Etiket arşivi: Mustafa Pamukoğlu

“Ulusal borç belası” ve Bize Düşündürdükleri

Ulusal borç belası!

portresi

 

Mustafa Pamukoğlu
pamukoglu@aydinlikgazete.com
AYDINLIK, 21 Şubat 2015

 

Bizim ülkemizin borcu o kadar büyüdü ki New York Avenue Ulusal Borç Saati gibi bir saati kentlerimize koymak gerekiyor artık.

Bilindiği gibi borçlar
– Devletin,
– bankalar ve
– özel şirketlerin borcunu gösterir.

Devletin borçları tahvillerden meydan gelir. Bu tahviller yatırımcılara (bireysel ve kurumsal) ve devletlere satılır. Bugün dünyada tüm devletlerin birbirlerine borçlarının 50 trilyon doları geçtiği ve sürekli arttığı tahmin edilmektedir.

MERKEZİ HÜKÜMETİN BORÇ STOKU

Merkezi_Hukumetin_dis_borc_stoku_2014_sonu

 

Merkezi Yönetim Borç Stoku belirli bir tarih itibarıyla, merkezi yönetim iç ve dış borç stokunun toplamını ifade eder.

– 2014’de bu toplam borcun 414.648 milyon TL’si iç, 197.308 milyon TL’si dış borçtur.

– Kamu borçları yıllar itibariyle devamlı artmaktadır.

 

 

TÜRKİYE’NİN BRÜT DIŞ BORÇ STOKU

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), tüm kamu sektörü kurum ve kuruluşları ile özel sektör kapsamındaki tüm şirket ve şahısların yurt dışı yerleşiklerden sağlamış oldukları kredilerden doğan yükümlülükler ile yurt dışı piyasalarda ihraç ettikleri tahvillerden doğan yükümlülüklerin toplamından oluşmaktadır.

2014 3. Çeyrek itibariyle;

– Kamunun dış borcu 118.639 milyon dolardır.

– Merkez Bankası’nın dış borcu 2.944 milyon dolardır.

– Özel sektörün dış borcu 275.218 milyon dolardır.

– Toplam dış borç 396.800 milyon dolar olup GSYH’na oranı % 49.6 olmaktadır.
Yani milli gelirimizin neredeyse yarısı dış borçtan oluşmaktadır.

TÜRKİYE’NİN NET DIŞ BORÇ STOKU

Bankacılık sektörü hariç Türkiye brüt dış borç stokundan bankacılık sektörü net dış varlıklarının çıkarılması suretiyle elde edilmektedir. Bankacılık sektörü net dış varlıkları ise “Parasal Durum” ile “Yatırım ve Kalkınma Bankaları” nın net dış varlıkları toplamından oluşmaktadır.

2014 3. çeyrek itibariyle;

Turkiye'nin_net_dis_borc_stoku_2014_3._ceyrek

 

 

 

 

 

KISA VADELİ DIŞ BORÇLAR

2014 yıl sonunda, kısa vadeli dış borç stoku, 2013 yıl sonuna göre %2 oranında artışla
133 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. 2014 yıl sonunda, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 166.8 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.
Toplam stok içinde Kamu Sektörü’nün %14, Merkez Bankası’nın %0.8,
özel sektörün ise %85.2 oranında paya sahiptir.

KISA VADEDE DÖVİZE İHTİYAÇ TUTARI

2015 yılında ne kadar dövize ihtiyacımız var, sorusunun yanıtın şu şekilde verebiliriz:

Bir kere kısa vadeli borç stoku olan 133 milyar doları bulmanız gerekir.

2015’de tahminen 50 milyar dolar cari açığın da finansmanı için de döviz gerekmektedir.

Bütçe açığı 20 milyar TL olursa ihtiyaç duyulacak para yaklaşık en az 200 milyar dolardır.

Faiz ödemeleri ve (166.8-133= 33.8) milyar doların da kaynağını bulmamız gerekecek.
Bu durumda nereden bakarsanız bakın 200-250 milyar dolar paraya ihtiyaç var.
Bu sıcak para, doğrudan yatırım, dış ve iç borçlarla karşılanacak.
Nasıl bulunacak?
Onu ekonomiyi yönetenlere sormak lazım…
============================================

“Ulusal borç belası” ve Bize Düşündürdükleri

Dostlar,

Ülkemizin 2002 sonu toplam borcu 213 milyar Dolar idi.
AKP bu borç rakamını devir aldı..
Geldiğimiz yerde bu rakam 600 milyar Doları aştı..
Yani 80 yılda edinilen borcun 2 katı AKP’nin 12 yıllık iktidarında gerçekleşti!

200 milyar Doları bile bulmayan 2015 yılı merkezi yönetim bütçesinin (520,4 milyar TL olup; 21 milyar TL’si açık öngörüldü) 3 katı toplam borç..

Ve AKP’nin hala fiili başı Erdoğan, Danıştay 6. Dairesi’nin kararıyla “kaçak” olan  sarayında dün muhtarlara seslenirken, ülkeyi nerden nereye getirdiklerini “akıl ve vicdan” sahibi herkesin teslim etmesi gerektiğini söyledi.

Erdoğan ya gerçekten bu felaket tabolosuna karşın başarılı olduğuna inanıyor,
ya da “politika gereği” (?!) gerçek dışı parlak bildirimde bulunuyor..

Her 2 durumun da ülkemiz için ne denli yıkıcı olduğu ortada..
Evet, “akıl ve vicdan sahibi” insanlar olarak bizler bu acı tabloyu görüyor, yaşıyor, yazıyor ve halkımıza anlatıyoruz..
Üstelik 1 yıla varan bir süredir petrol fiyatları yarıya dek inmiş ve dışalımda (ithalatta) yaklaşık 30 milyar Dolar tasarruf edilmişken.. Halka yansıtılan indirim ise %15 dolayında.

Ayrıca, Erdoğan’ın son birkaç haftadır TCMB’na faiz indirimi için sürekli çatmasının sonucu Dolar yaklaşık % 10 değer kazandığından, ülkemizde yaşanan devalüasyonun (paramızın değersizleştirilmesinin) bedeli 88 milyar Doları bulmuşken!
Bu muazzam kayıp rakamını, iktisat profesörü olan 57. Hükümetin Ulaştırma Bakanı
Sayın Enis Öksüz 24.02.2015 günü Ulusal Kanal’da “Bakan Bakana” adlı programda açıkladı..
Ülkesinin ulusal gelirinin 10’da 1’inin erimesine yol açan bir ülke yöneticisi..
Eh artık bunca yıkımın bir faturası olnak gerekir..
AKP ve Erdoğan bu bedeli kaçınılmaz olarak ödeyeceklerdir.

Artık gündelik yaşamda yoksullaşTIRmanın, işsizliğin, üretimsizliğin
yakıcı sonuçlarını sokaktaki yığınlar birebir, somut olarak yaşamakta…
İşte bu tablo belirleyicidir ve hiçbir siyasal iktidar, halkın süregelen ekonomik bunalıma tepkisine karşı koyamaz..
Yığınlar bu siyasal kadroları da / AKP’yi süpürüp tarihin çöplüğüne atacaklardır.
En yakın örneği Şubat 2001 ekonomik bunalımı sonrası DSP, ANAP ve MHP’nin (57. Hükümetin kolalisyon ortakları) sandığa gömülüşüdür..
Erdoğan da AKP’nin önde gelenleri de, hatırı sayılır tabanı da bu tablonun ayrımındadır.
Kazanlar kaynamaktadır.. Parti’de ürkü (panik) egemendir.. Mızrak artık çuvala sığmıyor..

AKP, var gücüyle 7 Haziran 2015 seçimlerine dek ekonomide “ciddi” bir akut tıkanma olmaması için direniyor. Sonrası Allah Kerim.. Bu yüzden de tüm önlemler fora..
Motorlar tam güç devrede..

Yunanistan, 300 milyar Avro’yu bulan borcun altında kıvranıyor..
Bayan Merkel’in yanıtı “Adalarını satsınlar… ” olmuştu..

Türkiye’ye ne gibi bir dayatma ile geleceler acaba?
Ürkünç (vahim) olan, kapalı kapılar ardında küresel sermaye baronlarına hangi ödünlerin verilerek ek krediler sağlandığı ve uzatmaların oynandığıdır??

Güneydoğu’da önce özerklik sonra toprak mı verilecektir?
– KKTC finans kapitale kurban olarak feda mı edilecektir?
– İçeride daha neler neler satılacak – yağma edilecektir??

AKP kadroları saçmalamaya başlamıştır..

Süleyman Şah Türbesi operasyonu tam bir fiyasko hatta uluslararası rezalettir..

Tek bir noktayı açıklayalım : 1921 Ankara Antlaşmasıyla (sonra da 24 Temmuz 1923 Lozan Antaşmasıyla) Türkiye’ye bırakılan birkaç dönümlük arazi -ve üstündeki Türbe- terkedilmiştir.
Bu topraklar artık vatan toprağı olmaktan çıkmıştır. Üstüne üstlük, egemen bir ülkenin toprakları içinde bir başka yer bu amaçla işgal edilerek orada türbe yaptırılacaktır..
AKP kadrolarının Uluslararası Hukuk’tan zerrece haberli olmadıkları ya da
sonuçlarını hesaplamamadıkları / hesaplayamadıkları – körleştikleri görülüyor..

Türkiye -haşa- Haydut Devlet midir??

Önümüzdeki kısa – orta erimde yakıcı sorunlar bunlardır..

Sokaktaki insan ve AKP’ye oy veren yurttaşlar bu ağır tablodan ne ölçüde haberlidir??

Muhalefet partileri stratejilerini var güçleriyle seferber ederek yığınlara bu gerçekleri aktarmalıdır.. Bu strateji 7 Haziran 2015’te seçim başarısı getirecektir..

Bu tablo, öylesine – böylesine geçiştirilebilecek bir tablo değildir..

Sevgi ve saygı ile,
25.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not     : REHİN LINMIŞ EKONOMiMiZE SöZ SÖYLETMEYENLER
Cumhuriyet,
2 Nisan 2013 tarihli makalesi de okunmalı… Pdf formu aşağıda..

REHIN_ALINMIS_EKONOMIMIZE_SOZ_SOYLETMEYENLER_CUMHURIYET_MUSTAFA_PAMUKOGLU_2_NİSAN_2013

Ekonomide Dalgaları Aşarız!


Dostlar,

Ekonomide çanlar, hiç kuşkunuz olmasın bizim için çalıyor..
Epey de ötelendi aslında elde avuçta ne varsa satarak..
Öyle ki, Maliye Bakanı Mr. Mehmet Simsek; “SATACAK DEVLET MALI KALMADI” tarihsel itirafında bulundu geçtiğimiz günlerde.

Mr. Simsek, 24 milyon ehliyetin yenilenmesinin asıl gerekçesinin 2,4 milyar TL gelir beklentisi olduğunu da bir soru önergesini yanıtlarken yaptı..

Babacan’a gelince… ODTÜ’de Endüstri Mühendisliği okumuş ve bildiğimiz kadarıyla ekonomi ile ilgili bir derecesi yok.. Ama Dışişlerinden sonra ekonominin de patronu!?
Arşivimizi karıştırdığımızda Sn. Babacan’ın 2 söylemini paylaşmak uygun olacak :

Babacan_AB'ye_alinmayacagimizi_biliyoruz

11.6.2008’de Sn. Babacan’ın ABD Dışişleri Bakanı Rice’tan “ricası” yukarıdaki gibi..

“Rica” nı kendisi de içeriği de ciddi sorun… İlki ulusal onuru kırıyor..
İkincisi ise, “aman halk uyanmasın, onları AB’ye gireceğiz diye oyaladığımızı farketmesin, biz yalanımızı sürdürebilelim..” anlamına geliyor ki, dürüst  politikacılıkla ilgisi yok, ciddi etik – moral sıkıntısı olan bir söylem.. Babacan’ı sabıkalı kılıyor!

Babacan_10_yil_sonra_borcumuz_kalmayacak

İkincisi (yandaki) ise tam bir hesap – kitap adamının öngörüsü (!).. Babacan’a göre 2005’te yaptığı kestirimle, 10 yıl sonra Türkiye’nin borcu kalmayacaktır. 2005 sonunda toplam borç 445 Milyar $ olup, AKP’nin iktidar oluşundan (14.11. 2002) 3 yıl sonra 2 katını aşmıştır.. 221 Milyar $’dan 445 milyar $’a! 2005’ten günümüze geçen 8 yılda ise 445 milyar $’lık toplam borç 700 milyar $’ı aşmıştıır. Bu gidişle 2 yıl sonra, Babacan’ın kestirimiyle Türkiye’nin borcu kalmayacaktır. Türkiye’yi bu kadrolar yönetmekte ve halen yaşanan ağır ekonomik bunalım hafife alınmakta. Güvenmek olası mı? Babacan sabıkalıdır!

 

Yetkin ekonomist Mustafa Pamukoğlu‘nun yazısını irkilerek okuyoruz..
AKP İktidarını, tez elden bir Ulusal İktisat Kongresi toplayarak
acil önlemler belirlemeye ve uygulamaya çağırıyoruz..

Tabii kendilerini çok tehlikeli kumar oynamaktan geri çekebilir ve savaş çığırtkanlığını bırakabilirlrse.. Savaş ekonomisinin reçete olamayacağını kavrayabilirlerse!

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 5.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Ekonomide Dalgaları Aşarız!

Mustafa_PamukogluMustafa Pamukoğlu 
pamukm@superonline.com

Bu söz, piyasadaki dalgalanmalara uzun süre sessiz kalan Ali Babacan’a ait.

Döviz kurunun ekonomi için önemli bir gösterge olmadığını, kur yükseldi diye her şeyin kötüye gittiğini, kur düşerse iyiye gideceğini öngörmenin doğru olmayacağını söylüyor ekonominin patronu.

Ayrıca ekonomimizin sağlam olduğunu ve ehil ellerle yönetildiğini ve
son 3 aydır dünyada yaşanan gelişmeler nedeniyle her şeyin yeniden fiyatlandırıldığını ve bu nedenle dalgalanmaların olmasının doğal olduğunu belirtiyor.

Merkez Bankası Başkanı da hem ekonomiyi hem de bankayı tehlikeye atarak,
faiz silahını kullanmayarak dövize müdahale ile doların belini kıracağını iddia ediyor.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün “Panik yapmaya gerek yok,
elimiz kolumuz bağlı değil; yurtdışına bir miktar para çıkabilir, bu da dövizin yükselmesine sebep olabilir ama bunu kontrol altına almayı biliriz.” diyerek kötümser olmamayı tavsiye ediyor.

Ekonomiyi yönetenler elbette ateşe körükle gitmeyecekler, sakin olmayı piyasaların istikrarı için söyleyecekler. Ancak bunu söylerken gerçekçi olmayı da bilmeleri gerekiyor.

Sebepleri de şöyle:

Merkez Bankası doların belini kıramaz

Genel kanı bu…

1- Satılabilir döviz rezervinin 40 milyar $ olması, dövize müdahale silahı olarak yeterli olmaz.

2- Brezilya modelinin (Brezilya geçen hafta döviz piyasasındaki volatiliteyi azaltmak için 60 milyar dolarlık dövize müdahale programını uygulamaya başladı) uygulanması ve agresif satıcı olarak dolara müdahale edilmesinin doları düşürmesi mümkün görünmüyor. Çünkü swap ve opsiyon işlemleri geçici çözümlerdir.

İş dünyası ihtiyatlı

İş dünyası kötümser bir hava yaratmadan ihtiyatlı davranıyor. Ortak görüşler şöyle:

* Kurdaki şiddet endişe verici.
Kur 1.92-1.95 olmalı. (İSO Başkanı)

* Kurun artışından ziyade enerji maliyetlerindeki artışlar bizi endişelendiriyor.
(Başaran Ulusoy)

* Mali disiplin sürmesi kaydıyla dövizdeki artış bizi endişelendirmiyor. (Zafer Kurtul)

* Yüksek kur istemiyoruz. Kurda denge istiyoruz. (TİM Başkanı)

* Dolar olması gereken seviyeye geldi. (NG Otel Grubu)

* Dolar yerinde kalsın. 1.90’a düşmesin. (Zorlu)

* Kurun 2.00-2.50 olması önemli değil. Belli seviyede olması önemli. (Hamdi Akın)

Ülke borcu tehlikeli sınırda

Ülkenin dış borcunun ulusal gelire oranı %50’yi geçmiş durumda.
Buna karşı kamu borcunun milli gelire oranına bak, diyerek savunma yapılıyor.

İç borç 396 milyar lira, dış borç 636 milyar liraya ulaştı.

Cari açık sürdürülemez hale geldi

Cari açığın milli gelire oranı %6-7. Artık sürdürülmesi zor.

Temmuz 2013 döneminde dış ticaret açığı 9.8 milyar, birikimli (kümülatif) 7 aylık açık 60.4 milyar $ oldu.

Geçen yıl bu rakamlar sırasıyla 8 milyar $ ve 51.1 milyar dolardı.
Dış ticaret açığında %18.3 artış var.

İhracatın ithalatı karşılama oranı %57.2 oldu. İthalat aldı başını gidiyor.

Büyüme oranı %3-4.Dış ticaret açığında artış %18. Aradaki fark neyle kapanacak?

Petrol fiyatları ve arzda çanlar bizim için çalıyor

Brent petrolün fiyatı 117 dolara çıktı. Bizde benzin 26.02.2013’te 4.92 lira iken 30.08.2013’te 5.16 lira oldu.

Olası bir Suriye müdahalesinde petrol arzında ciddi düşüş bekleniyor.
İran ve Suudi Arabistan karşı karşıya gelecek.
Libya’da kapatılan boru hatları ve grevler nedeniyle günlük üretim
1.4 milyon varilden 200 bin varile düşmüş durumda

Petrol fiyatları artarken liranın değeri düşüyor. Bu da çifte baskı yaratıyor.

Bütün bunlara karşın kaygılı olmamak mümkün mü?

Hele Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın savaş amigoluğu yapması bizi daha da endişelendiriyor…