Etiket arşivi: ÖZERK bir Ulusal Gıda – İlaç Kurumu

TÜRKİYE’nin GIDA GÜVENLİĞİ SORUNU ve TÜİK’in BIKTIRAN AYMAZLIĞI..


TÜRKİYE’nin GIDA GÜVENLİĞİ SORUNU ve TÜİK’in BIKTIRAN AYMAZLIĞI..

Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
www.ahmetsaltik.net (11.5.13) 

TÜİK, resmi web sitesinde yer verdiği bir grafikte, birçok gıda ürününde üretim miktarı olarak yüksek düzeyde “yeterlik” sağladığımızı göstermekte. Ama TÜİK çook şaibeli.. Artık güvenilmez bir kurum ne yazık ki. Büyük ölçüde politize. Bu konuda sitemizde sayısal kanıta dayalı yazılarımız var. (Bkz. TÜİK’in Tehlikeli Hataları.. Başbakan da Yanıltılıyor.. http://ahmetsaltik.net/tuikin-tehlikeli-hatalari-basbakan-da-yaniltiliyor/)

Buğday üretimi (yıllık rekolte) yıllardır 20 milyon tona kilitlenmiş durumda..

Nüfusumuz hızla artmakta.. Son 40 yılda 2’ye katlandı.  Başbakan R.T. Erdoğan,
“en iyimser yorumla” TÜK vb. kurum ve kişilerce yanıltılıyor ve aile başına 5-6 çocuk isteyebiliyor! Bu ülke için yıkım demektir. Sadaka toplum, oy deposu, biat kültürü, demokrasicilik ve İslam faşizmi demektir. Orta – uzun erimde senaryo bu mudur yoksa? Kalabalık ve niteliksiz toplum ne işe yarar?? Üstelik “TSK’yı sayıca küçültüp teknolojisini iyileştirme” politikası güdülürken!?

  • “Her aileye 1 çocuk” dışında ulusal seçeneğimiz yoktur! 

Tarımsal alanlarda benzer oranlı artış yok. Makineleşmede de.. Sulamada da..
Üstelik sulamada hatalar (tuzlanma, özellikle seralarda vahşi gübreleme,
tarlada vahşi irrigasyon, tohuma damlatmanın bize yabancılığı.. vb.) var..

Örn. mısırda ve pamukta yetersizliğimiz net ve net dışalımcıyız.. Soyada da..

Trakya’da pirinçte, yumurtada, piliç dokularında DİOKSİN denen toksik madde var ve tekstil sanayisinin arıtılmadan toprağa verilen sanayi atıklarının ürünü.. Üstelik, çok su kullanan bu sektör, Trakya’da hem dışsatım hem de bol yüzeysel su kullanmak için konumlanmıştı. 2. avantaj bitti.. Artık 400 m’den su çekilebiliyor. Bu ciddi maliyet artışı demektir..

Bir de dehşetli davranış : Çekilen yüzeysel sulardan boşalan lakünlara atık sıvılar depolanıyor!

Önceki Çevre – Orman Bakanı Osman Pepe bu ürkünç olayı açıkladı ve isyan etti..
Ülke elden çıkıyor demektir, ülke çölleşiyor. Cennet gibi bir ülke yaşanmaz duruma getiriliyor.”

Bu İHANETTİR.. dedi. (Osman Pepe, www.hurriyet.com.tr, 06.06.04) Veee. gitti..
(457 sayfalık kapsamlı rapor hazırlattı çevre sorunları için : “Türkiye Çevre Atlası, Çevre Bakanlığı, 2004www.cedgm.gov.tr/CED/Files/cevreatlas%C4%B1/atlas_metni.pdf)

Dolayısıyla tarımsal ürünlerin niceliğinin yanı sıra bir de nitelikleri sorunu var..

Örn. Türkiye’nin “tehlikeli atık” zararsızlaştırma sığası da (kapasitesi) çok yetersiz.
Her saat yaklaşık 23 ton çok zehirli atığı doğaya veriyoruz. Bu amaçla kurulu atıkyakar (insineratör) yeteneğimiz gereksinimin yalnızca %5’i dolayında. Bu yüzdendir ki,
örn. Gebze / Dilovası’nda bebeklerin ilk kakalarında (mekonyum) ve annelerin
ilk sütlerinde (kolostrum) ağır toksik metaller var!

Örnekler TÜBİTAK’ta incelendi ve bu bölgede kanser ölümleri, benzer koşullara sahip çevre halkının 3 katı! (Bu ilçede 1996’da, Refah Partili belediye başkanının
abdest bozuyor” gerekçesi ile suları klorlamaması yüzünden kolera salgını çıkmış ve ölümler olmuştu!)

Bu evsel – endüstriyel kökenli katı – sıvı – gaz atıklar besin zinciri ile insana dönüyor.

Bacaklara_sarili_et_parcalari

Çarpıcı bir veri : 1970’ler başında 1 cc (ml) menide (ejakülat) 100 -120 milyon
canlı sperm hücresi vardı. Şimdi ise 15 – 20 milyon “normal” kabul ediliyor,
sevinçle karşılanıyor. Dolayısıyla doğa geri tepiyor, intikamını alıyor; asıl olan SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM, “Sürdürülebilir kalkınma” değil! Bu gidişle yakınlarda hiçbir doğum denetim (kontrol) yöntemine gerek kalmayabilir!?

Gümrükten sorumlu, Sivas katliamının sanıklarının avukatı Hayati Yazıcı, Mersin’de
“her nasılsa” yakalanan 23 bin ton GDO’lu pirinç için, “GDO’lu pirinç yok!”
ya da “Pirinçte GDO yok!” diyebildi hiç sıkılmadan..

İTÜ de hiç utanmadan, çözümleme (analiz) sonuçlarını değiştirdi.. Önce pirinçler GDO’lu, sonra Tarım Bakanı hazret (=sayın!) Mehdi Eker’den zılgıtı yiyince,
şecaat arzedercesine (“merdi kıpti” diyorlar galiba özne için..), utanmadan,
“yanlış sonuç” verdik.. diyebildi.

Neden bu pirinç örnekleri DSÖ ve FAO tarafından yetkilendirilmiş (akredite) uluslararası laboratuvarlarda incelenmez??

Batı’da olsa hükümet düşürecek olay.. Fiyasko, skandal nitelemeleri çook hafif kalıyor..

  • Halkın sağlığı ile oynamak : İnsanlık suçudur! 

Salamdan_cikan_butun_fare_Romanya'dan_disalim

Salam’dan çıkan fare! 
www.yasam.tr.msn.comRomanya, 20.03.09

  • Gıda gümrükleri, halk(ın) sağlığı bakımından kritik önemdedir!

Yeterli – dengeli beslenme olmazsa, toplum giderek geri zekalı olur!
Bunun ayrımına da varamaz!

Kurban Bayramlarında” (!?) hala “kurban”ı salt hayvan boğazlamak olarak algılıyor  ve borçlanarak dışalım ile sözde kurban bayramları yapmayı, Tanrı’ya rüşvet vermeyi sürdürüyoruz! (Bkz. “Kurban” gerçekte nedir? Hayvan kesmek dince zorunlu mu?? http://ahmetsaltik.net/kurban-gercekte-nedir-hayvan-kesmek-dince-zorunlu-mu/)

Dengeli – yeterli beslendiğimiz ve soru soran – eleştirel akla dayalı eğitim aldığımız için zekamız da yerinde! [1]

Gıda üretiminde miktar ölçüsünde nitelik de önemli. 

Web sitemizdeki (www.ahmetsaltik.net) aşağıdaki 2 dosyaya bakılmasını öneririz..

Türkiye’de Gıda Güvenliği ve Denetimi ?? (word dosyası)
(http://ahmetsaltik.net/turkiyede-gida-guvenligi-ve-denetimi/

Ve “GIDA GÜVENLİĞİ ve SANİTASYONU(power point)
http://ahmetsaltik.net/gida-guvenligi-ve-sanitasyonu-2/

Bu amaçla;

–        Büyük Atatürk’ün yaptığı gibi ÖRNEK TARIM – HAYVAN ÇİFTLİKLERİ KURMAK, (Üstelik, Ankara Atatürk Orman Çiftliği gibi, herkesin gözden çıkardığı bataklıklarda!)

–        YERLİ ÜRETİME DÖNMEK ve TARIM – HAYVANCILIK SEKTÖRÜNÜ ÖNCELİKLİ – KRİTİK SEKTÖR SAYMAK GEREKİR.

–        ULUSAL TARIM – HAYVANCILIK – BESLENME POLİTİKLARININ
ÜLKENİN BAĞIMSIZLIĞI İÇİN VAZGEÇİLMEZ OLDUĞUNU UNUTMAMAK GEREKİR!

*********

  • Ülkemiz çooook kötü yönetiliyor..
  • Örn. Türkiye’nin neden “özerk” bir ULUSAL GIDA – İLAÇ KURUMU yok???

Tüketicinin evde gıda güvenliği için uyulması gereken hijyen kuralları hakkında bilinçlenmesi dışında; nitelikli ve güvenilir gıda üretimi için besin zinciri üzerinde oluşturacağı baskı, öbür önemli işlevidir.

Dünya Bankası’nca yayınlanan “Ülke Ekonomik Memorandumu” Raporu’ndan :

  • “Türkiye’de sağlıkta güvenli olmayan gıdayla bağlantılı ortaya çıkan tehlikeler, yüksek ekonomik maliyete yol açmaktadır. Bu maliyet artışı, ulusal ve uluslararası
    gıda piyasalarında gıda ürünlerinin sınırlı rekabetine bağlı gelirin azalması, hastalık ve ölümler, sağlık harcamalarının hızla büyümesi kökenlidir.
    Gıda güvenliğindeki bu olumsuz durumun temelde, gıda zincirindeki hijyen uygulamaları kadar, evlerdeki koşullara da bağlı olduğu kesindir. Gıda güvenliğinin önemi konusunda ayrımındalık (farkındalık) oluşturulması, eğitim ve besin zincirinde bozulmaya karşı önlemler, gıda güvenliğinin artırılmasında en önemli ögelerdir.”
  • Türkiye gıda güvenliğinde sonuncu!
    (Cumhuriyet Tarım ve Hayvancılık Eki, 14.10.2008 Yusuf BAŞTUĞ)
  • Örn. Türkiye’nin neden FDA benzeri “özerk” bir ULUSAL GIDA – İLAÇ KURUMU yok???

10,5 yıldır yüzlerce yasa yapıldı, değiştirildi.. AB aşkına (!) 2 tane ULUSAL PROGRAM (!?) yürürlüğe sokuldu (2. ve 3. Programlar). 10 dolayında “UYUM PAKETİ”
(üstelik yapısal uyum – structural adjustment) yapıldı.. Siyasal tercih
özerk kurumlaşmalar yönünde kullanılmadı. Merkezi otorite güçlendirildi.
Üniversiteler, TÜBA ve TÜBİTAK’ın sınırlı özerkliği hemen hemen yok edildi.

  • Oysa demokrasi, özerk kurumların kolonları üzerinde yükselir.. 

Hiç unutulmasın :

  • Türkiye Dünyada bal üretiminde Çin, Arjantin, Meksika’dan sonra 4.! 
  • Anadolu coğrafyası, Dünya arı ırkının 1/5’ine, ballı bitkilerin 3/4’üne sahip!!

********************

Ne yapmalı                 ???

Hiç kimse günlük çözümler peşinde koşmasın. Öncelikle söyleyelim: Vurgunculuğu yaratan düzenin adı, emperyalizmin denetimli liberal düzeni ya da kapitalizmdir.

Ç ö z ü m  v a r :

  • Tarımda uygulanan yeni-liberal (neo-liberal) politikalardan vazgeçilmeli.
  • Endüstriyel tarım yerine, küçük ve orta ölçekli köylü tarımı öne çıkarılmalı.
  • Tohum, damızlık, kimyasal gübre ve ilaç gibi tarımsal girdileri üreten
    tarım şirketleri ile tekelci gıda şirketlerinin, çiftçiler üzerindeki baskılarına
    son verecek düzenlemeler yapılmalı.
  • Özelleştirilen ve kimileri de kapatılan Tarımsal KİT’ler yeniden açılmalı.
  • Gıda üreten, dağıtan ve satan işletmeler denetimli olmalı.
  • Yerel üret ve tüket ilkesi öne çıkarılmalı.
  • Gıda üretici kooperatiflerinin kentlerde pazarlama birimleri kurmaları
    teşvik edilmeli.
  • Kesinlikle ve kesinlikle tarım ürünleri dışalımına (ithalatına) son verilmeli.

(Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, Ege Üniv. Ziraat Fak. 12.4.12. www.odatv.com )

  • Türkiye, “hal mafyası” sorununa artık bir çözüm getirmelidir!

Bu yanlış, aymazlık ve sapkınlık hatta ihanet kokan politikaların hesabı elbet,
er ya da geç önünde (eninde değil!) ya da sonunda sorulur..

Sevgi ve saygı ile. 11.5.13

Bu dosya pdf olarak da okunabilir ..

TURKIYE’nin_GIDA_GUVENLIGI_SORUNU_ve_TUIK’in_Biktiran_Aymazligi


[1] Rahmetli Aziz Nesin, “Bu milletin %60’ı zeka fukarası..” demiş ve yaygın saldırı almıştı. Bunun üzerine, “Daha da fazlaymış, % 80’miş..” demek zorunda kalmıştı..

Türkiye’nin İlaç ve İlaç Harcamaları Sorunsalı


Türkiye’nin İlaç ve İlaç Harcamaları Sorunsalı

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. F. Cankat Tulunay, Ankara Üniv. Tıp Fak. Farmakoloji (kısaca İlaçbilim) Anabilim Dalından emekli bir hocamız. İlaç konusunun nezaketi nedeniyle, Klinik Farmakoloji Derneği bünyesinde son derece yararlı çalışmalarını sürdürmekte.

İLAÇ, stratejik ve kritik bir alan. Türkiye her yıl ilaç için milyarlarca dolar (Oransal olarak ABD’nin 3 katı olmak üzere toplam sağlık giderinin yaklaşık 1/3’ü dolayında!) harcama yapıyor ve özyeterliğini de giderek yitiriyor. Dışa bağımlı ithalatçı bir ülke oluyor. Aşağıdaki çizimde, AKP döneminde nasıl hızla böyle bir çöküşün (KüreselleşTİRİLMEnin!) yaşandığını izliyoruz..

Ilac_gideri_dengesi_yerli_disalim

Sağlık ve ilaç giderlerimiz başdöndürücü biçimde artarken bu harcamalarda başat rol oynayan ilaç, tıbbi malzeme ve tıbbi teknoloji alanında dışa bağımlılığımız alabildiğine derinleşiyor. Fabrikadan çıkan ilaç, kullanıcıya erişene dek maliyeti, araya giren dışalımcı (ithalatçı), dağıtımcı, depocu.. yüzünden çok çok artıyor.. Oysa SSK,
pek çok ilacını kendi fabrikasında üretiyor ve aracısız, sigortalılarına ulaştırıyordu. 2005’te kapatıldı! Niye??

Üstelik; Uluslararası Eczaneler Birliği (FIP) 2. Bşk. D. Tromp’a göre Doğru ilaç kullanımı yalnızca % 50 oranında ! (Antalya, Uluslararası Hasta Güvenliği Kong., 28.03.08)

Oysa Akılcı ilaç kullanımı için   :

1. Medikasyonun (İlaç kullanımının) gerekip gerekmediği 1 kez daha düşünülmelidir.
2. Jenerik ilaç yazılmalıdır (herhangi bir marka değil, kimyasal içerik yazılırsa,
Eczacı en ucuz olanını verecektir; toplamda %20 tasarruf sağlanabilir..).
3. Medikasyonun (İlaç kullanımının) doz ve süresi çok titiz ayarlanmalıdır.
4. Kullanıcıların ilaçlarını doğru kullanmaları mutlaka sağlanmalıdır.
5. Hekimler çok iyi Farmakoloji eğitimi almalı, ilaç fiyatlarını bilmelidir.
6. Antibiyotik kullanımı için direnç testleri yapılmasına çok çaba harcanmalıdır.
7. Ülkede tanı, sağaltım ve hastalık izlemin için standart protokoller geliştirilmeli
ve bilgisayar temelli uygulanmalıdır.

DÜNYADA EŞİ YOK!

Prof. Tulunay hocaya göre :

  • SGK tarafından dünyada eşi görülmemiş bir ‘ÖDEME KOMİSYONUNUN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNERGE’ taslağı ikinci kez tartışmaya açıldı. Geri ödeme komisyonunda ilaç firmalarının kurduğu dernekler ön plana çıkarken, Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği gibi kuruluşlar ve konuyla 1. derecede ilgili diğer dernekler yok sayıldı. Dünyada ilaç firmalarının söz sahibi (oy hakkı) olduğu başka bir geri ödeme kurumu bulunmamakta. TEB ve TTB ise derin uykularına devam etmekte.
  • Tıbbi ve Ekonomik Değerlendirme Komisyonu; İlaç ve Eczacılık Daire Başkanı başkanlığında doktor, eczacı, ekonomist, istatistikçi, uzman epidemiyolog ve farmakolog meslek gruplarından seçilen üyelerden oluşur. Yukarıda belirtilen meslek gruplarından olmak üzere komisyonda Kurumu temsilen 7 (yedi) kişi, Sağlık Bakanlığını temsilen 2 (iki) kişi, Maliye Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığını temsilen birer kişi, akademisyenler arasından Başkanlıkça biri tabip olmak üzere yukarıdaki meslek gruplarından belirlenecek 2 (iki) kişi ile İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası, Türkiye İlaç Sanayi Derneği, Gelişimci İlaç Firmaları Derneği ve Araştırmacı İlaç Firmaları Derneğini temsilen birer kişi asıl üye olarak bulunur. Asıl üye kadar aynı meslek gruplarından yedek üyeler de belirlenir.’ (http://www.klinikfarmakoloji.com/index.php?q=node/1178, 04/04/2013)

*****

Niye böyle, ne yapılmalı ??

«Çok Taraflı Yatırım Anlaşması» (retorik tuzağa dikkat!)
(MAI : Multilateral Agreement for Investment) şöyle buyurmakta :

  • “Üretimde kullanılacak ham madde ve ara malda birincil önceliğin üretimin yapıldığı ülke olması ya da belli bir oranın bu ülkeden karşılanması ilkesinin yerine, fiyatının düşük olduğu yerden dışalımına (ithaline) bıraktırmasını..”
    (gibi yakıcı konuları içermekte..)
* İlk olarak, 13.8.1999’da taraf olunan bu Anlaşma’dan ne yapıp edip kurtulmalı.
(Her ne denli, “Anlaşmayı imzalayan devletler, 5 yıl süre ile anlaşmadan çıkamayacak ve çıktıktan sonra da 15 yıl tüm anlaşma kurallarını uygulamak zorunda olacaklardır!?!” içerikli akıl tutulması ürünü maddeleri olsa da!..)
* Yine ne yapıp edip SSK’nın kapatılan ilaç fabrikasını SGK yeniden açmalı.
* TSK kendi ilaç üretimini geliştirerek sürdürmeli.
* Yerli ilaç sanayisi desteklenmeli ve hammadde üretimi artırılmalı.
* Türkiye AŞI üretebilmeli.
* Yukarıda sıralanan AKILCI İLAÇ KULLANIMI, ülke genelinde gerekirse seferberlik ilan edilerek yaşama geçirilmeli. Jenerik ilaç yazımı sağlanmalı.
* Koruyucu sağlık hizmetleri her-ke-se sürekli ve etkin olarak kamusal kapsamda verilmeli ki; ilaca ola gereksinim azaltılabilsin.
* Topluma sağlık eğitimi verilmeli; sağlıklı ve güvenli bir çevre için (Anayasa md. 56) çaba harcanmalıdır.
* Gerçekte ilaç olan pek çok ürün OTC (Over The Counter) olarak tanımlandı ve ruhsatı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na verildi. İlaca göre çok kolay ruhsatlandırılabilen bu ürünler, çok miktarda ve hiçbir denetim olmadan kullanılmakta.
Yakın gelecekte çok ciddi halk sağlığı sorunları doğurması kaçınılmaz olan bu sorun mutlaka denetim altına alınmalı. Gerçekte bu harcamalar da ilaç harcaması,
üstelik gereksiz, sağlıksız hatta tehlikeli düzeyde..
Son olarak; 

Türkiye’nin, ABD’deki FDA (Food & Drug Administration) benzeri bilimsel ve yönetsel açıdan mutlaka ÖZERK bir Ulusal Gıda – İlaç Kurumu olmalı.
Siyaset bu alanı özerk bilimsel yapıya bırakmalı. Ne yazık ki, 663 sayılı yasa gücünde kararname ile Sağlık Bakanlığı yeniden yapılandırılırken (2.11.12), Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Bakanlık bünyesinde özerk olmayarak yapılandırıldı (md. 27).
Gıda işleri de 2004’te çıkarılan 5179 sayılı Gıda Yasası ile Sağlık Bakanlığından
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na verilmişti. Bu seçim, 5996 sayılı yenilenen Gıda Yasası (13.06.2010’da aşamalı olarak yürürlük aldı.. ) ile de sürdürüldü.
Özerk kurumsal yapılanmaya ne yazık ki gidi(e)lmedi..
Unutulmasın; Demokrasi özerk kurumların kolonları üstünde yükselir..
Türkiye’nin sağlık giderleri ve onun içinde ilaç giderleri, doğrudan Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanının ağzından, “Sürdürülebilir” değildir. 2012 konsolide Merkezi Yönetim Bütçesi verilerine göre SGK salt sağlık giderlerinde 20 milyar TL açık vermiştir (toplam bütçesi 141 milyar TL). Bu açık tutarı, genel bütçenin toplam açığının 2/3’üdür!
Akıllı bir planlama ile tasarruf zorunludur.Ancak bu girişim yalnızca “moneter sıkıyönetim” ile başarılamaz.Bir dizi sosyal, yapısal düzenlemeyi, kamusal sorumluluğu gerektirir.

Ne var ki, SGK öylesine kurgulandırıldı ki; elinde IMF-DB dayatmalarıyla
sınırlı moneter önlemler dışında ne yazık ki kayda değer tasarruf politikası aracı yok! Ciddi açık vermeye, ülkeyi borçlandırmaya, genel bütçe açığının ana nedeni olmaya devam ediyor.

  • GSS (Genel Sağlık Sigortası) böylesine hastalıklı yapılandırıldı ve
    halkımızın değil; özel sağlık sektörünün sigortası olma işlevini üstlendi!
Lütfen dikkat buyurulsun;
  • GSS (Genel Sağlık Sigortası) = Özel sağlık sektörünün sigortası..
diye “lanetli bir denklemi” huzura getiriyoruz..
Dosyayı pdf olarak arşivlemek ya da okumak için lütfen tıklayınız :

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 6.4.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net