Etiket arşivi: Mustafa Kemal’in askerleriyiz

YASSI KAFALILAR


YASSI KAFALILAR

portresi


Suay Karaman

 

 

Türkiye’nin birikmiş, bekleyen ve ivedilikle çözüm gerektiren
birçok sorunu varken, siyasal iktidarın Yassıada’nın adını ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’ olarak değiştirmesi,
‘ileri demokrasi’ anlayışlarına ve uygulamalarına örnektir.

27 Mayıs 1960 İhtilali sonrasında, ülkeyi kutuplaştırarak kardeş kavgasına sürükleyen, Atatürk ilke ve devrimlerini ayaklar altına alarak yozlaştırmaya çalışan Demokrat Parti iktidarının yöneticileri Yassıada’da kurulan Yüksek Adalet Divanı’nda yargılanmışlar
ve çeşitli cezalara çarptırılmışlardı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 30 Eylül 2013’te demokrasiyle ilgisi olmayan, demokratikleşme paketini açıklarken de, 27 Mayıs 1960 Devrimi’ne saldırmıştı. Başbakan, 1960’daki askeri harekatın “Türkiye’de 1950’den başlayarak saat gibi işleyen demokrasiyi durdurduğunu” söylemişti. Başbakanın bilgisi, birikimi ve kültürü, demokrasiyi bilmediği (AS: içermediği??) gibi, 27 Mayıs 1960 aydınlığını da kavramaya yetmez.

1950’den sonra yalnızca adı “demokrat” olan Demokrat Parti’nin yaptıklarının demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi yoktu.
Hangi demokraside meclisin onayı olmadan emperyalist devletlerin çıkarı için yabancı ülkelere asker gönderilir? 6-7 Eylül 1955 olaylarını tahrik edenlerin baş sorumlusu olan DP iktidarı mı demokrasiyi saat gibi işletiyordu?

Demokrat Parti grubunda,

  • “Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” ve
  • “Odunu aday koysam milletvekili seçtiririm” diyen
    Adnan Menderes mi demokrattı?

Ana muhalefet partisinin genel başkanını (AS: İsmet İNÖNÜ) öldürmek için Kayseri, Uşak ve Topkapı’da suikastlar düzenletilmesi, demokrasi ile bağdaşabilir mi? Muhalefeti cezalandırmak için kurulan Meclis Tahkikat Komisyonu, hangi demokraside bulunmaktadır?

İrticaya ödünler verilerek, ulusal bütünlüğümüz parçalanarak, özgürlükler kısıtlanarak, basın ağır sansür altında tutularak,
gazeteciler ve iktidara muhalif olanlar hapse mahkum edilerek demokrasi olamayacağını bilmeyenlerin tanımına göre “saat gibi işleyen demokrasi”, ülkeyi kardeş kavgasına getirmişti.

Başbakan Erdoğan gibiler, sürekli 27 Mayıs 1960 İhtilalini eleştirirler ama hiçbir zaman 12 Mart 1971 muhtırasını ve özellikle
12 Eylül 1980 darbesini eleştirmezler. Çünkü aydınlığa düşman olanlar, kendilerini yaratan karanlıkları sever, toz kondurmazlar. ‘
12 Eylül 1980 darbesini yargılıyoruz’ diye, yassı kafalarıyla komedi ortaya koyanlar, ‘ileri demokrasi’ adını verdikleri ortamla, 12 Eylül’ün faşizmini aratmamaktadırlar.

“Atatürk’ü sevmek ibadettir” diyen Celal Bayar’ın iktidarında Atatürk Devrimleri, ‘tutan devrimler’ ve ‘tutmayan devrimler’ olarak ikiye ayrılmış ve tartışma konusu yapılmıştı. Demokrat Parti zamanında Mustafa Kemal Atatürk yok sayılmaktaydı, AKP iktidarında da yok sayılmaktadır. “10 Kasım’da sap gibi ayakta durmaya gerek yok” diyen zihniyet, Türkiye Kupası maçının seremonisinde sahaya ‘Yüce Atatürk’ yazılı formayla çıktığı için Fethiyespor’a ceza bile vermeye kalkışmış, artarak gelen tepkiler üzerine, cezadan vazgeçmişlerdir. Atatürk sevdalısı Türk insanı, bu anlamlı hareketleri için Fethiyespor’u hep gözleri yaşararak anımsayacak ve onurlu duruşlarına saygı gösterecektir. Ceza vermeye (AS: Gerçekte kapatmaya!) kalkanları da unutmayacaktır.

Uzun yıllar özellikle İspanya ve Portekiz’de diktatörler (AS: Franko ve Salazar) futbol ile toplumu uyutarak, ülkelerini yönetmişlerdi. Bizde ise futbol, ‘dikbakan’ diyebileceğimiz diktatör başbakanın koltuğunu sallamaktadır.
Özellikle maçların 34. dakikasında Taksim Gezi Parkı olaylarına atıfta bulunularak, “her yer Taksim – her yer direniş” ve
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sesleri, siyasi iktidarı çileden çıkartmaktadır.

Çünkü ortaçağ karanlığından hoşlananların, Atatürk denince ödleri kopmaktadır. Biliyorlar ki, toplumdaki Atatürk sevgisi, iktidarlarına
son verecektir. Bu yüzden Atatürk’ün resimlerinden, sözlerinden, ilkelerinden, devrimlerinden, Gençliğe Hitabesi’nden,
Bursa Nutku’ndan, ulusal bayramlardan çekinmektedirler. Ama ne yaparlarsa yapsınlar Atatürk korkusu, siyasi iktidarı perişan etmektedir. Atatürk adı, emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin karabasanıdır.

Atatürk’ün manevi kişiliğinin bile tartışıldığı günümüz Türkiye’sinde, “yassı kafalıların iktidarı son bulacak, aydınlık günler için örgütlü ve bilinçli mücadele başlayacaktır.

  • Yolumuz; Yüce Atatürk’ün çağdaş ve aydınlık yoludur.

(İlk Kurşun Gazetesi, 16 Aralık 2013,
http://www.ilk-kursun.com/haber/163889)

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM Grup Konuşması – 19.11.13

Dostlar,

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu gün, partisinin grup toplantısında
haftalık konuşmasını yaptı ve deyim yerinde ise epey ama epey esti, estirdi, gürledi..
Sanırız şimdiye dek yaptığı en sert konuşmalardan biri idi.

Başbakan R.T.  Erdoğan’ın 16.11.13 günü Diyarbakır’da yapıp ettikleri gerçekten yenilir yutulur içerikte değildi.

Başbakan, üstlendiği / kendisine yükletilen misyonun gereğini, kendi ağzıyla kezlerce kamuoyu önünde itiraf ve kabul ettiği BOP Eşbaşkanlığı görevinin kaçınamayacağı gereklerini yerine getiriyor adım adım. Sıkı ise yapmasın, hemen deliğe süpürüleceğini biliyor. Bu bakımdan hem dışarıyı oyalayıp tepkisini almamak, hem PKK- BDP – KCK – HDP’nin isteklerini gıdım gıdım da olsa yerine getirmek hem de içerideki ulusalcı kesimleri “isyan ettirmemek” gerekiyor..

Kabul ve itiraf edelim ki ciddi biçimde zorda Erdoğan.. Bu siyasal satrancı çook ustaca sürgit götürme olanağı artık kalmadı. Görece önemsiz sayılabilecek küçük,
dahası orta boy ve hatta büyücek boy ödünler tükendi.. Artık bıçak kemiği kesiyor..

Apaçık özerklik aşamasına, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimi resmen sayılacak düzeyde eylemli (fiilen – de facto) olarak tanıma aşamasına gelindi. Telaffuz da edildi “Irak Kürdistan’ı” diye.. Hemen ardından bu gün de bir TV programında
Diyarbakır (yakında Amed!?) Belediye Başkanı Osman Baydemir de
“Türkiye Kürdistan’ı” deyiverdi.. Her şey planlı ve kabul edelim ki
ustalıkla götürülüyor.

Başbakan, çarpıta çarpıta Mustafa Kemal Paşa‘nın ağzından çıkan Kürdistan sözlerini istismar ediyor ve Türkiye’yi önce özerk bölgeye, sonra federal bölgeye ardından konfederasyona – bölgeli devlete ve sonunda bağımsız Kürt devletine =
2. İsrail’e ülkemizin güneydoğu bölgesini vermek üzere adım adım, göz göre göre hazırlıyor.

Bahçeli de bunlara isyan ediyor galiba.. Ama eylemde ne olacak göreceğiz.
Bahçeli içtenlikli ise, öncelikle 9 Kasım 2013 günü Ankara’da yaptıkları mitingde MHP’lilerin yürüyüş kollarında neden “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demeyip
“Alparslan Türkeş’in askerleriyiz” diye slogan attıklarını açıklamalıdır.
Bu paye öbüründen daha mı yüksektir?

Hadi bunu geçtik; CHP ve İP başta olmak üzere TBMM dışı ulusalcı kesimlerle uygulamalı seçim işbirliğine girişmelidir.

  • Eskisi gibi ayrı ayrı adaylar çıkartılır ve bölgelere göre en güçlü tek adayda ortaklaşılmazsa AKP her şeye karşın gene ipi göğüsleyebilir.
    O zaman da adama sorarlar :

– Kuru gürültünün anlamı ne??
– Sen kimden yanasın?
AKP her sıkıştıkça payanda olmanın anlamı ne ?
(Türban, Cumhurbaşkanı seçimi, 4+4+4 vd.)

  • Sayın Bahçeli içtenlikli ise, yarın CHP’ye seçim işbirliği çağrısı yapmalıdır.

Haydi bu seçimde de ayakta kaldı MHP, sonrasında savunacağı bir şey kalmayacağına göre silinip gidecektir.

Haydi Bahçeli, haydi MHP; seçim işbirliği tek ama tek çare, sakın unutmayın,
gerisi boş laf!

Devlet beyin konuşmasının satırbaşları aşağıda, okunmalı..

Sevgi ve saygı ile.
19 Kasım 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================================

MHP Grup Toplantısı Konuşması, TBMM, 19.11.13

(Özet, SÖZCÜ Gazetesi, http://sozcu.com.tr/2013/genel/bahceli-konusuyor-3-409367/, 19.11.13)

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Diyarbakır’da gerçekleşen
Erdoğan-Barzani görüşmesine sert tepki gösterdi.

portresi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin
grup toplantısında milletvekillerine seslendi.

Bahçeli, konuşmasına usta tiyatro sanatçısı Nejat Uygur’un vefatını hatırlatarak başsağlığı dilekleri ile başladı.

MHP Lideri, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü de unutmadı ve tüm öğretmenlerin yaklaşan öğretmenler gününü kutladı.

Bahçeli’nin konuşmasından satır başları şöyle:

DERSHANE TARTIŞMASI

Hükümet adına reform ve devrim denilerek milli eğitim sisteminin posası çıkarılmakta derisi yüzülmektedir. Şimdi de dershane meselesi çıkarılmıştır. Ailelerin istekleri
kökten çözülmüştür de bir tek halledilmesi gereken dershaneler kalmıştır.
İlke olarak dershanelerin özel okula dönüşmesi gerektiğini önceden gündeme getirmiştik. Dershanelerin kaldırılması yerinde bir uygulamadır.
Dershane sahiplerini mağdur etmeyecek çare de bulmak lazımdır.

Öğrencilerin dershaneye mecbur bırakılması acizlik. Dershaneye mecbur bırakan nedenler masaya yatırılmalı. Öğrencilerin okulda bulamayıp da dershanelerde aldığı nedir? Oradaki öğretmenlerle milli eğitim sistemindeki öğretmenler aynı tedrisatın öğretmenleridir. Başbakan ve hükümetinin dershane üzerinden yürüttüğü politikanın esasen nedeni nedir? İşler şimdi mi sarpa sarmıştır?

BARZANİ-BAŞBAKAN BULUŞMASI

Türkiye Cumhuriyeti’nin 90 yıllık tarihinde bugünkü kadar ihanet görülmemiştir.

ALMANYA ZİYARETİ

14 Kasım’da Almanya’ya hareket ettik. Avrupa Türklüğü’nün sorunlarına
Türk Federasyonu çözüm aramaktadır.

Almanya’daki Türkler’in en büyük beklentisi çifte vatandaşlıktır. Din adamı, Türkçe öğretmeni gibi eksiklikler acilen tamamlanmalıdır. Başbakan Erdoğan acilen gözünü açmalıdır. Türk aileleri asimile olmamak için çok direnmiştir. Deniz Feneri’nin ucunun nerelere uzandığı sır değildir. İki kültür, iki dil, iki din arasında bocalayan
Türk kardeşlerimize özellikle hükümetin duyarlı olması gerekmektedir.

DİYARBAKIR ZİYARETİ

Hainlerin tarihine bakarsanız, satılmışların çarşaf çarşaf ifşa edildiğ kitaplara bakarsanız aradığınızı bulursunuz. Geçen Cumartesi günü yaşananlar kimsenin hoşnuna
gitmemiştir. Cani ile Başbakan’ın fotoğrafları aynı pankarta konulmuştur.
Biz millet olduk olalı içimizden hiç bu kadar hançerlenmedik.
Hiç bu kadar köşeye sıkışmamıştır. Cehaletin bu kadar mevki ettiği başka bir dönem olmamıştır. Düşmanlığın bu kadar iltifat gördüğü bir dönem yoktur. Mazideki isyancılar gözlerini açmış, Ali Kemal yattığı yerden kalmış, Haçlılar tekrar ayaklanmış ve hükümetle bütünleşmiştir. Başbakan Erdoğan olmayan meşrebine uygun davranmıştır. Peşmerge başı bu ihamet buluşmasına gelirken, 19 Ekim’de PKK’nın takip ettiği Habur Yolu’nu takip etmiştir. Şivan Perver ile gövde gösterisi yapmıştır. Başbakan Erdoğan’ın dost dediği bu terör destekçisi sanki babasının çiftliğine gelir gibi
Türkiye’ye girmiştir.

Öcalan terörist değil, T.C. devleti teröristtir diyerek İsveç’te konuşan rezil bu kişidir.

Allah Kahretsin!

Türk dilini başımızdan def edelim diyen densiz bu kişidir.

Sıfır sorun mucidi Dışişleri Bakanı özür dilemiştir. Tüm değerlerimize
dirsek çevirmiş bir eşkiyaya bu denli sıcaklığın anlaşılabilir bir tarafı yoktur.
PKK’lılara gösterdiği çoşkun, aşkın sevginin kendi içinde tutarlı bir yanı vardır.

  • Erdoğan ya Kandil yetiştirmesidir ya Türk düşmanıdır ya da
    Türk milletinin kanını emmeye yeminli özel çevrelerin özel görevlisidir.

Diyarbakır’daki açılış törenini 28 Ekim’de ödül alan başka bir PKK’lının
ölüm yıldönümüne getirmiştir.
Türk milleti için kıyamet alameti değil midir? Bu nasıl bir iştir ki, birisi ödül verecek kadar şuur kaybı yaşar, biri anma düzenleyecek kadar gözü kararır.

Ahmet Kaya’dan şiir namına zırvalar sıralarken protokolde gözyaşları sel olmuştur. Şehit için ağlamayanlar teröristler için ağlamıştır. Ahmet Kaya’ya bu kadar matemlidir o zaman en kısa zamanda bir anıt yaptırıp yakınlarında bir ev tutup anıtı seyretmelidir. Bu PKK’lının suçu saz çalmaktır. Öldürmek için ille de
tabanca mı kullanmalıdır. Senin gibi zihniyetler canlı bomba olamaz mı?

MALAZGİRT RUHU CANLANIR

Zamanı gelince Malazgir ruhu da canlanır, İzmir’de denize dökülenlerin torunları da yeniden dökülür.

Teröristlerin yanında olanlar ancak hainliğin tarihini yazarlar.
Diyarbakır’da Barzani’yi konuk etmek, Kürdistan’ı meşru göstermek en büyük hainlik. Başbakan Erdoğan Kürdistan için umut mu verecek sorusu kısa sürede
cevap buldu.

Türkmen kardeşlerimizi peş peşe katleden, Türkmen şehirlerinin ismini değiştiren, teröristleri giydiren bir alçak, Başbakan’da hayalini bulmuştur.

ALLAH’TAN CEZANIZI BULACAKSINIZ

Allah’tan cezanızı bulacaksınız.
Diyarbakır’ın belediye başkanı çıkıp Kuzey Kürdistan demektedir.
Senin elinden tuttuğun bu belediye başkanı ne demektir.

Hukuk insanları nerede?
Bu ülkenin savcıları nerede?

KURTULUŞ YAKINDIR

Başbakan vatanı yalnız görmemelidir.
Türk milleti hainleri tarihin çöplüğüne atmaya hazırlıklıdır.
Milli mücadele yıllarında kurtarıcı Türk milleti olmuşsa, yine aynısı olacak,
gökkubeyi hainlerin başına getirecektir.

Kimse ümitsiz olmasın kurtuluş yakındır.

Erdoğan’ın Yüce Divan’a çıkması yakındır.

Bahçeli sözlerini “Ne Mutlu Türküm Diyene!” sözüyle tamamladı.

KILIÇDAROĞLU’NA AÇIK MEKTUP!


KILIÇDAROĞLU’NA AÇIK MEKTUP!

Görsel

PEYGAMBER SOYLU MUHALEFET

Dr. Ceyhun Balcı

“Türkiye başka coğrafyalarda mucize sayılanların gerçekleştiği yerdir!” sözünü değiştirerek söyleyelim! “Türkiye başka coğrafyalarda rezalet sayılanların siyaset sayıldığı bir ülkedir!” 

İçim yanarak yazıyorum bu satırları.
Türkiye adaleti arıyor!
Türkiye çağdaşlığı yitirdi, arayamıyor bile!
Türkiye yolunu yitirmiş, yol göstericisini arıyor!
Böyle bir ülkede kime gereksinim duyulur? Etkili ve işini bilen bir muhalefete!
Türkiye’de bu konuma en yakın muhalefet partisi hangisidir? Elbette ki CHP!

O CHP’nin Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU diyor ki :

  • “Ailemin kökleri peygamber soyuna dayanıyor!” 

Eklemeyi unutmamış : “Ama, biz bunu siyasete alet etmiyoruz!” 

Sayın Kılıçdaroğlu’na karşılık veriyorum!

“Bize ne!” “Sizi soyunuzun, sopunuzun kökeniyle değerlendireceğimizi nereden çıkardınız?” 

Aslına bakarsanız Kılıçdaroğlu son zamanlarda giderek belirginleşen duruşuyla örtüşen bir söylemde bulunmuş. Laiklikten ve Cumhuriyetçilikten kopan yaklaşımı böylelikle
ete, kemiğe bürünmüş.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun tüm bu temel doğrultu sapkınlıklarına ek olarak sergilediği
bir başka sorunlu strateji de sahipli alanlara girerek siyaset yapma ve olasılıkla da
bu siyasetten getiri beklentisidir.

Etnikçi alandan oy avcılığına girişme uyanıklığının kendisini
feodalite özlemciliğine yuvarladığının farkında mıdır? Olasılıkla değildir.
Olsa da bundan vazgeçmeye niyetli görünmemektedir.

Öbür yandan, peygamber soylu görünme hevesi de bir başka sahipli alandan
oy avcılığı hevesinden vazgeçmediğinin göstergesidir.

Sayın Kılıçdaroğlu!

Bu saçma ve çağdışı söylemlerden vazgeçiniz!

Çağdışına yuvarlanan Türkiye’nin çağdaş bir muhalefet önderliğine gereksinimi var!

Soyunuz ve sopunuz beni zerre kadar ilgilendirmiyor! Soyu, sopu çok seçkin olup da beş para etmez insanlar olduğu gibi; soyu, sopu sıradan olup da dünyaları kurtarmış insanların varlığından haberdar olmalısınız!

Lüleburgaz’da “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” deyip de
Tunceli’de Dersimci olma çelişkisinden uzak durunuz!

Daha da önemlisi Genel Başkan koltuğunu dolduramadığınız ama işgal ettiğiniz partinin tarihine ve kurucusunun yaşam öyküsüne bakınız! Öğreniniz!

Soyunuz, sopunuz beni asla ilgilendirmiyor! Bu türden içi boş ve cingöz politikacı söylemlerinden uzak durunuz! Size yakışıp yakışmadığını bilemem ama
partinize yakışmadığı kesindir…

Ceyhun BALCI, 16.10.2013

İzmir’in kurtuluşu coşkuyla kutlandı!


İzmir’in kurtuluşu coşkuyla kutlandı!

  • İşgalci emperyalist güçlerin İzmir’den denize dökülüşünün 91. yılında kutlamalar kentin dört bir yanına yayıldı. İzmir’de kutlamalar
    ‘Zafer Yürüyüşü’yle başladı. Kutlamalar kapsamında Basmane’den Cumhuriyet Alanı’na dek yaklaşık 10 bin kişi yürüdü.

İzmir’in düşman işgalinden kurutuluşu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılışını simgeleyen 9 Eylül’ün (1922) 91. yıldönümü coşkuyla kutlandı.

Izmir'in_kurtulusunun_91._yili_9.9.13_Cumhuriyet

“Zafer Yürüyüşü”yle başlayan kutlamalar kapsamında Basmane’ den Cumhuriyet Alanı’na dek yaklaşık 10 bin kişi yürüdü. AKP’ lilerin gönderdikleri mesajların okunması sırasında protestoların yapıldığı törenlerde, AKP İzmir milletvekilleri Ertuğrul Günay
ve İlknur Denizli
’nin alana girişi sırasında da, İzmir Kent Orkestra-sı’nın “Vardar Ovası” şarkısı
2 kez çalması dikkat çekti.

  • “Her yer Taksim her yer direniş”,
  • “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” 

sloganları atılan Zafer Yürüyüşü’ne, 10 bine yakın yurttaş ellerinde Türk bayrakları ve Atatürk posterleriyle katıldı. Cumhuriyet Alanı çevresinde emniyet güçleri,
İzmir Valisi Mustafa Toprak’ın daha önce yayınladığı genelge gereği Türk bayrağının üzerinde Atatürk resmi bulunan flamaları satanlara izin vermemek için çabaladı. Polisin, satıcıları alandan uzaklaştırması dikkat çekti.

Yürüyüşün ardından Mustafa Kemal Atatürk anıtına çelenk konuldu. Daha sonra Konak’ta bulunan İzmir Hükümet Konağı’na süvari birliklerinin gelişi ve Türk bayrağının çekilmesi canlandırıldı. Buradaki törenin ardından etkinlikler Cumhuriyet Alanı’nda sürdü.

CHP İzmir milletvekilleri Musa Çam, Oğuz Oyan, Hülya Güven, Alaattin Yüksel, Mustafa Moroğlu, Mehmet Ali Susam’ın yanı sıra törene, Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal’la, eski milletvekilleri Mehmet Sevigen ve Canan Arıtman da katıldı.

AKP milletvekilleri Günay ve Denizli’nin alana girişi sırasında İzmir Kent Orkestrası, AKP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Arınç’ın çıkışıyla gündeme gelen
“Vardar Ovası” şarkısını, İzmirlilerin yoğun isteği üzerine iki kez üstü üste çaldı.

Törene Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve bakanlar ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu mesaj göndererek İzmir’in kurtuluş gününü kutladı. Ancak Erdoğan ve Gül’ün mesajlarını kentin belediye başkanı yerine İzmir Valisi Toprak’a göndermeleri dikkatlerden kaçmadı. AKP’lilerin mesajları alanda bulunanlarca protesto edildi.

Barış çağrısı

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, törende “barış” çağrısı yaparak, “Özgürlük ve bağımsızlığın ne demek olduğunu çok iyi bilen Yüce Türk Ulusu’nun,
bu karmaşa (kaos) ortamına sürüklenmemesi, elbette en büyük dileğimizdir.
Ancak kabul etmek gerekir ki, ülkemizdeki barış ve huzur ortamının devam etmesi için yalnızca temenniler yetmez. Büyük kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk’ün
bize gösterdiği ‘Yurtta barış, dünyada barış’ hedefinden asla şaşmamalıyız” dedi.

Saat 18.00’de Gündoğdu Meydanı üzerinde Türk Yıldızları’nın akrotim gösterisi sergilendi. 19.00’da gösteri mekanı gökyüzünden denize taşındı. Körfez’de kano ve yelkenli gösterisi yapıldı. Fener Alayı yürüyüşü, saat 20.30’da Cumhuriyet Meydanı ile Gündoğdu Meydanı arasında gerçekleştirildi.

Saat 21.00’de Gündoğdu Meydanı’nda İzmir’in pek çok noktasından izlenebilen
görsel bir şov sunuldu. İzmir Körfezi, su perdesi ve ışık gösterileriyle renklendi.

Gösterilerin merkezi konumundaki Gündoğdu Meydanı’nda “Manga” grubu sahne aldı. Aynı dakikalarda Bostanlı Rekreasyon Alanı’nda Koray Candemir ve Harun Tekin, Göztepe Denizatı Heykeli önünde Berna Öztürk, Bayraklı Rekreasyon Alanı’nda
İzmir Büyükşehir Belediyesi Pop Orkestrası, konser ve sahne şovlarıyla
9 Eylül coşkusunu doruğa taşıdı. (9 Eylül 2013, Cumhuriyet portalı)

1. GAZDANADAM FESTİVALİNDEN KARELER


Dostlar,

07 Temmuz 2013 günü İstanbul Kadıköy’de yapılan “1. GAZDANADAM FESTİVALİ” son derece ilginç görüntüler sergiledi. Dünya tarihine geçeceğinden kuşku yok.

Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın kamerasından görüntülendi
ve notlarla bir zaman akışı içinde ölümsüz bir gazetecilik belgesi oldu.

Kendisini kutlayarak ve teşekkür ederek sizlerle paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
9.7.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

Gazdanadam’ın Yolu 5 Ağustos’ta Silivri

Odatv, soL Gazetesi, Ulusal Kanal, Cem TV, Halk TV, Cem Radyo, Yön Radyo, Yurt Gazetesi, Aydınlık Gazetesi, BirGün ve Cumhuriyet
öncülüğünde düzenlenen festival Kadıköy’de. (07 Temmuz 2013)

İşte o festivalden dakika dakika gelişmeler

Güncelleme 00.37

Kadıköy Rıhtım’da Gazdanadam Festivali‘ne katılanlar dağılmaya başladı.

Güncelleme 00.35

Birinci Gazdanadam Festivali son buldu.
“Bu daha başlangınç mücadeleye devam!” sloganları atılıyor.

Güncelleme 00.31

Barış Terkoğlu: Artık ne yaparsanız halk sizin yanınızda oluyor hep bir ağızdan
hangi sloganı atacağını biliyor.

Bugün sokağa çıkan halk sokakta çok şey öğrendi.

Güncelleme 00.30

Eflatun: Bu gecenin son şarkısını söylemek bana nasip oldu ama bu şarkı bitmez.

Güncelleme 00.27

Eflatun sahnede

Güncelleme 00.26

Barış Terkoğlu: Türkiye’de artık çıt dediğiniz anda yüzbinlerce insan sokağa çıkıyor. Artık herkes ne istediğini rahatça söyleyebiliyor.

Güncelleme 00.25

Yaşar Kurt: Faşizme karşı omuz omuza

Güncelleme 00.17

  • Yaklaşık 1 milyon kişi Kadıköy’de Gezi Parkı direnişini kutlamaya devam ediyor.

Güncelleme 00.15

Rock müzik sanatçısı Yaşar Kurt sahnede

Güncelleme 00.13

Barış Pehlivan:Haklıysanız ve haklılğınıza iannıyorsanız kazanmayacağınız ve gerçekleştiremeyeceğiniz bir şey yoktur.

Güncelleme 00.10

Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan:
Bu gece aslında bugün Türkiye tarihi ve gazetecilik tarihi açısındna bir milat.

Güncelleme 00.05

Çapulcu yoklaması yapılıyor.

Güncelleme 00.03

Mizah sanatçısı Mert Ali Başaran sahnede alıyor.

Güncelleme 23.57

Ulvi Arı, Pandomim sanatçısı sahnede

Güncelleme 23.53

Renan Bilek: Ben bir ceviz ağacıyım Taksim Gezi Pakı’nda

Güncelleme 23.46

Renan Bilek, ayağa kalkan Türkiye için sahnede

Güncelleme 23.45

Bu daha başlangıç mücadeleye devam sloganları atlıyor.

Güncelleme 23.42

Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın kamerasından:

Kırkıncı gününe giren halk hareketi

Güncellleme 23.39

Cem Adrian, birazdan sahne alarak günü noktalayacak.

Güncelleme 23.35

Kadıköy şenliğe dönüştü. Yüzbinler özgürlük ve bağımsızlık sloganı attı.

Güncelleme 23.34

Vapurlarda “her yer Taksim her yer direniş” sloganları atılıyor.

Güncelleme 23.31

Kadıköy’de yüzbinler tam 6,5 saattir eğlenerek direniyor!
Gazdanadam Festivali’ne katılanlar, dönüş vapurlarına binmeye başladılar.

Güncelleme 23.25

Gazdanadam Festivali’nden günün fotoğrafı:

Güncelleme 23.23

Kadıköy’de dönüş vapurları dolmaya başladı.
“Her yer Taksim her yer direniş” sloganları atılıyor.

Güncelleme 23.20

Kadıköy’de yüzbinler, Bulutsuzluk Özlemi ile coşuyor.

Güncelleme 23.17

Gazdanadam Festivali’nde objektiflere yansıyan bir kare

Güncelleme 23.16

Bulutsuzluk Özlemi sahne almaya hazırlanıyor.

Güncelleme Güncelleme 23.13

Orhan Aydın:

  • Biz bu cografyada korkuyu ve yalanı birlikte yendik.
    Şimdi sıra padişah bozuntusunu alaşağı etme zamanıdır.

Güncelleme 23.10

Nazım Hikmet’ten şiirler okunuyor.

Güncelleme 23.05

Kadıköy’de gerçekleşen Gazdanadam Festivali tüm coşkusuyla devam ediyor.

Güncelleme 23.04

Tiyatro sanatçısı Orhan Aydın, Nazım Himet’ten Güneşi İçenlerin Türküsünü okuyor.

Güncelleme 22.58

Nazım Hikmet’ten şiirler okunuyor.

Güncelleme 22.53

Tiyatro Sanatçısı Gülsen Tuncer sahnede

Güncelleme 22.49

  • Kadıköy’de yaklaşık 1 milyon kişi 6 saattir direnişe devam ediyor.

Güncelleme 22.48

Kurtalan Express: Özgürlük ve bağımsızlık için hayatını kaybetmiş dostlarımız için “Gülpembe” yi söyleyelim.

Güncelleme 22.44

Kurtalan Express Beşiktaş formasıyla sahnede

Güncelleme 22.40

Kuratalan Ekspress’ten Ahmet Güvenç: Cem Karaca’dan ıslak ıslak,
Kırmızılı Kadın’a hitaben.

Güncelleme 22.39

Kuratalan Ekspress’ten Ahmet Güvenç: Ben 60 yaşındayım.
Kendimi müzisyen zannediyordum ama ben çapulcuyum arkadaşlar.

Güncelleme 22.38

Gazdanadam Festivali ve çöpleri toplayan gönüllüler!

Güncelleme 22.34

Kadıköy Gazdanadam festivali’nde Kurtalan Ekspresle ile coşuyor.

Güncelleme 22.30

Kurtalan Ekspres ve Serdar Öztop sahnede

Güncelleme 22.28

Kurtalan Express sahnede

Güncelleme 22.25

Gazeteciler direnişi selamlıyor!

Güncelleme 22.23

Barış Terkoğlu: Sizin mücadeleniz sayesinde biz kazandık. Halkın medyası kazandı. Gazdan adamlar, gazdan kadınlar, gazdan gazeteciler kazandı. Bütün dünya sizin
onurlu direnişini duydu.

Güncelleme 22.22

Barış Terkoğlu: Bugün burada onlarca tutuklu gazeteci arkadaşımızın ruhu var.

Güncelleme 22.22

Barış Terkoğlu:

  • Bugün burada işsizliğe, hapisliğe, ölüme rağmen direnen gazeteciler var.

Güncelleme 22.21

Barış Terkoğlu: Kürsülerden gazetecileri, sanatçıları, aydınları tehdit ettiler.

Güncelleme 22.20

Barış Terkoğlu: Polislerini, savcılarını, hakimlerini harekete geçirdiler.
Bütün muhalefete yaptıkları gibi cezaevine attılar. Halen 61 gazeteci arkadaşımız hapiste.

Güncelleme 22.19

Barış Terkoğlu: Televizyonlara, gazetelere operasyonlar yaptılar, yazı işlerini
devlet dairesine çevirdiler. Ele geçirdiklerinin başına memurlarını, yandaşlarını atadılar. Gazetecileri sansürlediler.

Güncelleme 22.18

Barış Terkoğlu: 93 yıl önce Kurtuluş Savaşı’nı halka duyurmak için kurulan
Anadolu Ajansı AKP’nin propaganda merkezi olmadı mı?

Güncelle 22.17

Barış Terkoğlu: Faşist Hitler; “Basın rejime hizmet ettiği sürece özgürdür.” diyordu. Bugünse AKP’ye hizmet ettiği sürece özgür.

Güncelleme 22.15

Barış Terkoğlu: Biz, bu ülkenin gerçeklerden beslenen medyası olarak
sadece size yetişmeye çalıştık.

Güncelleme 22.13

Barış Terkoğlu:  Bu direnişin sahibi sizsiniz. Kazananı da sizsiniz. Baskıya, zorbalığa, korkuya dayanan bir rejimi yendiniz. Tek adam olma özlemiyle yanıp tutuşan bir diktatörü “hükümet istifa” sesleriyle gökyüzünden yerlere indirdiniz. Özgürlüğe, eşitliğe, kardeşliğe, aydınlanmaya, laikliğe, bağımsızlığa, barışa, insan aklına ve onuruna, haklarınıza, adalete, gerçek demokrasiye sahip çıktınız.

Güncelleme 22.10

Barış Terkoğlu: Bu kürsünün üzerinde bugün direnişinizin sesi olan

Cem TV,
Ulusal Kanal,
Halk TV var.

Bu kürsünün üzerinde bugün mücadelenizin gözü olan

Cumhuriyet,
Sol,
Aydınlık,
Yurt gazeteleri var.

Bu kürsünün üzerinde bugün davanızın dili olan

Yön Radyo,
Odatv var.

Ancak emin olun bugün bu kürsünün üzerinde siz varsınız.

Güncelleme 22.09

Odatv haber Müdürü Barış Terkoğlu:

Dostlar, kardeşler, bu ülkenin sokaklarını günlerdir hürriyet bahçesine çevirenler hoş geldiniz.

Güncelleme 22.07

Dr. Mustafa Altıoklar: “Gezi Parkı bütün dünyaya ders verdi”

Güncelleme 22.04

Soner Yalçın Gazdanadam Festivali’nde

Güncelleme 22.03

Boğaziçi Caz Korosu: “Bu dayanışma hiç bitmesin”

Güncelleme 22.01

Gazdanadam Festivali’nde Boğaziçi Caz Korosu orantısız sanat ve zeka kullanıyor…

Güncelleme 21.57

Boğaziçi Caz Korosu muhteşem performansıyla devam ediyor…

Güncelleme 21.52

Habertürk, Mısır’dan iki ayrı şehirden canlı yayın yapıyor,
burnunun dibindeki Kadıköy’u görmüyor.

Güncelleme 21.54

Boğaziçi Caz Korosu “Çapulcular oldu mu meydanlara doldu mu”

Güncelleme 21.51

Boğaziçi Caz Korosu halk türkülerini seslendiriyor.

Güncelleme 21.48

Nejat Yavaşoğulları ‎Gazdanadam Festivali’nde…”Demokrasi gökten zembille inmedi. Toplum demokrasi talep ediyor. ”

Güncelleme 21.46

Kadıköy Gazdanadam Festivali devam ediyor. “Üçüncü köprüyü istemiyoruz” sloganları atılıyor.

Güncelleme 21.43

Boğaziçi’nin ‘çapulcu’ cazcıları sahnede

Güncelleme 21.39

Kadıköy Rıhtım’a giden tüm cadde ve Altıyol halk tarafından trafige kapandı.

Güncelleme 21.35

Bedri Baykam Gazdanadam Festivali nde!

Güncelleme 21.32

Prof. Dr. Zerrin Bayrakdar: “Ergenekon davasında büyük bir hukuksuzluk yaşanıyor.
5 Ağustos’ta tüm yurtseverleri Silivri’ye davet ediyorum”

Güncelleme 21.31

Güncelleme 21.28

Bu daha bir başlangıç, mücadeleye devam!

Güncelleme 21.24

  • Brezilya’dan destek olamak için gelenler var.

Güncelleme 21.23

18 Haziran’da tutuklanan direnişçilerin ailelerinden gelen mesaj okundu:
“Onların anne babası olmaktan gurur duyuyoruz.”

Güncelleme 21.22

Türkiye’nin her yöresini temsil eden dansçılar sahnede.

Güncelleme 21.19

Mir Sanat Topluluğu sahnede

Güncelleme 21.15

Kadıköy’da adım atacak yer kalmadı.

Güncelleme 21.13

Kadıköy’de halk dansları ile coşku daha da arttı.

Güncelleme 21.11

Gazdanadam aynı sahnede blues, türkü, koro, halk oyunları.

Güncelleme 21.08

Eylemler coşku ve beraberlikle kutlanıyor.

Güncelleme 21.07

Kadıköy Rıhtım’da 1 Milyona yakın kişi direnişe devam ediyor.

Güncelleme 21.05

Sahnede halk oyunları gösterisi başladı.

Güncelleme 21.03

Güncelleme 21.01

Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın kamerasından:

Güncelleme 20.58

Meydan’da halk Gündoğdu Marşı söylüyor

Güncelleme 20.56

Direnişteki THY’ları çalışanları sahnede

Güncelleme 20.54

“Bu daha bir başlangıç, mücadeleye devam!” sloganları atılıyor.

Güncelleme 20.50

Barbaros Şansal’ın hazırlandığı Çapulclar defilesi sahnede

Güncelleme 20.49

“Türkiye faşizme mezar olacak!” sloganı atılıyor.

Güncelleme 20.48

Ataol Behramoğlu: “AKM değil AKP yıkılacak”

Güncelleme 20.47

Ataol Behramoğlu: İşte şurada Haydarpaşa duruyor.
Yıkılmasına engel olacağız. Yağmalamaya izin vermeyeceğiz.

Güncelleme 20.45

Yüzbinler bu daha başlangıç mücadeleye devam sloganı atıyor.
Sanatçılar da sahneden bu slogana katılıyor.

Güncelleme 20.43

Tutsaklığa son, Silivriye özgürlük!

Güncelleme 20.40

Ataol Behramoğlu sahnede

Günceleme 20.37

Gazdanadam Festivali’nde Erdoğan’ın hedef gösterdiği Mehmet Ali Alabora’ya
destek mesajı gönderiliyor.

Güncelleme 20.34

Yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulunuluyor.

Güncelleme 20.32

Diktatör istemiyoruz!

Güncelleme 20.30

Oyuncular sahnede

Güncelleme 20.25

Tuncay Özkan Kadıköy’de! Tuncay Özkan’a özgürlük ve dayanışma grubu
Gazdanadam festivalinde soruyor:
“Tayyip baksana kaç kişiyiz saysana”

Güncelleme 20.11

Kadıköy’de kalabalık gittikçe artıyor.



Güncelleme 20:08

Meydandan ilginç kareler.

Güncelleme 20.07

Kadıköy’deki, Gazdanadam festivaline yaklaşık 1 milyon kişi katılıyor

Güncelleme 20.03

Sanatçı Orhan Aydın: Özügür ülkenin özgür insanları ne kadar güzelsiniz.

Güncelleme 20.02

Direnişe ses veren medya Gazdanadam festivalinde birleşti.

Güncelleme 20.00

Meydan’da “hükümet istifa” sloganları atılıyor.

Güncelleme 19.59

Kaz ova işçileri meydanda.

Güncelleme 19.56

Çapulcu Defilesi öncesi son hazırlıklar

Güncelleme 19.54

Yüzbinlerce insan Kadıköy Rıhtım’da Gazdanadam Festivali’nde direniyor.

Güncelleme 19.50

Gazdanadam Festivali’nde Hey Jude söyleniyor.

Güncelleme 19.49

Direnişçiler kendilerini kovalarken üstgeçitten düşüp yaşamını yitiren
Komiser Mustafa Sarı‘yı da andı.

Güncelleme 19.48

Kadıköy Rıhtımında müthiş bir coşku var. Kardeşlik şarkıları söyleniyor.

Güncelleme 19.41

Çapulcular Korosu direnişte yaşamını yitiren vatandaşlarımızı anıyor.

Güncelleme 19.38

SoL Major sahnedeydi

Güncelleme 19.37

Çarşı TOMA’yı yine elegeçirdi.

Güncelleme 19.36

Güncelleme 19.34

Onbinler “Sivas’ı yakanlar AKP’yi kuranlar” sloganı atıyor.

Güncelleme 19.33

Gazdanadam Festivali’nde Sivas katliamında yitirdiğimiz aydınlar anılıyor.
Güncelleme 19:32
Medya böyle protesto edildi.

Güncelleme 19.31

Gazdan adam olur sizden adam olmaz:

Güncelleme 19.30

Sembolik gaz kapsülü

Günceleme 19.28

At sırtından attı, haydi Türkiye şimdi sıra bizde! ” yazılı döviz:

Güncelleme 19.26

Birazdan Barbaros Şansal’ın Çapulcu Defilesi olacak. Mankenler hazırlandı.

Güncelleme 19.23

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atılıyor.

Güncelleme 19:22

Gazdan adam festivalinden objektiflere yansıyanlar:

Etraftaki çatılarda yüzlerce kişi toplanmış durumda.

Güncelleme 19.18

Sloganlarla beraber halkın coşkusu her geçen dakika artıyor.

Güncelleme 19.11

Kadıköy’e giden bütün yollar tıklım tıklım.

Güncelleme 19.08

Gazdanadam konseri başladı.

Güncelleme 19.04

Yüzbinler Kadıköy’de alanda büyük bir coşku var.

Güncelleme 19.02

Mustafa Mutlu: Bugün Türkiye üç beş ağaçtan ormanları savunma kavgası veriyor. Ve bu kavga kesinlikle Türkiye’yi daha demokratik daha çağdaş bir yola doğru götürüyor.

Güncelleme 19.01

Mustafa Mutlu: Eski salı pazarına kadar inen bir kalabalık var. Yüzbinlerce isnna buraya örgütlü olarak gelmedi. Kimse bunların cepleirne para koymadı. İnsanların gözleirne bakarsanız bu mücadeleden dönüş olmayacağını görürsünüz.

Güncelleme 18.59

Mustafa Mutlu: 12 Eylül döneminde de gazeteclik yaptım. Ama böylesine gazetecliklere yönelik baskılar, tazminat davaları, hapse atılanlar görmedim.

Güncelleme 18.56

Yüzbinler Kadıköy^de hükümet istifa sloganları atıyor.

Güncelleme 18.55

Kadıköy Rıhtım Her yer Taksim her yer direniş diye yankılanıyor.

Güncelleme 18.54

Bu daha başlangıç mücaleye devam sloganları atılıyor.

Güncelleme 18.52

Meydan’da her yer Taksim her yer direniş sloganları atılıyor.

Güncelleme 18.50

Gazdanadam’da Pavane çalıyorlar.

Güncelleme 18.50

Levent Kırca: Gezi Parkı Türkiye Cumuriyeti vatandaşlarınındır.

Güncelleme 18.49

Levent Kırca: Polisi taraf yaparsanız polis kafasına kurşun sıkar.

Güncelleme 18.48

Levent Kırca: Hükümet düşmüştür. Onlarda kendi çapında direniyorlar.

Güncelleme 18.45

Çapulcular Korosu sahne aldı.

Güncelleme 18.41

Soner Yalçın: “İçerdekiler esir değildir. Ben içerde esir değildim. Dışarıya çıkınca birçok esir gördüm”

Güncelleme 18.40

Kadıköy’de Hükümet istifa sloganları atılıyor.Güncelleme 18:38
Soner Yalçın, Barbaros Şansal ve Mustafa Mutlu bir arada.

Güncelleme 18.36

Soner Yalçın: Korkuyu yendik, zafer kazandık. Buradan meslektaşlarıma sesleniyorum: Korkmayın, cezaevine atılsanız da bunun sonu yok”

Güncelleme 18.35

Çapulcular defilesi sahne aldı.

Güncelleme 18.35

Soner Yalçın: “Bu mücadelenin yaşı yok. Hepimiz genciz. Hepimiz bir çatı altında birleşeceğiz. Benim yaşımı 17”

Güncelleme 18.34

Soner Yalçın: “Taksim direnişi bir patlamadır. Tek isteğimiz var, aydınlık bir Türkiye”Güncelleme 18.32Halk TV muhabirinin kolundaki polis şiddeti izleri.

Güncelleme 18:32

Soner Yalçın: “Sanıyorlardı ki korkuturuz, sindiririz bir daha yazamazlar ama biz yazmaya devam edeceğiz”

Güncelleme 18.31

Soner Yalçın: “Burada Mustafa Balbay’ı, Tuncay Özkan’ı, Mehmet Haberal’ı, Fatih Hilmioğlu’nu, Yalçın Küçük’ü gördüm”

Güncelleme 18.30

Soner Yalçın: Bu mücadele gerçekler mücadelesidir bu gerçekleri her ya da geç ortaya çıkaracağız, bunu yazmaya devam edeceğiz.

Güncelleme 18.29

Genç yaşlı çocuk milyonlar Kadıköy meydanında

Güncelleme 18.22

Yüzbinler Kadıköy’de Gazdanadam Festivalinde buluştu.

 

Güncelleme 18.17

Çarşı Gazdanadam Festivali’nde.

Güncelleme 18.16

Barış Pehlivan: “Bu festival yüreğimizdeki cevahirin kararmadığını göstermiştir.

Güncelleme 18.13

Kadıköy Meydanı doldu taştı

Güncelleme 18.11

Kadıköy Meydanı ve alana çıkan yollar hınca hınç dolu.

Güncelleme 18.09

Forumlar Gazdanadam Festivali’nde buluşuyor.

Güncelleme 18.07

Gazdanadam festival alanı tıklm tıklım doldu.

Güncelleme 18.05

Meydan’da Tayyip baksana kaç kişiyiz saysana sloganları atılıyor.

Güncelleme 18.02

Biraz önce FKF Hürriyet Bandosu sahne aldı.

Güncelleme 18.00

Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Atilla Özsever Gazdanadam Festivali’nde

Güncelleme 17.58

THY direnişçileri alanda

Güncelleme 17.50

Nautilius tarafından gelen direnişçiler.

Güncelleme 17.48

Hıdır Hokka ve CHP Milletvekili Ali Özgündüz alanda.


Güncelleme 17.46
Halk akın akın meydana geliyor. Ama meydan dolu.
Güncelleme 17.45

Sanatçılardan ciddi bir katılım var

Güncelleme 17.40

Kadıköy Rıhtım’da festivale katılanlar hep birlikte Gündoğdu Marşı söylüyor.

Güncelleme 17.37

Bu daha bir başlangıç mücadeleye devam sloganları atılıyor.

Güncelleme 17.11

Semiha Yankı: Gezi Parkı direnişi baskıya başkaldırış, padişah sultası ile yönetilmeye karşı bir duruştur.Ben de sonuna kadar destekliyorum.

Güncelleme 17. 05
Melek Baykal: Sanatın, halkın, gençliğin birlik çağrısı duyulsun, barışçıl sesi hiç kesilmesin ve gür çıksın. Sizinleyim.

 Güncelleme 17.03

Festival için hazırlanan maket TOMA

Güncelleme 17.01

Semiha Yankı: Gezi Parkı direnişi baskıya başkaldırış, padişah sultası ile yönetilmeye karşı bir duruştur.Ben de sonuna kadar destekliyorum.

Güncelleme 18.20

Uğur Mumcu Park Forumu şuan itibariyle alana giriş yapıyor

Odatv.com

Nedir bu Biber Gazı ?


Nedir bu Biber Gazı ?

portresi


Haluk Dural

Ulusal Strateji Merkezi-USMER İstanbul Başkanı
Kimya Y. Müh.
17.06.2013

 

 

Yirmi gün önce Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası yapmak üzere, Gezi Parkındaki ağaçların kesilmesini protesto etmek üzere başlayan gençlik direnişi, polisin şiddetli saldırıları üzerine, bütün ülkeye yayılan bir kitlesel halk hareketine dönüşmüştür. Hareket, işbirlikçi medyanın bütün sansürüne ve giderek, hareketi Gezi Parkındaki gençlerin “özgürlük” isteğine, çevreci duyarlılığına indirgenmeye çalışmasına rağmen, gerçek; “Hükümet İstifa, Tayyip İstifa, Mustafa Kemal’in Askerleriyiz, Faşizme Karşı Omuz Omuza” sloganlarında kristalleşmiştir.

Bu kadar somut siyasal talepleri dile getiren halk kitleleri ise tek adamlığını pekiştirme gayreti içinde olan Başbakan’ın, “benim polisim” dediği devletin polislerini halkın üzerine sürmesi sonucu halk, polisin yoğun bir biber gazı ve ilaçlı su saldırılarına maruz kalmıştır. Polisin kullandığı bu kimyasal gazların ne olduğu, bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır.

Kimyasal silahlar

Özellikle Birinci dünya Savaşında yaygın olarak kullanılmaya başlanan kimyasal silahlar, korkunç etkileri nedeniyle savaşın ahlâksız bir şekil almasına yolaçmış ve sonraki yıllarda bu tür silahların yasaklanması için uluslar arası girişimler yapılmıştır. Günümüzde pek çok ülke tarafından kimyasal silahlar üretilmekle beraber bunların; üretim, stoklanma ve kullanımının yasaklanması hakkında da önemli çalışmalar yapılmaktadır.

Kimyasal silahlar hakkında günümüzün en yetkili kuruluşu, merkezi Hollanda’nın başkenti Lahey’de olan Kimyasal Silahların Yasaklanması Teşkilatı Organization
For The Prohibition of Chemical Weapons (OPCW)
’dır.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından özel sözleşmeyle bu alanda yetkili kılınan teşkilata halen 188 ülke ortaktır. Kimyasal silahların yasaklanmasıyla ilgili olarak yapılmış olan çok sayıdaki uluslar arası anlaşmalar sonunda, günümüzde geçerli olan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi Chemical Weapons Convention (CWC)[[1]] 1992 Aralık ayında Genel Sekreter tarafından Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna sunulmuş ve 13 Ocak 1993 tarihinde imzaya açıldığı Paris’te iki gün içinde 130 ülke tarafından imzalanarak yürürlüğe girmiştir [[2]].

Toplam 24 maddeden oluşan bu Sözleşme, konunun bütün boyutlarına cevap verecek kapsamdadır ve ekinde, hangi kimyasalların silah sayılacağına dair 3 adet Tarife içermektedir.

Kimyasal Silahlar Sözleşmesinin I. Maddesinin 5. Fıkrası “Sözleşmeye taraf ülkeler, ayaklanma kontrolunda kullanılan kimyasalları savaş silahı olarak kullanmamayı tekeffül ederler” demektedir [[3]].

İkinci maddenin 7. Fıkrasında ise “ayaklanma kontrol maddesini “Sözleşme eki Tarifelerde bulunmayan, maruz kalındıktan kısa süre sonra etkileri kaybolan,  insanların duyularında hızla tahriş yapan veya insanın fizikî aktivitesini engelleyen kimyasallar” diye tanımlamaktadır [[4]].

İkinci maddenin “Bu Sözleşme ile Yasaklanmamış Amaçlar” başlıklı 9. Fıkrasının (d) bendinde ise “yurtiçi ayaklanma kontrolu dahil kolluk kuvvetlerinin zor kullanımı” kapsam dışında tutmuştur [[5]].

Türkiye’deki durum

13 Ocak 1993’te imzalanmış olan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi, TBMM’nin 4/4/1997 tarihli ve 4238 sayılı Kanunla onaylanmasını uygun bulması ve Bakanlar Kurulunun 29/4/1997 tarihli ve 97/9320 sayılı kararnamesi ile onaylanması üzerine 3/5/1997 tarihli ve 22978 sayılı 1. mükerrer Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Ülkemiz, sözleşmeye ilişkin onay belgesini 12 Mayıs 1997 tarihinde depozitör makam Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine tevdi etmiş ve 11 Haziran 1997 tarihinde taraf olmuştur.

10/6/2004 tarihli ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun uygulanmasına yönelik usul ve esasları düzenleyen Yönetmelik[[6]] uyarınca,
bu yönetmeliğin 24. maddesi ile kimyasalların kullanımına izin verilmiştir.

“Silah Bulundurma ve Taşıma İzni Verilmesi

Madde 24- Koruma ve güvenliğin sağlanabilmesi için fiziki önlemlere ve güvenlik cihazlarına öncelik verilir. Komisyon, orantılılık ilkesine uygun olarak canlılar üzerinde kalıcı etkisi olmayan kimyasalların kullanılmasına izin verebilir.”

Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra çeşitli toplumsal olaylarda polis tarafından kimyasalların kullanılmasına başlanmıştır. Ancak, Yönetmelikte de ifadesini bulduğu gibi, kimyasalların kullanımındaki temel ölçü “orantılılık ilkesi”dir. Bu orantılılık ilkesinin ihlâline karşılık, yasalarda özel bir yaptırım olmadığından, aşırı kimyasal kullanan kolluk kuvvetleri hakkında ancak genel hükümler çerçevesinde işlem yapılabilir.

Ayaklanma kontrol kimyasalları

Bu amaçlarla kullanılan en yaygın kimyasallar; OC, CS, CN, CR kısaltmalarıyla tanımlanan maddelerdir. Şimdi bunlardan en çok kullanılan biber gazı ile ilgili bilgileri sunalım:

1- Biber Gazı – OC (Oleoresine Capsicum[[7]]

Biber gazı diye bilinen kimyasal maddenin adı Kapsaisin’dir. Kimyasal adı 8-Methyl-N-vanillyl-trans-6-nonenamide’dir.

Açık formülü yandaki şekilde görülen bu maddenin kapalı formülü C18H27NO3 olup, beyaz kristal yapıda, keskin yakıcı kokulu, 62-65oC’de eriyen, 210-220oC’de kaynayan bir maddedir. Suda neredeyse çözülmez, etil alkol, eter ve benzende tamamen erir. Biber (latince Capsicum) familyası sebzelerdeki acılık veren maddedir. Esas itibariyle, biberin çekirdeğini tutan beyaz kısımlarda bulunur.

Kurutulan acı biberler, öğütüldükten sonra etil alkol ile özütlenip (ekstrakte edilip) elde edilen çözeltiden alkol uçurularak geride kıvamlı, reçinemsi bir madde olarak elde edilir (oleoresin capsicum). Kapsaisinin acılık endeksindeki (Scoville Heat Unit-SHU) değeri 16 milyondur. Bu değer bildiğimiz dolmalık biberde neredeyse sıfırdır.

Acı biberde, kapsaisine benzeyen, acılık endeks değerleri küçük en az beş tane daha madde vardır ve bunlara kapsaisinoidler denir.

Kapsaisin tıbbî amaçlarla kullanılan bir kimyasaldır. İçinde % 0,025 – % 0,25 oranında kapsaisin bulunan krem veya bandajlar yakı olarak kas ağrılarına karşı kullanılır.

Kapsaisin, kolluk kuvvetlerince yaygın olarak kullanılan biber gazının esas bileşenidir. Sprey halinde püskürtüldüğünde, deriyle, özellikle gözler veya mukoz zarlarla (burun içi, akciğerlerdeki hava kesesi cidarları gibi) temas ettiğinde çok şiddetli ağrıya sebep olur, eğer küçük miktarda bile teneffüs edilirse, nefes almakta güçlük yaşanır.

Büyük miktarlarda kapsaisin alımı ölümcüldür[[8]]. Doz aşımının belirtileri; nefes almada güçlük, deride mavileşme ve titremelerdir. Konu hakkında daha geniş araştırmalar için dip nota bakınız [[9]], [[10]].

Zehirlenmeye yolaçan dozlar; ağızdan alındığında akut zehirlenme için LD50= 47,2 mg/kg ve deriden alındığında akut zehirlenme için LD50 >512 mg/kg’dır [[11]].

Deriyle olan temasta, yanma hissi veya iğne batışı gibi acı oluşur. Eğer, yetişkinlerde çok ve çocuklarda az miktarda yutulursa midede bulantı, kusma, karın ağrısı ve yakıcı ishal yapar. Gözle temas halinde ise yoğun göz yaşarması, acı, konjuktivite neden olur.

Kapsaisine maruz kalan cildi derhal, dokulara nüfuz etmeden bitkisel yağlar, parafin, vazelin gibi yağlı bileşiklerle yıkamak gerekir. Cildi temizlemek için sabun, şampuan veya diğer deterjanlar kullanılabilir. Su, sirke, limon işe yaramaz. Bulaşmış olan eşyalar etil alkolle temizlenebilir. Eğer yutulmuşsa, süt içmek midedeki yanma hissini rahatlatır, ekmek veya pilav yemek de rahatlamaya katkı yapar. Ciltteki yanma hissini azaltmakta, buz veya soğuk nesneler kullanılabilir.

Kapsaisinin yolaçtığı astımlara karşı ağızdan antihistaminik veya kortikosteroid (kortizon vb) ilaçlar kullanılır.

Kolluk kuvvetlerinin uygulamaları

Spreyler :

Biber gazı hammaddesi olan reçine kıvamındaki oleoresine capricum, hacmen % 10 dolayında, mineral (petrol esaslı) veya nebatî yağlar (soya yağı vb) ile seyreltilerek, tüplere doldurulur. Tüplere azot gazı basılarak, püskürtme için gerekli basınç sağlanır. Kolluk tarafından halkın üzerine püskürtülünce, yağlı bir sis halinde vatandaşa sıvaşır.

Gaz Bombası :

Benzer şekilde hazırlanmış olan küçük bombalar, bir tüfekten atılır ve tapası açılarak, içindeki basınçla sis halinde etrafa yayılır.

TOMA Suyu :

Biber gazının reçinemsi hammaddesi olan oleoresine capricum suda erimez.
Bu nedenle önce uygun bir çözücüde (propilen glikol, polisorbat vb) çözülürek, TOMA’nın su deposuna katılar. Bu çözücüler, biber gazı hammaddesinin suya homojen karışmasını (emülsüfiye olmasını) sağlar. Ayrıca, müdahale edilen vatandaşın kolluk tarafından kolay teşhisi için suya renkli boya katılır.

Son olaylarda polisin kullandığı TOMA’lara katılan bu malzemeyi Jenix markasıyla bir Türk firması İstanbul-Çatalca’daki iki fabrikasında üretmektedir [[12]].

2- Diğer Gazlar

CS Gazı

Göz yaşartıcı gaz olarak bilinen bu gazın, kimyasal adı 2-chlorobenzalmalononitrile’dir. Açık formülü yanda görülen bu maddenin kapalı formülü ise C10H5ClN2’dır. Uygun bir çözücüde çözülerek, basınçla püskürtülür [[13]].

CN Gazı

Açık fomülü yanda görülen ve fenasil klorür (Phenacyl chloride) olarak bilinen bu kimyasalın, kapalı formülü C8H7ClO’dır. Kolluk kuvvetlerinin kullanımı için sprey olarak verilir. Mace diye de bilinen bu gaz göz yaşartıcıdır [[14]]. Bu gaz gözlerde ve özellikle solunum yolları ve akciğerde acı veren etkiye sahiptir. Bu gaza maruz kalanlar arasında, akciğer tahribatı (pulmonary injury) veya nefessiz kalma (asfiksi-asphyxia) nedeniyle en az beş ölüm vakası kaytılara geçmiştir [[15]].

CR Gazı

Açık formülü yanda görülen bu kimyasal dibenz[b,f][1,4]oxazepine diye adlandırılır, kapalı formülü C13H9NO’dır. İnsanların hareketi kısıtlayan, göz yaşartıcı bir gazdır. Gerçekte, solgun sarı renkli bir kristal tozdur, biber kokuludur. Suda erimeyen bu kimyasal, polipropilen glikol gibi çözücülerde eritilerek suya karıştırılır. 1950’lerin sonunda İngiliz Savunma Bakanlığı tarafından “ayaklanma kontrolü” amacıyla geliştirilmiştir.

Şiddetli bir göz yaşartıcı olan bu gazın etkisi CS gazından 6-10 defa daha fazladır. Deride yoğun tahriş, geçici körlük, öksürük, nefes alamama ve paniğe yolaçar. Çok miktarda teneffüs edildiğinde birkaç dakikada öldürücü doza erişilir. Ölümler, nefes alamama ve akciğer ödeminden meydana gelir. Etkisi 60 güne kadar uzayabilir [[16]].

Ne yapılmalıdır ?

“Ayaklanma kontrol” kimyasalları olarak sayılan maddelerin bu amaçla kullanılması konusu Kimyasal Silahlar Sözleşmesi görüşmeleri sırasında taraf devletler arasında
en uzun ve en hararetli tartışmalara sahne olmuştur [[17]].

Bu tür kimyasalların halka karşı orantısız olarak kullanılmasının denetim mekanizması ve aşırı kullanımlar hakkında yasal yaptırımlar bulunmaması, hükümetleri ve kendine bağlı kolluk kuvvetlerinin halka karşı aşırı güç kullanmasını engellememektedir.
Bu nedenle, iç hukukta muhakkak surette önleyici düzenlemelere, aşırı güç (gaz dahil) kullanan kolluk kuvvetlerinin cezalandırılmasına gidilmelidir.

Ancak daha önemlisi, Kimyasal Silahlar Sözleşmesinin “ayaklanma kontrol maddeleri” tanımının muhakkak düzeltilmesi için uluslar arası kamuoyu oluşturarak, savaşta kullanımı yasak olan bu maddelerin halka karşı kullanımının da yasaklanması için hükümetler üzerinde baskı kurulmalıdır.

Ayaklanma ile demokratik protesto eylemlerinin doğru tanımları yapılarak, her iki kavram birbirinden kesinlikle ayrılmalı, bu tanımlar Kimyasal Silah Sözleşmesine sokularak, taraf devletler için bağlayıcı hale getirilmelidir.


[1] : http://www.opcw.org/chemical-weapons-convention/articles/
[2] :
http://www.opcw.org/chemical-weapons-convention/about-the-convention/genesis-and-historical-development/
[3] : Article I. General Obligations, 5. Each State Party undertakes not to use riot control agents as a method of warfare.
[4] : Article II. Definitions and Criteria, 7. “Riot Control Agent” means:
Any chemical not listed in a Schedule, which can produce rapidly in humans sensory irritation or disabling physical effects which disappear within a short time following termination of exposure.
[5] : 9. “Purposes Not Prohibited Under this Convention” means:
(d) Law enforcement including domestic riot control purposes.
[6] : ÖZEL GÜVENLİK HİZMETLERİNE DAİR KANUNUN UYGULANMASINA İLİŞKİN YÖNETMELİK, RG : 07.10.2004, 25606
[7] : http://en.wikipedia.org/wiki/Capsaicin
[8] : Material Safety Data Sheet, Capsaisine, Natural
http://www.sciencelab.com/msds.php?msdsId=9923296
[9] : Charles S. Petty M.D, Deaths in Police Confrontations When Oleoresin Capsicum is Used, February 2004
[10] : Impact of Oleoresin Capsicum Spray on Respiratory Function in Human Subjects in the Sitting and Prone Maximal Restraint Positions, Final Report, US Department of Justice, May 18, 2000
[11] : Zehirbilimde LD50 simgesiyle gösterilen ortalama öldürücü doz (median lethal dose) bir zehirin, radyasyonun veya bir patojenin (hastalığa neden olan şey) belli bir deneme süresi sonunda test edilen kümenin yarısını öldürmek için gerekli olan dozdur. http://simple.wikipedia.org/wiki/LD50
[12] : http://www.jenixbibergazi.com/tr/default.asp?&title=jenix-biber-gazi-anasayfa
[13] :
http://en.wikipedia.org/wiki/CS_gas
[14] : http://en.wikipedia.org/wiki/Phenacyl_chloride
[15]: Blain, P. G. (2003). “Tear Gases and Irritant Incapacitants: 1-Chloroacetophenone, 2-Chlorobenzylidene Malononitrile and Dibenz[b,f]-1,4-Oxazepine”Toxicological Reviews 22 (2): 103–110. PMID 15071820
[16] : http://en.wikipedia.org/wiki/CR_gas
[17] : http://www.opcw.org/protection/types-of-chemical-agent/riot-control-agents/

HALK DEPRESYONDAN ÇIKTI; İKTİDAR BUNALIMA GİRDİ

Dostlar,

Arkadaşımız, meslektaşımız sevgili Prof. M. Beyazyürek, AYDINLIK ile özlü bir söyleşi yaptı. “Haziran direnişi” nin sosyal psikiyatrik kısa bir irdelemesi..

Çok umutlu..

Halkımızın, ısıtılan suda bir “kurbağa gibi haşlanmadığını”
tersine hınçlanarak bilinçlendiğini savlıyor.. Yeni sürgün bir genç kuşak da artısı.
Türkiye yaş ortancası 29 yaş, nüfusun yarısı 30 yaş altında! 12 Eylülcülerin “depoltizasyon” dönemi de kapandı. Bu politik-demografik gerçekliği
hiç göz ardı etemek gerek.

Halkın depresyondan çıktığını, iktidarın girdiğini savlamakta.

Türkiye Psikiyatri Derneği de geçtiğimiz günlerde çok net ve halkın yanında tutum alan bir bildiri yayımlsmıştı ve sitemizden sevinçle sunmuştuk :

Türkiye Psikiyatri Derneği’nden: “Hükümete Uyarı” Basın Açıklaması

Halkta kollektif bir ruh hali egemen..

İtalyan siyaset sosyologu V. Pareto’nun “Seçkinlerin Yükselişi ve Çöküşü” kuramına uyuyor yaşadıklarımız. Bu kuram 19. yy kökenli (1848-1923).
Z. Brezinski yeniledi ve Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri‘ni yazdı (1998).

Sevgi ve saygı ile.
26.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

HALK DEPRESYONDAN ÇIKTI; İKTİDAR BUNALIMA GİRDİ

portresi

 

Prof. Dr. Mansur Beyazyürek
Psikiyatri Uzmanı

 

 

Psikiyatrist Prof. Dr. Mansur Beyazyürek, direnişin ruh halini yorumladı

‘Eylemler, yurttaşlara antidepresan gibi geldi

İnsanların ‘Her şey boş, bir şey yapamıyoruz’ duygusunu yenmelerini sağladı.
Artık ümitsizlik, sinmişlik yok. Türkiye’de hiçbir şey 31 Mayıs’tan önceki gibi olmayacak

Yurdun dört bir yanına yayılan Gezi Parkı eylemlerinin henüz ilk günleriydi…
İktidarın hakaretlerinin, biber gazlı, plastik mermili, coplu saldırıların yurttaşlarda travmaya yol açabileceğini düşünen bazı psikologlar, ücretsiz hizmet vereceklerini açıkladılar. Ancak buna gerek kalmayacağını ilerleyen günlerde kendileri de görecekti.

Meydanları dolduran yurttaşların üzerlerine atılan gaz bombalarını “Biber gazı oley!” şarkısıyla karşılamaları, TOMA’ların karşısına dikilip basınçlı suya aldırmadan gülümseyerek bayrak dalgalandırmaları, nasıl bir ruh haliydi? Toplumun bunalımda olduğunu mu gösteriyordu? Peki ya iktidarı giderek saldırganlaştıran neydi?

Sorularımızı, Psikiyatrist Prof. Dr. Mansur Beyazyürek yanıtladı.

‘Çaresiz olmadıklarını gördüler’

– Bütün Türkiye’ye yayılan kitlesel Gezi Parkı eylemleri, atılan gaz bombası, polis şiddeti yüzünden insanlar depresyona mı girdi?

Ben olaylara hekim gözüyle bakıyorum. Gezi Parkı eylemlerine katılanlar belki depresyondaydılar. Ama şu an eylemcilerin ruh hali depresyon olarak değerlendirilemez. Depresyon bir hareketsizlik halidir. Depresyondaki insanın kolunu kaldıracak gücü bile olmaz. Gezi eylemcileri günlerce uykusuz kaldılar, şiddete karşı koydular. Bu depresyon değil, tam tersi. Toplumun bir kesiminde hissedilen korku, tedirginlik, ümitsizlik duygusu yıkıldı. İnsanların “Her şey boş, bir şey yapamıyoruz” duygusunu yenmelerini sağladı. Bu hareket çaresiz olmadıklarını insanlara gösterdi. Sanki depresyondaki insanlara antidepresan gibi geldi.

‘Gençler CHP’ye de başkaldırır’

– Türkiye’de eylemlere en fazla genç kesim katıldı. Bunu neye bağlamak lazım?

20’li yaşlarda genç insanlar bunlar. Onları yetiştiren anababalar, 40-50 yaşlarında. O yüzden bu gençlik evlerinde daha demokrat, daha katılımcı yetişti. Evinde özgürlükçü algıyı alan bir genç, dışarıda kısıtlamalarla karşılaştığında büyük bir patlama yaşanıyor. Bugün üniversite sınavı da onlar için bir kısıtlamadır. Bu sistemle AKP’nin yerine CHP gelse, o da çözemez. Gençler CHP’ye de başkaldırırlar. Çünkü bir sistem sorunu var. Gençler büyük bir istekle eylemlere katıldılar. İstanbul Valisi, “Çocuklarınızın hayatından endişeleniyorum” dedi. Bir psikoloğa, sosyoloğa danışın. Ben 17 yaşında bir genç olsam, tehlikeyi severim. O eyleme daha çok gitmek isterim. Bunu söyledikten, sonra dikkat edin, aileler de çocuklarıyla beraber gitti.

‘Demokrasiye giden yol Atatürkçülükten geçiyor’

– Sizce eylemlerin mesajı nedir? İnsanlar ne istiyor?

Eylemciler Türkiye’de sandık olduğuna inanmıyorlar. Seçilen milletvekilleri de kendilerini halkın seçmediğini biliyorlar. Eylemcilerin mesajı şuydu:

  • Gerçek demokrasiyle yönetilmek ve özgür bireyler olarak yaşamak istiyoruz.

Oranın mesajı alınmadı. “Ben mesajı aldım,” diyor. Hayır almadınız. Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesidir. Bizim bugünkü seçim sisteminde bu mümkün mü? %10 seçim barajı, iktidarıyla muhalefetiyle, hepsinin işine geliyor. Bu mesaj, yalnızca İstanbul’dan değil, 77 ilden gitti. Bu yalnızca bir ağaç kavgası, Gezi Parkı kavgası değildi. Burada önemli olan, insanların ümitsizliği, sinmişliği artık yok.

– İnsanlar sırtlarında Türk bayrağı, barikatın önünde polis şiddetine direndi.
En çok atılan sloganlardan biri, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ oldu.
Eylemlerin mesajını yalnızca demokrasi ve özgürlüğe indirgemek doğru mu?

İnsanlar bir şeye “ait olmak” isterler. Türk bayrağı taşımaları, aidiyet duygusuyla alakalı. ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganında bir ulusalcı söylem var değil mi? Orada, ulusalcı olmayan insan bile bu sloganı atabilir. Çünkü demokrasi isteyen insanlar, ona gidecek yolun Mustafa Kemal’in kurduğu sistemden geçtiğini biliyorlar. Bu durumu salt bir ulusalcılığa indirgemek bence doğru değil.
(Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Haziran 2013, 20:58)

MİLLİ MERKEZ İZMİR KURULTAYI


Dostlar
,

Türker Ertürk paşamız (kendi isteğiyle E. Tuğamiral),
AYDINLANMA savaşımımıza son derece ciddi katkılar veriyor.

“Kendi isteğiyle emekli” olarak sivil savaşıMı seçmesi çok anlamlıdır.

Çocukluğundan beri gönül verdiği ve 30+ yıl giydiği denizci üniformasını “gönüllü” (?) çıkarmak kolay değildir.

TSK içinde yeterince etkili – yararlı olamayacağını saptamak acıdır ve
çağımız Türkiye’sinin koşulları bakımından önemli ipucudur.

  • Milli Merkez’in partileşmesi...

Ciddi bir sorunsal (Problematik)..

Bir yandan zaman baskısı bir yandan son derece kritik bir adım ve yılların birikimini “heba” etme riski..

Sanırız “bir süre” daha gözlemek ve tartışmak gerekecek..

Hepimize kolay gelsin..

“Sabırlı aceleci” olabilir miyiz?

Tarihsel koşulların olgunlaşmasının zorunlu olduğunu hepimiz deneyimlerimizle biliyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
25.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================

İZMİR KURULTAYI

portresi_sade

TÜRKER ERTÜRK

Geçtiğimiz Pazar, Milli Merkez’in Balçova’da yapılan İzmir Kurultayı’na katıldım. Kurultay, gösterilen ilgi, katılım, canlılık ve organizasyon açısından gerçekten görkemliydi ve mükemmeldi. Kurultay’da çok renklilik egemendi. Geçmişte birbirine siyasal rakip olanların hatta aralarında husumet yaşayan insanların, ülkemizin halen yaşadığı ağır yaşamsal tehdit nedeni ile nasıl bir araya geldiğini görebiliyordunuz.

Salon sağcısı, solcusu, merkezde olanı, Milliyetçisi, Demokratı ve Ülkücüsü ile
yan yana ve omuz omuza gelmiş Atatürk’te birleşmiş, ellerinde Al Bayrağımız “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atıyorlar ve ülkenin sorunlarına
çözüm üretebilmek için ter döküyorlardı.

Salonda iğne atsanız yere düşmeyecek durumdaydı. Sanırım İzmir’in bu mevsimde nasıl sıcak olduğunu bilirsiniz. İşte o günlerden birini yaşadık. Dev salonda iklimlendiriciler tam takat (güç) çalışıyordu ama o sıcağa ne dayanabilirdi ki ve
salonu dolduran ateşli yurtseverlerin yaydığı sıcaklığı ne soğutabilirdi ki!

Buram buram terledik

İnsanlar o sıcakta ve Pazar günü denize gitmek, İzmir ve çevresinin güzelliklerini
ailesi ile birlikte yaşamak varken niçin geldi ve bu kurultay salonunu doldurarak
buram buram terledi ve sıkıntı çekti. Emin olun dünyanın veya ülkemizin en popüler şarkıcısının o salonda konseri olsaydı salonu dolduramazdınız.

Böyle bir il kurultayını Meclis’te grubu bulunan hiçbir muhalefet partisi bu canlılıkta ve katılım düzeyinde hele hele bu sıcakta asla yapamazdı. Zaten bugüne dek yaptıkları,
bu saptamayı doğrular niteliktedir. AKP bu tasnife dahil değildi. Elden para, kumanya, çocuğunu işe alacağız yalanı, devletin, belediyelerin ve ihale verilen yüklenicilerin (mütteahitlerin) finansmanı ile ikna edilerek bindirilen ve taşınan kıtalarla bir de
onlar yapabilirdi.

Bizi bir araya AKP getirdi

İnanır mısınız bilmem ama Balçova’da yapılan Milli Merkez İzmir Kurultayı’nda salonunu dolduran ve geçmişte farklı siyasal eğilimleri bulunan insanları
bir araya getiren güçte AKP idi esasında.

AKP’nin 11 yıllık icraatı, Cumhuriyetimize ve kurucu ideolojisine düşmanlığı,

– emperyalizmle işbirlikçiliği ve taşeronluğu,
– Milli varlıklarımızın haraç mezat satılışı
ve yabancılara peş keş çekilmesi,

ülkemizin bir terör üssü haline getirilmesi, dinin referans yapılarak özgürlüklerimizin ve yaşam tarzlarımızın kısıtlanması, adım adım ortaçağ karanlığına doğru yol alışımız ve diktatörlük girişimleri gerçekte bizleri bir araya getiren ana nedendi.

Kurultay’da bana da konuşma sansı verdiler. Ben de özetle şunları anlatmaya çalıştım.

  • Artık Erdoğan meşruiyetini yitirmişolup derhal istifa etmelidir.
  • Bu durumda iktidarda kalmaya çalışmak ülkemizi bir felakete doğru götürmek demektir.

Yüzde 75’i emperyalizmin projeleri!

Taksim’de başlayan ve tüm ülkeye yayılan halk hareketi zaman zaman yavaşlasa bile nedensellik ortadan kaldırılmadıkça tümüyle durmayacaktır.

Çünkü bu isyan AKP’nin 11 yıllık icraatı sonucunda oluşan bir birikimin sonucudur.
Taksim, bu birikimin oluşturduğu kolektif bilinci tetiklemiştir.

Toplumun Erdoğan’a kızgınlığının arkasını dolduran kişisel nefret değildir.
Erdoğan ve AKP’ye kızgınlığın gerçek nedeni, icraatının % 75’ini oluşturan emperyalizmin O’nun önüne uygulaması için koyduğu ve dayattığı projelerdir.
Bugün Erdoğan’ı tek başına günah keçisi olarak gösterme çabaları,
bir emperyalist operasyondur.

Emperyalizm, yıpranan, son olaylara iyice denetimini yitiren ve ne yapacağı kestirilemez davranışları nedeniyle güvenilmez bulduğu Erdoğan’ı başka bir birisi ile değiştirerek aynı projeleri gerçekleştirmek ve yoluna devam etmek istemektedir.
Halen tüm operasyonlar bunun üzerine geliştirilmektedir.

Bu nedenle yalnız Erdoğan’ın gitmesi yetmez. Emperyalizmin projelerine taşeronluk eden zihniyet tümden gitmeli ve bu toprakların, üzerinde yaşayan bizlerin çıkarlarını esas alan bir iktidar gelmelidir.

Erdoğan’ın yerine Abdullah Bey

Diyelim ki Erdoğan gitti ve yerine Abdullah Bey geldi, ne değişecek?

– Eğer komşumuz Suriye’ye aynen terör ihraç edeceksek,
– 4+4+4 adındaki ortaçağ karanlığının eğitim sistemiyle yola devam edilecekse, – özgürlüklerimiz ve yaşam tercihlerimiz tehdit altında kalacaksa,
– Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisini ve Türk kimliğimizi hedef alan yeni anayasa ve dolayısı ile rejim değişikliği peşinde koşulacaksa…

bırakın “Kötü polisle” devam edelim daha iyi.
Çünkü “İyi polis” savunma reflekslerimizi narkozlar ve daha tehlikelidir.

Emperyalizm güçlüdür. Yakında yok olacağı iyi niyetli temenni içeren ama ayağı
yere basmayan bir öngörüdür!

Emperyalizm ülkemizin de içinde olduğu Büyük Ortadoğu Projesi’ni adım adım gerçekleştirmektedir. Bu proje ülkemizin bekasını ve çıkarlarını çok ağır şekilde
tehdit etmektedir.

Eskinin refleksleri ile olmaz!

Bu tehditle eskinin refleksleri, davranış biçimleri, söylemleri ve problem çözme teknikleri ile başa çıkamayız. Düşman veya rakip nasıl adlandırırsanız adlandırın,
bununla başa çıkabilmek için birleşmemiz gereklidir.

  • “Gel bizde birleşelim” artık geldiğimiz noktada birleşmeyi istememenin
    nazik bir ifadesidir.

Birleşmenin fikri adresinin Atatürk olduğu çok doğru bir tespittir.
Peki, örgütsel adresi neresi olmalıdır? Bu konuda çeşitli görüşler var!

Milli Merkez bugüne dek yaptığı çalışmalarla halkta büyük bir umut uyandırmıştır.

Kamuoyu yoklamalarında AKP büyük oranda oy yitirmesine karşın bu oylar
muhalefet partilerine akmamakta, hatta CHP’de oy yitirmektedir!

  • Acaba Milli Merkez partileşirse sandıkta halkın teveccühüne
    mazhar olabilir mi? 

Bunları zaman içinde göreceğiz. Bu arada zaman baskısı da olduğu unutulmamalıdır.

İzmir düşmana ilk ateş açtığımız yerdir. İzmir Kurultayı Milli Merkezin ilk il kurultayı olarak aynı ruh içinde olunduğunu göstermiştir. Milli Merkezin İzmir Yürütme Kurulu Başkanı Av. Erdoğan Özer’i ve arkadaşlarını bu başarı nedeniyle kutlarız.

Saygılar sunarım.
(24,6,13, İLK KURŞUN)

Bir Teğmen; Bir Orgeneral ve Zavallı İddia


Bir Teğmen; Bir Orgeneral ve Zavallı İddia

Naci_Bestepe_portresi

E. Tümg. Naci BEŞTEPE

Gezi patlaması, Org. Nusret TAŞDELER‘in savunmasının gündeme girmesini
olumsuz etkiledi.

Oysa üzerinde durmaya değer bir savunmaydı.
İlk savunması da olduğu gibi tarihsel nitelikteydi.
Felsefe, hukuk, sosyoloji, tarih bilimleri ve en önemlisi insan vardı içinde.
Duygularıyla, aklı ve mantığıyla.
Neler vurguladı Org. Taşdeler?

– Esas hakkındaki mütalaanın, aynı iddianame gibi hukuken savunma yapılmaya
değer olmadığını,
– Savunmanın, kısıtlamalarla formalite düzeyine indirildiğini,
– Delillerin değerlendirmesinin adeta atlanarak SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ İLKESİ‘ne uyulmadığını,

– Savcıların ALİMANE olmasa da AKİLANE davranmasını beklediğini,
ancak hayal kırıklığına uğradığını,
– İsimsiz ve imzasız ihbar mektubuna işlem yapılarak 1. yüz yıl çağdaşlığının bile gerisinde kalındığını,
Başbakan Erdoğan ile bu davanın sanıklarına farklı standartlar uygulandığını,
– Suçlandığı internet sitesinin MSB ödeneği ile açıldığını,
– ” Delillerden sanıklara gidildiği” ifadesi ile kara mizah yapıldığını,
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu‘nun çalışmasının ve verdiği raporun mahkemede kullanılmasının yasalara aykırı olduğunu,
– Ne ile suçlandığı açık ve net anlayamadığını,
– Astlarının da suçlu olmadığını,
– Mahkemenin vereceği karar ile ilgili hiçbir talebinin olmadığını vurguladı.Son cümlesini aynen aktarmazsam haksızlık etmiş olurum;

  • – Yüce Tanrı’dan dileğim; Türkiye Cumhuriyeti’nin “Hukuk Devleti” vasfını tekrar kazanacağı,Türk Milletinin kahraman ordusuna ” SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ” muamelesi yapma ihanetinde bulunanlardan hesap sorulacağı, şahsıma
    “STÖ Yöneticisi” sıfatını yakıştırarak bu ahlak dışı ağır hakareti yapmaya,
    şeref ve haysiyetimle oynamaya vicdansızca yeltenenlerle bağımsız ve tarafsız Türk mahkemelerinde hesaplaşacağım günleri görecek kadar yaşamama müsaade etmesidir.”

Bir orgeneral GATA’daki yatağında böylesine dikilirken, genç teğmen komutanının yolundan geri durur mu?

“T.C. Kara Pilot Teğmen Mehmet Ali ÇELEBİ” diye hitap ederek başladı,
Silivri’nin Genelkurmay Başkanı.

Tüm hapishanelerdeki asker ve aydınlarla avukatlarını selamladı sadece.
Zamana, zemine ve koşullara göre değişmeyen iradesini koydu ortaya.
Neler söyledi, neler;

– Terörle mücadelede görev aldığını,arananlar listesinde isminin olduğunu ve
bunun utancını sahiplerine getirdiğini,
Terörle mücadeleden İDDİANAMEYLE MÜCADELE’ye geldiğini,
– Kendini değil, VATANSEVERLİK ve KEMALİST DEVRİMLERİ savunduğunu,
Türk Ordusu’nun, sermayenin veya iktidarın değil halkın ordusu olduğunu,
– İddia makamının;
. İhanet suçlamasını Türk subaylarıyla bağdaştırmak için çok komik durumlara düştüğünü,
. Hiçliğe yazgılı olduğunu ve pusulasının karanlığı gösterdiğini,
. “Adaletin sesi denen mütalaanın cehennemin dibindeki yalanların türküsü olduğunu,
– Adına yargılama denen tiyatronun engizisyon hukuk tekniklerini dünyaya
teşhir edeceğini,

İddianameye göre;

. Örgüt yöneticisi olarak, 31 kişiyi 120 dakikalık görüşme ve 11 mesajla yönettiği,
. Gizli örgütün Organize Suçlar Şb. Md.lüğü karşısındaki kahvehanede toplantı yaptığını,
. Harbiye’ye Bekaa Vadisi muamelesi yapıldığını,
. Tanık olmak amacıyla  dilekçe verdiği için terör örgütü üyesi yapıldığını,
öte yandan terör örgütü üyelerinin gizli tanık yapıldığını,
. Kamuya açık internet sitesini takip etmenin örgüt suçu sayıldığını,
. İddiayı çürütünce ERGENEKONVARİ SAVUNMA YAPMAKLA suçlandığını,
Atatürk’ün Bursa Nutku’nu uygulayan bir Türk genci olduğunu,
– Telefon yüklemesini kanıtlayan bilirkişi raporunun mütalaaya alınmadığını,
– Yüklemeyi yapan polislerin ifadesinin ancak iki yıl sonra alındığını,
haklarında hala dava açılmadığını,
– 24 yaşındaki bir teğmenin, ikisi orgeneral kendinden kıdemli 22 subaya ve milletvekillerine örgüt yöneticiliği yapamayacağını söyledi.

Sonuç bölümünde ;
– Tezgah sahiplerine,
Göreceksiniz onur, şeref size hiç nasip olmayacak.
– Türk milletine,
Ne büyük utançtır ki; bu duruşmalar Türk yurdunda,Türk sancağı altında düzenleniyor.
Hiç kimse umudunu soldurmasın, bu bir yükseliştir.
– Hakimlere,
Sizin masumiyete vereceğiniz insan ölçeği cezalar, yarınlarda adalet yıkıcılarına verilecek ve tüm geleceği kaplayacak millet ölçeği cezalar yanında ancak bir ikindi vakti kadardır.
Hiçbir kokuşmuş uygulama T.C. devrimlerini koruma kararlılığımızı sekteye uğratamaz.
Türk gençliği benim şahsımda teslim alınamaz.
Bu kürsüden bir kez dahi,” Ben buradayım, komutanım nerede?” demek gafletinde bulunmadım. Komutanlarını, silah arkadaşlarını teslim edip nefes alanlara yazıklar olsun!
Beni komutanlarımın yanına, ateş hattına gönderin! Komutanlarım kör nefret ürünü uydurma davalarda, adaletsizlik celladının bilenmiş işkence aletleriyle çarpışırken sahip olduğum özgürlük hançerdir yüreğime…

MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ.

Sizin vereceğiniz ceza asla sırtımda ve vicdanımda taşıyacağım bir yük olmayacaktır. Çünkü evlatlarımıza yaraşır nitelikleri ancak buradaki başkaldırı kazandırabilir.
Biliyorum ki, kuşaklar boyu insanların hafızasında kalacak sonsuz utançlar bize
bu iftirayı atanlar için yeterli olacaktır.Şimdi siz görevinizi yapın. Tarih de görevini yapacaktır.

  • HARBİYE’den çok iyi subaylar, çok iyi komutanlar yetiştiği şüphesiz.

Her toplumda olduğu gibi subaylık mesleğinde de yetersiz ve yeteneksizler çıkmıştır. Hatta bunların bir kısmı şans ve karartma ile en üst kademelere kadar çıkmıştır.
Herkes, meslektaşlarının ve toplumun gözünde ve tarihte layık olduğu yeri alacaktır.
Orduevilerine girip de kimsenin yanına yanaşmadığı, hatırını sormadığı yakın zamanın bazı komutanları canlı örnektir.

Orgeneral Taşdeler ile Teğmen Çelebi arasında yaklaşık 30 yıllık bir Harbiyelilik farkı vardır.

Ne mutlu ki, HARBİYE sapasağlam nesiller yetiştirmeye devam etmektedir.
Orgeneral Taşdeler, Teğmen Çelebi’nin bedeninde aynı ruhla gençleşerek
görevini sürdürmektedir.

Türk subayı, otuz yıl değil yüz yıl sonra da aynı kararlılıkla yürüyecektir.

  • Mustafa Kemal’in askerleri; Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkının ordusu olma özelliğini yitirmeyecektir.

Sağ ol komutanım, sağ ol teğmenim.

Yaşa, var ol Harbiye…

Naci BEŞTEPE

Atatürk devrimi devam ediyor..


Atatürk devrimi devam ediyor!

portresi

 

Afet ILGAZ
YENİÇAĞ
, 5.6.13

 

 

Bir şey bekliyordum ama bu kadar çabuk olacağını sanmıyordum. Hatta bundan önceki yazımda Münevver Ayaşlı’nın kitabından bir hatıra anlatmıştım, isteyen bakar.
Bizler, tecrübe sahibi aydınlarız. Bazı şeyleri görebiliyoruz, ama işi yapanlar gençler. Resimlere bakıyorum da güzel kızlar, yakışıklı çocuklar; hepsinin ellerinde bayraklar, dimdikler.

***

Sökülmüş ağaçları kucaklayarak yerine koymaya çalışanlar ve
sökülmesinler diye ağaç gövdelerine sarılanlar da onlardı. Hayırlı bir başlangıçtı,
hayırla devam ediyor.

Üzüntüm;

– beyninden kurşun çıkarılamayan OSTİM’li işçi,
– TOMA altında kalan sendikacı,
– göz ameliyatı olan 3 kişi.

Daha çok olduğu söyleniyor ama teyit edilmiş bir bilgi yok.

Halkımızın gücünden hiç ümidimi kesmedim, zekasından da.
Pankartlarda ne espriler yapıyorlar. Bir tanesi çok hoşuma gitti:

  • “Tayyip’i yıkalım yerine AVM yapalım…”

– Atatürk devrimleri bitti diyenler,
– Cumhuriyet eskidi diyenler,
– “Altı Ok”un bir hükmü yoktur diyenler,
– T.C.’yi tabelalardan kaldıranlar,
– milli bayramları yasaklayanlar,
– 10. Yıl Marşı yerine Mehter Marşı koyalım diyenler (ki Mehter Marşı’nın kökeni de Hun Türklerine dayanır),
– Öcalan ile pazarlık edenler, federasyon, bölücü Anayasa yapanlar,
Atatürk’ün anıtlarına çelenk koymayı bile yasak edenler,
– Meclisin askerlerini değiştirip yerine polis koyanlar,
– TSK üniformalarını Suriyeli katillere giydirenler;
– subayları, gazetecileri, milletvekillerini Silivri’ye tıkanlar,
– Reyhanlı faciasını Suriyeli katilleri korumak için ört bas edenler,
– sınırlarımızı delik deşik edenler,
– vatanını korumaktan başka derdi olmayan Esad’a çemkirenler,
ayyaş benzetmeleri,
– tarihi sinemaları yıkanlar, AKM’yi de yıkacağız diye meydan okuyanlar,
– başları sıkıldıkça cami yaptırmaya kalkanlar, camilerde siyaset yapanlar,
– kul hakkı yedikleri halde alnı secdeli diye halkın oyunu çalanlar,
– limanlarımızı, havaalanlarımızı, madenlerimizi, yabancılara peşkeş çekenler, 
– fabrikalarımızı kapatanlar, kotalar koyarak, tarımımızı mahvedenler,
– topraklarımızı türlü numaralarla satanlar ve kiraya verenler…

  • İyi bilsinler ki Atatürk Devrimi kaldığı yerden başlamıştır. 

Artık orada Cumhuriyet’in ilk yıllarında olduğu gibi tam bağımsız, başı dik, çalışkan
ve üretken bir Türkiye oluşmaya başlayacaktır. O kadar biber gazına, gaz bombalarına, 4 günlük yorgunluğa rağmen ertesi gün dimdik meydanlara koşan Türk halkına
ve gençliğine güveneceğiz.

***

Ben Cerrahpaşa’da oturuyorum, burası sessiz, sakin, dindar insanların çoğunlukta olduğu bir semttir. Hadiselerin başladığı ilk gece pencereden baktım, sokakta in cin
top oynuyor. İkinci gece tanıdık sesler gelmeye başladı, tencere, tava sesleri ve yürüyen kadınlarla erkekler. Fındıkzade taraflarından daha yoğun bir gürültü geliyordu.
Bir saat sonra bir de baktım ki daha başka sesler geliyor, meğer liseli, olduklarını sandığım genç çocuklar sıra olmuşlar

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye tempo tutarak yürüyorlar.

Oysa buralarda en çok asker uğurlarken ve maç kazanılınca bağırışırlardı.
Bayraklarla hoplar, zıplar arabalara doluşur geçerlerdi. Bu vesile ile bayrağımıza yeniden kavuştuğumuzu söylemek isterim. Artık o, oradan buradan indirilen, üstü örtülen bir şey olmaktan çıktı. Akif’in ‘Nazlı Hilal’i olarak çok şükür nazlı nazlı dalgalanıyor. Akif ’in dediği gibi hiddetlenmiyor, celallenmiyor, çehresini çatmıyor.

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27008, 5.6.13