Etiket arşivi: ortaokulda türban serbestliği

2020 BAŞINDA AKP = ERDOĞAN’ın TÜRKİYE’yi SÜRÜKLEDİĞİ BATAKLIK

2020 BAŞINDA AKP = ERDOĞAN’ın TÜRKİYE’yi SÜRÜKLEDİĞİ BATAKLIK

 

Türkiye çok zor bir kavşağa giriyor 2020 ile birlikte..
Ülkenin pek çok göstergesi olumlu olmaktan çok uzak ve üstelik gerilemekte.
Örneğin dış borçlar 2002 sonunda 129 milyar $ iken AKP 17 yılda 450 milyar Dolara çıkardı, 3,5 kat büyüdü borçlar. Halkın bankalara borcu 2019 sonunda 583 milyar TL’ye yükseldi. 23 milyon hanenin her biri, ortalama 25.348 TL borçlu. Ulusal gelir 230 milyar $ idi, bu yıl 800 milyar $ olur mu bilemiyoruz. Olursa o da 3,5 kat büyümüş olacak yaklaşık..
Peki bu “büyüme” salt borçlanma ile mi oldu?

Ve en yeni haberlerden biri; Danıştay Dava Daireleri Kurulunun, ortaokulda türban serbestliği getiren yönetmeliğe (2014) itirazı oyçokluğu ile reddettiğini öğreniyoruz. (Davayı açan Av. Ömer Faruk Eminağaoğlu‘na teşekkür borçluyuz..) Oysa AKP Türbanı salt üniversitede okuyan kız öğrenciler için diye sunmuştu başlangıçta.. Artık anaokulu öğrencisi 4-5 yaşındaki çocuklar bile türbanlı!

  • Sahi, AKP’nin dilinden düşürmediği 2023 hedeflerini / davasını bilen var mı??

Bir yandan Laik rejimi her tür saldırı ile yıpratma, bir yandan dini siyasete hiç utanmadan alet etme, bir yandan

  • Türkiye İslamcılarının Batı emperyalizmi ile işbirliği ile ülkeyi emperyalizme peş keş çekmesi…

TEBLİĞCİLER denen bir cemaatin üyeleri, Beyoğlu’nda sarık ve cübbeleriyle dolaşarak insanlara Yılbaşı kutlamasının haram olduğuna ilişkin bildiri dağıtarak insanları taciz ediyor ama bu güruha polis hiç ses çıkarmıyor!? Oysa o bölgede kadınlar bile yürütülmeyip şiddet uygulanıyor!

17+ yıllık tek başına AKP iktidarı bu kaygı ve acı veren tablonun tek sorumlusu.
Ne var ki, kabahat samur kürk de olsa giyen yok. Temel sorun da burada.
AKP = Erdoğan, yineleyelim, 17+ yıldır tek başına iktidar ve gelinen kabul edilemez hazin tabloda sorumluluk üstlenmiyor! Bu olacak şey değil. Dahası, ortalığı güllük – gülistanlık gösterme çabasında her türlü algı operasyonlarını sergilemekten geri durmuyor.
Üstelik çok büyük ölçülerde yolsuzluklar, rüşvet, talan, peş keş, yandaş kayırma, rant dağıtımı.. suçlamalarından geçilmiyor..

Bir yandan da BASKI ve DİNCİ DAYATMA ile Laik rejimi dönüştürme sürecinde
DİNCİ FAŞİZME varan uygulamalar izliyoruz.

Dış politika başlıbaşına bir facia ve 5 milyonu aşkın Suriye + Irak + Pakistan + Afganistan + Sudan……. insanı ülkemizde.. Yol geçen hanı olduk; 250 bin $ parası olan T.C. Vatandaşlığı alıyor! Ülkemizdeki Müslüman yabancılar “muazzam” bir hızla üremeye devam ediyorlar.. Kestirimlere göre, böyle giderse, –ki gitmeyeceğine ilişkin veri yok–  2050’de, yaklaşık olarak 150 milyona varacak Türkiye nüfusunun 1/3’ü, 50 milyonu “yabancılar” olacak. Bu durum altından kalkılamaz ve geri dönüşümü olmayan çok yönlü sorunlar doğuracaktır. Bir kez demografik ve kültürel yapı, ULUS BÜTÜNLÜĞÜ alt üst olacaktır. Ülkemizin Laik – Batı’ya dönük çağdaşlaşma amaçlı ülküsü açısından taşınamaz bir yük oluşacaktır Türkiye’de.

  • AKP = Erdoğan’ın mutlaka ama mutlaka Esad rejimi ile uzlaşması ve ülkemizdeki milyonlarca “zoraki konuğun” ülkelerine gönderilmesi en doğal yoldur.

    Ancak iktidar gündem oyunları ile hem kendini hem kamuoyunu oyalamaya çalışmakta ve ürkünç (vahim) olanı da yaşamın gerçekliğinden (realiteden) kopmaktadır. Bu olgu, Türkiye için olağanüstü kırılganlık yaratan stratejik bir sorundur.

  • Şizoid, şizofrenik yarılmalarla malul bir iktidarla hiçbir ülke yönetilemez!

    Somut örneklemek gerekirse, Batı emperyalizminin türlü oyunlarıyla TUTSAK ALINAN TEK ADAM ERDOĞAN;

    pek çok iç – dış politika sorunsalında manevra alanından yoksundur.

    Kanal İstanbul projesinde Erdoğan salt kamuoyu ile inatlaşmakla kalmamakta, aslında çaresizliğini – tutsaklığını haykırmaktadır..

  • “ABD Kongresinin Erdoğan ve ailesinin mal varlığını araştıracağız – araştırıyoruz.. açıklaması son derece kritiktir ve AKP = Erdoğan, bu “Şah” diyen politik hamle karşısında açıkça “mat” olmuştur, deyim yerinde ise “gıkını çıkaramamıştır”! Dolayısıyla, şaibe altındadır, “İspatlamazsanız müfterisiniz..” diye gürleyememiştir. Kanal İstanbul bu gelişmenin hemen ardından güncellenerek tutsak alınan Erdoğan eliyle ülkemize dayatılmıştır..

    Erdoğan çaresizdir. 2 arada 1 derede kalmak deyimi hafiftir. Uygun olanı belki de “40 katır mı, 40 satır mı?” olmalıdır..

Ancak gözden kaçırılmamalıdır ki; Rusya için Kanal İstanbul varlık / yokluk sorunu düzeyinde yaşamsaldır ve Suriye – Esad güçleriyle Erbil yöresindeki terörist ögeleri önceki hafta havadan – karadan vurmaya başlamıştır. Bu girişimle Türkiye sınırına ek olarak yüz bin dolayında insan yığıldığı öğrenilmiştir. Zaten Türkiye, güney sınırı ötesinde 3 milyon dolayında yerinden edilmiş (IDP) Suriyeliye kapsamlı yaşam desteği vermektedir. Ülkemizin sırtındaki yük 8,1 milyon insanı aşmıştır. Bu rakam Türkiye’nin resmi nüfusunun 1/10’u olup, kaldırılamaz bir yüktür, sorunun nedeni olan Batı emperyalizmi, Erdoğan eliyle Türkiye’yi oyalamaktadır. 2011 ilkyazından (ilkbaharından) bu yana AB’den gelen desteğin 4 milyar €’yu bulmadığını ancak 40 milyar $’ı aşan bir harcamanın Türkiye tarafından yapıldığını Erdoğan, bir anlamda “övünerek” (!?) söyleyebilmektedir. Ekonomik bunalıma sürüklenmiş bir ülkede bu tutar son derece büyüktür ve “ensar olduk – ensar olacağız” masallarıyla halka dayatılamaz. Fatura, halkımızın yoksullaştırılması ile Ulusa ödettirilmektedir. Harcanan muazzam kaynakların belgeleri nerededir? Hangi yasal dayanakla yapılmıştır bu harcamalar, hesabı verilmiş midir? Sayıştay denetim raporları var mıdır?

– Erdoğan, tek başına bunca muazzam harcama yapmaya yetkili değildir..

Nitekim yukarıda değindiğimiz İdlib yöresindeki yeni Rusya atakları Astana süreci dışındadır ve sanıyoruz Türkiye’ye bilgi bile verilmemiştir; Kanal İstanbul Projesiyle Montrö’yü boşa çıkarıp Karadeniz’e ABD – NATO donanmasını doldurma operasyonuna Rusya, bir başlangıç hamlesi ile yanıt vermiştir. AKP = Erdoğan iktidarı bu politik satranç hamlesini -doğru- okuyabilmiş midir? Karşı atak ne olmuştur, yapılabilmiş midir? Kocaman bir hayır..
****
Mustafa Kemal ATATÜRK döneminde dış politika, büyük güçler arasında taraf olmadan denge politikaları yürütmeye dayandırılmıştı. Kimsenin içişlerine karışılmıyordu. YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ temel ilke idi. 2011 baharında Suriye’de iç savaş çıkarıp petrol – doğalgaz yataklarına el koymayı hedefleyen ABD’nin maşası olmanın, 8,5 – 9 yıl sonra açıklanabilir yanı var mıdır? Komşu, çoğunluğu Müslüman ülke Suriye’ye bu kanlı emperyalist zulme araç – alet olmanın vebali ödenemez.

  • Türkiye, denetlenemeyen – sorgulanamayan – hesap sorulamayan bir TEK ADAMIN PEŞİNDE son derece tehlikeli serüvenlere sürüklenmemelidir, sürüklenemez. Bu sorunsala ivedi çözüm bulmak Türkiye’nin başlıca önceliklerindendir.

    2020’de ilk olarak yeniden Parlamenter rejime dönülmelidir.

    HDP’nin, 16 Nisan 2017 halkoylaması ile Anayasada yapılan kapsamlı – gerici değişiklikler için Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru hala bekletilmektedir!? Erdoğan için de bir fırsattır, en azından örtük bir “rıza” verirse, sorun çözülme yoluna girebilir.

    Yeryüzünde örneği olmayan ucube bir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile Türkiye, bataklığa saplanmıştır.

  • Türkiye’yi post-modern sömürge kılmak isteyen emperyal güçler,
    TEK ADAM REJİMİNİ apaçık kurgulamışlardır ülkemizde.

    Yukarıda da belirttiğimiz gibi, TEK ADAM türlü yollarla açığa düşürülmüş, hatalara – yolsuzluklara… bulaştırılmış ve tutsak alınarak her isteneni yapacak duruma düşürülmüştür.

    Hastalığın sağaltımı için önkoşul doğru tanıdır. Bir Tıbbiyeli ve Mülkiyeli olarak Türkiye’nin ağır – ciddi ve artık ertelenemez – ötelenemez duruma gelen hastalıklarına koyabildiğimiz tanıları ve uygun sağaltımları (tedavileri) 2020’nin ilk gününde kamuoyunun bilgi, ilgi ve sorumluluğuna sunuyoruz.

Sevgi, saygı ve umut ile. 01 Ocak 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Siyaset Bilimci, Mülkiyeliler Birliği Üyesi, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com