Etiket arşivi: Mustafa Kemal Paşa ve Başbakan İsmet Paşa

Yunanistan’ın borç bunalımı ve Türkiye Dersleri…

Yunanistan’ın borç bunalımı ve
Türkiye Dersleri…

Yunanistan’dan “borç” açıklaması

Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varoufakis,
Yunanistan’ın 1,6 milyar avroluk IMF borcunu bu gün ödemeyeceğini açıkladı!

http://www.aydinlikgazete.com/dunya/yunanistan-dan-borc-aciklamasi-h73033.html, 29.6.2015

Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varufakis, Yunanistan’ın Uluslararası Para Fonu’na (IMF) olan ve süresi bu gün sona eren 1,6 milyar Avroluk borcunu ödemeyeceğini bildirdi.

Varufakis, Maliye Bakanlığı’na gelişinde, gazetecilerin, Yunanistan’ın IMF’ye borcunu
ödeyip ödemeyeceğine ilişkin sorularına “Hayır” yantı verdi.

Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras da, Yunan devlet televizyonu ERT’ye yaptığı açıklamada, kreditörlerle anlaşma sağlanmazsa IMF’ye ödeme yapılmayacağını belirterek,

Bize akşama dek bir anlaşma versinler, ödeyelim..” dedi.

Yunanistan’ın bu gün akşama dek IMF’ye 1,6 milyar avro ödemesi gerekiyor.
Aksi taktirde Yunanistan’ın Avro Bölgesi’nden çıkma olasılığı var.

=========================================

Yunanistan’ın borç bunalımı ve Türkiye Dersleri…

Dostlar,

Batı uygarlığının şımarık çocuğu kapı komşumuz Helen’ler ciddi zorda…

2. büyük paylaşım savaşında da ağır gıda kıtlığına düşmüşler ve sınırlı ekmeğimizi
gemilerle Ege’nin karşı kıyılarına yollayarak paylaşmıştık Dumlupınar gemisiyle..

Ancak, deyimi yerinde ise kuyruğu da dik tutuyor Yunanlar.
Sosyalist genç başbakan Çipras, halk desteğiyle olabildiğince dik duruyor.
Soygunu önceki iktidarlar Yunan hazinesini boşaltarak ülkeyi borca batırdılar.

Ağır ödeme güçlüğüne düşen Yunanistan değil de bir başka “çevre ülkesi” olsaydı,
sanırız çoktan “infaz edilmişti” bile..

Geçtiğimiz yıllarda Rusya ve Arjantin de böylesine sıkış(tırıl)mış ve uluslararası tefeci
finans-kapitalin 3.-5. dereceden aleti – maşası IMF’ye, uluslarının onurunu korumak adına diklenmişlerdi. Arjantin,

“Yıllarca tefeci faiziyle borç verdiniz.. haram sermayenize kazanabileceğiniz en yüksek oranlı rantı sağladınız.. artık ödeyemiyorum.. Borç anaparasının şu kadarını siliyorum.. Kalanını da taksitliyorum.. hadi gidin..” diyerek IMF prenslerini masadan kovmuştu.

Bu prenslerden Davidson Budho, uluslararası ajanslara da geçerek Başkan R. Reagan’a yolladığı açık istifa mektubunda şunlar diyecekti :

– “Alçakça, ekonomik bir tımarhane yarattık..”

“Beş yıl önce Başkan Ronald Reagan bize, üçüncü dünyayı kapitalizm çarkının serbestçe döneceği yeni bir alan yapma konusunda sıkı bir talimat vermişti.
Biz o zaman ne büyük bir sevinçle, ne büyük bir görev duygusuyla işe atılmıştık.
1983 yılından sonra yaptığımız her şey; ya güney küreyi özelleştireceğiz ya da öleceğiz!” kararlılığına dayanıyordu. Bu amaca ulaşmak için, 1983-1988 arasında Latin Amerika ve Afrika’da alçakça, ekonomik bir tımarhane yarattık.”
{Davidson L Budhoo, Open Letter of Resignation from the staff of the IMF}

 Bu tavır, uluslararası finansman – maliye kulvarında örneği görülmemiş bir kendine özgü
(sui generis) moratoryum ya da konsolidasyon idi.

Ahlaksız küresel koalisyon beklenmeyen ve sert bir darbe almıştı.

Çok zora düşen / düşürülen Rusya’nın imdadına petrol gelirleri yetişmiş,
Putin, 10 milyar dolara varan IMF alacaklarını tek kalemde ödeyerek,
bir daha ülkelerine ayak basmamaları bağlamında IMF’yi kovmuştu.

****

Yunanistan için Alman Şansölye Bayan Merkel, “Kullanmadıkları 160 dolayında adaları var.. satsınlar..” diyerek, tarihsel bağlamda şımarıkları da olsa, Greklere bile dişlerini göstermeden edememişti.

Bir kez daha görüyoruz ki; borç alan emir alır, alacaklılar (kreditörler)
adama ülkesinin vatan topraklarını bile sattırırlar!..

Yunanistan AB parasal istemine bağlı olduğundan (ECB – European Central Bank) kendiliğinden ve de karşılıksız olarak para da basamamaktadır. Ulusal para Drahmi dolaşımda olsaydı, bir miktar karşılıksız emisyon ile € borçlanır, “bir oranda” enflasyon ile dış borçların maliyetini halkına yansıtarak ve zamana yayarak borç yönetimini sürdürebilir, moda deyimle borçlarını çevirebilirdi.. Ancak bu olanaktan yoksundur
ve böylesi bir uluslararası finansman manevrası olanağı olduğu için AB parasal sisteminden çıkması gündeme taşınmaktadır.

1944’te Dünya Bankası (DB) ile birlikte kurulan ve 2. Büyük Paylaşım Savaşı sonrası dünyasının moneter (parasal) kurgulanmasını üstlenecek olan “İkiz Kızkardeşler” den (The Tween Sisters) IMF de hem sistem (küresel finans – kapital : gerçek üretim yapmadan paradan para kazanmaya çabalayan kumarhane kapitalizmi) çökmesin – ciddi yara almasın diye çabalarken, hem de görüntüyü kurtarmaya bakıyor ki,
bundan sonrası için kötü örnek olmasın..

Cebirsel toplamı kaçınılmaz olarak “sıfır” olan küresel borsalar,
gerçekten zor zamanlardalar.

*****

1854’te Galata’daki varlıklarını İngilizlerden öğrendiği (!) Yahudi bankerlerden İngiltere aracılığı ile ilk borcu alan ve tıpkı eroin bağımlısı gibi “hızla Borçkolikleşen” Osmanlılar,
borç para il Kırım seferi düzenleyerek en büyük toprak yitiğine uğramıştı.
Sonrasında Dolmabahçe sarayı da böylesine borçla yapılmış ve çok değil 24 yıl sonra uluslararası iflas (Moratoryum) masasına oturtulmuştu. Bu arada Fransa Limni adasını – limanını kuşatıp bombalayarak Osmanlıdan alacaklarını tahsile çabalamıştı. 1881 ise Osmanlı maliyesine İngiltere – Fransa ve İtalya’nın “Düyun-u Umumiye” adıyla
el koydukları tarihtir. Padişah hazretleri Kızıl Sultan 2. Abdülhamit,
Muharrem Kararnamesi‘ne kuzu kuzu imza koymuştu.

Artık Osmanlı Bütçesi bu 3 ülkenin Komiserlerince önceden vize edilerek yürürlük alıyordu ve tüm gelirler yabancılarca toplanıyor, önce alacaklıların payı ödeniyor,
kalanla da Osmanlı, paylaşım planları netleşene dek bitkisel mali yaşamda tutuluyordu.
Sykes – Picot Andlaşmaları Çarlık Rusyasının da katılımı ile gizlice bağıtlanmıştı..

Öte yandan koyu 2. Abdülhamit istibdatı sürdürülüyor, Meşrutiyet askıda tutuluyor ve Osmanlı Meclis-i Mebusanı toplantıya çağrılmıyordu.. Taa ki İttihat ve Terakki
1876-1908 arasında 32 yıl süren bu karanlık zorba dönemi Hürriyet’i ilan ederek
kapatana dek.. Kızıl Sultan’a övgü dizenlerin bilgisine bu bilgileri sunmak isteriz.

Örn. tütün tekeli Fransız Reji idaresine imtiyaz olarak bırakılmıştı. Tüm tütün piyasası
bu tekele bırakılmış idi. Osmanlı topraklarında, evinin arka bahçesinde salt kendi gereksinimi için, 2 karış yere bile Reji’nin izni olmadan tütün ekme olanağı yoktu! Kaynaklar, bu vb. nedenlerle Reji idaresinin 20 bin dolayında Osmanlı tebaasını öldürdüğünü kayıtlamış durumda..

10 Ağustos 1920’de Sevres Andlaşması ile, Çarlığı deviren SSCB’nin gizli Sykes – Picot paylaşım planlarından dünyaya açıklama yaparak çekilmesiyle, son kalan anayurt Anadolu da işgal ediliyordu. Sevres Andlaşması’nın 230 ve 231. maddeleri
Düyun-u Umumiye’yi sürdürmekteydi. Osmanlı bütçe tasarısı 3 komiserden geçerek Meclis-i Mebusan’a gidecek, ordan vize aldıktan sonra da uygulama yine 3 komiserin vizesi ile yürütülecekti…

Artık Osmanlı İmparatorluğu parçalanmış, kalan ana yurt da tam sömürge kılınmıştı.

İngilizler Musul – Kerkük petrollerine hemen el koyarken, Fransızlar Antep – Maraş’tan başlayarak taaa Divriği’ne dek, neredeyse Karadeniz’e ulaşacak bir yüksek üçgende
bu bölgenin demir madenlerine el koymakta idi…

Borç alan emir alır..

Şaşmaz kural ya da Tunç yasa budur.
Lozan’da bu borçlar boynumuza bindirilmiş, taa 1954’e dek ödettirilmiştir.
Yine Lozan’da 1930’lara genç Türkiye’nin dek gümrük rejimi dondurulmuş,
Merkez Bankası kurmasına izin verilmemiştir.

O nedenle 1923 – 38 arasında dışarından 1 kuruş borç alınmadan denk bütçe için çırpınmıştır Mustafa Kemal Paşa ve Başbakan İsmet Paşa.. Lord Courson’un
Lozan’da’ki tehditleri İsmet Paşa’nın kulaklarından silinmemiştir. Bu dönemde yaşanan tam bir ekonomik tansıktır (mucizedir).. Ortalama %6,6 büyüme sağlanmış,
ülke ekonomisi 15 yılda 2’ye katlanmıştır. Arada bir de 1929 büyük dünya bunalımı varken..

*****

Günümüzde, 500 yıllık kapitalizm artık emperyal aşamadadır ve finans – kapital boyutundadır. 500 yıllık acımasız, vahşi  ve kanlı sermaye birikimi ile oluşturulan
sermaye dağları, IMF – DB ve Dünya Ticaret Örgütü ile ABD Hazinesi üzerinden (Mahşerin 4 atlısı!) pazarlanarak tam anlamıyla siyasallaştırılmıştır.
Bu sefil sermaye gücüyle küresel bir hegemonya kurulmak istenmektedir.
Finans kapital tümden politikleşerek stratejik bir sömürge aracı olmuştur.

*****

Türkiye, 1947’leri ve DP – Menderes 1958 moratoryumunu da katarsak,
özellikle 24 Ocak 1980 kararları ile Mustafa Yıldırım’ın ünlü kitabının adıyla
“Sivil Örümceğin Ağları”na takılmıştır.

Güncel verilerle 600 milyar Doları aşan toplam borç, ulusal gelirin %75’ine erişmiştir.
Dış ticaret açığı 100 milyar dolarlarda, cari açık 55 milyar dolar ve bütçeden faize ödenen para 2015 rakamlarıyla 50 milyar TL’yi aşarak bütçenin %10’larını geçmektedir.
Toplam ulusal gelir bakımından dev 80 milyon nüfusuyla ancak 18. sıraya tırmanabilen ülkemiz, kişi başına gelire bakınca 60. sıralara savrulmaktadır. Gelir dağılımı bakımından da dünyanın en adaletsiz ülkeleri içindedir. 23,5 milyar dolara erişen IMF borçlarını
konjonktürel nedenlerle tasfiye etmek durumunda kalan AKP iktidarı, bu “minik” operasyonunu oya dönüştürmek istemektedir. Oysa 2002 sonunda 221 milyar $ olarak aldığı toplam ulusal borç 600 milyar doları aşmıştır. Bir anlamda, ulusal gelirde gerçekleşen 600 milyar dolara yaklaşan artış, muazzam dış borç birikimi ile sağlanabilmiştir.

ÇARE… ÜRETİM EKONOMİSİDİR…

Türkiye üretmek ve yüksek katma değerli ürünlerini uluslararası piyasalara
satmak zorundadır.

Biriken ve çevrilmesi olanaksızlaşan, gelişmeyi – kalkınmayı engelleyen bu çok ağır
borç stoku ve vade yapısı sürdürülebilir değildir. SGK açıkları, büyüyen işsizlik ve
hızla artan nüfus, bütçe açıkları.. tam bir mali boğuntu iklimi yaratmaktadır.

Türkiye de dış borçlarında Yunanistan’a benzer bir konsolidasyon programı önermeli,  borçların en az yarısı konsolide edilmeli (dondurulmalı), kalan yarısı uzun erimli ve imal edilebilecek bir faizle taksitlendirilmelidir. Başka türlü
ülke ekonomisini ayağa kaldırma olanağı yoktur. Yarı – tam sömürge çizgisinde
bir Türkiye kabul edilemez! Küresel sistem Türkiye’yi yitirmeyi de göze alamaz, iflasını ve ağır zincirleme bedellerini de..

Yeni hükümet kurulma aşamasında bu hazin gerçekleri – tarihsel bilgiyi paylaşalım istedik.

Tarih aptallar için yinelemedir, ders çıkaranlarsa tarihi kendileri yaparlar..

Türkiye hangisini seçecek?
Büyük Atatürk 2. yolu seçerek Sevr’i yırtmış,

“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.” buyurmuştu.

Sevr’in 95 inci, Lozan’ın ise 92. yılında (24 Temmuz 1923) yeni Türkiye’nin
genç evlatları, Cumhuriyet’i emanet alan kuşaklar olarak ne düşünürler acaba??

Yazının pdf biçimi : Yunanistan’in_borc_bunalimi_ve_Turkiye_Dersleri

Sevgi ve saygı ile.
30 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.co