Etiket arşivi: Nevruz

Malazgirt’te “tarihin tacizi”!

Malazgirt’te “tarihin tacizi”!

Malazgirt’te “tarihin tacizi”!

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Bianet’ten Beyza Kural, Mülkiyeli akademisyenlerden Doç. Dr. Yücel Demirer’le
Malazgirt Savaşı’nın ne anlama geldiğini konuştu.

Türkiye’deki tarih derslerini alanlar, Malazgirt denildiğinde “Anadolu kapıları Türklere açıldı” cümlesini tamamlar durumda. Türkiye Cumhuriyet’i tarihi anlatılırken de çoğunlukla Malazgirt’ten başlandı. Malazgirt’in bir çeşit “kurucu mit” olarak seçilmesinin nedeni neydi? Resmi tarih anlatımı Malazgirt’i nasıl yorumluyordu? Bu anlatımda eksikler var mıydı?

yucel4Yalnızca Türkiye’de değil, ulus devlet kurma sürecini şu ya da bu tarihsel zaman diliminde tamamlamış pek çok ülkede sıradan, işinde gücünde vatandaşın verdiğiniz örnekte olduğu gibi otomatik olarak tamamladığı cümleler mevcuttur. Resmi eğitime yedirilmiş tarihsel bir “biz” bilgisinin, milli edebiyatın okuma listeleriyle de desteklendiğini biliyoruz. Malazgirt 1071 örneği de Türkiye Cumhuriyeti’nin farklı dönemlerinde, ortak bir yurttaşlık algısı oluşturmak için yararlanılmış tarihsel bir kaynak. Ancak özellikle Adalet ve Kalkınma Partili yıllarda bu tarihsel dönemecin simgesel kullanımında güncel söyleyişle “tavan yapıldığı”nı söylemek abartma olmayacaktır.

Tarihçi değilim, ancak birbirinden farklı tezleri olan tarihçilerden yararlanmış titiz ve dengeli çalışmalardan öğrendiğim kadarıyla, resmi yaklaşımın Malazgirt’te ne olduğuna ilişkin temel tezlerinin bir bölümü kurgusal ve hayli tartışma götürür nitelikte. Özellikle son birkaç yüzyılda kullanılmaya başlayan ulus devletin kimlik çerçevesini 1071’in içinde yer aldığı tarihsel kesit için işlevsel kabul edip, bunu o sıralarda gençlik yüzyıllarını yaşayan İslam kimliği ile harmanlayan bir yaklaşım tarzı hayli problemli. Zaferi kazanan orduyu bir Müslüman-Türk ordusu olarak sunan bakış açısı hem dönemin Hristiyan Türklerini yok sayıp, hem de bugünün ihtiyaçları doğrultusunda bu ordunun Kürt unsurlarını görmezden geliyor.

Başta dinsel aidiyetler olmak üzere fetih sözleşmelerine, dönemsel bağlaşıklıklara dayanan Malazgirt koalisyonunu modern zamanların kaplarına dökme gayreti pek çok sıkıntıyı beraberinde getiriyor. Yüzyıllar önce, farklı sosyal tutkalların geçerli olduğu bir dönemde yapılan anlaşma ve ayrılıkları beş yıl önce olmuş bir vaka anlatır gibi kesin dille anlatmaya kalkarsanız, işler tıpkı bu örnekte olduğu gibi karışıyor.

Başlarken belirttiğim gibi, aslında tüm zaman dönemi ve uygarlıklarda Tarih, günün ihtiyaçlarına göre bir kimlik oluşturmak ve kendisini buna ait sayanları bir arada tutabilmek için kullanılagelmiş bir engin kaynak. Her ulusun gerekli gördüğünü hissettiğinde başvurduğu oradan dilerse barış, kardeşlik, dayanışma duyguları ya da savaş, düşmanlık ve ötekileştirme politikaları hasat edebileceği bir tarihi var. Ancak son yıllarda siyasal iktidarın kültürel mekanizmaları tarafından Malazgirt Savaşı’na eklenen niyet ve söylem olağan sınırları aşmış, benim “tarihin tacizi” olarak tanımladığım bir boyuta gelmiş durumda.

Erdoğan’ın gündeminde bu gün Malazgirt var. 2071 hedefinden söz ederken “yeni tohumlar orada atılacak” diyor ve 26 Ağustos 2017 günü Muş’ta yapılacak Malazgirt törenine katılacağını belirtiyor. Erdoğan’ın Malazgirt vurgusu nasıl yorumlanabilir? Çanakkale’deki benzer etkinlikler ve 2023 vurgusundan Malazgirt’e yöneliş, politikasında değişime işaret eder mi?

yüceldemirerİslami kesim rakamlı simgeleri sever. Gündelik sosyal ortamlardan, siyasal mesajlara kadar sayıların gizli anlamlarından, birbiriyle olan ilişkilerinden bahsedilişine sıkça rastlanır. Dini sohbet programlarından, Necmettin Erbakan’ın arşiv demeçlerine kadar bu durumu gözlemek mümkündür. Ancak 2023’le başlayan, devamında 2053 ve 2071’le sürmekte olan simgesel mesaj yoğunluğunu bahsettiğim rakamlara düşkünlük ile açıklamak olanaklı görünmüyor.

Binyıl eklenerek türetilen tarihsel dönüm noktası enflasyonu, bana çok işlevli gereçler içeren bir alet çantasını hatırlatıyor. Bunları yan yana düşündüğümde, deyim yerindeyse bir “simgesel alet çantası” ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Dönemin ihtiyaçlarına göre gereken gereci çıkarıp kullanıyorsunuz, sonra bir başka durumda diğerini. Yakın olduğu, Türkiye’nin koşulları “hazır olmadığı” için 2023’e taşıtamadığınız bir hedefi 2053 ya da 2071’nin hedefler beyannamesine ekliyorsunuz.

2071 aslında bir simgesel siyaset cenneti olan güncel Türkiye siyasetinde son yıllarda görülen örneklerden yalnızca bir tanesi. Bugün Çanakkale Savaşı’nın neredeyse iki farklı ve eşzamanlı şenliklerle kutlanması, bir zamanlar yalnızca Milli Görüş taraftarlarının kutladığı İstanbul Fetih Şenliklerinin neredeyse ulusal bir kutlama halini alması, kültür bürokrasisi tarafından organize edilen Nevruz’un o yılın iç siyasetinin hizmetinde barış veya savaş temasına uyum sağlayıvermesi hep bu eğilimle alakalı. Bu yüzden Çanakkale, 2023 ve 2071 çerçevelerini birbirlerine karşı ve gölgeleyen değil, ihtiyaca bağlı olarak birbirini tamamlayan “kardeş simge kaynakları” olarak görmekte fayda var.

Simgelerle gönderilen mesajı, bazı kelimelerin eksik olduğu bir mektup almak gibi düşünün. Size bir mektup gönderiliyor, yazanı tanıyorsunuz, silinmemiş kelimelerden içeriğin akışına uygun bir kurgu yapıyorsunuz. Tamamını okuyamasanız da mektubun içeriği hakkında bir fikriniz oluyor. Simgelere yüklenen mesaj gönderme-alma sürecini ben bu şekilde yorumluyorum. 2071 Malazgirt türünden “geleceğe dönüş” mesajları, genel, anlaşılması kolay ve konforlu bir algı çerçevesi sunmalarıyla, Türklük ve İslamlık algısının kesişim noktasında dikkate değer bir anlam çerçevesi sunuyor.

Burada özellikle Malazgirt 2071’e yüklenen anlamın, Türkiye’nin Kürtlerin yaşadığı bölgelerinde müthiş bir etkisi olan Newroz kutlamalarına bir alternatif olarak da işlevli olabileceğinin altını çizmek isterim. Sonuç olarak Türk-İslam kapısına çıkılsa da, sürecin hızla altı çizilip geçilen çoğulluğu ile Newroz’un seslendiği kitleye de seslenilmek istendiğini düşünüyorum. Malazgirt 2071 kampanyaları Türk-İslam birliği ekseninde temellendirilse de, Alpaslan’ın ordusunun etnik ve dinsel çeşitliliği Adalet ve Kalkınma Partisi kurmaylığına bir etnik ve dinsel çokluk vurgusu yapma imkanı da sunmakta.
Kaynak : http://mulkiyehaber.net/malazgirtte-tarihin-tacizi/ 26 Ağustos 2017
===================================
Dostlar,

26 Ağustos 2017, Malazgirt :
Kitlelerin Beyin İğfali; Siyasten!

Alpaslan’ın ordusunda sağ kanat komutası bizim ailemiz – soyumuz olan Saltukoğulları‘nda idi. Romen Diyojen komutasındaki Bizans orduları yenilerek Anadolu kapıları açıldıktan sonra Alpaslan, Saltukoğullarını Erzurum yöresinde bıraktı ve arka cepheyi onlara emanet etti.

1072’de Erzurum’da Saltukoğulları Beyliği / Devleti kuruldu ve Anadolu içlerine ilerleyen Alpaslan ordularına arkadan koruma sağladı. Bu Beylik / Devlet 130 yıl yaşayarak 1202’de Büyük Selçuklu Devleti saldırıları ile yıkıldı ve Anadolu’daki dağınık Beylikler düzeni 1299’da Osmanoğulları Beyliğinin öncülüğü ile birleşerek devletleşmeye yöneldi.

Erdoğan’ın, 95 yıl öncesinin yakın tarihi dururken, Afyon Ovası’na, Dumlupınar’a gitmek varken, bin yıl öncesine adeta mistik bir referans ile
kalkıp Malazgirt’e gitmesi pek çok bakımdan ucuz siyaset kokuyor. Mustafa Kemal Paşa 26 Ağustos tarihini bilerek seçmişti. Malazgirt zaferi 1071’de o gün kazanılmış ve Anadolu yurt tutulmuş, giderek vatan yapılmıştı.

Erdoğan vb. nin çok öykündüğü Osmanlı Devleti ise, 621 yıllık yaşamının ardından 10 Ağustos 1920’de Sevr Anlaşması ile mezara yollandığında, bin yıllık Yurt da yeniden Batı emperyalizminin eline, Diyojen’in torunlarının işgaline geçiyordu! Son Padişah Vahdettin Sevr’e onay vermiş imza konmuştu.

Açıkçası Sevr, Alpaslan’ın 26 Ağustos 1071
Malazgirt utkusunun rövanşı idi!

Mustafa Kemal Paşa bu tarih bilinciyle, yüreği yangın yeri; Bin yıllık Malazgirt zaferinin rövanşını Batı emperyalizmine kaptırmamak için 26 Ağustos gününü seçmişti Büyük Taarruz için!

Yaaa, işte böyle AKP Genel Başkanı Erdoğan…
Şimdi danışmanları haşlama / ayıklama zamanı!

Senin Cumhurbaşkanı olduğun devlet 26 Ağustos zaferi ile kuruldu, 1071 ile değil. Önce T.C. kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK‘e tarihsel saygını – vefanı göstereceksin. Ama AKP = RTE, Mustafa Kemal Paşa’ya 1934’te TBMM tarafından Soyadı Yasasıyla verilen yasal soyadını bile bir türlü kullanmıyor! ATATÜRK demeye dilinin ucu ile bile asla yanaş(a)mıyor!

Kalkıp Diyarbakır’da 1 Nisan 2017’de 1 Nisan şakası yaparcasına (!) Kürt kökenli yurttaşların çoğunlukta olduğu bölgede, acı veren bir siyasal opportünizm örneği olarak ‘‘Tek millet” diyor ama dönüp ‘‘.. bakın Türk demiyorum..’‘ diye vurgulayarak açık etnik duygu sömürüsü yapıyor.. (http://ahmetsaltik.net/2017/04/02/pamukoglu-hayir-onde-yuzlerinden-belli/)

Malazgirt meydanında şu veya bu bildik yöntemlerle bu gün toplanan kalabalığın Erdoğan dahil ne kadarı bu yalın tarihsel gerçekleri biliyor? Her taraf İHL yapıldı.. Çocuklar doğru dürüst tarih mi okuyabiliyor?? Tabii böylesine kitleleri toplamak da kolay, yüksek dozda hamaset ile beyinlerini yıkamak da.. Kurgulanan da tam da bu korkarız (galiba değil; korkarız!)

Yukarıdaki söyleşiyi veren -bizim gibi Mülkiyeli- Sayın Doç. Dr. Yücel Demirer, çoook indirgenmiş (edepli mi desek) bir niteleme / benzetme ile ‘

  • ‘Malazgirt’te tarihin tacizi..” demişler.. Ne denli nahif..

Çıplak gerçek çok daha ağır ve olduğu gibi yazılmalı, not düşelim :

  • Tarihi çarpıtarak gerçekte kitlelerin beyin iğfalidir bu gün,
    26 Ağustos 2017’de Malazgirt’te yapılan..
    Siyaseten!

Neciiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiip mi necip milletimize armağan, yapanlara da afiyet olsun!

Sevgi, saygı ve büyük acı ile. 26 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

ERGEN GÜN KUTLU OLSUN !


ERGEN GÜN KUTLU OLSUN !

portresi

 

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

 

Değerli arkadaşlar,

Bu gün 20 Mart saat 22:45..
Astronomik hesaplara göre Güneş tam Ekvator düzlemi üzerinde.
Ekinoks, yani gece ve gündüzün eşit olduğu gün; Kuzey yarı kürede baharın başlangıcıdır. Dünyanın dönüş ekseninin yörünge düzlemine tam dik oluş durumu yılda 2 kez oluyor:

20-21 Mart  ve 22-23 Eylül

EKINOKS_Durumu_Dunya

 

 

 

 

 

 

 

Pers dilinde (AS: Farsça, komşumuz İran’ın resmi dili) Newruz (new=yeni, ruz=gün) olarak bilinen ve Pers mitoloji kahramanı Cem-Şit’e dek eskiye uzanan ve hemen bütün orta Asya’da kutlanan bu takvim başlangıcı, hiçbir astronomik özelliği olmayan 1 Ocak başlangıcından muhakkak ki çok daha mantıklıdır.

Kimi tarihçiler tarafından Nevruz, Eski Türklerin Ergenekon Destanı ile de ilişkilendirilir, (Ergen +Kün -> Ergenekon)  Gerçekten de bugün Orta Asya Türk Dünyasında
Nevruz coşkulu törenlerle kutlanır.

Öyle, ya da böyle..

Ben sevgili dostlarımın “Bahara giriş günü”nü, güzel ve mutlu süreçlerin başlangıcı olması dileğiyle kutluyor ve bu vesile ile sözleri alman şair  Friedrich von Schiller‘e ait olan
Ludwig van Beethoven tarafından bestelenmiş ünlü 9. senfoniden Ode an die Freude
(Sevince Övgü) 
bölümünü paylaşıyorum.

Ludwig van Beethoven 1770-1827 ve J.C. Friedrich von Schiller 1759-1805

Federal Almanya Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 60. yılı nedeniyle Berlin’deki büyük konserden 18 dakikalık bir bölüm alman sanatçılar tarafından seslendiriliyor.

Sevgilerimle. æ
20.3.15

https://www.youtube.com/watch?v=xBlQZyTF_LY 

ODE  AN DIE  FREUDE 

Wir betreten feuertrunken himmlische  dein Heiligtum
Deine Zauber binden wieder was die Mode streng geteilt
Alle Menschen werden Brüder wo dein sanfter Flügel weilt
Deine Zauber binden wieder was die Mode streng geteilt
Alle Menschen werden Brüder wo dein sanfter Flügel weilt 

Wem der große Wurf gelungen eines Freundes Freund zu sein
wer ein holdes Weib errungen mische seinen Jubel ein
ja, wer auch nur eine Seele sein nennt auf dem Erdenrund
und wers nie gekonnt der stehle weinent sich aus diesem bund
ja, wer auch nur eine Seele sein nennt auf dem Erdenrund
und wers nie gekonnt der stehle weinent sich aus diesem bund

Freude Freude heißt die Feder in der ewigen Natur
Freude Freude treibt die Räder in der großen Welten uhr
Blumen treibt sie aus dem Keime, Sonnen an das Virmament
eindringt sie in Tiefen, die des Sehers Rohr nicht kennt
Blumen treibt sie aus dem Keime, Sonnen an das Virmament
eindringt sie in Tiefen, die des Sehers Rohr nicht kennt ..

J.C. Friedrich von Schiller

=========================================

Dostlar,

Sayın Prf. Dr. D. Ali Ercan hocamıza teşekkür ederiz bu iletisi için..
Geçtiğimiz yıl da benzer bir iletisini paylaşmıştık Ali hocanın..

Sayın Ercan’ın bu ileti ekindeki BAHAR ÇİÇEKLERİ adlı müzikli nefis power point sunusunu az önce paylaşmıştık..

Bahar Bayramı tüm insanlık için mutlu olsun..

Sevgi ve saygıyla.
21.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Bu gün 21 Mart..

Dostlar,

Sayın Prof. Ercan’ın 21 Mart Bahar Bayramı (Nevruz) için yolladığı yazı aşağıda..

Bu yazıda yer alan Alman ozan Schiller’in şiiri ve bestesi hakkında daha önce bu sitede bir değerlendirme yapmıştık..

http://ahmetsaltik.net/10-bin-kisilik-japon-korosu-ve-cagrisimlari/

Bu yazımızda, söz konusu şiirin Sabahattin Eyüboğlu‘nun kaleminden Türkçemize çevirisini de sunmuştuk.

Bahar bayramı; Türk’e-Kürt’e, Laz’a-Çerkez’e, Arnavut’a-Boşnak’a……
tüm kardeş etnisitelere-milliyetlere, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına = Türk Milletine” dünyadaki kardeş tüm milletlere.. tüm insanlara.. her-ke-se,
kurda-kuşa mutlu olsun..

21 Mart’ta; baharın uyanarak kapımızı çaldığı, gönüllerimize serin esintisinin dolduğu,
içimizi yaşam sevincinin doldurduğu…. bu güzelim günde biz de bir dilek tutalım :

  • Türkiye, İmralı’da ağırlaştırılmış yaşam boyu (müebbet) hapse mahkum
    bir bölücü terör örgütü başının 2 dudağından dökülecek “hikmetli” (!) sözlere kilitlenme zilletinden kurtulsun..
  • Bu kadim ve uğurlu ortak vatan topraklarında kardeşçe ve bir arada yaşamayı sürdürelim..
  • Emperyalizmin bilinen iğrenç ve kanlı oyunlarına gelmeyelim…
  • YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ olsun diye dileyelim..

Gonca gül

Sevgi ve saygı ile.
21.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=====================================

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
ADD Bilim Kurulu Başkanı

portresi

Değerli arkadaşlar,

Bu gün 21 Mart..
Ekinoks, yani gece ve gündüzün eşit olduğu gün; Kuzey yarı kürede baharın başlangıcıdır.  (aslında dünya 20 mart, saat 11 de tam astronomik ekinoks konumuna girdi)
Dünyanın dönüş ekseninin yörünge düzlemine tam dik oluş hali yılda iki kere oluyor:
20-21 Mart  ve 22-23 Eylül

Dosya:Earth-lighting-equinox EN.png
 
Pers dilinde  Newruz (new=yeni, ruz=gün) olarak bilinen ve Pers mitolojisi Cem-Şit’e kadar eskiye uzanan ve hemen bütün orta Asya’da kutlanan bu takvim başlangıcı hiçbir astronomik özelliği olmayan 1 Oocak başlangıcından çok daha makuldur.
Nevruz  Ergenekon Destanı ile de ilişkilendirilir,
(Ergen Kün->Ergenekon)  Orta Asya Türk Dünyasında törenlerle kutlanır.
Öyle ya da böyle..Ben sevgili dostlarımın Bahara giriş günü”nü, güzel ve mutlu süreçlerin başlangıcı olması dileğiyle kutluyor, bu vesile ile sözleri alman şair  Friedrich von Schiller‘e ait olan  ve  L.van Beethoven tarafından bestelenmiş ünlü 9. Senfoniden Ode an die Freude bölümünü Sendai’de (Japonya) Yutaka Sado yönetiminde 10 bin kişilik korodan paylaşıyorum.Sevgilerimle. æ
 
J.C. Friedrich von Schiller  1759-1805  Ludwig van Beethoven 1770-1827
ODE  AN DIE  FREUDE 
 

Wir betreten feuertrunken himmlische  dein Heiligtum 

Deine Zauber binden wieder was die Mode streng geteilt
alle Manschen werden Brüder wo dein sanfter Flügel weilt
Deine Zauber binden wieder was die Mode streng geteilt
alle Manschen werden Brüder wo dein sanfter Flügel weilt
Wem der große Wurf gelungen eines Freundes Freund zu sein
wer ein holdes Weib errungen mische seinen Jubel ein
ja, wer auch nur eine Seele sein nennt auf dem Erdenrund
und wers nie gekonnt der stehle weinent sich aus diesem bund
ja, wer auch nur eine Seele sein nennt auf dem Erdenrund
und wers nie gekonnt der stehle weinent sich aus diesem bundFreude Freude heißt die Feder in der ewigen Natur
Freude Freude treibt die Räder in der großen Weltenuhr
Blumen treibt sie aus dem Keime, Sonnen an das Virmament
ein dringtsie in Tiefen, die des Sehers Rohr nicht kennt
Blumen treibt sie aus dem Keime, Sonnen an das Virmament
ein dringtsie in Tiefen, die des Sehers Rohr nicht kennt ..

 
J.C. Friedrich von Schiller
YouTube – Videos from this email