Etiket arşivi: Liyakat ilkesi

Tarikat ve cemaatler pençesindeki Türkiye

SİYASET11.08.2022, BİRGÜN

Cemaat ve tarikat adı altında hukuk dışı yapılanlar veya Anayasa dışı işlem ve eylemleri alışkanlık haline getiren anayasal kuruluşlar, “kişi+parti+devlet” birleşmesi sürecinde daha görünür oldu ve azgınlaştı.

•FETÖ’den İsmailağa cemaatine uzanan yasa ve ‘kayıt dışı’ (C. Çiçek) örgütlenmeler
•Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) gibi kurumların Anayasa dışı işlem ve eylemleri
•Devleti temsil yetkisi ile donatılan makamların dini siyasete alet etmesi
Din istismarı kamu yönetimini çökertti. KPSS hırsızlığı ile iki haftadır bir kez daha çalkanan Türkiye, “Cemaatler pençesi”ni kırabilecek mi?
•ÖSYM başkanlığına atanan profesörün ilk işi, ”cemaat başına övgüler dizen” iletisini silmek olmuş.

DİN İSTİSMARI

Din ve vicdan özgürlüğünü güvenceleyen md.24, sınırlama ve yasaklama kurallarını da koyuyor. “Kötüye kullanma” yasağı, çok yönlü ve kapsamlı:

  • “Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, din veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz”.

Bu yasağın sürekli çiğnenmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik (dünyevi) niteliğini kemirmekte.

NESNELLİK ve SAYDAMLIK

  • “Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez” (md.70) kuralı da, en çok ihlal edilen diğer madde (Any. 70).

Aralarındaki ilişki şöyle: Liyakat ilkesi, din özgürlüğü kötüye kullanılarak zedeleniyor. Bunda, mezhep ve tarikat temelinde hukuk dışı fiili örgütlenmeler olarak cemaatler başköşeyi tutmakta, resmi unvanlı kişiler de araç işlevi görmekte.

KPSS benzeri toplu sınavlar, md. 70’in amacını gerçekleştirme aracı. Bu ise, önceden belirlenmiş kurallar gereği ve saydam bir uygulama ile olur. Tersi durumda, liyakat ilkesi, bir söylemin ötesine geçemez.

Test sınavları nesnel bir biçimde gerçekleştirilse bile, ‘sözlü sınav’, yandaşları kayırma eşiği olarak kullanılıyor. Bu nedenle, mülakat yapılmamalı veya nesnel ve saydam olmalı.

GÜVENLİK ve ARŞİV

Ne var ki, AKP-MHP tarafından oylanan yasalar, yargıç ve savcılardan öğretmenlere, bekçilerden askerlere kadar, nesnellik ve saydamlıktan uzak, Anayasa’ya ve AYM kararına aykırı sözlü sınav düzenlemeleri ile bezeli.

Sınavda başarılı adaylar, kamu görevine giriş için, bu kez, Anayasa’ya aykırı bir biçimde öngörülen ve uygulanan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması (GS-AA) engelini de geçmek zorunda.

Bunda da belirleyici ölçüt, siyasal saik oldu ve kamu görevine girişin ayrıksız koşulu “liyakat ilkesi” hiçe sayılarak, Anayasa’ya aykırı olan GS-AA Yasası (7315 sy.), TBMM’ye karşı, AKP-MHP ‘darbesi’ yoluyla oylatıldı.

LİYAKAT DEĞİL, TARİKAT

AKP iktidarında FETÖ ortaklığı ile merkezi sınavlara ilişkin soru çalma, şifreleme gibi birçok iddia gündeme geldiği gibi ortaklık sona erdiğinde bu hususlar yargılama konusu oldu. Fakat bu yöntemle kamuda birçok alanda liyakatsiz atamalar yapıldı.
•Liyakat ve hukuk eksiği, 15 Temmuz darbe girişimine elverişli bir zemin hazırladığı halde AKP, yeni ortaklarıyla benzer zaafları sürdürmekte.
KPSS skandalı sonucu görevden alınan ÖSYM başkanı için, MHP’nin referansının; yeni atamada ise, liyakat ve bilim yerine, bir cemaatin etkili olduğu ileri sürülmekte.
Kamuda genel çürümüşlük, son yirmi yılın ürünü.

HUKUKA DÖNÜŞ İÇİN

Dini, sahtekarlık ve hırsızlıkları örtbas etme aracı olarak kullanmaktan çıkarmak,
Türkiye’yi cemaat ve tarikat pençelerinden kurtarmak,
•DİB gibi resmi kuruluşları, anayasal amaçlarına yönlendirmek,
•“Kişi+parti+devlet” birleşmesi yerine, yasama/yürütme/yargı ayrılığını sağlamak,
•Kamu yönetiminde liyakat ve hukuku egemen kılmak için,
•Yurttaşlar ve toplum, CHP öncülüğünde kurulan 6’lı masa bileşenlerinden dünyevi hukuk yolunda kararlı adımlarına ivme kazandırmasını bekliyor.

Liyakat karşıtlığı, (FETÖ-AKP-MHP) ortak paydası mı?

 

“Ne istediler de vermedik?” (Başbakan Erdoğan) tepkisi, AKP-FETÖ ittifakını özlü biçimde açıklıyordu, ‘17-25 Aralık süreci’ sonrası tam 11 yıl boyunca, AKP, kendi deyimleri ile ‘hizmet cemaatine’ ‘her istediklerini vermişler’di.

Neler olduğunu en iyi kendileri biliyor. Herkesin bildiği ise şu: Kamu yönetiminde hukuk ve liyakat yokluğu, Anayasa kuralına karşın: “Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez” (md.70).

Bu ayrıksız kural yerine, kendi deyişleri ile “secdeye baş koymak” , ittifakının ortak paydası idi.

AKP ve MHP, 27. yasama döneminde TBMM’deki sayısal çoğunluğunu, katı bir lider hiyerarşisi altında uyguluyor. Öyle ki, vekilleri, örtülü ve açık olarak hak verdikleri muhalefet önerilerini bile kategorik olarak reddediyorlar.

Liyakat ilkesi, bunların başında geliyor: Sınav ve güvenlik soruşturması, başlıca iki ölçüt. Nasıl?

Sınav ölçütleri yasa ile belirlenmeyecek; yürütme ve idare belirleyecek.

“Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması”, kamu görevlileri için zorunlu olacak.

Bunların anlamı ne?

Yazılı sınavı kazanmış olan bir kamu görevlisi adayı, sözlü sınav veya mülakat aşamasında, siyasal nedenle elenebilecek.

Her iki sınavı başarmış olsa da, arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasına takılan adayın ataması yapılmayacak. Bunda da belirleyici ölçüt, yine siyasal saik; tıpkı AKP-FETÖ döneminde olduğu gibi.

AYM KARARLARINA KARŞIN…

“Sözlü sınav ve yerleştirmeye ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir” kuralını iptal eden Anayasa Mahkemesi’ne göre, memuriyette alım ve ilerleme ölçütlerinin yasa ile belirlenmesi esastır (24/7/19). Bu nedenle, Anayasa madde 128’de düzenlenen kamu görevlilerinin “nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri”nin kanunla düzenlenmesi kuralına aykırıdır. AYM’ye göre; sözlü sınavda gözetilecek ölçütlere yer verilmediği gibi sınavı kazanan adayların yerleştirilmesinde uygulanacak esaslara ilişkin herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Bunların yönetmeliğe bırakılması, Anayasa’nın 7, 70 ve 128. maddelerine aykırıdır.

Aynı kararda AYM, arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması ölçütlerini de Anayasa’nın belirtilen maddeleri çerçevesinde saptadı.

AYKIRI DÜZENLEMELER

Her yasa önerisinde CHP’nin yapıcı somut önerilerine karşın, Anayasa’ya ve AYM kararlarına aykırılıklar hız kesmedi. Hakim ve savcılar, bekçiler ve askeri müfettişler hakkında sınav kuralları ile bütün kamu görevlilerine ilişkin arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması, liyakat ilkesine aykırıdır.
Yargıç ve savcılık: OHAL döneminde kadrolaşmak amacıyla kaldırılan yazılı sınava ilişkin en az 70 puan kaydının yeniden getirilmesi olumlu. Ne var ki, mülakat, yasa ile düzenlenmiş gibi görünse de değerlendirme ölçütleri, sınavın niteliği ve denetlenebilirlik ölçütleri yok. Kaldırılması gereken sözlü sınavın uygulanması durumunda ise, nesnelliğinin sağlanması için kamera kaydı altında saydam biçimde yapılmasına ilişkin bütün öneriler geri çevrildi. (Bkz. 7165 ve 7188 sayılı kararlar)

Bekçiler: “Çarşı ve mahalle bekçisi olarak istihdam edilmek için İçişleri Bakanlığı’nca çıkarılan yönetmelikte belirlenen usul ve esaslara göre yapılacak giriş sınavında başarılı olmak şarttır.” (madde 3). Yönetmelik yerine yasa ile belirleme yapılması yönünde iyileştirici öneriler kabul edilmedi (7245 sayılı karar)
Askeriye: Askerî kaynaktan stajyer müfettiş alımında müfettişliğe giriş sınavına başvurabilmek için; Kuvvet Komutanlıklarında üst subay (binbaşı, yarbay, albay) rütbesinde bulunmak ve yönetmelikte öngörülen şartları taşımak gerekir. Giriş sınavı, yönetmelikte belirlenen konulardan yazılı ve/veya mülakat şeklinde yapılır. (7329 sayılı karar) Yönetmelik kaydına itiraz yine reddedildi.

Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması: Kamu görevine girişin istisnası bulunmayan koşulu “liyakat ilkesi” hiçe sayılarak, kapsam bakımından istisna tanımayan bir düzenleme (7135 sayılı karar), TBMM’ye karşı darbe yoluyla oylatıldı.

  • 15 Temmuz Darbe Girişimi bahane edilerek yapılan ve yeni kadrolaşmalar için yasal zemin oluşturan düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği için ciddi riskler taşımakta.

Bu kez, -denizaşırı ülkeler dahil- her yerde hazır bir Diyanet İşleri Başkanı, “kılıçlı secde” yoluyla çöküş veya inşa hazırlığı aracı olarak kullanılmıyor mu?

ADRES TBMM…

Anayasa’nın emredici hükümlerini ihlalde ve AYM kararlarına aykırı düzenlemelerde kararlı olan AKP-MHP ittifakına karşı demokratik siyasal mücadele yöntemlerini gözden geçirme gereği açık. Yandaşlık ve liyakatsizlik, ancak TBMM’de siyasal güç dengelerinin değişmesiyle aşılabilir. Bu bakımdan, CHP Gn. Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorunu çözümü için TBMM’yi işaret etmesi son derece yerinde.

Zaman, büyük ilkelerde buluşma zamanı. Bunun çerçevesi belli:

  • “İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik, sosyal hukuk devleti.”

    ***
    VALİDEBAĞ EKOSİSTEMİ BOZULAMAZ

    Birinci derece doğal sit alanı olarak Validebağ korusu, mutlak koruma altında bulunan bir mekandır.

    Anayasa’nın başta madde 56 gelmek üzere birçok hükmü, Devlet için çok yönlü yükümlülükler öngörmekte. Validebağ açısından kamu makamlarının yükümlülüğü, Koru’ya müdahale etmemek ve müdahaleden kaçınmaktır. Çünkü, Koru’ya yönelik her faaliyet, Koru’daki flora ve fauna dengesi üzerinde açık bir tehdit oluşturmaktadır.

    Geriye götürülemezlik ilkesi, evrensel ölçekte geçerli olan çevre hukuku genel ilkesi olarak, tam tamına Validebağ Korusu için geçerlidir. Korudaki bitki ve hayvan dengesi, dışarıdan gelen her türlü araç-gereçten etkilenir. Bu bakımdan Üsküdar Belediyesi’nin 21 Eylül sabahı tan vaktinde, çok sayıda kamyon ve diğer makinalı araçlarla kum-moloz-çakıl vb. malzemeleri Koru’ya dökmeye başlaması, her türlü niyet sorgulamasından bağımsız olarak, Koru ekosistemine zarar verici bir eylemdir. Bu eylem, Anayasa’nın ve Türkiye’nin taraf olduğu çevre sözleşmelerinin çiğnenmesidir. Bu nedenle, yöre sakinlerinin flora+fauna+homo sapiens için yaşam alanı ve kaynağı olan Validebağ Korusu’nu sahiplenmeleri tamamen meşru ve haklıdır.