Etiket arşivi: malpraktis

Rektör Yardımcısı Mülkiye’de Konuşturulmadı…


Dostlar
,

4 Aralık 2014 Perşembe günü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi / Mülkiye’nin 155. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen anma törenine ve
akşam da Ulus’taki Ankara Palas‘ta kokteyle çağrılı idik.

Törenler sabah 11:00’de Büyük ATATÜRK’ün Anıtkabir’de saygı ve anma ziyaretinin ardından Fakültede sürdürüldü.

Aziz Köklü salonunda saat 14:00’te başlayan törende önce saygı duruşu yapıldı ve İstiklal Marşı söylendi. (Sunucu genç kıza daha sonra saygı duruşunun kime – niçin olduğunun açıklanması gerektiğini anımsattık : Başta Büyük ATATÜRK olmak üzere ülkemize hizmet eden kurucularımıza, şehitlerimize, gazilerimize ve yitirdiğimiz Mülkiyelilere… gibi..).. Ardından bir yaylı sazlar mini konseri izledik. Ankara Üniversitesi Devlet Konsevatuvarı’ndan idi sunucu sanatçılar. Klasik Batı müziğinden 5-6 örnek sundular.. Keşke Türk Musikisinden de örnekler olsaydı diye içimizden geçirdik. Yanımızda AÜTF KBB Anabilim Dalı Başkanı meslektaşımız Sn. Prof. Dr. Muharrem Gerçeker vardı.. Muharrem hoca bir müzik aşığı ve ustasıdır ve her yıl birkaç kez Üniversitede konserler düzenler.. O da bizim gibi beklentideydi..

Dekan Sayın Prof. Dr. Yalçın KARATEPE nefis bir konuşma yaparak AKP iktidarının ülkemizi gericileştirme saldırılarını reddettiklerini, sonuna dek direneceklerini, Mülkiye’nin kadim geleneklerini koruyacağını kararlılıkla belirtti. Sözleri salonda
sık sık kesilerek öğretim üyeleri ve öğrencilerle konuklar tarafından alkışlandı.

Dekan Karatepe’nin Üniversite yönetimince 2 ayrı disiplin soruşturmasına uğratıldığını, bir UYARMA bir de KINAMA cezası aldığını yanımızda oturan bir SBF hocasından üzüntü ile öğrendik. Dekan Karatepe, 18 yıl kesintisiz SBF dekanlığı yapan efsane
Prof. Celal Göle‘den sonra o seçkin koltuğa seçilen ve doldurmayı başaran çok parlak bir genç akademisyen ve yönetici idi bizim ve pek çok ilgili kesimin ortak gözlemlerimize göre. Yurtdışında (ABD) doktora yapmış bir Uluslararası İktisat – Finansman uzmanı idi.

Güleryüzlü, çalışkan, üretken, başarılı, sıcak ve sevecen ve çok sevilen bir Dekan idi..
Bir Malpraktis simpozyumunda konuşmacılar olmuştuk.. Dostluk kurmuştuk.

Disiplin cezaları yönetsel yargıya taşınmış.. Dileriz gerçek adalet yerini bulsun ve
Prof. Karatepe’nin suçsuzluğu kanıtlansın..

****

Rektörlük adına Rektör yardımcılarından Prof. Dr. Kasım Karakütük söz aldığında salondan son derece uygar bir protesto yükseldi. Bir öğrenci kendiliğinden söze girerek Üniversite yönetiminin kısa süre önce hocaların ve öğrencilerin polis şiddetine uğramasına ve karga-tulumba gözaltına alınmasına, gaz bombasına maruz kalmasına neden olduğu ileri sürülerek açık özür dilenmesi isteği seslendirildi. Salondan
büyük alkış aldı.. Rektörlük çelenginin çiçekleri paylaşılmıştı ve bir tutam da konuşma kürsüsüne bırakıldı öğrencilerce.. Rektör yardımcısı konuşmak isteyince salondan “özür” temposu yeniden yükseldi ve bir kez daha açık özür borcunun yerine getirilmesi istendi. Tersi durumda kendisinin bir “Yavuz Bingöl” olarak görüleceği belirtildi..

Prof. Kasım Karakütük özür dilemedi ve konuşma da yapmadı, “İstemiyorsanız konuşmam..” diyerek gerilimi tırmandırmadı ve kürsüden zarifçe ayrıldı.

****

Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı Erdal Eren‘den sonra geleneksel Mülkiye Onur Ödülü, önceki dekanlardan (1977-82) Prof. Cevat Geray’a verildi.

2 saati aşkın süren törenden 65 dakikalık bir kayıt aşağıdaki erişke tıklanark izlenebilir..
Rektör yardımcısının zarafetle protesto edilmesi ve konuşmasını yap(a)madan kürsüden ayrılması kareleri…

http://capul.tv/mulkiyenin-kurulus-yildonumunde-a-u-rektorlugu-protesto-edildi/..

Mülkiye’ye daha nice yıllar dileriz..
Nice nice iktidarlar hatta padişahlar geldiii, geçti..
Ama Mülkiye, 3 yüzyıla tanıklık ederek ve geleneklerini pekiştirerek dünden bugüne geliyor.. Yoluna devam edecek.. Ülkemize 6 Bölümünden çok nitelikili kamu yöneticileri, iktisatçılar, maliyeciler, uluslararası ilişkiler, çalışma ekonomisi – endüstri ilişkileri uzmanları yetiştirmeyi sürdürecek..

Tören, duygu ve coşku ile seslendirilen Mülkiye marşı ile sona erdi..

Akşam da Ankara Palas’ta kokteyl ile devam etmek üzere..
Vee kokteyl de çoook kalabalıktı.. İlgi çok fazlaydı..
Ülkeye çok emek vermiş Mülkiye mezunu nice değerler, eski bakanlar, müsteşarlar, büyükelçiler… ve de genç kuşaklar birlikteydi..

Bu arada www.mulkiyehaber.net 4 Aralık’ta yayına başladı..

SİYASAL BAKIŞ TV Programı ise her Salı yayında…TV06 – saat, 20:30

Sevgi ve saygı ile.
08 Aralık 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

“Önce bir rutin tetkiklerinizi isteyelim; onlarla birlikte gelin..”

 

“Önce bir rutin tetkiklerinizi isteyelim; onlarla birlikte gelin..”

Dostlar,

MR (Magnetik rezonans), bilgisayarlı tomografi (BT – CT), X (Röntgen) ışınları ve kanser gelişimi ile sağlığımız arasındaki ilişkilere değinen birkaç iletiyi
paylaşmak istiyoruz.

Ne yazık ki son zamanlarda “önce bir rutin tetkiklerinizi isteyelim,
onlarla birlikte gelin”
türünden bir yaklaşım yaygınlaştı ne yazık ki..

Bu olguda pek çok etmenin payı var :

1. Tıbbi tanıda teknik olanakların çok yetenekli duruma gelmesi ve
hekimin bireysel öykü alma – muayene etme ile elde edeceği zahmetli ve zaman alıcı verilerden yer yer daha değerli olabilecek somut kanıtları sunabilmesi..

2. Performans (!) baskısıyla hastalara ayrılan zamanın kısalması,
daha çok hasta bakma, işlem yapma… zorlanması.

3. Tanı amaçı lab. incelemelerinin de sağlık kurumunun kasasına parasal girdi sağlaması ve bundan sağlı çalışanının da bir ölçüde prim alması; kamu-özel
işverenin “girdi artsın ki, senin aylığını – primini ödeyebilelim” baskısı..

4. Yüksek tıbbi teknolojinin fetiş düzeyine tırmandırılması.

5. Halkın algılarında bu yöntemlerin kullanılmasını isteme yönlü kışkırtıcı oynama.

6. Bu tür yüksek teknoloji araçlarını üreten firmaların, sigorta şirketlerinin promosyonları.

7. Hekimlerin malpraktis baskısı altında hata yapmaktan kaçınmak için daha çok lab. incelemesi istemesi (savunmacı tıp – defensive medicine..)

Bu arada kısa bilgi notları                             :

MR : Manyetik alanda “Magnetik Rezonans – MR” tekniği ile görüntülemedir,
X ışınları söz konusu değildir. Gerektikçe yinelenebilir, sorun yüksek maliyettir.

USG : Ultrasonografi, ses dalgaları göndererek yansımayı kaydetme ile görüntülemedir, X ışınları gene söz konusu değildir. Gerektikçe yinelenebilir,
maliyeti düşüktür, kullananın becerisi öne çıkar.. Tıpta kullanımdan önce,
uzun yıllar denizaltılarda “sonar” adıyla kullanılmıştır. İçi boş organların görüntülenmesinde (mesane, safra kesesi), meme, karaciğer, dalak, pankreas, yumurtalıklar.. gibi organların içinde yer alan lezyonların görüntülenmesinde elverişlidir. Meme kanseri taramalarında, Mammografi denen klasik röntgen filmiyle
birlikte kullanımı yeğlenir.

TOMOGRAFİ :ışınları kullanılarak, kompakt organların diyelim 0,5 cm aralıklarla kesitsel röntgen görüntülerinin alınmasıdır. Akciğer, karaciğer, beyin.. en başta sayılabilir. Klasik röntgen ile görülemeyen, anılan organların derinliklerinde yer alan küçük, birkaç mm çaplı lezyonları bile görüntülemek olanaklıdır ve gerek erken tanıda gerek kanser sağaltımında metastazları bulmada değerlidir (son yıllarda bu amaçla radyoaktif izotoplarla sintigrafi yöntemleri ve PET – Pozitron Emisyon Tomografisi de yaygınlaşmaktadır). Kesit kesit (katman katman) çok sayıda klasik röntgen filmi alınması nedeniyle yüksek dozda X ışınları sunukluğu (maruziyeti) söz konusudur.

X ışınları, hücre içinde “iyonlaştırıcı” (iyonizan) etkiye sahiptirler ve çekirdekteki kromozomların yapısını bozarak kanserleşmeye (karsinogenezis), anomalili doğumlara (fetotoksisite, teratojenite), yaşamın kısalmasına, doğurganlığın azalmasına
(sub ve in-fertilite.. tüp bebek!), genotoksik etkiye.. mutasyona neden olmaktadır.

Kritik bilgi şudur       :  Radyasyonun eşikli (stokastik) ve eşiksiz (non-stokastik) etkileri vardır. Daha açıkçası, kimi olumsuz etkiler, alınan iyonlaştırıcı radyasyonun dozundan bağımsızdır, çok küçük dozlarda bile bu istenmeyen etkiler görülebilir..
Bir bölüm etkiler ise belli bir “eşiğin” (treshold) aşılmasına bağlıdır. Bu “eşik“,
kişiden kişiye oldukça değişkendir. Eşik-altı dozlarda tam bir öngörülebilirlik yoktur; rastlantısallık, stokastik istatistiksel olasılıklar geçerlidir. (Bu noktada telefonla bilgisine başvurduğumuz Nükleer Fizik uzmanı Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘a teşekkür ederiz..)

Bu bakımdan, küçük bebek ve çocuklarla gebeler özel risk altındadırlar.

Dolayısıyla evrensel ilke, elde edilebilecek (beklenen) yararla olası zararı dengelemek, “en iyi denge” durumunu (“optimal” i!) bulmaktır.. Buna da optimizasyon – eniyileştirme denmektedir ve ciddi medikal (tıbbi) mühendislik hesapları gerektirir.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (Viyana – IAAE) bu bağlamda
ALARA İlkesini geliştirmiştir :

ALARA: As Low As Reasonably Acheviable / Akılcıkla inilebilecek en düşük doz!

(Daha çok bilgi için : “Fukuşima, Nükleer Santral, Kanser ve Türkiye /
Fukushima Disaster, Nuclear Power Plant and Turkiye” adlı dosya çağrılabilir..
(http://ahmetsaltik.net/2012/05/25/fukusima-nukleer-santral-kanser-ve-turkiye-fukushima-disaster-nuclear-power-plant-and-turkiye/, 25.5.12)

Sonuç olarak; bu sorunun üstesinden gelmenin temel yolu;

  • Tanı – sağaltım ve izlemde standart ulusal ve uluslararası protokoller geliştirmek ve bunları özenle izlemektir.. Halkın da örgütleriyle katıldığı saydam – hakkaniyetli – katılımcı – piyasa güdümünde olmayan bir süreçle.. 

Sevgi ve saygı ile.
5.12.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===================================

Almanya’dan Halil Çelikkıran    :

Tomografi Hiroşima gibi!Vücudun maruz kaldığı radyasyon, Hiroşima’da atom bombasından kurtulan kişilerdeki kadarNormal röntgenden onlarca kat çok radyasyon verilmesine neden olan tomografi çekimlerine İngiliz Sağlık Bakanlığından yasak geldi. Sağlıklı kişilerin tüm beden tomografisi çektirmesi yasaklandı. Bakanlığa göre, bedenin karşılaştığı (maruz kaldığı) radyasyon, Hiroşima’da atom bombasından kurtulan kişilerdeki kadar

İNGİLİZ Sağlık Bakanlığı önceki akşam çok kritik bir karara imza atarak, sağlıklı kişilerin beden tomografisi çektirmesine yasak getirdi. Bu yasağa gidilmesine gerekçe olarak tomografi sırasında yayılan ve bedene nüfuz eden radyasyon oranının çok yüksek olması gösterildi. Tomografi çektirmek geçen yıllarda osteoropoz, kalp rahatsızlığı, damar tıkanıklığı ve diyabet gibi hastalıkları önceden saptayabildiği için, sağlık uzmanlarınca sıklıkla tavsiye ediliyordu. Sağlıklı bireylerin her 5 yılda bir tomografi çektirmesini öneren doktorların bu tavsiyesi üzerine harekete geçen Bakanlık,
tüm bedeni tarayan tomografinin normal bir röntgenden 400 kez daha çok radyasyon yaydığını belirleyince, yasak kararı aldı. Tomografiye sağlıklı giren her
50 hastadan 1’inin, alınan radyasyon nedeniyle çekim sonrasında kansere yakalandığı belirtildi.

  • 1 tomografi 442 röntgene bedel

Yayınlanan raporda sık tomografi çektirenlerin bedenlerinde birikmiş radyasyon düzeyinin 2. Dünya Savaşı’nda Hiroşima ve Nagasaki‘ye atılan atom bombalarından kurtulanlarla eş düzeyde olduğu belirtildi. Sıradan bir röntgen, bedeni görüntülemek için tek bir ışın gönderirken, tomografide daha detaylı bir görüntü elde etmek için art arda birçok ışın gönderiliyor. 2009 sonunda Kaliforniya Üniversitesi’nde görevli
Prof. Rebecca Smith-Bindman’ın 1.119 kişiyi inceleyerek yürüttüğü araştırmada,


  • Tek bir tomografinin 442 göğüs röntgenine ve 74 mamografiye
    (meme röntgeni) 
    eş düzeyde 
    radyasyon yaydığı ortaya çıkmıştı.
Uzmanlar, tomografideki bu riske karşın MR’ın hiçbir yan etkisi olmadığı konusunda görüş birliğine vardı. MR çekimleri sırasında yalnızca radyo dalgaları kullanılıyor.
Bunlar da insan sağlığına zararsız. (AS : Yalnızca radyo dalgaları değil.. düşük enerjili elektro-manyetik dalgalar.. bunlar da insan sağlığına kural olarak zararsız..) 

============================

Aşağıdaki belirtilen konuda ne doğru ne yanlış bir tüketici rehberi ve açıklama hazırlayabilir miyiz? Türkiye’de çekilen yıllık tomografi sayısı, tomografi aygıtlarını
yurt genelindeki dağılımı vb.
Uz. Dr. Umur Gürsoy
Halk Sağlığı Uzmanı

********************************

Bu yüzden ukala doktorlarla çok tartıştım.
Özellikle gençler, çocuklar ve torunlarınız için dikkate alın.

Atilla Kapralı

*********************

Merhaba; 

Önemli olan tomografi çektirmeyi yasaklamak değil, yerinde ve doğru karar vererek tomografi çektirmek…

Dikkat edilirse İngiltere’ de “sağlıklı kişilerin tomografi çektirmesi” yasaklanıyor.

Tabi ki, sağlam bir kişinin “vücudumda ne var, ne yok” diye tomografi çektirilmez…

Ama yerinde karar verilen tomografi, normal grafide veya MR da çıkmayan lezyonu ortaya çıkartır.

Bu lezyon ortaya çıkartılıp tedavi edilmezse, değil 30 yıl, belki çok kısa zamanda
kişinin yaşamını sonlandıracaktır…

Ne yazı ki, ortamda, hasta iyi muayenene edilmeden, iyi öykü alınmadan, tomografi isteniyor. Örneğin bel fıtığı olması kuvvetle muhtemel hastaya MR yerine tomografi çektiriliyor. Bu bir malpraktis’ tir. Sorgulanmalı ve değerlendirilmelidir.

Ülkemizde gereksiz ve yanlış tomografi istekleri olduğu açıktır. Bazı tomografi aletlerinin de miadını doldurmuş ve geri teknoloji veya çekim kusurlu olduğu bilinmektedir.
Bu konuda; standardizasyon ve hizmet alıcıların bilgilendirilmesi çalışmaları yapılmaması, önemli bir eksikliktir.

Bu çalışma; Sağlık Bakanlığı ve SGK’ nın maddi desteğiyle, ilgili meslek kuruluşları ve dernekler tarafından yapılabilir. 

Konuya bu şekilde yaklaşılmalıdır. Saygılarımla.

Op. Dr. Şükrü GÜNER
Ortopedi – Travmatoloji Uzmanı

*******************

Öbür tetkiklere göre üstün yönleri var ama kanser riskini artırması büyük bir dezavantaj. Baş ağrısı nedeniyle tomografiye giren 10 bin hastadan birinde
beyin tümörü çıkıyor.
 Zararlı etken X ışınıdır. Tomografilerde, basit röntgen incelemelerinden 50-200 kez daha çok X ışını alınır. Küçük yaştakilerde ve gebe kadınlarda radyasyona bağlı kanserojen etki daha çoktur.

Prof. Dr. Murat Kınıkoğlu

****************************

X ışınlarının etkileri 30 yıl sonra ortaya çıkar

Türkiye’de birçok insan bilgisayarlı tomografi (AS : CT, BT) çektiriyor.
Hastaya X ışınlarının yani radyasyonun verilmesi kansere neden olan şeydir.
Bunlar vücutta kalıcı olduğu için yok edilemez. Hiç yakınması olmayan bir kişi,
tanı koyalım diyerek tomografiye sokulmaz. İnsan tomografi çektirdiği anda
kanser olmuyor. 30 ya da 40 yıl sonra ortaya çıkıyor.

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fak. Göğüs Hast. AbD