Etiket arşivi: OHAL Komisyonu

Komisyon, başvuruların %90’ını reddetti!

Komisyon, başvuruların %90’ını reddetti!

BİRGÜN ANKARA 26.4.19

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES) OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun kendisine gelen dosyaların büyük çoğunluğunu reddetmesine tepki gösterdi.

Komisyonun Devlet Memurları Yasası, Danıştay, AYM ve AİHM kararlarına aykırı bir tutum sergilediğini söyleyen BES Genel Başkanı Serpil Akpınar, İnceleme Komisyonu’nun, yaşanan mağduriyetleri yargıya taşımanın önünde barikat işlevi gördüğü söyledi.

MAĞDURİYETLERİ GİDERMİYOR

OHAL döneminde çıkarılan KHK’ler ile 135 bini aşkın kişinin kamudan ihraç edildiğini belirten Akpınar, şunları söyledi:

“Siyasi iktidarın oyalama ve yargı süreçlerini uzatma amacı ile kurduğu OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu mağduriyetler başladıktan 1 yıl sonra başvuru almaya başladı. Komisyon, iki yıllık sürede karara bağladığı 50 binin üzerindeki dosyanın %90’ınından çoğunu reddetti. Bu durum göstermektedir ki, Komisyon mağduriyetleri yargıya taşımanın önünde bir barikat olarak işlev görmektedir.

Bu Komisyonun Türkiye’nin hukuk sistemi içinde bir tarifi yok ve mevzuatça belirlenmiş bir yargı yeri de değil. Bu durum yasalara ve Anayasa’ya, yargısal işleyişe açıkça aykırıdır. İhraç edilen kamu emekçilerinin başvurularını hangi usul ve esasa göre kabul ya da ret ettikleri, yaptıkları soruşturmada hangi kıstasların temel alındığı tümüyle muğlaktır.”

HUKUKA AYKIRI

OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu tarafından başvuruları reddedilen üyelerinin ret gerekçelerinin “İş bırakma, Berkin Elvan’la ilgili düzenlenen eylemlere katılma, odasının kapısına ‘bu iş yerinde grev var’ yazısı asması, ve ihraç olan arkadaşının evine geçmiş olsun ziyaretine gidilmesi” olduğunu belirten Akpınar, bu gerekçelerin suç ögesi taşımadığını söyledi.

Akpınar, sergilenen tutumun, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle güvence altına alınan adil yargılama ilkesine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na, Danıştay, AYM ve AİHM kararlarına aykırı olduğunu söyledi.
****
Dostlar,

Ankara Barosu Yasa İzleme Enstitüsü tarafından düzenlenen 685 Sayılı KHK Kapsamında Kurulan OHAL Komisyonu Paneli, 16 Şubat 2017’de Ankara Barosu Eğitim Merkezi’nde (ABEM) gerçekleştirildi. Açış konuşmasını, Baro Başkanı Av. Hakan Canduran yaptı. Canduran, şunları söyledi:

“23 Ocak 2017’de RG’de yayınlanan 685 Sayılı KHK gereğinde OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu kuruldu. İlginç bir Komisyon olduğunu düşünüyorum. Sayın hocalarım bu konuda çok ayrıntılı bilgiler verecekler. AİHM yönünden nasıl bir değerlendirme olacağını da zannediyorum hocalarımız bize anlatacaklar.
Komisyonun süresi iki yıl olarak belirlendi. Bana OHAL’in en az iki yıl daha devam edeceği hissiyatı veriyor. Komisyon kararlarına karşı, HSYK tarafından belirlenecek Ankara İdare Mahkemesinde dava açılabilecek. Doğal yargıç ilkesini yerlerde süründüren düzenlemelerin yine yargı denetiminde nasıl bırakılacağını; yalnızca kurulan bu Komisyonun vereceği kararlarla mı yargıya taşınabileceğini gösteriyor; bunu tartışmak gerektiğini düşünüyorum. Bence bu bir kaçma, bir kaçış. Ama bu benim kişisel düşüncem. Avrupa Konseyi organlarının hak ihlalleri konusundaki baskılarından, AİHM’nin Türkiye üzerinde yapacağı baskılardan kaçmak için kurulmuş bir görüntü komisyonu olduğunu düşünüyorum.” (http://yasaizleme.org.tr/yasa-izleme-enstitusu-egitim-dairesi-abemde-toplandi/ 30.4.19)

Sevgi ve saygı ile. 30 Nisan 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

AB: Yargı bağımsızlığı konusunda endişelerimiz daha da artıyor

AB: Yargı bağımsızlığı konusunda endişelerimiz daha da artıyor

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)
AYM’nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay kararına alt mahkemelerin uymamasına AB Komisyonu sözcüsünden de tepki geldi. Sözcü, karara uyulmamasının Türkiye’deki hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı konusundaki endişeleri artırdığını hatırlattı.

AYM’nin gazeteciler Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın serbest bırakılması için verdiği kararı
alt düzeydeki mahkemelerin uymamasına
AB Komisyonu sözcüsünden tepki geldi. Sözcü, karara uyulmamasının Türkiye’nin hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı konusundaki ciddi endişeleri artırdığını anımsatırken, Türkiye ile ilgili Nisan ayında yayınlanacak raporu anımsattı. AB, OHAL’in bir kez daha uzatılmasına da tepki gösterirken
“adil yargılama” hakkına saygı duyulmasını istedi ve “OHAL Komisyonu’nun etkin şekilde faaliyet göstermesi yaşamsaldır.” dedi. AB’nin yanı sıra BM ve AGİT’ten de benzer açıklamalar geldi.

Artık Türkiye ile müzakerelerin adını anmayan AB, “İlerleme Raporu” olarak bilinen rapor için de “yıllık rapor” tanımlamasını kullanırken, Türkiye’den AİHS ve AİHM içtihatlarına uyması istendi. AB Sözcüsü, AYM’nin, Altan ve Alpay’ın temel haklarının ihlal edildiğine karar verdiğini ve yerel mahkemelerin bunu uygulamadığının anımsatılması üzerine “AB’nin, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ile ilgili ciddi endişelerini daha da artırıyor” dedi. Türk yetkililerden, masumiyet karinesinin yanı sıra tutuksuz yargılama konusunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarına uyulmasını beklediğini anımsattı.

AB Sözcüsü OHAL’in 3 ay daha uzatılması kararını da not ettiklerini belirtirken, “Daha önce de belirtildiği gibi, her türlü koşulda Türk yetkililerin; tüm vatandaşların adil yargılanma hakkı dahil olmak üzere; hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlüklere saygı duyması önemlidir” denildi. AB’nin OHAL’deki uygulamaları yakından izlemeye devam edeceğini belirten Sözcü, “OHAL Komisyonu’nun etkin şekilde faaliyet göstermesini sağlamak önemlidir” dedi. AB, Türkiye’yi, OHAL konusunda Avrupa Konseyi’nin dile getirdiği endişe ve tavsiyelere uymaya çağırdı.
=====================================
Dostlar,

Böyle giderse Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye’yi Konsey üyeliğinden çıkarmayı ya da üyeliğini askıya almayı, dondurmayı… vb. önlemleri gündeme alabilir. Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden olan Türkiye’nin yarım yüzyılı aşkın bir süre sonra dışlanması ne hoş (!) olur değil mi? AKP kalkar gene bin dereden su getirir.. Örn. Konsey Bakanlar Komitesi üyelerine “sizi gidi monşerler” diye çıkışabilir. Uygar dünyadan giderek soyutlanmamızı şizofrenik biçimde “değerli yalnızlık” diye niteleyebilir.. Hatta yağmur yağdırabilir, şimşek çaktırabilir!

  • Ülkemizin temel direkleri çatırdar aşamaya sürüklenmiştir devr-i AKP’de.
    Rejim ve sistem daha çok zorlanmamalıdır!

Anayasa Mahkemesi’nin kararların yerine getirilmemesi kimin aklından geçebilirdi
AKP despotizminden önceki yıllarda??

Dünya alem yanılmakta, yanlış yapmakta fakat en doğrusunu AKP = RTE mi bilmektedir?!
Geçelim böylesine bir yargıyı ve eylemi, bunu aklından geçirmek bile ciddi bir patolojidir.

Dış tehditlerin de çok boyutlandığı bir aşamada ULUSAL BİRLİK yaşamsal önemdedir.
Siyasal iktidar bu sorunu çok ama çok ciddiye almak zorundadır..

  • Bir de Suriye topraklarında sıcak çatışma eşiğinde iken, iktidar partisi AKP’nin milletvekillerinin, parti üst düzey yöneticilerinin, Bakanlar Kurulu’nun, A sınıfı yüksek bürokrasinin askerde olan / olması gereken çocuklarının görev yerlerinin açıklanmasını istiyoruz.. Hangilerinin paralı askerlik yaptıklarını da..
Geldiğimiz yer tam bir hukuk devleti bunalımı.
Bize göre bu yargıçlar reddedilmeli, HSK’ya suç duyurusunda bulunulmalı, HSK kendiliğinden harekete geçerek gereğini yapmalı ve AYM kendi hukukunu uygun yöntemlerle savunmalıdır; her ne denli OHAL KHK’larını denetleyemeyeceği kararı ile kendi ayağına sıktı ise de, toparlanma çabası göstermelidir. Diyanetin – imamların siyaset yapmasını engelleme, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri yasasındaki sınırlamayı kaldırma gibi olumlu adımlar atmışken..
Ayrıca AİHM’ne ivedi kaydıyla başvuru yapılmalıdır.

* Anayasa Mahkemesi Kararının uygulanmaması, 
sanıldığından öte ağır bir bunalımdır! Bu tıkanmaya hızla, hukuk devletinin gereği çözüm getirilmelidir.

Yineleyelim; Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın politik görüşlerini büyük ölçüde paylaşmıyoruz. Ancak her-ke-sin anayasal hak ve özgürlüklerini dokunulmaz görüyoruz. Hiç kimse ama
hiç kimse bir demokratik hukuk devleti olmak zorunda olan Türkiye’de (Anayasa md. 2)
hak ihlaline uğramamalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 19 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Açlık grevindeki eğitimcilerin sağlık durumuna ilişkin açıklama

Açlık grevindeki eğitimcilerin sağlık durumuna ilişkin açıklama
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın işlerine geri dönme talepleriyle başlattıkları açlık grevinin 258. gününde Ankara Tabip Odası eğitimcilerin sağlık durumlarına ilişkin açıklama yaptı.

Ankara Tabip Odası’nda 23 Kasım Perşembe günü düzenlenen açıklamaya ATO Başkanı Dr. Vedat Bulut, Yönetim Kurulu üyesi Dr. Onur Naci Karahancı ve ATO İnsan Hakları Komisyonu üyesi Dr. Nihat Bulut katıldı.

Açıklamayı okuyan Dr. Vedat Bulut hastane mahkum koğuşunda bulunan Nuriye Gülmen’in en son 5 Ekim tarihinde Ankara Tabip Odası hekimleri tarafından muayene edildiğini belirtti. Nuriye Gülmen’in hastanede mahkum koğuşunda bulunması sebebiyle enfeksiyon riski altında olduğuna dikkat çeken Dr. Bulut, “Tuvalet ihtiyacını gidermede, banyo yapmada, uyku düzeninde sorunlar yaşamaktadır. Temiz kıyafet edinme ve sağlık yardımı almada olumsuz kısıtlamalar içindedir. Açlık grevindeki bir kişinin aldığı su, şeker, bitki çayı, B1 Vitamini, tuz miktarına ve bunların hazırlanmasına başka bir kişinin yardım etmesi gerekmektedir. Bu koşullar içinde bu mümkün olmamaktadır.” dedi.

Geçtiğimiz ay tahliye edilen Semih Özakça’nın, eşi Esra Özakça ile birlikte açlık grevine devam ettiğini söyleyen Dr. Vedat Bulut “Ankara Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu hekimlerince günlük olarak sağlık takipleri yapılmakta olan Semih Özakça’nın koşulları Nuriye Gülmen’e kıyasla daha iyidir. Aile bireyleri tarafından destek alabilmekte ve daha hijyenik bir ortamda bu eylemlerini sürdürmektedir. Esra Özakça, açlık grevinin başında 56 kilo iken bugün 48 kiloya gerilemiştir” diye konuştu.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın ciddi kilo kaybı, kas–iskelet sistemlerinde ve sinir sistemi reflekslerinde zayıflama olduğunu vurgulayan Dr. Vedat Bulut “ Sağlık durumlarında her an çok dramatik bir değişiklikle tedavisi olanaksız sekel veya ölüm meydana gelmesi riski mevcuttur.” sözlerini kaydetti. (23/11/2017)

Basın açıklamasının tamamını okumak için tıklayınız.

*****
Ankara Tabip Odası Basın Açıklaması

On altı aydır süren ve 2019 yılı Başkanlık seçimlerine kadar da süreceği anlaşılan OHAL koşullarında KHK’lerle TBMM devre dışı bırakılarak terörle ilgili ve ilgisiz pek çok KHK ile evrensel hukuk normları ihlal edilmektedir. OHAL koşullarında kamu görevinden çıkarılan 130 bini aşkın kamu görevlisinin bir çoğu OHAL komisyonuna başvurarak, bir kısmı süreci izleyerek ve adli yargıdan karar bekleyerek umut içindedir. KHK’larla işlerinden olan Nuriye GÜLMEN ve Semih ÖZAKÇA açlık grevine karar vererek bir hak arayışı içinde olmuşlardır.

Nuriye Gülmen hastane mahkum koğuşunda açlık grevine 258. gününde devam etmektedir. Nuriye GÜLMEN’in Ankara Tabip Odası hekimlerince muayenesi 5 Ekim tarihinde gerçekleşmiştir. Tuvalet ihtiyacını gidermede, banyo yapmada, uyku düzeninde sorunlar yaşamaktadır. Temiz kıyafet edinme ve sağlık yardımı almada olumsuz kısıtlamalar içerisindedir. Hastanede bulunması nedeniyle enfeksiyon riskiyle karşı karşıyadır.  Açlık grevindeki bir kişinin aldığı su, şeker, bitki çayı, B1 Vitamini, tuz miktarına ve bunların hazırlanmasına başka bir kişinin yardım etmesi gerekmektedir. Bu koşullarda bu mümkün olmamaktadır.

Açlık grevindeki Semih ÖZAKÇA 20 Ekim 2017 tarihinde tahliye edilmiştir. Eşi Esra ÖZAKÇA’yla birlikte açlık grevini sürdürmektedir. Ankara Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu hekimlerince günlük olarak sağlık takipleri yapılmakta olan Semih ÖZAKÇA’nın koşulları Nuriye GÜLMEN’e kıyasla daha iyidir. Aile bireyleri tarafından destek alabilmekte ve daha hijyenik bir ortamda bu eylemlerini sürdürmektedir. Sadece tuz, şeker, su ve B1 vitamini alan grevcilerin sağlığı her gün kötüleşmektedir.

Ankara Tabip Odası’nın görevlendirdiği hekimler Uluslararası Etik Kurallar, Cenevre Bildirgesi, Lizbon Bildirgesi, Hamburg Bildirgesi, Seul Bildirgesi, İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi, İstanbul Protokolü, Türk Tabipleri Birliği Hekimlik ve İnsan Hakları Bildirgesi; özellikle de Tokyo Bildirgesi ve Malta Bildirgesi’ne bağlı kalarak görev yapmaktadır.

Esra Özakça, açlık grevinin başında 56 kilo iken bugün 48 kiloya gerilemiştir. Nuriye GÜLMEN ve Semih ÖZAKÇA’nın ciddi kilo kaybı, kas–iskelet sistemlerinde ve sinir sistemi reflekslerinde zayıflama vardır.

Tıbbi çalışmalar, açlık grevlerinin 90. gününden sonra; Şiddetli karın ağrısı, yüksek riskli ve ilerleyici kilo kaybı, kas doku yıkımı, böbrek fonksiyonlarında belirgin bozulma ve buna bağlı kan elektrolit değerlerinde dengesizlik, kan elektrolit değerlerindeki bozulmaya bağlı kas kontrolünün ortadan kalkması, kalp ritminde düzensizlik, kalp kası yıkımı, kas ve kemik ağrıları, vücut ısı kontrolünün bozulmasına bağlı hipotermi, kan hücre sayısında belirgin düşme, bağışıklık sisteminde ciddi zayıflama ve ölümcül enfeksiyonlara karşı düşkün hale gelme, çoklu organ yetmezliği gibi durumların ortaya çıkabileceğini ve geri dönüşümü mümkün olmayan sekellerin gelişebileceğini ortaya koymaktadır.  Diğer yandan Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumlarında her an çok dramatik bir değişiklikle tedavisi olanaksız sekel veya ölüm meydana gelmesi riski vardır.

Bu üç genç insanın yaşama tutunmaları ve sağlıklarına kavuşmalarını dilemekteyiz. Saygılarımızla… (23.11.2017)

Ankara Tabip Odası
==================================

Dostlar,

Bu insanlık ve hukuk dramına bir an önce son verilmesi gerekmektedir.

Artık geri dönülmezliğin sınırı aşılmıştır.
Dileyelim AKP = RTE “yarın” gene “aldatılmışız, kandırılmışız, Nuriye ve Semih’e ihanet ettik” gibi artık ne yazık ki olağanlaşan – sıradanlaşan tümceler kurarsa şaşırmayabiliriz belki ama ama öleni ya da kalıcı olarak engelli duruma düşeni geri getiremeyiz.

AKP = RTE… hâlA duyuyor musunuz; çığlıklar ses duvarını aştı oysa!

Sevgi ve saygı ile. 25 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

Gülmen, “Kendime gelince serumu çıkartıp atacağım, yine açlık grevine gireceğim”

‘Zorla müdahale’ ile tehdit edilen Gülmen:

”Kendime gelince serumu çıkartıp atacağım!”

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Avukat Ayşegül Çağatay, 167 gündür açlık grevinde olan Nuriye Gülmen‘in ışığa karşı hassasiyetinin arttığını, derisinde dökülmeler olduğunu kaydetti. Zorla müdahale’ ile tehdit edilen Gülmen, “Kendime gelince serumu çıkartıp atacağım, yine açlık grevine gireceğim” dedi.

[Haber görseli]167 gündür açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça, “zorla müdahale ile tehdit ediliyor. Derileri dökülmeye başlayan direnişçilerden Gülmen,

  • “Ben her şeyi, açlık grevini bile unutsam, bize yapılan bu zulmü unutmayacağım.
  • Kendime geldiğim an o serumu yine çıkartıp atacağım,
  • yine açlık grevine gireceğim taleplerim kabul edilene kadar..”

    diyerek duruma tepki gösteriyor.

Akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça ilgili avukatları Ayşegül Çağatay bilgi verdi. Sincan Cezaevi Kampus Hastanesi’ne yaptığı ziyaret sonrası Gülmen ile Özakça’nın “zorla müdahale” ile tehdit edildiklerini söyleyen Çağatay, Gülmen’in

  • “Ben her şeyi, açlık grevini bile unutsam, bize yapılan bu zulmü unutmayacağım. Kendime geldiğim an o serumu yine çıkartıp atacağım, yine açlık grevine gireceğim taleplerim kabul edilene kadar.” dediğini belirtti.

    Gülmen’in ışıktan rahatsız olduğunu aktaran Çağatay, “Derilerinde dökülmeler oluyor, çok inceldi derileri ve kuruyor. Her gün duş almaları gerekiyor, yatak yaraları oluşuyor. Deri döküntüleri için de yağ sürmeye çalışıyorlar. Kitaplarla ilgili sorunlar hâlâ mevcut ayrıca daha önce daha düzenli verilen gazeteler şu anda gardiyanların keyfi uygulamaları nedeniyle düzensiz veriliyor” diye konuştu.

Bir tek ”Cumhuriyet”

Direnişçilerin avukatlarından Ebru Timtik, Seyr-i Sabah’a Gülmen ile Özakça’nın hareketlerinin yavaşladığını, onun dışında günlük performanslarının iyi olduğunu söyledi. Timtik, “Daha çok yatakta ya da bir yerden bir yere giderken sandalye ile yapıyorlar bunu. Ancak şu anda bulundukları yer çok küçük bir hücre. İçinde tuvaleti bulunan hastanenin hücrelerinde kalıyorlar. Bu yüzden sandalye kullanamıyorlar” diyerek durumu aktardı.

Refakatçi onayının verilmesinin ardından Semih Özakça’nın annesi Sultan Özakça ve Nuriye Gülmen’in kardeşi Beyza Gülmen’in yanlarında refakatçi olarak bulunduğunu söyleyen Timtik, “Bunun savaşını çok verdik ve birkaç gündür bunu sağlayabildik ancak. Bu aradan geçen zaman içinde yalnız kaldılar. Günlük gazeteleri ve televizyonları var. İçeriye girebilen en muhalif gazete Cumhuriyet gazetesi, onun dışında politik yayınların hiçbirinin içeriye girmesi mümkün değil.” dedi.

İktidar kabul edecek

Timtik, AKP iktidarına karşı kazanım elde edilemeyeceği uyarısında bulunanlar için “Dünyada bütün kazanımlar nihayetinde bu tip eylemler sonucunda olmuştur. İktidarlar elbette sıkışırlar, elbette halkların geniş taleplerine cevap vermek durumunda kalırlar. Yoksa biz demokratik hak kazanımına inanmazdık. Bu zamanın sonunda iktidar onların taleplerini kabul edecek, umuyorum” yanıtını verdi.
********
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın avukatları gözaltına alındı

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevlerinin 169. gününde açıklama yapmak isteyen avukatları gözaltına alındı.

[Haber görseli]Tutuklu eğitimciler Gülmen ve Özakça için OHAL Komisyonu‘nun hizmet verdiği binanın önünde avukatlar ve doktorlar tarafından yapılmak istenen açıklamaya polis saldırdı. Doktor ve avukatlar, OHAL Komisyonuna yaptıkları başvuruların ‘derhal görüşülmesi’ talebiyle komisyonun çalıştığı binanın önündeydi. Halkın Hukuk Bürosu’nun gözaltılarla ilgili sosyal medyadan yaptığı açıklama şu şekilde:

– Büromuz avukatları Ayşegül Çağatay, Ebru Timtik, Didem Ünsal ve stajyer Avukat Naim Eminoğlu Ohal Komisyonu önünden gözaltına alındı. (Cumhuriyet web sitesi, 24.8.17)
=====================================
Dostlar,

Eyyy AKP! NURİYE ve SEMİH’in KUL HAKKINI ÇOK ÇİĞNEDİNİZ : 
Huzur-u Mahşerde Sizi Yüce Tanrı Bile Asla Bağışlamayacak!

Bu dram, öncesi (işten atılma!) bir yana, bir insan ve hekim olarak 169 gündür yüreğimizi yakıyor. Sitemizin manşetinden kaldıramıyoruz bu yakıcı sorunu. Her gün, açlık grevinin = HAK İÇİN ÖLÜME YATIŞIN bilmem kaçıncı günü olduğunu ellerimiz titreyerek ‘güncelliyoruz’ (!?). Her gün 1 sayı daha büyüyor açlık grevinin = HAK İÇİN ÖLÜME YATIŞIN süresi.. Nereye dek? He gün içimiz ürpererek Nuriye – Semih haberlerini arıyoruz basında.. Acaba, acaba??!!

İlgimizin elbette açlık grevinin = HAK İÇİN ÖLÜME YATIŞIN 169. gününde bu direniş eylemini inanılmaz bir azim, sebat, kararlılık, devrimci inanç ve dayanç ile sürdüren 2 genç masum insanın etnik kökenleri ile, açıkçası Kürt oluşları ile zerrece ilgisi yok. Böylesine bir ölçü / ayrımcılık / damgalama çok utandırıcı ve insanlık dışı olurdu hiç ama hiç kuşku yok!

Açlık grevindeki insanların istemleri dışında zorla beslenmeleri Uluslararası İnsan Hakları metinlerine göre suçtur.

Hep yazıyoruz, kamil – olgun insan inat etmez, kin tutmaz, hoşgörülü ve bağışlayıcıdır. Bu nitemler (sıfatlar) iktidarlar – ülkeyi yöneten devlet adamları için kezlerce geçerlidir ve keyfe keder olmayıp bağlayıcıdır. Örn. Anayasalar Devlet Başkanlarına kesin hükümlü de olsa kimi yurttaşları belli koşullarda bağışlama yetkisi tanır. Niyedir bu düzenlemeler?? Toplumsal huzur, barış, hoşgörü, dayanışma…. içindir.. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda bu değerlere gereksinimi öylesine çok ki! İktidar bunları gör(e)miyor olamaz! Kör şeytan aklımıza ”kasıt” olasılığını getiriyor.. Bunun da sorumlusu iktidar!

AKP = RTE sık sık Şeyh Edebali’nin güzelim sözünü yineliyor :

  • İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın!

Semih ve Nuriye insan değil mi?? Onlar suçsuz – günahsız ölür ya da sürekli
biçimde engelli kalırlarsa –ki bu olasılık tıbben halen çok yüksektir, her geçen gün de risk hızla büyümektedir– Şeyh Edebali’nin sözü çiğnenmiş olmaz mı?

Eyyyy AKP iktidarı; bu sözünüz de takiyye mi?
Yani halkı aldatmak, ”oy” için yapageldiğiniz gibi mi??

Kör inadı bırakın; evladınız yaşındaki 2 genç insanın yaşamı, sağ kalırlarsa gelecekleri, onurları ile oynamaya derhal son verin! Sonuçlardam siz sorumlu tutulacaksınız.. Bu 2 masum genç insanın katili olmayın!

Zulüm ile kimse abad olmamış, rezil -rüsva olmuştur.

Avukatlarını, doktorlarını bile yaka – paça gözaltına alıyorsunuz. OHAL de bahaneneniz.

Hiç ama hiç unutulmasın : Açlık grevleri üreten hukuk düzeni insan haklarına aykırıdır.

Dünya Hekimler Birliği’nin (WMA) Tokyo Bildirgesi’nin 5. maddesi açlık grevindeki mahkumların zorla beslenmemesini özel koşul olarak kabul etmiştir.

  • “Bir hükümlü beslenmeyi reddettiğinde, eğer hekim, beslenmeyi gönüllü olarak reddetmenin yol açacağı sonuçlar üzerinde kişinin tam ve doğru bir yargıya varacak yetenekte olduğu kanısında ise, bu kişiyi damardan beslemeyecektir. Hükümlünün böyle bir yargıya varma yeteneği ile ilgili karar, en azından bir başka bağımsız hekimce onaylanmalıdır. Beslenmeyi reddetmenin yol açacağı sonuçların hekim tarafından hükümlüye anlatılması gerekir.” (Açlık grevi yapan tutukluları zorla beslemek çözüm müdür?)

”Bağımsız hekimler” Ankara Tabip Odası ya da Türk Tabipleri Birlği’nin görevlendireceği doktorlardır; Sincan Cezaevi Hastanesi’nin devlet memuru hekimleri tek başına zorlanabilirler nesnel karar almada..

Dünya Hekimler Birliği’nin (WMA) Malta Bildirgesi,
”Oruç tutan mahkumun insanlık onuruna saygı duyma”
yı öngörür.

Ayrıntılar için sitemizin manşetinde 4 yazının erişkeleri (linkleri) var..

CEZA ve GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA YASA (13.12.2004 tarih 5275 sayılı) md. 82/2’de yer alan dünenlemeyi zorlamayınız..

(2) Beslenmeyi reddederek açlık grevi veya ölüm orucunda bulunan hükümlülerden, ……. hayatî tehlikeye girdiği veya bilincinin bozulduğu hekim tarafından belirlenenler hakkında, isteklerine bakılmaksızın kurumda, olanak bulunmadığı takdirde derhâl hastaneye kaldırılmak suretiyle muayene ve teşhise yönelik tıbbî araştırma, tedavi ve beslenme gibi tedbirler, sağlık ve hayatları için tehlike oluşturmamak şartıyla uygulanır…

Bu içerik hem ”hükümlüler” içindir ki, Nuriye – Semih halen tutuklu yargılanmaktadırlar, haklarında hüküm kurulmuş değildir; hem de her 2 durumda yukarıda açıklanan Dünya Hekimler Birliği Bildirgelerine aykırı düşecektir..

Geliniz; hapis cezası ve güvenlik önlemleri temel ilkelerini düzenleyen CEZA ve GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA YASA (13.12.2004 tarih 5275 sayılı) md. 16/2’de, sanığın hastalığı nedeniyle sağlanan olanağı ge-cik-me-den kullandırınız :

”…hapis cezasının infazı mahkûmun yaşamı için kesin bir tehlike
oluşturuyorsa, cezasının infazı iyileşinceye dek geri bırakılır.”

******
Suçlarınız öyle katmerlendi ki, öylesine ağır – ölçüsüz – vicdansızca kul hakkı yediniz ve yemektesiniz ki;

  • Huzur-u mahşerde sizi Yüce Tanrı bile asla kurtaramayacak!

Sevgi ve saygı ile. 24 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

AİHM’in Gülmen ve Özakça’nın tahliye talebine red kararı vermesine tepki

AİHM’in Gülmen ve Özakça’nın tahliye talebine red kararı vermesine tepki

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır.)

KHK ile ihraç edildikleri görevlerine geri dönmek için açlık grevinde olan tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın tahliye edilmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvuruya ret cevabı verildi.

Kararı ve söz konusu süreci değerlendirmek üzere Ankara Tabip Odası, Türk Tabipleri Birliği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği ve Çağdaş Hukukçular Mülkiyeliler Birliği’nde 03 Ağustos Perşembe günü basın toplantısı düzenledi.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Dr. Metin Bakkalcı, “Bu durum için ne dünyada ne Türkiye’de hiç kimse, tıbbı kullanamaz demek için geldim. Baştan beri açlık grevini tıbbileştirmeyelim dedik çünkü nedenleri tıbbi değildir. Nedenleri tıbbi olmadığı için çözümü de tıbbi değildir. Çözümü çok basit, işlerini geri verin” diyerek sözlerine başladı.

AİHM’nin ihtiyati tedbirin “Yalnızca bir başvurucunun hayati tehlike doğuracak ciddi ve onarılamaz hasar riskiyle karşı karşıya bulunduğu durumlarda uygulanabileceği” kararını eleştiren Bakkalcı “Mahkemeye göre hayati tehlike yok” dedi. AİHM’nin 10 tane rapordan sadece cezaevi kampüsünde bulunan Sincan Devlet Hastanesi ve Numune Hastanesi’nin raporlarına atıf yaptığını belirten Bakkalcı “Ancak o raporların ikisinde de hayati tehlike var diyor” sözleriyle kararın tutarsız olduğunu belirtti.

İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, AİHM’nin bu tutumunun yeni olmadığını, son birkaç yıldır bu şekilde sürdüğünü örneklerle anlattı. KHK mağdurlarının AİHM başvurularının reddedildiğini belirten Türkdoğan “Hak savunucusu ve hukukçu olarak vurgulamak istiyorum ki; Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi 25 Nisan’da Türkiye’yi siyasi denetim altına aldı. Böyle bir durumda tarafsız ve bağımsız bir yargıdan bahsedilemez. Avrupa Konseyi’nin yasama organının aldığı karar açık ama Avrupa Konseyi’nin yargı organı bambaşka bir noktada duruyor. Avrupa Konseyi’nin bu sorunu bir an önce çözmesi gerekir.” diye konştu.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör, “Yaşamı koruyan, savunan ve yaşama müdahale eden her şeyle mücadele eden bir örgüt olarak kişinin açlık grevine gitmesini önermiyoruz ama bir yandan da insanların özgür iradeleriyle almış oldukları kararlara hekim olarak saygı göstermek gerektiğinin bilincindeyiz.” dedi.

Zorla yapılan her şeyin kırılgan hale gelmiş bedenlerde geri dönülemez sonuçlara yol açabileceğine dikkat çeken Dr. Güngör, “Zorla götürme, zorla muayene ya da zorla tedavi gibi uygulamalardan kaçınmak gerekir” diye konuştu. Açlık grevinin bir hastalık olmadığını hatırlatan Dr. Güngör, “Kişiler bir mücadele yöntemi olarak benimsemişlerdir o sebeple tıbbileştirilemez” sözlerini kaydetti.

Dr. Selma Güngör, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın dışarıyla bağlantılı koğuşlara alınmalarını ve yanlarına refakatçi verilmesini talep ederek “Ancak insan aklı birdir. Hayatlarının kısalmasına yol açacak cezaevi koşullarından kurulmaları için salıverilmelerini bekliyoruz” dedi.

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Vedat Bulut, 148 gün önce Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın başvurularıyla sağlık takiplerinin Ankara Tabip Odası tarafından yapılmaya başlandığını söyledi. 23 Mayıs tarihine kadar, görevlendirilen üç hekimin her gün muayenelerini yaptığını belirten Dr. Bulut “Ancak tutuklandıkları tarih itibariyle muayenelerimiz aksadı” dedi. Bu dönemden sonra konunun hukuki bir boyut kazandığını ifade eden Dr. Bulut “Bu dönemden sonra konu hukuk çerçevesi içinde gerek AYM ve gerekse AİHM’e başvurularla sürdü. 17 Temmuz’a kadar AİHM devlete bir süre tanıdı. Bu kararda açlık grevcilerinin kendi seçtikleri hekim nezaretinde bulundukları koşulda muayenelerini bir karar haline getirdi. Böylece tutukluluk hallerinin yaşam sürelerini kısaltmakta etkili olup olmadığı sorgulandı. Bunun üzerine Ankara Tabip Odası pek çok hekimden oluşan bir kurul oluşturdu.  Çünkü açlık grevlerinin hekimler için çok ayrı bir yönü vardır. Açlık grevleri çoklu organ sorunlarına neden olabileceği için nörolog, kardiyolog, iç hastalıkları, infeksiyon hastalıkları, acil tıp, adli tıp uzmanlarının isimlerini bildirdik. Zaten kardiyolojik sorunlar Nuriye Gülmen’de başlamıştı, Semiz Özakça’nın da üst solunum yolları enfeksiyonu vardı. Dr. Şebnem Korur Fincancı hem cezaevleri yaşam koşulları hem de insan hakları konusunda yetkin ve donanımlı bir hekim olarak Adalet Bakanlığı ve Cezaevi Müdürlüğü tarafından kabul edildi. Ankara Tabip Odası’nın İnsan Hakları Komisyonunda 1996-2000 yılları arasında cezaevlerindeki açlık grevi sürecinde de görev yapan, bu alanda deneyimli, donanımlı çok yetkin hekimlerimiz vardır. Onlar da bu süreçte önemli bir travma yaşadılar. Hastalar, açlık grevcileri, acı çeken insanlar hangi acıları çekiyor ve hangi sorunları yaşıyorlarsa, bu acıların tabipler üzerinde de yansımaları olur. Aynı olayları tekrar tekrar yaşamak bu hekimlerimiz üzerinde de ağır bir ruhsal travma oluşturdu.” dedi.

O dönemde tek yapılabilecek şeyin sağlıklı ve uzun yaşamın korunmasına yönelik önerilerde bulunmak olduğunun altını çizen Dr. Bulut, “Ankara Tabip Odası’nın başvuruları, Adalet Bakanlığı’na ve cezaevine yazılarıyla iki olumlu gelişme sağlandı. Birisi; uzun süre yatmaya bağlı yaraların gelişmemesi için havalı yatak, diğeri de klozet takılmasının sağlanması oldu. Ancak cezaevi koşullarında sağlıklı yaşam sürebilecekleri bir ortam bulunmamaktadır” diye konuştu.

AİHM kararında bir cümleye atıfta bulunan Dr. Bulut “Önerilerde belirtilen tabiplere ait cümleleri kabul etmemiz mümkün değil. Örneğin Tutukluluk halinin tehirinin gerekmediği’’ gibi bir tümcenin yerine sağlık çalışmalarının cezaevinde yapılabileceğine ilişkin daha hekimce cümleler olmalıydı” dedi.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlık hakkının 80 milyon kişininkinden farklı olmadığına dikkat çeken Dr. Bulut, “Meclis’te de söylediğimiz gibi suçlu, suçsuz kavramı bize ait bir kavram değil, hukuka ait bir kavramdır. Tabipler, kişilerin suçlu suçsuz olduğuyla ilgilenmezler, ayırt etmezler. Herkesin yaşam hakkı kutsaldır. İçişleri Bakanı’nın yaşam hakkı neyse, Cumhurbaşkanı’nın yaşam hakkı neyse Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın da yaşam hakları aynı derecede bizim için kutsaldır. Biz o nedenle temizliğin, kirlenmemişliğin simgesi olarak beyaz önlük giyeriz” sözlerini kaydetti.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlık durumlarındaki gelişmeleri de paylaşan Dr. Bulut protetin kaybının şiddetli olduğunu, tüm organlarında sorunlar yaşanabileceğini ve çok hekimli bir ortamda bulunmaları gerektiğini belirtti.

Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı da tutukluluğun istisnai ve tali bir mesele olduğunu, Nuriye ve Semih’in canlarını tehlikeye soktuğu için ilgilendiklerini söyledi. Dosyanın boş ve ceza hükmüyle sonuçlanmayacağını ifade eden Kozağaçlı “Gerçek mesele Nuriye ve Semih’in işlerine geri dönmesidir. OHAL Komisyonu’nun derhal karar vermesidir” diye konuştu.

AİHM kararını imzalayan yargıcın Türkiye’deki baskı rejimine duyduğu sempatinin hesabını vermesi gerektiğini söyleyen Kozağaçlı, “Bu gerekçeyi açıklamalıdır. Dosya içerisinde hayati tehlike belirten 24 uzman hekim raporu varken, hayati tehlike görmüyorum diyen Avrupa yargıcı Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin halklarına bu görüşünü açıklayacaktır. Bunu her ülkede, her dilde sonuna kadar dile getireceğiz” diye konuştu.

Uluslararası yargıç örgütleriyle, avukat örgütleriyle ve Avrupa’da örgütlenmiş tüm hukukçularla birlikte bu hesabın sorulacağını ifade eden Kozağaçlı, “Şu ana kadar hiçbir Türk yargıcı, ağır ceza mahkemesi yargıcı bize “Hayati tehlikeleri yok” cümlesini söylememiştir. Kendilerini tutuklayan yargıçlar bize bu saygısızlığı yapmamıştır” dedi. (03.08.2017)
=================================
Dostlar,

Türkiye gündemiyle “acımasızca” oynandığı için, gerçek sorunların özüyle ilgilenmenin yanı sıra bir de bu oyunla savaşmak gerekiyor..

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın durumu – trajedisi gerçekte Türkiye’ni yarası – acısı olmak gerekir. Ancak özellikle unutturularak gündem dışına itilmek isteniyor. Bunu insanca sayamayız. Aylardır sitemizin manşetinde bu sorunu tutuyor ve güncelliyoruz.

Yukarıdaki basın açıklamasının içeriğini biz de paylaşıyoruz Ankara Tabip Odası’nın bir üyesi olarak.

Sevgi ve saygı ile. 068 Ağustos 2017, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Ankara Tabip Odası Üyesi, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

76 gündür açlık grevinde olan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça tutuklandı

76 gündür açlık grevinde olan eğitimciler
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça tutuklandı

Açlık grevinin 76. gününde olan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, bugün Ankara Adliyesi’ne götürüldü. Savcı ve polis Gülmen ve Özakça’ya skandal sorular sordu. Gülmen ve Özakça ifadelerinin ardından tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Gülmen ve Özakça çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

[Haber görseli]

KHK ile  ihraç edildikten sonra eylem başlatan ve 76 gündür açlık grevi yapan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça savcılığa ifade vermek üzere adliyeye götürüldü. Savcı, Gülmen ve Özakça’yı ifadelerinin ardından tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti. 76 gündür açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Kararı Av. Selçuk Kozağaçlı, Twitter hesabından duyurdu.

TUTUKLAMA KARARININ GEREKÇESİ AÇIKLANDI
Tutuklama kararında, “delillerin henüz tam toplanmamış olması tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verecekleri ve eylemlerin ceza süreleri dikkate alındığında adli kontrol koruma tedbirlerinin yetersiz kalacağı” gerekçesine yer verildi.

Savcılık: Terör örgütünce ajitasyon yapılabileceği…

Avukat Selçuk Kozağaçlı ise 76 gündür açlık grevinde olan Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumlarının iyi olduğunu ancak yıpranmış ve yorgun gözüktüklerini söyledi. Emniyet ve savcılık sorgusuna ilişkin bilgi veren Kozağaçlı, polisin Gülmen ve Özakça’ya

  • “Yaptığınız eylemlerle hak arayışından uzak, halkta kin ve nefret uyandıran eylem tarzı yapmanızın amacı nedir?” ve
  • “Ülkemiz genelinde eylem birlikteliği yaparak ülkemizde Gezi türü olaylar mı başlatmak istiyorsunuz?” gibi sorular yönelttiğini belirtti.

Savcılık ise Gülmen ve Özakça’nın “DHKP/C’nin açık alan yapılanmalarının desteği ile eylemlerine devam ettiklerini öne sürerek; ‘ölüm orucu sonucunda eylemcilerin ölmesi sonucu örgütün ajitasyon yapabileceğini’ iddia etti.

Ankara ve İstanbul’da Gülmen ve Özakça eylemine polis müdahalesi:
Çok sayıda gözaltı var

GÜLMEN VE ÖZAKÇA’YA SKANDAL SORULAR
Gülmen ve Özakça’ya skandal sorular soruldu. Savcı ve polis tarafından sorulan soruları Av. Selçuk Kozağaçlı paylaştı:
– Gitar çalıp şarkı söylediğin bir video paylaşılmış, sen de beğenmişsin,
paylaşanların örgüt üyesi olabilecegini düşündün mü?
– Masumane hak arayışı görünümündeki bu eylemlerin asıl amacı nedir?
– Ülkemiz genelinde eylem birlikteliği yaparak ülkemizde gezi türü olaylar mı başlatmak istiyorsunuz?
– Yaptığınız eylemlerle hak arayışından uzak halkta kin ve nefret uyandıran eylem tarzı yapmanızın amacı nedir?
– Ölüm orucu eylemi yapmanız konusunda size ne tür menfaatler sunulmaktadır?

Nuriye Gülmen: ‘Bütün cephanemizle insanız’

Savcının vereceği kararı beklerken açıklamalarda bulunan Nuriye Gülmen, “Bobby Sands’in bir sözünü söylüyorum hep yine söyleyeyim: Bütün cephanemizle insanız” dedi. Gülmen’in açıklamaları şöyle:
– İfadelerimiz alındı. Savcının kararını bekliyoruz. Savcı soru bile soramadı. Soruşturmaya dair sorabildiği “Sosyal medya hesaplarınızdan suç unsuru bulunan paylaşımlar yaptınız mı?” Bunun haricinde bir soru yoktu. Ama tutuklamaya sevk edeceğini düşünüyoruz. Çünkü emir büyük yerden gelmiş çok belli oluyordu. Bobby Sands’in bir sözünü söylüyorum hep yine söyleyeyim: Bütün cephanemizle insanız. Ezilmeyi reddetmiş bir insanın karşısına koyacak bir şey bulamazsınız. Bizi tutuklayabilirler, ellerinde tek delil olmamasına rağmen bugün bunu yapabilirler, bunu biliyoruz. Ama biz ezilmeyi reddetmeye hapishanede de devam edeceğiz. O yüzden çaresizler. Direniş bizim için içeride devam edecek. Buradan bir kez daha dışarda da herkesi direnmeye devam edeyim. Biz iyiyiz, iyi olacağız. Herkese çok selam ve sevgiler.

Semih Özakça ise “Baskılar, tutuklama tehdidi ve tutuklamalar onların çaresizliğidir. Bizim işimizi isteme hakkımızı elimizden alamazlar. Her halükarda biz umudumuzu koruyacağız. Zafere kadar daima mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.

DÜN GÖZALTINA ALINDILAR

Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, dün, açlık grevinin 75. günündeyken gece yarısı 01.00 civarında evlerine yapılan baskınla gözaltına alınmıştı. Gün boyunca da Ankara, Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde onlara destek için toplananlara polis müdahalesi gerçekleşti, darp edilerek gözaltına alınanlar oldu.
Polis, Veli Saçılık’ın annesini yerlerde sürükledi

(http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/746410/76_gundur_aclik_grevinde_olan_egitimciler_Nuriye_Gulmen_ve_Semih_Ozakca_tutuklandi.html  23.5.17)
==============================
Dostlar,

Acı içinde paylaşıyoruz..
Bu akşam 18:30 dolayında Ankara Yüksel Cd. girişi polis tarafından çembere alınmıştı. İnsan Hakları anıtının bulunduğu bölge kuşatmadaydı. Metal bariyerler ve elleri tetikte otomatik silahları ile alarmda çok sayıda polis.. Hazır ve çalışır durumda bir TOMA..
Havada yoğun bir biber gazı kokusu.. Dün de aynı bölgede, çaresizlik içinde oturma eylemi yapan 3 CHP milletvekili, polisin demir bariyerleri ortasında adeta rehin alınmış gibiydi..
(Veli Ağababa, Mustafa Balbay, Ali Haydar Hakverdi)

Polislere “Turhan kitabevine gitmek istiyoruz..” dedik. “Girmek yasak!” dedi birkaç resmi – sivil polis birden.. O bölgede çok sayıda işyerleri de vardı, Mülkiyeliler Birliği… vardı.. Yasak bölge idi artık. Dün Nuriye Gülmen ve Semih Özakça gözaltına alınırken pek çok insana polis orantısız güç uygulamış ve kimi insanları yerlerde sürükleyerek gözaltı aracına koymuştu. Basının kayıt yapması bile artık polisin umurunda değil anlaşılan. Çevrede biber gazından etkilenen çok sayıda insan hatta yaşlı kişiler vardı. Çünkü Ankara’da ve tüm Türkiye’de OHAL vardı 20 Temmuz 2016’dan bu yana 10 aydır.. Ve TEK ADAM AKP’li Erdoğan, 21 Mayıs 2017 günü AKP kongresinde “OHAL kalkmayacak..” diye haykırarak, meydan okuyarak dünya aleme duyuruyordu.

Devr-i AKP’de yaşamını – sağlığını hiçe sayarak, engelli kalmayı – ölmeyi göze alarak AÇLIK GREVİ ile protesto da yasak.. İşine iade edilmesi için çaresizlik içinde çırpınış ile bu ne pahalı hak arayışıdır Tanrı aşkına?? Suç oluşturmayan bu eylem nedeniyle tutuklanmak niyedir??
Tutuklanma gerekçelerinin zerrece hukuka uyarlığı var mıdır?
Hukuk – adalet kurumunun bunca ağır yara alması nasıl telafi edilecektir?



GEZİ korkusu bacaları sarmıştır.
. İktidarın ödü patlamaktadır bir kıvılcımla protestolar yaygınlaşabilir mi diye?? Bu arada, tutuklanan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça 
hapiste zorla beslenecekler midir? Baskılar altında pazarlık mı yapılacaktır bu kişilerle?
İktidar neden insancıl – dostane çözüm yollarını denemez?
Hala vakit geç değil.. Bu 2 insanı görevlerine iade edin, gerilimi hızla düşürebilirsiniz.
Yargılamayı tutuksuz sürdürün eğer suç atılması – kanıtları varsa..
Bu arada OHAL Komisyonu artık hızlı – etkin çalışmaya başlasın, asla göstermelik olmasın.
Hızla adaletsizlikleri gidersin.. Muazzam bir gerilim topluma yüklenmiştir. Bu tablo sürdürülemez. Yitirecekleri bir şey kalmayan insanların göze almayacakları eylem olmaz. Bir yangın çıkarsa, bu acımasız baskıları yapanları da siler süpürür.. Bu sözlerimiz iyi niyetle uyarı amaçlıdır, başkaca bir anlam ve amaç taşımamaktadır..

AKP iktidarı Türkiye’yi hızla normalleştirmek ve OHAL’i kaldırmak zorundadır.
Bu arada Erdoğan gerçekten içtenlikli ise, partisi içinde, en yakınındaki FETÖ’cüleri de “ar-tık” uzaklaştırmalıdır. Bunun yapmazsa Bumerang dönüp kendisini vurabilir. Bu “FETO kozu” bayatlamaya ve inanılırlığını yitirmeye başlamıştır epeydir.

“Real politik”, AKP – RTE’nin bu sırada en çok gereksinim duyduğu rasyonalitedir.

Sevgi ve saygı ile. 23 Mayıs 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com