Etiket arşivi: MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü örgütün varlığını kanıtlayan bir rapor göndermedi.

Cüneyt Arcayürek’in SİLİVRİ makalesi ve katkılarımız..


Dostlar
,

Sitemizde 14 Aralık 2012 yazılarımızı hemen hemen tümüyle 5. yılına giren
Ergenekon davasına, 270. duruşmaya ve Silivri cezaevine yapılan yüz bin kişiyi aşkın yurtseverin çıkartmasına ayırdık.

Bu dava öyle “tuhaf” duruma geldi ki, artık kimsenin savunacağı iler tutar tarafı kalmadı.
21 ayrı dosyanın “kokteyli” yetmezmiş gibi, bir de 22. dosya usule aykırı olarak eklenmek istendi ve bardağı taşıran eylem oldu..

Savcı yargılamayı yeterli görmüş ve ben artık ne ceza isteyeceksem onu yazacağım (esas hakkında mütala) diye süre istiyor, mahkeme savunma tanıklarını dinlemeden, kanıtları tartışmadan ve savunma istemlerini almadan… kabul ediyor..
13 Aralık 2012 günü 270. duruşmaya geliyorsunuz, mahkeme heyeti birden bire
bir başka dosyayı daha davaya katmaya kalkışıyor!?

Olsa olsa, hukuk fakültelerinde ceza usul hukuku derslerinde öğrencilerin
bas bas bağıran usul hatasını bulmaları için kurgulanacak bir sınav senaryosunda
örnek olay olabilir.. Üstelik öğrencilerin yüksek düzeyde başarısının istendiği bir
“kolay edilmiş” bütünleme sınavında..

Yazık oluyor ülkemiz insanına ve uluslararası saygınlığımıza..

  • Tarih bağışlamayacak ve hakedenlere hak ettiği faturayı
    mutlaka ama mutlaka kesecektir.

Bu arada, Cumhuriyet gazetesinin tutarlı ve kıdemli yazarı, saygın kişilik
Cüneyt Arcayürek‘in “Silivri” başlıklı yazısını da paylaşmamak haksızlık olurdu. İzninizle sunuyor ve Sayın Arcayürek’e her zamanki gibi ufuk açan nitelikli irdelemesi için teşekkür diyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
14.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================

Cüneyt ARCAYÜREK

Silivri…

Silivri mahkeme kapısında binler, on binler…

Adalet arıyor.

Jandarma da görev başında.

Barikatları zorlayarak 374 kişilik mahkeme salonuna girmek isteyenleri;
tazyikli su ve biber gazı sıkarak durdurmaya çalışıyor.

Halk sabahın ilk ışıklarıyla sokakta.

Mahkeme heyeti ise gecikerek başladı duruşmaya.

İlk dakikalarda dışarıdaki protesto, mahkeme başkanı avukatlara söz vermeyince
içeriye de yansıdı. Bu bekleyiş kalabalıkların üzerinde olumsuz, kışkırtıcı etki yaptı.

Olaylara gebe bir gün.

“Bir ihtimal daha var” diye başlayan şarkı, Silivri’de bir değil birçok olasılığa dönüştü.

Bir gün önce Silivri’deki meslektaşlarını ziyaret eden gazeteciler heyetine
Tuncay Özkan’ın dediği gibi, “Savcı kendisine verilen 15 günlük sürenin
yetersiz olduğunu öne sürerek ek süre isteyebilir ve mütalaasını okumayı
Balyoz davasının gerekçesinin açıklanmasından sonraya bırakabilir (di)”…

Savcının mütalaasını okuyup okumayacağı, dışarıdaki ve içerideki gerginliğin gölgesinde tartışılmaya devam edildi.

Oysa, kamuoyunda giderek güçlenen, ne ki TV’lerdeki oturumlarda da birçok
hukuk adamının dile getirdiği ortak yargı, merakla beklenen savcı mütalaası ve kararlarla ilgili bir başka olasılığı yanıtlıyor:

  • “Hangi sanığın beraat edeceğine, tahliye olacağına ya da kaç yıl cezaya çarptırılacağına çoktaaan karar verildi.”

Bu açıdan bakıldığında savcının mütalaası sanıklara hangi hukuksal gerekçeyle
ne kadar ceza kestiğini içermesi açısından merakla beklendi.

Ne var ki, savcıdan bağımlı yargıyı sarsacak bir dizi mütalaa beklentisi zayıf bir olasılıktı.

Bu, bir olasılık da değil: Kamuoyunda yerleşik bir kanı, bir yargı!

***

Dört buçuk yıldır mahkeme tabelasından inmeyen “Ergenekon” adı, bu davanın neresinde mi?

  • Bugüne dek 153 tanık dinlendi. Bir kişi bile ‘Ergenekon Örgütü’ diye bir şey duyduğunu söylemedi.
  • MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü örgütün varlığını kanıtlayan bir rapor göndermedi.
  • Sadece gizli bir tanık ‘Ergenekon’u duymadım ama Ergene Nehri’nden bahsedildiğini işittim.’ dedi. (Mustafa Balbay)”

Her şeye karşın kafa ve vücut sağlığını koruyan Balbay; gerçekleri alaya alan üslubunu bırakmıyor: “Aziz Nesin hikâyelerinde geçse abartılmış denilecek yaklaşımlar,
bu son derece önemli davanın duruşmalarında sergilendi.” diyor. Duruşmalara bakarak örnekler veriyor. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan 5 ayrı şekilde şehit edilmişEşref Bitlis Paşa da hayatını 7 ayrı şekilde kaybetmiş!

Cinayet romanı yazarlarına duyurulur. Okkan cinayetinden 5, Eşref Paşa’nın yaşamını yitirmesini konu olan gizemli uçak kazasından 7 ve çok ilgi çekici yapıtlar çıkarabilirler!

***

  • Ergenekon davası talihsiz bir dava.
  • Halk diliyle adlandırmak istersek piç bir dava.

Zira Ergenekon terör örgütünün babası, 1 numara kimdir, belli değil.

Ha, Ergenekon adı verilen çocuğu evlat edinen var elbette. Başbakanlık’ta oturuyor.

“Baba kim, belli oldu mu?” diye sormuşlar.

Balbay’ın yanıtı; Silivri duvarlarında çınlamış: “Bizde numara çokk!”

***

Beraat veya tahliye çıkar mı?

Söylendiğine göre, Balyoz davası örnek ise.. zayıf olasılık.

Bu dava uzun soluklu bir dava.

Hiçbir sonuç, bu iktidarla ve bağımlıya dönüştürdüğü yargıyla savaşımı sona erdirmeyecek.

Gazeteci-siyasetçi Balbay örnek.

Her karara bağışıklık içeren bir irade sergiliyor.

Tahliye olsa da kalemiyle, İzmir milletvekili olarak parlamentoda, yıllarca yattığı hücrenin, adaletsizliğin hesabını sormak için iki eli bu iktidarın yakasında olacak!

***

Silivri’yi ziyaret eden gazeteciler heyetinin ortak saptamasına göre:

“Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Soner Yalçın hayli sağlıklı görünüyorlar…
Zihinleri zinde… Ancak renkleri sarı… Uzun süre güneşi görmemek teni sarartıyor…”  ama…

…onlar güneşli günler göreceklerine inanıyorlar.

***

“Güneş ufuktan (er veya geç bizim içinde) doğar; yürüyelim arkadaşlar” diyorlar birbirilerine. (Cumhuriyet, 14.12.12)