Etiket arşivi: PKK Narko-Terör örgütü

Rifat SERDAROĞLU : YOLGEÇEN HANI / ÇAPULCU / AYYAŞ


Rifat SERDAROĞLU

portresi2

 

 

 

YOLGEÇEN HANI / ÇAPULCU / AYYAŞ

Bu sözler T.C. Başbakanı tarafından, Türkiye ve Türk Milletinin bir bölümü için söylenmiştir. Siyasetin çarklarında yoğrulmuş, devlet umuru görmüş biri,
kendi milletine böyle hakaret edebilir mi?

İnsanına nasıl hitap edeceğini öğrenmemiş, tarihini kendisine merdiven altında öğretildiği kadarıyla yalan-yanlış bilen, tartışma-uzlaşma-karşı fikirleri dinleme ve duygudaşlık (Empati) yapma kültüründen nasibini almamış, kenar mahalle kabadayısı kültürü ile yetişmiş biri ancak bunları söyleyebilir.

Tüm ömrü boyunca “Biat” etmeye alışmış, emir almış, aldığı emri uygulamış ve yalnızca kendi bildiğini doğru zanneden, özür dilemeyi bilmeyen, insanlara saygı duymayan biri kendi insanına hakaret edebilir!

Yurtdışından gelir gelmez kendisi gibi düşünmeyenlere hakaret eden Erdoğan,

“Türkiye bir yolgeçen hanı mıdır? dedi.

AKP İktidarına kadar Türkiye yolgeçen hanı değildi.
Türkiye, sınırlarına sahip vatanın her metrekaresinde Türk Bayrağının dalgalandığı,
PKK paçavralarının taşınmasının suç olduğu, komşularıyla iyi geçinen, dostuna güven-düşmanına korku veren bir devlet idi.

PKK Narko terör örgütünün liderini, T.C. Devletinin karşısına pazarlık yapılacak
bir kişi olarak siz oturtup, Türkiye’yi yolgeçen hanına sen çevirdin.

Ortadoğu’da ne kadar it-uğursuz-katil-eşkıya varsa Türkiye’ye siz soktunuz.
Sınır illerimize El-Kaide/ El-Nusri/ Suriyeli kaçkınları doldurup,
sınırlarımızı yolgeçen hanına çeviren sensin…

Erdoğan, bir de “Ülkeyi Faiz Lobisine” teslim etmeyiz diye ilginç bir şey söyledi!

-Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan 130 milyar Dolar dış borcu, 337 milyar Dolara çıkartıp, Türkiye’yi uluslararası tefecilere teslim eden, sensin.

-Cumhuriyetin tüm eserlerini iki-üç yıllık gelirleri karşılığında yabancılara peş keş çeken, sensin.

-Maliye Bakanının açıkladığına göre, 2012 yılında en çok vergi verenler listesinin
ilk 10 sırasına Bankalar ve Finans Kuruluşlarını oturtan sensin.
(Senden önce ilk 10’da Sanayi Kuruluşları vardı)

-Dış Ticaret Açığını yılın ilk dört ayında 32 milyar Dolara fırlatan sensin.

-Dünyada kendi kendini besleyen 7 ülkeden biri olan Türkiye’yi,
milyarlarca Dolar tarım ürünü ithal edecek duruma düşüren sensin.

  • Allah kimseyi Erdoğan’ın düştüğü duruma düşürmesin.

Karizma yurt dışında yerlerde sürünüyor. Bundan böyle, gittiği her demokratik ülkede (eğer davet ederlerse) Taksim benzeri gösterilerle karşılanıp, yumurta ile uğurlanacak.

**********

Gelelim Erdoğan’ın “Çapulcular” dediği gençlere;
Bu gençler, dünyayı ve Türkiye’yi çok iyi takip ediyorlar.
Her biri Türkçeyi çok iyi kullanıyor ve en az bir lisan daha biliyorlar.
Hemen hemen her biri bir müzik aletini çalabiliyor.
Erdoğan ve ekibinin bu gençlerle arasında nesil farkı değil,
en az yüzyıllık bir fark var.
Bu gençler Erdoğan ve ekibini çoktan mumyalayıp,
İnsanlık Tarihi Müzesinin “Ortaçağ” bölümüne yerleştirdiler bile.
Önümüzdeki yıllarda, Türkiye’nin siyasal ve ekonomik yaşamında hep bu gençler olacak, Türkiye’yi bu gençler yönetecek.

Tayyip Bey;

Bu gençlerle uğraşma, onları dinle, onlara teslim ol.
Her biri çevreye duyarlı, teknolojik gelişmelere hâkim, modern demokrasilerdeki özgürlükleri isteyen bu gençler, Atatürk Türkiye’sinin Çağdaş ve Özgür Bireyleridir.

  • Sakın bu gençlerin üzerine Polisle- Askerle-Faşizan yöntemlerle
    gitmeye kalkma.

Karşında bizleri yani bu gençlerin analarını-babalarını bulursun.
Bizler bu çocukları, senin zihnindeki karanlık dünyada yaşasınlar diye yetiştirmedik.

Uğraşma bu gençlerle. Bunlar çok zekiler. Seni madara ederler.
İnsan içine çıkacak durumun kalmaz sonra.
Benden söylemesi. Demedi deme…

Sağlık ve başarı dileklerimle.
08 Haziran 2013

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
facebook.com/rifatserdaroglu35
0 532 211 00 11

Rifat SERDAROĞLU : Operasyon Ümmet

 

Rifat SERDAROĞLU
portresi3
Operasyon Ümmet

  • Türkiye, bilimsel bir deyişle bir eriyiktir, mozaik değil. Mozaiğe vurdun mu darmadağın olur. Hâlbuki eriyik aynen kalır. Daha hoş bir ifadeyle,
    çağdaş anlamıyla Türklük, aşure gibidir. En ufak parçası eksilirse
    tadı bozulur. Bu memlekette altmışın üzerinde etnik kimlik, daha da fazla
    dinî unsur var ve bu aziz memleketi omuz omuza savaşarak kurduk. Kimliğimiz de belliydi: Türklük
    (Prof. Dr. M. Kerem Doksat)

Türkiye Cumhuriyeti, öncelikle “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesini ilan ederek
şunu diyordu;

  • Ey Dünya, ben bazılarınız gibi istilacı ve sömürgeci değilim. Kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok. Bizim bir karış toprağımıza göz koyanla da
    ölümüne savaşırız .”
Cumhuriyeti kuranlar, bir daha cahiliye devrinin karanlıklarına düşmemek için
Lâiklik” ilkesini ilan ettiler. Devlet herkesin inanışına saygı duyacak ve
onun güvencesi olacaktı. Fakat din üzerinden insanların sömürülmesine,
toplumun geri götürülmesine karşı çıkılacaktı. Nitekim öyle oldu.

Türklerin “Ümmet- Ahali-Sürü” olmaktan kurtulup “Millet” olması,
adına Şıh-Tarikat ve Cemaat Piri denen adamların kulluğundan kurtulup
“Vatandaş” olmaları bugünkü “Bademlerin dedelerini” çok rahatsız etti.
Osmanlı zamanında bunlar ayrıcalıklı sınıf idiler. Bunlar hiç çalışmazlar,
halktan aldıklarıyla çok zengin bir yaşam sürerlerdi. Adeta devlet içinde devlet gibiydiler. Anadolu gençleri Kafkas- Yemen-Balkan Cephelerinde savaşıp
şehit olurlarken, tarikat müritleri askerlik yapmıyorlardı!Bunların çoğunluğu savaş zamanı, işgalcilerle işbirliği yaptılar, vatanı sattılar.
Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan yıllarca yalan söyleyerek
Büyük Atatürk’ü din düşmanı diye karaladılar. Her geçen gün, Atatürk’e olan “kinlerini” büyüttüler. Kendi mevkileri ve üç kuruşluk menfaatleri uğruna,
Türk Milletine bilerek ihanet ettiler.

Gerekçeleri de hazırdı; Türkiye bir İslam Devleti değildi. Dar-ul harp’tı.
Yani Türkiye’de İslam Devleti kurulana kadar, çalmak-soymak-düşmanla işbirliği yapmak günah değildi!

Yıllarca kinlerini büyüttüler. Cumhuriyet ilanından bu güne kadar,
Kürtçü-Bölücüler ve İslam Devleti isteyenler birleşip, T.C. Devletine
tam 28 kez isyan ettiler. Hiçbirinde muvaffak olamadılar. 
İşte son olarak,
dış destekli operasyonu 2002 yılından önce uygulamaya karar verdiler.
Bunun için 22 Ülkenin sınırlarının değişeceği, emperyalistlerin Müslümanları
yok edeceği bir plana “Eşbaşkan” oldular.

Bakın neler yaptılar?
-AKP İktidara getirildiğinde, PKK Narko-Terör Örgütünün
silahlı gücü büyük ölçüde bitirilmişti. Örgütün önderi, Suriye’den çıkartılmış ve paketlenerek Türkiye’ye teslim edilmişti.-AKP çıkardığı yasalarla ve Başbakan Erdoğan’ın Cumhuriyeti kuranları aşağılayan konuşmalarıyla, Bölücü örgüte ve taraflarına moral verdi.

-Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde askeri kışlasına, polisi karakoluna çektiler.
Terör örgütü takipten kurtuldu. Güvenlik güçleri çekilince, bölge halkı terör örgütünün silahlı militanlarına bırakılmış oldu.

-Sınır ötesi operasyonlar durduruldu.
Kandil yeniden PKK’nın toplanma merkezi oldu.

-PKK’ya bir de Barzani koruması sağlandı. Barzani, Türkiye üzerinden yaptığı
ticaret nedeniyle çok zengin edildi. Barzani ile ortak yatırımlara girildi.
Yetmedi, ellerinde Türk gençlerinin kanı olan bu eşkıya, AKP Büyük Kongresinde
“Onur Konuğu” ilan edildi.

Büyükşehirler Kürtçü Mafyanın eline bırakıldı. 11 yıldır bir tane Kürtçü Mafyası çökertilmedi. Kürt kökenli İçişleri Bakanları sokakları bile bunlara teslim ettiler.
İstanbul sokakları bugün bile birinin oğlundan, diğerinin kardeşlerinden sorulur.

PKK bu dönemde, Türkiye üzerinden elini kolunu sallayarak
uyuşturucu ticareti yaptı.

-Habur’da Türk Devletinin Yargıçları-Savcıları, terör örgütünün önünde yem yapıldı. Habur olayı örgüte, “Gördünüz mü, devletin Yargıcı-Savcısı bile
bizim emrimizde. Bizi nasıl saldılar.”
 deme olanağını sağladı.

-Oslo’da Türk Devletini, PKK Narko-Terör örgütünün önünde çöktürdüler.
T.C. Devletinin memurları, Başbakan Erdoğan adına yaptıkları bu görüşmede,
Sizinle savaşan Ordu şimdi içerde.” diyecek kadar ihanet içinde oldular.

-Türk Ordusu’nun kahramanları, Cemaat-AKP-ABD işbirliğinde, sahte dijital deliller üretilerek zindanlara atıldılar. Türk Ordusu’nun komuta heyetinin neredeyse yarısını içeri atıp, Ordu’nun direnme gücünü kırdılar. Cemaat yetiştirmesi,
satılmış bir-iki komutan bozuntusu da bunlara dörtayak durdu.

Herkesi dinlediler, herkesi fişlediler. İşadamlarını, Gazete Patronlarını
tehdit ettiler, herkesi korkuttular. “Başbakan benim velinimetimdir.
O ne isterse o yazılacak..” diyen lavuk patronlara gazeteler satın aldırdılar.

PKK asker-polis öldürdü, “Provokasyon var, Ergenekoncular yaptırdı” dediler.

-Türk Milleti demek, Türk’üm demek ırkçılık-ayrımcılık oldu.

-PKK Narko-Terör örgütünün liderini, Anayasa için talimat verecek,
kandildeki çakalı da “Ya diz çökersiniz ya da savaşırsınız” diyecek hale getirdiler.

-Kanlı terör örgütünün Kandildeki başı ile PKK bayrağı ve Öcalan resmi önünde
poz verdiler. Bu fotoğraf ile Kürdistan’ın bayrağı-lideri işaret ediliyor ve
Kürdistan’ın kuruluşu ilan ediliyordu.

Tüm bunlar, adım-adım şunları diyebilmek için yapıldı.Kanın dinmesini istemiyor musunuz?
Analar ağlamaya devam mı etsin?
Kandan-ölümden mi besleniyorsunuz?
Yaptığımız terörü sona erdirmek içindir!”

Gerçek ise, BDP-PKK ile anlaşıp, yeni hazırlayacakları Anayasa’yı referanduma sunmak, hileli seçim sistemi sayesinde Türk Milletine kabul ettirip,

Federe İslam Devleti‘ni ve Büyük Kürdistan’ı kurmak!İstenen bu, yapılan da bu..

Ne yaparlarsa yapsınlar, ellerinden geleni arkalarına koymasınlar.
Sonunda gelecekleri yer Türk Milleti’nin önü olacaktır. Türk Milleti o gün
bu badem takımına da, Kürtçü-Bölücü takımına da, Barzani’nin adamlarına da kahredici şamarını indirecektir.

İşte o zaman benim işim “Barış sürecini destekliyoruz” diyen safları
Türk Milletine teşhir etmek olacaktır.

 

TÜRK ORDUSU HAPİS

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu

TÜRK ORDUSU HAPİS

*Sizinle savaşan Türk Ordusu içerde

*Sizin için hukuku yok ettik…

Bu iki cümle, Başbakan Erdoğan’ın emri ile Oslo’ya, PKK Narko-Terör örgütünün Avrupa’daki sözcüleri ile “T.C Devleti adına” görüşmeye giden MİT Müsteşar Yardımcısı tarafından söylendi. Bu sözler söylenirken şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan da onaylıyordu.

*Bu sözler, Başbakan ve MİT Müsteşarı tarafından hiçbir zaman yalanlanmadı.
*MİT Müsteşar Yardımcısı bu sözleri, kendisini oraya gönderen Başbakan’ın izni ve bilgisi olmadan söyleyebilir mi?

*Görüşmeye giden devlet görevlilerini Oslo’ya kendisinin gönderdiğini Başbakan Erdoğan kezlerce açıklamadı mı?

*O zaman, o toplantılarda söylenen ve imza altına alınan ve İngiltere arşivinde bulunan belgeler Başbakan Erdoğan’ı bağlamaz mı?

-Hem öyle bir bağlar ki, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, peşinden gider.

Şimdi, Erdoğan’ın MİT Müsteşarını ve Yardımcısını, Cumhuriyet Savcılarının elinden kurtarmak için gösterdiği telaşı, bir gecede kanun çıkarmayı ve Savcıların darmadağın edilmesindeki telaşın sebebini anlayabildiniz mi?

Türkiye’de “Hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığı” bizzat AKP Hükümeti tarafından iğfal edilmiştir.

Erdoğan’ın konuşmalarından, uygulamalarından onlarca örnek vermek mümkündür. Elimizdeki tüm belgelerle iddiamızı kanıtlayıp, ileride Yüce Divan için tarihe not düşmüş olmak bizim boynumuzun borcudur.

Buraya kadar söylenenler ışığında Balyoz Davasının kararlarına bakınca;

*Adil Yargılanma herkesin hakkıdır. Bu hak o ülkenin şerefidir.

*Demokratik bir ülkenin varlığını sürdürebilmesi, insanların huzur ve güven içinde olabilmesi için “Hukukun Bağımsızlığı” şarttır. Türkiye’de bu şart, bizzat
AKP Hükümeti tarafından yok edilmiştir.

Maalesef Türkiye’de Hukuk bağımsız değildir. Kimsenin hukuk güvencesi kalmamıştır!…

*Cemaatin elemanları- CIA Ajanlarıyla beraberce düzenlenen sahte dijital delillerle insanlar tutuklanmış, mahkeme itirazlar karşısında “sağır”, haksızlıklar karşısında “kör” olmuştur.

Bu mahkeme kararları Türk Milletinin nezdinde, aynen Yassıada Mahkeme kararları gibi yok hükmündedir..

*Bu mahkemenin kararları, birer “Rozet Madalya” haline getirilip, Genelkurmay Başkanının ve Ordu Komutanlarının göğüslerine asılmalıdır. Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’a da mutlaka birer tane verilmelidir.

Bu haksızlıklar ve kanunsuzluklara karşı mücadele etmek hepimizin görevidir. Bir gün “Hukuk” herkese lazım olacaktır. Siyasi görüşleriniz ne olursa olsun, neye inanırsanız inanın, bu cinayetlere karşı çıkmak insan olmanın, özgür bireyler olmanın ilk şartıdır.

Edirne’den Hakkari’ye, Samsun’dan Mersin’e “Bu vatan Benim” diyen herkes,
Ahlak anlayışında Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı,
Vatan sevgisinde Mustafa Kemal’i rehber kabul edenler bu hukuk gaspına karşı çıkmalıdırlar.

Bugün susanlar, sinenler, korkanlar bilsinler ki, iktidarların emrine girmeyi kabullenmiş hukuk adamları,
seri katillerden çok daha tehlikelidirler.

Yarın kimi, nerede vuracakları belli olmaz…

Sağlık ve başarı dileklerimle. 25 Eylül 2012