Etiket arşivi: “nerden buldun?”

TSK’ya kama Mehmetçik’e zehir!

TSK’ya kama Mehmetçik’e zehir!

Mehmet AkkayaMehmet Akkaya Aydınlık Gazetesi, 22.6.2017


(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

BİRİNCİ OLAY!

23 Mayıs-Manisa. 1. Piyade Eğitim Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlası. 1046 asker zehirleniyor. Er Hüsnü Özel şehit oluyor. Sağlık ve Milli Savunma Bakanlıkları kıpırdamıyor. Ölen öldüğüyle, zehirlenen zehirlendiği ile kalıyor. Şirketin sözleşmesi iptal edilmiyor, yemek vermeye devam ediyor.

İKİNCİ OLAY!

Daha üç gün geçmiş. 27 Mayıs-Yine Manisa. Bu kez Kırkağaç 6. Jandarma Komando Er Eğitim Alayı. 70 asker zehirleniyor. Milli Savunma ve Sağlık Bakanlıkları yine kılı kıpırdamıyor. Yine ihale iptal edilmiyor. Şirket yemek vermeye devam eder.

ÜÇÜNCÜ OLAY!

CHP Manisa Milletvekilleri Özgür Özel, Mazlum Nurlu ve Tur Yıldız Biçer (AS: Tıp doktorudur), 30 Mayıs ve 13 Haziran’da Meclis soruşturması talebinde bulunuyor. Önergeler AKP ve MHP oylarıyla reddediliyor.

DÖRDÜNCÜ OLAY!

16 Haziran-Üçüncü kez Manisa… Yer, General Seyfettin Çalbatur Kışlası, 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı. 69 zehirlenme. Bir ayda Manisa’da üçüncü zehirlenme. Aynı şirket.

VEHAMET

Zehirlenmeler acemi birliklerinde, askerin henüz eğitimini tamamlamadığı, dolayısıyla tertiplerle Orduyu karalamak, küçük düşürmek isteyen, hatta iç isyan vs. düşünenlere karşı daha sıkı önlem alınması gereken yerler.

  • Zehirlenmeler, Ordumuz dünyanın en büyük mafyası ile Amerikan emperyalizmine ve
    onun çeteleri PKK, IŞİD ve FETÖ ile çarpıştığı zamanda olmaktadır.

Daha ilk andan sadece o şirketle ve Manisa’da değil, Orduya yemek veren bütün şirketlerle derhal ilişiğin kesilmesi şarttır. Oysa 3 zehirlenmeye rağmen dördüncü zehri engelleyecek önlem alınmamış, dahası muhalefetin “soruşturalım” teklifi de reddedilmiş.

BEŞİNCİ OLAY!

17 Haziran-Dördüncü kez Manisa. Dördüncü kez aynı şirket… 1. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı. Bu kez zehirlenme daha büyük. 731 asker. Manisa Milletvekili Biçer, “Sayı 3.000’in üzerinde” diyor. Nihayet sözleşme iptal ediliyor. Ama sadece son zehirlenmenin olduğu yer için. Ya önceki zehirlenmeler? Ya şirketin yemek vermeye devam ettiği diğer 11 askeri birlik?

ŞİRKET?

  • Türk Ordusunun güvenliğinden, şehit edilen Er Hüsnü Özel’den, zehirlenen binlerce Mehmetçik’ten daha çok sahiplenilen bu şirket neyin nesidir? 2013’te Diyarbakır’da kuruluyor. 4 ay sonra merkezi Ankara’ya alınıyor. 100 bin lira olan sermaye 7 milyon liraya çıkarılıyor. Ne hikmetse 4 yılda 4 kez adı değişiyor. Yine ne hikmetse, 4 yıllık şirket, çok sayıda Bakanlıktan büyük ihaleler alıyor. Maliye, Milli Eğitim, Milli Savunma, Sağlık vs. Manisa bölgesinde 12 Askeri kışla, Şişli Eftal, Ankara Zeki Tahir Burak Kadın Sağlığı, Ankara Eğitim Araştırma, Elmadağ Devlet, Ulucanlar Göz, 75. Yıl Ağız ve Diş ve Mamak Diş Hastaneleri, ihalelerin bazıları.

BAŞKA ZEHİRLENMELER DE VAR

Daha da ilginci hükümet, şirketin başka vakalarından haberdardı. Hem de asker zehirlenmelerinden çok önce. Maliye Bakanlığı personeli 5 Ekim 2016’da bu şirketin yemeğinden zehirlenmişti. Bakanlık 27 Ekim 2016’da şirketle sözleşmeyi feshetmişti. Dahası var: 21 Nisan 2015’te İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, Sağlık Bakanına cevaplaması için soru önergesi veriyor; Rota yemekçiliğinDicle Üniversitesi’inden et çaldığı, her sabah hastane mutfağında siyah torbalara doldurulan etlerin Çamlıca Et Mamulleri Kasabına götürüldüğü, haftalık 1.600-1.800 kg et kullanılması gerekirken 600-800 kg kullanıldığı, yaklaşık 1 ton etin çalındığı iddia edilmektedir. Yemek kazanında tartılan etlerin altına halter diskleri konulduğu, pişen etlerin geri çıkartılıp kıyma makinesinden geçirilip sucuk yapıldığı, yoğurt,
salatalık, pirinç, patates, kahvaltılık malzeme, yağ kaçırıldığı, hastane yemeğinin başka yerlere satıldığı iddiaları doğru mudur?
40 ton pirince kurt düştüğü, 2 hafta boyunca buğday pazarında işçilerin pirinçleri elekten geçirdiği ve hastane yemeklerinde kullanıldığı, fritözlerdeki yağların boneyle, süzgeçle süzülerek tekrar yemeklerde kullanıldığı iddiaları doğru mudur?” (18 Haziran / Evrensel)

***
İhalecilik;
– devlet kasasından şirketlere köşe döndürmek,
– işçiye çifte sömürü,
– Türk Ordusuna ve devlete kama,
– Mehmetçik’e zehirdir.

Devletten ve Ordu’dan temizlenmesi şart olmuştur.
=============================================
Dostlar,

Yaşananlar ibret ötesidir. Dini siyasete – ranta hatta uçkura alet eden utanmaz – sefil anlayış ülkemizi ve insanımızı çürütmüştür. Artık her nerede din – iman lafı ediliyorsa orada birtakım kokuşmuşlukları perdeleme amaçlı olduğu kanısı yerleşmiştir.

100 bini aşkın camide günde 5 vakit, sabahın köründe, gecenin ortasında sesbüyütürlerle (hoparlör) insanları uzuuuun uzun ve Arapça, camiye çağrılan bir ülkede bu ahlaksızlıkları nasıl açıklayacağız? 1,2 milyonu aşkın İmam – Hatip öğrencisi ile, 140’a yaklaşan İlahiyat fakültesi ile, AİHM kararlarına karşın zorunlu “din” (!?) dersleri ile….. gelinen yer işte burası..

Başta içtenlikli – dürüst dindar inançlı insanlar, AKP’nin bu nitelikli kesimleri dehşet verici tabloyu görmezden gelemezler. Türkiye silkinerek kendine gelmek zorundadır. Salt sözde din eğitimi ile nereye gelindiği ortada. Hedeflenenin “bu” olduğunu kabullenmek olanaklı mı?

Dolayısıyla sorunu çokyönlü ve köklü olup, TBMM’de Anayasa md. 98 uyarınca “Meclis soruşturması” yöntemiyle dürüstçe incelenmelidir. Olanakları uygun bir üniversiteden / üniversitelerden çok yönlü bilimsel araştırma raporu alınmalıdır. Ulusal ölçekte proje, yeterli parasal vb. destek araştırmacı özerk akademik kurumlara sağlanarak hızla yürütülmeli ve sonuçları değerlendirilerek kapsamlı yönetsel – hukuksal düzenlemeler yapılmalıdır.

Siyasiler örnek olmalıdır tüm davranışlarıyla.. özellikle saydam malvarlığı bildirimiyle.
MASAK etkin çalıştırılmalıdır, “Nerden buldun?” sorusu işletilmelidir. Aileden başlayarak tüm toplumu dürüst, çalışkan, topluma karşı sorumlu, başkalarının hakkına saygılı, erdemli ve onurlu yetiştirmek için seferberlik içine girilmelidir. Durumun sürdürülebilirliği kalmamıştır. Bedeli masum insanlar salt mallarıyla değil canlarıyla ödemektedir.

30 Mayıs ve 13 Haziran’da CHP’nin Meclis soruşturması isteminin AKP + MHP oylarıyla reddedilmesi utanç vericidir, akıl dışıdır ve kör bir kutuplaş(tır)manın ürünüdür. Siyaset kurumu tüm olumsuz sonuçlardan 1. derecede ve doğrudan so-rum-lu-dur! RTE en başta olmak üzere!

Şu dakikalarda AKP Gn. Bşk. Erdoğan Ceylanpınar’da aynı teraneleri yineliyor.. Bu ürkünç olaya değinme yok. Hep sözde beton-yol yatırımları. Korkarız Erdoğan “ümitsiz vaka”!?
Çok yazık çoook yazık.. (23.06.2017, 17:12)

  • HALK SAĞLIĞI ÇOK CİDDİ BİÇİMDE GIDA TERÖRÜ vd. TEHDİDİ ALTINDADIR.
  • Asıl sorumlu olan SİYASET KURUMU GİDEREK EN AĞIR BİÇİMDE YOZLAŞMAKTADIR, YOZLAŞMIŞTIR. AKP bu gidişle iktidarını sürdüremez.Ülkede “OHAL ilanı gerekiyorsa” bu nedenlerle ve bu sorunların çözümü için edilmelidir!

Son sözü kadim Aydınlanma öncüsü
Denis Diderot‘ya bırakalım..

Sevgi, saygı ve derin kaygı ile.
23 Haziran 2017, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı, AÜTF Halk Sağlığı AbD
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Dünyada Nükleer enerji gözden düşüyor! Ya Türkiye de??

Dünyada Nükleer enerji gözden düşüyor!
Ya Türkiye de??

Fukuşima nükleer felaketinin üzerinden neredeyse dört yıl geçti (AS: 11 Mart 2011).
Facia, dünya çapında nükleer enerjiye bakışı önemli ölçüde etkiledi.

“Fukuşima faciası nükleer enerji konusunda küresel bir kilometre taşı.”

Çevre örgütü Greenpeace tarafından facianın dördüncü yıl dönümü öncesinde açıklanan
bir rapora göre, nükleer enerji sektörünün ekonomik ağırlığı ve önemi giderek azalıyor.
Dünya çapındaki nükleer santrallerde üretilen elektrik miktarının 2011’de %4, 2012’de de %7 gerilediğine dikkat çekilen raporda, özellikle Japonya’daki tüm santrallerin kapatılmasının etkili olduğu, ancak buna ek olarak Almanya, Fransa, Finlandiya, Güney Kore ve ABD’nin de aralarında bulunduğu toplam 16 ülkede söz konusu miktarda azalma kaydedildiği belirtiliyor.

Nükleer santrallerin faturası kabarıyor

Greenpeace, birçok ülkenin Fukuşima sonrasında nükleer enerjiye geçiş planlarından vazgeçtiğini veya bu planları ertelediğini anımsatıyor. Raporda ayrıca güvenlik konusundaki yasal düzenlemelerin sıkılaştırılması nedeniyle, santrallerin işletmesinin de giderek daha pahalı olduğu vurgulanıyor.

“Yenilenebilir enerji ciddi rakip”

Her yıl açıklanan Dünya Nükleer Endüstri Durum Raporu‘nun hazırlanmasına da öncülük eden bağımsız enerji ve nükleer politika analisti Mycle Schneider ise küresel trendleri şöyle özetliyor:

“Nükleer santrallerden gelen elektriğin üretim giderleri son yıllarda önemli ölçüde arttı.
Bu önemli bir gelişme, çünkü başta yenilenebilir enerji kaynakları olmak üzere tüm öbür teknolojilerin masrafları azalıyor. Yenilenebilir enerji ciddi bir rakip, ayrıca Avrupa’da elektrik tüketimi de geriliyor.”

Finansmanı zor

1997’de “alternatif Nobel” olarak bilinen Doğru Yaşam Ödülü‘ne layık görülen enerji analisti Mycle Schneider, 1970’li yıllarda altın bir geleceği olduğuna inanılan nükleer santrallerin, günümüzde finansmanının bile zorlaştığına dikkat çekiyor.

“Bugün nükleer santrallerin finansmanını üstlenen tek bir büyük ticari banka bile kalmadı.
Tüm kredi derecelendirme kuruluşları yeni bir nükleer santrale yatırıma olumsuz not veriyor.” diyen Schneider, buna karşılık, Siemens örneğinde olduğu gibi nükleer enerjiye vedanın da,
bu kuruluşlardan olumlu not kazandırdığını hatırlatıyor. Nükleer santral inşaatlarının sayısının ise çok az olduğunu ve yalnızca belli sayıda inşaat şirketinin ayakta kalmayı başarabildiğini belirten enerji analisti, son olarak, kendini dünyanın bir numarası olarak lanse eden Fransız Areva şirketinin kredi notunun 2014 sonunda ıskarta düzeyine indirildiğine dikkat çekiyor.
Rus Atomenergoprom şirketinin notunun da, birkaç gün önce aynı biçimde ıskarta düzeyine çekildiğini kaydeden Schneider,

“Yani özetle finans dünyası, hangi ülkeden olursa olsun, nükleer enerji şirketlerine
kötü not veriyor
.” tespitinde bulunuyor.

Tam bir devrimin ortasındayız”

30 yılı aşkın süredir nükleer enerji alanındaki gelişmeleri izleyen Schneider, gelecek yılların enerji sektöründe ne gibi değişikliklere gebe olduğu sorusuna ise şu yanıtı veriyor:

“Tam bir devrimin ortasındayız. Deutsche Bank ya da İsviçre’nin en büyük bankası olan UBS’in en yeni analizleri oldukça ilginç. UBS, binanın çatısına konacak bir güneş enerjisi sisteminin ve elektrikli bir taşıtın 2020 yılında birçok insan için karlı olacağını hesaplamış. Bu tür gelişmeler tüm enerji sistemini baştan aşağı değiştirecektir. Deutsche Bank’ın tahminlerine göre ise, tüketicilerin güneş enerjisi ile kendi ürettikleri elektrik birçok ülkede şimdiden şebekeden gelen elektrikten daha hesaplı. Bu da, geleceğin enerji piyasasında geçerli olacak kuralların günümüzdekiler ile yakından uzaktan ilgisi olmayacağı anlamına geliyor.”

Nükleer enerji sektörünün geleceği

Bağımsız enerji ve nükleer politika analisti Mycle Schneider, tüm bu gelişmelerin nükleer enerji sektörü için ne anlama geleceğini tek bir kelimeyle özetliyor, “felaket!”.

© Deutsche Welle Türkçe, Gero Rueter
(http://www.dw.com/tr/n%C3%BCkleer-enerji-g%C3%B6zden-d%C3%BC%C5%9F%C3%BCyor/a-18304747)

========================================

Dostlar,

Herkes gider Mersin’e, biz tersine.. benzeri bir tekerleme vardı değil mi??

Almanya_nukleerden_vazgeciyor

AKP iktidarı Akkuyu ve Sinop nükleer güç santrallari için “dayatmayı” sürdürüyor..
Arka yüzünü biliyoruz ama yazarsak suç olacak..
Bu da AKP’nin “ileri demokrasi” si değil mi..
Kediye kedi, haine hain, hırsıza hırsız, adama cüdam.. diyemiyorsunuz.
Müddei iddiasını ispatla mükelleftir..” diye 140 dB öfke patlamasıyla yanıt / gözdağı
tepelerden geliyor..

Bir de siz “öyle olmadığını” kanıtlamak için adım atsanız??
Örneğin İsviçre bankalarında milyarlarca Dolar serveti olmakla suçlanan bir ülke yöneticisisiniz.. “İspatlamayan müfteridir..” çığlıkları yeter mi?? Yoksa suçluların telaşı mıdır?
Yetiyor herhalde ki o partilere, ahlakı bozularak yolsuzluğa ortak edilenler
milyonlarca oy yağdırıyor!?

Biliyoruz ki bu ülke (İsviçre) kişilerin banka hesap bilgilerini 2. ülke ya da kurumlara vermiyor..
Yaz bir yazı bu bankalara ve kamuoyu önünde çık açıkla, bu bankaları senin hesaplarını
resmen açıklamaya yetkili kıl.. Durum ortaya çıksın.. (Deniz Baykal aynen böyle yapmıştı!) Varsa milyar Dolarlar biz de bilelim ve mal bildiriminde gösterip göstermediğine bakalım, “nerden buldun?” diyelim, “neden bildirmedin?” diyelim vs. “Neden Türk bankalarında değil servetin?” diye soralım.. Ya da yersiz damgalamaya kalkanları hep birlikte ayıplayalım..

Yaygın söylem – bilgi o ki; nükleer güç santrali yapımında %20-25 arası maliyet,
o ülke yöneticilerine verilen “komisyon” (= post-modern rüşvet!)..

Türkiye’de “haşa”, böyle olmadığını kanıtlamak, şayiayı defetmek kime düşüyor??

Akkuyu’da ÇED raporu mahkemede iken inşaatı sürdürmek, olmadı mahkeme iptal etse bile geriye dönüşün olanaksızlığı durumu yaratmak, olmadı Çevre Yasası’nı değiştirip istenen projeleri ÇED Raporundan bağışık tutmak… Yargısından Yasamasına hepsi Yürütme’nin emrinde.. Güçler ayrılığı değil, Güçler birliği! Bu rejimin adı ne? Totaliter rejim..
Yani? “Total” tüm – toplam yetkiler 1 kişide..
Peki bu kişinin sıfatı o zaman “Diktatör” olmaz mı? Söyleyin de görün, hemen hakaret davası
ve ertelenmeyen cezalar, fiilen infaz edilerek insanların hapse atılması..

Yaşasın AKP iktidarı ve bu bezirgan saltanatına son olarak 7 Haziran 2015’te 18+ milyon oy yağdıran “necip milletimiz”.. Toplam kayıtlı oyların %32’si ama seçim sistemi cilveleri,
seçime katılmayan %14, iptal edilen – geçersiz oylar ve net %41 olarak yansıyan oran..
Ve de TBMM’de 258/550 = %47 oranı ile temsil gücü..

Daha ne denli ve nereye dek Heyy Lordum!??

Sevgi ve saygı ile.
13 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
NÜSED Önceki 2. Başkanı
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com