Etiket arşivi: Özel Yetkili Mahkeme

6’lı Masa Ortak Politikalar Uzlaşma (Mutabakat) Metni

Ben 240 sayfa siyasetname okuyamam diyenler için, 
6’lı Masa “Ortak Politikalar Mutabakat (Uzlaşma) Metni“nin özeti..

Seçim barajı %3 olacak

HSK, Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak ayrılacak,
Adalet Bakanı Hakimler Kurulunda olmayacak

Cumhurbaşkanı 1 kez, 7 yıllık seçilecek

AİHM veya AYM kararlarına uymayan yargıç ve savcılara yaptırım uygulanacak

Kamuya girişlerde mülakat uygulaması kalkacak, KPSS ücretsiz olacak

Belediyelere kayyum uygulaması kalkacak

Parti kapatma davaları TBMM iznine bağlı olacak

Cumhurbaşkanlığı, Çankaya Köşkü‘ne taşınacak;
Cumhurbaşkanlığına bağlı saray, yalı ve köşkler halka açılacak

Cumhurbaşkanlığı uçakları satılıp, yangın söndürme uçağı alınacak

Özel yetkili mahkemelere son verilecek

Ceza mahkemelerinde savcılar, avukatlarla eşit olacak
CMK görevlendirmelerinin kapsamı genişleyecek

Sosyal medya yasası uluslararası standartlara göre yeniden düzenlenecek

Hazine ve Maliye Bakanlığı ayrılacak, 2 bakanlık olacak

Bakan yardımcılıkları kaldırılacak, müsteşarlık gelecek

Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki vesayeti sona erecek
Belediyelerin ödenekleri artırılacak

Yolsuzluk suçlarında zamanaşımı olmayacak

Yurt dışına kaçırılan paraların geri alınması için “Malvarlıklarının Geri Alınması Ofisi” kurulacak

Pazarlık usulü ile yapılan ihaleler geçmişe dönük olarak incelenecek

Türkiye kara para aklamada Gri Liste’den çıkarılacak

Kamu İhale Yasası kapsamı dışına çıkarılan konular, kanun kapsamına geri alınacak

Vatandaşın bilgi edinme hakkını ihlal eden memurlar yaptırıma tabi tutulacak.

Enflasyon 2 yıl içinde tek haneye düşecek

Kişi başına ulusal gelir 5 yılda 2 katına yükselecek

5 yılda 5 milyon yeni iş yaratılacak

İhracat hedefi 600 milyar dolar

TCMB Başkanı bağımsız olacak, görevden alınamayacak

TCMB, Ankara’ya geri taşınacak

128 milyar doların akıbeti araştırılacak

KKM uygulamasına son verilecek, eski hesaplar vadesi dolunca yenilenmeyecek.

İmar rantları vergilendirilecek

İstanbul uluslararası finans merkezi olacak

Kreş sayısı artırılacak

İşsizlik fonu işçiler için kullanılacak

Çalışanların vergi ve prim yükü azaltılacak

Eğitim ve öğretimde KDV düşecek

İşyeri stopaj ödemeleri düşürülecek

Okullarda ücretsiz su, süt ve öğle yemeği verilecek

Okul kitapları, yardımcı kitaba gerek duyulmayacak duruma getirilecek

Sansür yasaları kaldırılacak

Lise giriş sınavı uzun vadede (erimde) kaldırılacak

1+5+4+3 eğitim sistemine geçilecek; İlkokul 5 yıl, ortaokul 4 yıl, lise 3 yıl olacak

Köy okulları geri açılacak, taşımalı eğitim sona erecek

YÖK kapatılacak

Üniversiteleri, akademisyenler yönetecek

Öğretmen atamalarında mülakat kaldırılacak

Harika çocuk yasası çıkarılacak

Festival yasakları kaldırılıp, festival teşvikleri verilecek

Mülki amirlerin festival ve konser yasaklama yetkisi iptal edilecek

25 yaşına dek gençler kültürel etkinliklere ücretsiz katılacak

Şehir içindeki sanayi tesisleri taşınacak

2050 yılında sıfır karbon hedefi konulacak

Yeşil dönüşümü destekleyen İklim Bankası kurulacak

Kalıcı yaz saati uygulaması kaldırılacak

Orman yangını olan alanda inşaat yapılması yasaklanacak

Cumhurbaşkanlığı uçakları satılıp, yangın söndürme uçağı alınacak

Çiftçilerin tohum maliyeti %50 desteklenecek

Alım fiyatları sezon (mevsim) öncesinde açıklanacak

İlk konut alımında tapu harcı alınmayacak

Mevcut savunma sanayi projeleri sürdürülecek

Tank Palet Fabrikası geri alınacak

Akkuyu Nükleer Santrali‘nin sözleşmesi gözden geçirilecek

Yüksek fiyatlı doğalgaz alım sözleşmeleri yeniden değerlendirilecek

Kanal İstanbul iptal edilecek

Atatürk Havalimanı hizmete açılacak

Araç muayene istasyonlarındaki tekel kaldırılacak

Gümrük Birliği Anlaşması güncellenecek

Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Koruma Kurulları özerkleştirilecek

24 saat açık kütüphaneler yapılacak

Yeni termik santral yapılmayacak

Cumhurbaşkanının orman niteliğini kaldırma yetkisini kaldırılacak

Yanan ormanlara verilen imar izinlerinin tümü iptal edilecek

Yeni şehir hastanesi yapılmayacak, Şehir hastaneleri nedeniyle kapatılan devlet hastaneleri açılacak

Askeri hastaneler geri açılacak

İşe alımlarda cinsiyetçi soru sorulmayacak

8 Mart’ta kadınlar izinli sayılacak

Gençler pasaporta ücret ödemeyecek

Yurt dışı çıkış harcı kaldırılacak

Gençlere aylık 5 GB ücretsiz internet

Emekli maaşlarına enflasyon + büyüme zammı yapılacak

TOKİ yalnızca sosyal konut üretecek, TOKİ konutları peşinatsız, taksitle satılacak

Gereksinim ölçüsünde öğrenci yurdu yapılacak, öğrenciler vakıf dernek yurtlarına mahkum edilmeyecek

F-35 projesine döneceğiz

Kapatılan askeri okullar açılacak

Kuvvet komutanlıkları, Genelkurmay’a bağlanacak

AB ile yapılan Geri Kabul Anlaşması gözden geçirilecek

Düzensiz göç gelen ülkelerle geri kabul anlaşmaları yapılacak

Geri gönderme merkezleri artırılacak

Türkiye’deki düzensiz göçmenlerin üçüncü ülkelere sınır dışı işlemleri hızlanacak

İstisnai vatandaşlık kapsamı daraltılacak

Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşü sağlanacak

Yabancılara konut almaları ya da döviz getirmeleri karşılığı vatandaşlık verilmesi uygulamasına son verilecek

Altay Tankı, Milli Muharip Uçak, TF2000 Firkateyni projelerinin gerçekçi biçimde ilerleyebilmesi özel bütçe sağlanacak, bu projelere özel uzman personel ayrılacak.

…..
….
***
Eksiğiyle, fazlasıyla, “BU UZLAŞMA METNİ” ile dileriz bir kamuoyu rüzgarı yakalanır ve

  • çağdışı – hukuk dışı, halkın egemenliğini gasp eden, yeryüzünde örneği olmayan,
    ucube TEK ADAM rejimi
    nden

kurtuluruz.. Zaman içinde bu hedefleri daha ileriye taşırız..

MİLLET İTTİFAKI, resmen değilse bile, fiilen bir TÜRKİYE İTTİFAKI‘na dönüşmeli.

Sevgi ve saygı ile. 01 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Mehmet Haberal Olayı..

Dostlar,

Emin Çölaşan köşesinde Mehmet Haberal Olayı” nı yazmış.

Ergenekon vd. bilinen davalarda mağdur edilen hatta tutuklu-hükümlü iken ölümlerine yol açılan acı olayları işliyor. Özellikle Haberal ve Hilmioğlu..

Biz de bu sitede yazdık, İstanbul Barosu Dergisi’nde yayımladık,
Ulusal Kanal’da programda deyim yerinde ise haykırdık :

(Tutuklu ve Hükümlülerin Ulusal ve Uluslararası Kaynaklarda Sağlık Hakkı
TEORİ, Aralık 2011, syf. 36-59 ve İstanbul Barosu Dergisi Kasım-Aralık 2011, syf. 12-28; Ayrıca : Ankara, Ulusal Kanal DOSYA Programı, Nurzen Amuran; Aytun Çıray, Eriş Bilaloğlu ile Hasta, Tutuklu-Hükümlü ve Hekim Hakları, Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet; http://ahmetsaltik.net/arsiv/2012/05/Tutuklu_ve_Hukumlulerin_Saglik_Haklari.pdf)

İnsanlık suçu işliyorsunuz!..

Tutuklu-hükümlü insanların sağlık haklarını pervasızca çiğniyorsunuz. Gerek iç hukukta gerekse ülkemizi bağlayan uluslararası hukukta tanınan pek çok temel sağlık hakkını görmezden geliyorsunuz..diye uyardık.

Bir kez daha vrgulayalalım.. Zaten davaların kurgu olduğu, kanıtların düzmece olduğu savları ayyukta..  Bu davalar esasen çökertildi hukuksal olarak.

Bari insanları içeride sakatlamayın, öldürmeyin..
Vicdanınızın peşinizi bırakmayacağını, sizi er ya da geç sorgulayacağını
aklınızdan çıkarmayın. O aşamada size hiç kimse yardım edemeyecek..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 10.1.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=================================== 

Emin Çölaşan

portresi

Mehmet Haberal Olayı
SÖZCÜ,
10.1.13

Sevgili okuyucularım,

Birkaç gün önce elime bir kitap daha ulaştı.

Mehmet Haberal’ın sağlık sorunu ve başına getirilenler

diye özetlemek mümkün.

Haberal Hoca sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en ünlü cerrahlarından biri. Hele organ naklinde dünyanın önde gelenleri arasında yer alıyor. Kurduğu ve rektörü olduğu Başkent Üniversitesi, ülkemizin en seçkin eğitim kurumlarından biri. Ayrıca kurduğu Başkent Üniversitesi hastaneleri, bugüne kadar yüz binlerce insanımızı
tedavi etti, sağlığına kavuşturdu.

Prof. Dr. Mehmet Haberal yurtsever insandı. Prof. Dr. Haberal, bugünkü iktidara karşıydı. 2008 yılında O’nu da Ergenekon davasından tutuklamayı başardılar! O artık bir terörist olmuştu!
Kendi elleriyle, ya da hastanelerinde kurtardığı hayatlar bir anda
sıfırlanmış, Hoca’nın terör örgütü mensubu (!) olduğu iddiası
ortaya atılmıştı.

Haberal ve terör!.. Aklın almayacağı bir olay!..

Hoca, sağlığı bozuk olduğu için hastanede yatıyordu. (Sonra hastane basıldı, O’nu tedavi eden doktorlar da tutuklandı!) Mahkeme, ifadesini hastanede aldı. Hep merak ediyordum, acaba Haberal, teröre neresinden bulaşmıştı! Acı gerçekler herhalde bu ifadeyle ortaya çıkacak, bizler de şok geçirip açık konuşacaktık:

“Vay canına, demek ki Hoca terörist olmuş!..”

Mahkeme sorgusu, Başkent Üniversitesi tarafından kitap yapıldı.

  • “Suçum Ne?”

Bu sorgulama, virgülüne bile dokunulmadan, aynen yayınlanmıştı. Baştan sona dikkatle okudum. Kendisine örgütle, terörle, silah vesaire ile ilgili sorulan bir tek soru yoktu. Sorulan her soru,

Ecevit’in tedavisiyle ilgiliydi.

* * *

Yandaş medyanın iddialarına göre, vefatından bir süre önce Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde yatan rahmetli Bülent Ecevit’e bilerek yanlış tedavi uygulanmış ve onun başbakanlığına son verilmek istenmişti!
Bu işin baş sorumlusu da Haberal Hoca idi!
İkinci kitap bir süre sonra yayınlandı:

  • Silivri Gerçeği

Bu kitapta Ecevit olayının bütün gerçekleri belgelerle açıklanıyordu.
Bu iki kitabı dikkatle okudum ve kafamdaki bütün kuşkular giderildi.
Mahkemenin elinde O’nu suçlayan bir tek satırlık belge bile yoktu.
O halde Haberal yıllardır niçin tutuklu? Niçin Silivri hapishanesinde yatırılıyor? Hakimler dışında hiç kimse bilmiyor!

* * *

Birkaç gün önce Hoca’nın son kitabı elime geçti. Hoca hasta.
Pek çok rahatsızlığı var. Sık sık hapishaneden alınıp hastaneye yatırılıyor, sonra geri getiriliyor.
Dünya çapında bir tıp adamı Silivri koşullarında nelerle uğraştırılıyor.
Kitabın adı:

  • Prof. Dr. Mehmet Haberal’dan Belgeler ve Gerçekler

Bu kitabı da üç günde baştan sona okudum.
Türkiye hapishanelerinde şu anda tam 135 bin tutuklu ve hükümlü yatıyor. Pek çoğunun sağlığı bozuk ama umursayan yok.
Haberal hasta. Birçok rahatsızlığı var. Haberal cerrah, ne olduğunu
iyi biliyor. Haberal’ın avukatları var, o’nun sorunlarıyla bire bir ilgileniyorlar.

Ama Türkiye hapishanelerinde yatmakta olan hasta tutuklu ve hükümlüler, seslerini kime duyuracak?
Onlar çaresiz, onlar ne yapacak?

* * *

Kitapta bir belge var ki, inanılır gibi değil. İstanbul’daki Mehmet Akif Ersoy Hastanesi‘nin yönetimi, İstanbul Valiliğine gönderdiği yazıda özetle şöyle diyor:

“…Hasta Mehmet Haberal’ın kardiyoloji konsültasyonu gerekli olursa, hastanemiz hekimleri ile hasta arasındaki HUKUKSAL SÜREÇ devam ettiği için, başka bir kardiyoloji merkezinde kontrolü uygun olur. Durumu bilgilerinize arz ederiz.”

Bu yazının altında 4 doktorun imzası var.

Abdurrahman Eksik, Aydın Yıldırım, Nevzat Uslu, M. Kemal Erol.

Böyle bir belgeye insanın inanası gelmiyor.
Bir devlet hastanesi, aralarında hukuksal süreç bulunduğu gerekçesiyle hem de bir meslektaşın, bir tıp hocasının, bırakın onları da bir yana, bir insanın, bir hastanın tedavisini reddediyor.

Evet, Prof. Dr. Mehmet Haberal’la ilgili bu üç kitabı da bir solukta okudum. Şaşırdım kaldım. Türkiye’de nelerin nasıl olduğunu öğrendim, aklım ve mantığım almadı. Adaletin nasıl çalıştığını, insanların nasıl bilerek ve özellikle tutuklu bırakıldığını, Hoca’nın durumu üzerinden, hem de belgelerle öğrendim. Hay öğrenmez olaydım.

* * *

Sevgili okuyucularım,

İnsan bazen hiç ummadığı, beklemediği olaylar yaşıyor.
Haberal Hoca’nın bu kitabını dün yazacaktım, olmadı…
Ve bugüne kaldı. Sabah erken kalktım, her zamanki gibi kafamda “Bugün ne yazacağım” sorusu yok çünkü ne yazacağımı biliyorum.
Bu kitabı yazacağım. Evden çıkmak üzereyim. Saat 8.30 dolaylarında kardeşim aradı:

“Annem yataktan düşmüş. Acısı çokmuş. Herhalde kırık var.
Sen Başkent’ten ambulans çağırabilir misin?..”

Annem 93 yaşında. Durumu iyi kötü idare ediyorduk.
Unutkanlığı yoğundu ama hiç değilse bizleri tanıyordu.
Tek tesellimiz ayakta olmasıydı. Yemeğini kendi yiyor, tuvalete bakıcı eşliğinde kendi gidiyordu. Bunlar bizim için bulunmaz nimetti.
Tek korkumuz düşüp bir yerini kırmasıydı. Soran herkese aynı şeyi
söylüyordum:

“Biz her şeye razıyız. Yeter ki düşüp bir yerini kırmasın.”

Başkent Hastanesinden hemen tam donanımlı bir ambulans geldi.
Acil servis tetkikleri, röntgen falan derken, korktuğumuz sonuç ortaya çıktı:

Kalça kırığı…

Ve ameliyata alındı.

Bundan sonrası bizim açımızdan herhalde zor bir süreç olacak.

* * *

Dün annemin peşinde dolanırken Başkent Hastanesini bir kez daha gözlemleme olanağını buldum. Bekleyen yüzlerce hasta, koşuşturan doktorlar, hemşireler ve görevliler… O hastanenin ilk günleri bir kez daha gözümün önünden geçti. Dost olduğum Mehmet Haberal isimli genç bir doktor, iki katlı küçük bir binada hastane kuruyor…
Ve bu hastane giderek büyüyor, gelişiyor ve ülkemizin en seçkin sağlık kurumlarından biri oluyor. Genç doktor günün 24 saati görev başında koşturuyor. Sonra Üniversiteyi kuruyor, Türkiye’nin dört bir yanında tam teşekküllü hastaneler ve diyaliz merkezleri açıyor…
Ve o doktor binlerce hastaya organ nakli yapıyor, bütün ameliyatlara giriyor, binlerce insana elleri ve beyniyle şifa dağıtıyor…

Ve o yurtsever doktor, hakkında bir tek belge olmadan,
Özel Yetkili Mahkeme tarafından “Terörist” olduğu gerekçesiyle yıllardır Silivri hapishanesinde çürütülüyor. Birçok hastalığı var, “Terörist (!)”
olduğu için tedavisi doğru dürüst yapılmıyor. Özellikle yapılmak istenmiyor.

Sadece Balyoz ve Ergenekon sanıkları değil!.. Hapis yatan 135 bin kişi aynı durumda. Eğer hapiste sağlık sorununuz varsa, yandınız demektir. Dünya çapında bir tıp doktoru olan Mehmet Haberal’ın sağlık sorunları nedeniyle başına gelenler, işte bunun somut kanıtı. Ergenekon sanığı Kuddusi Okkır’ı nasıl öldürdükleri, aynı davanın sanığı Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun tedavi ettirilmeyen hastalıkları da öyle.

Yazıklar olsun böyle düzene…

Yazıklar olsun böyle adalete…

26. Genelkurmay Başkanımız Sayın İlker Başbuğ’dan Mektup..

Dostlar,

26. Genelkurmay Başkanımız Sayın İlker Başbuğ,
Silivri zulümhanesinde 1. yılını doldurdu.

İçimiz utanç ve acı ile dolu..

Bize e-ileti ile ulaşan bir yazıyı paylaşmak istiyoruz.

Türkiye bu zilleti daha ne denli sürdürebilir ??

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 6.1.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=========================================

Aşağıdaki haber Hürriyet Internet’ten alınmıştır. İnsanın  dili konuşamıyor.

Genelkurmay Başkanı’nı yargılayan bir yargı ve yargıya gönderen bir hükümet.

Peki hükümetimiz yönetimde Anayasaya bağlı kalacağına ilişkin yemin etmiş mi etmemiş mi?

Anayasamıza göre Genelkurmay Başkanları görevleri ile ilgili suçlardan Yüce Divan’da yargılanmazlar mı?

Peki, bizim Başkanımız nerede yargılanıyor? Özel Görevli Mahkemede.

Bu durumda Hükümet ve TBMM, meşruiyetini Anayasadan almayan bir uygulama içindedir. Gerisi laf-ı güzaftır (boş laftır).

Bu utancı daha ne kadar taşıyacaksınız??

Toygun ATİLLA
İSTANBUL, 6 Ocak 2013

Ilker_Basbug_portresi

 

Ergenekon davası kapsamında ‘Silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti
ortadan kaldırmaya teşebbüs’ten 1 yıldır tutuklu bulunan eski Genelkurmay Başkanı
emekli Orgeneral İlker Başbuğ, bir mektup yazarak şöyle dedi:

  • Mahkeme Genelkurmay Başkanı’nı sanık, terör örgütünün bir liderini ise tanık sandalyesine oturtma başarısını göstermiştir. Türk Ordusu’na komuta etmiş birisinin, arkadaşlarıyla birlikte, ‘Terör örgütü kurmak ve yönetmek’ suçlanmasının utanç verici ağırlığını, Türk milleti adına yargılama yetkisine sahip yargı erki daha ne kadar taşımaya devam edecektir?”

ERGENEKON davasının tutuklu sanığı eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, tutukluluğunun 1’inci yılında Silivri Cezaevi’nden
kaleme aldığı mektupla seslendi: “Türk ordusuna komuta etmiş birisinin, arkadaşlarıyla birlikte, ‘terör örgütü kurmak ve yönetmek’ suçlanmasının utanç verici ağırlığını, Türk milleti adına yargılama yetkisine sahip yargı erki daha ne kadar taşımaya devam edecektir? Yargı erkinin yetkili ve sorumlu makamları
bu ciddi durumu sorgulamayacaklar mıdır?”

İNTERNET ANDICI’NDAN 

6 Ocak 2012. Türkiye Cumhuriyeti’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, İnternet Andıcı soruşturması kapsamında tutuklandı.

Başbuğ hakkındaki suçlama, “Silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” oldu.

İnternet Andıcı soruşturması daha sonra Ergenekon davası ile birleştirildi.

Başbuğ, Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından biri oldu.
Aradan tam 1 yıl geçti. Tutukluluğunun 1’inci yılında Başbuğ, 1 yıllık süreci, yargıyı,

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi hakkındaki net tavrına rağmen
yargının yönelttiği suçlamayı, görev süresinde yaptıklarını,
hakkındaki suçlamaların asılsızlığına ilişkin yazı kaleme aldı. İşte özetle o yazı:

DEVLETE DE AĞIR BİR İTHAM

Dünyanın hiçbir ülkesinde hem ülkenin Silahlı Kuvvetlerinin Komutanı hem de bir silahlı terör örgütünün yöneticisi olan Genelkurmay Başkanı görülmemiştir.
Ancak, bu utanç verici ayıp 6 Ocak 2012 günü Türkiye’de yaşanmıştır.
Türkiye’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla tutuklanmıştır.

Türkiye’de yaşanan bu durumu demokrasinin bir zaferi olarak değerlendiren cahiller, aslında bu suçlamanın siyaseten devletimize de yöneltilen son derece ağır ve haksız bir itham olduğunu bile anlayamamışlardır. (Bu kanımızca aynı zamanda Anadolu’daki, Türk Egemenliğine son verme çabalarından biridir.)

YARGI ERKİNİN SORUMLULARI 

  • Türkiye’de neler olmuştur? Maalesef Mahkeme Genelkurmay Başkanı’nı sanık, terör örgütünün bir liderini ise tanık sandalyesine oturtma başarısını da göstermiştir. Türk Ordusu’na komuta etmiş birisinin, arkadaşlarıyla birlikte, “terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçlanmasının utanç verici ağırlığını, Türk milleti adına yargılama yetkisine sahip yargı erki daha ne kadar taşımaya devam edecektir? Yargı erkinin yetkili ve sorumlu makamları bu ciddi durumu sorgulamayacaklar mıdır?

SİLİVRİ TÜRKİYE’YE YAKIŞMIYOR

Silivri’de bugüne kadar yaşananlara bakılınca, burada adil yargılamaların yapıldığını ve bu yargılamalardan da adil sonuçlar çıkabileceğini söylemek mümkün değildir. Adil yargılamanın gerçekleştirilmesinden sorumlu olanlar daha neyi beklemektedirler? İnsanların daha fazla eziyet görmelerini mi?
Bu durum, Türkiye’ye yakışmamaktadır.

YANLIŞ ZAMANDA GELDİĞİMİZ AŞİKÂR

Ayrıca bugün, sivil-asker ayrımı yapmadan ve bütün askerleri potansiyel birer suçlu olarak görmeden, gerçekleri açıkça savunabilecek Emile Zola’ların sayıca giderek artması da en büyük dileğimizdir.

Aslında, 26’ncı Genelkurmay Başkanı’nın ‘bir büyük suçu’ vardır :

İki Barış’lar yazdıkları kitapta, bu ‘suçu’ şöyle tanımlamışlardır:

‘İlker Başbuğ hayalleri olan, ancak yanlış zamanda dünyaya geldiği aşikâr olan
bir Genelkurmay Başkanı’dır.’