Etiket arşivi: Mahmut Esen

2004-2018 SU – ELEKTRİK ve DOĞALGAZ FİYATLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME

2004-2018 SU – ELEKTRİK ve DOĞALGAZ FİYATLARI ÜZERİNE
BİR İNCELEME

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi

Halkın temel tüketim maddelerinden olan ve yaşamsal önem taşıyan su/elektrik ve doğalgazda:

 2004-2018 arasından dağıtıcı kuruluşlar tarafından uygulanmış perakende satış fiyatl-arı, fiyatı oluşturan ögeler, fiyat artışları, bu artışlar sırasında izlenen yöntemler, fiyatların ABD Doları/TÜFE ile karşılaştırılması işlemleri; Ankara ilindeki satışlar baz alınarak; dağıtıcı kuruluş-lar tarafından adıma düzenlenmiş ve halen muhafaza edilen fatura kayıtları üzerinden incelen-miştir.

Bu arada yıllarca bu işlerin içinde bulunmuş deneyimli emekli denetim elemanı olarak; sosyal sorumluluğum ve kamuoyunun aydınlatılması bağlamında sektörlerin içinde bulunduğu mevcut durum ve alınması gereken kimi önlemler aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.

 ISU/ATIKSU

1-Ankara’da su temini ve dağıtımı işlerini yürüten Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresinin (ASKİ) 2004-2018 yılları arasında uyguladığı su/atıksu bedelleri; bunlara eklenen şube yolu bakım  /onarım bedeli ile vergiler, suyun toplam fiyatı, ABD Dolar kuru ve TÜFE oranı ile karşılaştırılması Tablo 1’dedir.

Tablo 1: Yıllar İçinde ASKİ Su Tarifesi (TL).
………. (13.4.18)
===========================================
Değerli site okurlarımız,

Dostumuz E. Mülkiye Başmüfettişi Sayın Mahmut Esen önemli bir konuyu işliyor.
Tüketiciler olarak nasıl hukukumuz çiğneniyor ve gereksiz, fazladan ödemeler – yinelenen vergiler hatta VERGİNİN VERGİSİNİ ödemek zorunda bırakılıyoruz!..

Okumak ve paylaşmak gerek..

İktidar kimden yana, sormak gerek..

Halktan yana mı şirketlerden yana mı??
Düzeltilmesi için çaba göstermek gerek..

Önemli dosya 7 sayfa..

Tümünü okumak – indirmek için tıklayınız : 
2004-18_SU_ELEKTRIK_ve_DOGALGAZ_FIYATLARI_UZERINE_BIR_INCELEME

Sevgi ve saygı ile. 14 Nisan 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

ŞEKER FABRİKALARININ SATIŞI ÇÖZÜM DEĞİLDİR 

ŞEKER FABRİKALARININ SATIŞI ÇÖZÜM DEĞİLDİR
Konuk yazar (12.03.18) :
Mahmut ESEN / E. Mülkiye Başmüfettişi

Özet: Zarar ettikleri gerekçesiyle ÖİB tarafından satışa çıkarılan şeker fabrikalarının zarar etmemeleri için gereken önlemlerin alınmadığı; ekonomiyi canlandırmak ve üretimi/istihdamı artırmak amacıyla özel sektöre getirilmiş yoğun teşviklerden de KİT’ler yararlandırılmadıkları için şeker fabrikalarının zarar etmelerinin olağan olduğu;

 Buna karşın tüm şeker fabrikalarının 2016 kampanya dönemindeki zarar miktarının 76,4 milyon TL olduğu, bu zarar tutarının şeker fabrikalarının satışı ve kapatılması sonucu işsiz kalacak işçiler ve gelirleri düşecek olan pancar üreticilerinin %10’unu oluşturan 7.540 aileye,  önümüzdeki yıllarda yapılması gerekecek muhtemel sosyal yardım miktarlarını bile geçmediği (resmi rakamlara dayalı olarak) açıklanmakta, soruna farklı bir bakış açısı kazandırılması amaçlanmaktadır. 

Şeker fabrikalarının satışa çıkarılması

1-Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından; İdare’nin %100 hissesine sahip olduğu Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’ye ait  tüm yurt düzeyine dağılmış toplam 24 şeker fabrikasından[1] 14’ünün, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun çerçevesinde “satış” yöntemi ile ayrı ayrı özelleştirilmesine karar verilmiştir.

İhaleler pazarlık usulü ile gerçekleştirilecek ve pazarlık görüşmesine devam edilen teklif sahiplerinin katılımı ile yapılacak açık artırma suretiyle sonuçlandırılabilecektir. İhaleler 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa tabi değildir. ÖİB, yapılan ihale işlemleri; her türlü resim, vergi, harç ve KDV’den muaftır.

ÖİB tarafından ihaleler 20.02.2018 tarihinde ilana çıkarılmış, ihale süreci başlatılmıştır. İsteklilerin son tekliflerini (satışı yapılacak fabrikalara) en geç 03-18 Nisan 2018 tarihleri arasında ÖİB’na vermeleri gerekmektedir.

  • Ayrıca alıcılara fabrika satış değerinin % 70’ini, dört yılda dört eşit taksit ile ödeme olanağı getirilmiştir.

 2-Şeker fabrikalarının satışa çıkarılmış olması, fabrika işçileri ve pancar üreticisi çiftçiler başta olmak üzere yurttaşlarımız tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Sanayi tesislerinin AVM olmalarıyla sonuçlanmış olan daha önceki özelleştirmeler dikkate alınarak; satış kararına karşı bazı siyasi partiler, STK’lar, fabrika işçileri ve şeker pancarı üreticileri başta olmak üzere ülke çapında yoğun protesto gösterileri yapılmaya başlanmıştır. İktidarı etkilemeye ve kamuoyu oluşturmaya yönelik bu çabaların (OHAL uygulamalarına karşın) devam ettirildiği görülmektedir.

Satışa çıkarılmış şeker fabrikalarının bir bölümü (Burdur, Alpullu ve Turhal)  Atatürk döneminde, o dönemin sınırlı olanaklarla kurulmuştur. Bulundukları yerlerde bölgenin iktisadi/sosyal/kültürel kalkınmasına yol açmış/öncülük etmiş kuruluşlardır. Cumhuriyet yönetiminin ilk kazanımları olması nedeniyle ekonomik boyutlarının dışında ayrı/özel bir konumları bulunmaktadır.

3-Görsel/yazılı medya organlarında şeker fabrikalarının zarar ettikleri, özellikle bu nedenle satışa çıkarıldıklarına ilişkin haberler yer almıştır. Bu yüzden yazımızda; şeker fabrikalarının son dönemde (2016’da) oluşmuş toplam (76,4 milyon TL) zararı, sosyal devlet olmanın gereği olarak muhtaç/güçsüz yurttaşlara yapılmakta olan sosyal yardım miktarları irdelenmektedir. Fabrikaların zarar ettiği gerekçesiyle satılmaması gerektiği, satışın çözüm olmadığı; çünkü satış sonrası işsiz kalacak/zarar görecek fabrika işçileri ve şeker pancar üreticilerine yapılması gerekecek sosyal yardım paralarıyla bile bu fabrikaların zararlarını karşılamanın olanaklı olduğu resmi rakamlara dayalı olarak açıklanmaya çalışılacaktır.

Zararların azaltılması için alınması gereken önlemler

4-Şeker fabrikalarının zarar etmemesi/zararlarının azaltması, üretim maliyetlerini düşürülebilmesi için alınabilecek belli başlı önlemler bilinmektedir.

Bu önlemlerin başında, -ileri sanayi/tarım ülkelerinde olduğu gibi- pancar üretimin özendirilmesi gelmektedir. Bu amaçla tarımsal girdi maliyetlerinin düşürülmesi, pancar üreticilerine tarımsal (doğrudan gelir/mazot/gübre/fark ödemesi/tohum vb.) destek verilmesi gerekmektedir. Oysa 2016 yılında şeker pancarı üretiminde üreticilere sağlanmış mazot ve gübre desteklerinin toplamının dekar başına salt 11 TL olduğu görülmektedir.[2]

2017 yılında merkezi yönetim bütçesinden yapılmış tarımsal destek ödemeleri toplamı yalnızca 12,7 milyar TL olup bütçe giderlerinin % 1,9’u gibi çok düşük bir oranda kalmaktadır.

Öte yandan yıllar önce kurulmuş şeker fabrikaların teknolojisinin yenilenmesi, daha az maliyetle üretim yapar, rekabet edebilir hale getirilmeleri gerektiği açıktır. Ancak ülkemizde bu vb. önlemlerin alınmadığı bilinmektedir.

5Türkşeker Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. kapsamındaki şeker fabrikaları, sermayesinin tamamı kamuya ait kamu iktisadi kuruluşlarıdır. Kamuya ait kuruluş oldukları için üretimi ve istihdamı artırmak amacıyla özel sektöre son yıllarda yoğun olarak sağlanmış olan bazı desteklerden yararlanma olanakları bulunmamaktadır.

Devletin özel sektöre verdiği desteklerden bazıları, anımsatmak için aşağıya çıkarılmıştır:

  • Sigortalı çalışan başına aylık 100 TL asgari ücret desteği. (5510/G.71 md.)
  • SGK işveren priminden 5 puanlık indirimden başlayan muhtelif teşvik destekleri. (5510/81 md.)
  • Yeni istihdam edilen işçilere yönelik olarak İşsizlik Sigortası Fonundan (SGK işveren primi/ İşsizlik/GSS/Gelir ve Damga vergileri/İlave istihdam konularında) sağlanan muhtelif teşvikler.
    (4447 s.k.)
  • Yatırımların ve istihdamın teşviki amacıyla çıkarılmış muhtelif kanunlarla getirilmiş olan çok yönlü (Gelir Vergisi/ KDV/Gümrük Vergisi/SGK primleri/Enerji/Yatırım yeri/Cazibe merkezleri) teşvikler.
  • İstihdam edilen engellilerin SGK işveren primin tümünü kapsayan teşvikler. (4857/30 md.)

Özel sektöre tanınmış bu destekler merkezi yönetim bütçesinde önemli bir pay oluşturmaktadır. Nitekim 2017 yılında SGK prim ödemeleri desteklerini de kapsayan kurum zararları nedeniyle SGK’ya yapılmış cari transferlerin tutarı 57,1 milyar TL  ulaşmıştır. (AS: 2018 için 133,5 milyar TL aktarım Bütçe yasasında yer almaktadır! Bu bütçe 697 milyar TL gelir + 66 milyar TL borçlanma ile 763 milyar TL olup, 2018 toplam bütçesinin %17,5’i SGK’ya aktarılmaktadır. Aktarım, geçen yılki 57,1 milyar TL’nin 2,6 katıdır! GSS finansal yoğun bakımdadır mali ve sürdürülebilirliği kalmamıştır. “GSS için ne dediler, ne oldu?başlıklı dosyamıza bakılması dileğiyle..)

Bu teşvik önlemlerinin; ekonominin krize girmesini önlemek, ekonomiyi canlandırmak/ durgunluktan çıkarmak için özel sektörün karşılaştığı ekonomik sıkıntıları hafifletmek, reel sektörü korumak/kollamak amacıyla getirildiği açıktır. Aynı ekonomik koşullarda faaliyette bulunan KİT/İDT ise uygulanan teşvik paketlerinin dışında bırakılmıştır. Oysa olumsuz ekonomik koşullardan KİT/İDT etkilenmeyecekleri/zarara uğramayacakları düşünülemez. Buna karşın özel sektöre verilen ve büyük tutarlara ulaşan kamu desteklerinden şeker fabrikaları yararlandırılmamıştır. Bu suretle ekonomik sıkıntılarını gidermek için özel sektöre olağanüstü  destekler sağlanırken kamu iktisadi kuruluşlarına üvey evlat işlemi yapılmıştır.

Bu nedenle ulusal ekonomide olumsuzlukların yaşandığı dönemlerde şeker fabrikalarının maliyetlerinin yükselmesi, hatta zarar etmelerini olağan karşılamak gerekmektedir. Bu bakımdan ülkenin karşılaştığı ekonomik sorunlar dikkate alınmadan zarar ettikleri gerekçesiyle

  • şeker fabrikalarının satışı yerinde bir karar değildir.

(Örneğin: Şeker fabrikalarında işçi statüsünde çalışan 6.741 işçiden dolayı, (yalnızca) 6 puan SGK primi ve ayda 100 TL asgari ücret desteği sağlanmış gibi hesaplama yapıldığında, şeker fabrikalarının 2016 yılı zararları yaklaşık % 20 oranında azalmaktadır.[3]) 

Sosyal Yardımlar

6- Kamu idareleri ve STK tarafından yapılan, her yıl nitelik ve nicelik olarak arttığı görülen ayni/parasal yardımlar; aile/kişilere, düzenli olarak (aylık ödenmesi şeklinde) veya süreli (geçici) yapılmaktadır.

ASPB hesaplamalarına göre kamu idarelerince  2016 yılında 32 milyar TL sosyal yardım harcaması yapılmıştır[4]Yıl içinde yapılmış olan sosyal yardımlardan faydalanan hane sayısı 3.154.069’a ulaşmıştır. (2014 yılında yardımlardan yararlanan kişi sayısı 10.335.673 olarak açıklanmıştır.[5]) Yıllar içinde sosyal yardımlardan yararlanan kişi sayısında ve yardım miktarlarında artış görülmektedir.[6]

ASPB aracılığıyla yapılan yardımların bazıları anımsanması için aşağıya çıkarılmıştır.

  • GSS prim ödemeleri. (Eski Yeşil Kartlılar, 2022 s.k. kapsamında aylık alan yaşlı/özürlü vb. toplam 6,7 milyon yurttaşımız için yapılmaktadır. 
  • 2022 s.k.a göre aylık ödemeleri. (65 yaşını doldurmuş muhtaçlardan ve engellilerden oluşan toplam 1,3 milyon yurttaşımıza yapılmaktadır.)
  • Muhtaç engellilere 2828 s.k.a göre yapılan ödemeler. (493 bin yurttaşımız yararlanmaktadır.)
  • Şartlı eğitim yardımları. (Okula devam koşuluyla 2,1 milyon öğrenciye yapılmaktadır.
  • Şartlı sağlık yardımları. (Çocuklarını sağlık kontrolüne götürmek vb. nedenlerle 1,1 milyon aileye yapılmaktadır.)
  • Aile destek yardımları. (Gıda, yakacak kömür,dul/yetim/asker ailesi vb. yardımlar 2 milyonun üzerinde aileye yapılmaktadır.)

 2016 yılında sosyal yardımlardan 3.154.069 hane halkı yararlanmış, hane başına ASPB aracılığıyla 10.145 TL sosyal yardım yapılmıştır.

Şeker fabrikalarının 2016 yılı dönem zararı ise 76.494.596 TL!dir. Bu zarar tutarı, şeker fabrikalarının satışı ve kapatılması sonucu işsiz kalacak işçiler ve gelirleri düşecek olan pancar üreticilerinden yalnızca 7.540 aileye önümüzdeki yıllarda yapılması gerekecek olası sosyal yardımlar tutarını geçmemektedir.

Bu yüzden söz konusu zarar miktarı, katlanılabilecek/tolere edilebilecek büyüklüktedir.

Üstelik yapılmakta olan sosyal yardımlar nedeniyle çalışma yaşamında kimi sorunlar yaşandığı görülmektedir. Yardım alanların bir işte çalışmaya başlamaları durumunda yardımların kesilecek olması nedeniyle edinecekleri iş konusunda seçici davrandıkları veya kayıt dışı istihdamı tercih ettikleri bilinmektedir. Bu yüzden 3294 sayılı SYDTK bazı değişikliklere gerek duyulmuştur. Bu bağlamda bir işte çalışmaya başlayanlara belli sürelerle sosyal yardımların sürdürüleceğine, bunun yanı sıra önerilen 2’den çok işi beğenmeyenlere de yapılmakta olan yardımların bir yıl süreyle durdurulması konularında düzenlemeler yapılmıştır.

Sonuç olarak; zarar ettikleri gerekçesiyle şeker fabrikalarının satışından vazgeçilmesinde,
bu yolla, şeker pancarı üreten çiftçilerin ve fabrika işçilerinin üretici olarak korunup kollanmalarında, başka bir anlatımla sosyal yardımlardan yararlanan 3,1 milyon hane sayısının artırılmamasında sosyal/ekonomik yönlerden sayısız yarar vardır.

[1] 24 şeker fabrikasında 2016/2017 kampanya döneminde toplam olarak 8.065 personel istihdam edilmiş, 1,2 milyon ton şeker satışı yapılmış, 67.650 çiftçi ailesince 190.568 hektar alanda 10,6 milyon ton şeker pancarı üretilmiş, pancarın işlenmesi sonucu 1,4 milyon ton şeker elde edilmiştir.
http://www.turkseker.gov.tr/PersonelSekersatisEkimUretim.aspx
[2] https://www.dunya.com/kose-yazisi/2017-tarim-desteklerinin-analizi/366615
[3] http://www.turkseker.gov.tr/FaaliyetRapor/FaaliyetRaporu2016.pdf
[4]ASPB 2016  Yılı Faaliyet Raporu” (http://www.aile.gov.tr/)
[5] ASPB S.Ramazanoğlu’nun 11.02.2016 gün ve 24626 sayılı, İzmir Milletvekili A. Yiğit’in 7/562 sayılı yazılı soru önergesine verilmiş yazılı yanıt.
[6] Esen Mahmut, http://www.alomaliye.com/2017/07/19/onerilen-isi-begenmeyenlere-yapilan-sosyal-yardimlar-kesilecek/
=======================================
Sayın Esen dostumuza teşekkür ediyoruz..

Bu konuyu biz de çok yazdık.. Yinelemeye gitmeyelim diye yazı içinde ilgili yerde aşağıdaki paragrafı ayraç içinde sunduk :

  • AS: 2018 için SGK’ya 133,5 milyar TL aktarım Bütçe yasasında yer almaktadır! Bu bütçe 697 milyar TL gelir + 66 milyar TL borçlanma ile 763 milyar TL olup, 2018 toplam bütçesinin %17,5’i SGK’ya aktarılmaktadır. Aktarım, geçen yılki 57,1 milyar TL’nin 2,6 katıdır!
  • GSS finansal yoğun bakımdadır mali ve sürdürülebilirliği kalmamıştır.
    GSS için ne dediler, ne oldu?başlıklı dosyamıza bakılması dileğiyle..

    Sevgi ve saygı ile. 14 Mart 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Konunun önemi nedeniyle bir kez daha yayınlıyoruz.. (18 Mart 2018)

SAYIŞTAY ÜYELERİNE ve BAĞIMLILARINA DA SGK’da AYRICALIK…

SAYIŞTAY ÜYELERİNE ve BAĞIMLILARINA DA SGK’da AYRICALIK…

Tedavi giderlerrine ilişkin Sayıştay resmi internet sitesinde bugün konulan duyuru metni aşağıya çıkarılmıştır. (https://www.sayistay.gov.tr/tr/?p=2&ContentID=12198)

TEDAVİ GİDERLERİ

Sayıştay Başkanı, daire başkanları ve üyeleri ile bunların emeklileri ve bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin tedavi giderleri, Yargıtay Birinci Başkanı, daire başkanları ve üyeleri ile bunların emeklileri ve bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri için Yargıtay Kanununun 64 üncü maddesi ile getirilen düzenlemelere Sayıştay Kanununun 63 üncü maddesi delaletiyle uyulmak suretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin tabi oldukları hükümler ve esaslar çerçevesinde Sayıştay bütçesinden karşılanacaktır.

Tedavi giderinden faydalanması gereken mensuplarımız ile bunların emeklilerinden Tedavi Yardımı Bildirimi (EK 1) alınmak suretiyle tedavi giderleri kurumumuz bütçesinden karşılanacaktır.

Bu kapsamda; halen çalışmakta olan daire başkanı ve üyelerimiz, “ Saynet / Uygulamalar / Birim / Anket / Tedavi Yardım Bildirimi ” üzerinden ulaşacakları beyannameyi doldurmak suretiyle elektronik imzaları ile imzalayacaklar; emekli olanlar ile dul ve yetimleri ise “EK 1” de yer alan Tedavi Yardımı Bildirimini doldurmak suretiyle imzalayarak dilekçe ekinde Başkanlığa vereceklerdir.

Bilgilerine ve gereği ilgililere duyurulur.

Ek: TEDAVİ GİDERİ BEYANNAME.docx

==========================================
Dostlar,

İletiyi yollayan dostumuz E. Mülkiye Başmüfettişi Sayın Mahmut Esen‘e teşekkür ediyoruz..
AKP’nin Yüksek Yargı’ya ayrıcalık sağlayan politik rüşveti genişleyerek sürüyor..

Önce TBMM üyeleri, Bakanlar Kurulu..
Sonra AYM üyeleri..
Ardından Yargutay ve Danıştay üyeleri
Ve son olarak Sayıştay üyeleri…

Üstelik TBMM Başkanlık Divanı Yönetmeliği aracılığıyla..
Yüksek Yargının sınırsız sağlık güvencesi TBMM Başkanlık Divanının “cemilesi” ne (jestine) pamuk ipliği ile bağlı…

GÜÇLER AYRILIĞI mı dediniz??? (Anayasa; Başlangıç, paragraf 4)
Anayasa’nın 10. maddesinde yasalar önünde eşitlik mi dediniz?? (1. fıkra)
Hiç kimseye ayrıcalık tanınamaz mı dediniz?? (Anayasa md. 10/4)

Bir de itiraf yok mu ortada?? SGK’nın sağık güvencesi sayılan bu ayrıcalıklı eliti kesmiyor anlaşılan ki; sınırlamalar kaldırılıyor… Ama iktidar ile iyi geçinme koşulu ile. TBMM Başkanlık Divanını kızdırmadan..

Yaşasın HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ve adının ilk sözcüğü “ADALET” olan iktidar partisi..
AKP’ye oy veren / verecek… neciiiiiiiiiiiiiip milletimize duyurulur..

AKP’nin kökü dışarıda SGK – GSS rejimi bir kez daha çökmüştür..
Lütfen tıklayınız :

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI ÇÖKTÜ.. 
TTB : GSS için ne dediler – ne oldu?

Sevgi ve saygı ile. 11 Mart 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD     Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

GSS KAPSAMINDA TEDAVİ YARDIMINA YÖNELİK UYGULAMALARI, MİLLETVEKİLLERİNE ve YÜKSEK YARGI MENSUPLARINA GETİRİLMİŞ İSTİSNALAR

GSS KAPSAMINDA TEDAVİ YARDIMINA YÖNELİK UYGULAMALARI, MİLLETVEKİLLERİNE ve YÜKSEK YARGI MENSUPLARINA GETİRİLMİŞ İSTİSNALAR (Özet) 

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

I-GENEL SAĞLIK SİGORTASI

1-Kişilerin sağlıklarının korunması, sağlık riskleri ile karşılaşmaları halinde de oluşan harcamaların finansmanı için genel sağlık sigortası (GSS) ihdas edilmiştir. Sigortalılara sağlık yardımlarının SGK aracılığıyla tek elden yapılması, toplumun tüm bireylerinin GSS olması kabul edilmiştir. Bu bağlamda SSK, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı kuruluş kanunları yürürlükten kaldırılmış, bunlar tarafından verilmekte olan hizmetler yeni kurulmuş olan SGK Başkanlığı bünyesinde birleştirilmiştir. 2012 yılından başlayarak GSS olmak zorunlu hale gelmiştir.

Yeterli gelire sahip olmayan vatandaşlarımızın primleri Devlet tarafından karşılanmaktadır. 2016 yılı sonunda 78 milyon vatandaşımız (%97,7) GSS olmuştur.

2017 yılında askerlik görevini yapmakta olan 350 bin er/erbaş ile yedek subay öğrencileri de GSS kapsamına alınmıştır. Halen kapsam dışında kalmış olanların da (banka yardımlaşma sandıkları personeli, cezaevlerindeki hükümlü/tutuklular vb.) sisteme dahil edilmelerine yönelik çalışmalar devam etmektedir.

2016 yılında Devlet tarafından yapılmış tedavi giderleri toplamı 74 milyar TL’dir.

GSS Sigortalılarına Sağlanan Sağlık Yardımları

2-Ülke nüfusunun tamamına yakını kapsayan GSS kapsamındaki sigortalılara sağlık yardımları SGK tarafından sağlık kurum/kuruluşlarından hizmet alımı yapılması suretiyle karşılanmaktadır. Yapılacak sağlık yardımlarının usul ve esasları, sigortalılardan alınacak katılım payları, özel sağlık kuruluşlarına ödenecek ek ücretler, sağlık hizmetlerinin bedellerinin tespit edilmesi vb. konular; 5510 sayılı Kanun, konuya ilişkin yönetmelik ile SGK tarafından çıkarılmış Sağlık Uygulama Talimatında (SUT) ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

 3-SUT ile belirlenmiş olan sağlık hizmeti bedellerinin büyük bölümü 2013 yılından beri güncellenmemiştir

  • Bu yüzden, kamu hastanelerinde verilmekte olan sağlık hizmetleri aksamakta, hizmetler güçlükle yerine getirilebilmektedir.

Özel hastanelere giden vatandaşlarımız da -güncelenmeyen hizmet bedelleri nedeniyle- her geçen gün daha fazla ek ücret ödemek zorunda kalmaktadır. Zira özel hastaneler 5510 sayılı yasa; imzaladıkları sözleşme hükümlerine karşın SUT tarifesinin % 200’ünün üzerinde de ücret almakta, bu suretle hizmet bedellerini piyasa koşullarına uyarlamaktadır. Muayene katkı payını artıran ve özel hastanelere ödediği muayene ücretinin önemli bölümünü de vatandaştan geri alan SGK’nın; bu uygulamadan fazla rahatsız olmadığı, bu yüzden vatandaşların özel hastanelere ilişkin şikayetlerinin sürüncemede bırakıldığı görülmektedir.

(Örneğin, SUT tarifesine göre KBB muayene bedeli olarak özel hastanelere (KDV dahil) 25,92 TL ödeyen SGK, ödediği bu rakamın 20 TL’sını, muayene katkı payı ve reçete bedeli adı altında vatandaştan tahsil etmektedir.) 

II-GSS DIŞINA ÇIKARILMIŞ MİLLETVEKİLLERİ/YÜKSEK YARGI ORGANLARI  BAŞKAN VE ÜYELERİNİN DURUMU

4-Mevzuatta yer alan GSS’na aykırılık oluşturan tüm hükümler yürürlükten kaldırıldığı halde, milletvekilleri ile bakmakla yükümlü oldukları kişilerin tedavi giderlerinin TBMM bütçesinden yapılacağına ilişkin yasa kuralı (3671 s.k./4. md.) günümüze kadar özenle korunmuştur. Özel yasada sağlık hizmetlerinden yararlanma usul ve esaslarına ilişkin hüküm bulunmamaktadır. Bu yüzden belirtilen hususlar, herhangi bir sınırlama olmaksızın, TBMM Başkanlık Divanınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenmiştir.

 Yönetmelik ile hak sahibi (2018 yılı başı itibarıyla 11.045 kişi) olanlara, SGK aracılığıyla genel sağlık sigortalılarına verilenlerle kıyaslanamayacak oranda (onların hayal bile edemeyeceği), özel sağlık sigortası poliçelerinde dahi öngörülmeyen hükümler içeren tedavi yardımlarının sağlanmış olduğu anlaşılmaktadır.

5-Milletvekillerine tanınmış bu tür  ayrıcalıklarından bazıları aşağıya çıkarılmıştır.

  • Özel muayenehanede/evde yapılan muayene ve tedavi ücretleri de TBMM tarafından karşılanabilmektedir.
  • GSS sigortalılardan farklı olarak; hak sahibince muayene katkı payı, ilaç reçeteleri için reçete bedeli, eşdeğer ilaç farkı vb. için ödeme yapılmamaktadır.
  • Resmi sağlık kurum ve kuruluşlarından sağlanmış tedavi giderleri, kurum tarafından  düzenlenmiş (Öğretim üyesi muayene ücret farkı dahil) fatura esas alınarak ödenmektedir.
  • Özel sağlık kurumlarındaki tedavi giderlerinde hak sahipleri tarafından ek ücret ödenmemektedir.
  • Özel sağlık kurumlarına ödenecek sağlık hizmeti giderlerinde Türk Tabipler Birliği vb. kurum/kuruluşların yıllık tarifeleri baz alınarak Başkanlık Divanınca belirlenen tutarlar üzerinden ödenmektedir.
  • Haksahiplerine yurtdışında tedavi edilmeleri konusunda ( GSS’lılarına göre) geniş olanaklar sağlanmıştır.

6- GSS mevzuatına aykırı olan bu özel düzenlemenin Anayasa’nın 12. maddesinde yer alan “ Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” kuralına da aykırı olacağı hususunun göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Zira milletvekillerine görevlerini daha iyi yapabilmeleri, halkı temsilde zorluk çekmemeleri bağlamında bazı ayrıcalıklar /kolaylıklar sağlanması olağan karşılanabilir. Ancak söz konusu bu düzenlemelerin, üstlenilen görevin süresi ile sınırlı kalmadığı, tanınan olanaklardan ömür boyu yararlanacakları şeklinde kurallar içerdiği görülmektedir. Oysa AYM’nin bazı iptal kararlarında Parlamento üyeliği ve sıfatı son bulmuş kişilerin artık yurttaşlardan farklı bir statü içinde bulunmaları için sebep kalmadığı hususu açık/seçik belirtilmiştir.

 7- Buna karşın anılan özel yasanın uygulama alanı genişletilmiş; önce AYM, daha sonra da 696 sayılı KHK ile Danıştay ve Yargıtay başkan ve üyeleri ile bakmakla yükümlü oldukları kimselerin sağlık giderlerinin de, TBMM üyelerinin tabi oldukları esaslar çerçevesinde, mahkemelerin bütçelerinden ödenmesine ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Bu suretle Cumhurbaşkanı T. Erdoğan’ın (17.01.2017 tarihli konuşmasında) “Dünyada belki de tek örnek olduğunu, ABD’nin bu modelin dar bir örneğini uygulamaya kalktığı halde başaramadığını, beş yıldır tıkır/tıkır işlediğini, incelemek için dünyanın her yerinden heyetler geldiğini” övgüyle bahsettiği ve 350 bin er/erbaşın sisteme dahil edildiği bir dönemde, yüksek yargı mensupları GSS kapsamı dışına çıkarılmıştır.

Bu itibarla yüksek yargı organı mensupları, sağlık giderlerinin ödenmesi gibi yaşamsal önem taşıyan bir konuda TBMM Başkanlık Divanına bağlanmıştır. Zira  bilindiği üzere yönetmelik çıkarmak veya Başkanlık divanının TBMM yönetimine ait karar alma faaliyetleri, TBMM’nin yasal (AS: Yasama olmayan) olmayan idari nitelikli kararlarındandır. Dolaysıyla yüksek yargı organlarına sağlanacak sağlık yardımları, yasama organının (Başkanlık Divanının) idari kararlarına göre yapılacaktır. ( Örneğin yüksek yargı organı mensubunun kullanacağı gözlük bedeline dahi TBMM Başkanlık Divanı karar verecektir.)

Bu yüzden konu salt sağlık giderlerinin ödenmesi sorunu olmaktan çıkmakta, yargı organlarının bağımsızlığı ve tarafsızlığını da doğrudan ilgilendirmektedir.

Diğer yandan yüksek yargı mensuplarının, GSS kapsamı dışına çıkarılmış olmaları nedeniyle, hayatın olağan akışı içinde, GSS sigortalılarının sorunlarından uzaklaşacakları; bu suretle SGK’nın hatalı eylem ve işlemlerinin yargı yoluyla düzeltilmesi, içtihat oluşturulmasına yönelik  yargısal faaliyetlerin daha uzun bir zaman alacağı açıktır.
==============================================
Dostlar,

Seçkin Mülkiye Başmüfettişi (E) dostumuz Sn. Mahmut Esen’in oldukça önemli yazısı yukarıda.. Kendisine teşekkür ederiz.. AKP iktidarının hukuk devleti ilkelerinden ne denli saptığına çok tipik bir örnek daha.. Anayasanın, yasalar önünde herkesin eşitliğine ilişkin 10. maddesi de ayak altında! Bu kişilere 12 diş implantı hakkı (8 idi!) verildiğini de paylaşalım. Bir profesör dişhekimi düşünelim. yasa ile ayrıcalıklı sayılan yukarıdaki kişilerden birine diş hekimliği koltuğunda implant uygulayan Profesör dişhekiminin tek 1 implant bedelini SGK ödememektedir!

  • Bu utanılası hazin tablo olsa olsa post-modern politik elitler ve profesörden serfleri olmalı!

30 yıldır çığlık atıyoruz:

  • GSS halkın sağlığının değil, sermayenin kârının sigortasıdır; gerçek bu denli çıplaktır!

Sevgi ve saygı ile. 07 Mart 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

2018 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ve KAMU MALİYESİNE GENEL BAKIŞ

Mahmut Esen
Em. Mülkiye Başmüfettişi
mahmutesen@gmail.com

2018 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ve KAMU MALİYESİNE GENEL BAKIŞ

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)
“Sayamadığınız, ölçemediğiniz hesaplayamadığınız olayları tanıyamazsınız.”
Galileo Galilei

 IGİRİŞ

23.12.2017 gün ve 7066 sayılı 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 31.12.2017 gün ve 30287 sayılı (M) R.G. yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Planda (2018-2020) belirlenmiş politika, hedef/ önceliklere göre ve özel mevzuatına göre hazırlanmış olan 2018 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının, TBMM yapılan görüşmeler sonucunda da kayda değer bir değişikliğe uğramadan aynen kabul edildiği görülmüştür. Ülke ve ulus sorunların tespiti ve alınması gereken önlemler açısından; kamunun gelirlerinin toplanması, giderlerin gerçekleştirilmesi, açıkların finansmanı, kamunun varlık ve borçları ile diğer yükümlülüklerinin yönetimini kapsayan kamu maliyesinin durumunun iyi bilinmesi ve gelişmelerin yakından izlenmesi özel bir önem taşımaktadır. Bu bağlamda merkezi yönetim bütçesi kanunları, tasarı/gerekçeleri  ve ekleriyle birlikte  güncel nitelikli, önemli bilgileri içermektedir.

Bu yüzden yazımızda 2018 yılı merkezi yönetim bütçesinin gelir, gider ve denkleştirmesi ele alınmakta, bütçe rakamlarının değerlendirilmesi yapılmakta;  kamu maliyesini ilgilendiren konularda fikir açıklamasında bulunulmadan önce bilinmesi ve el altında tutulması gerektiği düşünülen, en önemli/ somut bilgi notlarına dikkat edilmesi amaçlanmaktadır.

II-2018 YILINA AİT TEMEL  EKONOMİK GÖSTERGELER  (HEDEFLER)

Orta Vadeli Programla (2018-2020) belirlenmiş olan bazı makro ekonomik göstergelerdeki 2017 yılındaki gerçekleşme ve 2018 yılı tahminleri Tablo:1’de gösterilmiştir

Tablo 1: 2017 ve 2018 Yıllarına ait Temel  Ekonomik Göstergeler.    

2017 Gerç. Tahmini 2018 Programı
GYİH ( Milyar TL) 3.035 3.446
Kişi Başına Gelir (GSYH, ABD Doları) 10.579 11.409
GSYH Büyümesi (%)   5,5 5,5
İşsizlik Oranı (%) 10,5 9,9
İTHALAT (CIF)  (Milyar ABD Doları) 243,1 273,2
İHRACAT  (FOB) (Milyar ABD Doları ) 175,8 201,4
DIŞ TİCARET DENGESİ  (Milyar ABD Doları) -67,2 -71,8
CARİ DENGE (Milyar ABD Doları) -39,2, -40
DEFLATÖR (%)(GSYH’da Sabit Fiyatlarla Artış Oranı)   10,3 7,6
TÜFE (Yıl Sonu  %) 9,5 7,0

Kaynak: Orta Vadeli Program (2018-2020)

III- 2018 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ

A-Bütçe Giderleri
a)-Ekonomik Sınıflandırmaya Göre Giderler

Merkezi yönetim bütçelerindeki 2017 ve 2018 yılı giderlerinin ekonomik sınıflandırmaya göre dağılımları; 2017 yılı giderlerindeki gerçekleşmeler ve 2018/2017 gider tahminlerindeki değişim oranlarına Tablo 2’de yer verilmiştir.

Tablo 2: Ekonomik Sınıflandırmaya Göre 2018 Yılı M.Y. Bütçe Giderleri (Milyar TL)                                                                                

      Ekonomik Sınıflandırmaya Göre Giderler 2017 YILI BÜTÇESİ 2018 YILI BÜTÇESİ
Tahmin Gerçekleşme Gerç.Or . (%) Tahmin Artış (%) 2018/2017
1-Faiz Hariç Giderler 587,6 621 105,6 691 17,6
Personel 162,6 162,1 99,7 183,1 12,6
SGK Devlet Primleri 27,1 27,2 0,3 30,8 13,6
Mal ve Hizmet Alımları 52,1 63,5 122 66 27
Cari Transferler (Sağlık, emeklilik ve sosyal yardımlar, mahalli idare payları, tarımsal destekler vb.) 249,7 271 108,5 299,4 20
Sermaye  (Yatırım) Giderleri 66,2 70,5 106,5 68,8 4
Sermaye Transferler (Mahalli idareler v.b. kuruluşlara yapılan) 10,5 12,9 123 15,3 45,7
Borç verme 12,9 13,3 103 20,2 56,6
Yedek Ödenekler 6,4 0 0 7,3 14
2- Faiz Giderleri 57,5 56,7 98,6 71,7 24,7
GİDER BÜTÇESİ TOPLAMI 645,1 677,7 105 762,7 18,2

Not: 1-Küsuratlar yuvarlatılmıştır.
Kaynak: 2018 Yılı MYBK Tasarısı/ Gerekçesi; Muhasebat Gn. Md. MYB İstatistikleri.

2017 yılı merkezi yönetim bütçesi  giderleri 32,6 milyar TL (%5) artışla 677,7 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 2018 yılı bütçe giderleri; (2017 yılı tahminlerine göre) 117,6 milyar TL (%18,2) artırılmıştır.

Cari Transferler

Cari transfer giderleri ve faiz ödemelerindeki (ortalamanın üzerindeki) artış oranları özellikle dikkat çekmektedir. Cari transfer giderlerine yönelik tahminde, bütçe gerçekleşme oranlarını etkileyecek boyutta hata yapıldığı görülmektedir.

2018 yılı bütçe giderleri içinde en büyük pay; 299,4 milyar TL ile ( %39 oranıyla) cari transferlere ayrılmıştır. Cari transfer giderlerini,  (% 24 oranı ile) personel giderleri izlemektedir. Gider büyüklükleri sıralamasında 3. sırayı 71,7 milyar TL (% 9,4 oranı ile) faiz ödemeleri almaktadır. 68,8 milyar TL yatırım giderlerinin ise  (% 9 oranıyla) dördüncü sırada yer alabildiği görülmektedir.

Bilindiği üzere transfer ödemeleri, sermaye birikimi hedeflemeyen ve cari nitelikli mal ve hizmet alımını finanse etmek amacıyla yapılan karşılıksız ödemeleri kapsamaktadır. Nitelikleri ve bütçedeki payının büyüklüğü nedeniyle kamu maliyesi hakkında daha somut bilgiler elde edilebilmesi için cari transfer giderlerinin ayrıca incelenmesinde yarar bulunmaktadır. Bu bağlamda özlü bir inceleme için 2017 yılında cari transfer harcamalarındaki gerçekleşmeler baz alınmıştır. 2017 yılı merkezi yönetim bütçesi giderlerindeki birikimli (kümülatif) gerçekleşmelere göre giderlerin 271 Milyar TL (%40’ını) cari transfer giderleri oluşturmuştur. 2017 yılı MYB cari transfer giderleri gerçekleşmeleri Tablo 3’te yer verilmiştir.

 Tablo 3 : 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Cari Transfer Harcamaları Kümülatif Gerçekleşmeleri (Milyar TL)

S. No           05-CARİ TRANSFERLER 271
1 Görev Zararları 63,9
-KİT’ler, TCZB/ T.Halk B., SYDTF vb. yapılan ödemeler.

– SGK  (Sigorta prim vb. destekler)

6,8

57,1

2 Hazine Yardımları 87
-SGK’ya Yapılan Yardımlar

-Mahalli İdarelere Yapılan  Hazine yardımları  (Denkleştirme ödeneği, İl Özel İdare görevli eski Köy. Hiz. Md. per. üc. ödemeleri,  cadde ve sokak aydınlatma hizmetleri )

-Diğer Hazine Y68,8 milyar TL yatırımdımları (DFİF/İşsizlik Fonu,
Gençlik Spor İl Md. vb.)

76,4

 

1,7

8,9

3 Kar Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yardım (Siyasi partiler, dernekler,
Ulusal Fon vb.)
3,4
4 Hane Halkına Yapılan Transferler (Okutulan öğrencilere burs, eğitim/sağlık/yiyecek/barınma amaçlı giderler) 41,4
5 Tarımsal Destekleme Ödemeleri 12,7
6- Hane Halkına yapılan Diğer Transferler    (Ekonomi Bakanlığı teşvik ödemeleri, KOBİ desteği, doğal afetten zarar gören çiftçilere yardım, bireysel emekliliğe Devlet katkısı vb.) 7,6
7 Sosyal Amaçlı Transferler (SHÇEK, 2022 sayılı Kanun Aylık Ödemeleri ve diğer sosyal amaçlı yardımlar) 12,2
8 Yurtdışına Yapılan Transferler ( Kıbrıs/ Uluslar arası kuruluşlara katılım payları) 2,7
9 Gelirden Ayrılan Paylar 72,6
– Mahalli idareler payları

-Fon payları (SSDF/SYDTF vb.)

-Gelirden Ayrılan Diğer Paylar  (TOKİ/TBB/TOBB/TSEK vb.)

60,7

11,6

0,3

Küsuratlar yuvarlatılmıştır. Kaynak: Muhasebat Gn. Md. Merkezi Yönetim Bütçe İstatistikleri.

Tablo incelenmesinden de anlaşılacağı üzere cari transfer giderlerinin yaklaşık %50’si (133,5 milyar TL) tek başına SGK’ya yapılmıştır. Bu rakam aynı zamanda merkezi yönetim gider bütçesinin % 20’sine karşılık gelmektedir. Merkezi yönetim bütçesi açısından en büyük “kara deliğin” SGK olduğu görülmektedir. (Muhasebat, 2017) Sosyal Güvenlik Kurumunun giderlerinin hatırlatması/konunun somutlaştırılması ve bütün olarak değerlendirilmesi bağlamında SGK’nın 2016 yılı  gider bütçesi rakamları Tablo: 4’ de gösterilmiştir.

 Tablo 4: 2016 Yılı SGK Gider Bütçesi (Milyar TL)

 S.No       GİDERLER TOPLAMI 276,5
1- SGK’dan Hane Halkına Yapılan Fayda Ödemeleri

 Emekli Aylık Ödemeleri (Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Aylıkları ,% 4 Ek Ödemeler, İkramiyeler, 2022 s.k. göre bağlanmış aylıklar vb.)

Sağlık Giderleri (Tedavi, ilaç ve sağlık malzemesi giderleri)

201,4

 

68

2-   Diğer Giderler (Yönetim, yatırım) 7

Küsuratlar yuvarlatılmıştır. Kaynak: SGK 2016 Yılı Faaliyet Raporu.

2016 yılı gider bütçesi toplamı 276,5 milyar TL olan ve giderlerinin büyük bölümü cari transferlerden oluşan, gelirleri ile giderlerini karşılayamadığı ve 20,6 milyar açık verdiği görülen SGK’ya, aynı yılın merkezi yönetim bütçesinden görev zararları ve Hazine yardımları kapsamında toplam 108 milyar TL ödenek transferi yapılmıştır. (SGK Faaliyet, 2016)

(2016 yılı merkezi yönetim bütçesi gider toplamı 584 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Merkezi yönetim bütçesinden SGK yapılmış Hazine yardımı elimine edildiğinde; SGK 2016 yılı gider bütçesinin, merkezi yönetim gider bütçesinin % 58’i oranında büyüklüğe eriştiği anlaşılmaktadır.)

Mal ve Hizmet Alımları

2017 yılında mal ve hizmet alımları ödeneğinde gerçekleşme; MSB, EGM ve J. Gn. K. savunma/ güvenlik amaçlı giderlerin de etkisi ile toplam % 22 artışla 63,5 milyar TL olmuştur. 2018 yılında ise mal ve hizmet alım ödeneklerinde geçen yılki gerçekleşmeye göre sadece % 4 oranında artış yapılmıştır.

Sermaye (Yatırım) Giderleri               

Sermaye giderleri için 2018 yılı bütçesinde, bir önceki yıl gerçekleşmiş olan (70,5 milyar TL)  giderin de altında kalan (68,8 milyar TL) ödenek ayrılmıştır. Yatırım ödeneklerinin yarısı; ulaştırma-haberleşme ile diğer kamu hizmetleri (iktisadi/sosyal) sektörü arasında eşit olarak paylaştırılmıştır. Yatırımlar için eğitime (%20), tarıma (%14), sağlık için (% 10,7) oranında ödenek ayrılmıştır. Öbür sektörlerin (imalat, madencilik, enerji, turizm, konut) tümü için ayrılabilmiş ödeneklerin toplamı 3,4 milyar TL olup yatırım ödeneklerinin yalnızca (%5’i) oranındadır.

Öte yandan, yatırım ödeneklerin merkezi yönetim kapsamındaki 217’yi aşkın  kuruluşlara göre dağılımının incelenmesinde; 68,8 milyar ödeneğin 3/4’ünün 13 kuruluş arasında paylaştırıldığı görülmektedir. Bu kuruluşlar için asgari 1, azami 9,7 milyar TL olacak ödenek ayrılmıştır. Yatırım ödeneklerinin büyüklüğü ile öne çıkan bu kuruluşlar, (ödenek miktarlarına göre yapılmış bir sıralamaya göre) KGM, DSİ, MEB, Ulaştırma/Sağlık/ EGM/Adalet/ Gıda ve Tarım/Yurtkur Gn. Md./ TÜBİTAK, İçişleri/MİT’ten oluşmaktadır.

Öte yandan AKP hükümetlerinin prestijli projelerinden olan Köylerin Alt yapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) için  900 milyon TL, ayrıca Belediyelerin Su Kanalizasyon ve Altyapı Projesi için de 719,2 milyon TL ödenek ayrılmıştır. (Yatırım Programı, 2018)

Faiz Giderleri

2017 yılında 56,7 milyar TL olarak gerçekleşen faiz giderleri için 2018 yılı bütçesinde (%25,7 artış oranıyla) 71,7 milyar TL ödenek konulmuştur. Olası ekonomik nedenlerden de bağımsız olarak, 2018 yılında faiz giderlerinde artış olması beklenmektedir. Zira merkezi yönetimin 2016 yılındaki brüt iç/dış borç stoku, 2017 yılı sonunda (%15 oranında artışla) 876,4 milyar TL ulaşmıştır. (Hazine İstatistikler, 2017) 

Personel Giderleri

Personel giderleri ve SGK Devlet primi ödemelerinde 2017 yılı bütçe gerçekleşmesi %100’e yakın. 2018 yılında personel giderlerinde %12 oranında artış öngörülmüştür. Bütçe giderlerin % 24’ünü (SGK prim ödemeleri hariç) personel giderleri oluşturmaktadır. Önemi nedeniyle kamu idarelerinde istihdam edilen kamu personelinin sayıları ve statüleri hakkında özlü bilgiler aşağıya çıkarılmıştır.

30.06.2017 itibarıyla kamu sektöründe toplam 3.589.817 kişi istihdam edilmiştir. İstihdam edilenlerin sayısı bir yıl öncesine göre 32.333 kişi azalmıştır. 2017 yılı itibarıyla istihdam edilen personelden, bütçe türlerine göre, 3.071.531 kişi merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idarelerinde; 323.722 kişi il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarda; 194.564 kişi de (KİT’ler vb.) diğer kamu idarelerinde görev yapmaktadırKamu sektöründe görevli 3.589.817 personelin, % 79’u kadrolu (memur), %6 sözleşmeli, %10’u işçi ve  % 4’ü geçici/diğer personel statüsünde istihdam edilmektedir.

Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde  kullanılabilir kadro/pozisyonlara (boş olanlar dahil) sahip olmak bakımından ilk sırayı 1.125.087 rakamı ile MEB almaktadır. MEB’nı 364.181 kadro rakamı ile (mülga) Kamu Hastaneleri Kurumu, 327.557 rakamı ile EGM, 185.561 rakamı ile Adalet Bakanlığı ve 150.957 rakamı ile Diyanet İşleri Başkanlığının izlediği görülmektedir
Cumhurbaşkanlığında ise 479 kadrolu, 787 sözleşmeli olmak üzere toplam 1266 personel kadro/pozisyonu bulunmaktadır. (Gerekçe, 2018)

Örtülü Ödenek

2017 yılında örtülü ödenek giderleri olarak gizli hizmet ile diğer sermaye giderleri tertibinden (1,997 +1,051) toplam olarak 3 milyar TL sarfedilmiştir. (Muhasebat, 2017)

b)-Fonksiyonel Sınıflandırmaya Göre Giderler

2017 yılı bütçe gerçekleşme rakamlarına göre 2018 yılı bütçe giderleri tahminlerinde ortalama %12 oranında artış öngörülmüştür. Savunma hizmetlerindeki (%36) ve genel kamu hizmetlerindeki (25,5) oranındaki artışlar dikkat çekmektedir. Fonksiyonel sınıflandırmaya göre 2017 ve 2018 yılları bütçe giderleri ve toplam giderler içindeki oranları Tablo: 5’de gösterilmiştir.

   Tablo 5: 2018 M.Y. Bütçe Giderlerinin Fonksiyonel Sınıflandırması (Milyar TL)

  2017 BÜTÇESİ 2018 BÜTÇESİ Artış  % 2018/2017
Hizmetin Türü Gerçekleşme Dağılım % Tahmin Dağılım (%)
Genel Kamu 170,5 25 214 28 25,5
Savunma 30,8 4,5 41,9 5,5 36
Kamu Düzeni ve Güvenlik 53,4 7,9 58,5 7,7 9,5
Ekonomik İşler 91 13,4 97,8 12,8 7,4
Çevre Koruma 0,61 0,60 -1,6
İskan ve Toplum Refahı 9,1 1.3 7,1 1 -21,9
Sağlık 35,2 5,2 40,6 5,3 15,3
Dinlenme, Kültür ve Din 13,8 2 13,1 1,7 -5
Eğitim 113,6 16,8 124,3 16,3 9,4
Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım 159,5 23,5 164,8 21,6 3,3
TOPLAM 677,7 100,0 762,7 100,0 12,5

Not: Küsuratlar yuvarlanmıştır. Kaynak: 2018 Yılı MYBK Tasarısı; Muhasebat MYB İstatistikleri.

Fonksiyonel sınıflandırmaya göre 2018 bütçe giderlerinde en büyük pay, genel kamu hizmetlerine ayrılmıştır. Genel kamu hizmetleri payından sonra sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetler giderleri, 3.sırada da eğitim giderleri payları gelmektedir.

Eğitim hizmetleri için toplam giderlerin % 16,3’ü ayrılmış olmakla birlikte bu payın büyük bir bölümünün personel giderlerine ait olduğu bilinmektedir. Nitekim 124,3 milyar TL eğitim sektörü ödeneğinden, yatırımlara (%11 oranında) 14 milyar TL ayrılmıştır. Diğer yandan kamu idarelerindeki toplam personelin %27’si MEB çalışmaktadır. Bu yüzden MEB personel giderlerinin toplam giderlere oranı diğer kamu idarelerine göre oldukça yüksektir. (Örneğin 2016 yılında MEB’da 896.584’ü EÖHS olmak üzere, toplam 977.893 personel görev yapmıştır. Aynı yıl SGK prim ödemeleri ile birlikte personel giderleri için toplam 60,3 milyar TL  ödeme yapılmıştır. Gerçekleştirilmiş personel giderleri MEB toplam giderlerin % 82’sine karşılık gelmektedir.) (MEB 2016, Faaliyet)

Tablo 6: Ekonomik Sınıflandırmaya Göre 2018 Yılı M.Y. Bütçe Gelirleri (Milyar TL)

  2017  YILI BÜTÇESİ 2018 BÜTÇESİ
Tahmin Gerçekleşme Ger.Oranı (%) Tahmin Artış (%) 2018/2017
1-Vergi Gelirleri 511 536 104,9 599,4 17,2
Gelir 108,9 112,4 103,2 112,7 3,5
Kurumlar 46,2 52,9 114,5 65,8 42,4
Özel Tüketim 136,4 138,3 101,4 146,5 7,4
Dahilden Alınan KDV 57 55,6 97,5 66,0 15,8
İthalden Alınan KDV 83,7 99,6 119 107,8 28,8
MTV 11,3 10,8 95,6 13,6 20
BSMV 13 13,3 102,3 15,2 17
Damga 15,2 15,6 102,6 17,8 17
Harçlar 19,8 19,2 96,7 23,3 17,7
Diğer 19,5 18,3 93,8 20,7
2- Vergi Dışı Gelirler 73,2 71,2  97,3 81,9 11,9
  Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri (Mal/hizmet satışı, KİT ve kamu bankaları, kurumlar kârları, kira vb. gelirler) 17,1 19,7 115,2 20,1 6
Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1,5 2,2 146,6 2,8 86
Diğer Gelirler (Faiz/para cezası, kişi ve kurumlardan alınan paylar vb.) 37,5 35,4 94,4 46,5 24
Sermaye Gelirleri
(Taşınır/taşınmaz/menkul kıymet/hisse satışı vb.)
15,4 11,7 76 12 -22
Alacaklardan Tahsilat 1,6 2,1 131 0,45 -41
3- Özel Bütçeli Kuruluşların Öz Gelirleri 9,8 18,9 193 10,8 10,2
4- Düz. Den. Kurum Gelirleri 4,1 4,2 102,4 4,7 14,6
GELİR BÜTÇESİ TOPLAMI                  598,3 630,3 105,4 696,8 16,5

Not: 1-Küsuratlar yuvarlanmıştır.
Kaynak: 2018 Yılı MYBK Tasarısı/Gerekçesi, Muhasebat Gn. Md. MYB İstatistikleri.

2018 yılı bütçe gelirlerinde geçen yılın bütçe tahminlerine göre  %16,5 oranında artış öngörülmüştür. İthalden alınan KDV, Kurumlar Vergisi, MTV, Damga Vergisi, Harçlar ile vergi dışı diğer gelirleri için ortalamanın üzerinde gelir artışı belirlenmiştir. Bu arada sermaye gelirlerinde (varlık satışlarında) azalma olacağı tahmin edilmiştir.

2018 yılı genel yönetim bütçe gelir tahminleri toplamı olan 681,3 TL’nin; % 88’ini vergi gelirleri, %12’sini de vergi dışı gelirler oluşturmaktadır. 2017 yılı bütçe gerçekleşmelerine göre vergi gelirlerinin sadece 176,8 milyar TL’si (% 33’ü) dolaysız (gelir ve servetler üzerinden alınan) vergilerdir (Hazine, 2017). Vergi gelirlerinin % 63 gibi büyük bir bölümünün dolaysız vergilerden elde edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere dolaysız vergiler zengin/fakir ayrımı yapmadan, “zorunlu tüketim maddelerini” de kapsayacak şekilde tahsil edildiği için haksız ve adaletsiz bir uygulamadır.

Nitekim 2018 yılı bütçesinde tahmin edilmiş KDV gelirleri bile, tek başına, Gelir ve Kurumlar vergilerinden tahsil edileceği umulan rakamlara denk gelmektedir. KDV’den sonra bütçe gelirleri içinde 2. sırada yine dolaylı bir vergi olan ÖTV yer almaktadır. Sosyal adalet, gelir dağılımı, vergi adaleti yönünden vergi gelirleri içindeki dolaysız vergilerin payının artırılması gerektiği açıktır.

C- Bütçe Dengesi

2017 yılı bütçesi 47,3 milyar TL net borçlanma ile denkleştirilmiştir.

2018 yılı bütçe ödenekleri ile tahmini gelirler arasındaki 65,9 milyar TL fark da net borçlanma ile karşılanacaktır. Bütçe gelirleri, giderleri karşılamaktan uzaktır.  2017 yılı bütçe gelirleri ile giderlerin %90,4’ü karşılanabilmiştir. 2018 yılında bu oranın % 91,3 olması beklenmektedir.

2017 yılı bütçesinde faiz dışı fazla  9,3 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 2018 yılında faiz dışı fazlalık 5,8 milyar TL tahmin edilmiştir. Faiz dışı giderler artış eğilimi gösterdiğinden; faiz dışı fazlalığın son yıllarda giderek küçüldüğü, dolaysıyla borç asıllarından ödemelerin yavaşladığı anlaşılmaktadır.

D- Diğer Konular

Hizmet Bedellerinde Kuruşlu Ücretler

Kamu personeline ek olarak yaptırılacak bazı hizmetler karşılığında kamu personeline verilecek olan ve bütçe kanunlarıyla her yıl yeniden belirlenen ücretler yine sembolik kaldığı görülmektedir. Bu bağlamda;
– Ek ders vermekle görevlendirilen öğretim üyelerine 31,67 TL,
– Konferans vermekle görevlendirilenlere 27 TL aşmamak üzere,
– Fazla çalışma yapan memurlara saat başına 1,97 TL
– Devlet memurlarına  (24 saati geçen geçici görevleri için) kadro/ek göstergelerine göre
38,75 – 51,60 TL arasında gündelik ödenecektir.

Aylık/Harçlık Ödemelerinde Artış

65 yaşını doldurmuş muhtaç/güçsüz vatandaşlara yapılan aylık ödemelerinde kullanılan gösterge rakamlarında; ASPB bağlı merkezlerde bakım ve rehabilitasyonu yapılan yaşlı ve engellilere ödenecek harçlıklara ilişkin gösterge rakamlarında artış yapılarak ilgililerin aylıklarında (katsayı artışı dışında) kısmi iyileştirmeler yapılmıştır. Bu kesime Devletin atıfetinin esirgenmediği görülmektedir. (Tasarı, 2018) 

Kamu İdarelerin Ait Lojman/Sosyal Tesis ve Taşıt Sayıları

Genel bütçe kapsamında kamu idarelerine ait toplam 208.951 adet lojman/sosyal tesis bulunmaktadır. En çok lojman/sosyal tesise sahip kamu idareleri (sırası ile) MSB, EGM, MEB, Sağlık B. ve J. Gn. K. ve Adalet B. dır. Genel bütçe kapsamındaki öbür 38 kamu idaresinin sahip olduğu lojman/sosyal sayısı 24.105’tir.

Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin muhtelif nitelikte 98.852 adet taşıtı vardır. Mevcut taşıtların 44.387’si (% 45 i ) EGM’ne ait olup, 6 personele bir taşıt düş mektedir. EGM’yi MSB ve Sağlık B. izlemektedir. (Gerekçe, 2018)

KAYNAKÇA

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Bağlı Cetveller.
http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/10848,2018yilimybkanunutasarisipdf.pdf?
2018 Yılı Bütçe Kanunu Gerekçesi. http://www.bumko.gov.tr/TR,54/butce-gerekcesi.html
Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü Merkezi Yönetim Bütçe İstatistikleri.
https://www.muhasebat.gov.tr/content/genel-yonetim-mali-istatistik-detayi?tabId=1&pageId=2
2018 Yılı Yatırım Programı (15.01.2018 gün ve 30302 (M) sayılı R.G.)
2018-2020 Orta Vadeli Program.
http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/10807,2018-2020-orta-vadeli-programpdf.pdf?
Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı İstatistikleri.
(https://www.hazine.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri)
ASPB 2016 Yılı Faaliyet Raporu. http://www.sgk.gov.tr/2016FaaliyetRaporu.pdf
MEB 2016 Yılı Faaliyet Raporu.
http://sgb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2017_03/07172222_2016idarefaaliyetraporu.pdf
Vatandaş Bütçe Rehberi. http://www.bumko.gov.tr/TR,8098/vatandas-butce-rehberi.html
=================================================
Dostlar,

Em. Mülkiye Başmüfettişi Sn. Mahmut Esen‘in büyük bir yetkinlikle ve emekle 2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi irdelemesini yukarıda sunduk. Sn. Esen’e çok nitelikli emeği ve paylaşımı için şükran doluyuz. Ülkemizin perişan hallerini üzülerek görüyoruz. Ancak siyaset kurumu – siyasetçiler her zamanki gibi güllük – gülistanlık tablolar çizmekte ve kendinden öncekileri adeta yerin dibine batırmaktadır.

Devlet memuruna 1 saat fazla mesai ücretinin 1,97 TL oluşu ibretlliktir.
Bütçe gelirlerinin % 88’i, 2/3’ü dolaylı – adaletsiz vergi kaynaklıdır. Devletin gelir getiren kamu işletmeleri özelleştirilerek elden çıkarılınca, başlıca gelir kaynağı vergi kalmaktadır. Başlıca sayısal verile aşağıdadır :

2018 bütçe gideri 763 (599’u-%88 vergi!), gelir 697, Açık 66, Faiz 71,6 (%26↑); yatırım 68,8; Sağlık Bak. 37,6; DİB 7,8 (151 bin pers.); SGK 133,5 (2016’da 108); Emn.+Jand. 40,1; Mrk. Yön. borcu 2017 sonu 871,6 milyar (%15↑) TL…

Yatırım giderlerini aşan FAİZ borcu görülmektedir. Faiz dışı fazla (borç ana para ödemesi) 2017’ye göre iyice azaltılmıştır; bu ürkütücüdür.

SGK’nın finansal dengesi bir başka ürkütücü durumdur. Dev bir kara deliktir söz konusu olan. Genel Sağlık Sigortası, ülkemizin ekonomik gücüyle üstesinden gelinemeyecek ölçüde son derece pahalı, verimsiz, bütçe açığı ve borçlanmaya neden olan bir dış dayatmadır ve SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİLDİR! Bu israfçı ve sektördeki sermayeyi zengin eden rant aktarımcı politikaların hızla terk edilmesi zamanı gelmiştir. Genel bütçe kaynaklı, kamu öncülüğünde ve MUTLAKA KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ ÖNCELİKLİ – AĞIRLIKLI sağlık sistemine dönmekten başka çare YOK – TUR!

Sevgi ve saygı ile. 25 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

31 Adet KHK’nin Çözümlemeli Özeti ile GSS Sistemi Konusunda Bilgi Notu

31 Adet KHK’nin Çözümlemeli Özeti ile
GSS Sistemi Konusunda Bilgi Notu

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi
mahmutesen@gmail.com

 1-Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirlerin alınması, bazı kamu/özel kurum ve kuruluşlara dair düzenleme yapılması, bazı kanunlarda değişiklik yapılması vb. amaçlar için Anayasanın
121 inci maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca 22.7.2016-8.01.2018 tarihleri arasında kararlaştırılmış olan 667- 697 sayılı (toplam 31 adet) KHK yayınlanmıştır. (Ayda ortalama 2 adet KHK yayınlandığı görülmektedir.)

Olağanüstü hal ilan ediliş nedenleri ve süresi ile de sınırlı olmayan çok sayıda/köklü değişikliklerin yapıldığı, bu bağlamda KHK aracılığıyla Devletin yeniden yapılandırılmak istendiği anlaşılmaktadır.

Nitekim KHK’ler ile özgün/yeni düzenlemelerin yanı sıra kişisel/toplumsal yaşamın tüm evrelerini kapsayan ve sayıları 370 adedi bulan muhtelif kanunlarda (bazıları mükerrer olmak üzere) ek/değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Mevzuat alanında toplam 1202 maddeye ulaşan düzenlemeler yapılmıştır.

Sözü edilen KHK’lerle getirilmiş ve AYM’nin yetkisizlik kararlarından sonra daha da yaşamsal önem kazanmış olan bu düzenlemeler; KHK’lerde izlenmiş sistematiğe uygun olarak birleştirilmiş, yer yer güncelleştirildikten sonra bölümler halinde analitik olarak özetlenmiş ve erişim kolaylığı için fihriste bağlanmıştır. Konunun daha iyi anlaşılması bakımından uygulama örnekleri verilmiş/kısa açıklamalarda bulunulmuştur.

Kamuoyunun sağlıklı bilgi sahibi olması, getirilmiş düzenlemeler hatırlatılması ve sonuçlarının gösterilmesi amacıyla hazırlanmış derleme nitelikli bu yazım; 

2-Ülke nüfusunun tümünü kapsaması gereken, 2012 yılından itibaren zorunlu hale gelen ve sağlık giderlerinin tek elden yapılmasını öngören genel sağlık sigortası (GSS) sisteminde ulaşılmış son aşama; milletvekilleri ile yüksek yargı organları başkan ve üyeleri için KHK ile getirilmiş istisnalar, GSS uygulamalarında resmi ve özel sağlık kurum/kuruluşları açısından tespit edilmiş aksaklıklar, GSS konusunda alınması gerekli görülen bazı tedbirlerin yer aldığı;

Emekli/deneyimli denetim elemanı gözü ile olabildiğince nesnel ölçütler içerisinde kamuoyunu ve yetkileri aydınlatmak amacıyla tarafımdan hazırlanmış, (GSS sistemi konusunda bilgi notu niteliğindeki) güncel bir raporun genişletilmiş özeti ekte bilgilerinize sunulmuştur.
=========================
Dostlar,

Sayın Mahmut Esen, yazının başında da belirtildiği üzere emekli Mülkiye Başmüfettişidir. Ancak emeklilik gerçekte yürürlükte değil, yasal formalite. Yaşamın gerçekliği hemen hemen hepimizi bu yıllarda da çalışmaya itiyor.

Sayın Esen, 18 ay öncesinden, 20 Temmuz 201’dan başladı ve ülkemizde OHAL ilanını izleyen OHAL KHK’lerini adım adım izledi, irdeledi, çözümledi. Kıdemli ve birikimli bir Mülkiyeli olarak nesnel sorumluluk ve serinkanlılıkla hep yol gösterdi. İktidarın uzmanları, danışmanları, vekillerinin de okumasını ne çok dilerdik..

Sayın Esen’in bu çalışmalarını sıklıkla web sitemizde yayımladık (Mülkiyeli dayanışması!). O’nun yazdıklarından hep öğrendik. Son olarak dün, GSS  sisteminde 696 s. OHAL KHK’sı ile yapılan kritik değişikliği yayımladık. İktidar, uygun gördüklerine, Anayasa’nın 10. maddesini çiğneyerek adeta imtiyaz tanıyor. Daha önce salt Milletvekilleri ve bağımlıları (bakmakla yükümlü oldukları) GSS dışında idi. Yani hiçbir sınırlama olmaksızın sağlık güvencesi sahibi idiler. Üstelik Vekillik görevi bitse de.. Yaşam boyu. 2 yıl Vekillik yapmak bu olağanüstü ayrıcalıkları (imtiyazı) kazanmak için yetiyor!

Daha sonra AYM üyeleri bu ayrıcalığa eklendi. Son olarak ise 696 s. OHAL KHK’sı ile Yargıtay ve Danıştay üyeleri ile bağımlıları da bu kıyak kapsamına alındı. İster istemez akla tatsız şeyler geliyor. AKP iktidarı yüksek yargıçlara bu iltiması neden yapar? Kapsamını neden genişletir? OHAL KHK’sının Anayasal yargıya taşınması da olanaksız.. TBMM düzeltir mi? Ham hayal! Üstelik AKP  bu kıyağı, TBMM Başkanlık Divanı’nın çıkaracağı yönetmeliğe bırakıyor. Yani havuç da sopa da yerli yerinde.. Herhalde AKP’nin yüksek politik zekâsı olsa gerek?!

1971’den bu yana Tıbbiyenin içinde olan çoook kıdemli bir hekim olarak biz, herhangi bir yüksek yargıcın – milletvekilinin ve de bağımlılarının sahip olduğu  olağanüstü – hayal bile edilemeyecek – özel sağlık sigortalarında bile olamayacak sınırsız güvencelere kavuşmaktan olsa olsa utanırdık. Üstelik bu hizmetleri iktidarın hukuk tanımaz biçimde imtiyazlı tanımladığı elit kişilere sunan sağlık bir çalışanı – hekim olarak. Sen çooook yaşa e mi AKP!

Sayın Esen’in bu son çalışması 21 sayfa.. Sitemizin mimarisi bakımından tümünü word dosyası gibi sunmak olanaklı değil. Bu bakımdan, dosyayı pdf olarak yüklüyoruz web sitemize.

Şöyle başlıyor değerli rapor :
**********

Özeti/Fihrist

I-GİRİŞ

II-KAMU PERSONELİNE / KURUM VE KURULUŞLARA YÖNELİK DÜZENLEMELER

 a)-Kamu Personeline Yönelik Genel Düzenlemeler
 b)-Yerel Yönetimlerle İlgili Düzenlemeler
c)- Milli Eğitim İle İlgili Düzenlemeler
d)-Sağlık Bakanlığı ile İlgili Düzenlemeler
e)-Kapatılan Kurum/Kuruluşlarla İlgili Düzenlemeler
f)-Medya Alanına İlişkin Düzenlemeler
g)-Çeşitli Konulara Yönelik Düzenlemeler
h)-Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulmasına İlişkin Düzenlemeler

III- YARGI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

a)-Soruşturma ve Kovuşturma İşlemlerine Yönelik düzenlemeler
b)-Adalet Bakanlığına Yönelik Düzenlemler
c)-Cezaların İnfazına Yönelik Düzenlemeler

IV-TSK/MİLLİ SAVUNMA İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

V-GÜVENLİK İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

a)- Jandarma ile Sahil Güvenlik Komutanlığına İlişkin Düzenlemele
b)-MİT’e Yönelik Düzenlemeler
c)-Çeşitli Konulara Yönelik Düzenlemeler
d)-Genel Kolluk Disiplin Hükümlerine Yönelik Düzenlemeler
e)-Özel Güvenlikle İlgili Düzenlemeler
f)-Sosyal Güvenlikle İlgili Bazı Düzenlemeler

VI-KAMU İDARELERİNDE İSTİHDAM EDİLMEKTE OLAN GEÇİCİ PERSONELE (4/C liler); TAŞERON İŞÇİLERİN KADROYA GEÇİRİLMESİNE ile GEÇİCİ İŞÇİLERE YÖNELİK DÜZENLEMELER

Not: 696 sayılı KHK yapılmış ek/değişikler kırmızı renkli olarak gösterilmiştir.

 I-GİRİŞ

Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirlerin alınması, bazı kamu/özel kurum ve kuruluşlara dair düzenleme yapılması, bazı kanunlarda değişiklik yapılması vb. amaçlar için Anayasanın 121 inci maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca 22.7.2016- 08.01.2018 tarihleri arasında kararlaştırılmış olan 667[i] – 697 sayılı (toplam 31 adet) KHK yayınlanmıştır.

(Ayda ortalama 2 adet KHK yayınlanmıştır.)

[i] 667-669,671 ve 674 sayılı KHK’ler; TBMM tarafından da kabul edilerek 6749, 6755-6758 sayıları ile yasalaştırılmıştır.
*********

Devamında bir tablo verilmekte :

S.No KHK Sayısı KHK Yayımlandığı R.G.  KHK İLE YAPILMIŞ DÜZENLEMENİN
Tarihi Sayısı Toplam Madde Sayısı Özgün Madde

Sayısı

Mevzuata (Yenilik /Farklılık Getirmiş Düzenlemelerin Madde Sayısı Doğrudan Ek/ Değ. Yapılmış Kanun/KHK Sayısı
1- 667 23.07.2016 29779 12 12 9
2- 668 27.07.2016 29783 40 3 37 5
3- 669 31.07.2016 29787 115 3 112 11
4- 670 17.08.2016 29804 11 3 8 3
5- 671 17.08.2016 29804 35 2 33 17
6- 672 01.09.2016 29818 4 3 1
7- 673 01.09.2106 29818 12 2 10 2
8- 674 01.09.2106 29804 53 2 51 25
9- 675 29.10.2016 29872 19 2 17 3
10- 676 29.10.2016 29872 92 2 90 38
11- 677 22.11.2016 29896 10 2 8
12- 678 22.11.2016 29896 39 2 37 25
13- 679 06.01.2017 29940 8 2 6 6
14- 680 06.01.2017 29940 87 2 85 38
15- 681 06.01.2017 29940 100 2 98 13
16- 682 23.01.2017 29957 39 39 37 4
17- 683 23.01.2015 29957 9 9 7
18- 684 23.01.2017 29957 13 2 11 9
19- 685 23.01.2017 29957 15 15 13 1
20- 686 07.02.2017 29972 6 2 4
21- 687 09.02.2017 29974 14 2 12 9
22- 688 29.03.3017 30022 3 2 1
23- 689 29.04.2017 30052 7 2 5 2
24- 690 29.04.2017 30052 77 2 75 34
25- 691 22.06.2017 30104 14 2 12 11
26- 692 14.07.2017 30124 8 3 6
27- 693 25.08.2017 30165 6 2 4
28- 694 25.08.2017 30165 204 3 201 57
29- 695 24.11.2017 30280 7 2 5
30- 696 24.11.2017 30280 137 3 77 57
31- 697 12.01.2018 30299 6 2 4
 GENEL TOPLAM 1.202 138 1.076 370

***************
Ve Sayın Esen’in raporu şöyle sonlanıyor :

VI-KAMU İDARELERİNDE İSTİHDAM EDİLMEKTE GEÇİCİ PERSONELE ve TAŞERON İŞÇİLERİN KADROYA GEÇİRİLMESİNE ve GEÇİCİ İŞÇİLERE YÖNELİK DÜZENLEMELER

58-Kamu idarelerinde istihdam edilmekte olan geçici personel, taşeron işçiler ve geçici işçileri yönelik düzenlemelerde çok yönlü değişikliklere gidilmiştir.

  • 657 sayılı DMK ek/değişiklikler yapılmıştır. Bir yıldan az süreli çalıştırılan ve işçi sayılmayan geçici personel ( 4/C-liler) sözleşmeli personel statüsüne (4/B) geçirilmektedir. 4/C fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
  • Kamu İhale Kanununda ek/değişiklikler yapılmış; kanun kapsamındaki kamu idarelerine (bağlısı şirketler dahil); danışmanlık, hastane bilgi ve çağrı merkezi hizmetleri dışında personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı yapma yasağı getirilmiştir.
  • Geçici iş pozisyonlarında ( mevsimlik/kampanya/orman yangınıyla mücadele işlerinde ) en fazla altı ay istihdam edilebilmekte olan geçici işçilerin, çalışma süreleri dört aya kadar uzatılabilecektir.
  • Genel yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idarelerinde (bağlısı şirketler dahil) çalıştırılan işçilerin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere (6356 sayılı Kanun kapsamında) kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolü imzalanacaktır. Kamu işveren sendikaları ile işçi sendikaları konfederasyonları arasında imzalanacak protokol hükümleri tarafları bağlayıcı olacaktır.
  • İl özel idareleri, belediyeler ile bağlı kuruluşlar personel istihdamına dayalı (özel güvenlik dahil) hizmetleri, doğrudan hizmet alımı suretiyle, mevcut şirketlerinden satın alacaklardır. Belirtilen niteliklere sahip şirketleri bulunmuyorsa bu amaçla bir şirket kurabileceklerdir. Bu bağlamdaki usul ve esaslar Bakanlar Kurulunca belirlenecektir.
  • Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde personel çalıştırmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4.12.2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olanlardan; 657 sayılı DMK 48 md. genel koşulları taşıyan; emekli/malullük aylığı almaya hak kazanmamış, açtıkları davalardan yazılı olarak feragat eden, alt işverenden (taşerondan) olan alacaklarından vazgeçtiğini yazılı olarak beyan edenler; on gün içinde başvuruda bulunmaları, katılacakları sınavda da başarılı olmaları halinde vize edilmiş sayılan sürekli işçi kadrolarına topluca geçirileceklerdir.

 (İl Özel İdareleri, belediye ve bağlısı idarelerdeki çalışanlar ise (kurulu/kurulacak olan) şirketlerde işçi statüsüne geçirilecektir.)

  • Bunlar daha önce yürüttükleri hizmetlerde istihdam edilecektir. Mali ve sosyal hakları, alt işveren işçilerini kapsayan Yüksek Hakem Kurulunca karara bağlanmış toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre belirlenecektir.Yüklenicilerle yapılmış olan hizmet alım ihaleleri feshedilecek; sözleşmelerin feshedilmiş olması veya fesihten ötürü iş miktarındaki azalma nedeniyle oluşacak zararlarını karşılamak üzere ( gerçekleşme durumlarına göre) sözleşme tutarı üzerinden yüklenicilere % 5 tazminat ödenecektir. Yükleniciler başka bir hak talep edemeyeceklerdir.
  • Çalışacak personel sayısının ihale dokümanında belirlendiği, personelin tümünün idare bünyesinde çalıştığı, yaklaşık maliyetin en az %70 inin işçilik giderlerinden oluştuğu, yıl boyu devam eden süreklilik arz eden işlere ilişkin hizmet alımları; personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı olarak kabul edilecektir. ( Belediyelerdeki yıl boyu devam eden, niteliği gereği süreklilik gösteren, haftalık çalışma saatlerinin tümüyle idare için kullanıldığı; park/bahçe bakım ve onarım, çöp toplama temizlik işlerine ilişkin alımlarda, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı olarak kabul edilmektedir.)
  • Yüklenicinin hizmet sözleşmesi kapsamında kullandığı taşınırlar ile tüketim malzemelerinden ihtiyaç duyulanlar satın alınabilecek/kiralanabilecektir.
  • 2017 yılında, bir yıldan az süreli personel istihdamına dayalı hizmet alımlarında çalışanlar kamu idarelerinin geçici işçi pozisyonlarında istihdam edilebilecektir.

============================================

Mülkiyeli dostumuz Sayın Esen’i bir kez daha kutlar, paylaşımdaki cömertliği için de ayrıca teşekkür ederiz.

Raporun tümünü okumak için lütfen tıklayınız :
31 ADET KHK’ YE TOPLU BAKIŞ

Sevgi ve saygı ile. 22 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

6  ? *

 

 

GSS ÜZERİNDEN AKP’nin AYRIMCI – BASKICI DÜZENİ

GSS ÜZERİNDEN AKP’nin
AYRIMCI – BASKICI DÜZENİ

Sayın Mahmut Esen’e şükranlarımızı sunuyoruz bu çabası için (bkz. http://ahmetsaltik.net/2018/01/20/31-adet-khknin-cozumlemeli-ozeti-ile-gss-sistemi-konusunda-bilgi-notu/). Sayın Esen, 18 ay önce OHAL ilan edildiğinde (20 Temmuz 2015) başlayan Türkiye’nin iğneden ipliğe OHAL KHK’ları ile TEK ADAM tarafından yönetilmeye başlanması sürecini yakından izlemekte ve çok deneyimli – birikimli bir Mülkiye Başmüfettişi olarak çok yerinde saptamalar yapmakta, uyarılar sunmaktadır.

Gerçekten de bu tehlikeli sürecin daha başında 2 OHAL KHK’sı Anamuhalefet Partisi CHP tarafından AYM’ye Anayasaya aykırılık savıyla götürülmüş ancak AYM kendisini bu KHK’ları denetlemede yetkisiz sayarak görevsizlik kararı ile iptal istemini reddetmiştir. Oysa söz konusu 2 OHAL KHK’sı ve sonradan 1,5 yıl içinde gelen 29 KHK,

  • gerçekte OHAL ilanını gerektiren nedenlerle sınırlı olmadıkları gibi,
  • yasalarda değişiklikler yapmış
  • ayrıca OHAL süresi ile sınırlı kalmayacak “kalıcı” düzenlemeler de içermekteydi.
  • Bu gerekçelerle de OHAL KHK’sı olma niteliğini yitirerek olağan KHK durumuna geçmişti.
  • Bu yönüyle de, TBMM’den bir yetki yasasına dayanması gerektiğinden ve böyle bir yasa da olmadığından,
  • gerçekte OHAL KHK’ları Yasama yetkisinin Yürütme tarafından yetki gasbıyla salt Anayasaya aykırı olmakla kalmayıp bütünüyle hukuk dışındadır ve hatta YOK HÜKMÜNDEDİRLER!

Ancak AYM’nin yarattığı hukuk ve giderek rejim bunalımı derinleşerek ve uzayarak sür(dürül)mektedir. Geri alınması ya da OHAL bittiğinde durdurulması olanağı olmayan çok sayıda ve kapsamda mevzuat değişiklikleri ve düzenlemeleri bu KHK’ler ile yürürlüğe konmuştur. Bu metinlerin Resmi Gazetede yayımlanmalarının ardından derhal (aynı gün!) TBMM’ye sunulması (Anayasa md. 121/son) ve burada TBMM İçtüzüğü uyarınca (md. 128/1) ivedilikle ve en geç 30 gün içinde görüşülüp karara bağlanması gerekmektedir. Ancak öğrendiğimize göre burada sümen altında bekletilmektedir, TBMM Başkanı İ. Kahraman ağır sorumluluk altındadır. 2 OHAL KHK’sı TBMM’de onanmıştır. Anayasaya açıkça meydan okunmakta, ayak altına alınmaktadır. TBMM de kendisini yok hükmüne indirgemektedir AYM gibi.. Yargı da HSK üzerinden teslim alınmıştır. Bürokraside tüm su başları zaten tutulmuştur. Medyanın % 95’e yakını denetim altındadır..

Bu karmaşa ortamında

  • TEK ADAMIN AĞZINDAN ÇIKAN DA ÇIKMAYAN DA KANUN HÜKMÜNDEDİR!

Dolayısıyla ülkemizde demokrasinin kırıntısının kaldığını söylemek olanak dışıdır!

Böylesi yönetimler siyaset biliminde despotizm, baskıcı – otoriterlik, totaliterlik, diktatörlük, faşizm, yerine göre dinci faşizm.. gibi adlar almaktadır. Türkiye’de hangisi – hangileri geçerlidir?

Daha da çarpıcı olan, bu sürüklenişten sorumlu olan kişiye hangi sıfat takılacaktır?
AKP Genel Başkanı ve 12. CB Erdoğan bu tabloda 1 numaralı aktör ve sorumludur. Yukarıdaki rejime ilişin sıfatlardan hangisi Erdoğan için uygun düşmektedir? Yazılıp – söylendiğinde hemen Cumhurbaşkanına hakaret davası kapıdadır. Çok sayıda avukat, özel görevli, kendine iş çıkartmak isteyen savcı.. böylesi bir çaba içindedir ne yazık ki.. Mahkemeler bağımsız olmadığından yansız da olamamakta, bu davalar sıklıkla hapis cezası – maddi giderim (tazminat) ile bitirilmektedir. Eleştiri yolu da “hakaret davası” silahıyla tıkanmıştır.

Erdoğan bir parti başkanı olarak partisinin ilçe düzeyinde kadın – gençlik kolları toplantılarına da devlet olanağı – koruması ile katılmakta, muhalefete – herkese ağzına geleni söylemekte ancak sıra yanıta ve karşı eleştiriye gelince Cumhurbaşkanlığı zırhına bürünmektedir. Bu durum Hukukta silahların denkliği ilkesine aykırı düştüğü gibi, hakkaniyete –  adalete -siyaset etiğine de asla uygun değildir. Bu davranışları ile karşıtlarını adeta tahrik etmekte ve kendi nitelemesiyle de ”suça – hakarete” itmektedir. Sonra da gelsin Cumhurbaşkanına hakaret davaları ve gelsin TCK md. 299 :

  • Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır. Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır. (İzin verilmeyen var mı?)
  • Çıkış nasıl bulunacaktır meşruluk içinde??
  • Tüm meşru çıkış yolları kapatılırsa nereye varacağız?
  • Halkın, evrensel olarak kabul gören MEŞRU DİRENİŞ HAKKI’na mı sıra gelecektir;
    meşruluk dışına çıkan iktidara karşı?
  • Bu da ülkede iç kargaşa, çatışma, belki iç savaş ve kan dökülmesi demek değil midir??
  • AKP iktidarının bu gelişmeleri, olası sonuçlarını öngör(e)medikleri düşünülebilir mi? Bu sorunun yanıtı “hayır” ise ne olacak / ne yapılacaktır??Yönetimin yolsuzluklarını yazmak, araştırmak.. iyice olanaksız kılınmıştır.

    Örn. gazeteci Ahmet ŞIK, yazdıklarından dolayı 388 gündür hapistedir ve savunması mahkeme başkanını rahatsız etmiş “siyasi” olarak niteleyerek mahkeme salonundan dışarı çıkarılmıştır!
    Bu ne şiddet, bu ne celaldir Ya Rab! ?

    Ne demektir “siyasi savunma”!? Suçlama siyasi ise savunma bunun dışında kalabilir mi?
    Hem siyasal suçlama olur mu? Suçlamanın a’dan z’ye hukuk içinde olması zorunlu değil midir?
    *****
    GSS rejimi bağlamında yüksek yargıya tanınan ayrıcalıklar (AYM üyelerinden sonra Yargıtay ve Danıştay üyeeriyle bağımılarına) ve mevzuat düzenlemesinin TBMM Başkanlık Divanı üzerinden pamuk ipliğine bağlanması ne anlama gelmektedir? Görevi biten TBMM üyeleri ile bakmakla yükümlü oldukları kişilere tanınan sınırsız ayrıcalıkların sürmesi nasıl hukuk içinde olabilir?? Ve korkunç olanı, bu düzenlemenin bir OHAL KHK’sı içine konan torba – çorba maddelerle yapılması ve hukuka uygunluk denetiminin kapatılmasıdır.

Türkiye bu faşist iklimden bir biçimde ve hızla çıkmak zorundadır..
Her geçen günün bedeli çok ama çok ağır olarak yaşanmakta, bunalımdan çıkışı daha da zorlaştırmaktadır.
Bir yandan da iktidar kamuoyunda algı yönetimi için iç – dış ne denli sorun varsa istismar ediyorsa, gündemle oynuyorsa, ölçüsüz hamaset yapıyorsa hatta
ülke güvenliğini – barışını tehlikeye sokuyorsa??!!

Sevgi ve saygı ile. 22 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

31 Adet KHK’nin Çözümlemeli Özeti ile GSS Sistemi Konusunda Bilgi Notu

31 Adet KHK’nin Çözümlemeli Özeti ile
GSS Sistemi Konusunda Bilgi Notu

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

       1-Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirlerin alınması, bazı kamu/özel kurum ve kuruluşlara dair düzenleme yapılması, bazı karda değişiklik yapılması vb. amaçlar için Anayasanın 121 inci maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 22.7.2016-8.01.2018 tarihleri arasında kararlaştırılmış olan 667- 697 sayılı (toplam 31 adet) KHK yayınlanmıştır.

(Ayda ortalama 2 adet KHK yayınlandığı görülmektedir.)

Olağanüstü hal ilan ediliş leri ve süresi ile de sınırlı olmayan çok sayıda/köklü değişikliklerin yapıldığı, bu bağlamda KHK aracılığıyla Devletin yeniden yapılandırılmak istendiği anlaşılmaktadır.

Nitekim KHK’ler ile özgün/yeni düzenlemelerin yanı sıra kişisel/toplumsal yaşamın tüm evrelerini kapsayan ve sayıları 370’i bulan çeşitli yasalarda (bazıları mükerrer olmak üzere) ek/değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Mevzuat alanında toplam 1202 maddeye ulaşan düzenlemeler yapılmıştır.

Sözü edilen KHK’lerle getirilmiş ve AYM’nin yetkisizlik kararlarından sonra daha da yaşamsal önem kazanmış olan bu düzenlemeler; KHK’lerde izlenmiş sistematiğe uygun olarak birleştirilmiş, yer yer güncelleştirildikten sonra bölümler halinde analitik olarak özetlenmiş ve erişim kolaylığı için fihriste bağlanmıştır. Konunun daha iyi anlaşılması bakımından uygulama örnekleri verilmiş/kısa açıklamalarda bulunulmuştur.

Kamuoyunun sağlıklı bilgi sahibi olması, getirilmiş düzenlemeler hatırlatılması ve sonuçlarının gösterilmesi amacıyla hazırlanmış derleme nitelikli bu yazım; 

2-Ülke nüfusunun tümünü kapsaması gereken, 2012 yılından başlayarak zorunlu duruma gelen ve sağlık giderlerinin tek elden yapılmasını öngören genel sağlık sigortası (GSS) sisteminde ulaşılmış son aşama; milletvekilleri ile yüksek yargı organları başkan ve üyeleri için KHK ile getirilmiş istisnalar, GSS uygulamalarında resmi ve özel sağlık kurum/kuruluşları açısından saptanmış aksaklıklar, GSS konusunda alınması gerekli görülen kimi önlemlerin yer aldığı;

Emekli/deneyimli denetim elemanı gözü ile olabildiğince nesnel ölçütlerle kamuoyunu ve yetkilileri aydınlatmak amacıyla tarafımdan hazırlanmış, (GSS sistemi konusunda bilgi notu niteliğindeki) güncel bir raporun genişletilmiş özeti ekte bilgilerinize sunulmuştur.

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi,
19.01.2018 mahmutesen@gmail.com 
==================================

GSS KAPSAMINDA TEDAVİ YARDIMINA YÖNELİK UYGULAMALARI, MİLLETVEKİLLERİNE ve YÜKSEK YARGI MENSUPLARINA GETİRİLMİŞ İSTİSNALAR (Özet)

Mahmut ESEN         

I- GENEL SAĞLIK SİGORTASI

1-Kişilerin sağlıklarının korunması, sağlık riskleri ile karşılaşmaları halinde de oluşan harcamaların finansmanı için genel sağlık sigortası (GSS) getirilmiştir. Sigortalılara sağlık yardımlarının SGK aracılığıyla tek elden yapılması, toplumun tüm  bireylerinin GSS olması kabul edilmiştir. Bu bağlamda SSK, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı kuruluş yasaları yürürlükten kaldırılmış, bunlar tarafından verilmekte olan hizmetler yeni kurulan SGK Başkanlığı bünyesinde birleştirilmiştir. 2012’den başlayarak GSS zorunlu hale gelmiştir.

Yeterli gelire sahip olmayan vatandaşlarımızın primleri Devlet tarafından karşılanmaktadır. 2016 yılı sonunda 78 milyon vatandaşımız  (%97,7 ) GSS’lı olmuştur.

2017 yılında  askerlik görevini yapmakta olan 350 bin er/erbaş ile yedek subay öğrencileri de GSS kapsamına alınmıştır. Halen kapsam dışında kalmış olanların da (banka yardımlaşma sandıkları personeli,  cezaevlerindeki hükümlü/tutuklular vb.) sisteme dahil edilmelerine yönelik çalışmalar sürmektedir.

2016’da Devlet tarafından yapılmış tedavi giderleri toplamı 74 millyar TL dir.

GSS Sigortalılarına Sağlanan Sağlık Yardımları

2-Ülke nüfusunun tamamına yakını kapsayan GSS kapsamındaki sigortalılara sağlık yardımları SGK tarafından  sağlık kurum/kuruluşlarından hizmet alımı yapılarak karşılanmaktadır. Yapılacak sağlık yardımlarının usul ve esasları, sigortalılardan alınacak katılım payları, özel sağlık kuruluşlarına ödenecek ek ücretler, sağlık hizmetlerinin bedellerinin tespit edilmesi vb. konular;  5510 sayılı yasa, konuya ilişkin yönetmelik ile  SGK tarafından çıkarılmış Sağlık Uygulama Talimatında  (SUT)  ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

 3-SUT  ile belirlenmiş olan sağlık hizmeti bedellerinin büyük bölümü 2013 yılından beri güncellenmemiştir.

Bu yüzden kamu hastanelerinde verilmekte olan sağlık hizmetleri aksamakta, hizmetler güçlükle yerine getirilebilmektedir.

Özel hastanelere giden vatandaşlarımız da -güncellenmeyen hizmet bedelleri nedeniyle- her geçen gün daha fazla ek ücret ödemek zorunda kalmaktadır. Çünkü özel hastaneler 5510 sayılı yasa; imzaladıkları sözleşme hükümlerine karşın SUT tarifesinin % 200’ünün üzerinde ücret almakta, bu yolla hizmet bedellerini piyasa koşullarına uyarlamaktadır. Muayene katkı  payını artıran  ve özel hastanelere ödediği muayene ücretinin önemli bölümünü de vatandaştan geri alan SGK’nın; bu uygulamadan fazla rahatsız olmadığı, bu yüzden vatandaşların özel hastanelere ilişkin  yakınmalarının sürüncemede bırakıldığı görülmektedir.

(Örneğin, SUT tarifesine göre KBB muayene bedeli olarak özel hastanelere  (KDV dahil) 25,92 TL ödeyen SGK, ödediği bu rakamın 20 TL’sını, muayene katkı payı ve reçete bedeli adı altında vatandaştan tahsil etmektedir.) 

II-GSS DIŞINA ÇIKARILMIŞ MİLLETVEKİLLERİ  – YÜKSEK YARGI ORGANLARI  BAŞKAN VE ÜYELERİNİN DURUMU

4-Mevzuatta yer alan GSS’na aykırılık oluşturan tüm hükümler yürürlükten kaldırıldığı halde, milletvekilleri ile bakmakla yükümlü oldukları kişilerin tedavi giderlerinin TBMM bütçesinden yapılacağına ilişkin yasa kuralı (3671 s.k./4. md.)   günümüze dek özenle korunmuştur. Özel yasada sağlık hizmetlerinden yararlanma usul ve esaslarına ilişkin hüküm bulunmamaktadır. Bu yüzden belirtilen hususlar, herhangi bir sınırlama olmaksızın, TBMM Başkanlık Divanınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenmiştir.

Yönetmelik ile hak sahibi olanlara, SGK aracılığıyla genel sağlık sigortalılarına verilenlerle kıyaslanamayacak oranda (onların hayal bile edemeyeceği), özel sağlık sigortası poliçelerinde dahi öngörülmeyen hükümler içeren tedavi yardımlarının sağlanmış olduğu anlaşılmaktadır.

5-Milletvekillerine  tanınmış bu tür  ayrıcalıklarından bazıları aşağıya çıkarılmıştır.

  • Özel muayenehanede / evde yapılan muayene ve tedavi ücretleri de TBMM tarafından karşılanabilmektedir.
  • GSS sigortalılardan farklı olarak; hak sahibince muayene katkı payı, ilaç reçeteleri için
    reçete bedeli, eşdeğer ilaç  farkı vb. için ödeme yapılmamaktadır.
  • Resmi sağlık kurum ve kuruluşlarından sağlanmış tedavi giderleri, Kurum tarafından
    düzenlenmiş (Öğretim üyesi muayene ücret farkı dahil) fatura esas alınarak ödenmektedir.
  • Özel sağlık kurumlarındaki tedavi giderlerinde hak sahipleri tarafından ek ücret ödenmemektedir.
  • Özel sağlık kurumlarına ödenecek sağlık hizmeti giderlerinde Türk Tabipler Birliği vb. kurum/kuruluşların yıllık tarifeleri temel alınarak Başkanlık Divanınca belirlenen tutarlar üzerinden ödenmektedir.
  • Hak sahiplerine yurt dışında tedavi edilmeleri  konusunda (GSS’lılarına göre) geniş olanaklar sağlanmıştır.

6- GSS mevzuatına aykırı olan bu özel düzenlemenin Anayasa’nın 12. maddesinde yer alan Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” kuralına da aykırı olacağı hususunun göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Çünkü milletvekillerine görevlerini daha iyi yapabilmeleri, halkı temsilde zorluk çekmemeleri bağlamında kimi ayrıcalıklar /kolaylıklar sağlanması olağan karşılanabilir. Ancak söz konusu bu düzenlemelerin, üstlenilen görevin  süresi ile sınırlı kalmadığı,  tanınan olanaklardan ömür boyu yararlanacakları şeklinde kurallar içerdiği görülmektedir. Oysa AYM’nin bazı iptal kararlarında Parlamento üyeliği ve sıfatı son bulmuş kişilerin artık yurttaşlardan farklı bir statü içinde bulunmaları için sebep kalmadığı hususu açık/seçik belirtilmiştir.

 7- Buna karşın anılan özel yasanın uygulama alanı genişletilmiş; önce AYM, daha sonra da 696 sayılı KHK ile Danıştay ve Yargıtay başkan ve üyeleri ile bakmakla yükümlü oldukları kimselerin sağlık giderlerinin de, TBMM üyelerinin tabi oldukları esaslar çerçevesinde, mahkemelerin bütçelerinden ödenmesine ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Bu yolla Cumhurbaşkanı T. Erdoğan’ın (17.01.2017 tarihli konuşmasında) “Dünyada belki de tek örnek olduğunu, ABD’nin bu modelin dar bir örneğini uygulamaya kalktığı halde başaramadığını, beş yıldır tıkır/tıkır işlediğini, incelemek için dünyanın her yerinden heyetler geldiğini”  övgüyle bahsettiği  ve   350  bin er/erbaşın sisteme dahil edildiği bir dönemde, yüksek yargı mensupları GSS kapsamı dışına çıkarılmıştır.

    Bu bakımdan, yüksek yargı organı mensupları, sağlık giderlerinin ödenmesi gibi yaşamsal önem taşıyan bir konuda TBMM Başkanlık Divanına bağlanmıştır. Çünkü bilindiği üzere yönetmelik çıkarmak veya Başkanlık divanının TBMM yönetimine ait karar alma faaliyetleri, TBMM’nin yasal olmayan idari nitelikli kararlarındandır. Dolaysıyla yüksek yargı organlarına sağlanacak sağlık yardımları, yasama organının (Başkanlık Divanının) idari kararlarına göre yapılacaktır. (Örneğin yüksek yargı organı mensubunun kullanacağı gözlük bedeline bile TBMM Başkanlık Divanı karar verecektir.)

 Bu yüzden konu salt sağlık giderlerinin ödenmesi sorunu olmaktan çıkmakta, yargı organlarının bağımsızlığı ve tarafsızlığını da doğrudan ilgilendirmektedir.

 Öte yandan yüksek yargı mensuplarının, GSS kapsamı dışına çıkarılmış olmaları nedeniyle, yaşamın olağan akışı içinde, GSS sigortalılarının sorunlarından uzaklaşacakları; bu yolla SGK’nın hatalı eylem ve işlemlerinin yargı yoluyla düzeltilmesi, içtihat oluşturulmasına yönelik yargısal faaliyetlerin daha uzun  bir zaman alacağı açıktır.
========================================
Dostlar,

GSS ÜZERİNDEN AKP’nin
AYRIMCI – BASKICI DÜZENİ

Sayın Mahmut Esen’e şükranlarımızı sunuyoruz bu çabası için. Sayın Esen, 18 ay önce OHAL ilan edildiğinde (20 Temmuz 2015) başlayan Türkiye’nin iğneden ipliğe OHAL KHK’ları ile TEK ADAM tarafından yönetilmeye başlanması sürecini yakından izlemekte ve çok deneyimli – birikimli bir Mülkiye Başmüfettişi olarak çok yerinde saptamalar yapmakta, uyarılar sunmaktadır.

Gerçekten de bu tehlikeli sürecin daha başında 2 OHAL KHK’sı Anamuhalefet Partisi CHP tarafından AYM’ye Anayasaya aykırılık savıyla götürülmüş ancak AYM kendisini bu KHK’ları denetlemede yetkisiz sayarak görevsizlik kararı ile iptal istemini reddetmiştir. Oysa söz konusu 2 OHAL KHK’sı ve sonradan 1,5 yıl içinde gelen 29 KHK, gerçekte OHAL ilanını gerektiren nedenlerle sınırlı olmadıkları gibi, yasalarda değişiklikler yapmış ayrıca OHAŞ süresi ile sınırlı kalmayacak “kalıcı” düzenlemeler de içermekteydi. Bu gerekçelerle de OHAL KHK’sı olma niteliğini yitirerek olağan KHK durumuna geçmişti. Bu yönüyle de, TBMM’den bir yetki yasasına dayanması gerektiğinden ve böyle bir yasa da olmadığından, gerçekte OHAL KHK’ları Yasama yetkisinin Yürütme tarafından yetki gasbıyla salt Anayasaya aykırı olmakla kalmayıp bütünüyle hukuk dışındadır ve hatta YOK HÜKMÜNDEDİRLER!

Ancak AYM’nin yarattığı hukuk ve giderek rejim bunalımı derinleşerek ve uzayarak sür(dürül)mektedir. Geri alınması ya da OHAL bittiğinde durdurulması olanağı olmayan çok sayıda ve kapsamda mevzuat değişiklikleri ve düzenlemeleri bu KHK’ler ile yürürlüğe konmuştur. Bu metinlerin Resmi Gazetede yayımlanmalarının ardından derhal (aynı gün!) TBMM’ye sunulması (Anayasa md. 121/son) ve burada TBMM İçtüzüğü uyarınca (md. 128/1) ivedilikle ve en geç 30 gün içinde görüşülüp karara bağlanması gerekmektedir. Ancak öğrendiğimize göre burada sümen altında bekletilmektedir, TBMM Başkanı İ. Kahraman ağır sorumluluk altındadır. 2 OHAL KHK’sı TBMM’de onanmıştır. Anayasaya açıkça meydan okunmakta, ayak altına alınmaktadır. TBMM de kendisini yok hükmüne indirgemektedir AYM gibi.. Yargı da HSK üzerinden teslim alınmıştır. Bürokraside tüm su başları zaten tutulmuştur. Medyanın % 95’e yakını denetim altındadır..

Bu karmaşa ortamında TEK ADAMIN AĞZINDAN ÇIKAN DA ÇIKMAYAN DA KANUN HÜKMÜNDEDİR!

Dolayısıyla ülkemizde demokrasinin kırıntısının kaldığını söylemek olanak dışıdır!
Böylesi yönetimler siyaset biliminde despotizm, baskıcı – otoriterlik, totaliterlik, diktatörlük, faşizm, yerine göre dinci faşizm.. gibi adlar almaktadır. Türkiye’de hangisi – hangileri geçerlidir?

Daha da çarpıcı olan, bu sürüklenişten sorumlu olan kişiye hangi sıfat takılacaktır?
AKP Genel Başkanı ve 12. CB Erdoğan bu tabloda 1 numaralı aktör ve sorumludur. Yukarıdaki rejime ilişin sıfatlardan hangisi Erdoğan için uygun düşmektedir? Yazılıp – söylendiğinde hemen Cumhurbaşkanına hakaret davası kapıdadır. Çok sayıda avukat, özel görevli, kendine iş çıkartmak isteyen savcı.. böylesi bir çaba içindedir ne yazık ki.. Mahkemeler bağımsız olmadığından yansız da olamamakta, bu davalar sıklıkla hapis cezası – maddi giderim (tazminat) ile bitirilmektedir. Eleştiri yolu da “hakaret davası” silahıyla tıkanmıştır.

Erdoğan bir parti başkanı olarak partisinin ilçe düzeyinde kadın – gençlik kolları toplantılarına da devlet olanağı – koruması ile katılmakta, muhalefete – herkese ağzına geleni söylemekte ancak sıra yanıta ve karşı eleştiriye gelince Cumhurbaşkanlığı zırhına bürünmektedir. Bu durum Hukukta silahların denkliği ilkesine aykırı düştüğü gibi, hakkaniyete –  adalete -siyaset etiğine de asla uygun değildir. Bu davranışları ile karşıtlarını adeta tahrik etmekte ve kendi nitelemesiyle de ”suça – hakarete” itmektedir. Sonra da gelsin Cumhurbaşkanına hakaret davaları ve gelsin TCK md. 299 :

  • Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır. Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır. (İzin verilmeyen var mı?)
  • Çıkış nasıl bulunacaktır meşruluk içinde??
  • Tüm meşru çıkış yolları kapatılırsa nereye varacağız?
  • Halkın, evrensel olarak kabul gören MEŞRU DİRENİŞ HAKKI’na mı sıra gelecektir;
    meşruluk dışına çıkan iktidara karşı?
  • Bu da ülkede iç kargaşa, çatışma, belki iç savaş ve kan dökülmesi demek değil midir??
  • AKP iktidarının bu gelişmeleri, olası sonuçlarını öngör(e)medikleri düşünülebilir mi?

    Bu sorunun yanıtı “hayır” ise ne olacak / ne yapılacaktır??

    Yönetimin yolsuzluklarını yazmak, araştırmak iyice olanaksız kılınmıştır.

    Örn. gazeteci Ahmet ŞIK, yazdıklarından dolayı 386 gündür hapistedir ve savunması mahkeme başkanını rahatsız etmiş “siyasi” olarak niteleyerek mahkeme salonundan dışarı çıkarılmıştır!
    Bu ne şiddet, bu ne celaldir Ya Rab! ?
    Ne demektir “siyasi savunma”!? Suçlama siyasi ise savunma bunun dışında kalabilir mi?
    Hem siyasal suçlama olur mu? Suçlamanın a’dan z’ye hukuk içinde olmazı zorunlu değil midir?
    *****
    GSS rejimi bağlamında yüksek yargıya tanınan ayrıcalıklar ve mevzuat düzenlemesinin TBMM Başkanlık Divanı üzerinden pamuk ipliğine bağlanması ne anlama gelmektedir? Görevi biten TBMM üyeleri ile bakmakla yükümlü oldukları kişilere tanınan sınırsız ayrıcalıkların sürmesi nasıl hukuk içinde olabilir?? Ve korkunç olanı, bu düzenlemenin bir OHAL KHK’sı içine konan torba – çorba maddelerle yapılması ve hukuka uygunluk denetiminin kapatılmasıdır.

Türkiye bu faşist iklimden bir biçimde ve hızla çıkmak zorundadır.. Her geçen günün bedeli çok ama çok ağır olarak yaşanmakta, bunalımdan çıkışı daha da zorlaştırmaktadır. Bir yandan da iktidar kamuoyunda algı yönetimi için iç – dış ne denli sorun varsa istismar ediyorsa, gündemle oynuyorsa, ölçüsüz hamaset yapıyorsa hatta ülke güvenliğini – barışını tehlikeye sokuyorsa??!!

Sevgi ve saygı ile. 20 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Suriye’li Sığınmacılara 30 Milyar Dolar Yardım Yapılmadığı İddiasına İlişkin Görüşüm

Suriye’li Sığınmacılara 30 Milyar Dolar Yardım Yapılmadığı İddiasına İlişkin Görüşüm

Mahmut Esen ile ilgili görsel sonucuMahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E)

(AS: Bizim katkıkımız yazının altındadır..)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bu gün (AS: 28.11.2017) gerçekleştirilmiş TBMM Grup Toplantısında:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı yakınlarının; yurt dışında, vergi cenneti olarak adlandırılan Man Adasında kurulmuş bir şirket hesabına, yüklü miktarda para transferi yapmış olduklarına yönelik (önemsenmesi gereken) iddialarının yanı sıra, ayrıca Suriyeli sığınmacılar için (Hükümet tarafından ifade edilmiş olan) 30 Milyar Dolar tutarında harcamanın yapılmadığı iddiasına da yer vermiş olduğu  görülmüştür.

Ancak Suriyeli sığınmacılara yardım konusunda gündeme hemen/ayrıca getirilmiş olmasının vakitsiz olduğu; ilk (esas) iddiayı gündemden uzaklaştırabilecek/ gölgeleyebilecek nitelikte olduğu; diğer yandan konuya ilişkin iddiaların somut olmaktan ziyade, soyut ve genel nitelikte kaldığı değerlendirilmektedir.

Zira, Hükümetin bazı platformlarda dile getirdiği Suriye’li sığınmacılar için Türkiye tarafından yapıldığı ifade edilen 30 Milyar Dolar yardım miktarının:

  1. a)Sadece merkezi yönetim bütçesinden yapılmış olanları değil; yerel yönetimler, STK vb. kurumu ve kuruluşlar tarafından da yapılmış her türlü ayni/nakdi yardımları kapsadığı; bu yüzden rakamın yer yer tahminlere dayalı olmasının normal olduğu; yardımlar konusunda duyarsız kalan AB/ABD  vb. devlet ve diğer uluslararası kuruluşların dikkatini çekmek bağlamında propaganda amaçlı olarak bu rakamlarda bir miktar abartı olabileceğinin kabul edilmesi gerektiği;
  2. b)Diğer yandan Suriyeli sığınmacılara yapıldığı ifade edilen harcama tutarının halen Türkiye de  altı yıldır bulunan 3.402.808 kişiye bölünmesi halinde; sığınmacıların yer yer Devlet tarafından karşılanan (iaşe/barınma/giyecek/sağlık/eğitim/ısınma vb.) her türlü giderleri için aylık olarak (30 000.000.000/3.402.808/6/12=122,44) ABD Doları rakamına ulaşılacağı; ortalama döviz kuru üzerinden aylık (3.9344 +1.8665/2=2.90) 2.90x 122,44= 355 TL kişi başına harcama isabet edeceği;

Bazı somut bazı durumlar dışında bu miktarın altında harcama yapıldığının (yapılmış gerçek harcama miktarının) tespitini kolay olmadığı;

Düşünülmektedir.
=================================
Dostlar,

Sayın Esen, Mülkiye Başmüfettişi olmanın ustalığı ile pratik bir hesaba girişmiş.
Tabii oldukça kaba bir hesap.. Örneğin nüfusu 6 yıldır 3 402 808 kişi sabit olarak kabul etmek olanaksız. 2011 ilkbaharında Suriye emperyalizm eliyle karıştırıldığında ülkemize başlayan zorunlu göç rakamı 6,5 yılda hızlı bir çoğalma ile bu sayıya erişti. Ayrıca 1 $ = 2.90 TL, ilgili zaman diliminin ağırlıklı ortalamasını ne ölçüde temsil ediyor??

Bunlar da bir yana, emperyalizm ile birlikte davranarak Suriye’de Alevi ve laik Esad’ı devirmek ve Mısır’daki gibi İhvan (Müslüman Kardeşler!?) rotasında bir Sünni Mezhepçi İslami rejim kurma hevesi değil miydi bunca kan dökülmesine yol veren??
Birkaç güne varmaz, Türkiye – Suriye sınırından yüzlerce km içerideki Şam’a kolaylıkla erişilir ve bu kadim kentteki Emevi camisinde namaz kılınırdı öyle mi!? (Muaviye çirkefliği!)

Atlantik ötesi emperyalist patronun / ağabeyin pohpohlaması ile ilahlara kurban edilmesi planlanan Suriye toprakları ve halkı altarda (sunakta) yakılacak, parçalanarak paylaşılacaktı. Güneydeki İhvancı İslami rejim de Türkiye’de benzer bir düzen kurma hülyasına payanda olacaktı.. 1 değil 1’den çok ham meyve yemeye kalkınca işte böyle karnınız fena ağrıyor.

Ürkünç olan bir başka boyut da bu süreçte küresel güçlerin size suç işletmeleri (kriminalize etmeleri) ve ileride Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanma zemini yaratmalarıydı. Bunu da başardı Batılı stratejik müttefikler.. Metal halka buruna geçirilmiştir. Salt o kişinin değil ülkemizin de. Şimdilerde örneğin Dolar operasyonu ile (son derece kırılgan ekonomimiz manivela yapılarak!) bu metal halkanın zinciri çekilmektedir. Kimi ufak – orta boy mali yolsuzlukların da belgeleri sızdırılmaktadır. Son günlerin Man Adası kara hesapları 2 basamağı bulmayan birkaç milyoncuk Dolar ya da Avro aktarımlarıdır ki (transfer), dişi kovuğunu bike doldurmaz.. Buzdağının dibinde milyarlarca Dolar yolsuzluk olması beklenir..

Reis, Jonathan Swift’in “Güliver” i konumundan hallice sayılır / sayılmaz..

Az kaldı “hal” le! Bunca telaş – öfke – bunaltı – küfür…. boşuna değil..

Sevgi ve saygı ile. 30 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com 

SGK HİZMETLERİNE YÖNELİK OMBUDSMANLIK KARARI

SGK HİZMETLERİNE YÖNELİK OMBUDSMANLIK KARARI

Mahmut ESEN 
E. Mülkiye Başmüfettişi

SGK Başkanlığının bazı hatalı eylem ve işlemlerinin düzeltilmesi bağlamında TBMM Kamu Denetçiliği Kurumuna (Ombudsmanlık) yaptığımız başvurunun gereği için SGK Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiştir. 

SGK Başkanlığı; nüfusumuzun tamamına yakınına sigorta ve genel sağlık gibi yaşamsal önemde hizmetler sunan bir kurumdur.[1] Bu bağlamda sigortalıların tedavi ve ilaç giderleri de SGK tarafından karşılanmaktadır. SGK tarafından sigortalılara verilmekte olan hizmetler nitelikleri gereği süreklilik arz etmekte ve hatta ilgilinin ölümünden sonra bile devam edebilmektedir.  Bu bağlamda  ülke ve ulusumuza uzun süre hizmet ettikten ve SGK primi ödedikten sonra emekli olan, geçmiş hizmetleri/konumları gereği özel olarak korunup kollanması gereken ve büyük bölümü kronik rahatsızlıkları nedeniyle yaşamlarının sonuna kadar belli ilaçları kullanmak durumunda kalan 11,7 milyonluk emekli topluluğuna verilmesi gereken hizmetler  özel bir önem kazanmaktadır.

Bu yüzden SGK bünyesindeki Bilgi Edinme Kanunu uygulamaları başta olmak üzere SGK’da halkla ilişkiler konusu özel bir öneme sahiptir.

Bilindiği üzere  4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu  (BEHK) uyarınca kamu kurum/ kuruluşları; bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki sahip oldukları her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, hızlı ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler.

Bu amaçla kamu kurum/ kuruluşlarında bilgi edinme hakkının etkin olarak kullanılabilmesi ve bilgi veya belgelere erişimin zamanında (en çok 30 gün içinde) sağlanabilmesi için bilgi edinme birimleri oluşturulmuştur. Ayrıca bilgi edinmeden kaynaklanacak iş yükünün en aza indirilebilmesi için kamu idarelerinin hizmetlerine ilişkin bazı bilgileri internet sayfaları üzerinden yayınlamaları da gerekmektedir.

SGK’nın başvuru sahiplerinin bilgi edinme hakkının kullanılması, bilgi ve belgelere erişimde güçlüklerle karşılaşılmaması konularında SGK’nın örnek bir uygulama içinde olması gerektiği açıktır. Oysa SGK’ nın bu tür etkin/arzu edilen bir faaliyet sergileyemediği; diğer kamu idarelerine örnek olma bir yana, bilgi edinme başvuruları konusunda merkezi konumda olan Başbakanlık Bilgi Edinme Merkezinin (BİMER) de iş yükünün gereksiz yere artırılmasına neden olduğu görülmektedir.[2]

Bu amaçla SGK Başkanlığının, hizmetlerinden kaynaklanan  yakınmaları ve bilgi edinme istemlerini etkisiz hale getirebilmek, cevaplandırılmış göstermek  için  özel yöntemler  (telefonla / başvuru halinde ayrıntılı bilgi verileceği, ayrıca dilekçe verilmesi vb.) geliştirdiği tespit edilmiştir.

Yukarıdaki tespitimizi kanıtlamak bağlamında  sadece tanık olduğum / bizzat yaşadığım ve güncelliğini koruyan bazı örnek olaylar aşağıya özet halinde çıkarılmıştır.

  • Özel hastanede koroner anjiyo sırasında damara takılan ve sigortalı tarafından karşılanmış olan stent bedellerinin geri  ödemelerinin yapılıp/yapılmayacağına ilişkin 27.07.2015 günlü kısa/öz ve olabildiğince tekniğine göre hazırlanmış, BİMER/ALO 170 üzerinden ve bizzat yapılmış müteaddit başvurularla yenilenmiş olan dilekçemize, ancak CİMER aracılığıyla yapılmış başvuru üzerine  Cumhurbaşkanlığı Halkla İlişkiler Başkanlığının 16.06.2016 günlü yazısından sonra kısmen de olsa (10 ay sonra) bilgi alınabilmiştir.
  • Ankara’da özel bir hastanede  yapılmış muayene, bazı tetkik ve tahlillerde; 5510 sayılı Kanuna, SUT ve SGK ile yapılmış sözleşmeye aykırı olarak % 200’ü aşan ek ücret alındığının fark edilmesi üzerine, talep edilmesi halinde hastane yetkililerince aynı gün düzenlenerek verilmesi gereken SUT eki EK-1/B “Hastaya Sunulmuş Olan Hizmetleri ve İlave Ücreti Gösterir Belge” talep edilmiştir. Usulsüz ilave ücret alınıp/alınmadığı gösterecek nitelikte olan bu belge hastane yetkililerince verilmemiştir.

Bunun üzerine anılan belgeye SGK aracılığıyla ulaşılmak istenmiştir. İlki 22.02.2017 tarihli olmak üzere SGK’ya  muhtelif başvurular yapılmıştır. Alınan yanıt yazısında başvurumun işlem aşamasında olduğu, sözlü bilgi alınabileceği belirtilmiştir. İlgili müdürlüğe gidilmiş, personel tarafından “…şikayet incelemesinin altı ay sürdüğü, kendilerinden de yasa dışı fazla ücret alınabileceği vb.” açıklamalarda bulunulmuştur. Halen  dilekçeme bir cevap alınamamış, yoğun uğraşımıza karşın talep üzerine aynı gün  düzenlenerek hastaya verilmesi gereken belgeye dahi henüz ulaşılamamıştır.

  • SGK Başkanlığına, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu  (BEHK) bağlamında,  11.04.2017 gün ve 4917 sayılı, 23.04.2017 gün ve 5354 sayılı, (görevlerine son verilmiş kamu görevlilerinin emekli aylıklarının hesabı; yetim aylıkları koşullarında değişiklik yapan SGK Yönetim Kurulu kararına yönelik) iki ayrı başvuru ile bilgi/belge talep edilmiştir.

Makul bir süre içinde yanıt alınamaması üzerine talebim BİMER aracılığıyla yinelenmiştir. Bu kez SGK Başkanlığından alınmış “SGK’nın ilgili birimine ayrıca dilekçe ile başvuruda bulunmam halinde talebimin inceleneceği” belirtilmiştir. Ancak ortada yeniden başvuruyu gerektirecek bir durum yoktur. Bu yaklaşımla SGK tarafından bilgi edinme hakkının etkin olarak kullanılmasının, bilgi veya belgelere zamanında erişim hakkı önlendiği, bu yolla BEHK amaç ve ruhuna aykırı hareket edildiği, BEHK etkisiz hale getirildiği açıktır.

  • SGK; kronik rahatsızlıklarım nedeniyle sürekli kullanmakta olduğum bazı ilaçların doz bitim tarihlerini (ilk kez kullanılan 30 tabletlik bir ilacın bitim tarihinin 45 gün olarak belirtilmiş olması dahil) hatalı tespit etmiştir. Açık ve seçik olarak arz ve ifade edilmiş olmasına karşın mükerrer olarak yapmak zorunluğunda kaldığım başvurularıma; SGK Kavaklıdere SGMM hukuka / mevzuata aykırı, birbiri ile çelişen dayanaktan yoksun, sorunu (sorularımızı) açıklamayan noksan / hatalı cevaplar verilmiştir.

Bu hususun tarafımdan belgelendirilmesi/ısrarımız üzerine de cevap yerine bu kez “şahsen başvurmam halinde ayrıntılı cevap verilebileceği” belirtilmiştir. İletişim çağında vatandaş SGK’ya (memurun ayağına) çağrılmakta, bir tür sorguya çekilmek istenmektedir. Yukarıda verilmiş örnek olaylardan da anlaşılacağı üzere, SGK’nın hizmetlerine yönelik şikayetleri ve bilgi edinme taleplerini etkisiz hale getirmeye yönelik (üstelik yerleşik hal aldığı gözlenen) hatalı uygulamalarının hızla düzeltilmesi gerekmektedir. Halkımızın bu tarz bir uygulamaya layık olmadığı değerlendirilmektedir. Bu türden bir uygulamanın yönetim hayatımızda/biliminde yeri olmadığı düşünülmektedir.

Şikayet edilen konular genel sağlık sigortası ve bilgi edinme hakkı ile ilgili olduğu için salt kişisel/basit bir işlem değildir. Bu yüzden SGK Başkanlığının; sözü edilen eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarının, insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelenmesi/araştırılması ve SGK Başkanlığına gerekli önerilerde bulunması için bu konularda yetkili 6328 sayılı Kanunla kurulmuş olan TBMM Kamu Denetçiliği Kurumuna (Ombudsmanlık) başvuru yapılmıştır.

Şikayetimiz üzerine KDK tarafından 14.09.2017 gün ve 10855 sayı ile “gönderme kararı” verilmiştir. Anılan kararda: İdari başvuru yolları da  tüketilmeden yapılmış olan[3] şikayet başvurusunun gereği yapılmak üzere SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına gönderilmesine; 

İdare tarafından, iyi yönetim ilkelerine uygun olarak, başvurana makul bir süre içinde verilecek cevabın bir örneğinin KDK da gönderilmesine; 

İdare tarafından başvurana verilecek cevabın tebliği veya 60 gün içinde cevap verilmemesi halinde bu sürenin bitimi tarihinden itibaren KDK yeniden başvuru yapılabileceğinin başvurana hatırlatılmasına; karar verilmiştir.

Görüldüğü üzere şikayetimiz üzerine başlatılmış süreç devam etmektedir. Bu sürecin sürdürülmesinde ve izlenmesinde toplumsal yarar olduğu anlaşılmaktadır.

[1]  Türkiye’de 31.05.2016 itibarıyla; 20.775.874 aktif, 11.553.846 pasif (emekli) olmak üzere toplam 32.329.720 sigortalı kişi bulunmaktadır.
(http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/10275,2017yilibutcegerekcesi.pdf?0&_tag1=E595FBCC29FA4EAD494A56873635CD3CC34B8222)

Öte yandan 5510 sayılı Yasa uyarınca Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamındaki sağlık hizmetlerinin, tek elden SGK aracılığıyla verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle halen toplam nüfusumuzun % 99’u  (TBMM üyeleri, AYM Başkan ve üyeleri, bankaların yardımlaşma sandıkları vb. kuruluş mensupları dışında) GSS sistemi kapsamına alınmıştır. Yeterli gelire sahip olmayan vatandaşımızın sigorta primleri Devlet tarafından ödenmektedir. (AS: Anayasa md. 60)

[2] 7.06.2017’de BİMER’e yapılan (istek/öneri/şikâyet) şeklindeki başvuruların sayısının 808.844’e ulaştığı anlaşılmıştır.
[3] SGK Başkanlığınca nüfusun tümüne yakınına hizmet verildiği için çok sayıda rutin/teknik nitelikli idari işlem tesis edilmektedir. Bu işlemler alt kademe birimlerince  yerine getirlldiğinden, üst makamların müdahale olanakları sınırlıdır. Bu yüzden SGK’daki işlemlerde idari başvuru yollarının tüketilmesi kolay değildir.
===========================================
Dostlar,

E. Mülkiye başmüfettişi Sn. Mahmut ESEN dostumuz gerçekte emekli değil!
Kendi özelinde halkın hakkını aramayı sürdürüyor ve ilerleyen yaşında hakkını bilgiyle, dirençle almaya çabalıyor. Artık bu bürokratik zorlukları Türkiye aşmak zorunda. Yurttaş bunca vergi veriyor, bedel ödüyor.. Kamudan hak ettiği nitelikli hizmetleri alma hakkı var. Hem yasal düzenlemeler hem de Kamu Görevlileri Etik İlkeleri (5176 sayılı yasa) yurttaş bakımından bu hakkı, kamu açısından da yükümlülüğü pekiştiriyor. Gereğinde sorumlulara yaptırım uygulanmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 01 Ekim 2017, Ankara

 

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com