Etiket arşivi: laiklik

Haftaya bugün ne yapacaksınız?

Emre Kongar
Emre Kongar
ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları
21 Mayıs 2023, Cumhuriyet

Haftaya bugün… 28 Mayıs 2023 Pazar günü yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçiminde… Nasıl oy kullanacaksınız?

Kime oy vereceksiniz: Lidere mi… kendinize mi?

Ben kendime, bugüne kadar (dek) savunduğum değerlere ve ilkelere oy vereceğim!
***
1) Atatürk’e, onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne inandığım için…

Hangi lider Atatürk’ü ve Cumhuriyeti savunuyorsa, ona oy vereceğim.

2) Demokratik Rejim’i savunduğum için…

Hangi lider Demokratik Rejim’i savunuyorsa ona oy vereceğim.

3) Hukuk Devleti’ni ve adaleti savunduğum için…

Hangi lider Hukuk Devletini, adaleti savunuyorsa ona oy vereceğim.

4) Laikliği savunduğum için…

Hangi lider laiklikten yanaysa ona oy vereceğim.

5) Yargı bağımsızlığına inandığım için…

Hangi lider yargı bağımsızlığını savunuyorsa ona oy vereceğim.

6) Tek kişi yönetimine inanmadığım için…

Hangi lider tek kişi yönetimine karşı ise ona oy vereceğim.

7) Din ve mezhep politikalarının ayrımcı olduğuna inandığım için…

Hangi lider din ve mezhep üzerinden politika yapmıyorsa ona oy vereceğim.

8) Irkçılık ve azgın milliyetçilik politikalarının ayrımcı olduğuna inandığım için…

Hangi lider ırkçılık ve azgın milliyetçilik üzerinden politika yapmıyorsa ona oy vereceğim.

9) Kavgaya değil, uzlaşmaya inandığım için…

En az kavgacı olan, uzlaşmayı en çok savunan lidere oy vereceğim.

10) Savaşa değil, barışa inandığım için…

Yurtta barış, cihanda barış diyen lidere oy vereceğim.

11) Sosyal Devlet’ten yana olduğum, sömürüye karşı olduğum için…

Sosyal Devleti savunan, gelir ve servet dağılımını dar ve sabit gelirlilerden yana düzeltecek ekonomik ve mali politikaları uygulamayı vaat eden lidere oy vereceğim.

12) Hırsızlığa karşı olduğum için…

Dürüst lidere oy vereceğim.

13) Kamu malının yağmasına karşı olduğum için…

Kamu malını koruyan lidere oy vereceğim.

14) Yeşilden yana, betonlaşmaya karşı olduğum için…

Yeşili koruyan, betonlaşmaya karşı olan lidere oy vereceğim.

15) Terbiyeden ve nezaketten yana olduğum için…

Terbiyeli ve nazik olan, küfür ve hakaret etmeyen lidere oy vereceğim.

16) Dünya ile rekabet edebilecek, sorgulayıcı ve çağdaş eğitimden yana olduğum için…

Çağdaş, sorgulayıcı eğitimden yana olan, dogmatik, ezberci eğitime karşı olan lidere oy vereceğim.

17) Bilim, sanat, edebiyat ve kültür alanlarında yaratıcılıktan, özgürlükten, özerklikten ve özgünlükten yana olduğum için…

Bilimde, sanatta, edebiyatta, kültürde, yasaklara karşı olan özgürlükçü lidere oy vereceğim.

18) Üniversite özerkliğinden yana olduğum için…

YÖK’e karşı olan lidere oy vereceğim.

19) Medya özgürlüğünden yana olduğum için…

Medya özgürlüğünü savunan, gazetecileri hapse atmayan, RTÜK ve BİK gibi kuruluşları sadece (yalnızca) meslek ahlakını denetleyen ve siyasal iktidardan bağımsız olan kurumlar haline getirecek lidere oy vereceğim.
***
Ve seçimi ister benim oy verdiğim lider kazansın, isterse rakibi…

Kendime, bütün ömrüm boyunca savunduğum değerlere oy verdiğim için, vicdanım rahat bir biçimde gece mışıl mışıl uyuyacağım!

Ve seçimi ister benim oy verdiğim lider kazansın, isterse rakibi…

  • Ertesi sabah yine Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti için mücadeleye devam edeceğim.

Can ve seçim güvenliği

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
03 Nisan 2023, Cumhuriyet

 

Çok partili serbest seçimli bir ülkede, yönetime aday olan muhalefet liderlerinin can güvenliği ve seçimlerde hile yapılıp yapılmayacağı tartışma haline gelmişse; o ülkede çok partili serbest seçimli düzen büyük risk altındadır.

Türkiye ne yazık ki AKP ve MHP yüzünden bu duruma kadar düşmüştür!

Bir ülkede demokrasinin, cumhuriyetin, yani halkın egemenliğine dayalı bir yönetim biçiminin var olması altı koşula bağlıdır:

1) Çok partili serbest seçimli düzen.
2) Yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı.
3) Düşünceyi ifade, yayın, medya ve örgütlenme özgürlüğü.
4) Laiklik.
5) Ekonomik ve sosyal adalet.
6) Demokrasi ve cumhuriyet konusunda temel eğitim düzeyi.

Söz konusu altı koşulun birisi veya birden çoğu değil, hepsi birden sağlanmışsa, o ülkede demokrasiden ve cumhuriyetten söz edilebilir.
***
Türkiye’de ekonomik ve sosyal adalet sorunu ile demokrasi ve cumhuriyet konusunda temel bir eğitim düzeyine ulaşılması sorunu, Cumhuriyetin kuruluşundan beri, hiçbir zaman çözülemedi.

Ancak 1923 yılından itibaren (başlayarak), laik bir düzenin kurulması ve yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığının sağlanması; 1950 yılından itibaren (başlayarak), çok partili serbest seçimli bir düzenin kurulması; 1961 yılından itibaren (bu yana) düşünceyi ifade (açıklama), yayın, medya ve örgütlenme özgürlüğünün güvence altına alınması konularında büyük reformlar ve devrimler gerçekleşti.

AKP’nin iktidar döneminde ise, belli bir ölçüde, çok partili serbest seçimli düzen hariç (dışında), demokrasi yolundaki kazanımların tamamı (tümü) ortadan kaldırıldı, sivil dikta rejimi kuruldu.

Son yıllarda, AKP’nin seçimleri kaybetme (yitirme) olasılığının ortaya çıkmasıyla birlikte, AKP, geriye kalan son kazanımı da, çok partili serbest seçimli düzeni de yok etmeye başladı.
***
Referandumda mühürsüz oyların sayılması; İstanbul seçimlerinin tekrar edilmesi (yinelenmesi); seçilmiş belediye başkanlarının yerine hukuka aykırı biçimde kayyum atanması; HDP’li liderlerin hukuka aykırı biçimde tutuklanması; İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanına kumpas “davasıyla” siyaset yasağı getirilmesi; HDP’nin seçimlerden kısa bir süre önce kapatılmasının planlanması; AKP’li ve MHP’li yöneticilerin, muhalefet liderlerini, onların can güvenliğini tehlikeye atacak biçimde, hedef haline (durumuna) getirmeleri ve tehdit etmeleri, yaşanan olgulardır.

Önümüzdeki genel seçimlerde muhalefete düşen en zorlu görevler şunlardır       :

1) Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile deprem bölgesini kapsayıp OHAL ilan edilen 11 ilde sandık güvenliğinin sağlanması.
2) Depremzedelerin oy kullanabilmesinin sağlanması.
3) Afganistan, Irak, Suriye, Sudan, Somali gibi ülkelerden ithal “seçmenin” devreye sokulmasının önlenmesi.
4) Yurtdışındaki ve/veya içindeki bazı (kimi) odakların siber suç eylemleriyle dijital-elektronik seçim verisi sistemlerine müdahale etmesinin önlenmesi.
5) Başta cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, muhalefet liderlerinin can güvenliğinin en üst seviyede (düzeyde) sağlanması.

Can güvenliğini İçişleri Bakanlığı’nın, seçim güvenliğini Yüksek Seçim Kurulu’nun sağlaması gerekirken, bunların sağlanmasının da muhalefet partilerine kalması, bir hükümet için elbette utanç verici bir durumdur!

Ancak hükümette ve ortaklarında utanma duygusu diye bir şey kalmadığı için, sorumluluğu muhalefet partilerinin üstlenmesi kaçınılmazdır!

Karakter sınavı

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
20 Mart 2023, Cumhuriyet

 

Bir insanın, hem kendisi için başarabileceği hem de çocuklarına ve gelecek kuşaklara bırakabileceği en iyi şey, sağlam bir karakterdir.

İnsanın sağlam bir karaktere sahip olup olmadığı kolay kolay anlaşılmaz; bazı olağanüstü ve zor dönemlerde ortaya çıkar. AKP’nin iktidarda olduğu yaklaşık 20 yıllık süre öyle bir dönemdir.

AKP’nin teokratik bir diktatörlük rejimi kurduğu bu dönemde aydınların, yazarların, akademisyenlerin, medya üyelerinin, siyasetçilerin, avukatların, doktorların, öğretmenlerin, öğrencilerin de içinde bulunduğu, ancak çoğunluk olmayan bir kesim, demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkesini, AKP iktidarının başından sonuna kadar tutarlı bir biçimde savundu ve AKP’nin baskılarına karşı onurlu, namuslu ve şerefli bir direniş sergiledi.

Bu kesim bunun karşılığında, maddi ve manevi açıdan büyük bedeller ödedi, acılar çekti, sıkıntılar yaşadı.
***
İlkesiz bir başka kesim ise, düzene ayak uydurdu, rahatını korudu, iktidar kimde ise, onun yanında durmayı tercih etti.

Bu kesimin bir kısmı, AKP’den doğrudan beslendiği için sonuna kadar AKP’nin yanında durdu; bir kısmı ise, ahlaki ve siyasi bir bilinçle değil, ekonomik krizin ortaya çıkmasıyla birlikte, çıkarcı kaygılarla, AKP’den uzaklaştı.

AKP’nin iktidar olduğu dönemde ilkesiz davranan ve iyi bir karakter sınavı vermeyen bir kesim de, “neoliberaller ve ikinci cumhuriyetçiler oldu. Medyada ve üniversitelerde büyük bir ağırlığı olan bu kesim, AKP iktidarını 10 yılı aşkın bir süre destekledi; laiklik ilkesini yok saydı; teokratik bir düzeni, demokrasi adı altında pazarlamaya devam etti.

AKP’nin Fethullah Gülen’e bağlı çetelerle birlikte gerçekleştirdiği “Ergenekon”, “Balyoz”, “Oda TV”, “Casusluk” adlı kumpas davaları ve sahte yargı süreçleri sırasında bu kesim, AKP’ye destek vermeye devam etti; AKP’nin dikta rejiminin kurulmasına büyük katkı verdi.

“Gezi” olaylarında Cumhuriyet devrimlerine ve laiklik ilkesine sahip çıkan geniş halk kitlelerinin, anayasanın 34. maddesindeki haklarını kullanarak sokaklara ve meydanlara dökülmeleri ve Cumhuriyet tarihinin en büyük kitlesel protesto eylemlerini gerçekleştirmeleriyle birlikte, “neoliberallerin” ve “ikinci Cumhuriyetçilerin” bir kısmı, sık sık yaptıkları gibi, güçlünün yanında yer aldılar ve eylemlere katıldılar; ancak bu eylemlerin ana unsuru (ögesi) olmadılar, eylemlere eklemlenerek, kendilerine yeni bir alan yarattılar.

“Neoliberallerin” ve “ikinci Cumhuriyetçilerin” bir kısmı ise, AKP’yi ve Fethullah  Gülen’i, “Gezi” protestolarından sonra da desteklemeye devam ettiler; AKP ile yollarını, AKP’nin Fethullah Gülen ile yollarını ayırmasından sonra ayırdılar veya ayırmak zorunda kaldılar.
***
Akıldışı ve olgulara aykırı önyargıların bir sonucu olarak Mustafa Kemal Atatürke ve O’nun temel ilkelerine karşı bir nefret duygusu içinde yaşayan “neoliberal” ve “ikinci Cumhuriyetçi” kesim, son yıllarda da, muhalefet partileri üzerinden, siyasette, medyada, üniversitede, bürokraside kendisine bir yetki alanı açma çalışmalarını hızlandırdı.

Karakter sınavını geçemeyenler, kariyer sınavını bir daha geçerlerse, bu büyük bir sürpriz olmaz!

100. YILDA SEÇİMLER ve GELECEĞİMİZ

Dostlar,

Dün akşam, 3 Şubat 2023 Cuma günü saat 21:00’de (Türkiye saati ile) Avusturya’dan yayın yapan DÜZGÜN TV‘nin konuğu olduk.

Sn. Kazım Balaban‘ın sorularını yanıtladık. Konumuz,

  • 100. YILDA SEÇİMLER ve GELECEĞİMİZ

idi. AKP iktidarının 3 Kasım 2002’den bu yana 20 yıl 4 aydır ülkemizde neler vaad edip neleri yaptığını / yapamadığını irdeledik :

– Sağlık ve sosyal güvenlikte
– Ekonomide
– Hukuk ve Adalette
– Eğitimde
– Dış politika ve güvenlikte
– Din sömürgenliğinde (istismarında) 

Ülkemizin nasıl perişan edilerek uçurumun eşiğine sürüklendiğini sayısal veriler ve somut örneklerle açıkladık. Vaadlerinin ezici bölümünü yapamadılar / yapmadılar. Tam tersine!

Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” özdeyişine gönderme ile, AKP/RTE 2023 seçimlerini kazanırsa neler yapabileceğinin kestirilebileceğini belirttik.

Ulusal gelir 2023’te kişi başına 25 bin Doları aşacak, Türkiye ilk 10 ekonomiye girecekti. 2022 sonunda hala 10 bin Doların altındayız ve 21-22. sıraya gerileyerek G20’den düştük Dünyanın en yüksek enflasyonu olan 6 ülkesi içindeyiz. Kurgulu bir yoksullaşTIRma ile perişan edildi Ulus!

Hukuk devleti çöktü!

Dış Politikada AB-ABD uydusu, maşası, taşeronu, Erdoğan’ın itirafı ile BOP eşbaşkanı bile  olduk. Ulusal çıkarlar savunulamıyor. Kıbrıs’ta KKTC kritik eşikte. Ege’de 19-20 ada / adacığımız Yunanlarca işgal edildi ve üstelik, Paris Andlaşmasına aykırı biçimde silahlandırıldı..

Ülkede can güvenliği yok, siyasal cinayetler başladı, aydınlatıl(a)mıyor; Sinan Ateş, SADAT, mafya!

Laiklik ayaklar altına alındı, pupa yelken din devletine sürükleniyoruz. Diyanet fetva yağdırıyor!?

Eğitim “ulusal – bilimsel – kamusal…” olmaktan çıkarıldı, tarikat – cemaatlerce tutsak edildi.
……………..
Liste uzatılabilir.. Yayında ayrıntılı açıkladık..
***
Seçime giderken Erdoğan’ın DİPLOMA SORUNU, sağlık durumu ve 3. kez aday olmasının olanaksızlığı ile ilerledik. 1982 Anayasası yürürlükte, 2018’da kronometreyi sıfırlama palavra!

YSK Erdoğan’ın adaylığını  kabul etmeden YSK önüne tüm Millet İttifakı vekilleri, hukukçularla.. gidilerek bir uyarı metninin kamuoyuna açıklanması ve YSK’ya verilmesi uygun olur. Anayasayı çiğnememesi ve anayasa ihlali suçu işlememesi gerektiği eksenli anımsatma..

YSK gene de RTE’nin 3. kez adaylığını kabul ederse, yürütmeyi durdurma istemiyle hemen AYM’ye gidilmesi.. Anayasa md. 79 elvermiyor gözükse de, Anayasanın bütünsel olarak sistematik yorumu durumunda YSK kararının denetlenmesinin hukuka uygun olacağı savıyla.

Aynı zamanda hemen AİHM’ne (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne) ivedi başvuru.. İç hukuk yollarının Anayasa md. 79 ile tıkandığını savlayarak ve ivedi tedbir kararı isteyerek..

Tırnak boyasında ısrar…
Sandıklarda ıslak imzalı tutanakların mutlaka alınması..
Seçime yüksek oranlı katılımla AÇIK ARA FARKLA RTE’yi geride bırakmak..

Evet… giderler… Paşa paşa giderler… 2019 İstanbul BŞBB seçiminde olduğu gibi.. 13 bin fark 806 bine çıkınca halkın tokadını yiyip oturmuşlardı..

Savaş – çatışma çıkarıp seçimi erteleme.. Anayasa md. 87 yetkiyi TBMM’ye veriyor. RTE böyle bir yola başvurursa, kendi parti gurubuna egemen olamaz… 1 Mart 2003’te olduğu gibi..

Umutluyuz.. Yaşam pahalılığı çoooooooook ağır, çoooooooook yakıcı. Halk bunu yaşıyor.
TEK ADAM diktatörlüğü istemiyor. Kamuoyu yoklamaları hep bu yönde.. Abbas yolcu..

Millet İttifakı hata yapmamalı, TÜRKİYE İTTİFAKI‘na büyütmeli dayanışmayı..

70 dakika süren kapsamlı irdelememizi ve çözüm önerilerini dinlemek için lütfen tıklayın..

https://www.youtube.com/live/X8rbTZxevt8?feature=share

https://fb.watch/itds3TrOYX/

1908’de despot Padişah 2. Abülhamit’i tahttan indiren ve HÜRRİYETİ İLAN EDEN halkımız, 1807’den bu yana 216 yıldır süren demokratikleşme uğraşısını ve başarısını sürdürecektir. Tarihin tekerleği geri döndürülemeyecektir.

20 yıllık AKP/RTE parantezi kapatılacaktır.

Zaman, ULUSAL BİRLİK zamanıdır.

Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır..

Sevgi ve saygı ile. 4 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?

 Suay Karaman

16 Ocak 2023’te Cumhuriyet Gazetesi’nde Sayın Kemal Anadol’un “CHP’nin Sorumluluğu” adlı uyarıcı bir ders niteliğindeki yazısının sonu “Tehlikenin farkında mısınız?” diye bitiyordu. “Tehlikenin farkında mısınız?” sözü beni 2006 yılına götürdü.

8 Nisan 2006’da Cumhuriyet Gazetesi’nde “Tehlikenin Farkında Mısınız?” adıyla yazdığım yazının üzerinden 17 yıl geçti. Yazı şu sözlerle başlamıştı:

  • Ülkemiz belki de, tarihinin en ağır siyasal bunalımlarından birini yaşamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurtuluş ve kuruluş süreci, hep karalanmak istenmektedir. Ulusal değerler ayaklar altına alınmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’e, ilkelerine ve devrimlerine karşı savaş açılmıştır. Laiklik karşıtı dinci kadrolar, devletin her kesimini ele geçirmek üzeredir.

Yazı şöyle bitmişti:

  • Ne yazık ki, ülkemizde bir muhalefet boşluğu da yaşanmaktadır. Topluma umut olacak bir lider ve parti, ne solda, ne sağda vardır. Bu koşullar altında yapılacak seçim, umutsuzluğu daha da derinleştirmekten öte gitmeyecektir… Hala tehlikenin farkına varamadık mı? Tehlikenin farkına vardığımız zaman, her şey çok geç olabilir…

Bu yazıdan 17 yıl sonra aynı adla bir yazı yazmak, ne benim, ne de başkalarının aklına gelirdi kuşkusuz. Ülkemiz her geçen yıl aydınlığa doğru ilerleyeceğine, karanlığa doğru yol aldı. Bu durumdan özellikle toplumda kendini aydın görenlerin, kısaca hepimizin sorumlu olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.

Kuşkusuz bugün de ülkemizde bir muhalefet boşluğu vardır. Bu boşluğu doldurması gereken Cumhuriyet Halk Partisi, başka sularda gezinmektedir. Halbuki CHP, Ulusal Kurtuluş Savaşımızdan, onun Kuvayı Milliye’sinden, onun Müdafaa-i Hukuk’undan,  Halk Fırkası’ndan doğmuştur. CHP, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ilkeleri (6 Ok!)

Cumhuriyetçilik,
Ulusçuluk,
Halkçılık,
Devletçilik,
Laiklik,
Devrimcilik

olan Türkiye’nin en köklü partilerindendir.

Yeni CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 10 Ocak Salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

  • “Sevgili arkadaşlarım, sevgili halkım; açık söylüyorum, biz değiştik, biz halkın partisiyiz. Biz hangi yanlışları terk ettiysek, artık saray tam odur. Statükocu, anti-reformcu, anti-özgürlükçü Kenan Evren kafasına geldiler bunların tamamı, Kenan Evren’in hizasındalar.”

Biz değiştik” diyen Kılıçdaroğlu, statükocu, anti-reformcu (yenileşme karşıtı), anti-özgürlükçü (özgürlük karşıtı) olarak nitelediği kendisinden önceki CHP’yi eleştirmektedir. Hangi CHP’yi eleştirdiğini de açıkça söylemelidir. Atatürk’ün mü, İnönü’nün mü, Ecevit’in mi, Baykal’ın mı, hangisi? Ya da kendisinin genel başkanı olduğu 2010 Mayıs’ından önceki tüm CHP’yi mi eleştirmektedir?

Bu sözlerden CHP’nin daha önce, bugün AKP’nin yaptığı yanlışların sahibi olduğu anlamı çıktığı gibi, anti-reformcu, anti-özgürlükçü Kenan Evren kafasında olduğu belirtiliyor. Bu sözlere hiç tepki gelmemesi, son derece düşündürücüdür. Eminim ki, bu sözlerden rahatsızlık duyan birçok CHP’li vardır. Ama genel seçimde milletvekili adayı olmak için ya da yerel seçimde belediyelerde aday olmak için susmaktadırlar.

Laiklik tehlikede değildir” diyen Kılıçdaroğlu ile CHP’de gerçekleştirilen bu değişimi, liberaller, numaracı cumhuriyetçiler, aydın insan taklitleri ve muhafazakârlar (tutucular) olumlu bulmakta. Başta milletvekilleri ve parti yöneticileri olmak üzere, bu değişime teslim olanlar ise, gelecekte ihanetle anılacaklarının farkında mıdırlar?

İşte CHP’nin ve ülkemizin getirildiği acıklı durum budur.

  • Gerçekten tehlikenin farkında mıyız?

Azim ve Karar, 23 Ocak 2023.

AKP ile anayasa!

Av. M. Ziya YERGÖK
ESKİ ADANA BAROSU BAŞKANI

10 Ocak 2023, Cumhuriyet


Muhalefet, bu anayasa adımından kesinlikle sakınmalı ülkenin ve laik Cumhuriyetin kader seçiminde başarılı olmaya odaklanmalı. Seçim öncesi AKP ile her ne ad altında olursa olsun, yapılacak işbirliği AKP’nin 20 yıllık, hukuk ve anayasa tanımaz icraatını meşrulaştırmak anlamına gelecek ve iktidara yarayacak.

Altılı Masa‘nın, Gelecek Partisi’nin ev sahipliğinde yaptığı son toplantısında, AKP’nin başörtüsü teklifine karşı, revize amaçlı “Yeni bir başörtüsü teklifi çalışılması kararı çıktı” haberleri basında yer aldı. Böylece Altılı Masa‘yı oluşturan muhalefet partilerinin de alternatif (seçenek) anayasa değişiklik önerisi girişimiyle konu şimdi anayasa düzeyinde tartışılmakta olup Meclis’te ele alınması da çok yakın gözükmektedir.

CHP yakın zamanda, Kılıçdaroğlu’nun çağrısıyla, ülkenin ve toplumun gündeminden düşmüş ve tartışma konusu olmaktan çıkmış olmasına karşın AKP’nin, “İktidar değişirse türban ve başörtüsü konusundaki kazanılmış haklarınızı kaybedersiniz” propagandasının önünü kesmek için bir yasa önerisi vermişti. Konuyu “gollük pas olarak” gören AKP’nin karşı atak yaparak “yasa yetmez” diyerek anayasa değişikliği teklifi (önerisi) vermesiyle olay ülke gündeminde yer almıştı.

YANLIŞ YOL

Şimdi ise Altılı Masa muhalefeti, AKP’nin önerisini laiklik başta olmak üzere birçok bakımdan sakıncalı bularak bu sakıncalardan arınmış bir anayasa değişiklik önerisi hazırlama yoluna girmiştir. Bu yol yanlış bir yoldur. Gerçekte doğru olan, AKP önerisine rötuş (düzeltme) değil, bu konunun hiçbir biçimde anayasa konusu olmaması ve anayasaya taşınmamasıdır. Gerçekte iktidar kanadı, yönetmelik konusu olacak bir düzenlemeyi anayasa konusu durumuna getirerek seçim öncesi gündem değiştirmek ve toplumda kutuplaşma yaratarak buradan yeniden bir siyasal bir rant devşirmek istemektedir.

  • Dünyanın hiçbir ülkesinde kılık kıyafet konusu anayasalarda düzenlenmemiştir.

Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin AKP’nin 2008’de Meclis’ten geçirdiği başörtüsünün serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğini, CHP ve DSP’nin başvurusu üzerine “düzenlemenin anayasanın 2, 4 ve 148’nci (AS: 174. md. olmalı) maddelerine aykırı bulunduğu” gerekçesiyle iptal ettiğini de gözden uzak tutmamak gerekir.

CESUR (YÜREKLİ) OLMALI

Muhalefetin, kapanmış bir konu ile ilgili yasa önerisi vermiş olmasının yanlış ve gereksiz bir adım olduğu ortaya çıkmışken, şimdi, AKP’nin anayasa değişiklik önerisine karşı seçenek anayasa değişiklik önerisi ile çıkması ikinci ve daha büyük bir yanlış olacaktır.

CHP ve Altılı Masa başta olmak üzere,
Cumhur İttifakı karşısındaki tüm muhalefet partileri,
anayasa değişiklik sürecinin hiçbir aşamasında kesinlikle yer almamalıdır.

Bu durumda iktidar kanadının konuyu referanduma (halkoylamasına) götürecek 360 oya ulaşması söz konusu olmayacaktır.

CHP’nin verdiği yasa önerisini desteklememesi de iktidarın kendi içtenliksizliği olarak görülecek ve bu durumda konuyu siyaseten de istismar edemeyecek (sömüremeyecek), etmeye kalksa da karşılık bulamayacaktır. CHP’nin, parti kurullarında ve örgütünde yeterince tartışmadan, münferit (tekil) söylemleri önemseyerek ve sahayı (alanı) yanlış okuyarak evhama (kaygıya) kapılması sonucunda bu öneriyi verdiği anlaşılmıştır.

  • Muhalefet daha özgüvenli ve daha cesur (yürekli) olmalı, yeni yanlış adımlarla,
    artık tükenmiş olan bu iktidara can suyu vermekten kaçınmalıdır.

Ülkeyi bu ucube yönetim biçiminden kurtarmak, parlamenter demokrasiyi yeniden ihya etmek (canlandırmak), ülkeyi demokrasi ve hukuk toplumuna kavuşturmak, vatandaşın aş ve iş sorununa çare (çözüm) bulmak muhalefetin öncelikli görevidir.

Toplum da buna hazırdır. Yeter ki muhalefet hata yapmasın.

Teokratik diktatörlük

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
19 Aralık 2022, Cumhuriyet

Hayal aleminde gezinenler hâlâ işin ciddiyetinin farkında olmasalar da

  • AKP hükümeti, teokratik diktatörlük rejimini kurmuştur!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, anayasaya, yasaya ve hukuka aykırı sahte bir yargı süreciyle ve kumpas davasıyla, hapis cezasının verilmesi ve siyaset yasağının getirilmesi, bu sürecin bir sonucudur.

Daha önce seçim iptal eden AKP hükümeti, bu sefer Ekrem İmamoğlu’nu seçime bile sokmama kararı aldı!

Amaç, halk tarafından seçilen Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanlığı makamını gasp etmek ve Ekrem İmamoğlu’nun olası Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemektir.

Bu, sadece (yalnızca) Ekrem İmamoğlu’na karşı değil, halka karşı, millete karşı gerçekleştirilmiş bir darbedir!

Yargı, bağımsızlığını tamamıyla (tümüyle) yitirdiği için, istinaf ve temyiz sürecinin hızlandırılmasıyla ve olumsuz bir kararın çıkarılmasıyla, Ekrem İmamoğlu’nun aday gösterilmesinden sonra ve seçimlerden önce, Ekrem İmamoğlu’nun adaylığının düşürülebileceği, bu durumda “Millet İttifakı”nın seçimlere bir aday bile sokamayacağı açıktır.
***
AKP böylece, dürüst, mert ve cesur bir biçimde, eşit, özgür ve yasal koşullarda rakipleriyle yarışabilecek bir siyasal parti olmadığını, darbeci yöntemlerle hareket ettiğini, korkaklığın ve kurnazlığın sınırlarını aşma kapasitesine sahip olmadığını, bir kere (kez) daha kanıtlamıştır.

Bu koşullarda muhalefetin tek seçeneği, Ekrem İmamoğlu dışında bir adayla Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmektir. Ancak muhalefet, Ekrem İmamoğlu’na yapılan bu büyük haksızlıkları ve adaletsizlikleri avantaja çevirebilir.

Ekrem İmamoğlu’nun, seçimlerde kendisi adaymış gibi hareket etmesi durumunda gayri resmi bir aday gibi seçim kampanyasının her aşamasında, Türkiye’nin dört bir yanında, seçim kampanyasına katılması ve resmi adayı desteklemesi durumunda, AKP sandıkta yine büyük bir hezimet yaşayacaktır; İstanbul seçimlerinde olduğu gibi, halk, AKP’ye sandıkta bir kez daha büyük bir ders verecektir.
***
Öte yanda, muhalefetin seçimleri kazanmasının yeterli olmadığı, laiklik ilkesi yaşama geçirilmeden demokrasiye geçilemeyeceği, bir kez daha kanıtlanmıştır.

Bugün Türkiye’de teokratik bir diktatörlük kuranların, 1960’lı, 1970’li ve 1980’li yıllarda merkez sağ hükümetlerin dincilere karşı verdikleri tavizlerin sonucunda iktidara geldikleri ve o dönemlerde yetiştikleri dikkate alınacak olursa, son 20 yılda AKP’nin kurduğu teokratik düzenin, önümüzdeki onlarca yıl içinde ne gibi sonuçlara yol açabileceğini tahmin etmek (kestirmek) zor değildir.

Teokratik bir diktatörlüğün yeniden kurulmasının engellenmesi ve dinci faşistlerin kökünün kazınması için alınması zorunlu olan önlemler şöyle özetlenebilir:

1) Sayılarının 20 bine yakın olmasından dolayı etkin biçimde denetlenmeleri olanaksız olduğu için, tarikat ve cemaat formatında örgütlenen derneklerin ve vakıfların kapatılması; derneklerin ve vakıfların dini hizmet vermesinin yasaklanması; din hizmetlerinin salt Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilmesi; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laiklik ilkesine göre yeniden yapılandırılması, tüm dinlere ve mezheplere hizmet vermesi.

2) Eğitimin dinselleştirilmesinin engellenmesi; Milli Eğitim Bakanlığı’nın laiklik karşıtı derneklerle ve vakıflarla düzenlediği işbirliği protokollerinin iptal edilmesi; “4+4+4” eğitim sisteminin kaldırılması; ihtiyaç ötesi imam hatip okullarının kapatılması, imam hatip okullarının imam ve müftü yetiştirmek amacıyla yeniden meslek okullarına dönüştürülmesi; ihtiyaç ötesi ilahiyat ve İslami ilimler fakültelerinin kapatılması; Kuran kurslarına 18 yaş altı çocukların katılmasının yasaklanması ve kaçak Kuran kurslarının kapatılması; zorunlu din dersinin kaldırılması, din dersinin seçmeli olması; din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ayrılması, ahlak bilgisi dersinin, ahlak felsefesi (etik) dersine dönüştürülerek zorunlu ders haline (durumuna) getirilmesi.

3) Devlet kurumlarında laiklik karşıtı dinci kadrolaşmanın ortadan kaldırılması; laiklik karşıtı eylemlerin odağı durumuna gelen siyasal partilerin kapatılması; bu partilerin kurucularına ve yöneticilerine ömür boyu siyaset yasağı getirilmesi; anayasayı fiilen ortadan kaldırarak teokratik sivil darbe yapanların yargılanması.

Gelecek kuşaklara bugün yaşananları yaşatmamak, her vatanseverin ortak sorumluluğudur!

Beslenme, barınma, sağlık, eğitim

Dile egemen olan, dünyaya egemen olur. Egemen dili belirleyip, denetlemeye çalışır. Medya çağı önermenin doğruluğunu daha da açık seçikleştirdi. Egemenin dilinin içinde kalarak ona karşı çıkman, onunla mücadele etmen pek mümkün değil. Sadece egemenin dilinin desteklemekle kalmazsın, onun önermelerini de savunmak zorunda kalırsın. Somut bir örnek; AKP dilinin temel cümlelerinden biri olan, laiklik tartışması.

AKP, “Kemalizmin din ve devlet işlerini birbirinden ayırarak milletin dinini yaşamasına engel olduğu” cümlesini topluma ezberletti. Karşı çıkanlar ise “Ama din ve devlet işleri birbirlerinden ayrılmalı, bu Anayasa maddesi” diye çırpınıp durdular. İlk bakışta haklılar gibi, değil mi? Ama, toplumun zihninde bu önerme laiklik dinsizleşmedir ile eşdeğer hale geldi.

Böylece tartışma dinin etkisini, gücünü azaltmaya çalışanlar ile dini inancı (dini) korumaya çalışanlar arasındaki mücadeleye döndü. “Alnı secdeye değiyorsa, iyidir” yanılsaması son bir kaç yıla kadar ne kadar güçlü bir kabuldü, değil mi? AKP, laiklik tartışmasında kendi “dilini” muhaliflerine de kabul ettirince laiklik tartışması, hiç ilgisi olmamasına karşın, dindar/ dinsiz tartışmasına döndü. Muhaliflerin “Ama benim de annem, anneannem başörtülü” diye sızlanmalarını hatırlayın. Kimin kazandığı belli, değil mi?

Oysa muhalefet, laikliği, “devletin aklın, bilimin ilkelerine göre yönetilmesi” olarak tanımlasaydı? Bu tanımda din ve devlet işlerini ayırıyoruz gibi bir ifade yok, ama anlamı aynı. İktidarın uygulamalarını akla, bilime aykırılık üzerinden eleştirip, insanların inançlarını sömürme diye itiraz etseydi, tartışma dindar/dinsiz ayrılığına döner miydi, en azından bu kadar kolay döner miydi? “İnönü camileri ahır yaptı” yalanına, İnönü’nün beş vakit namaz kıldığı hatıralarıyla karşı çıkarsan, kamu görevlilerinin aleni olarak namaz kılmalarına, mesai saatinde Cuma’ya gitmelerine ses çıkaramazsın. Cumhuriyet’in belki de en çok önem verdiği kadınların eğitim ve çalışma hayatına katılmasını, laiklik elden gidiyor diye, başörtülü öğrencileri okula almayarak sen darbe vurmaya kalkarsan, hakimin, doktorun türban taktığı aşamaya nasıl geldiğini anlayamazsın bile!

Egemen dili belirler ve denetlerken, dile gelmesini istemediğini de dilin alanından çıkarmaya çalışır. Medyada yoksan, dile gelmemişsen, yok sayıldığın bir dünyada yaşıyoruz. Egemen dilinde Şehir Hastaneleri denilen yapıların görkemi var. Ama hiçbir zaman tomografi için 6 ay sonraya gün verildiği gerçeği yok. Şehir Hastaneleri ihale süreçlerinin, işletim sistemlerindeki yolsuzlukların dosyalarını tutmakla yetinirsen, zaten sağlığa ulaşma zorluğu çeken toplumda hastane karşıtı olarak damgalanırsın.

Evet, tabii ki haklısın Şehir Hastaneleri toplum sağlığı düşmanı sistemler. Ama sistemle uğraşacağına bina ile uğraşırsan, hastanın, doktorun, sağlık emekçisinin yanında durmazsan, muhalefet milletvekili olarak kamu hastanesinden randevu alıp sırada bekleyip, orada doktorun ve hastanın çektiği sıkıntının, ezanın ortağı olmazsan, sadece bina düşmanı olarak kalırsın.

Bugün dile taşınması gereken, egemenin dilini işlevsiz bir yabancı dile çevirecek somut, can yakıcı gerçekler var. Beslenme, barınma, eğitim ve sağlık hakkını dile taşıyan bir muhalefetin TOGG’ la MOGG la ilgilenmesine gerek var mı? TOGG çok pahalı olmuş diye muhalefet edersen egemen de seni yürütemediğin Devrim arabasıyla aşağılar.

2023 seçimlerine kadar sadece bu 4 hakkı savunan, başka hiçbir şeyi konuşmayan bir muhalefet dilini benimsemek çok mu zor! Bugün Türkiye’nin açlık sınırındaki yoksullar ve her an bu sınıra gerileyecek alt orta sınıf ile karnı tok, sırtı pekler dışında bir ayrımı yokmuş gibi bir dili benimseyen muhalefet, egemenin düşmanlık üretici, bölücü dilinin tüm cümlelerini boşa çıkarabilir.

Egemenin biz ve düşmanlarımız ayrımı ile yani bölücülüğüyle mücadele etmenin yolu bu kamplardan birinde kalmak değil. Bu iki kampın ortaklıklarını bulmak. Egemenin böldüklerini birleştiren ortak payda ne? Beslenme, barınma, sağlık ve eğitimden yoksun olanlar değil mi? Mesele başörtüsü takanlar ve takmayanlar arasında mı, yoksullar ve zenginler mi? Hastanede sıra bekleyene doktor yüzünden değil egemen yüzünden bekliyoruz diyebilmek değil mi? İş bulamayana, mülteci yüzünden değil iktidar yüzünden işsiziz demek değil mi?

Tarihe ve tarihine bak! “İş, Ekmek, Hürriyet” diyenlerin sesine ortak ol.

Halil Çivi şiiri : CUMHURİYET GÜZELLEMESİ

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

Değerli Dostlar,

Cumhuriyet haftasındayız.
29 Ekim 2022 Cumhuriyet Bayramı geliyor.
Cumhuriyetimizle ilgili içten duygularımı dörtlüklere dökerek sizlere sunmak istedim..
Umarım beğenir ve seversiniz.

  • CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!

24 Ekim 2022, Çiğli / İZMİR
===================================

CUMHURİYET GÜZELLEMESİ

Halkımın özgür sesisin,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Kurtuluşun simgesisin,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Şimşek gibi çakan sensin,
Saltanatı yıkan sensin,
Gür ve özgür akan sensin,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Meclis oldun, yasa oldun,
Saltanata tasa oldun,
Türk Halkının sesi oldun,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Laiklik harcını kardın,
İnanç özgürlüğü verdin,
Kula kulluktan kurtardın,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Padişahlığı bitirdin,
Seçme, seçilme getirdin,
Halkın gönlüne oturdun,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Egemenlik ışığısın,
Hak ve hukuk aşığısın,
Bağımsızlık beşiğisin,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Halksın, halkın kendisisin,
Ulusal istenç sesisin,
Hukuksun, demokrasisin,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Devrimlerin serverisin,
Kadınların siperisin,
Yoksulların çeperisin,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Tarihimi sen öğrettin,
Bilincimi sen donattın,
Türkçemize lezzet kattın,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Bizi biz yapan değersin,
Devrimsin, ölmez esersin,
Yaşın bin yıllara ersin,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Uygarlığın kalesisin,
Cehaletin belasısın,
Rejimlerin en hasısın,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Teokrasi devri geçti,
Kullar yurttaşlığı seçti,
Ümmet millete dönüştü,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Tarımcıya destek oldun,
Onlarca fabrika kurdun,
Halkı giydirip doyurdun,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Akıl verdin, bilim verdin,
Uygarlık yolunu gördün,
Halkına kol, kanat gerdin
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Ülkümüzün net sesisin,
Kimsesizler kimsesisin,
Atatürk’ün eserisin,
Ne güzelsin Cumhuriyet.
Xxx
Halil Çivi der coşkumsun,
Ezel, ebet tek aşkımsın,
Şaşmaz, değişmez ufkumsun,
Ne güzelsin Cumhuriyet
Xxx

Halil Çivi şiiri : KARIŞMAYIN..

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

…K A R I Ş M A Y I N !

İnsanım, insan hakkım var,
İnancıma karışmayın.
Laikleşmiş hukukum var,
İnancıma karışmayın.
Xxx
İstersem zikir yaparım,
İstersem dinden koparım,
İstersem taşa taparım,
İnancıma karışmayın.
Xxx
İster ateist olurum
İstersem deist olurum,
İstersem dindar kalırım,
İnancıma karışmayın.
Xxx
Muhammedî, Museviyim,
Katoliğim, İseviyim,
Zerdüşt ya da Ermeniyim,
İnancıma karışmayın.
Xxx
Aleviyim, Bektaşiyim,
Bahaiyim, Mevleviyim,
Nakşi ya da Melamiyim,
İnancıma karışmayın.
Xxx
Din, mezhep farkı gözetmem,
Irkçılık yoluna sapmam,
Ahlak çemberinden çıkmam,
İnancıma karışmayın.
Xxx
Yetmiş iki millet birdir,
Birliğin meyvesi gürdür,
Laiklikten sapan kördür,
İnancıma karışmayın.
Xxx
Mevlana’nın haldaşıyım,
Hacı Bektaş yoldaşıyım,
Yunus Emre sırdaşıyım,
İnancıma karışmayın.
Xxx
Cemevi inanç evimdir,
Sah-ı Merdan serverimdir,
Şah Hüseyin kederimdir,
İnancıma karışmayın.
Xxx
İslamı iyi bilirim,
Hakkı özümde bulurum,
Vatanım için ölürüm,
İnancıma karışmayın.
Xxx
Aklın duru gözündeyim,
Atatürk’ün izindeyim,
Sonsuza dek sözümdeyim,
İnancıma karışmayın.
Xxx
Halil Çivi der insanım,
İnsanlıktır benim dinim,
Hiç kimseye yoktur kinim,
İnancıma karışmayın.
Xxx

20 Ekim 2022, Seferihisar – İzmir