Etiket arşivi: Op. Dr. Ceyhun Balcı

8. ÜNİVERSİTE KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

 

8. ÜNİVERSİTE KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

22 MART 2013, İzmir

20-21 Mart 2015 tarihlerinde Ege Öğretim Elemanları derneği (EGÖDER) tarafından düzenlenen “8. ÜNİVERSİTE KURULTAYI”nın ülke gündemine ışık tutan kurultay sonuç bildirgesi raporunu saygılarımızla paylaşırız.

Prof. Dr. Can Ceylan
Ege Öğretim Elemanları Derneği Başkanı

10363936_618358658295713_6367529406073417201_nimagesimages (1)

8. ÜNİVERSİTE KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

1. Üniversiteler ve akademisyenler olarak, susturulmuşluğu ve sindirilmişliği kabul etmiyoruz. Toplumu aydınlatma ve topluma yön verme işlevi, üniversitelerin asli görevidir. Üniversitelerin bilgi üretimi ve bilgi aktarımı yanında en az onlar kadar önemli bir diğer işlevi de hiç kuşkusuz, içinde bulunduğu topluma karşı olan aydın sorumluluğudur. Ülkemizde son yıllarda, barış ve huzur ortamı, temel insan hak ve özgürlükleri, ulusal değerlerimiz ve cumhuriyet kazanımlarımız konusunda önemli sıkıntılar yaşanmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar karşısında üniversiteler suskun ya da duyarsız kalmayacak, topluma karşı uyarıcı görevini yerine getirmekten ve toplumu aydınlatmaktan asla vazgeçmeyecektir.

2. Laiklik, aklı ve evrensel değerleri önceleyen çağdaş eğitim ve özgür bilimin, olmazsa olmaz ana koşuludur. Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş uygarlık yoluna girmesini sağlayan devrimlerin en önde gelenlerinden biri aydınlanma devrimi, diğeri de farklı din ve inançlara eşit mesafede duran, bireyin inancını kendi özgür iradesine bırakan evrensel ve humanist bir anlayış olan laikliktir. Bu iki devrim benimsenmedikçe ülkemizin uygarlık yolunda ilerlemesi, fikri hür, vicdanı hür kuşakların yetişmesi, temel insan hak ve özgürlüklerinin kalıcı olması, mümkün değildir. Son yıllarda üniversitelerde dinsel unsurların ve dinsel kadrolaşmaların ivme kazanması laik eğitim ve özgür bilim açısından son derece tehlikeli sonuçlara gebe olup kaygı verici boyutlara ulaşmıştır.

3. Üniversitelerde nitelik, niceliğin önünde olmalıdır. Son yıllarda “her ile bir üniversite” sloganı ile altyapısı ve donanımı, öğretim üyesi kadrosu ve tahsisi sağlanmadan çok sayıda özel, vakıf ve kamu üniversitesi açılmaktadır. Bu durum ülkemizde yeterli ve nitelikli eğitim almamış üniversite mezunu diplomalı işsizler ordusunun sayısının her geçen gün artmasına neden olmaktadır. Üniversite mezunlarının nitelik ve istihdam sorunu yanında, üniversite akademik kadrolarının belirlenmesinde de ne yazık ki bilimsel liyakat yerine bilim dışı güç odaklarına yakın olma gibi farklı ölçütlerin geçerli olması, akademik saygınlığı ve bilim üretimini olumsuz yönde etkilemektedir.

4. Çağdaş bir yüksek öğretim modelinden söz edebilmek için akademik, mali ve yönetsel açıdan tam bir özerklik gerekir. Özgür bilimsel çalışma ortamı ve iş güvencesinin sağlandığı akademik özerklik; kamudan ayrılan bütçenin kullanılmasında seçilmiş yönetimin tam yetki ve sorumluluğa sahip olduğu mali özerklik ve yöneticilerinin üniversiteyi oluşturan unsurlar tarafından yapılacak seçimle belirlendiği yönetsel özerklik çağdaş bir yüksek öğretim modelinin olmazsa olmaz koşullarıdır.

5. Üniversite Sanayi işbirliğinde piyasanın değil, toplumun çıkar ve ihtiyaçları temel amaç olmalıdır. Üniversitelerin sanayi ile yapacağı işbirliği, toplumun refah seviyesi ve ulusal kalkınma için önemlidir. Ancak bu işbirliği, bilimin sermayenin dayatmalarından bağımsız olduğu, sermayenin emrine girmediği, bilimsellikten ödün verilmediği taktirde kabul edilebilir. Bu koşullar sağlanmazsa bilimin, piyasanın ve ticari çıkarların reklam malzemesi olmasının önüne geçilemez. Bu bağlamda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda bilimsel proje ve Arge çalışmalarını içinde toplayan ulusal bir araştırma alanı oluşturulması noktasında düzenleyici ve destekleyici işlevini vakit geçirmeksizin yerine getirmelidir.

6. Üniversitelere girişte para değil, başarı ölçüt olmalıdır. Yükseköğretimde ilk özelleştirme vakıf üniversitelerinin kurulması ile başlamış, ardından kurulan özel üniversitelerle üniversiteler işletme, öğrenciler müşteri konumuna indirgenmiştir. Üniversite seçme sınavlarında ana ölçüt öğrencinin vereceği para değil, gösterdiği sınav başarısı olmalıdır. Başarının ölçüt olduğu kamu üniversiteleri ile paranın ölçüt olduğu özel ve vakıf üniversiteleri arasındaki puan uçurumları getirilecek taban puanı uygulamaları ile önlenebilir. Ancak bu uygulama sadece tıp ve hukuk fakülteleri için değil tüm fakülteler için geçerli olmalıdır.

7. Üniversitelerde baskı ve şiddet değil, özgür düşünce, özgür bilim ve sağduyu egemen olmalıdır. Farklı düşünce ve fikirler, üniversitenin zenginliğidir. Farklı düşüncelere sahip öğrencilerin bu fikirlerini şiddete başvurmadan, sağduyudan ödün vermeden, üniversiteli olma ruhuna yakışır şekilde dile getirmeleri gerekir. Bu bilinç, küresel kirli senaryoların amacına hizmet etmemek, üniversitenin özgür düşünce ve tartışma ortamına zarar vermemek adına son derece önemlidir. Bu konuda üniversite yönetimlerine de büyük bir sorumluluk düşmektedir. Üniversite yönetimlerinin, üniversitenin can damarı olan, bilimsel, kültürel ve sosyal etkinlikleri iptal edip yasaklamak yerine, kampüslere kesici delici alet, ateşli silah gibi şiddet unsuru taşıyan maddelerin sokulmaması konusunda gerekli önlemleri zamanında ve etkin olarak almaları gerekir.

8. Bilim ve sanat toplumsal kültürün oluşmasında birbirinden ayrılmaz iki evrensel değerdir. Çağdaş bireylerin topluma kazandırılmasında üniversitelerdeki akademik ve mesleki eğitim süreci kadar kültür, sanat ve spor eğitiminin verilmesi de son derece önemlidir. Sanat olmayan etkinliklerin kamu iletişim araçlarında sanat olarak gösterildiği, sanatın erozyona uğratıldığı, devlet tiyatroları, devlet opera ve balesi ve devlet senfoni orkestralarının kapatılmaya çalışıldığı, tüketim psikolojisinin kültürel yozlaşmayla sonuçlandığı günümüzde, yaratıcılığı geliştiren, bireyin düşünsel dünyasını zenginleştiren gerçek kültür ve sanat eğitiminin gerekliliği daha da güncellik kazanmış, daha da önemli hale gelmiştir.

9. Evrimi dışlayan bir eğitim sistemi bilimsel olmaktan uzaktır. Bilim insanları arasında evrimin gerçekliğine ilişkin hiç bir kuşku yoktur. İnsanlığın yaşam seviyesini yükselten gelişmelerin temelinde, evrim biliminin anlaşılması ve uygulanması önemli bir yer tutar. Evrimi dışlayan bir eğitim sisteminin bilimsel ve akla dayandığını söylemek mümkün değildir.

10. Üniversite rektörlük seçimlerinde öğretim üyesi iradesi tanınmalıdır. Mevcut rektörlük seçim sistemi antidemokratik yapısıyla tam bir aldatmacadır. Rektörlük seçimlerde öğretim üyelerinin oyları ile ilk sırada seçilen aday kayıtsız şartsız atanmalıdır.
Bu bağlamda İstanbul Üniversitesi rektörlük seçimlerinde en yüksek oyu alan rektör adayının doğrudan atanması gerekir.

11. “Direnen Bilim İnsanı” ödülü Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye verilmiştir.

8. Üniversite Kurultayı’nda, sonraki kurultaylarda da geçerli olmak üzere özgür bilim ve evrensel değerleri savunan, bu konuda her türlü baskı ve otoriteyi reddeden, karanlığa ve gericiliğe karşı mücadele eden bir bilim insanına “Direnen Bilim İnsanı” ödülü verilmesine karar verilmiştir. Bu ödülün 8. Üniversite Kurultayı’nda tüm katılımcıların
oy birliğiyle, Sayın Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü’ye verilmesine karar verilmiştir.

İçinde bulunduğumuz tüm olumsuz koşullara karşın üniversite öğretim elemanı dernekleri aydınlanma ve örgütlenme mücadelesini sürdürmeye kararlıdır.
Kurultaylarımız bu mücadelenin temel araçları olmaya devam edecektir.

“Dağ nice yüksek olsa da yol onun üzerinden aşar”

Prof. Dr. Can Ceylan
Ege Öğretim Elemanları Derneği Başkanı

====================================

Dostlar,

Yukarıdaki Bildiriyi biz de aynen paylaşarak imzamızı koyuyoruz.
Toplantıya emek verenlere şükranla..
Metni bize ulaştıran meslektaşımız sevgili Op. Dr. Ceyhun BALCI‘ya da selam olsun!

Sevgi ve saygı ile.
24.03.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

BUGÜN 30 AĞUSTOS!


Dostlar
,

Meslektaşımıız, yurtsever Kemalist dostumuz, İzmir Tabip Odası Genel Yazmanı sevgili Dr. Ceyhun Balcı‘dan..

Bizim de içimiz burkuldu..

Paylaşıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 8.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=========================================

Milyon dolayında üyeye sahip dört örgütün 30 Ağustos’a denklenen bildrisi
tarihten ve gerçeklerden bu denli kopuk olabilirdi!

İbretliktir!i

Op. Dr. Ceyhun Balcı
Önce kendi görüşlerimi, sonra da söz konusu bildiriyi okuyacaksınız…
BUGÜN 30 AĞUSTOS!
Posta kutumda bir bildiri!
İmzacıları : DİSK-KESK-TMMOB-TTB!
Emekçileri, mühendisleri ve hekimleri kapsayan dörtlünün milyon dolayında kişiyi temsil ettiğini söylemek olası!
Konu : Suriye’ye yönelik emperyalist saldırganlığın kınanması!
Bildiri 30 Ağustos’a denklenmiş! Umutlanıyorum! Bir an için bu anlamlı güne rastlatıldığına göre, 30 Ağustos’a da gönderme olmalı diyerek bir solukta okuyorum iki sayfayı!
O 30 Ağustos ki, antiemperyalist savaşın zaferidir!
Attila İlhan dünyada emperyalizmin kötülüğünü, antiemperyalizmin erdemini kavrayan yüz milyonlarca insanın varlığına karşın, emperyalizme karşı zafer kıtlığına vurgu yapar!
Rusya’da Bolşevikler,
Çin’de Komüntang ve
Türkiye’de Kemalistler az sayıdaki muzafferlerdir!
Umudum ve sevincim kursağımda kalıyor!
Okuyorum tek satır yok! Acaba, deyip bir kez daha okuyorum yine bulamıyorum olması gereken vurguları!
30 Ağustos’ta yayımlanan ve antiemperyalist ifadeler içeren 4 imzalı bildiride önceden olduğu gibi kendi devrimine ve zaferine şaşı bakış ve hatta görmezden geliş bir kez daha egemen!
Zamandan, zeminden, tarihten ve gerçeklerden kopukluğun böylesine pes diyorum!
Kendi ulusal bayramında kendi zaferini görmezden gelme sefaletini sergileyen

DİSK-KESK-TMMOB ve TTB’ye “Yazıklar Olsun!” diyorum!

Dr. Ceyhun BALCI
30.08.2013

DURAN TÜRKLER


Dostlar,

İzmir’den dostumuz – meslektaşımız Op. Dr. Ceyhun Balcı (önceki dönem
İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri) aşağıdaki kısa değerlendiemeyi paylaştı.

Biz de bir fotoğraf ekleyelim :

Duran_adam

Sevgi ve saygı ile.
19.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================

DURAN TÜRKLER !

Polis hareket eden her kişi ve nesneye karşı güç kullanıp, terörist muamelesi yapınca çözüm üretmekte gecikmedi Türkler!

Duran Türkler !

Orantısız ve vahşi güce karşı orantısız zeka!

Taş atsın, karşı koysun diye duacı olan polis;
bunları göremeyince kışkırtıcı rolünü de üstlenerek saldırısını gerekçelendirmişti!

Duran adamlara ne yapabilirsin ki? Gülmeceye olan yeteneğinden değil ama çaresizliğinden, beceri ve aklını kullanma kapasitesinin eksikliğinden kaynaklanan gerekçelerle duran insanlara gözaltı yapmaya başladı!

Bizlere de katıla katıla gülme fırsatı sunmuş oldu!

Söndü, bitti denirken şiddetle diriltilen direniş bu kez çok akıllıca bir geri dönüş yaptı. Düşünme sırası şiddet beklentisi içinde olanlarda!

Dün akşamdan bu yana çok iyi anlaşıldı ki; “bilmem nerenin kılı olayım” pespayeliğini üretmekten ve elinde çivili sopayla polis yamaklığı yapmaktan öte yeteneği ve
yaratıcılığı olmayan zavallılık, sözle ve çizgiyle üretilen milyonlarca güzelliğin yanına eklenen “duran Türkler” yaratısıyla iyice şaşalamış oldu!

Orantısız gücün de duracağı yer vardır!

Ya orantısız zeka!

Ne sınır dinler, ne zaman, ne de mekan!

Duran Türklere bin selam…

Dr. Ceyhun BALCI
İzmir, 18.06.2013