Etiket arşivi: PKK terör örgütüyle Oslo’da gizli pazarlıklar yapılmış

TERÖRLE YAŞAMAK!

Konuk yazar 
Ali Berham ŞAHBUDAK

TERÖRLE YAŞAMAK!

Emperyalizmin desteğiyle ülkemiz, terörle yaşamaya alıştırılmak istenmektedir. Hatta bazı kendini bilmez yöneticiler açık açık “terörle yaşamaya alışmalıyız” demektedirler. Eşsiz liderimiz Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünyada Barış” sloganını bırakıp, ‘komşularla sıfır sorun’ politikasını uygulayan aciz iktidar, ülkemizi Ortadoğu ülkeleri konumuna getirmiş ve sürekli terör eylemlerine davetiye çıkartmıştır.

Büyük kentlerde arka arkaya gelen bombalı saldırılar karşısında halk sokağa çıkamaz duruma getirilmiştir. Bu hain terörün asıl amacı, halkı sindirmek, iç savaş havası yaratmak ve sonuçta ülkemizde yaşayan insanları, ‘ver, kurtul’ psikolojisine sokmaktır. Bu amaç kısaca şöyle özetlenebilir: ‘Güneydoğu’yu ver, kurtul; yoksa sana hayatı zindan ederim.’

Bugün PKK terör örgütünü, bu terörün sorumlusu olarak gören ve rahatsızlık duyan siyasi iktidar da, Tayyip Erdoğan da samimi değildir. Çünkü bu terörün sorumlularıdır. ‘Açılım yapıyoruz’ diye, 19 Ekim 2009’da PKK terör örgütünün 34 militanının, Habur sınır kapısından ülkemize girmesine destek olmuşlardı. Bebek katili Öcalan posterleri ve PKK terör örgütü bayraklarıyla Habur’dan giren bu teröristler için seyyar mahkeme kurdurulmuş, talimatla savcı ve yargıç görevlendirilmişti. Bunların ardından PKK terör örgütüyle Oslo’da gizli pazarlıklar yapılmış, ülkemize silah ve bomba sokmalarına ses çıkartılmamıştı. Üstelik beğenmedikleri vali, kaymakam ve emniyet müdürlerinin görevden alınabileceği için teminat bile verilmişti. Oslo’daki görüşmelere, 9 Ocak 2013’te Paris’te öldürülen terörist kadınlardan birinin iki kez katıldığı da ortaya çıkmıştı. Bu teröristle Oslo’da pazarlık yapan bir hükümetin, aynı teröristi Fransa’dan istemesi, devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz ve terör böyle bitirilemez.

10 Temmuz 2014’te AKP, CHP, HDP’nin oylarıyla TBMM’de kabul edilen 6551 sayılı “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na aykırı olduğu gibi, Türkiye’nin bölünmesine, parçalanmasına yol açacak bir yasadır. TBMM dışında İmralı’da yapılan gizli görüşme sonucu üzerinde anlaşmaya varılan 6551 sayılı yasayı, Anayasa Mahkemesi’ne taşımayan ana muhalefet partisi yöneticilerinin de, kusurları çok büyüktür ve gelinen noktada ‘gaflet’ ile ‘dalalet’ sınırları aşılmıştır.

Terörle mücadeleyi bırakıp, teröristle müzakere yapılması sonucunda her gün yeni bir terör eylemiyle karşılaşmaktayız. Ülkemizin her yerinde patlayan bombalar sonucunda ölen ve yaralanan onlarca insanımız, toplumu üzüntüye ve umutsuzluğa sürüklemektedir. Bu umutsuzluğun oluşturacağı belirsizlik, ülkemizde karanlık güçlerin egemenlik kurmasına yol açacak ve 12 Eylül 1980 öncesine benzer olayların yaşanmasına neden olacağı gibi, ileri faşizme doğru gidişi hızlandıracaktır.

Bugün terörün yeniden tanımlanmasını istemeye gerek yoktur.

  • Çözüm süreci boyunca örgütün yığınak yapmasını seyreden bütün siyasilerin,
    bürokratların ve medyadaki destekçileri ile akil adı verilenlerin,
    terör örgütüne yardım ve yataklık yapmaktan tutuklanmaları gerekir.

Çünkü resmi tutanaklara dayanan suç, sabittir. Bu aşamada muhalefet partileri “iktidar terör için önlem alsın” demektedir. Terörü hortlatan iktidardan, terörü bitirmesini bekleyen muhalefet partileri var oldukça bu terörün bitmeyeceği de bellidir.

Ancak her türlü karanlık ve ileri faşizme karşı tüm vatanseverlerin birleşerek, örgütlü mücadele yapmaları gerekmektedir. Bu örgütlü mücadele ile vatan hainlerine ve emperyalizme karşı yeniden savaş başlatılmalıdır.

Büyük önderimiz Atatürk’ten aldığımız inanç ve ışıkla, bu mücadeleyi kazanacağımıza güvenmeliyiz..

TERÖRLE YAŞAMAK


TERÖRLE YAŞAMAK

 portresi_gulumseyen

Suay Karaman

 
Emperyalizmin desteğiyle ülkemiz, terörle yaşamaya alıştırılmak istenmektedir.
Hatta bazı kendini bilmez yöneticiler açık açık “terörle yaşamaya alışmalıyız” demektedirler. Eşsiz liderimiz Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünyada Barış” sloganını bırakıp, ‘komşularla sıfır sorun’ politikasını uygulayan aciz iktidar, ülkemizi Ortadoğu ülkeleri konumuna getirmiş ve sürekli terör eylemlerine davetiye çıkartmıştır.

Büyük kentlerde arka arkaya gelen bombalı saldırılar karşısında halk sokağa çıkamaz duruma getirilmiştir. Bu hain terörün asıl amacı, halkı sindirmek, iç savaş havası yaratmak ve sonuçta ülkemizde yaşayan insanları, ‘ver, kurtul’ psikolojisine sokmaktır. Bu amaç kısaca şöyle özetlenebilir: ‘Güneydoğu’yu ver, kurtul; yoksa sana hayatı zindan ederim.’

Bugün PKK terör örgütünü, bu terörün sorumlusu olarak gören ve rahatsızlık duyan siyasi iktidar da, Tayyip Erdoğan da samimi değildir. Çünkü bu terörün sorumlularıdır. ‘Açılım yapıyoruz’ diye, 19 Ekim 2009’da PKK terör örgütünün 34 militanının, Habur sınır kapısından ülkemize girmesine destek olmuşlardı. Bebek katili Öcalan posterleri ve
PKK terör örgütü bayraklarıyla Habur’dan giren bu teröristler için seyyar mahkeme kurdurulmuş, talimatla savcı ve yargıç görevlendirilmişti.

Bunların ardından PKK terör örgütüyle Oslo’da gizli pazarlıklar yapılmış, ülkemize silah ve bomba sokmalarına ses çıkartılmamıştı. Üstelik beğenmedikleri vali, kaymakam ve emniyet müdürlerinin görevden alınabileceği için teminat bile verilmişti. Oslo’daki görüşmelere, 9 Ocak 2013’te Paris’te öldürülen terörist kadınlardan birinin iki kez katıldığı da ortaya çıkmıştı. Bu teröristle Oslo’da pazarlık yapan bir hükümetin, aynı teröristi Fransa’dan istemesi, devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz ve terör böyle bitirilemez.

10 Temmuz 2014’te AKP, CHP, HDP’nin oylarıyla TBMM’de kabul edilen 6551 sayılı “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na aykırı olduğu gibi, Türkiye’nin bölünmesine, parçalanmasına yol açacak bir yasadır. TBMM dışında İmralı’da yapılan gizli görüşme sonucu üzerinde anlaşmaya varılan 6551 sayılı yasayı, Anayasa Mahkemesi’ne taşımayan ana muhalefet partisi yöneticilerinin de, kusurları çok büyüktür ve gelinen noktada
‘gaflet’ ile ‘dalalet’ sınırları aşılmıştır.

Terörle mücadeleyi bırakıp, teröristle müzakere yapılması sonucunda her gün yeni bir terör eylemiyle karşılaşmaktayız. Ülkemizin her yerinde patlayan bombalar sonucunda ölen ve yaralanan onlarca insanımız,  toplumu üzüntüye ve umutsuzluğa sürüklemektedir. Bu umutsuzluğun oluşturacağı belirsizlik, ülkemizde karanlık güçlerin egemenlik kurmasına yol açacak ve 12 Eylül 1980 öncesine benzer olayların yaşanmasına
neden olacağı gibi, ileri faşizme doğru gidişi hızlandıracaktır.

Bugün terörün yeniden tanımlanmasını istemeye gerek yoktur.

  • Çözüm süreci boyunca örgütün yığınak yapmasını seyreden bütün siyasilerin, bürokratların ve medyadaki destekçileri ile akil adı verilenlerin,
    terör örgütüne yardım ve yataklık yapmaktan tutuklanmaları gerekir.

Çünkü resmi tutanaklara dayanan suç, sabittir. Bu aşamada muhalefet partileri
“iktidar terör için önlem alsın” demektedir. Terörü hortlatan iktidardan, terörü bitirmesini bekleyen muhalefet partileri varoldukça bu terörün bitmeyeceği de bellidir.

Ancak her türlü karanlık ve ileri faşizme karşı tüm vatanseverlerin birleşerek,
örgütlü mücadele yapmaları gerekmektedir. Bu örgütlü mücadele ile vatan hainlerine ve emperyalizme karşı yeniden savaş başlatılmalıdır.

Büyük önderimiz Atatürk’ten aldığımız inanç ve ışıkla,
bu mücadeleyi kazanacağımıza güvenmeliyiz..

======================================

Dostlar,

Sevgili kardeşimiz Suay Karaman’a, her zamanki gibi yürekli ve gerçekçi yazısı için teşekkür ederiz..

CHP’nin ‘Size açık çek, bitirin şu terörü’ yaklaşımı doğrusu acınacak bir politikadır
ve anamuhalefet partisine yakışmadığı gibi Türkiye açısından da büyük talihsizliktir.

Yapılacak şey, herhalde AKP ile ortaklaşa MHP – CHP’nin teröre karşı ortak kınama iletisi yayımlaması olmamalıdır. Bu davranış AKP’yi de adeta mağdurlaştırmakta, aklamakta
hatta masumlaştırmaktadır! Doğrusu AKP çook şanslı saymalıdır kendisini!

Oysa bu kanlı ve hazin tablonun asıl sorumlusu AKP – RTE değil midir!?

Dahası, bu kanlı siyaset ile altı oyulan özellikle MHP – HDP ve CHP’nin AKP’ye kayan oylarıyla bir baskın seçim hedeflenmemekte midir? Yaza, yaz sonlarına doğru koşulları oluşunca bir erken seçimle AKP 367+ ile çıkarsa, T.C.’nin ruhuna fatiha..

O zaman CHP – MHP – HDP majestelerinin muhalefeti rolüne indirgenecektir.

  • CHP – MHP elele vererek toplumsal muhalefeti örmeli ve örgütlemeli, AKP’yi istifaya zorlamalıdırlar. Seçim yasası değiştirilmeli, baraj kaldırılmalı, partilerin seçim ittifakına izin verilmeli, parti içi demokrasi getirilmeli ve en geç sonbaharda seçime gidilmelidir. AKP – HDP sandığa gömülmeli, Ulusal bir koalisyon kurularak ülkemiz esenlendirmeye (rehabilitasyona) alınarak birkaç (on)yılda normalleştirilmelidir.

    Sevgi ve saygı ile.
    21 Mart 2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com