Etiket arşivi: Prof. Dr. Ahmet SALTIK

BULAŞICI VE SALGIN HASTALIKLAR DURUMUNDA UYGULANACAK MEVZUAT HÜKÜMLERİ

BULAŞICI VE SALGIN HASTALIKLAR DURUMUNDA UYGULANACAK
MEVZUAT HÜKÜMLERİ

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi

1-Anayasa 119. maddesinde yurdumuzun tümünde veya belli bölgesinde olağanüstü hal ilan edilmesini gerektiren nedenler arasında “tehlikeli salgın hastalıkların” ortaya çıkması durumu da sayılmıştır.
Bulaşıcı ve salgın hastalık tanımları, Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları Yönetmeliği’nde açıklanmıştır.

2-Bulaşıcı ve salgın hastalıklar konusunda yapılacak işler, kamunun vermesi gereken sağlık hizmetleri konusunda temel mevzuat olan 24.04.1930 gün ve 1593 sayılı “UMUMİ HIFZISSIHHA KANUNU” ile düzenlenmiştir.
Bu yasanın 3. maddesi uyarınca bulaşıcı ve salgın hastalıkların önlenmesi/giderilmesi hizmetlerinin (bütçe olanakları ölçüsünde) Sağlık Bakanlığınca doğrudan yerine getirileceği belirtilmiştir.

3-Tehlikeli/ salgın hastalık çıktığında il / ilçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulu‘nun toplanması, halkın bilgilendirmesi ve hastalığın giderilmesi için gerekli önlemleri alması gerekmektedir. (1593/23-28. md.)
Tehlikeli salgın hastalıklarla mücadele işleri Yasada, hudut / sahillerde ve yurt içinde olmak üzere iki bölümde düzenlenmiştir.

4-Tehlikeli salgın hastalık çıktığında / kuşkulanıldığında merkezi yönetim tarafından aşağıdaki önlemler alınacaktır:
4.01-
– Hasta olanların sağlık kurumlarında / konutlarında karantina altına alınması,
– Hastalara serum / aşı verilmesi,
– Hastalık yayan haşarat ve hayvanatın itlafı,
– Hastaların binalarının / eşyalarının dezenfekte edilmesi,
– Yurt içinde seyahat edenlerin muayenesi ve eşyalarının temizlenmesi,
– Hastalığa / yayılmasına neden olan gıda maddelerinin tüketiminin önlenmesi,
– Hastalık oluşmuş yerlerin gerektiğinde geçici olarak boşaltılması, (1593/72 md.)
4.02-Zorunlu olarak kurum / konutlarda karantina altına alınmış kişilerden muhtaç olanların kendilerine ve ailelerine yiyecek giderleri Hükümetçe karşılanacaktır. (1593/83 md.)
4.03-Tehlikeli salgın hastalık çıkan binalarda ve bitişik binalarda sağlık yönünden belirlenmiş sakıncalı durumlar giderilecektir.
Ayrıntılar konuya ilişkin yönetmelikte düzenlenmiştir. (1593/ 84, 86 md.)
4.04- Tren / otobüs vb. toplu taşıma araçlarında salgın hastalıkların yayılmaması için işletme yönetimlerince gerekli önlemler alınacaktır.
Kişilere ait genel hizmetlerde kullanılan taşıtların (taksi / dolmuş) sahipleri de aynı önlemleri alacaktır. (1593/146 md.)

5- 21.03.2020 tarihinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından “65 Yaş ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara Sokağa Çıkma Yasağı Genelgesi” yayımlanmıştır. Genelgede 65 yaş ve üzeri olanlar ile bağışıklık sistemi zayıf / kronik hastalıkları olan vatandaşlarımızın ikametlerinden dışarı çıkmaları yasaklanmıştır.

Yasaklama kararının “tehlikeli salgın hastalıkların” ortaya çıkması nedeniyle ivedi olarak alınmak zorunda kalındığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca kararın yasal bir zemine oturtulabilmesi için il valilerinden; il umumi hıfzıssıhha kurulunu toplantıya çağırmaları, 5442 sayılı İller İdaresi Kanunu’nun 11/C ve 1593 sayılı UHK 27 ve 72. maddelerine göre gerekli kararların alınması istenmiştir.

6- İllerdeki il Umumi Hıfzıssıhha Kurullarının olağanüstü toplantılar yaptıkları, “65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı olanların” sokağa çıkmalarını yasaklayan ve konuya ilişkin öbür düzenlemeleri içeren kararlar almaya başladıkları görülmektedir.

Alınan kimi Kurul kararlarının incelenmesinden ve basına yansıyan kimi haberlerden sokağa çıkma yasağını ihlal eden vatandaşlara uygulanması gereken yaptırımların yasal dayanağı (5442 sayılı İller İdaresi Kanunu / 5237 sayılı TCK / ve 1593 sayılı UHK) ve dolaysıyla idari para cezalarının miktarlarında (392-3.150 TL) arasında değişen farklılıklar olduğu saptanmıştır.

7- İçişleri Bakanlığı genelgesinde de belirtildiği üzere sokağa çıkma yasağına ilişkin kararın, İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunca, 1593 sayılı UHK’nun 27 ve 72’nci maddeleri uyarınca, “hasta olduğundan kuşku duyulanların konutlarında gözlem altında bulundurulması” gerekçesiyle alınmış olması gerekmektedir.

Çünkü olay “ tehlikeli salgın hastalıkların” ortaya çıkması nedeniyle genel sağlığı / toplum sağlığını ilgilendirmektedir.

Dolaysıyla kamu düzeni / güvenliği veya bulaşıcı hastalık çıkan konutların karantinaya alınması ile (TCK m. 195) doğrudan bir ilgisinin olmadığı düşünülmektedir.
Bu yüzden 1593 sayılı yasanın 72. maddesi uyarınca konmuş sokağa çıkma yasağının ihlali halinde, aynı Kanun’un 282. maddesi uyarınca mülki idare amirlerince 250-1000 TL arasında idari para cezası verilmesi gerekmektedir. (AS: rakamlar ın güncellenmesi gerekiyor.. 2 kişiye 3150’şer TL idari parea cezası verildi..)
İdari para cezası uygulamasında iller arasında belirmeye başlanmış olan önemli farklılıkların hızla giderilmesi ve gerekli eşgüdümün sağlanmasında yarar vardır.
==================================

Dostlar,

Bulaşıcı hastalıklarla savaş mevzuatı, Sn. Esen’in yukarıda özetlediğinden ibaret değil. Başlıca birkaç kaynağı özetlemişler Sn. Esen.. Kendilerine teşekkür ederiz çok kıdemli bir kamu yöneticisi, eski belediye başkanı, kaymakam, vali yardımcısı ve Mülkiye Başmüfettişi olarak.

Örn. bir de ULUSLARARASI SAĞLIK TÜZÜĞÜ (International Health Regulation) var Veba, Kolera, Sarı Humma gibi bulaşıcı hastalıkların uluslararası bildirimini (DSÖ’ne..) zorunlu kılan metin gibi.. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Anayasası, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, ILO Sözleşmeleri gibi…

Şimdilik, Anayasa md. 119’da sözü edilen durum söz konusu değildir. Yürürlükteki mevzuatla korona salgını ile başedilmesi olanaklıdır.

Sevgi ve saygı ile. 24 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

KORONA VİRÜS SALGINI İLE NASIL BAŞETMELİ??

Değerli site okurlarımız,

KORONA VİRÜS SALGINI İLE
NASIL BAŞETMELİ??

Bu gün, 23 Mart 2020 Pazartesi günü, akşam saat 21:00 – 23:00 arası Halk TV‘nin konuğu olacağız.. Duyuru posteri aşağıda..

Eski Ekonomi Bakan Sn. Ufuk Söylemez yönetiminde 2 hekim ve 1 ekonomist, ülkemizin ve dünyanın ciddi sorunu KORONAVİRÜS SALGINI ile nasıl başedebileceğimizi konuşacağız..

Prof. Dr. Alpay AZAP, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden çalışma arkadaşımız.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyolji uzmanı.
Ayrıca KLİMİK Uzmanlık Derneği Başkanı ve Sağlık Bakanlığı’nının Korona Bilim Kurulunda Tıp Fakültemizin 2 temsilcisinden biri.

Bizi bu siteden… tanıyorsunuz. HALK SAĞLIĞI TIP UZMANLIK ALANI, salgınlarla savaşımda orkestranın başı.. Epidemiyoloji yandal uzmanlığı varsa daha da doyurucu.
Tıbbi orkestranın vazgeçilmez 2. elemanı Enfeksiyon Hastalığı uzmanları..
(Epidemiyoloji yan dal uzmanlığı yalnızca bu 2 ana tıp dalı için olanaklı ve eğitimini
Halk Sağlığı Anabilim Dalı veriyor) )

Salgının nedenine, etkenine, klinik tablosuna göre öbür tıp dalları da vazgeçilmez bu takım çalışmasında.

HALK TV’ye teşekkür ederiz bu fırsat için. Kendilerinin hazırladığı kısa tanıtım videosunun erişkesi (linki) aşağıda.. Tıklanmasını dileriz..

Halk_TV_program_tanitimi_23.3.2020

Korona salgınında göğüs hastalıkları, yoğun bakım, anestezi ve reanimasyon, iç hastalıkları ön saflarda sorumluluk üstlenmiş durumdalar.
Temel Tıp Bilimleri alanlarındaki görünmez kahraman meslektaşlarımızı da unutmayalım :
Özellikle Temel Mikrobiyoloji – Viroloji ve vazgeçilmez Laboratuvar desteği..
Tıbbi Genetikçi, Farmakolog arkadaşlarımız ve 1. Basamağın omurgası Aile Hekimlerimiz, Psikyatristlerimiz..

Ayrıca hemşirlerimiz, cankurtaran çalışanlarımız, sağlık teknisyenlerimiz..
Acil servislerde hasta gören her daldan meslektaşlarımız..

Türkiye’mizin 1 milyona yakın sağlık çalışanı var.
Kabaca her 80 kişiden 1’i sağlık çalışanı. Gelişmiş ülke standartlarının epey gerisindeyiz ama gelişmemiş bir ülke de değiliz.

160 bin hekim, 160 bin hemşiremiz var. 30 bini aşkın diş hekimi ve yine 30+ bin eczacımız var.
240 bini aşkın hasta yatağımız, on bin nüfusa 28 yatak düzeyinde.

  • Gerekirse İngiltere gibi biz de 65+ yaş hekim ve öbür sağlık çalışanlarımızı seferberlik bilinci ile göreve çağırırız.Sayısı 1530’u geçen hastanemiz ve toplam yatak sayısının 1/10’u düzeyinde yoğun bakım yataklarımız var. (650 hastane özel sektörün).
  • Salgını iyi yöneterek zamana yayabilirsek, bu eldeki kapasite ile başedebiliriz.
  • Dikkatli olmaz ve patlayıcı bir epidemi (salgın) yaşarsak sağlık altyapımız yetersiz kalabilir.

Bu potansiyeli en optimal düzeyde yönetmek de siyaset kurumunu işi.
Bu çok büyük, ağır ve tarihsel bir sorumluluk. Temel koşulları bellli :

1. Zerrece tartışmasız ve ödünsüz biçimde BİLİMSEl AKILCILIK!

2. Demokratik, katılımcı, saydam, halktan bilgi saklamayan politikalar.

3. Kesinlike liyakata dayalı istihdam ve kamucu sağlık hizmetleri.

4. Uluslararası işbirliğine açık, dayanışmacı salgın yönetimi

5. Salgın nedeniyle zedelenebilir toplum kesimlerine; yoksullara, işsizlere, yaşlılara, engellilere, ülkemizdeki sığınmacılara, küçük esnafa – işletmelere… çok yönlü destek politikaları;
SOSYAL DEVLET!

6. Kısa – orta – uzun erimde tartışılmaz öncelikle HALK SAĞLIĞINI KORUMAK, ardından ülkemizin çok yönlü çıkarlarını korumak, potansiyel sorunlarla başetmek siyasal iktidarın işi;
ulusumuzun Meclisi TBMM ile.. Bu amaçla bir ULUSAL KORONA KRİZ YÖNETİM MERKEZİ kurulmalı, toplumun katılımını da mutlaka sağlayarak Ulusu BÜTÜNLEŞTİRİCİ yaklaşımlarla kriz yönetimi aşamasına geçilmelidir.

OHAL yönetimine asla gerek yoktur. Yürürlükteki mevzuat, yönetime yeterli yetkileri fazlasıyla vermektedir. (Hekim, Kamu Yöneticisi ve Sağlık Hukuku uzmanı olarak bu net bilgiye sahibiz..)

Bunları da Mülkiye’li şapkamızla söylemiş olalım..

Orkestra tüm Türkiye‘dir ve yaşamda tek yol gösterici olan AKIL VE BİLİM YOLUNDAN AYRILMAZSAK, biraz sabırla bu ulusal sorunun da üstesinden geleceğiz.

Panik ve karamsarlık doğru değildir..

  • Salgın ile savaşım (mücadele) asla günlük siyasete alet edilmemeli; kesinkes bir ulusal dava olarak sonuna dek siyaset üstü tutulmalıdır.

Haydi Türkiye, hepimize kolay gelsin!

Sevgi, saygı ve UMUT ile. 23 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

 

Duran AYDOĞMUŞ’tan İleti

Sn. Duran AYDOĞMUŞ’tan..

Değerli Dostlar, !!!

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Prof. Dr. Ahmet Saltık hocamız Tıp Doktoru ve aynı zamanda Siyaset Bilimcidir. (Halen Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğretim üyesi. Geçmiş yıllarda kendileriyle randevumuz vardı ve beni ve arkadaşımı da içeri anfiye alarak öğrencilerine bizi tanıtıp dersini dinlememizi sağlamıştı.)
 

Benimle de paylaştıkları yazılar son derece bilinçlendirici aydınlatıcı olduğu için hepsini okuyorum. Web sitesinde hem kendi yazılarını, hem de faydalı (AS: yararlı) gördüğü diğer (AS: öbür) yazarların yazılarını paylaşıyorlar.

Bir önemli özelliği daha var Saltık Hocanın, O da Türkçe tutkusudur. Web sitesinde yayımladığı başka yazarların yazılarındaki yabancı sözcüklerin Türkçe karşılıklarını yazıyor parantez (AS: ayraç) içinde (AS: … biçiminde). Aşağıdaki yazı Barış Doster‘in, ancak, Saltık Hocanın ek yazısı da var altta. Tıklayıp okuyun lütfen.
 
Yazıda önemli maddeler var. Örneğin, Komünist Küba ve Çin devletlerinin Kapitalist bazı (AS: kimi) Avrupa devletlerine korona için tonlarca tıbbi malzeme yardımı gönderdiği de yer almış (TV haberlerinde de vardı).
 
Ben, konulara ilişkin şunları da belirtmek isterim:
Üç Avrupa ülkesinde (İsveç, Almanya, Finlandiya) bulundum. Şu gerçeği gördüm anladım
Görünüşte üçü de bize göre kapitalist ülkeler. Ancak, kendi halklarına her konuda sosyaldirler. Eğitimleri parasız, sağlık sigortası tam (özel sektör çalışanı da olsa fark etmiyor, herkesin sigortası ödüyor her şeyi).
Hastaneye gittiklerinde hastaların bizdeki gibi ödemeleri yok.
Her mahallede her tür okul var, taşımalı eğitim yok. Kilise pek yok (eskiden yapılmış tarihsel kiliseler var, Hıristiyan aleminde son iki yüz yıldır kilise yapılmadığı biliniyor). İki oğlum İsveç’te okudu, beş kuruş giderimiz olmadı, üstelik bütün okullar öğle yemeği veriyor (Müslüman öğrencilere ve vejetaryen öğrencilere özel yemek çıkıyordu okulda).
Almanya’da üniversiteyi (yüksek lisans) bitirdiler, sağlık sigortalarından başka giderimiz olmadı. Yani, kapitalist ülkeler ama bizden çok farklıdırlar.
Türkiye artık tam kapitalizmi uyguluyor (Eğitim ve sağlık patronlara teslim! Sayısız özel okullar-kurslar (taşımalı eğitim) ve özel hastaneler var bizde! Böyle bir sistem nereye dek?!
 
Saygı ve kaygılarımla. 22.03.2020
========================================
Dostlar,
Saygıdeğer arkadaşımız Duran Aydoğmuş, görüldüğü gibi çok değerbilir bir site okurumuz.

Arada böylesine bizi şımartan, gerçekte sorumluluğumuzu daha da artıran iletiler paylaşır.

Teşekkür doluyuz kendilerine.

  • Türkiye’de korona virüs epidemisi (salgını) ne yazık ki iyi yönetilemedi..

Pek çok hata yapıldı, gecikildi.. ne var ki AKP iktidarı yapıp ettiklerini her zamanki gibi cilalamakta..

Örn. 21500 dolayında insana Umre ziyareti için izin verilmeyecekti..
Haydi verildi, dönüşlerinde yarısından azı değil, tümü 14 günlük karantinaya alınacaktı..
O Umrecilerden biri, polise tükürerek
  • “..bize bulaştı ise size de bulaşsın!!”.
diyecek ölçüde insanlıktan – dinden çıkmıştı.. Başka zaman kafa – göz kıran polis, inanılmaz sabırlı oldu!?
Bir başka yobaz kümesi (gurubu) camilerin kapısını tekmeledi toplu namaz kılmak için..
Polis orada da inanılmaz hoşgörülü idi!? Yobaz, gene yazgıcı (kaderci) idi,
  • “Allah’ın evine virüs bulaşmaz..”
safsatasını haykırıyordu. Bunlar özellikle son 18 yılda beslenip büyütülen AKP tabanı kökten dinciler.. AKP ve Polis çoook yumuşak bu haddini bilmez eylemcilere??
AKP = Erdoğan, demeçlerinin içine ne yapıp edip gene dini soktu ve korona salgını ile dua ile başedeceğimizi de ekleyiverdi.
Kullanılacak tanı ve tarama testlerine en az 2,5 ay önce karar verilecek, yaygın uygulamaya başlanacaktı. Hala 81 ilin ancak 1/4’ünde bu olanak var (yaklaşık olarak).. Çok az test yaptığımızdan, gerçek durumu bilmiyoruz.. Bu yazının yazıldığı 22 Mart 2020 Cumartesi günü saat 22:30 dolayında Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın açıklamasına göre toplam 20345 test yapılmış (test sayısı mı kişi sayısı mı, belirsiz!) ve 1236 olguda pozitif çıkmıştır. Kişi sayısı temel alınırsa, %6,1 düzeyinde yüksek bir oran söz konusudur. Çok sayıda olguya tanı kon(a)madığı rahatlıkla söylenebişir. Dolayısıyla bulaş zincirini kırmak zaman alacaktır.
Yoğun bakım birimleri – donanımı – çalışanı başta olmak üzere maske – yüz siperi – tulum, dezenfektan vb. lojistik sorunu çözülmüş olacaktı.. Oysa ülkmizde sağlık hizmetleri çok büyük ölçüde özelleştirildi. 1530 hastanenin 650’si özel sektörde. Dolayısıyla merkezi yönetimin ulusal ölçekte bir planlama yapma olanağı yok!
Örn. korona hastaları ARDS tablosuna girdiklerinde (akut solunum güçlüğü) ve mekanik ventilasyon desteği gerektiğinde donanımımız ne durumdadır? Kamusal yatırımlar daraltılmakta, alan özel sektöre / yerli – yabancı sermayeye bırakılmaktadır. Sermaye de kendi iç tutarlığı ile ülkenin gereksinimlerine göre değil, ençok kazanç (maksimum kâr!) ilkesine göre davranmaktadır!
  • Türk sağlık sektörü çok parçalı ve birçok bakımdan yetersizdir bu salgın ile başetmek için.
Öğrenci yurtlarını binlerce genci sokağa atarcasına boşaltmak yerine, sahra hastaneleri – karantina yerleri yapılıp hazır edilecekti.. TOKİ ne güne duruyor??
Yaygın halk eğitimine daha erken başlanacaktı.. Eğitimsiz – dinci yetiştirilen kitleler, hastalığa kadercilikle meydan okuyarak ülkemizi daha büyük bir faciaya sürüklüyorlar..
Belli koşulları sağlayan bütün hastaneler pandemi hastanesi ilan edilmeyecek; bu amaçla belli hastaneler ayrılacak ya da Çin gibi 10 (on!) günde yenileri inşa edilecekti (nerdeee o teknoloji bizde??)
AKP = Erdoğan, ilk olgudan sonra 7 gün ortadan yitti. Devlet susar mı? Üstelik TEK ADAM REJİMİ ile ülkemizin uçacağı masalları anlatılmıştı bu halka.. Yönetim zaaf içindedir. Bakanlar sekreter durumundadır, yeterince yetkili değillerdir. Bürokrasi de TEK ADAMIN ayar vermesine mahkum, dolayısıyla hantaldır..
Sosyo – ekonomik önlemler yetesiz, adaletsiz, ve sermaye yanlısıdır.
AKP = Erdoğan rejimi daha önce de önemli hiçbir krizi başarıyla yönetememiştir. Örn. 2008 krizinin teğet geçtiğini söylemişti zamanın Başbakanı Erdoğan ama Türkiye izleyen yıl %6 dolayında muazzam bir küçülme yaşamıştı!
Türkiye, Suriye bataklığına İhvancı anlayışla sürüklenmiş, kilitlenmiştir..

Hazinenin patronu damat bakan  2019’da 2,5 milyon istihdam yaratılacağını buyurmuştu ama TÜİK geçen yıl 932 bin yeni işsiz oluştuğunu açıkladı! Maaşallaaah, ne öngörü değil mi??

Örnekler çoğaltılabilir… Son 7 yıldır ulusal gelir sürekli düşüyor, YOKULLAŞTIRILIYORUZ.

  • Son 20 yılda ülkemizden 3 trilyon Dolar servet çıktı, giren ise 1 trilyon dolar;
  • Sonuç, AKP iktidarının misyonu, ulusal serveti rant olarak dışarı akıtmak..
    (Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Cumhuriyet, 19.03.2020)
Böylesi bir siyasal irade ve kadrodan Ulus adına ne beklenebilir ki??
Hızlı ve akılcı (rasyonel) karar alma ve uygulama becerisine dayalı bir KRİZ YÖNETİMİ ortada yoktur… Oysa asıl gereksinim duyduğumuz böylesi bir yapı ve işleyiştir..

Yönetim zaafı ve ulusalcı olmama; yumuşak karın budur!

Sonsöz     : 
Türkiye, koronavirüs salgınını AKP ile değil, belki de AKP’ye karşın aşacaktır, aşmak zorundadır. Tek yol BİLİMSEL AKILCILIKTIR..

Sevgi, saygı, KAYGI ama UMUT ile. 22 Mart 2020

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Hekim, Halk Sağlığı Uzmanı / Ankara Üniv. Tıp Fak.
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanu / Siyaset Bilimi – Kamu Yöneticisi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Koronavirüs salgını neleri gösterdi?

Koronavirüs salgını neleri gösterdi?

Barış DOSTER
Cumhuriyet
, 21.03.2020

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
Dünya koronavirüs salgınına karşı zorlu bir mücadele yürütürken, insanlık da çetin bir sınavdan geçiyor. Aklın ve bilimin önemi daha çok anlaşılıyor. Kapitalizmin, sağlık ve eğitim başta olmak üzere, kamusal olması gereken tüm hizmetleri, piyasa öznesi yapmasının vahim sonuçları, daha çok sorgulanıyor. Hastane ve okulları işletme; sağlık ve eğitim emekçilerini pazarlama elemanı; hasta ve öğrencileri müşteri olarak gören kapitalist zihniyet, daha çok eleştiriliyor.
Sosyalist Küba’nın sağlıktaki başarısı, tıbbi destek konusundaki insancıl tavrı daha fazla dikkat çekiyor. ABD, İtalya, Fransa gibi ülkelerin; hatta İsveç gibi refah toplumuna, sosyal devlete örnek gösterilen bir ülkenin sağlık hizmetlerindeki yetersizlikleri, egemen söylem ve ezberlerin daha çok sorgulanmasını sağlıyor. IMF, Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler’in, salgınla mücadelede bile, öncelikle Batılı, merkez, emperyalist ülkelerin çıkarını kolladıkları; mazlum milletlerin, ABD’ye kafa tutan ülkelerin, salgınla mücadele konusundaki haklı taleplerine (AS: istemlerine) kulak tıkadıkları görülüyor.
Cumhuriyet; kamucu sağlık, toplumcu hekimlik, koruyucu tıp
Türkiye’nin de önlem alırken, çıkarması gereken dersler var bu süreçten. Sıralayalım…
Kimilerinin dudak büktüğü, Atatürk’ün partisinde siyaset yapan bazılarının bile burun kıvırdığı, sol liberallerin (ne demekse o) uzak durduğu halkçılık ve devletçilik ilkelerinin, Cumhuriyetin kamuculuk ve planlama anlayışının önemi bir kez daha görüldü.
Piyasa ekonomisinin, giderek piyasa toplumuna dönüştüğü; kapitalizmin kâr hırsının, hiçbir kural, hiçbir insani, vicdani, ahlaki değer tanımadığı; özelleştirmenin bazılarının öne sürdüğü gibi her derde deva olmadığı, küreselleşmenin sınırları kaldırıp, dünyayı küçük bir köy yapıp, sorunları çözmediği görüldü.
  • Kapitalizmde kârların özelleştirildiği, zararların kamulaştırıldığı bir kez daha görüldü.
İnsanı müşteri olarak gören, önce hasta edip, sonra tedavi eden anlayışın değil;
İnsanı insan olduğu için önemseyen, yurttaş olarak gören, koruyucu tıbbı, önleyici tıbbı esas alan kamucu sağlık politikasının benimsenmesi gerektiği görüldü.
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyerek bilimin önemini vurgulayan, 
Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir diyen,
akıl ve bilim üzerine kurduğu Cumhuriyetin halkçı, kamucu, toplumcu yönüne dikkat çeken Atatürk’ün dehası bir kez daha görüldü.
Her alanda ehliyet ve liyakatin ne denli önemli olduğu, Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği gibi meslek örgütlerinin uyarılarının ne denli yerinde olduğu görüldü.
Sözün özü;
  • Sağlıkta özelleştirmeyi değil,
  • Tıbbiyeli Hikmet geleneğini savunan Tıbbiyelilere;
  • NATO’ya ve uzantısı FETÖ’ye selam çakanlara değil,
  • Mustafa Kemal’in askeri olmanın gururunu yaşayan Harbiyelilere;
  • bakanın, genel müdürün gözüne girmek için yarışanlara değil,
  • her koşulda Cumhuriyet, devlet ve millet için çalışan Mülkiyelilere ihtiyacımız olduğu görüldü.
    ==============================

Dostlar,

Çok değerli meslektaşımız (siyaset bilimci!) Doç. Dr. Barış DOSTER’in bu yazısı gerçekten son derece önemli..

Çok temel belirlemeler netlikle yapılmış, yinelemeyelim..
Ancak son paragrafta bizi de ilgilendiren ve gururlandıran, omuzlarımıza çok ağır yükler yükleyen bir durum var..

Biz hem Tıbbiyeli (İstanbul Tıp 1977) hem de Mülkiyeliyiz (Ankara Mülkiye, 2016)..
Sanırız Türkiye’de tekiz!?
Büyük onur ve ağır sorumluluk..
Hepsini Cumuriyetimize borçluyuz..
Bu sitede ve yaşamımızda ülkemize – insanlığa borcumuzu ödemeye çabalıyoruz..

Türkiye’miz ve insanlık korona virüs salgınını da yenecek kuşkusuz..
Ancak epey ağır bedeller ödeyerek..
Ve hiçbir şey artık eskisi gibi olamayacak..
Örn. dizginsiz vahşi kapitalizm ve emperyalizmin dişleri sökülmüş olacak..

Sağlık hizmetlerini doğuştan hak eden saygın ve onurlu özneler olan insanları müşterileştiren ve sefilce soyan sağlık sistemleri tasfiye edilecek..

Devletin en temel görevi SAĞLIK hizmeti.. Görüldüğü ve yaşandığı gibi SAĞLIK HER ŞEYİN BAŞI!

Sağlıklı toplum da devletin baş ödevi..

Bunu da başaracağız tüm insanlık el ele..

Dayan Türkiye, dayan insanlık..

Sevgi ve saygı ile. 21 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

KORONA VİRUS SALGINI GÜNCELLEME -3

KORONA VİRUS SALGINI GÜNCELLEME -3


Değerli site okurlarımız,

İlk 2 güncellemeyi http://ahmetsaltik.net/2020/03/18/korona-virus-nelere-sal-nelere-mercek/, adresindeki yazımızın altında 2 yorum olarak paylaşmıştık..

Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasına göre 19 Mart 2020 günü 1981 kişiye korona virüs testi yapıldı ve % 8,48 oranında olgu / hasta bulundu. Bu sonuçları tarama değil doğrulama testi sonucu varsayar isek.. Salgının aşamasına, test uygulanan kişilerin epidemiyolojik özelliklerine göre değişebilmekle birlikte, çok önemli bir orandır ve riskin büyüklüğünü vurgular. Öte yandan, yaygın test yapmakla çok sayıda erken – bulgusuz (a-semptomatik) olgu yakalanabileceğini de kanıtlar. Gereksinimimiz de buydu zaten baştan beri..

Demek ki temel belirleyici TEST yapmak!..

DSÖ de 3 T formülü öneriyor..

1. Test yap erken tanı koy
2. Olguları ayır
3. Sağaltım (tedavi) ver..

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)  COVID-19 hastalarının belirlenip karantinaya alınabilmesi için ülkelere daha çok koronavirüs testi yapmaları çağrısında bulundu. DSÖ Genel Direktörü Dr. T. A. Ghebreyesus, testlerin yapılmasının salgın ile savaşımın temeli olduğunu ve her ülkede önemsenmesi gerektiğini belirtti. DSÖ, hastaların tedavi edilmemeleri durumunda veya iyileşip iyileşmedikleri izlenmediğinde, salgının düşük düzeyde sürebileceği ve insanların sosyal kısıtlamaları kaldırıldığında da salgının daha kötü bir noktaya ulaşabileceğine dikkat çekti. (https://www.dw.com/tr..)

Hala, salgın 3. ayını bitirmek üzere iken, 81 ili olan ülkemizde 16-18 ilde, daha yeni test yapılabilecek.. Kalan iller?? Türkiye bunca aciz mi? 2,5 – 3 aydır ne yaptık?

Cerrahi maskede bile sıkıntı var!?

Aziz milletimizin kimi muhterem bireyleri, hastanelere hasta gibi başvurarak bu maskeleri topluca yürütümeyi “dinen caiz” görebilmekte.. Hatta fahiş fiyatlarla pazarlamayı da!
***

Bütün umut; Türkiye ve dünyada salgının çizeceği olgu sayısı / ya da insidens hızı eğrisinin yükselme eğiliminin çok yüksek olmaması.. Örneğin 45 dereceyi bulmaması! Klasik çan eğrisi oluşursa işimiz çooook zor.. Sağlık kurumlarımız aşırı yüklenme nedeniyle iflas edebilir..

“Tatlı bir eğim” (slope, tg æ < 45) ile yükselmesi, hızla yükselmenin (explosion) yerine plato’nun uzaması ve çıktığı gibi inişe geçmesi “arzulanan” epidemiyolojik beklentidir. Ancak bu kez de uzayan salgın nedeniyle sosyo – ekonomik yük kaldırılamaz boyutlara ulaşabilir..

Öte yandan, eğrinin tek tepeli (unimodal) olması da kural değil.. Örneğin Çin için.. Yerli olguları kalmadı, büyük başarı ancak yabancı (imported) hastaları var hala.. Önlemler gevşetilirse, salgın eğrisi, altında kapattığı alan kuramsal olarak gene “1 birim” kalmakla birlikte (!), kafasını kaldırabilir ve 2 tepeli (bimodal), hatta çok tepeli (multimodal) desen (patern) de çizebilir!..

Çok tepeli salgın eğrisi deseni için bir başka neden de, bu salgın sürerken Corona Virus 19‘un mutasyona uğraması ve önceden hastalığı geçirenlerin de bir kez daha yakalanması riskinin gerçekleşmesidir.. Bir başka deyimle, enfeksiyon hızla yayılsın, bağışık nüfus oranı büyüsün ve yayılım böylelikle dursun… senaryosu, bu nedenle bilimsel olmadığı gibi, İnsancıl da değildir!

  • Epidemiyolojik irdeleme zorunludur.. hem de adamakıllı.

Bunu klinisyen hekimler –en azından yeterince– bilmez ve yapamaz..

HALK SAĞLIĞI Uzmanlık Alanının ve Epidemiyolojinin işidir matematiksel modellemeler geliştirmek ve öngörüler (forecasting) üretmek… (Quantitative Decision Making Procedures..)

Ancak, HALK SAĞLIĞI Uzmanlarını TV’lerde göremiyoruz pek!_

Her salgının çan eğrisini (Galton’s bell shape) çizeceğini söyleyen enfeksiyon ve başka dallardan uzmanlar görüyoruz.. Hatta dışarıda eğitim almış bir bölümü.. Bu çok yanlış..

Türkiye’deki COVID-19 salgınının epidemiyolojik eğrisini çizebilmek son derece önemli. Salgın 3. ayını bitirirken ülkemizde bu eğriyi hala elde edemedik. Oysa bu eğri, salgının yönetiminde bize pusula gibi yol gösterici olacaktı..

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Koronavirüs salgını nedeniyle karantina altında olanlara ilişkin yaptığı açıklamada, “9 bin 800 kişiye Umre dahil karantina uygulamamız var… ” dedi. Oysa Umre ziyaretçileri 21 bin kişi idi. Bu riskli kitleye bile tarama testi bütünüyle yapılmamıştır. Tüm Türkiye’ye dağılmışlardır, bu büyük bir hatadır salgın yönetiminde ve bedeli ödenecektir.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde bir eğitim sırasında Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı meslektaşımız Dr. Güle Çınar’ın bu konuyu eleştirmesi son derece yerinde ve gereklidir. Gizlice kayıt yaparak, kırpıp – bölerek servis yapmak ve suçlu yaratmaya çabalamak tek sözcükle “ayıp” tır. Bu meslektaşımızın yanındayız Ankara Tabip Odası gibi.. Destek açıklaması yapan Ankara Tıp intörn doktorlarımız gibi.. Üniversite / Fakülte yönetiminin bu meslektaşımıza destek vermek yerine “özür açıklaması” yapmaya yönlendirmesini üzüntüyle karşılıyoruz. (Anayasa md. 38/6: “Kanuna aykırı elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.”)

Öte yandan, epey gecikse de, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yeni tip Corona Virüs (Covid-19) önlemleri kapsamında camilerin kapalı tutulmasının kararlaştırılması yerinde olmuştur.

19 Mart 2020 gecesi saat 21:00’de sağlık çalışanlarına balkonlarında ALKIŞ DESTEĞİ başlatan vefalı halkımıza şükranlarımızı sunarız..

Türkiye’de COVID-19 testi yapılma koşulları – ölçütleri aşırı dar tutulmuştur. Oysa HonKong, Singapur, Tayland, Güney Kore, Çin tersini yaptı. İsteyen herkese, sokaklarda…. test yapıldı ve taşıyıcılar erkenden tanı aldı, toplumdan ayrıldı (izolasyon, tecrit..), sağaltımları (tedavileri) yapıldı bulaş zinciini kırmak için.
****

Dün (9.03.2020) Sağlık Bakanı TBMM’de bilgi sundu, soruları yanıtladı..
Ama kapalı kalan / bırakılan birçok yer var..
Örneğin olguların ülkeye dağılımı ve özellikleri.. Yerli ya da yabancı olmaları, geçici koruma statüsü altında olan 5 milyonu aşkın insanda durum nedir örneğin??

KİŞİ – YER – ZAMAN bilgisi / üçlüsü yaşamsal derecede önemlidir Epidemiyolojik irdeleme ve öngörü için..

Kullanılan test ise YUMUŞAK KARIN..

Tarama testi (screening test) ve doğrulama testi (confirmation test) apayrı şeyler..

Sağlık Bakanı, 15 dakikaya dek indirilen sürede test sonucu verilebileceğini söyledi.. Bu iyi ama en önemli özelliği bu değil bir testin..

Geçerlik (validity) ve güvenilirlik temel özellikler..

Güvenilirlik için ise DUYARLIK / ÖZGÜLLÜK / POZİTİF KESTİRİM DEĞERİ / NEGATİF KESTİRİM DEĞERİ diye 4 özelliğe bakılmakta bir test için..

43 yıllık hekim, 40 yıllık Halk Sağlığı Uzmanı ve 33 yıllık Halk Sağlığı Öğretim Üyesi olarak biz bu bilgilere erişemiyor ve salgının yönetiminde Sağlık Bakanlığına destek olamıyoruz..

Bilimsel Kurulda salt 1 Halk Sağlığı Uzmanı profesör var.. Oysa Kurul bu uzmanlardan oluşmalı gerçekte ve gerektiğinde başka dal uzmanları çağrılmalı.

HALK SAĞLIĞI UZMANLIĞI” (Public Health Specialty) denen tıp dalının dünyadaki tanımı ve işlevi bu!

  • Salgınları, Halk Sağlığı Uzmanları yönetir..

Dolayısıyla Sağlık Bakanlığının hemen, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği – HASUDER ile yoğun profesyonel kurumsal işbirliğine girmesi zorunludur..

Türk Tabipleri Birliği ile de elbette..

20 Mart 2020 günü saat 00:15’te dünya genelinde doğrulanan olgu sayısı 244,950; ölümler 10,033 ve iyileşenler 87,408 kişidir.

Türkiye, 83 + 5 = 88 milyon nüfusu ile dünya nüfusunun %1,1’i olup; yukarıdaki verilerden bu oranda pay alabileceği kabaca varsayılırsa; 244,950 x 0,011 = 2694 COVID-19 hastası ve 110 ölüm kaydetmiş olmalıydı.. diye pragmatik bir öngörüde bulunabiliriz.. Ancak 359 toplam olgu  sayısı ve 4 de ölüm kaydımız var!? 168 olgu salt dün eklendi 1981 test sonucu ve % 8,48 pozitiflik oranı oldukça yüksektir. Demek ki test yapmayı deyim yerinde ise “cömertçe” sürdürmek gerekir. En azından şu dönemlerde çünkü olgu yakalama oranı yüksektir. Bildiğimiz ölçüde, uygulanan gerçek zamanlı PCR testi ile yalancı negatiflik çok düşük, testin duyarlığı çok yüksektir. Tipik buzdağı sorunu.. (ice berg phenomenon and illusion)

Buzdağının suyun üstünde görünen bölümü, su altındaki ana gövdenin 1/10’u gibi..

  • Herhalde dünyada açık ara fark ile en başarılı COVID-19 savaşımını Türkiye yürütüyor!?
    Dünya alem gelip bizden öğrenmeli.. mi demek düşüyor bize??!!
  • AKP ve Erdoğan’ın BİLİMSEL – SAYDAM – POLİTİK OLARAK DÜRÜST olmak zorunda; başka hiçbir ama hiçbir seçenekleri yok, yok, yok!

Yurt dışında yayınlanan (16.03.2020) bildik yazarlı bir makalede,

partili CB Erdoğan’ın 80 milyon insanın yaşamı ile kumar oynadığı ve
halka YALAN SÖYLEDİĞİ
savları dile getirilmekte!
(https://nationalinterest.org/blog/middle-east-watch/gambling-80-million-lives-why-erdoğan-lied-about-coronavirus-133672)

Bunu asla hak etmiyoruz. Halka saygılı, gerçekleri dile getiren, saydam – dürüst ve hesap verebilen politik kadrolar Türk halkının da elbette en doğal haklarındandır.

Türkiye bu salgının altında kalırsa;

  • AKP falan kalmaz, kar gibi erir, biter yok olur, tarihin çöplüğünde hak ettiği yeri bulur…Türkiye, yaralı da olsa elbette yoluna devam eder, iyileşir.

Sevgi, saygı, kaygı ama UMUT ile.
20 Mart 2020 (03:05) Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

CHP’li Haluk Koç’a ‘Bilal Erdoğan’a para transferi’ davasında beraat

(AS: Bizim kapsamlı irdelemememiz yazının altındadır..)

Suudi Arabistan kaynaklı bir hesaptan, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın hesabına, 2012’de yatırılan 99 milyon 999 bin 990 dolarlık bağışı gündeme getiren ve o dönemde CHP sözcüsü olan Ankara milletvekili Haluk Koç’un “iftira ve bankacılık sırlarını açıklama” suçlarından yargılandığı davada karar çıktı. Mahkeme, oybirliğiyle Koç’un beraatına karar verdi.

Koç’un avukatı Celal Çelik, “Mahkemenin kararı, Koç’un yolsuzluk açıklamalarının iftira değil, somut olgulara dayalı olduğunu göstermiştir.” dedi.

CHP'li Haluk Koç'a 'Bilal Erdoğan'a para transferi' davasında beraat © T24

CHP’li Haluk Koç’a ‘Bilal Erdoğan’a para transferi’ davasında beraat Alican Uludağ’ın Cumhuriyet’te yer alan haberine göre, 17-25 Aralık döneminde Bilal Erdoğan’ın hesabına yattığı iddia edilenbir para gündeme gelmişti. Dönemin CHP Sözcüsü Haluk Koç, partisinin merkez yönetim kurulu (MYK) toplantısı sonrasında, 5 Şubat 2014’te, yaptığı açıklamada;

  • “Bakın günün biri, tarih 26 Nisan 2012. Vakıflar Bankası’ndaki Necmettin Bilal Erdoğan’ın hesabına Royal Protocol adlı kaynaktan, muhtemelen Orta Doğu ya da Suudi kaynaklı bir yapı… Buradan 99 milyon 999 bin 990 dolar havale geliyor. 100 milyon değil, 10 dolar eksik.10 dolar herhalde havale kesintisi. 5 dakika içinde Bilal Erdoğan’ın hesabından TÜRGEV’in hesabına aktarılıyor para, Vakıfbank’a bu havalenin geliş tarihi 26 Nisan 2012. 100 milyon dolardan bahsediyoruz, bu para neyin karşılığıdır. Rüşvet midir?”

ifadelerini kullanmıştı.

TÜRGEV, bu konuşmalardan sonra Haluk Koç hakkında suç duyurusunda bulundu. Savcılık, CHP’li Koç hakkında, “dokunulmazlığının kaldırılması” istemiyle fezleke düzenledi. TBMM’de dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından da Haluk Koç’a dava açıldı. Davanın iddianamesinde Koç’un, “saklanması gereken bankacılık sırlarının açıklanması suretiyle 5411 sayılı yasanın 159. maddesine muhalefet” ve “iftira” suçlarından dava açıldı. Koç, yargılama sırasındaki savunmasında, “Söz konusu bilgiler basında yayımlandı. Sır olma özelliği yoktur. Kamu yararı olduğu için konuyu gündeme getirdim” dedi.

Oybirliğiyle beraat

Koç’un yargılandığı karar duruşması geçen hafta perşembe günü yapıldı. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya katılan Haluk Koç’un avukatı Celal Çelik, müvekkilinin beraatını talep etti. TÜRGEV’in avukatları ise “mağdur olduklarını” savunarak, Koç’un cezalandırılmasını istedi. Mahkeme heyeti, yargılama sonucunda Koç’un beraatına karar verdi.

CHP’li Koç’un avukatı Çelik, karara ilişkin şunları söyledi:

“Bilal Erdoğan’ın avukatları, Haluk Koç’un yolsuzluk değerlendirmesinin iftira kapsamında olduğu, gerçek olmadığını iddia etmişlerdi. Savcı da bir anlamda Haluk Koç’un iftira attığını, yolsuzluk olgularının doğru olmadığını iddia ederek, iftiradan dava açtı. Yargılama sırasında 17-25 Aralık dosyasını, dosyaya sunmuştuk. Israrla şunu ifade etmiştik: Bu olguların doğru olmadığı konusunda en ufak bir şüphe varsa ses kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırın. Mahkeme buna gerek duymadı. Haluk Koç’un açıkladığı TÜRGEV’le ilgili bilginin, doğru olgulara dayalı olduğu mahkemece kabul edildi, iftira suçunun oluşmadığı değerlendirildi. Karar, oybirliğiyle verildi.”
===========================================
Dostlar,

KORONA VİRUS NELERE ŞAL, NELERE MERCEK?

İçimiz dışımız “corona virus” oldu..
Oysa Ülkemizin yakıcı sorunları ağırlaşarak sürüyor..
Dolar 6,44 TL’ye tırmandı! Öbür dövizler de yükseliyor..
Üstelik elin ülkesinde de (ABD – AB, UK..) hastalık var, can alıyor onlarca ,yüzlerce.
Sektörler akçalı (mali) bunalımda, ortada döviz kıtlığı var büyük ölçüde dolaşımın (sirkülasyonun) yavaşlamasına bağlı.

Ancak “Küresel AĞA“, kerameti kendinden menkul senyoraj hakkını (!) / hegemonisini pervasızca kullanıyor ve FED, 198 milyar $ nakiti kağıt ve mürekkep bedeli karşılığında basıp piyasaya sürüyor.. (Bu para, 2020 Türkiye bütçesinden yaklaşık %20 daha fazla!?)
ABD’de enflasyon olmuyor, paranın değeri de düşmüyor.. FED fazileri neredeyse sıfırlıyor. Siyasal iktidardan bağımsız, para politikalarını “büyük oyunun kurallarına göre” oynuyor ABD Merkez Bankası FED.. Bizde ise “biat etmedi” diye AKP = Erdoğan tarafından TCMB Başkanı görevden alındı. Üstelik Erdoğan’ın bilim dışı takıntısı ile : Faiz enflasyon doğuruyor!? 

Ekonomist olduğunu savlayan ama gerçek diplomasını bir türlü göremediğimiz AKP = Erdoğan, İktisat 1. sınıf öğrencisinin bile öğrendiği evrensel bilimsel gerçeği ters yüz ederek gerekçe (!) yaratıyor kendine, kamuoyunu yönlendidiyor… Dolayısıyla bu kafayla yönetilen ülkemiz bir türlü belini doğrultamıyor.

Cılız – hastalıklı – çok borçlu – üretmeyen ekonomi, haliyle ulusal parasını da güçlü kılamıyor..

Sürekli olarak yoksullaş-TIRIL-ıyoruz!

Kişi başına ulusal gelir 7 yıl öncekinin altında ve 9 bin doları zor buluyor.. (Dünya ortalaması 11 bin doları aşkın) ve bu iktidar, TEK ADAM eliyle harikalar yaratıyor öyle mi??

Bir de küresel korona salgını eklenince, ekonomi, deyim yerinde ise su kaynatıyor..
Kuşkusuz bu olumsuz gelişmeler günlük yaşama yansıyacak ve yaşamı daha da katlanılmaz kılacak.. Ailece intiharlar unutulmayacak, işsizlik kavuruyor, toplumsal cinnet içindeyiz!

AKP = Erdoğan büyüsü – illüzyonu giderek bozuluyor!

Kuşku yok, hiçbir halk sonsuza dek aldatılamaz, idraki köreltilemez.
Ne var ki, bu süreçte küplerini doldurarak karunlaşaranlar, yolsuzluklarla talan ederek halk yığınlarını yoksullaştıranlar, ülkeyi açıkhava hapishanesine dönüştürenler.. birkaç kuşak çooook varsıllaşmış (zenginleşmiş) oluyorlar. Halkın yaşamı, geleceği çalınıyor haramzade soygunu ile.
****
Korona virus salgını AKP = Erdoğan için bir bakıma “ilaç” gibi geldi..

Tüm yakıcı sorunları, iktidarı bunaltan dertleri öteledik (!)..
Muhalefet yok, eleştiri yok, toplantı yok, gösteri yok, yok, yok, yok.. TBMM bile tatilde!

Bu arada AKP = RTE‘nin sesi de çıkmıyor.. Konuş(a)mıyor.. Karşısına yığma kalabalıkları alıp esip gürleyemiyor.. Ama Erdoğan konuşamdan yapamaz ki; bir yolunu mutlaka ama mutlaka bulacak, dağlarca kibirli mimiklerini – postürünü – giyimini – jestlerini – ses tonunu – edasını – hamasetini… gündemini ne yapıp edip yaratacak ve bizleri daha çok yoksun bırakmayacaktır! Akıllarına hiçbir şey gelmiyorsa, biz söyleyelim; çağırırsınız TRT’yi sarayınıza 1-2 muhabirle, “ULUSA SESLENİŞ” konuşması yaparsınız hiç yoktan, boşalırsınız..
Ama bu arada KORONA SALGINI ile ilgili hesap da vereceksiniz halka, yolu yok!

Peki ne söyleyecek Tek Adam Erdoğan? Kader – fıtrat, bizde hasta çoook az, ölüm yok, Dünya biz hayran.. öyle mi? Karantinaya alınmayıp evlerine yollanan 21 bin Umre ziyaretçisi için ne buyuracak örneğin?

Yaşam adeta durdurulurken, camilerde namaz için ayak sürümeyi, yarım ağız “camiler açık ama evde kılabilirsiniz, toplu gelmeseniz fena olmaz…” fetvalarını nasıl savunacak?

Kapatılan hastanelere yeniden duyulan gereksinime ne buyuracaktır??

31 Aralık’tan bu yana 2,5 ayda hala birkaç merkezde ancak korona testi yapılabilmesine ne buyuracaktır?

  1. Basamak sağlık hizmetlerini felç edişlerine ne buyuracaktır?

Sağlık sektörünü ezici düzeyde piyasalaştırmasına / özelleştirmesine ne buyuracaktır?

Halkın yoksullaştırılmasına, beslenmesinin bozulmasına, yaygın açlığa ne buyuracaktır?

Vahşetle kirletilen çevreye, tarım ve hayvancılığın çökertilmesine, ithalat bağımlılığına ne diyecektir?

Etil alkolde bile stokları birkaç günde tükenen ve dışalıma mahkum ülkemiz 18 yıldır kimin elinde??

Üniversite öğrencilerini apar topar yurttan atıp, yurtları karantina mekanlarına dönüştürme ayıbına ne açıklama sunacaktır?

  • Örneğin camiler bu amaçla / karantina mekanları olarak kullanılsa fena olmaz mı?

TOKİ hızla prefabrik karantina alanları yaratabilir mi? Özellikle büyük kentlerde boş arazi bulabilir mi? Akçalı (mali) gücü buna yeter mi? Ya da satılmayan yüzbinlerce konutunu karantina mekanları olarak kullanmayı aklına getirir / içine sindirir mi??

İyi kotü sosyal medya canlı; orada da AK tiroller ve yandaş – kandaş – candaş yargı mensupları 7/24 görev başındalar.. çizmeyi aşmak yok.. Üstelik salgın hastalık hukuku gündemde bu kez!
*****
Kamusal olanaklar sağlık dahil öylesine sınırlı ki, KORONA SALGINI ile başetmek hiiiiç kolay değil.. Kamu sağlık sektörü olabildiğince küçülmüş.. Ülkedeki 1530 dolayındaki hastanenin yaklaşık 650’si özel sektörün. Hastane yatakları ve yoğun bakım birimlerinin 1/4’ünden çoğu yine özel sektörde. Hemşire sayısı neredeyse hekim sayısına denk, 160 binlerde. Oysa 1 hekime karşılık 4 hemşire uluslararası standart.

Yeterli cerrahi maske yok sağlık çalışanlarına..

TTB Merkez Konseyi Başkanı sevgili meslektaşımız Prof. Dr. Sinan Adıyaman’ın web sitemizde yer verdiğimiz açıklamasında, korona testi negatif gelen hastada 2. kez test istemi yapıldığında “riskli” gibisinden saçma sapan yanıtların geldiği belirtildi. (http://ahmetsaltik.net/2020/03/17/ttb-hekimlerden-aldigimiz-duyumlar-koronavirus-hastasi-sayisinin-daha-fazla-oldugu-yonunde/)

Bilim Kurulu’nun kararları düzenli açıklanmıyor, neden?
Hem Kuran’da – Fıkıhta,şer’i kaynaklarda yeterince hüküm yok mu? Neden bilim kuruluna sarıldınız, hani yaşamın her alanının dininizin kurallarına uydurup öylr yaşayacaktınız 6. Din Şurasında Erdoğan’ın konuşmasına göre??

Neden salgını DİB yönetmiyor da Sağlık Bakanı çırpınıyor??

Demek ki ülkeye 160 bini bulan imam değil, SAĞLIK ÇALIŞANI – HEKİM gerekliymş, haa??
****
Ülkemizde yüz bini aşkın hekimin yasal meslek örgütü Türk Tabipleri Birliği‘nin bilim insanı kimlikli – alanın uzmanı akademisyen temsilcisi neden yok Bilim Kurulunda?

……….
………………….

Sorular, dertlere tercüman ve de hal-i pür melalimize ayna olarak daha da uzatılabilir..

Bu arada, sevgili meslektaşımız Prof. Haluk Koç, 9 yıl sonra, bu yüz milyon dolarlık yurt dışı havaleyi açıklama davasından aklandı. İyi de, bu para kimden ve neden geldi mahdum Bilal Erdoğan‘a? Sıra bunun açıklanmasında değil mi? TÜRGEV yurt dışı kaynaklardan gelen bu muazzam parayı ne amaçlarla kullandı? Bunları bilmek hakkımız değil mi? Türkiye demokratik bir hukuk devleti ise, TÜRGEV, Baba – Oğul Erdoğan’lar kamuoyuna yeterli açıklama yapmak zorundalar. Tersi ise ancak diktatörlükle yönetilen ülkelerde düşünülebilir korkarız!

Sevgi, saygı ve KAYGI ile. 17 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Koronavirüs (Covid-19) Hakkında bilgilendirme videoları

Değerli Site Okurlarımız,

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, sevgili arkadaşımız – meslektaşımız Prof. Dr. Alpay Azap Hocamızın, Koronavirüs (Covid-19) Hakkındaki bilgilendirme videolarına aşağıdaki bağlantılara tıklanarak ulaşılabilir.

Sevgi ve saygı ile. 12 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

SAGLIK BAKANLIĞI KORONAVİRÜS BİLGİLENDİRMESİ

Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü

Yeni Koronavirüs (COVID-19)

Koronavirusler (CoV), soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS-CoV) ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS-CoV) gibi daha ciddi hastalıklara kadar çeşitli hastalıklara neden olan büyük bir virüs ailesidir. (https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/covid19)

SAGLIK_BAKANLIGI_KORONAVIRUS_BILGILENDIRMESI

COVID-19 sunumu için pptxtıklayınız.

COVID-19 sağlık personeli sunumu için pptxtıklayınız.

1.Basamak Sağlık Kuruluşlarında Vaka Yönetimi Akış Şeması (Aile Sağlığı  Merkezi) için pdftıklayınız.

2. Ve 3. Basamak Sağlık Kuruluşlarında Vaka Yönetimi Akış Şeması için pdftıklayınız.

Covıd-19 Erişkin Hasta Yönetimi ve Tedavisi Akış Şeması için pdftıklayınız.

Sevgi ve saygı ile. 13 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Koronavirüs Enfeksiyonundan Korunmaya İlişkin TTB Bilgi Notu

Koronavirüs Enfeksiyonundan Korunmaya İlişkin TTB Bilgi Notu

Nasıl korunabiliriz?

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşma riskini azaltmak için yapılan öneriler yeni koronavirüs hastalığı için de geçerlidir.

  • Hasta insanlarla temastan kaçınılmalıdır (mümkün ise en az 1 m uzakta bulunulmalı).
  • Özellikle hasta insanlarla veya çevreleriyle doğrudan temas ettikten sonra eller sık sık yıkanmalıdır.
  • Eller yıkanmadan ağız, burun ve gözlerle temas edilmemelidir.
  • Eller, en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı sonrasında kurulanmalıdır.
  • Antiseptik veya antibakteriyel içeren sabun kullanmaya gerek yoktur, normal sabun yeterlidir.
  • Sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptiği veya kolonya kullanılmalıdır.
  • Elde görünür bir kirlenme olmadığı sürece el antiseptikleri, el yıkama kadar etkilidir. Ancak elde görünür bir kirlenme olduğunda ellerin mutlaka yıkanması gerekir.

Maske ne zaman kullanılmalı?

  • Sağlıklı kişilerin maske kullanmasına gerek yoktur.
  • Herhangi bir viral solunum yolu enfeksiyonu geçirmekte olan kişinin öksürme veya hapşırma sırasında burun ve ağzını tek kullanımlık kağıt mendil ile örtmesi, kağıt mendilin bulunmadığı durumlarda ise dirsek içini kullanması gereklidir.
  • Hasta kişilerin mümkünse kalabalık yerlere girmemesi, eğer girmek zorunda kalınıyorsa tıbbi maske kullanması önerilmektedir. Maske çıkarıldığında hemen çöpe atılmalı ve eller yıkanmalı veya antiseptikle temizlenmelidir.
  • Hasta olmayan kişilerin maske kullanmasına normalde gerek yoktur. Yalnızca yeni koronavirüs hastalığını geçirenlerle temas edenlerin (sağlık çalışanları, hasta ile aynı evde yaşayanlar) maske takması gerekmektedir. Bu durumlarda kullanılacak maskelerin cerrahi/basit/tıbbi maske olması yeterlidir.
  • N95 veya FFP2 türü maskeler sağlık çalışanları tarafından yalnızca özel koşullarda (hastanın solunum aygıtına bağlanması gerektiğinde.. vb.) kullanılmalıdır.

Eldiven giymeli mi?

  • Hayır. Eldiven, salt sağlık çalışanları tarafından hastanın bakımı ve muayenesi sırasında kullanılır. Sağlık çalışanları dışındaki kişiler eldiven kullanmamalıdır. Bunun en önemli nedeni, eldivenlerin uygun şekilde kullanılmadığı durumda hastalığın daha çok yayılmasına neden olmasıdır.
  • Eldivenlerin uygun kullanımı,  sağlık çalışanlarına verilen eğitimlerle sağlanmaktadır.
  • Sağlık çalışanları dışındaki kişilerin eldiven kullanması uygun değildir.

Eller, hastalığın bulaşmasında çok önemlidir ve bulaşı azaltmanın yolu ellerin su ve sabun ile yıkanmasıdır. Sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptiği veya kolonya kullanılmalıdır.
******

******

Dostlar,

Meslek örgütümüz TTB’nin yukarıdaki önerilerine katılıyoruz.
(Yazının sonundaki “TTB Barışı Savunduğu İçin Yargılanıyor” logosunu TTB web sitesinden biz ekledik, bu basın açıklamasında yoktu..)

Sorunu küçümsemiyoruz ancak sağduyuyu ve ölçüyü de elden kaçırmamak gerek. Lütfen aşağıdaki kutuda verilen sayısal değerlere bakalım.. 1 insanın bile önlenebilir – ötelenebilir ölümü kuşkusuz çok önemlidir. Ancak sayısal karşılaştırma da sorunun boyutunu irdelemede önemli bir ölçüttür.

  • En çok görülen / en çok engelli bırakan / en çok öldüren sağlık sorunu elbette en önemlisi olmak gerekir.

Bize bu ölçütü armağan eden Dr. Alfred Grotjhan‘a şükran doluyuz (Sosyal Patoloji, 1912).

Sağlık Bakanlığı’nın bilimselliği ve saydamlığı asla bırakmadan, serinkanlılıkla, toplumu da katarak bu savaşımı sürdürmesini diliyoruz..
Ancak “elbirliği” ile en az zararla kurtulabiliriz bu ciddi sorundan..
Sağlık Bakanlığı, bu Pandemi = Küresel salgın / kıtalararası salgın nedeniyle, süreçte ve ilerleyen zamanda Ulusumuzun herhangi bir biçimde aldatılmasına, sömürülmesine izin vermemesini diliyoruz. Olası tüm durumlar stratejik bir derinlikle irdelenmelidir. Uluslararası İlişkiler uzmanlarından, deneyimli diplomatlardan da görüş alınmalıdır.

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunu tanımak istiyoruz..
Eğer yoksa, Türk hekimlerinin yasal meslek örgütü Türk Tabipleri Birliği – TTB’nin de temsilcisinin Kurula mutlaka katılmasını diliyoruz.

Birkaç Halk Sağlığı Uzmanı‘nın yer almadığı bir Bilimsel Kurulu hayal bile edemiyoruz. Gerçekte ve temelde bu sorunu yönetecek olan tıp disiplini Halk Sağlığı bilim dalıdır. Orkestra şefliğini bu disiplin yapmalıdır. Türkiye’de Tıp uzmanlık derneklerinden biri de HASUDER kısaltmasıyla Türkiye Halk Sağlığı Uzmanları Derneğidir. Bu dernekle de mutlaka kurumsal işbirliği kurulmalıdır.

DSÖ salgını Pandemi = Kürsel salgın / kıtalararası salgın olarak ilan etti bu gün, 12 Mart 2020 günü. Dolayısıyla, DSÖ Anayasası ve Uluslararası Sağlık Tüzüğü (International Health Regulasyon) temelli yönergelere T.C. Sağlık Bakanlığının da uyum sağlamasını, küresel toplumla uyumlu davranmasını diliyoruz.

AKP’nin sabıkaları artık bıktırdı hepimizi, ciddi bir güven bunalımı yaşıyoruz.
Bu olayda olsun, akıl – bilim / bilimsel akılcılık yolundan ayrılmayalım.

Sakın unutulmasın; sürecin ulusal elbirliğiyle yönetimi kaçınılmazdır ve bu da ancak en küçük bir güven bunalımı yaratmamaya bağlıdır; aman dikkat.

Her şeyin başı sağlık..

Ve de Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, siyasetçiden çok bir hekim; Hipokrat yemini etmiş üstelik..

Sevgi ve saygı ile. 12 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde AKP’nin Yüz Kızartıcı Şiddeti

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde AKP’nin Yüz Kızartıcı Şiddeti


Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF – Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı, Anayasa Hukuku PhD Öğrencisi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Emekçi kadın arkadaşlarımızın sokaklarda toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlemeleri, doğrudan Anayasanın koruması altında olan bir temel hak ve özgürlüktür.

Bu haklı eylemleri ve hukuka uygun istemleri biz de bütünüyle destekliyoruz, katılıyoruz, paylaşıyoruz. Anayasanın ilgili maddesi aşağıdadır :
*****
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı

Madde 34 – (Değişik: 3/10/2001-4709/13 md.)

Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,  millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.
*****

Kolluğun görevi bu temel hak ve özgürlüğün kullanılmasını engellemek için elinden geleni açık ve örtük cansiperane sergilemek (!) ve kadınlara orantısız, yersiz, hukuk dışı ŞİDDET uygulamak değil; tam da tersine insanların bu temel hak ve özgürlüğünü yasal sınırlar içinde kullanabilmesi için elinden ne geliyorsa yapmak ve gerekli güvenliği sağlamak, engelleri kaldırmaktır.

  • Gözaltına alınan tüm eylemci kadınlar – erkekler, gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır.

Türkiye, AKP iktidarında her geçen gün daha çok faşizme kaymaktadır!

İktidar, yarattığı sorunlar sarmalında boğulmakta ve demokratik çıkış bulamamaktadır.

  • Yerlerde, saçlarından sürüklenen kadınların görüntüleri AKP iktidarının yüz karasıdır!

Toplumda en küçük bir kıvılcımın hızla yayılarak önü alınamaz protestolara, iktidara dönük eylemlere dönüşeceğinden olağanüstü korkmaktadır. Bu nedenle de her geçen gün daha çok şiddete ve hukuksuzluğa batmaktadır.

Bir toplumsal kalkışma paranoyası AKP = Erdoğan’ı içten içe, derinlemesine tutsak almıştır

Ne var ki, bu gidiş çare değildir; aksine kısır döngüdür ve AKP iktidarının kaçınılmaz sonunu hızlandırmaktadır.

Öte yandan, TEK ADAM = Bay RTE yönetimi sağduyudan kopmuş, karmaşaya (kaosa) boğulmuştur.

  • 21. yy’ın şafağında, Türkiye’de kadınlara polis şiddeti yüz kızartıcı olmanın da ötesinde utanç vericidir!
  • Rejim, diktatoryal sınırları zorlamaktadır.

Ne var ki, bu yöndeki eleştiriler yandaş yargı sopasıyla bastırılmaktadır. TELE1 genel yayın yönetmeni Merdan Yanardağ‘a verilen Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması (!) gerekçeli 15 ayı aşkın hapis cezası da bir gösterge ve karşıt medyaya – muhalefete gözdağıdır.

AKP = Erdoğan, “Ben diktatör olsam bana diktatör diyemezdiniz..” buyurmuştu. Oysa son günlerde, bu yöndeki imalar bile DER – HAL savcılarca sabaha karşı ev baskınları ve gözaltılarla, ardından sulh ceza yargıçlarınca tutuklamaya dönüştürülmektedir.
Baskıcı demir yumruk uygulaması “tipik” leşmiş, klişeleşmiştir, öngörülebilir olmuştur!

  • AKP, karşıt olan her – ke – si kodese mi tıkacaktır?

Gazeteciler Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Murat Ağırel‘in alelacele ve palas pandıras tutuklanmalarının hukuk devleti – demokrasi – bağımsız / tarafsız yargı ile açıklanıp anlaltılması asla ve asla olanaklı değildir.

Mahzenlere atılan gazeteciler, aydınlar, siyasetçiler… yazıp – çizmeye, halkı aydınlatmaya daha da etkili olarak devam edeceklerdir.

Baskı ile, zulüm ile insanların hak- özgürlük savaşımının engellenemeyeceğini AKP = Erdoğan başta, tüm iktidar ve yandaşları çok iyi kavramalıdır.

Bir zamanların mağdur rolü oynayan AKP’si, apaçık zulme ve zalime evrilmiştir, hazin ve ibretliktir!

AKP = Erdoğan rejimi, kapalı – örtük / kesimsel (kısmi) baskıcı yönetimden, açık faşizme savrulmaktadır; hem de hızla ve dünya kamuoyunun gözleri önünde..

Oysa çare tam tersidir, hem de tez elden.

Sevgi, saygı ve KAYGI ile.
08 Mart 2020, Ankara