Etiket arşivi: Mustafa Balbay: AKP’nin S-on Yılı!

Mustafa Balbay: AKP’nin S-on Yılı!


Mustafa Balbay:

AKP’nin S-on Yılı!

AKP iktidarı 10. yılını doldurdu! Çalkantılı koalisyon hükümetlerinin ardından işbaşına gelen AKP, kökenlerinin etrafında oluşturduğu yelpazeyi 10. yıla kadar uyumlu getirmeyi başardı. Bundan sonrası için aynı şeyi söylemek daha zor.

Önce AKP’nin başlangıç yıllarını,
sonra da içinde bulunduğumuz son yılını sütuna yatıralım.

AB süreci, AKP’yi içeride ve dışarıda güçlü tutan dayanakların başında geliyordu.
O dönemde Başbakan’ın Brüksel seferleri neredeyse iç hatlar gibi bir şeydi. Küçük bir ilerlemenin bile AB’ye tam üyelikle eşdeğer görüldüğü o günlerde yabancı gazeteciler bize de uğruyordu. Pek çoğu bizim düşüncelerimizi öğrenme çabasından çok, kendi gözlemlerini bize doğrulatma arayışındaydı. Kimi endişeleri dile getirince de bizleri
büyük reformlara karşı çıkan tutucu çevreler olarak tanımlıyorlardı.

Bu gözlemi Silivri’de ziyaretimize gelen bir Avrupalı parlamenterle paylaştığımızda
şunu söyledi:

“Bizim de bazı kuşkularımız olmuştu ama atılan kimi adımların devamı gelir mi diye bekledik…”

***

AKP bugün, AB sürecinden, içeride güçlenmek anlamında alacağını almış,
devamını dalgalanmaya bırakmış durumda.

Zamanla kendi genlerine dayalı başkalaşım geçiren AKP, Türkiye’yi pek çok bakımdan sorunlu bir noktaya getirdi.

İç barışımız, 10 yıl önceye oranla daha kırılgan, daha umutsuz hale geldi.
Yıllardır neredeyse hiçbir ulusal bayram ağız tadıyla kutlanamıyor.

Dış barış diye bir kavramdan söz etmek neredeyse olanaksız. Dünyanın en sorunlu bölgelerinden biri olan Ortadoğu’da, birbiriyle kavga edenler dahil tüm ülkelerle diyalog kurabilen ender ülkelerden biriydik. Bugün değil böyle bir diyalog ortamı, ülkelerin içindeki taraflar arasında yan tutuyoruz.

Özellikle Suriye ile birlikte Türkiye, Ortadoğu sorununun bir parçası haline geldi.

Siyasette ortak dil diye bir şey kalmadı.
Bugün Meclis’ten tartışmasız ortak imza ile çıkar diyebileceğimiz bir payda yok.

Yargı sistemimiz allak bullak. Her reform paketinden sonra sorunlar daha da artıyor. Çözüm için yeni bir paket hazırlanıyor. Yargıdaki erozyon o kadar hızlı ki, AKP’nin çıkardığı yasalar bile mürekkebi kurumadan iktidarın özel isteklerine karşılık veremez hale geliyor. Yargıda terazinin tutamağı koptu.

Medya, denetim gücünü büyük ölçüde yitirdi.

Medyanın sayısı artarken işlevi değişti. Bu iktidar döneminde işsiz kalan tanınmış gazeteciler, ne zaman ekrana dönme fırsatı elde edebileceklerine ilişkin soruyu şöyle yanıtlıyorlar:

“Bunu Başbakan’a sormanız gerekir.”

Eğitim sistemimiz için artık bir kurallar bütününden söz etmek olanaksız. Her şeyi bozmanın adı değişim, reform.

Özgürlükler hemen hiçbir alanda ilerlemedi. Alabildiğine geniş kullanılan tek özgürlük, hükümeti destekleme ve amaçlarının parçası olma hakkı.

***

Bu tablo nasıl devam eder?

Yerel seçimlerin 6 ay öne alınmasına ilişkin anayasa değişikliğinin yapılamaması, AKP’nin çantada keklik gördüğü “ikinci on yılın” istenilen şekilde planlanamayacağını gösteriyor.

Bir kişinin en zayıf anı kendisini en güçlü hissettiği andır. Başbakan açısından böyle bir gerçeğin içindeyiz. Yakın tarihimizde neredeyse bütün başbakanlarla cumhurbaşkanları arasında en hafif anlatımla gerilim çıkmıştır. Bunun başlıca nedeni bu koltukların yerleşik kurallarla değil, üzerinde oturanların ağırlıklarıyla doldurulması.

Bugün de dönemin koşulları içinde ciddi bir gerilim yaşanıyor.

Vazo çatlamış görünüyor.

Başbakan’ın anlayışı şu:

Her şeyin bir fazlasını isterim!

AKP, sınırsız iktidar özgürlüğünü kullanırken her iktidarın düştüğü,
“alternatifim yok” hastalığına kapıldı.

Son olarak şunu soralım:

İktidarda 10. yılı dolduran AKP,
Cumhuriyet kurumlarına, değerlerine ve onu temsil edenlere karşı
bunca kini nasıl biriktirdi?

Bu soru, AKP kin güden bir parti yorumunu beraberinde getirebilir ama, ben bu görüşe katılmıyorum.

AKP kin gütmüyor, kin AKP’yi güdüyor.

Böyle bir partinin de düşmana ihtiyacı yoktur!
(Cumhuriyet, 04 Kasım 2012)