Etiket arşivi: PKK – PYD – YPG terör örgütü

Terörün amacı nedir?

Barış Doster
Barış Doster
16 Kasım 2022 Cumhuriyet

İstanbul’da, Taksim’de, İstiklal Caddesi’ndeki terörist saldırıyı ve yitirdiğimiz yurttaşlarımızı konuşuyoruz pazar gününden beri. Saldırıyı yapan teröristin bağlantılarını, arkasındaki terör örgütünü, asıl önemlisi terör örgütünün arkasındaki büyük gücü merak ediyoruz. Toplumda kargaşa, korku, panik havası estirmek isteyenler kimler olabilir? Türkiye’de toplumsal gerilimi tırmandırmayı, Türkiye’ye ilişkin yurtdışındaki algıyı bozmayı amaçlayanlar kimler olabilir? Türkiye’ye yurtdışından turist gelmesini engellemeye çalışanlar kimler olabilir? Bu soruların yanıtını arıyoruz millet olarak.

Konuyu daha ayrıntılı tartışmak için Türkiye’nin terörle mücadeledeki birikimi, deneyimi yanında, ittifak ilişkilerine, hangi büyük güçlerle derin çelişkiler yaşadığına, ülkemizin ve bölgemizin istikrarsızlaşmasından kimlerin çıkar sağladığına bakalım öncelikle. Çünkü tarih; biriktirdikleriyle önümüze yeni sorunlar koyar, yeni sorular sormamızı sağlar ve yeni çözüm yolları gösterir.

Şu soruları soralım öncelikle                   :

  • Türkiye’nin düşmanı olan bütün terör örgütlerinin en büyük destekçisi ABD,
    terör saldırısını kınarken ne kadar samimidir?

– PKK-PYD-YPG terör örgütüne kara gücüm diyen,
– Suriye’de terör örgütüyle birlikte petrol ticareti yapan,
– terör örgütünü eğiten, donatan, liderleriyle mektuplaşan ABD,

Türkiye’nin terörle mücadelesinde, Türkiye’nin yanında mıdır?

Terör, casusluk ve ihanet örgütü FETÖ’nün en büyük destekçisi olan ABD, Türkiye için “güvenilir müttefik” olarak tanımlanabilir mi? Bu soruları çoğaltabiliriz elbette.

Ama doğru yanıtlara ulaşmak için, öncelikle şunu kabul etmek gerekir:

Uluslararası ilişkilerde ittifak ve stratejik ittifak farklıdır.

Dostluk zaten olmaz çünkü ilişkilerin doğasına aykırıdır. Ülkeler arasında, kalıcı dostluk veya düşmanlıklar değil, çıkarlar belirleyicidir. İngiliz devlet adamı Lord Palmerston’ın şu sözleri, o nedenle çok öğreticidir:

“İngiltere’nin ebedi dostları ve düşmanları yoktur. İngiltere’nin değişmez çıkarları vardır”.

Bu nedenle, teröriste bombayı koyduran, tetiği çektiren eli bulmak için, siyasi tahlil yapmak gerekir.

İÇ CEPHENİN ÖNEMİ

Konunun iç siyaset boyutu da vardır elbette. İktidar; bölgeye, komşulara ılımlı İslam, yeni Osmanlı, İhvan ideolojisi dayatmaya kalkmış, projesi tutmamıştır. Komşu ülkelerde, özellikle de Suriye’de vekâlet savaşına girmiş, gücü yetmemiştir. Mezhepçilik ve etnikçilik yapmış, Suriye’de Sünnici, Irak’ta Kürtçü politikalara ağırlık vermiş, başarılı olmamıştır. Komşularla sıfır sorun diyerek yola çıkmış, sonunda elde avuçta değerli yalnızlık kalmıştır.

Komşu devletlerin içişlerine karışmak, onların rejimlerini ve liderlerini hedef alan sert sözler etmek, işe yaramamıştır. Sorunları çoğaltmıştır. Ardından da son dönemde gördüğümüz U dönüşleri başlamıştır, ilişkileri normalleştirmek için.

Kısacası, terörle mücadelede başarılı olmak için, hem asıl olan iç cepheyi güçlendirmek hem de bölge merkezli dış politika izlemek gerekir.

Suriye siyasetindeki yanlışlar ve çelişkiler

Suriye siyasetindeki yanlışlar ve çelişkiler

Barış DOSTER
Cumhuriyet
, 08.02.2020

Suriye sorununda gerilimin daha da tırmandığı her aşamada aynı tepkilerin verilmesine alıştık. Sırasıyla şu adımlar atılıyor:

Önce Türk kamuoyuna yönelik yüksek dozda Suriye karşıtı açıklamalar, “Eyyy Esed diye başlayan tümceler. Hemen ardından düşük ölçekte, dikkatli bir üslupta Rusya eleştirisi. Sonrasında ABD ile yakınlaşma. Devamında Rusya’yla yapılan telefon görüşmesi. Nihayetinde Türkiye’nin Astana ve Soçi süreçlerine bağlılığının teyidi.

Hafta başında İdlib’de Türk askerine yapılan saldırı sonrasında da böyle oldu. Suriye’nin, Rusya için ne kadar vazgeçilmez olduğunu anlamamak; Türkiye’nin devlet kapasitesini, gücünün sınırlarını ölçmemek; Rusya’nın enerji kaynaklarına bağımlı olmanın, bu ülkenin Türkiye üzerinde nüfuzunu artırdığını görmemek, günün sonunda bir kez daha Rusya karşısında geri adım atılmasıyla sonuçlandı.

Belleğimizi tazeleyelim, Suriye nüfusu, 2011 Mart ayında başlayan çatışmalardan önce 22 milyon kadardı. Fazlaca bir petrol zenginliği olmasa da, kendi kendine yeten bir ekonomiydi. İç savaş çıkınca 8 milyon insan, ülkesi içinde yer değiştirdi. Bu sayıdan fazlası ülkesini terk etti, 5 milyonu Türkiye’ye, birer milyonu Ürdün, Lübnan ve Almanya’ya gitti. Öbür ülkelere giden yüz binler de hesaba katılınca, nüfusun yaklaşık yarısının, Suriye’den ayrıldığı görülüyor.

Çatışmalarda 1 milyona yakın insan öldü. Bu sayının 3 katı yaralı, hasta, sakat var. Gıda, su, sağlık hizmeti eksikliği, kötü yaşam ve çalışma koşulları, düşük ücretler, çöken altyapı halkı zorluyor. Ülke beyin göçü verdi. İç savaştan önce ortalama ömür 70 yıldı, 2015’te 55.4 yıla geriledi. Ekonomik zarar, 1 trilyon dolara yaklaştı.

Rusya Suriye’den niçin vazgeçmez?

Bir kez daha anımsatmakta yarar var: Moskova ve Şam arasında askeri, teknik işbirliği 1956’da başlamıştı. Suriye ordusu, silahlarının %90’ını Ruslardan alıyordu. Hava savunma sistemini Ruslar kurmuştu. Suriye’nin Lazkiye’den sonra ikinci büyük liman kenti olan Tartus’taki Sovyet deniz üssü, 1971’de imzalanan anlaşmayla kurulmuştu. Akdeniz’deki tek Sovyet üssüydü. Yakın ilişki, Soğuk Savaş sonrasında da sürdü. Öyle ki, 2005’te Suriye lideri Esad’ın Moskova ziyaretinde Rusya lideri Putin, Suriye’nin Rusya’ya olan borcunun %73’ünü sildi. Lübnan üzerinde büyük etkisi olan Suriye’ye ABD’den, Avrupa’dan gelen baskılara karşı, Suriye’yi destekledi.

Dahası var. Rusya, Suriye’de hem rejimle hem muhaliflerle temas halinde. Suriye Kürtleri üzerinde etkili. PKK – PYD – YPG terör örgütü üzerinde nüfuzu güçlü. Zaten onları, terör örgütü olarak görmüyor. Moskova’da büro açmalarına izin verdi. ABD’nin elindeki Kürt kartını, mümkün olduğu ölçüde almaya çalışıyor, tümüyle ABD’nin denetimine bırakmak istemiyor. Rusya’nın İran ve Irak’la da, Mısır, Suudi Arabistan ve İsrail’le de ilişkileri iyi. 2010 yılı Aralık ayında başlayan Arap Baharını, 2000’lerin ilk yarısındaki renkli devrimlere benzeten Rusya, bu yüzden ihtiyatlı, mesafeli tutum almıştı. Stratejik adımlarında, jeopolitik hesaplarında yanılmadı.

Suriye siyasetinden alınması gereken ders şu  :

  • Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, diğerleri de yanlış gider.