dışına sızmayan,
İnsanlara selam olsun .
Xxx
Helal kazancını yiyen,
Kadın, erkek eşit diyen,
Irkı, dini ayırmayan,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Devlet malını çalmayan,
Topluma fitne salmayan,
Halkı kamplara bölmeyen,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Yalandan, yanlıştan kaçan,
Dürüstlüğe yelken açan,
Sevgi ekip huzur biçen,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Anayı, babayı sayan,
Alın teri ile doyan,
Her canlıya saygı duyan,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Yanlış buyruk buyurmayan,
İftiralar savunmayan,
Eşi, dostu kayırmayan,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Halil Çivi Hak diliyle,
Haram tutmamış eliyle,
Ömür boyu helaliyle,
Kalanlara selam olsun.
Xxx

27.6.2022
Prof. Dr. Halil Çivi
Seferihisar / İZMİR

HRİSTİYAN DEMOKRATLAR ve SİYASAL İSLAMCI PARTİLERIN İDEOLOJİK YAPILARI

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Vatandaş soruyor :

“Hocam Avrupa’daki Hristiyan demokrat partilerle İslam ülkerinde demokrasi ile iktidara gelen ya da gelmek isteyen siyasal İslamcı partiler arasında bir fark var mı, yok mu? Eğer varsa nedir? Lütfen çok kısa olarak anlatabilir misiniz?”

Anlatmaya çalışalım. Batı toplumları üç yüzyılı aşkın bir Rönesans ve Reform tartışmaları ve ardından önemli bir Aydınlanma yani akıl çağı yaşamıştır. Zihniyet yapıları akla ve bilime dayalı olarak çağdaşlaşmıştır . Teokratik rejimlere geri dönüş fikirleri sönümlenmiştir. Bu nedenlerle Avrupa’daki Hristiyan demokrat partiler laik ya da seküler – sivil siyasal rejimin bir parçası olmuşlardır. Kutsal kitapları İncil‘e göre bir bir siyasal rejim kurma ve İncil’deki yaşam biçimine yani Hristiyan şeriatına uygun bir yaşam benimsetme gibi bir tasarımları ya da idealleri yoktur. Başta seçimle gelme ve seçimle gitme olmak üzere, demokrasinin ve parlamenter sistemin ayrılmaz bir parçası olmuşlardır.

Demokrasiye, sivil hukukun temel ilkelerine, varsa anayasal siyasal rejime, insan haklarına, din ve vicdan özgürlüğüne sıkı sıkıya ve içtenlikle bağlılardır. Rejim değiştirme, Hristiyan şeriatına geri dönme gibi açık ya da gizli bir gündemleri yoktur.

İslam ülkelerine gelince : Bu ülkelerin gerçek demokrasiye dayalı bir sistemin parçası olmak gibi içten bir tutum ve davranışları ne yazık ki olamamıştır. Çünkü tarihsel olarak, ayrıklar dışında (istisnalar hariç), İslam ülkelerindeki saltanat ve iktidar değişmeleri hep güce ve entrikalara dayalı ve çoğu kez kanlı olagelmiştir. Başka bir söylemle, kuramsal tartışmalar, yani İslamın demokrasi ile bağdaşıp bağdaşmadığı bir yana bırakılacak olunursa, İslam ülkeleri henüz aktarmaya (nakle) dayalı bir din, toplum ve devlet anlayışından akla dayalı ve aydınlanmacı bir hukuk, ekonomi, toplumsal, kültürel, sanatsal ve siyasal yapıya geçememişlerdir. Geçmişlerinde, Atatürk dönemi Türkiye’si dışında akla, bilime, laik hukuka ve sivil demokrasiye dayalı bir zihinsel birikimleri ve zihniyet devrimi olamamıştır

İslam ülkelerindeki yüzeysel ve ikircikli sözde demokrasi anlayışının en çarpıcı örneği İran’daki Humeyni rejimi ve bu rejimin İslam ülkelerine devrim ihraç etme amacı güden politikasıdır.

1979’daki İran devrimi ve Humeyni‘nin takiyeci (gizli amacını saklayan) uygulamaları Müslüman toplumlara yeni bir takiyeci demokrasi dönemi açmıştır. Önce demokrasi ilkelerini tam anlamıyla benimser görünüp tüm ideolojik, yerel, etnik ve dinsel farklı kesimler için demokrasi ve özgürlük isteminde bulunmak. Bu kesiemlerin desteği ile demokrasi kartını kullanıp seçimle iktidar olmak.

Ancak iktidardaki yerini sağlamlaştırdıktan sonra, İslamcı ve dinci bir rejim kurmak. Yani DİNCİ – GERİCİ DEVRİMİ İKTİDAR OLDUKTAN SONRA İKTİDAR GÜCÜYLE YAPMAK. Başka bir söylemle, kendisine iktidar yolunu açan gerçek demokrasiyi rafa kaldırıp, ülkede şeriat kurallarına dayalı gerici bir siyasal rejime dönüş yapmak.

Ne yazık İki yüzlü emperyalist Batılı yöneticiler de İslam ülkelerinde istikrarsızlık yaratmak ve kendi çıkarlarına uygun yöneticileri iktidara getirebilmek için bu ikircikli ve takiyeci demokrasileri desteklemişlerdir. Bu iki yüzlü emperyalist Batı, daha doğrusu Amerika Birleşik Devletleri (ABD) politikasının uygulamadaki en önemli aracı da Büyük Orta Doğu projesidir (BOP).

Irak, Mısır, Pakistan, Afganistan, Cezayir, Fas, Suriye… ve hatta Türkiye’deki gerici – dinci – faşist darbeler, İslamcı siyasal iktidarlar ve siyasal rejim değişmeleri ya da sarsıntılarına biraz da bu açıdan bakmak gerekir.

Son söz                                :

Avrupa’daki Hristiyan demokrat partilerin gizli ajandaları, takiyeci ve ikircikli sonal (final) amaçları yoktur. Bu partiler mevcut anayasal düzenin ve demokratik rejimin sadık paydaşlarıdır. Buna karşılık, çoğu İslam ülkelerindeki siyasal İslamcı partiler, demokrasi yolu ile iktidarı ele geçirip, İslamcı gerici devrimi, yani şeriat hukukuna dönüşü ve dinci – gerici devrim yapmayı, iktidarda iken, iktidar gücünü kullanarak gerçekleştirme yoluna gitmişlerdir. Bu tür İslamcı partilerin en büyük destekçisi hatta özendirici ise hep emperyalist Batı ve özellikle ABD’dir.

SİYASETTE İNANÇ MI, DİNDARLIK MI, GÜVENİLİRLİK Mİ DAHA ÖNEMLİ?

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Sizce bir banka müşterisine kredi açarken onun inancına mı bakar yoksa güvenilir biri olup olmadığına mı? Hangisi daha önemli? Akılcı (Rasyonel) bir banka müdürü, müşterisinin inancını değil, güvenilirliğini ve geri ödeyebilme koşullarını araştırır.

İnanç bireysel bir tutumdur, özneldir (subjektiftir), ölçülemez. Halbuki güven ya da güvensizlik kişinin toplumsal yaşamda gösterdiği ya da sergilediği, doğru ya da yanlış tutum ve davranışlarla pekişir. Güven ya da güvensizlik ise nesnel (objektif) bir ölçüdür. Saptanabilir.

Demokratik toplumlardaki siyaset kurumu da hukuksal, anayasal güvence ve siyasetçilere güven üzerine kurulur. Oylar, seçmenlerce siyasetçilere tek bir seçim dönemi için açılan geçici bir kredidir. Açılan krediye, yani güvene yaraşır (layık) olmak gerekir.

O halde seçmenler oy verilen kişilerin inancına, dinine, mezhebine, tarikatına, cemaatına, ırkına, servetine, konumuna (statüsüne)… cinsiyetine göre değil; oy verdiği siyasetçinin GÜVENİLİRLİĞİNE, dürüstlük ve yeteneğine, halk – yurt sevgisine bakarak oy kullanmalıdır.

Seçmenin görevi dindar olanı değil, tıpkı banka müdürü gibi akılcı davranıp güvenilir, dürüst ve geri ödeme yetenekli olanı seçmektir. Aynı biçimde siyasetçinin görevi de, kendisine duyulan güvene uygun davranmak, verdiği sözde durmak, ikiyüzlü olmamaktır….

Uzun erimli siyasal bir gelecek kurabilmek açısından, bir siyasetçinin en önemli temel özelliği, seçmenlerine, özellikle de topluma güven vermek ve güven bozucu her türlü tutum ve davranışlardan kaçınmaktır. Güven vermek demek, toplumun gelecekle ilgili umutları ve beklentilerini diri tutmaktır. Çünkü geçmiş ders almak içindir. Toplum her anlamda gelecekte yaşamak ve gelecekteki sorunlarla baş etmek zorundadır.

AYDIN NE DEMEK, KİMLERE AYDIN DENEBİLİR?

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

AYDIN NE DEMEK YA DA KİMLERE AYDIN DENEBİLİR? YÖNÜMÜZ NEREYE?

Vatandaş soruyor, “Hocam AYDIN ne demektir ya da kimlere AYDIN insan diyebiliriz? Ülke nereye gidiyor??” Kısaca özetlemeye çalışayım.

Aralarında kesin bir sınır olmamakla birlikte, Avrupa’da 14. yy’dan 17. yy’a dek süren zaman dilimi Rönesans ve Reform (Yeniden Doğuş ve Yeniden Yapılanma) dönemi olarak adlandırılır. Bu dönem, eski Grek ve Roma döneminde, o devrin filozoflararınca üretilen, dinden bağımsız özgür akıl, laik felsefe, özgür fikir ve çağdaş hukukla ilgili yorumların çoğaldığı, Hırisyan Roma Kilisesinin ürettiği dinsel dogmaların kökten eleştirildiği, yeniden gözden geçirildiği bir dönemdir. Avrupa’da Akla, bilime, teknolojiye, sosyo-ekonomik ve kültürel değişmelere dayalı Batı tipi uygarlık kodları Rönesans ve Reform hareketleri ile mayalanmaya başlamıştır. Tarihsel açıdan, Avrupa’daki Rönesans ve Reform dönemini Aydınlanma Çağı izlemiştir.

17. yy’ın ilk çeyreğinden 1789 Fransız Devrimi‘ne dek olan dönem ise, aydınların düşünce merkezinin tümüyle usa (akla), bilime, hümanizme, adalete (eşitliğe) ve kardeşliğe kaydığı bir yüzyıldır. Feodalitenin (derebeyliğin) ve teokrasinin (dine dayalı devlet anlayışının) yıkıldığı, siyasal egemenliğin Kiliseden halka geçtiği, Merkezi, laik ulus devletlerin kurulmasına yol açan parlamenter demokrasilerin temellerinin atıldığı bu yüzyıl, ADINLANMA YÜZYILI (Siecle de la Lumière) ya da Aydınlanma Çağı olarak adlandırılmıştır.

Batı toplumlarında Aydınlanlanma Yüzyılında (17. ve 18. yy) yetişen, özgür akıl ve bilime göre düşünen ve davranan bu devrimci ve yeni bir siyasal rejim getiren ya da düzen değiştirici bu yeni insan tipi ENTELLEKTÜEL yani AYDIN İNSANLAR olarak tanımlanmıştır. Avrupalıların Aydınların hümanizme, eşitliğe ve kardeşliğe (humanitè, egalitè, fraternitè) dayalı düşünceleri Fransız İhtilali‘ne, teokratik ve dogmatik devlet yapısının giderek sonlanmasına, siyasal rejimlerin laik, demokratik, parlamenter sisteme dayalı merkezi cumhuriyetlere dönüşmesine neden olmuştur.

AYDIN kavramının Osmanlı dönemindeki karşılığı MÜNEVVER’dir. Köken olarak münevver ya da AYDIN, Akıl ve bilim girdilerini öğrenip çağının düşünce değişikliği ile donanmış kişi demektir. Osmanlı Toplumundaki “münevver” kavramı, Alim karşılığından çok, Batıdaki entelektüel, Aydın kavramının karşılığıdır.

Geleneksel ve tarihsel olarak Osmanlı döneminden günümüze aktarılan kimi kavramlar ve karşılıkları şunlardır.

Alim: Geleneksel, dinsel, tarihsel ve kültürel bilgi birikimi geniş insan.

Allame: Alimlere bile hocalık yapacak düzeyde geniş ve derin bilgi sahibi kişi.

Ulema: Alimler, alimin çoğulu.

Günümüzdeki kimi kavramlar ise şöyledir :

Bilgin: Alim, bilgi dağarcığı geniş.
Bilge: Alleme, bilgi ve kültür dağarcığı hem çok derin ve hem de çok geniş olan.
Bilim insanı : Belli bir bilim dalını kendine meslek olarak seçip o alanda derinleşen ve uzmanlaşan.
Entelektüel: AYDIN
Entel: Sahte aydın, Aydınlara öykünen.

PEKİ KİME YA DA KİMLERE AYDIN DEMELİ?

Aydın olma, yaşadığı dönemin olaylarına tanıklık edip, zalimlere karşı çıkan, mazlumları savunan, siyasal iktidarlara karşı hiç korkmadan yanlışları söyleyen, doğruları dile getiren, her türlü, siyasal, ekonomik, toplumasal ve kültürel sorunları kendisine dert edinen, bu sorunlara çözüm yolları üretebilme çabası içinde olan, dönek ve çıkar için sürekli rota değiştirmeyen (fırsatçı – opportunist), gerektiğinde bedel ödemeye hazır / ödeyen hümanist insanların niteliğidir.

Kıssadan Hisse           :

Yazının tümünü dikkate alarak söylemek gerekirse, tıpkı Aydınlanma Çağının Avrupalı Aydınları gibi, Türkiye Toplumu açısından hem entelektüel birikimi, hem engin yurt ve toplum sevgisi, hem canı pahasına kurulu düzene (saltanata) direnme, hem tüm ülke ve toplum düşmanlarını yenme ve en önemlisi de laik ve demokratik ilkelere dayalı devrimci bir cumhuriyet yani Türkiye Cumhuriyeti‘ni kurabilme başarısını göstermiş olması nedeniyle;

  • Türkiye’nin en büyük AYDINI VE AYDINLATICISI,
    hiç kuşkusuz Mustafa Kemal ATATÜRK‘tür.

Özgür akla, çağdaş bilime, demokrasiye, laikliğe, hukukun üstünlüğüne, tüm yurttaşların önkoşulsuz eşitliğine ve kardeşliğine dayalı Aydınlanma ışığı yolumuzu açmayı sürdürecektir.

“Enseyi karartma” ya ve kötümserliğe gerek yoktur. Tüm olumsuz koşullara karşın, toplumdaki bilinç düzeyi hızla yükselmektedir. Her yanlış kendi karşıtını, doğrusunu pekiştiren bir işlev görür. Bu nedenle Türkiye, akıl ve bilim merkezli bir bilinç sıçraması ve değişimine gebedir.

İSLAMDA KONUŞMA (ÜSLUP) ve İKNA KÜLTÜRÜ NASIL OLMALIDIR ?

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Yüce Allah der ki:

“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde tartışmaya gir.”(1)

Yine der ki: “Kullarıma de ki, sözün en güzelini söylesinler.” (2)

“Öğüt ver ki sen ancak bir öğütçüsün, onları baskı altına alacak değilsin.”(3)

Dolayısıyla hoşgörü, daha güzel ve daha kolay olanın temel alınması, köktencilik ve tutuculuktan kaçınılması…

Bütün bunlar FARKLI OLMA HAKKINA, insanları bozguna ve birbirine düşmekten kurtararak(4), verim ve üretimin kaynağı olan sağlıklı ÇEŞİTLİLİĞİ geliştiren olumlu ve yapıcı bir içerik katar.”(X)

Hz. Ali diyor ki; “İnsan, dilinin (söyleminin) içinde gizlidir.”

Halk deyimiyle de “Üslubu lisan, aynıyla insan

Sonuç                           :

  • İktidar ya da muhalefet, ürettikleri dil ve söylem biçimiyle topluma rol modeli olmak zorundadır.
  • Herkes söylemine dikkat etmek ve kullandığı sözcükleri özenle seçmek zorundadır.
  • Gerek dinsel, gerek sosyolojik, gerek estetik ve gerekse ahlaksal olarak doğru ve güzel olan budur.
  • Toplumun erince (huzura), barışa, kardeşliğe ve en önemlisi de gelecekte birlikte ve sevgi içinde yaşama umuduna gereksinimi vardır.
  • Önemli olan toplumu ayrıştırmak, bölmek, dışlamak değil birleştirebilmektir.
  • Özünde “güzel ahlak dini” olan İslam’a cebir, şiddet, kin, nefret ve sövgü dili asla yakışmaz.
    ————————————————-
    (1). Nahl Sûresi 125. ayet.
    (2). İsra Sûresi 53.Ayet.
    (3). Bakara Sûresi 185.Ayet.
    (4). Gaziye Sûresi 21 ve 22. Ayetler.
    (X)- Muhammed Âbid EL CABİRÎ, İSLAM DÜŞÜNCESİNDE DEMOKRASİ, İNSAN HAKLARI ve HUKUK. Çev. Mehmet Şayir. Kapı yayınları, İstanbul 2019, 1. basım. sayfa 333-34.

Halil Çivi şiiri : ZAMANIN RUHU

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

ZAMANIN RUHU

Zamanın ruhunu bilmek istersen,
Zulmü alkışlayıp yazan çoğaldı.
Ahlakın izini bulmak istersen,
Dinbazlık yaparak azan çoğaldı.
Xxx
Akıl şeytanlaştı, inanç yozlaştı,
Yüreklere kin ve nefret bulaştı,
Cebir, şiddet, hanelere yerleşti,
Helaline ölüm yazan çoğaldı.
Xxx
Köyler kente, kentler köye özendi,
İnanç, kültür hurafeyle bezendi,
Din satanlar her devirde kazandı,
Yoksulu, yetimi ezen çoğaldı.
Xxx
Aklı kullanmayan, bilimden sapan,
Bidatları, hurafeyi din(!) yapan,
Allah’ı bırakıp şeyhlere(!) tapan,
Batıl inançlarla gezen çoğaldı.
Xxx
Atanın, evladın değişti huyu,
Kardeş kardeşine kazıyor kuyu,
Aileyi terkedince sağduyu,
Şiddet denizinde yüzen çoğaldı.
Xxx
Yoz zihniyet her tarafa bulaştı,
Zorba güçler kadrolara doluştu,
Yağmaya, talana millet alıştı,
Haramla kaynayan kazan çoğaldı.
Xxx
Siyasetin ruhu bulanıklaştı,
At izi, it izi çoktan karıştı,
Milletin payına suskunluk düştü,
Adalet çarkını bozan çoğaldı.
Xxx
Enflasyon hızlandı, yaşam zorlaştı,
Yoksul olanların öfkesi taştı,
İşçi, memur borca harca bulaştı,
Borç silmeye “kazı-kazan” çoğaldı.
Xxx
Liyakatı kitaplardan sildiler,
İnsanları ırka, cinse böldüler,
Halkın yüreğine fitne saldılar,
Fitne oltasında “sazan” çoğaldı.
Xxx
Güçlülerin baskıları gürleşti,
Haramiler her köşeye yerleşti,
Mahkemede hak aramak zorlaştı,
Hukuk devletini çizen çoğaldı.
Xxx
Zalimlerin vicdanları karardı,
Mazlumların benzi-beti sarardı,
Haksızlık, yoksulluk doruğa vardı,
Yoksulluğa övgü dizen çoğaldı.
Xxx
Halil Çivi diyor bu böyle gitmez,
Akıl, bilim insanlığı terketmez,
Hurafe borusu her zaman ötmez,
Bu kötü gidişi çözen çoğaldı.
Xxx

Prof. Dr. Halil Çivi

02 Haziran 2022
Doğanbey / Seferihisar/ İZMİR