Etiket arşivi: Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ: 2017-2018 ÖĞRETİM YILI BAŞLARKEN

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ’nden…

2017-2018 ÖĞRETİM YILI BAŞLARKEN…

Bu “Müfredat” Bir Eğitim Programı Değildir!

Nazım Mutlu ile ilgili görsel sonucu

Nazım Mutlu
Ulusal Eğitim Derneği Genel Başkanı
Ankara, 16.09.2017

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır…)

Temmuz ortasında açıklanan ve yeni öğretim yılına girerken toplumun geniş kesimlerinde tartışması süren, 50’yi aşkın dersle ilgili ayrıntılar ortaya çıktıkça kamuoyu gündeminden düşmeyeceği anlaşılan yeni müfredat”, bir eğitim programı değildir!

Başta Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz olmak üzere Bakanlık yetkilileri ve iktidar partisi sözcülerinin inandırıcılıktan yoksun söylemlerle ve ısrarla savunmaya çalıştıkları “yeni müfredat”, olsa olsa (15 yıldır yapılageldiği gibi) bir siyasal partinin ülkeye giydirmeye çalıştığı deli gömleğinin yeniden dikilenidir. Bu, daha uzun süre iktidarda kalmak için bütün kozlarını tüketen gerici – karşıdevrim yapılanmasının yeni yol haritası, her denileni sorgulamadan kabullenen seçmen yetiştirme tüzüğü, biat kültürünü pekiştirme kılavuzu olabilir; ama bir eğitim programı olamaz.

Çünkü gün geçtikçe ülke ihtiyaçlarıyla bağdaşmadığı daha çok ortaya çıkan söz konusu belge; laik ve bilimsel eğitim anlayışına; Cumhuriyet değerlerine açılan bir savaş manifestosudur. İçeriğiyle bilimi eğitimin dışına iten, öğrencilerimizi çağdışı davranış kalıplarına dökmeye çalışan; hazırlanış biçimiyle ise bilimsel tutumla bağdaşmayan söz konusu programın okullarımızda yürürlüğe konması, milyonlarca çocuk ve gencimize yapılabilecek en büyük kötülüktür ve ne yazık ki iktidar bunu yapmakta kararlı görünmektedir.

5 yıl önce yürürlüğe konan 4+4+4 yasasıyla ülkenin dokusunu kendi ideolojisine göre dönüştürmeye çalışan iktidarın zor ve güç kullanarak tutumunda ısrar etmesinin sonucu şu olacaktır: Gericiliği derinleştirmek, özelleştirmeciliği atağa kaldırmak.

Bu durumda bizim; bilimsel, laik ve aydınlanmacı-halkçı eğitimden yana güçlerin yapması gereken de bellidir: Bu anlayışla, bu programla sonuna dek mücadele etmek. Yeni öğretim yılına bu görevle giriyoruz.

2017-18 öğretim yılına girerken eğitimimizi gericileştirme yolunda atılan hızlı adımların doğurduğu olumsuz sonuçlardan bir başkası, özel okulculuğun, kolejciliğin ivmesini yükseltmesidir. Son bir yıl içinde 1777 özel okulun açılması, ülkemizi bekleyen bir başka tehlikenin somut göstergesidir. Özel okulların eğitim içindeki payı %15’lere ulaşmıştır. İmamhahipçilikteki – dinselleşmedeki artış, geleceğe ilişkin kaygıları artan laik, bilimsel eğitimden yana olanları tuzağa düşürmektedir. Özel okullarda söz konusu programlar geçerli değilmiş gibi ve bu yolla yakın geçmişte nasıl bir tehlikeyle karşılaştığmızı unutursak duyarlılığımız yanlış zeminlerin oluşmasına neden olacaktır. Öyleyse bu anlamda da yapmamız gereken, devlet okullarına sahip çıkmak ve oralarda yaşanan sorunlara örgütlü biçimde müdahale etmektir.

Yeni dönemde, yılların birikimiyle süregelen sorunlardan biri de hem nicelik hem nitelik açısından öğretmen sorunudur. Nitelik aşınması, yetişen kuşaklarda sonucunu göstermektedir. Milli Eğitim Bakanının okullarımızda 81 bin öğretmen ihtiyacı bulunduğuna ilişkin açıklaması, ama bu sayının neye göre bulunduğunun bilinmemesi, gerçeğin üstünü örtmektedir. Çağın gerektirdiği sınıf mevcutlarına göre hesaplandığında, Sayın Bakanın verdiği sayının en az iki katı öğretmene gereksinim olduğu görülecektir. Özellikle büyük kentlerdeki Milli Eğitim Müdürlüklerinin yaz aylarında başlattıkları ücretli öğretmen arayışı bunu göstermektedir. Atama bekleyen 350 bin öğretmen adayı, her şey bir yana, bu politikalar nedeniyle oluşan psikolojik hastalıklarla boğuşur durumdadır.

Yönetici atamada izlenen yollardan mülakatla sözleşmeli öğretmen alımına, sınav skandallarından adeta sopayla imamhatipleştirmeye dek yaşanan yığınla sorun, yalnız eğitim kamuoyunun değil, 80 milyonumuzun el koymasını beklemektedir. İktidarın, MEB’in yarattığı sonuç ortadadır: Ufuksuzluk, başarısızlık, umutsuzluk, çözümsüzlük…

Görevimiz: Kesintisiz mücadele. Kolay gelsin.
=====================================
Dostlar,

AKP’nin bu son saldırısı şimdiye dek, 15 yıldır yapageldiği gözükara – pervasız Cumhuriyet – ATATÜRK – bilim – laiklik – özelleştirme… ülkeye ve halkımıza düşmanlıklarının en ciddisidir. Deyim yerinde ise AKP = RTE, eğitim sistemini tümüyle imamhatipçi = gerici – yobaz – çağdaşlık karşıtı – mürit hatta cihatçı yetiştirecek bir ilkelliğe – karanlığa çekerek;

Cumhuriyet’e “ŞAH MAT” hamlesi yapmaktadır.

Değerlendirmemizde hiç abartı olduğunu düşünmüyoruz.
Bu bağlamda yazdığımız makale sitemizde.. Erişkesi manşet sayfasında. Lütfen tıklar mısınız..

MİLLİ EĞİTİMDE DİNCİ – ŞERİATÇI MÜFREDAT GERİ ÇEKİLSİN
MÜFREDAT DEĞİŞİKLİĞİ CİHAT İLANI İLE “ŞAH MAT” HAMLESİ Mİ??!

Bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği Genel Başkanı sevgili dostumuz eğitimci Sayın Nazım Mutlu‘nun yazdıklarını tümüyle paylaşıyoruz.

Gündemdeki en ciddi sorun budur..
Tüm Türkiye bu acımasız saldırıya direnmelidir.
AKP = RTE, hiç acımadan kendi tabanına da bu kötülüğü yapmaktadır..
İmamhatiplere doldurulan milyonlarca öğrencinin geleceğini de “OY” adına, sorgusuz “oy deposu” na dönüştürme ereğiyle mahvetmektedir. Son üniversite giriş sınavlarında İHL mezunu 220 bini aşkın öğrenciden 40 bini yükseköğrenime yerleşebilmiştir. Seçilen yerlere yerleşme ölçütünü bir yana bırakarak, kaba başarı oranı %20’nin altındadır ve öbür liselerin çooook gerisindedir.

İHO bitiren öğrenciler için de TEOG’da dökülme görüyoruz..
Bu panikledir ki AKP = RTE önceki gün bir özel TV’de, anayasal yetkisi olmamasına karşın TEOG’un kaldırılmasını istedi.. Ülkemizdeki nitelikli kamusal liselere (Galatasaray, İstanbul Lisesi, Kabataş Lisesi, Fen Liseleri…) ortaokul bitiren yüzbinlerce öğrenciden nasıl seçim yapılacaktır? Erdoğan’ın önerisi ile okul notlarına dayalı sıralama olanaksızdır. Erdoğan’ın Ölçme-Değerlendirmede de son derece yetersiz olduğu görülüyor. Ama O’nun derdi, İHO (imamhatip ortaokulu) bitiren yavrularımızın perişan dökülüşünü örtmek – engellemektir. Keza ülkemizde son derece nitelikli yerli-yabancı paralı – özel Liseler var. Bu okullara velilerin önemli ödemeleriyle birlikte kabul edilen “birkaç yüz” çok parlak öğrenci nasıl belirlenecektir TEOG gibi bir ciddi bir ölçme – sıralama sınavı olmaksızın??

AKP = RTE bu batak yoldan geri dönmelidir.

Çıkmaz sokaktır ve Türkiye artık bu denli deli saçması dayatmayı da sineye çekecek değildir. Her şeyin bir sınırı olmak gerekir. Kaldı ki, yukarıda adını – erişkesini verdiğimiz yazımızda ayrıntılı değindiğimiz üzere (Erdoğan’ın dediği gibi “üzre” değil, “üzere”.. Türkçemizde “üzre” diye bir sözcük yok!) söz konusu eğitim – öğretim programı değişikliği (müfredat sözcüğü de yanlış!) yasalara, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası andlaşma – sözleşmelere, Anayasaya pek çok bakımlardan aykırıdır. Dileriz, Danıştay hızla, Yönetmelik iptalini gerçekleştirir.
Bu kez AKP bir OHAL KHK’sı ile inatla diretecektir.
Ne yazık ki, Anayasa Mahkememiz kendini yok saydığından, sonrasında iç hukuk yolu yok.
AİHM kapısını çalmak gerekecek.. Zaman alacak elbette hepsi ülkeye yıkım, yitirilen kuşaklar.. Çok yazık çooooooook.. AKP = RTE’yi insafa – vicdana çağırmak bir işe yarar mı acaba??
Hiiiç sanmıyoruz.. Kavgadan hiç kaçmadık diyor Erdoğan tüm öfke patlamasıyla.. Bu ne hınçtır, Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’ne neden bu denli büyük hatta sonsuz alerji duymaktadır?? İşimiz çok zor ama asla teslim olmayacağız..
Zorunlu din dersleri hakkında AİHM’nin verdiği kesinleşmiş birkaç kararı da AKP = RTE ne yazık ki uygulamadı. Bu da sabıka defterinde kocaman bir leke – suç olarak duruyor..

Halkımız; öğrencileri – öğretmenleri – velileri ile bu çağdışı dayatmaya direnecek ve kadük duruma eylemli olarak (fiilen, de facto) düşüreceklerdir. Yapılan; tümü ile illegal, gayrımeşru ve temel insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır.

Okullar yarın açılıyor.. 18+ milyon çocuğumuzun, ülkemizin geleceğidir laik – bilimsel – karma – sorgulayıcı – kamusal eğitim; asla vazgeçmeyeceğiz!

  • Bu vahşete direnmek insan hakkı – onuru gereği ödevdir ve sonuna dek meşrudur.

Sevgi ve saygı ile. 17 Eylül 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ulusal Eğitim Derneği Üyesi
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Not : Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM-İŞ’in TEOG için MEB’na yazdığı yazı..

TEOG_icin_MEB’e_yazi_20.09.2017

 

EĞİTİM-İŞ : EĞİTİMİN ÜÇ ŞARTI “BİLİMSELLİK – LAİKLİK – ADALET”

EĞİTİMİN ÜÇ ŞARTI: “BİLİMSELLİK, LAİKLİK, ADALET” ÇALIŞTAYINA KATILDIK

 (AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Genel Başkanımız Orhan Yıldırım’ın konuşmacı olarak katıldığı CHP Eğitim Komisyonu’nun “Eğitimin üç şartı: Bilimsellik, Laiklik ve Adalet” isimli çalıştayı Ankara Bilkent Otel’de gerçekleştirildi.

CHP Eskişehir Milletvekili ve Eğitim Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer’in koordinatörlüğünü (AS: eşgüdümünü) üstlendiği çalıştay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açılış konuşması ile başladı.

Türkiye’nin en temel sorununun eğitim olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, milli değerler ile evrensel değerleri buluşturmak zorunda olduğuna dikkat çekti, bunun yapılması durumunda Türkiye’nin önünde hiçbir gücün duramayacağını belirtti. Kılıçdaroğlu,

  • “Eğer bir ülkeyi geri bıraktırmak istiyorsanız o ülkeyi işgal etmenize gerek yok. Sadece ve sadece eğitim sistemini bozacaksınız. Eğitim sistemini bozduğunuz andan itibaren o ülkenin geriye gittiğini görürsünüz. Tarih bunun örnekleriyle doludur.” dedi.

Eğitimde yaşanan sorunları çözmenin herkesin ortak görevi olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, eğitimin bir parti ve grupla ilgisinin olmadığını, hangi görüşten olursa olsun toplumun ortak sorunu olduğunu ifade etti.

Genel Başkanımız Orhan Yıldırım ise terör örgütünün katlettiği şehit öğretmenler Şenay Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz’ı anarak başladığı konuşmasında AKP iktidarı döneminde gerçekleştirilen ideolojik düzenlemelerle eğitim sisteminin niteliksizleştirildiğine ve geriletildiğine dikkat çekti. Cumhuriyet eğitimiyle hesaplaşma sürecinin 4+4+4 düzenlemesiyle başladığını vurgulayan Yıldırım;

  • demokratik,
  • laik ve
  • bilimsel eğitime

    en büyük saldırının ise müfredat değişikliği ile gerçekleştirildiğini söyledi.

Yıldırım, müfredat hazırlanırken eğitim-bilim uzmanlarının, üniversitelerin ve demokratik kitle örgütlerinin görüşünün alınmadığını söyledi ve şöyle konuştu:

“Bu kadar köklü bir değişimin, katılımcı bir biçimde hazırlanması gerektiği gerçeği bir yana dursun, daha uzun vadeye yayılarak pilot uygulamalarla test edilmesi gerekmektedir. Daha önce yandaş sendikanın ifade ettiği biçimde öğretim programı, bilimsellikten ve Atatürkçü düşünceden soyutlanmaya çalışılmış çocuklarımızı Atatürk ve onun devrimlerinden arındırmak isteyen bir anlayış programa yerleştirilmiştir.

Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunların aşılması, eğitimin

  • bilimsel,
  • eşit,
  • parasız ve
  • kamusal niteliğinin artırılması

    ile mümkün olur. Ülkemizin geleceğini oluşturacak yeni kuşaklar akıl, bilim ve sanat ortamında verilen eğitim sistemiyle yetiştirilmelidir.

Bu nedenle Eğitim-İş olarak

  • Atatürk’ün, onun ilke ve devrimlerinin olmadığı müfredata hayır diyoruz.

Cumhuriyetin öğretmenleri olarak bizler Atatürk’ü ve Cumhuriyetin kazanımlarını anlatmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde de bu alandaki tüm muhalefeti uzlaştırıp, birleştirmenin yollarını bulacağız.”

Genel Başkanımız Orhan Yıldırım, Eğitim-İş ve Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkma kararlılığından, laik, bilimsel, demokratik, çağdaş, kamusal eğitim mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğimiz sözünü vererek konuşmasını tamamladı. (07.09.2017, http://www.egitimis.org.tr/guncel/sendika-haberleri/egitimin-uc-sarti-bilimsellik-laiklik-adalet-calistayina-katildik-2490/#.WbHAILJJZ1s)
======================================

Dostlar,

CHP’nin öncülük ettiği bu eğitim kurultayı son derece önemlidir.
Adalet Yürüyüşü ile başlatılan, milyonların katıldığı Maltepe mitingi ile süren, Çanakkale’deki Adalet Kurultayı ve son olarak Ankara’da yapılan Eğitim Kurultayı, adım adım toplumsal muhalefeti örmekte ve ayrıca kurumsallaştırmaktadır..

Dolayısıyla ağır biçimde baltalanacak ve engellenmesine çalışılacaktır; buna dikkat..

Sırada toplumun öbür yaşamsal sorun alanları vardır..
İşsizlik gibi, yoksullaştırma gibi, terör gibi, sağlık gibi…
En başta 1. sınıf bir demokrasi olmak..  Hiçbir ayrım yapmadan tüm Ulusu birleştirmek!
Makul bir zamanlama ile temel sorunsallar katılımcı biçimde tartışılmalı, öneriler alınmalı ve ORTAK ULUSAL PROGRAM için içerik oluşturmalıdır..

Bu programın CHP tarafından 1 iktidar dönemi (4 yıl) ödünsüz uygulanacağı yüklenimi (taahhüdü) ile SEÇİM İTTİFAKI ile CHP vekaleten, ULUSAL RESTORASYON HÜKÜMETİ yapılmalı ve tarikatlar koalisyonu – dış güdümlü AKP = RTE fetretinin yaraları sarılmalıdır.

Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM-İŞ‘in kurultaydaki belirlemelerine katılıyoruz..
Bir kritik nokta özellikle vurgulanmalı :

  • İdeolojiniz ne olursa olsun, 21. yy’da ayakta kalabilmek için acımasız ölçüde yarışmacı küresel düzene ayak uydurabilecek kuşaklarınız olmak zorunda. Bu kuşaklar asla AKP = RTE‘nin dayattığı yobaz – gerici – dinci – kinci ilkel molla tedrisatı ile yetiştirilemez. Hazin olanı; AKP = RTE‘nin bu gerçeği bilmemeleri olanaksız iken neden tersine davrandıklarıdır.. Bu soru ve ülkemizin eğitim sistemi üzerinden beka sorunu kamuoyunun gündemine taşınmalı ve kitleler uyandırılmaya çabalanmalıdır. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ‘Atatürk beden eğitimi derslerinde öğretiliyor..” diyecek ölçüde kendinden geçmiş, toplumu aptal yerine koyarken..

Sevgi ve saygı ile. 08 Eylül 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

 

 

EĞİTİM-İŞ : Tehditlerin ortasında terörü lanetledik!


Tehditlerin ortasında terörü lanetledik!

Bilindiği üzere; 16 Haziran sabahı, memleketine giderken PKK’lı teröristlerce yolu kesilen 23 yaşındaki genç öğretmen Necmettin Yılmaz’ın, 17 Temmuz sabahı bir dere kenarında cansız bedeni bulunmuştur. Batman’da güpegündüz ve sokak ortasında hain teröristlerin kurşunlarına hedef olarak can veren Aybüke öğretmenin acısı daha tüm sıcaklığıyla yüreğimizdeyken, Necmettin öğretmenin kaybı, sabır bardağımızı taşırmamış, adeta kırmıştır.

Gümüşhane’nin küçük bir köyünde babasının inşaatlarda çalışarak okuttuğu ve ailenin üniversite okumuş tek çocuğu olma gururunu taşıyabilmek için çocukluğunu, gençliğini devlet yurtlarında aile hasretiyle geçiren, tüm bu çabanın sonunda öğretmen olmuşken, kendisi gibi yoksul çocuklara eğitim vermeyi isteyen gencecik bir öğretmen daha, teröre kurban edilmiştir.

EN BAŞINDAN BERİ HESAP SORDUK

Hepinizin bildiği gibi; örgütümüz, kuruluşundan bu yana terörün karşısında durmuş ve terörü bitirme konusundaki zafiyetleri eleştirmiştir. Necmettin öğretmen ilk kaybolduğunda da, ailenin telefonlarına bir türlü çıkmayan devlet yetkililerine defaten (AS: kezlerce) çağrıda bulunmuş ve hem kamuoyuna bir açıklama borçlu olduklarını hem de artık PKK’nın öğretmenlerimizi hedef almasının münferit olmadığını fark etmeleri gerektiğini söylemiştik.

Ne yazık ki kendi alanıyla bir ilgisi bulunmayan G-20 zirvesine dair bile açıklama yapan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Necmettin öğretmenin kayıp olduğu bir ay içinde açıklama dahi yapamadı. Bu zayıflık, bu görmezden gelme bize bir görev biçiyor arkadaşlar. Bize birbirimize sahip çıkma, dayanışma, inadına ve her zaman terörün karşısında durma ve yetkilileri terörle mücadele konusunda doğru bir noktaya çağırma görevi biçiyor.

BAŞÖĞRETMEN’İN NEFERLERİ OLARAK ORADAYDIK

İşte bu doğrultuda sendikamızın Merkez Yönetim Kurulu’nun aldığı kararla, aralarında Malatya Şube Başkanı Hüseyin Kara ve Elazığ Şube Başkanı Hüseyin Selçuk’un da bulunduğu bölge temsilciliklerimizden yöneticilerimiz ve üyelerimiz, olay yeri olan Tunceli’de terörü lanetleme mitingine katılım göstermişlerdir. Hain PKK’nın hâlâ yol kesme cüreti bulduğu ve halk üzerinde, emekçiler ve özellikle de öğretmenler üzerinde tehditlerini artırdığı bir dönemde bu eylemlilik, tam da Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim neferlerine yakışmış ve mücadele tarihimize önemli bir not düşmüştür.

Bu mitinge katılarak; Eğitim İş’in teröre, bölücülüğe, hainlere, baskılara boyun eğmeden meslektaşlarına ve dolayısıyla ülkelerine sahip çıkacağını gösteren, bizim irademizin ve mücadelemizin orada vücut bulmasını sağlayan, cesur örgütdaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

ŞİMDİ O BABAYA LAYIK OLMANIN ZAMANIDIR!

Bu destek eyleminden sonra “Bir oğul kaybettim ama şimdi görüyorum ki bin oğul kazandım” diyen Necmettin öğretmenin emekçi babasına layık olacak ve tıpkı onun oğlu gibi kimseden korkmadan aydınlık yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Ulu Önder Atatürk, biz öğretmenlere çocukları emanet etmiş ve “yeni nesil sizlerin eseriniz olacaktır” demiştir. Biz de birbirimize emanetiz dostlar. Zaman, sırt sırta vererek, hain terör örgütlerine, suskun devlet yöneticilerine, geleceğimizi bir örümcek ağı gibi kaplamaya çalışan Cumhuriyet düşmanlarına karşı omuz omuza durma zamandır! Zaman, Gümüşhane’de yoksul bir köyden çıkan gencecik bir öğretmenin ülkenin uzak yerlerindeki başka yoksul çocukları eğitmek için yollara düştüğünde, ölüm korkusu duymayacağı bir Türkiye’yi hep beraber örme zamandır.

Zaman, tüm eğitim şehitlerimize sahip çıkıp, onları unutturmayıp, yenilerinin olmasına engel olmak için gerçekleri her zaman haykırma zamanıdır. Bu zamanda mücadelemize güç kattığınız ve katacağınız için gururluyuz. Hepinizi bu duygularla ve mücadelemizin ateşiyle selamlıyoruz. (21.7.17)

EĞİTİM-İŞ Merkez Yönetim Kurulu
===============================================
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM-İŞ doğru ve yerinde bir iş yapmıştır.
Emperyalizmin maşası, terörü dış destekli olarak ülkemizi – halkımızı bölme amaçlı kullanan taşeron örgüt PKK, asla ülkemizin Kürt yurttaşlarının temsilcisi değildir.

Kürt kardeşlerimizin sorunları ve kimi istemleri varsa, doğrudan ülkemizin işleyişi içinde
hiçbir köken ayrımı yapmadan tüm yurttaşların 1. sınıf demokrasiye ulaşması ile çözülecektir.
Bu süreçte ilk görev Kürt yurttaşlarımıza düşmektedir. Bu bölücü emperyalist maşası örgüt ile tüm bağlarını kesmelidirler. Etnik ve inanç temelinde siyaset yapmadan, program-ideoloji ekseninde siyasal örgütlenme ve kurumlaşma olmalıdır. Bu bağlamda HDP de yanlıştır.

Üstelik “.. Biz sırtımızı PKK’ya, YPG’ye, KCK’ya, PYD’ye dayıyoruz, gücümüzü ordan alıyoruz..” türünden sözler son derece yanlıştır, hukuk dışıdır, meşru değildir ve dahası, Kürt kardeşlerimizin bu HDP’nin bu söylemi kendilerine yarar sağlamayacağına – zarar vereceğine göre, bu tür çok sakıncalı sözleri söyleyen kişilerin neye hizmet ettiklerini, neye araç olduklarını sorgulamalıdır.

Bizler, Türkiye’nin yurttaşları olarak sorunlarımızı başkalarını karıştırmadan çözebilecek olgunluk ve birikime kesinlikle sahibiz ve başaracağız.

Sevgi ve saygı ile. 22 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Yılmaz ÖZDİL : İSMET

İSMET


Yılmaz ÖZDİL
SÖZCÜ 18.01.2017

29 Ekim 1923…
Cumhuriyet ilan edildi.

30 Ekim 1923 sabahı… Mustafa Kemal kendi el yazısıyla İsmet‘e mektup yazdı.
Cumhuriyet’in ilk cumhurbaşkanı, Cumhuriyet’in ilk gününde,
Cumhuriyet’in ilk başbakanına şöyle diyordu…

  • “Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Cumhuriyet’in insan malzemesini hazırlamalı,
    namus cephesini güçlendirmeliyiz. Bize, geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı.
    Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney… Ama yılmamak zorundayız. Yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği bir görev bu. Özgür bir toplum oluşturmak, çağdaşlaşmak, bu ideali gerçekleştirmek zorundayız. Bu görevin ağırlığını ve onurunu
    seninle paylaşmak istedim, Allah yardımcımız olsun.”
    *
    Ve şimdi öğreniyoruz ki… İsmet’i müfredattan çıkarıyorlarmış.
    İsmet’i hiç utanmadan müfredattan çıkaran milli eğitim bakanı kim?
    İsmet Yılmaz. İsmet Yılmaz’ın adı niye İsmet? Bizzat amcaoğlu anlattı…

“İsmet’in babası İbrahim amca İsmet İnönü‘yü çok severdi, İsmet İnönü gibi olsun diye
oğluna İsmet adını koydu. Zaten bu nedenle çocukken bütün arkadaşları ve akrabaları
‘Paşa’ diye hitap ederdi. Kendisi de bu sıfatı çok severdi, büyüyünce Paşa olacağını söylerdi.”
*
Rahmetli İbrahim amca, oğlunun marifetini görse ne derdi acaba?
Kendini mi inkar ediyorsun demez miydi?
Bana sorarsanız…
İsmet’i müfredattan çıkaran, kendi nüfus cüzdanından da çıkarmalı.
*
Adını değiştirsin milli eğitim bakanı. Recep filan yapsın.
=====================================
Dostlar, 

Öylesine pişkin bir kadro ile karşı kaşıyayız ki, en ağır “hicivler” bile vız geliyor.
Hiç ama hiç hayra alamet değil..

Sevgi ve saygı ile.
18 Ocak 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com