Etiket arşivi: Özel Yetkili Mahkemeler

Balyoz’da son sözler.. Balyoz sanıkları: Vatan sağolsun!

Dostlar,

16 Aralık 2010’da ilk duruşması yapılan ve 3 iddianamenin birleştirildiği BALYOZ davasının
107. duruşmasında sanıkların hüküm öncesi son sözleri alındı.

Tarihe not düşecek ibretlik sözler ve yiğit savunmalar yapıldı TSK’nın yiğit subaylarınca....

365 sanığın 15-20 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın sonuna gelindi.

Eğilip bükülmediler asla..

Kararı tanımıyoruz.. dediler..

Hükmünüzü biliyoruz.. bizi yanıltmayacaksınız, bunun için teşekkür ederiz.. dediler..

Güç sizde ama hak bizde.. dediler..

Bu dava bir daha görülür.. dediler..

Ne ceza verirseniz verin umurumda değil.. dediler..

Özetle

VATAN SĞAOLSUN.. dediler..

Biz bu dizeleri yazarken, 20 Eylül 2012 günü saat 20:06 dolayında, Mahkeme karar yazmakta..

Sanırız birkaç saat sonra hükümleri hep birlikte göreceğiz ve

Yepyeni yapraklar açılacak yepyeni tarihler yazmak üzere..

Asıl hüküm sahibi Tarih, daha hükmünü vermedi..

Türkiye bu cendereyi de parçalayacak ve Atatürk’ün aydınlık yolunda ilerlemesini sürdürecek.

Her-kes bu şaşmaz olguyu kafasına bir güzel koysun ve yolunu buna göre çizsin..

Sevgi ve saygı ile.
20.9.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================================
Balyoz sanıkları: Vatan sağolsun
Balyoz Harekat Planı davasında karar aşamasına gelindi. Balyoz davasında mahkeme heyeti 107. duruşmada son sözleri aldı ve saat 15.00 sıralarında davayı hükme bağlamak üzere ara verdi.

Cumhuriyet portalı, 20.9.12

İstanbul’da 1. Ordu Karargahında 5-7 Mart 2003 tarihindeki “Plan Semineri”nde “Balyoz darbe planı” yapıldığına ilişkin 365 sanığın 15-20 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın sonuna gelindi.

16 Aralık 2010’da ilk duruşması yapılan ve 3 iddianamenin birleştirildiği davanın 107. duruşmasında sanıkların hüküm öncesi son sözleri alındı.

Davanın karar öncesi duruşmasında tutuklu 250 tutuklu sanığın tamamı hazır bulundu.
Balyoz’dan tutuksuz yargılanan ancak 28 Şubat soruşturmasında tutuklu bulunan emekli Korg. Tevfik Özkılıç ile 16 tutuksuz sanık duruşmaya katıldı.

Balyoz davasında karar duruşması, 20.9.12

Üretilmiş CD’ler

İstanbul 10 Ağır Ceza Mahkemesi Başkan Ömer Diken, son savunmalarını tamamlanamayan sanıklara
söz verdi. Savunmaların tamamlanmasının ardından saat 10.30 sıralarında hüküm öncesinde son beyanların alınmasına geçildi. Emekli Org. Çetin Doğan, delillerin tartışılması aşamasının atlanarak savcıların
“Esas hakkındaki mütalaasını” sunmasına izin verildiğini söyledi.

Doğan “Davanın sona erdirildiği bu aşamada, bari şimdiye kadar verdiğiniz gerekçeden yoksun klişe kararlarınızdan farklı olarak her bir sanık için vereceğiniz hükümle somut gerekçeler ortaya koyun.
Daha başlamadan dayandığı bütün savların çürütüldüğü, hukukun, hak ve adaletin çiğnendiği, yok sayıldığı bir davanın sanığı olmaz. Olsa olsa tanığı olur düşüncesiyle şahsımla ilgili hiçbir savunma yapmadım.”
diye konuştu.

Çetin Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Meşru zemini olmayan bu davayı bireylere ve Türk ulusuna maliyetinin ne denli ağır olduğuna bakmadan, inatla sürdürdünüz. Bugün yurdumuzun içine sürüklendiği kaosun oluşmasında adaletin,
mülkün temeli olmaktan çıkarak zulmün aracı haline gelmesinin payı olduğunu tarih yazacaktır.
Bu oluşumda Özel Yetkili Mahkemelerin oynadığı rolün unutulmayacağından, gelecek nesillere ibretlik
bir ders olacağından eminim. Yaptığınız yargılananın Türk milleti adına olduğuna inananın kalmadığı, mahkemenizin tasfiye sürecine girmesinden, başta sayın başbakan ve sayın ana muhalefet lideri olmak üzere kamuoyunda size ve mahkemenize yakıştırılan sıfatlardan açıkça anlaşılmaktadır.”

Çetin Doğan sözlerini “Vereceğiniz karar, hakkınızda hayırlı olsun.” diye tamamladı.

“Söyleyecek söz yok”

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Ora. Özden Örnek, son sözlerinin sorulması üzerine
“İlave edecek bir şey yok.” diye konuştu. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Org. İbrahim Fırtına
“Atılı suçlamayı reddediyorum.” dedi.

YAŞ üyesi Org. Bilgin Balanlı ise şöyle konuştu:

“Anayasa, Türk Ceza Kanunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin pek çok maddesi ihlal edilmiş,
adil ve hukuka uygun bir yargılama yapılmamıştır. Bugün burada bir karar verilecekse bu siyasidir,
hüküm ise TSK ile siyasi bir hesaplaşmanın ürünüdür. Biz de onun mağdurlarıyız. Şu ana kadar yaşananlar, bu mahkemeden adil bir karar çıkmayacağını gösteriyor.

Vatan sağolsun.”

Başka söz yok

Emekli Korg. Nejat Bek “Söyleyecek bir şey yok” derken, eski MGK Genel Sekreteri emekli
Org. Şükrü Sarıışık “ söylenecek her şey söylenmiştir.” diye konuştu.

MHP İstanbul Milletvekili ve Emekli Korg Engin Alan “Söylenmesi gerekenleri söyledim. Başka söyleyecek bir şey yok.” dedi.

Duruşmaya ambulansla getirilen emekli Org. Ergin Saygun şöyle konuştu:

“Bu dava birçok meçhulle malüldür. Ancak hüküm aşamasında gelmiştir. Binlerce hatası ispat edilmiş
bir iddianame
, davanın sonucunu doğrudan etkileyebilecek olan ancak dinlenmemiş tanıklar ve bilirkişiler… İlave olarak Sayın Başbakan’ın dava ile ilgili açıklamaları ve TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu üyesi Kayseri milletvekili Yaşar Karayel’in bu dava ile 28 Şubat arasında irtibat kuran ifadeleri… Bütün bunlar varken bu davayı nasıl bitireceksiniz bilemiyorum. Sanırım bu davaya yakın bir gelecekte yeniden dönülecektir.”

Saygun sözlerini “Balyoz’un ne olduğu ne olmadığı, bütün bunlar incelendikten sonra ortaya çıkacaktır herhalde. Kuvvet şu anda sizdedir, hak hala bizimledir.” diyerek tamamladı.

“Bu mahkemeyi tanımıyorum”

Mahkemenin bilirkişi ataması ve tanık taleplerini kabul etmediğini ifade eten Süha Tanyeri

“Şayet suçsuz olduğuma dair karar oluşturamadıysanız, emekli orgeneraller Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gazeteciler Alper Görmüş, Mehmet Baransu, Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığı’na ifade veren Orhan Aykut, bilirkişiler Ahmet Erdoğan ve TÜBİTAK heyetini dinlemeden vereceğiniz karar ne adil olacak ne de Türk milletini temsil edecektir.” dedi.

Emekli Tuğg. Recep Rıfkı Durusoy, Balyoz adıyla anılan planı bilmediklerini, duymadıklarını mahkemelerde dile getirdiklerini ifade ederek “Bunu bilip de şu ana kadar söylemeyen ve mahkemeden bildiklerini saklayan şerefsizdir, namussuzdur, kul hakkı yemektedir.” diye konuştu.

Emekli Tüma. Cem Gürdeniz, “Mahkeme tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirmiştir.
Bu mahkemeyi tanımıyorum. Söylenecek sözüm yoktur.” dedi.

Tümg. Gürbüz Kaya, “Bir çete tarafından üretilmiş sahte delillerle suçlandığımı savunmamda söylemiş olmama rağmen mahkeme bu çeteyi ortaya çıkarmak için hiçbir işlem yapmamıştır.” diye konuştu. Kaya “Masumiyetimden aziz milletimin şüphesi olmasın.
Milletim, vatanıma ve bayrağıma asla ihanet etmedim. Vatan sağolsun.” dedi.

Onurumu iade edin

Emekli Kora. Kadir Sağdıç “Usul hükümleri ihlal edilen bir mahkemede adil bir yargılama yapılmamıştır.
Son söz de söylenemez. Özgürlüğümün ve onurumun iadesini talep ediyorum.” diye konuştu.

Emekli Kora. Feyyaz Öğütçü ise “Tüm meslek hayatım boyunca hukuk dışı hiçbir faaliyette bulunmadım. Düşünce bazında bile darbeyle ilişkim olmamıştır.” şeklinde konuştu.

Ergenekon davasında da tutuklu bulunan emekli Albay Dursun Çiçek, Hukuk Fakültesi’nde öğrenci olduğunu anımsatarak şunları söyledi:

“Sizin okuduğunuz kitapları son 3 yıldır ben de okuyorum. Ama aynı dünyalarda yaşadığımıza inanmıyorum. Adil ve dürüst bir yargılama, evrensel hukuka dair bir karar beklemediğim için son söz söylemeyeceğim.”

Maksat hasıl oldu

Emekli Tuğa. Cem Çakmak ise “Davada ne karar çıkarsa çıksın bence maksat hasıl olmuştur. TSK’de tasfiye gerçekleşmiştir.” dedi.

Emekli Korg. Yurdaer Olcan ise “Çocukken giydiğim üniformamı şerefle taşıdım ve şerefle hediye ettim.” diye konuştu.

Darağacı kuruldu

Albay Mustafa Önsel ise “Darağacı kuruldu, usulen son sözlerimiz isteniyor.
Ben ilk gözaltına alındığım gün cezamın kesildiğine inanıyorum. Tutuklamaya gönderildiğimde idam kararı tescillendi. Bu zamana kadar verdiğiniz kararlarla beni hiç yanıltmadığınız için size teşekkür ediyorum.” dedi.

Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok “Hayatım Yassıada, 12 Mart ve 12 Eylül mahkemelerindeki hukuksuzluklara lanet okuyarak geçti. Ne ceza verirseniz verin umurumda bile değil. 12 Mart’ta 12 Eylül’de nasıl vicdanlarda beraat ettiyse bizler de beraat edeceğiz” diye konuştu.

Duruşmayı, MHP Genel Başkan Yardımcısı ve MHP milletvekili Bülent Belen ve MHP milletvekili
Ruhsar Demirel, Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit ile Basın Konseyi üyesi
Av. Turgut Kazan izledi.

Konuk yazar : Politikada Roller Değişirken / Emre Kongar, 9.6.12/Cumhuriyet

AYDINLANMA

Emre Kongar

ekongar@cumhuriyet.com.tr
9 Haziran 2012, Cumhuriyet

Politikada Roller Değişirken…

Bir bölümü zaten başlamış olan ama medya tarafından görülmeyen, görülmek istenmeyen… Bir bölümü ise yeni ortaya çıkan olaylarla dikkat çekmeye başlayan değişim rüzgârları politikaya egemen olmaya başladı.AKP’nin ve CHP’nin, kamuoyu tarafından algılanan imajları, rolleri ciddi değişimlere uğruyor… İktidar yanlısı medya ne kadar görmezden gelmeye çabalarsa çabalasın, artık bazı gerçekler
su yüzüne çıkıyor.

***

Birinci olarak, statükoya karşı iktidara geldiğini öne süren AKP artık iyice, hem devraldığı hem de kendi yarattığı statükonun temsilcisi durumuna geldi.
Zaten tam hâkim olduğu bürokrasiye ek olarak, devletin, yani ordunun, yargının, üniversitelerin
ve özerk, yarı özerk kurumların tam denetimini ele geçirince, bu kurumlardaki geleneklerin ve kendi yarattığı değişmelerin koruyucusu, savunucusu, statükonun temsilcisi oldu.

İkinci olarak, CHP, iktidar ve iktidar çizgisindeki medya tarafından sürekli olarak suçlandığı haksız eleştirilerden bir ölçüde de olsa kurtuldu, özellikle Kürt sorununun çözümü açısından değişimin öncüsü haline geldi.

Aslında CHP uzun bir süredir değişimin öncülüğünü ve sözcülüğünü yapıyordu ama kimse buna kulak asmıyordu…
Hukuk devleti ve sosyal devlet konusundaki önerileri, eğitim, sosyal güvenlik, insan ve kadın hakları projeleri tam bir değişim programıydı…

Fakat iktidar yanlılarının her türlü sesi bastıran gürültülü korosu bu gerçeği bastırıyordu. Aynı durum Meclis çalışmaları bakımından da geçerliydi:
Örneğin Meclis’e verdiği “faili meçhul cinayetler oruşturması” önergeleri sayısız kez iktidarın oylarıyla reddedilmişti ama kimse bunun üzerinde durmuyordu…

Üçüncü olarak, AKP iktidarının iddia ettiği “değişim” ile aslında demokratik rejimi altüst eden otoriter ve dogmatik bir yapı hedeflediği artık iyice anlaşıldı:
Uludere faciası, kürtaj konusu, 4+4+4 eğitim projesi, THY grevinden sonra gelen grev yasağı, başkanlık rejimi tartışmaları zaten 2010 referandumuyla ortaya çıkan otoriterleşme eğilimlerinin somut sonuçları oldu.

Dördüncü olarak, AKP iktidarı, izlediği genel politikalardaki tutarsızlıkları açısından kamuoyunun güvenini yitirmeye başladı.Kürt sorununun çözümü konusunda Habur’dan Uludere’ye uzanan büyük yalpalama, AB konusunda, tam üyelik müzakerelerinin başlamasından, bugün durma noktasına gelen ilişkilerde görülen büyük değişim, bütün temel politikaları bakımından AKP’ye olan inancı sarstı.
Beşinci olarak, AKP iktidarı, devraldığı veya kendi yarattığı sorunları çözemediği gibi, bu sorunların çözüm çabaları sırasında veya çözümsüzlük noktasına geldiğinde bunların üzerini örtmek için yeni sorunlar üreten bir duruma düştü. Örneğin, Uludere konusundaki büyük fiyasko ve bunun üzerini örtmek üzere başlattığı kürtaj tartışması, durup dururken ülkede yeni gerilimler ve kamplaşmalar üretti.
Altıncı olarak, toplumun en önemli kesimleri olan kadınları, gençleri ve öğrenci velilerini, emekçileri açıkça karşısına aldı.

Kamu işçilerine verilen yetersiz zam, 12 Eylül askeri döneminde bile yasaklanmayan hava taşımacılığındaki grev hakkının yasaklanması, anlamsız ve lüzumsuz bir kürtaj tartışması, üniversiteye giriş sınavındaki söylentiler, ilk ve orta öğretimdeki yeni sorunlar,
AKP’nin geniş kitleler arasında algılanan imajını olumsuz etkiledi.

Yedinci olarak, AKP-Gülen Cemaati ittifakı, iktidar paylaşımı konusunda sorunlar yaşamaya başladı, çatlaklar kamuoyuna iyice yansıdı; güç odağının kim olduğu konusunda kuşkular doğdu.

Sekizinci olarak, hukuk devleti ihlalleri ve yargılamalardaki sorunlar, AKP’ye destek veren
AB ve ABD’de bile artık sabırları taşırdı, uluslararası eleştiriler arttı.

Dokuzuncu olarak, terör gibi, işsizlik gibi, bağımsız ve tarafsız yargı gibi sorunlar çözülemedi, müzminleşti; fatura elbette 10 yıldır iktidarda olan AKP’ye kesildi.

Onuncu olarak, Suriye konusunda ortaya çıkan ciddi bir sıcak savaş olasılığı herkesi korkutmaya başladı.
On birinci olarak, eskiden umutla AKP’ye destek vermiş olan her kesimden vicdanlı bazı yazarlar, yukardaki gerçeklerin ışığı altında iktidarı eleştirmeye başladı.

***

Sonuç olarak AKP, değişimi değil statükoyu, çözümü değil sorunları temsil eden bir rol değişimine uğruyor.

CHP’nin ise eline geçirdiği kendini ifade etmek
ve toplumsal umut olma fırsatını nasıl değerlendirebileceğini zamanla göreceğiz!

ADD 12. Genel Kurulu’na çağrılan Silivri’de tutuklu Doğu Perinçek’in Tarihsel İletisi

ADD_12._Genel_Kuruluna_iletisi_9.6.12