Etiket arşivi: Piri Reis

OSMANLI ORTAÇAĞINDA MIYIZ?


OSMANLI ORTAÇAĞINDA MIYIZ?

portresi


ATAOL BEHRAMOĞLU

Bu haftaki pazar yazısında Prof.Dr.Şerafettin Turan’ın “Türk Kültür Tarihi” adlı kitabından edindiğim, kimilerini tazelediğim bazı bilgileri, kendi yorumlarımı ekleyerek paylaşmak istedim…

 

XVII. yüzyıla, genel bir değerlendirmeyle, öyle sanıyorum ki Osmanlı ortaçağı dememiz gerekiyor…

Bu ortaçağ süreci, bilim alanında hoşgörü ve çoğulculuk anlayışının egemen olduğu Fatih Mehmet dönemi sonrasında, XV. yüzyılın ikinci yarısında başlıyor ve iki yüzyıl süresince devam ediyor. Şerafettin Turan’ın sözleriyle:

“XVI. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, cılız birkaç uygulamanın dışında, bilimsel etkinlikler yalnızca dinsel bilimler anlamında algılanır olmuş ve bunun sonucunda da felsefe, astronomi, tıp, matematik gibi bilimler medrese öğretimi programlarından çıkartılmıştır.”

Fatih döneminde saray kitaplığı yöneticiliği yapmış olan Tokatlı Lütfi (Molla Lütfi) adlı bilim adamı ve yergi ustasının, peygamberliği yadsımak ve dinsizlikle suçlanarak 24 Aralık 1494’te boynu kılıçla vurularak idam edilmesi Osmanlı ortaçağına girişte belki bir dönüm noktası sayılabilir.

Adnan Adıvar Osmanlı bilim tarihi konulu kitabında bu idamı Sokrates trajedisi olarak nitelemiş. Tarihimize sahip çıkacaksak, işbirlikçi İskilipli Hocaları değil, Aydınlanma tarihimizin kurbanlarından Tokat’lı Lütfi’leri tanıyıp tanıtmamız gerekiyor…

Şerafettin Turan’ın “durağanlığa yöneliş” başlığı altında tanımlayıp örneklediği
XVI. yy. gerçekten de olumlu ve olumsuzun iç içe olduğu bir dönem.

Bağımsız matematik ve tıp öğretimi yapan medreselerin de içinde bulunduğu Süleymaniye Medreseleri’nin açılması, bilimsel eğitim yönünde önemli bir adım.

Piri Reis’in denizcilik ve haritacılık alanında öncü çalışmaları da aynı dönemin ürünü.

Şerafettin Turan, bu yüzyılda coğrafya ve astronomi alanında telif ya da çeviri yoluyla Türkçeye pek çok yapıt kazandırıldığını fakat aynı şeye başkaca pozitif bilimlerde rastlanılmadığını belirtiyor.

Aynı yüzyılın son çeyreğine doğru, 1575’te Takiyüddin Mehmet’in ilk gözlemevini kurması ve bilimsel alanda bu büyük adımın dönemin Şeyhülislamı Ahmet Şemseddin Efendi’nin “gökleri gözetlemenin uğursuzluk getirdiği” şikâyeti sonucunda top atışlarıyla yerle bir edilmesi ise olumlu ve olumsuzun bir aradalığının çarpıcı bir örneği…

  • Osmanlı tarihinin özellikle XVI ve XVII.. yüzyılları,, günümüz gericilerinin ataları olan şeyhülislamlar ve sözde din bilginleriyle dolup taşıyor.

Bu konuda bilgi sahibi olunması, günümüz gericiliğinin amaçlarını, hedeflerini, kökenlerini iyi anlamak bakımından önem taşıyor.

Bunlar arasında Birgili Mehmet Efendi’nin (1522-73) “Peygamber’in yaşamına göre Muhammet Tarikatı” adlı (aslı Arapça) kitabındaki görüşlerinin, özellikle XVII. yy. Osmanlı toplumsal yaşamı üzerine bir karabasan gibi çökmekle kalmayıp büyük ölçüde günümüz AKP Türkiyesi’nde de hortlatılmış olduğunu söyleyebiliriz….

Bilimleri Müslümana “farz” (öğrenilmesi zorunlu) olanlar, yasak olanlar ve yasak olmayanlar diye sınıflandırarak “yıldızlar ilmi”ni yasaklar arasında sayıp tıp bilimini öğrenilmesi zorunlu değil isteğe bağlı gören (zira O’na göre “tedavi olmak vacip -gerekli- değil”dir! Birgili Mehmet, Müslümanın yapmaması gereken hareketleri de “afet” diye adlandırarak bu afetleri “kalp, dil, kulak, göz,el, ayak, beden ve üretim organları” (yani, bedene, ruha kimliğe ait her şey!) kapsamında bölümlere ayırıyor…
Bu ayrımlar size, müzikte kadın sesi yasağını, erkekler korosunun perdelenmesini, içinde rakı geçen türküyü dinlemek istememeyi çağrıştırmıyor mu?..

Yazıyı “Türk Kültür Tarihi”nden bir alıntıyla sonlandıralım.

“XVII. yy. başlarında Osmanlı bilginleri, Birgili’nin görüşlerini paylaşanlar ve paylaşmayanlar diye 2 büyük gruba bölünmüşlerdi (…) İnsanlar yollarda çevrilerek dini konularda sınava çekiliyor, beklenen yanıtı veremeyenler hırpalanıyorlardı.
Öte yandan dine aykırıdır diye sanat eserlerine saldırılıyor, yazmalardaki minyatürler bile tahrip ediliyordu…” vb.

  • Osmanlı ortaçağından çok uzakta mıyız; ne dersiniz?

ataolb@gmail.com
www.ataolbehramoglu.com.tr
http://behramogluataol.blogspot.co
(Cumhuriyet Pazar Dergi, 18.08.2013)

Son 1000 Yılda Türklerin Dünya Sanat ve Kültürüne Katkıları…

Dostlar,

Cumhuriyet Bilim – Teknik ekinde 19.4.13 günü yayımlanan aşağıdaki yazı dikkate değer.. Yazı formatını korumak adına pdf olarak ilginize sunuyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
24.4.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Son 1000 Yılda Türklerin Dünya Sanat ve Kültürüne Katkıları 
ve Geleneksel Türk Çini Sanatı

Yazıyı okumak için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

1000_Yilda_Turklerin_Dunya_Sanat_Kulturune_Katkilari

Yazının son bölümü Geleneksel Türk Çini Sanatına ayrılmış ve şöyle bağlanıyor :

Geleneksel Türk Çini Sanatı

listemize konabilecek isimlerin seçimine devam ettiğimizde, sıralamada, katılanların oranı olarak,

(3) XIII. yüzyıl şairimizi Yunus Emre, %50’si,

(4) XX. yüzyıl şairimiz Nâzım Hikmet, %35’ü,

(5) Geleneksel Türk Çini Sanatı ve sanatçıları, %26sı

olarak ortaya çıkmaktadır. Bundan sonraki isimlerimiz (toplam tüm oyların yüzdesi olarak) şu şekilde sıraya girmişler:

(6) XVI. yüzyıl seyyahımız Evliya Çelebi ve ‘Seyahatname’si : %25,

(7) Minyatürler ve minyatür yapımcılarımız (anonim): %24,

(8) XII. yüzyıl mistik şairimiz Mevlana Celalettin %22,

(9) XIII. yüzyıl Beylikler Dönemi eseri Divriği Ulu Cami ve Şifahanesi: %20.

(10) XVI. Yüzyıl amiralimiz Piri Reis: %13

ve “Türk sanatında son 1000 yıl için ‘TOP TEN’ ” listesinde yer bulmuşlardır.

Anketin daha detaylı (Önemli maddi eserler, önemli edebi eserler, müzik, plastik sanatlar ve diğer eserler kategorileri için ayrıca yapılan analiz ve oylamalar, ayrı bir yazının konusu olarak bu ilk sunuma alınmamışlardır.)

SONUÇ

Bir ulusa ait oldukça farklı insan/kültür etkinlikleri arasında en önemli(ler)ini belirlemekteki güçlüklere yazımızın başında değinmiştik. Burada üzerinde durulan ve 2000 yılı başlarında kamuoyuna sunulan anket-soruşturmanın basit bir toplamlı istatistiksel değerlendirmesinde, seçici aydınlarımız, iki adı (Mimar Sinan ve
Mustafa Kemal Atatürk), 1000 yıldaki önemli kişilikler arasında büyük tercih farkları ile ön plana çıkarmışlardır.

Plastik sanatlar alanında ise “ilk beş” içinde yer alan geleneksel çini sanatımız,
dünya kültürel mirasında “en önemli Türk katkısı” olarak öne çıkmaktadır. Bu sanat ürünlerimizin farklı dünya müzelerini süslediği de göz önüne alınırsa, bu yargının gerçekten uzak olmadığını kabul etmekte zorlanmayız. Bu nedenle, ankete yanıt verenler açısından, mükemmel örneklerini XVI. ve XVII. yüzyıllarda veren klasik İznik çinilerinin Türklerce, son bin yılda yarattıkları sanat eserlerinin en başta geleni sayılmaktadır. Anketin Türk çini sanatı ile ilgili olmayan bölümlerinin de günümüz edebiyat, sanat ve politika gruplarının dikkatini çekmesini bekleyebiliriz.

Öbür yandan, ülkemizde yaşanan hızlı toplumsal değişime bağlı olarak, içinde bulunduğumuz 3. binyılda, var olan sanatsal ve bilimsel iklimin ne yönde ve nasıl “evrileceğeni” takip etmek açısından da anketin bu sonuçlarının önemli olduğu kanısındayız. Önümüzdeki dönemdeki benzeri çalışmalarla yapılacak karşılaştırmaların, toplumumuzdaki değişmenin yönünü ve gerçek boyutlarını kavramada önemli yararlar sağlayacağını düşünüyoruz.

Kaynakça:

[1] Umberto Eco, 2012,

[2] “Kitap-lık”, 2000, iki aylık edebiyat dergisi, sayı 39, (Ocak-Şubat 2000)

EK-1: “Kitap-lık” dergisi anketine yanıt veren sanatçılar listesi
(abecesel soyadı sırasıyla):

Lütfi Akad, Çetin Altan, Metin And, Afife Batur, Cengiz Bektaş, Halil Berktay, Halet Çambel, Adnan Çoker, Ferid Edgü, Metin Erksan, Semavi Eyice, Melih Ferdi, Hüsnü A Göksel, Ara Güler, Çelik Gülersoy, Mehmet Güleryüz, Aydın Gün, Bozkurt Güvenç, Talat S Halman, Halil İnalcık, Doğan Kuban, İlhan Mimaroğlu, Ahmet Oktay, İlber Ortaylı, Ünsal Oskay, Sami Şekeroğlu, M Celal Şengör, Tosun Terzioğlu, Yalçın Tura, Aydın Uğur, Artun Ünsal.