Etiket arşivi: Prof. Dr. Halil Çivi

Halil Çivi şiiri : ALEVİ’LİĞİN YOLU VE DİLİ

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

 

 

ALEVİ’LİĞİN YOLU VE DİLİ

Özüme birlik yerleşti,
Aklım, inancım gürleşti,
Irklar ve dinler birleşti,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
İnsanlık baş tacı oldu,
Vicdan dert ilacı oldu,
Gönül yapan hacı oldu,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Kini, nefreti bıraktım,
Cebirle şiddeti yaktım,
Ömürboyu duru aktım,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Yüreklere sevgi ektim,
Sevgi fidanları diktim,
Her cana sevgiyle baktım,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
İkiliklerden ar ettim,
Peygamberleri bir ettim,
Hakka özümde yer ettim,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Tam dört kitap bire indi,
İçimdeki şüphe dindi,
Gönlüm inançla gönendi,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Şeriatı dile verdim,
Tarikatı yola verdim,
Marifeti hala verdim,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Hakikatta karar kıldım,
İkiliği kökten sildim,
Her insanı kardeş bildim,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Varlığımdan hisse kaptım,
Bedenimi evren yaptım,
Evren mimarına taptım,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
İnsan gönlü Hakka mekân,
Haksız gönül, haksız insan,
Hakkı bilen cana kurban
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Hak insanın özündedir,
Kulağında, gözündedir,
Aklındadır, sözündedir,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Elim, dilim, belim masum,
Tüm günahlar bana hasım,
Harama, yalana küsüm,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Atatürk’tür temel taşım,
Demokrasi bitmez aşım,
Laikliktir arkadaşım,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Halil Çivi der insanım,
Türkiye ebed vatanım ,
Vatana fedadır canım,
Hak Muhammed Ali ile.
XXX
NAKARAT OLARAK.

Hak Muhammed Ali ile,
Ehli Beyt’in yolu ile,
Hace Bektaş Veli ile,
Mazlumların dili ile.
xxx

Prof. Dr. Halil Çivi.
25 Aralık 2021 Çiğli / İZMİR

 

 

KISA AÇIKLAMA                        :

Kimi Alevi – Bektaşî yurttaşlar,

  • “Hocam niçin hiç Alevilik hakkında şiir, yazı… yazmıyorsunuz?”

diye serzenişte bulunuyorlar.

Aleviler din, mezhep, tarikat, cemaat ırk, cinsiyet, makam, servet, varsıl – yoksul (zengin – fakir) ayrımı yapmaz; inançları gereği 72 millete eşit olarak (bir nazarla) bakar ve herkesi eşit can olarak görürler.

Akıl, bilim, laiklik, demokrasi, hukukun üstünlüğü, yurttaşların eşitliği, din ve vicdan özgürlüğü, temel vazgeçilmez insan haklarına saygı, üstün ahlak ve adil yönetim…

Alevi teolojisinin ve yaşam felsefesinin de özüdür.

Alevîlik yolu sevgi, barış, dayanışma, kardeşlik yani insanlık yolu; dili de insanlık dilidir.

Aleviler;
– Kurtuluş Savaşımızın çok önemli katılımcıları ve destekçileri,
– demokratik ve laik Cumhuriyetimizin kurucu paydaşları ve sahipleri ve
– Büyük Devlet Adamı, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk‘ün sadık ve yılmaz izleyicileridir.
***

AYRIMSIZ VE KOŞULSUZ OLARAK, HERKES İÇİN                :

2022 YILI GÖNLÜNÜZDEKİ TÜM GÜZEL BEKLENTİLERİN GERÇEKLEŞTİĞİ, PANDEMİNİN DEF OLUP GİTTİĞİ VE HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN YOK OLDUĞU, YAŞAMA UMUTLARINIZİN YENİDEN TOMUCUKLANDIĞI, SEVGİ, BARIŞ VE KARDEŞLİK YILI OLSUN… / Halil Çivi

KADIN HAKLARININ KORUNMASI VE KADINA SAYGI ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Çağımızın genel kabul görmüş uluslarüstü hukukuna, örneğin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre;

  • Her insan özgür doğar. Herkes yaşama hakkına, ruh ve beden bütünlüğüne sahiptir.
  • Hiç kimseye işkence edilemez. Beden Bütünlüğünü bozan cezalar verilemez.
  • İnsanlar köle değildir. Alınıp satılamaz. İnsan bedeni mülkiyet konusu olamaz.
  • İnsan insanın malı, eşyası ve mülkü değildir.

İnsan bedeni salt biyolojik bir varlık değil aynı zamanda hukuksal bir varlıktır. Mülkiyeti yalnızca taşıyıcısına aittir. Başkasının mülkiyetine konu olamaz ve başkasının saldırılarına kapalıdır. Kölelik ve cariyelik bitmiştir. Bu durum özellikle kadınlar açısından daha çok önem taşır.

Hukuk kurumunun ayrımsız olarak insanları hem devlet ve devlet organlarının haksız uygulamalarından hem de başka bireylerin haksız fiil ve saldırılarından etkin bir biçimde koruması gerekir. Çağdaş devlet ve çağdaş toplum bunu gerektirir. İnsanların, ırk, renk, cinsiyet…gibi doğuştan gelen özelliklerini öne çıkararak toplumsal dışlama konusu yapmak biyolojik ırkçılıktır ve ilkel bir davranış olarak görülmektedir.

Kadınlara karşı, cinsiyet farklılığına dayanarak, çeşitli onur kırıcı haksız fiiller yaratan ve hatta sıklıkla cinayetlerle sonuçlanan ahlak ve hukuk dışı davranışların failleri olan bireyler, çoğu zaman eş, koca, kardeş, evlat, baba, akraba, komşu, arkadaş, sevgili ya da rastgele erkeklerdir.

Çok az da olsa bazen kadından erkeğe yönelen şiddet ve öldürmeler ise, çoğu zaman çaresizlikten doğan, daha çok öz savunma (nefsi müdafa) biçimde olmaktadır ancak suçtur.

Çağımızda ekonomileri, sosyal yapıları, demokrasileri hukuksal donanımları ve kültürel düzenleri yeterince gelişememiş ve özellikle de kadına ve kadın bedenine bakışları sorunlu olan ülkelerdeki insan hakları ihlalleri (AS: çiğnemleri), bu yanlış ve geri kalmış yapılardan beslenerek kadına şiddete ve kadın cinayetlerine neden olmaktadır. Başka bir söyleyişle kadın cinayetlerinin yaygınlığı ekonomik, hukuksa ve sosyo-kültürel geri kalmışlığın bir yan ürünüdür.

Erkek egemenliğini pekiştiren cinsiyet ayrımcılığına dayalı eğitim ve öğretim programları ve genelde erkekler tarafından ve erkek bakış açılarına göre yorumlanan dinsel ve ahlak öğretileri kadınların toplumda ve ailedeki yerleri ve konumlarına olumsuz etkiler yapmaktadır.

Yeterince gelişememiş, feodal, geleneksel ve teokratik yapıların egemen olduğu toplumlarda kadın bedeni üzerinde biyolojik ve sosyo-kültürel iktidar kurmanın yaygınlığı, erkek şiddetinin toplumca ve hatta yargı organlarınca daha toleranslı (AS: hoşgörülü) karşılanması, erkek şiddetinin kimi kadınlarca bile olağan karşılanması, kendi hak ve hukukuna sahip çıkan kadın tutumlarının bir ölçüde de olsa yadırganmasına neden olabilmektedir.

Herkesin yanlış davrandığı, yanlışın doğru kabul edildiği bir toplumda doğru örnekler kabul görmez olmaktadır. Koca, kardeş, baba, arkadaş, sevgili… gibi kimi yarı cahil ve cahil erkek grupların kadınların da, tıpkı erkekler gibi, kendi haklarına eşit derecede sahip bir insan oldukları kanısına ulaşamadıklarını gözlemlemek zor değildir.

Son söz                       :

İnsanlığa ve yaşama hakkına saygı kadına saygı ile başlar. Kadınlar toplumun en az yarısıdır. Kadın haklarının ihlali (AS: çiğnemi) toplumun yarısının hukukunun çiğnenmesi demektir.
Çağın evrensel değerleri ile bütünleşmeyen feodal ve geleneksel değerleri milli kültür (AS: ulusal ekin) sanmak hukuksal, kültürel ve sosyal değişimlere sırt çevirmek, sosyolojik olarak akılcı ve doğru değildir. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesinin iptali yerinde, tutarlı ve hukuka uygun olmamıştır. Düzeltilmesi gerekir.

Halil Çivi şiiri : GÖZ GÖRÜYOR…

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
13 Aralık 2021, ÇİĞLİ – İZMİR

 

GÖZ GÖRÜYOR…

Millet aldanmaktan usanmış, bıkmış,
Göz görüyor, gönül katlanamıyor.
Haksızlık, yolsuzluk doruğa çıkmış,
Göz görüyor, gönül katlanamıyor.
Xxx
Enflasyon ateşi çok can yakıyor,
Mutfaklara gam, kasavet çöküyor,
Yetim, yoksul göz yaşları döküyor,
Göz görüyor, gönül katlanamıyor.
Xxx
Yaşam yükü olmuş kurşundan ağır,
Vicdanlar körelmiş, kulaklar sağır,
İşitenin yok ki; bağır ha bağır,
Göz görüyor gönül katlanamıyor.
Xxx
Yoksulu zorluyor simit parası,
Eti bırak… ekmek ateş pahası,
Lüks sınıfa girdi ayran çorbası,
Göz görüyor, gönül katlanamıyor.
Xxx
Adaletin çarkı yanlış dönüyor,
Güçlülerin mangalları yanıyor,
Güçsüzlerin ocakları sönüyor,
Göz görüyor, gönül katlanamıyor.
Xxx
İktidarın aklı halka uymuyor,
Garipleri, mazlumları duymuyor,
Yandaş olmayanı yurttaş saymıyor,
Göz görüyor, gönül katlanamıyor.
Xxx
Laik eğitimi küfür saymışlar,
Kitapları hurafeye boğmuşlar,
Doğruları dokuz köyden kovmuşlar,
Göz görüyor, gönül katlanamıyor.
Xxx
İşsizlik çoğalmış, sınırdan taşmış,
Emekçi yoksulun feleği şaşmış,
Haramzadelerin serveti şişmiş,
Göz görüyor, gönül katlanamıyor.
Xxx
Kardeşçe yaşamı düşman bilmişler,
Irkçılığa, dinciliğe dalmışlar,
Aramıza ikiliği salmışlar,
Göz görüyor, gönül katlanamıyor
Xxx
Halil Çivi der ki bu böyle olmaz,
İnsan milletine kin, nefret salmaz,
Ağlayanın ahı gülene kalmaz
Göz görüyor, o gönül katlanamıyor.
Xxx

IRKÇILIK – MİLLİYETÇİLİK ve ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Okurlarım ve izleyicilerim bana, “Hocam ırkçılık ve milliyetçilik üzerine niçin hiç yazmıyorsunuz?” diye soruyorlar. Önce bir konunun altını önemle çizmem gerekir. Milliyetçilik öğretisi 2 yanı keskin bir bıçak gibidir. İyiye de, kötüye de yani birleştiriciliğe de, bölücülüğe de neden olabilir.

Milliyetçiliğin iyi yanı ve doğru olanı savunmacı milliyetçiliktir.
Ulusun bütün paydaşlarını bir bütün olarak sarıp sarmalar. Ortak tarih, ortak dil ve ortak kültür gibi değerlerle toplumsal bütünlüğü güçlendirir. Yine ortak ulusal geleceği, tüm paydaşları ve bileşenleri ile birlikte, hiçbir etnisiteyi dışlamadan, adalet içinde, kafa kafaya, el ele ve gönül gönüle vererek birlikte oluşturmaya çalışır.

Eğer milliyetçilik yanlış uygulanırsa, yurt içinde ırkçılığa ve dinciliğe bürünerek, ötekileştirmelere, dışlamalara, düşmanlaştırmalara ve etnik temizliğe (AS: etnik kırım!) neden olabilir. Toplumsal istikrarı bozar. Dış politikada da fetih ve cihat gibi feodal ve teokratik değerleri kullanarak saldırgan bir yapıya ve hatta ırkçılığa dönüşebilir.
Şimdi konumuzu çok özet olarak açıklamaya çalışalım :

A- Irkçılık ya da Biyolojik Irkçılık Nedir?

İnsanların kültürel ve toplumsal özelliklerini biyolojik ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın başka ırklara üstün olduğunu öne süren ideoloji ya da öğretidir. Derinin rengi, yaşadığı coğrafya bölgesi ve kafatası özellikleri vb. nedenlerle bu ideolojide, kimi ırklar üstün görülür.
Bu yaklaşım gericidir, çağdışıdır; akıl, bilim ve çağdaş insancıl değerlerle bağdaşmaz.

B- Kültürel Irkçılık Nedir?

Kültürel ırkçılık ise, kimi ırkların, örneğin bir bütün olarak beyaz ırkın öbür ırklardan daha çok gelişmiş, daha akıllı ve daha yetenekli olduğu yanlış ve kasıtlı çıkarsamasına dayanır.
Bu yanlış ve çağdışı yaklaşım, siyah Afrika halklarının köleleştirilmesi, ülke kaynaklarının da emperyalist Batı’nın beyaz ırklarınca kolonileştirilip (AS: sömürgeleştirilip) sömürülmelerine neden olmuştur. Hatta bu yanlış ırkçı yaklaşıma göre, beyaz ırklar siyah ırklara uygarlık (!) götürmektedir. Emperyalizmin siyah ırkları sömürü yolu böyle açılmıştır.

Günümüzün evrensel hukuk anlayışına göre herkes haklar ve özgürlükler bakımından eşit doğar (AS: İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, md. 1). Hiçbir ırkın öbürlerine üstünlüğü ya da aşağı olması söz konusu değildir.

C- MİLLİYETÇİLİK (Ulusalcılık) nedir?

Maddi, manevi, ekonomik, kültürel, sosyal ve sanatsal …her açıdan kendi halkı, ülkesi ve devletinin bütün çıkarlarını her şeyin üstünde tutma ideolojisi ya da öğretisidir.
Milliyetçilik ideolojisi de ırkçı milliyetçilik ve kültür milliyetçiliği diye ikiye ayrılır.

1- Irkçı Milliyetçilik

Kendi ırkının her açıdan başka ırklar ve toplumlardan daha üstün olduğu inancına dayanır. Başka uluslara düşman olur. Kafatasçılık olarak da tanımlanabilir. Akıl ve bilim dışı bir saplantıdır. Hem içerde ve hem de dışarıda istikrarsızlık kaynağı olur .

2- Kültür Milliyetçiliği

Dil, tarih, kültür, gelenek, görenek ve birlikte yaşama açısından ortak bir geçmişe sahip olan etnik ve azınlık kesimlerin oluşturduğu toplumsal yapının yine ortak gelecekte birlikte var olma savaşımında fikir ve davranış birliği içinde olabilme bilinci ve istencine dayalı bir öğretidir.
Saldırgan ve savunmacı milliyetçilik olarak ikiye ayrılır.

a- Saldırgan Milliyetçilik

Saldırgan milliyetçilik başka toplumların ve ülkelerin varlığını kendisi için sürekli tehlike ve düşmanlık olarak algılayan milliyetçiliktir. Başka uluslarla uzlaşmaya ve barış içinde yaşamaya karşıdır. Örneğin Hitler dönemindeki Alman Ulusunun iç ve dış saldırgan milliyetçiliktir. Yurt içindeki farklı kültür ve azınlıklara karşı etnik temizlik ve asimlasyon, yurt dışında ise başka toplumların düşman olarak görülmesi ve yok edene kadar savaş stratejisine dayanır.

b- Savunmacı ve Korumacı Milliyetçilik.

Dağılmış ulusal birliği yeniden toparlamak, halk arasında farklı etnik ve azınlıklarla birlikte ortak yaşam ilkelerini sağlamlaştırmak; toplam ulusal bilinci güçlendirerek korumak, yurt içinde ulusal birliği ve barışı kalıcılaştırmak. Yurt dışında ise başka ulusların yaşama hakkına saygı duymak, ancak her türlü iç ve dış tehditlere karşı uyanık olmak…

D- Atatürk Milliyetçiliği Nedir?

Atatürk Miliyetçiliği :
– Irkçı değildir, kültür odaklı ve kültür tabanlıdır,
– Saldırgan, fetihçi ve cihatçı değildir,
– Tüm yurttaşların eşitliğine dayanır,
– Bölücü değil birleştiricidir,
– Başka ulusların hak ve hukukuna saygılıdır,
– Emperyalizme karşı büyük bir kurtuluş savaşını birlikte kazanmış tüm paydaşların ortaklaşa birlikte yaşama ve çağdaş ortak geleceği birlikte kurabilme inancına dayanır.

Atatürk diyor ki:

  • Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.
  • Cumhuriyetin temeli kültürdür, (ırk değil)
  • Yurtta barış, dünyada barış.
  • Türkiye Cumhuriyetini kuran TÜRĶİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ (ULUSU) DENİR.

GÜVEN GÜVENSİZLİK VE İSTENMEYEN 10 BÜYÜK ELÇİ ÜZERİNE KISA NOTLAR…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Günümüzde, hem ulusal ve hem de küresel ölçekteki ilişkiler, özel koşullar dışında, KARŞILIKLI GÜVEN üzerine kuruludur. Eğer güven bozulursa ilişkilerdeki istikrar da bozulur. Oluşan güvensizliğin boyutlarına göre, oluşan ve oluşacak irili ufaklı krizler mevcut (AS: kurulu) ilişkiler sistemini bozabilir, hatta içinden çıkılmaz hale getirebilir…

Önce kısa bir anı: 1960’lı yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci iken, devrin Borçlar Hukuku hocası Sayın Prof. Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu “Borçlanma karşılıklı ortak iradeye dayalı bir sözleşmedir. Ancak yine karşılıklı ortak güvenle ortaya çıkar. Anlaşmadan doğan güveni bozanlar krize neden olurlar. İş mahkemeye giderse güveni bozan haksız duruma düşer.” demişti. Daha sonra yaptığım araştırmada rahmetlinin doktora, doçentlik, profesörlük takdim tezleri ve çoğu makalelerinin ana konusu GÜVEN NAZARİYESİ (TEORİSİ) idi. (AS: Kuramı)

Aile yaşamında eşler arası güven bozulursa aile krizi (AS: bunalımı) doğar; sonuç boşanmaya dek gidebilir.

Ticarî partnerler (AS: ortaklar) arasındaki güven bozulursa aradaki iş ya da ticaret ortaklığı krize girer ve ortaklık sona erebilir. Aynı güvensizlik arkadaşlıkta da dostluğu sona erdirebilir ve hatta düşmanlığa dönüşebilir. Eğer devletler de karşılıklı olarak yaptıkları anlaşmalar ve imzaladıkları sözleşmelere uymazlarsa, güvenin yerini güvensizlik alır. Böyle durumlarda kriz (bunalım) çok yakın demektir.
…..
Güvensizliğin temelinde ahlaksal, hukuksal, ticari (tecimsel), ekonomik, siyasal, kültürel …bağlantıları oluşturan normları ve temel kuralları, yani eski bir deyimle, ahde vefa(AS: pacta sund servanda!) göz ardı etmek, hatta kimi kez hiçe saymak vardır. Eğer bu vefasızlık ve güveni bozma bilerek ve isteyerek güce ve tehdide dayanırsa ortaya zorbalık ve zulüm çıkar.

Demokratik rejimlerde bir ülkeyi yönetenlerin ya da siyasal iktidarların mutlaka bağlı olmaları gereken 2 küme ana sözleşme vardır :

1. küme ana sözleşmeler : O toplumun anayasası ve yürürlükteki anayasaya uygun olarak, yetkili organlarca üretilen yasa, tüzük, yönetmelik ve yönergelerdir. Bu sözleşmelerinin hepsinin bir yanında devlet, daha doğrusu kurulu siyasal iktidar; öbür yanında ise o ülkenin yurttaşları vardır.

Siyasî iktidarlar, hukukun üstünlüğünü benimsediği, anayasa ve yasalara bağlı kaldığı, yurttaşlarına karşı yaraşırlık (liyakat) ve adalet ilkelerine içtenlikle uyduğu sürece istikrar sürer. Ancak tüm yurttaşlar için ayrımsız olarak, yasalar önünde eşitlik, adalet ve liyakat ilkeleri göz ardı edilirse, yurttaşların zihninde siyasal iktidara karşı GÜVENSİZLİK oluşmaya başlar.

İktidar ve yurttaşlar arasında çıkan ya da çıkacak anlaşmazlıklar yargı kurumu tarafından adil ve hukuka uygun çözüme kavuşturulamazsa o toplumdaki hukuksal, ekonomik ve siyasal istikrar bunalıma sürüklenir.

Bir tümce ile de yargı bağımsızlığından da söz etmek gerekir. Gerçek demokrasilerde, Yargı erkinin Yürütme erkine, siyasal iktidara karşı bağımsızlığı olmazsa olmaz bir koşuldur. Ancak yargının bağımsızlığı, yargıçların başına buyruk oluğu anlamına gelmez. Tersine yargının patronu da anayasa, yasalar ve evrensel temel hukuk ilkeleridir. Yani yargı kurumları ve yargıçlar da anayasaya bağlı ve hatta bağımlı olmalıdır. Vicdan, hukuk kurallarının yetersiz kaldığı durumlarda devreye girer. Aksi durumda bir hukuk devletinden söz edilemez.

Siyasal iktidarları bağlayan 2. ana küme normlar ise o ülkenin bağlı olduğu küresel anlaşmalar, imzaladığı uluslararası sözleşmeler ve anayasa metnine dahil ettiği uluslararası hukuk normlarıdır. Örneğin Türkiye, anayasasına eklediği bir madde ile (AS: 90/5 2004’te eklendi) Avrupa İnsan Hakları Sözleşesini kendi anayasa ve yasalarından daha üstün tutmuştur. Türkiye’deki yargı kurumlarının, AİHM kararlarına uymaları kendi anayasasının zorunlu buyruğudur.

Ancak kimi yargı kurumları, kimi kez iç kamuoyu baskısı ya da siyasal iktidarların isteklerini de dikkate alarak, hem Anayasa Mahkemesi kararlarına ve hem de AİHM kararlarına uymak istemiyorlar. O zaman da küresel bir hukuk ve adalet GŪVENSİZLİĞİ oluşuyor. Ülke bir hukuk devleti olmaktan uzaklaşıyor. Yabancı ülkelerin ülke hukukuna karışmaları için zemin oluşuyor. Ülkenin dış itibarı (AS: saygınlığı) ve istikrarı da yaralanıyor.

Bir anımsatma da şudur : Evrensel nitelikteki din ve vicdan özgürlüğü ve evrensel insan hakları ihlalleri (AS: çiğnemleri) başka devletlerin içişlerine müdahale hakkı doğuruyor…

Sonuç: 10 devletin büyükelçilerinin, bireysel olarak, görülen ve belgelenen (AS: ve ısrarla sürdürülen) hukuk ve hak ihlalleri konusunda, Türkiye’nin yetkili makamlarını uyarma hakları vardır. Ancak 10 büyükelçinin bunu hep birlikte ve adeta bir güç gösterisi biçiminde buyruk verir gibi yapmaları hukuksal değil SİYASAL bir iletidir.

Sorulması gereken temel soru şudur :

  • Türkiye hem yurt içinde ve hem de küresel ölçekte bu önemli GÜVEN BUNALIMINA VE SİYASAL BUMALIMA NASIL VE NEDEN SÜRÜKLENDİ?
  • Niçin bağıtlamış olduğu hukuksal sözleşme ve kurallara uyulmuyor?
  • Mevcut siyasal iktidarın kendisine sorması gereken temel soru çok önemlidir.

Sorunu doğru ve güçlü olarak irdeleyip çözebilmek için muhalefetin desteğini almaya, muhalefetle birlikte davranmaya ve mutlaka ORTAK AKLA gerek vardır.

Halil Çivi şiiri : …DİN GÖÇTÜ

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

DİN GÖÇTÜ

Çıkarcı dinbazlık aldı yürüdü,
Ahlak göçtü, iman göçtü, din göçtü.
Adalet mülkünü duman bürüdü,
Ahlak göçtü, iman göçtü, din göçtü.
Xxx
Vatan, millet duyguları kaşındı,
Çıkarcılık siyasete taşındı,
Tüm kutsallar çıkar için aşındı,
Ahlak göçtü, iman göçtü, din göçtü.
Xxx
Cehalet akıldan üstün tutuldu,
Ahlak, vicdan haraç, mezat satıldı,
Liyakat ilkesi çöpe atıldı,
Ahlak göçtü, iman göçtü, din göçtü.
Xxx
Dinbazlık tuzağı halka ulaştı,
Düzenbazlar memleketi bölüştü,
Cennet yoksulların payına düştü,
Ahlak göçtü, iman göçtü, din göçtü.
Xxx
Her seçimde din pazarı kuruldu,
Din, mezhep üstüne nutuk verildi,
İnsanlar ayrıştı, millet gerildi.
Ahlak göçtü, iman göçtü, din göçtü.
Xxx
Akıl pınarları bulanık aktı,
Eğitim sistemi rayından çıktı,
Topluma ikilik tohumu ekti,
Ahlak göçtü, iman göçtü, din göçtü.
Xxx
Adalet çarkının mili bozuldu,
Siyaset yapanın dili bozuldu,
Terazi tartanın eli bozuldu,
Ahlak göçtü, iman göçtü, din göçtü.
Xxx
Halil Çivi din kutsaldır satılmaz,
Yurttaşların aklı çöpe atılmaz,
Dindar ile dinbaz eşit tutulmaz,
Ahlak göçtü, iman göçtü, din göçtü.

Prof Dr Halil Çivi
15.10.2021
Doğanbey/ Seferihisar/ İZMİR

GÜZELLİK, DOĞRULUK, ZİHNİYET VE GELİŞME ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Çinli bilge Lao Tse / Tzu-Tao Te Ching (İ.Ö. 634 – 531) diyor ki;

Doğrular ve gerçekler her zaman güzel değildir. Güzel sözler de her zaman doğru değildir.“(1).

Zehiri insanlara it yalağında değil, altın tasla sunarlar. Zehir, ikram edilen balın içine gizlenmiş olabilir. Güzel ve tumturaklı sözler çoğu zaman gerçekleri gizlemek içindir. Çünkü, sanatsal estetik ürünleri dışında, gerçekler ya da doğruların süslü-püslü ambalajlara gereksinmesi yoktur.

Yemin ve kaseme dayalı ekonomik aldatmalar, akıl ve bilim dışı laf cambazlığına dayalı siyasal nutuklar, dinsel sömürü amaçlı dinbazların tumturaklı ve gizemli(!) inanç avcılıkları insanlarda duygusal çekicilik uyandıran güzel, fakat aldatıcı söz kalıplarıyla söylenir.

Güzel sözlerin; yersiz ve zamansız övünme ve övmelerin, duygusal, ırksal ve dinsel hamaset nutuklarının içine gizlenmiş şeytani çıkar ve toplumu aldatma hesapları olabilir. Çünkü duygular her zaman akıldan daha güçlüdür. Eskiler “Aşk kafaya girerse akıl seyahate çıkar” derlerdi. Aşkın temeli de kristalleşmiş ve akıldan kopmuş yoğun duygulardır.

Hiç düşündünüz mü? Azgelişmiş, feodal, yarı feodal, teokratik, dinsel ağırlıklı toplumların hemen her kararında neden hep duygular baskındır? Buna karşın gelişmiş toplumların kamusal kararlarında neden rasyonellik (akılcılık)  – aklın ve bilimin kılavuzluğu merkeze alınır?

Demokrasiler neden geri kalmış toplumlarda tüm kurum ve kuralları ile yeterince benimsenmez . Halbuki gelişmiş ülkelerdeki demokrasiler neden derinleşmiş ve geri dönülemez biçimde kökleşmiştir?

Geri kalmış ülkelerde bireyler ve bireylerin karizmaları hep ön plandayken acaba gelişmiş toplumlarda neden kurumlar, ilkeler ve kurallar (hukuk, adalet) ön plana çıkar?

Acaba geri kalmış ülkelerde siyaset genellikle neden daha çok duygusal, hamasi, gurur – gönül okşayıcı ve dinsel değerlere dayalı söylemler üzerine bina edilir? Toplumsal çoğunluğa neden kanaat, sabır, koşulsuz itaat ve öbür dünya mutluluğu önerilir?

  • Devletin bireyleri cennete götürme görevi var mıdır?

Yoksa insanlar cenneti kendi düzgün ahlakları ile mi hak edebilirler?

Halbuki gelişmiş toplumlardaki siyasetin ana konusu neden hep bireysel, toplumsal, dünyevi ulusal ve uluslararası gereksinimlerdir? Bireyin, ailenin, toplumun ve devletin bu dünyadaki gereksinmeleri neden hep öncelenir? Gelişmiş toplumların tümü neden laik ya da sekülerdir?

  • Din ve devlet işleri neden tamamen (tümüyle) birbirinden ayrılmıştır?

Acaba neden az gelişmiş ülkelerin eğitim sistemleri ağırlıklı olarak daha çok din ve hamaset barındırdığı halde, gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerinin temeline akıl, bilim, teknoloji ve özgür düşünce yerleştirilmiştir?

Peki, geri kalmış toplumlarda yaşayan insanların değerler skalası (paradigmaları) ve davranış örüntüleri neden hep duygu ağırlıklı bir rota izler. Buna karşın gelişmiş toplum insanlarının tutum ve davranış rotaları neden her zaman rasyonel (ussal) yönde olur?

Bu vb. sorular çoğaltılabilir. Söz konusu edilen bu temel ve önemli farkların nedeni aydınlanmamış ya da yeterince aydınlatılmamış bir toplumla, tümüyle aydınlanmış ve rasyonelleşmiş bir toplumsal ZİHNİYET YAPISI ARASINDAKİ FARKTIR. Çağına göre yani her çağda ilerleme ve gelişmişlik hep göreceli olarak daha rasyonelleşmis ve özgürleşmiş bir zihniyetin ürünü olagelmiştir.

Sözün özü                      :

Toplumsal zihniyet yeterince aydınlanmadan toplum aydınlanmaz. Aydınlanmayan bireyler ve yöneticiler de rasyonel davranamazlar. Bir toplumda, her koşulda, toplumların zihniyetini değiştirip dönüştürecek en önemli kaldıraç da ülkelerin rasyonelleştirilmiş (usa dayalı) eğitim sistemleridir. Mustafa Kemal Atatürk‘ü doğru anlayanlar bu rasyonel yapılanma ve rasyonel rotayı kolaylıkla görebilirler.

İbretlik söz..

Az gelişmiş, feodal, yarı feodal, teokratik ya da yarı teokratik ülkelerdeki siyasal iktidarların temel siyasal güç girdisi ise yine siyasal ikbal ya da iktidar amacı için örgütlenmiş toplumsal cehalettir.
Türkiye’de giderek bozulmaya başlayan bu ikircikli ve yetersiz zihniyet yapısının mutlaka değişmesi ve yeniden rasyonel (akılcı) rotaya girilmesi gerekir.
————–
(1) Topalak İsmail. Ahilik, Bektaşilik, Alevilik ve Mevleviliğin Kökenleri. Doğu Kitabevi s.492. 1. bs., İstanbul ,2017

GÜVENLİK, VERGİLER VE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ ÜZERİNE KISA NOTLAR…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Konuya başlamadan önce 2 önemli tarihsel saptamayı dikkatinize sunmak isterim :

1- 1953 – 61 yıllarında 2 dönem ABD devlet başkanlığı yapmış Dwight D. Eisenhower (1890 – 1969) son başkanlığına veda iletisinde diyor ki :

“ABD’nin ulusal güvenliği için asıl tehlike Rusya değil PENTAGON, MEDYA ve ENDÜSTRİ üçlüsüdür.” (1)

Fakat o yılların ABD basını Eisenhover‘in bu çok önemli açıklamasını fazla üzerinde durmadan geçiştirmişti.

2- ABD kurulurken (1776) devlette adil temsil edilme yetkisi isteyen New York ve Maryland kolonileri çok haklı olarak, TEMSİL EDİLMEYEN VERGİ DE ÖDEMEZ görüşünü savunmuş ve oluşacak ABD devlet yönetimine ortak olmak istemişlerdi (2).

Peki bu sözlerin günümüzde bir önemi önemi var mı, eğer varsa ne? Kısaca özetlemeye çalışalım.

Pentagon, ABD’nin Ulusal Savunma Bakanlığı binasının adı. Ülkenin güvenlik merkezi. Sayın Eisenhower demek istiyor ki; ülkeye ihanet edenler ABD ordusunun içinden de çıkabilir. Medya ise kendi patronlarının çıkarları, siyasal iktidara yaranma vb. çeşitli nedenlerle, bilerek ya da bilmeyerek düşmana yardım edebilir. Endüstri ise büyük sermaye sahiplerinin güdümündedir. Onlar da kendi çıkarları için devletin güvenliğini tehlikeye atabilirler. En tehlikelisi de üçünün işbirliği ile hareket edip devletin ve halkın güvenlik ve özgürlüklerinin dışlanmasıdır.

İkinci durum ise, vergi alma hakkının yurttaşların eşitliğini sağlama ve devletten eşit temsil ve eşit hizmet bekleme hakkını doğuran en önemli olay olmasıdır. Vergi ödemek, haklar ve görevlerde devletten eşitlik / hakkaniyet istemek demektir.

  • Devlet, vergi topladığı yurttaşlar arasında ayrımcılık yapamaz.

Kamusal görevleri dağıtmada da göreve yaraşırlık (liyakat) dışında ırk, din, mezhep, tarikat, cemaat, yandaşlık vb. ölçütler arayamaz. Çünkü devlet yurttaşlardan aldığı vergilerle varlığını ve hizmetlerini sürdürebilen, insanın yarattığı bir kurumdur. Yurttaşlardan alınan vergiler, devletin yurttaşlara eşit davranma yükümlülüğü getirir. Ayrıca yurttaşların, devlete ödenen vergileri nerelere ve hangi ölçütlerle harcandığını sorma hakkı, yönetenlerin de hesap verme zorunlulukları vardır.

Kıssadan Hissse                                     :

a- Bir ülkenin ulusal güvenlik politikalarına tehdit salt  dış güçlerden gelmez.
Basın, sermaye ve hatta güvenlik güçleri içinden de önemli tehditler gelebilir. Devlet aygıtını kullananlar da kamu gelirlerini kendilerine kanalize edebilir (akıtabilir, yönlendirebilir), düşmanlarla ve dış güçlerle işbirliği yapabilirler. Hukuk, adalet ve demokrasiden ayrılmamak koşuluyla, devlet ve kamu güvenliği ülke içinden başlamalıdır. Bir ülke öncelikle kendi içinde adalete ve hukuka dayalı bir kaynaşma, birlik ve güvenlik sağlayamamışsa, dışa karşı da güvende olamaz. İç güvenlik, dış güvenlikten daha öncelikli ve önemlidir.

b- Çağımızın demokratik yönetim sistemlerinde devletle yurttaş ilişkilerinde hukuka ve adalete uymak kaçınılmazdır. Yöneticilerin hukuk ilkeleri içinde daima (sürgit) adil olma zorunluluğu vardır. Devlet vergi aldığı her yurttaşına hem kamu hizmetleri götürmede ve hem de kamu kurumlarında görevlendirmelerde kişilerden göreve liyakat (yaraşırlık) dışında, din, ırk, bölge, mezhep, tarikat, yandaşlık… gibi ölçütler arayamaz. Liyakatli (yaraşır) yurttaşlarını da liyakat (yaraşırlık) dışı ölçütleri temel alarak dışlayamaz. Eğer dışlarsa hukuku, adaleti ve ve yurttaşların eşitliğini devre dışı bırakmış ve başta Anayasa olmak üzere, yasalara aykırı davranmış olur.

Somut iki örnek               :

  • Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi – AİHM, kararların kendi iç hukukundan daha üstün tutmayı kabul ettiği halde, bu kararlara niçin uyulmaz!? Elde AİHM kararları olduğu halde halen tutuklu – hükümlüler niçin bırakılmaz??
  • Lâik bir devlette, anayasadaki laiklik ilkesi neden göz ardı edilir?
  • Neden din dersi zorunludur?
  • Alevilerin ve öbür dinsel azınlıkların, örneğin Bahailerin, din ve vicdan özgürlükleri ve hakları niçin sünnilerle eşitlenmez??
  • Cemevleri niçin ibadethane (tapınç evi)  olarak kabul edilmez.
  • Aleviler niçin vali, kaymakam, üst düzey kamu yöneticisi kadrolarına atanmazlar?
  • Aleviler de vergi verdiğine göre, niçin eşit temsil ve yurttaşlık hakkına sahip değiller?!

(1)- Güvenç, Bozkurt. Demokrasi Din Devlet, Efil yayınevi syf. 31
(2)- Adı geçen eser, syf. 26.

SİYASETÇİ VE DEVLET ADAMI FARKI

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Kendi iç ve dış siyaset stratejisinin (yordamının) odak noktasına daima (sürekli) partisinin ve kendisinin çıkarlarını yerleştiren insanlara SİYASETÇİ; devletin ve toplumun tümünün ortak iç ve dış çıkarlarını yerleştiren ve bu rotadan hiç ayrılmayan gerçek liderlere de DEVLET ADAMI denir.

Örneğin Vahdettin sadece (yalnızca) kendi tahtını kurtarma peşinde olduğu için kendince siyasetçi; M. K. Atatürk ise; hiçbir bireysel çıkar peşinde olmayıp yalnızca devleti ve milleti (ulusu) kurtarmak istediği ve tüm siyasal stratejisini (yordamını) bu temel amaca göre kurguladığı için gerçek devlet adamıydı.

Siyasetçinin vizyonu gelecek seçimi kazanmaktan ibarettir. Halbuki devlet adamının vizyonu halkını ve devletini uygar bir geleceğe taşımak ve uygar devletler düzeyine ulaştırabilecek projeler (tasarımlar) üretebilmektir.

Ne yazık ki, Türkiye’ de siyasetçi gereğinden çok fazla, fakat devlet adamı kıtlığı had safhadadır (çok üst düzeydedir).
============================

DİNBAZLAR!

İyi tanı dindar ile dinbazı,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Dindardan hem Allah hem de kul razı,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Dindarlık imandır, Hakkı bilmektir,
Kul hakkı yememek, dürüst olmaktır,
Dinbazlık riyadır, halkı yolmaktır,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Dindarlar dürüsttür, doğru sözlüdür,
Saygı, sevgi yüklü, ahlak özlüdür,
Dinbazlar kurnazdır, iki yüzlüdür,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Dinbazın tanımı, din düzenbazı,
Bağırtmadan yolar dipdiri kazı,
Haramdan, talandan utanmaz yüzü,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Haram kazanç için el-etek öper,
İnancı sahtedir, servete tapar,
Ahlakın, edebin özünden kopar,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Yemin billah ile satar malını,
Kinden, iftiradan çekmez dilini,
Dindar görünerek bulur yolunu,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Çıkar tuzağıdır eylemi, sözü,
Haram tezgahlarda dokunur bezi,
Karun olsa bile, hep açtır gözü,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Zehiri bal diye satabilendir,
Dostunu tuzağa atabilendir,
Mazlumun malını yutabilendir,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Dinbaz dilbaz olur, din, iman satar,
Din baronu olur herkese çatar,
Milleti kandırır, malını yutar,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Dinbaz halkı Allah ile kandırır,
Dümenini din satarak döndürür,
İncir diker, ocağını söndürür,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
İnancını, imanını çürütür,
Vicdanını, insafını kurutur,
Edebini bir mum gibi eritir,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Siyaset yolunda etkin biridir,
Ticaret çarkının baş aktörüdür,
Temel sermayesi din faktörüdür,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Birlik der; ikilik mayası çalar,
Irkçı, dinci sosla milleti böler,
Ulus birliğini defterden siler,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.
Xxx
Halil Çivi söyler, ibret alana,
Canım kurban gerçek dindar olana,
Tanı dinbazları, kanma yalana,
Sakın dinbazlara aldanma gönül.

 

Prof. Dr. Halil Çivi
22 Eylül 2021, Seferihisar / İZMİR

Halil Çivi Şiiri : NARDAN NURA..

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
16 Eylül 2021
Doğanbey / Seferihisar / İZMİR

NARDAN(1) NURA(2)…

İnsanları eşit bilen,
Narı nura çevirendir.
Hatasından ibret alan,
Narı nura çevirendir.
Xxx
Birdir insanın mayası,
Birdir hamuru boyası,
İnsanın bilgesi hası,
Narı nura çevirendir.
Xxx
Damladan deryaya gelen,
Deryadan damlayı bulan,
Irkı, dini eşit bilen,
Narı nura çevirendir.
Xxx
İnsanları ayırmayan,
Yandaşını kayırmayan,
Yanlış emir buyurmayan,
Narı nura çevirendir.
Xxx
Hatır soran, gönül alan,
Her canla duygudaş olan,
Garibin halinden bilen,
Narı nura çevirendir.
Xxx
Doğada her canı seven,
Düşmanlığı özden kovan,
Zulmü yeren, hayrı öven,
Narı nura çevirendir.
Xxx
Adalet sazını çalan,
Ahlak çemberinde kalan,
Yalnız helal lokma alan,
Narı nura çevirendir.
Xxx
İkiliği bir edenler,
Barış, huzur var edenler,
Özgürlüğü gür edenler,
Narı nura çevirendir.
Xxx
Haksızlara hesap soran,
Haklının yanında duran,
Sevgi saçan, huzur veren,
Narı nura çevirendir.
Xxx
Mert yaşayan, hak yemeyen,
Yalana doğru demeyen,
Zalime boyun eğmeyen,
Narı nura çevirendir.
Xxx
Adaleti temel alan,
Hukuk rotasında kalan,
Helali, haramı bilen,
Narı nura çevirendir.
Xxx
Sevgi ekip huzur biçen,
Helal yiyip, helal içen,
Haramdan, zinadan geçen,
Narı nura çevirendir.
Xxx
Edeb(3) çemberinde kalan,
Komşuluk hakkını bilen,
Ulusuna sadık olan,
Narı nura çevirendir.
Xxx
Halil Çivi halden bilen,
Haksızlığı kökten silen,
Mazlumlara çeper olan,
Narı nura çevirendir.
———–
(1)- Nar, yakıcı, yok edici ateş.
(2)- Nur, aydınlatan yol gösteren ışık.
(3)- Edep; eline, diline, beline sahip olmak.