Etiket arşivi: MİLLİ HÜKÜMET

2008’den 2015’e Türkiye ekonomisi

2008’den 2015’e Türkiye ekonomisi

Prof. Dr. Erinç Yeldan
Cumhuriyet, 07.10.2015
Küresel krizin 7. yılı geride kaldı. Türkiye bu ay sonunda son derece önemli bir seçim yaşayacak. Bu döneme ilişkin Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmeleri başlıca büyüklükler açısından hatırlamakta yarar görüyorum. Karşılaştırmaları daha anlamlı kılmak için tarihsel perspektifimizi 2003’e kadar uzattım. Aşağıdaki tablo söz konusu dönem boyunca ekonominin seyrini kuşbakışı özetliyor.

 

Gözlemlerimiz    :

• Enflasyon 2001 krizi sonrasında tek haneli rakamlarda. Ancak % 8 alt sınırı kırılamadan 2015’e ulaşılmış; Türkiye küresel ekonominin görece hâlâ yüksek enflasyon yaşayan ekonomilerinden birisi.
• 2003’e görece döviz kurundaki değişim enflasyon oranının altında. 2015 itibarıyla Amerikan Doları’nın enflasyondan arındırılmış reel fiyatı, 2003 düzeyinin hâlâ %13 altında.
• Dövizde yaşanan ucuzlama bir yandan ithalat talebini kamçılamış, diğer yandan da ithalat maliyetlerindeki ucuzlama sayesinde enflasyonun %8-10 bandında korunabilmiş olmasına olanak sağlamış gözüküyor.
• Ancak ithalat talebindeki artış, cari işlemler dengesinin milli gelirin % 5’ini aştığını;
kriz öncesi % 8’e, kriz sonrası “toparlanma” diye adlandırılan 2010-2012 arasında da % 10’una kadar yükselmiş olduğunu gözlüyoruz. Ancak sorun cari işlemler açığının rakamsal büyümesiyle sınırlı değil. Dış açığın finansman biçimi borçlanmayı arttırıcı sermaye girişleri ile sürdürülmekte. Bu da Türkiye ekonomisinin dış kırılganlığını arttırıcı önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
• Bu gelişme sonucunda dış borç stoku 144 milyar dolardan 402 milyar dolara, dolar bazında yaklaşık 3 kat artmış. Ancak dövizin reel olarak ucuzlaması sayesinde TL bazında hesaplandığında dış borcun milli gelire oranı % 50-60 olarak gözlenmekte ve borç yükü sanki makul düzeyde seyrediyor algısı yaratmakta. Nitekim kısa vadeli dış borçların, uluslararası rezervlerimize görece yüksekliği dış kırılganlığın en önemli göstergesi olarak yorumlanıyor.
• Ancak söz konusu dış kırılganlık sadece finansal bir mesele değil. İthalatın giderek ara malı
ve yatırım mallarında yoğunlaşması ile birlikte ulusal sanayinin yatay ve dikey girdi-çıktı bağlantılarının tahrip olmasına ve istihdam kazanımlarının da sınırlı kalmasına neden olmakta. Bunun sonucunda sanayinin milli gelir içindeki payı %15’e gerilemiş; işsizlik oranında ise kalıcı bir kazanım elde edilememiş durumda. 2003 sonrası Türkiye’sinde ekonomideki gelişmelerin ana belirleyicisinin dövizin ucuzluğuna bağlı olduğu gözleniyor.
Her ne pahasına ucuz döviz! Bu ise, kuşkusuz, salt teknik bir iktisadi mesele değil.

=========================================

Dostlar,

Prof. Yeldan’ın yetkin bir iktisat uzmanı olduğunu bu site okurları bilirler.
Bu yazısı bir bakıma AKP’nin tek başına iktidar olduğu 13 yılın özet muhasebesi..

Ayrıca 2008’den bu yana süregelen küresel ekonomik bunalımın Türkiye ekonomisi üzerinde yoğunlaşan olumsuz etkilerine dikkat çekilmekte, öneriler sunulmakta..

– Cari işlemler dengesinin ulusal gelirin % 5’ini aşması
– Dış açığın finansmanının dış borçlanmayı ve kırılganlığı büyütüyor olması
– Dış borç stokunun 144 milyar dolardan 402 milyar dolara, 3 kat büyümesi..
Ulusal gelirin % 50-60’ına ulaşması
– Kısa vadeli dış borçların dövz rezervimize oranının yükselmesi
– Türkiye’nin küresel ekonominin görece hâlâ yüksek enflasyon yaşayan ekonomilerinden birisi oluşu
– Sanayinin ulusal gelir içindeki payının %15’e gerilemiş olması
– İsitihdam da kalıcı – gerçek bir artış sağlanamayışı..

Başlıca ve ağır sorunlar olarak yaşanıyor..

Dövizin 2003’ten bu yana görece ucuzluğu, Ekonomide elde edilenleri açıklayan en belirgin ölçüt (parametre)..

Ancak bu dönemin de sonuna gelindi.. 2015 başında 2,23 TL dolayında olan Dolar,
günümüzde 3 TL sınırında,, TL karşısında % 70 dolayında değerlenmiş görünüyor.

Büyüme hedefleri gözden geçirilerek (revize edilerek) %3’ün altına çekildi.  2015 sonunda % 1,4 dolayında nüfus artış hızı (NAH) bekliyoruz (geçen yıl % 1,33 idi; RTE çok çocuk dayatıyor ve NAH büyüyor ne yazık ki!)..  Dolayısıyla, büyüme % 2,8’de kalırsa, bunun yarısı Nüfus artışı ile silineceğinden, gerçek (net, reel) büyüme % 1’5’lerde kalabilir. Bu hızla, gelişmekte olan bir ekonomi, başta hızla ve akıl dışı biçimde artan nüfusun işsizlik sorununu çözemez, gelir düzeyinde anlamlı artış sağlayamaz, gönenç devleti olamaz, sosyal devlet giderleri kısılır… GERİ KALMIŞLIK ÇEMBERİ KIRILAMAZ..

Türkiye ÜRETMEK ve tasarruflu yaşayarak ulusal ekonomisini güçlendirmek zorunda.
Gümrük duvarları ile ulusal sanayisini kollamak zorunda.
Bunun için ise ilk iş olarak AB Gümrük Birliği’nden (GB) çıkmak zorunda..
O GB ki; şimdiye dek AB’ye üye olan 28 devletten hiçbiri tam üye olmadan kabul etmedi.. Türkiye ise “herkesten birkaç adım ötede”!? 1.1.1996’dan bu yana 20 yıldır GB üyesi ve gümrük tarifelerinin belirlenmesinde söz sahibi değil.. AB’nin, Türkiye’ye danışmadan 3. ülkelerle yaptığı ikili ticaret anlaşmalarından kaynaklanan gümrük vergisi yitikleri ve dış ticaret yükleri ülkemizin sırtında.. Yitikler birkaç yüz milyar Doların altında olmayan muazzam büyüklükler.

Demek ki ULUSAL – MİLLİ BİR EKONOMİ izlemek gerekiyor, dış güdümlü değil..

Çare, çook gecikmiş olmakla birlikte hala var.. 1 Kasım’da MİLLİ HÜKÜMET!
Kimi stratejik özelleştirmelerin iptali ve ÜRETİM SEFERBERLİĞİNE GİRİŞEN TÜRKİYE!

Sahi, 2023’te Dünyada ilk 10 ekonomi içine girecektik, bu masal ne oldu??
2008’den bu yana kişi başına ulusal gelir rakamsal (nominal) olarak artmıyot!?
Glir dağılımı giderek bozuluyor.. AKP 2002 sonuda iktidar olduğunda, en varsıl % 10 (zengin) ulusal geliriden % 67 pay alırken bu rakam son olarak % 77 oldu!

Bu tablo sürüdürülebilir değildir ve önüne iktidarları katar da süpürür, kimse engel olamaz!

Sevgi ve saygı ile.
07 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

TÜRK ORDUSU YENİDEN YAPILANACAK


TÜRK ORDUSU YENİDEN YAPILANACAK

portresi_kucuk

E. Tümg. Naci BEŞTEPE

Kasım 2013 YAŞ’ında “Silahlı Kuvvetler’in yeniden yapılandırılması çalışmalarının ele alındığı” açıklandı.

İki kutuplu dünyadan çıkıldığı ve komşularımızın değiştiği 1990’lı yılların başlarından bu yana, TSK’da yeniden yapılanma çalışmaları yapılmıştır.

“Daha az fakat daha etkin kuvvet” ilkesiyle yola çıkılan her çalışma,
küçülme yerine büyüme ile sonuçlanmıştır.

Bunda en önemli etken, gelecekteki olumsuzlukların sorumlusu olma endişesidir.
Tehdit değerlendirmesinde aşırı duyarlılığa dayanmaktadır.

DEĞİŞİM GEREKLİ AMA!

YAŞ haberi bu açıdan bakınca olumludur.

Yeniden yapılanma gereklidir.

Dünya değişmiştir. TSK da yapısını yeni koşullarına uydurmalıdır.

Ama.

İktidarda AKP vardır.

TSK,  bu partinin hükümeti ile uyum sağlayarak değişimi yapmak durumundadır.

İşte o zaman duruma kuşku ile bakmak gerekmektedir.

PROFESYONELLEŞME

Yeniden yapılanmada profesyonelleşmenin gündeme gelmesi olasıdır.

Belirli alanlarda gerekli, hatta zorunludur.

İç güvenlikte yararı görülmüştür.

Üstün teknolojik harp-silah ve araçlarının kullanıcılarının da profesyonel olması doğrudur.

Bu konuda sorun sınırın nereden çizileceğidir.

                                     MEHMETÇİK TEMELDİR

TSK’nın temeli MEHMETÇİK’tir.

TSK, Ulus-Ordudur.

Her evden Mehmetçik çıkar.

Yurdun her köşesinden Mehmetçikler kışlada buluşur.

Koğuş, karavana, eğitim, arazi, çadır, silah ve zorlukları paylaşarak kaynaşırlar.

En önemlisi; TEK VATAN-TEK BAYRAK-TEK ULUS ülküsünde birleşir MEHMETÇİKLER.

Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencesi budur.

MEHMETÇİK niteliğinin yok edilmesi Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencesini de yok eder.

TSK’ya komuta edenler bunun bilincindedir.

Ama.

İktidarda AKP vardır.

                      MİLLİ HÜKÜMET – MİLLİ ORDU

Bu dönem geçicidir. Geçip gitmesine az kalmıştır.

Türk ordusu yeniden yapılanacaktır, çağın gereklerine ayak uyduracaktır.

Temel düşünce, Türkiye Cumhuriyeti’ni koruyacak ve kollayacak yapıya sahip
MİLLİ ORDU olmasıdır.

Yalnzıca dış tehdide karşı değil ülkeye ve rejime yönelen tüm tehlikelere karşı.

Bu da ancak MİLLİ HÜKÜMET’le yapılabilir.

ABD güdümünden bağımsız tek adım atamayanlarla değil.

Plan ve projelerini Türk halkından önce ABD’ye anlatmaya giden ve ABD ile daha uyumlu olacağını ilan edenlerle de değil.

“NATO bizi mağaradan çıkardı!” kafasında olup, Türk ulusundaki cevheri ve Atatürk’ün aşıladığı bağımsızlık tutkusunu bilmeyenlerle hiç değil.

NATO

NATO birçok yenilikler, teknolojiler getirmiş, TSK’nın dünyaya açılmasına katkı vermiş olabilir.

Yararları olmuştur.

Ama ya zararları?

Ya çıkardığı engeller.

Ya milli savunma sanayine sahip olamayışımıza etkisi.

                                       TSK MİLLETİNDİR

ABD ve NATO, şimdi de Türkiye’nin ÇİN FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ ortak yapımı kararını değiştirmek için sahaya çıkmıştır.

Çünkü; millileşme, milli sistemlere yönelme söz konusudur.

Yanlış hükümet doğru adım atmıştır.

Kararlı olunmalıdır.

Millileşme yolunda atılan her adım altın kıymetindedir.

Siyasal oyuna alet edilmemelidir.

Edenler Ulusa hesabını vereceklerini bilmelidir.

TSK bir tanedir, hepimizindir, en önemli varlığımız ve güvencemizdir.

Eleştirilerimiz kuruma değil kişileredir.