Etiket arşivi: KUZEY KÜRDİSTAN BİRLİK VE ÇÖZÜM KONFERANSI.

Rifat Serdaroğlu : TOMA TEYYİP


Dostlar
,

Yürekli ve yurtsever yazar Sayın Rifat Serdaroğlu‘nun 19 Haziran 2013 günlü yazısını biraz bekletelim ve önümüzü görelim.. diye tutarak yayımlamadık..

Geçen zaman ne yazık ki Sayın Serdaroğlu’nu doğruluyor..

AKP politikaları olmaktan çıkan tümüyle dış güdümlü bu RTE politikalarını bilerek / bilmeyerek destekleyen AKP’li, AKP’ye oy veren yurttaşların sorumluluğu
çok ağırlaşıyor, büyüyor..

Sevgi ve saygı ile.
25.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

TOMA TEYYİP

portresi3

RİFAT SERDAROĞLU
rifaterdaroglu@gmail.com
facebook.com/rifatserdaroglu

Türkiyeli Toma Teyyip’in Taksim Gezi Parkı’nda demokratik direniş haklarını kullanan gençlerin üzerine bu kadar acımasızca gitmesinin sebebi anlaşıldı.

Sebep, bu kargaşada Türkiye’nin
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
PKK’nın emrine verildiğinin gizlenmek istenmesiymiş!

AKP’ye oy vermiş, hala vermeye düşünen insanlarımızın vicdanlarına seslenmek istiyorum. Lütfen şu sorulara kendi vicdanınızda cevap verebilir misiniz?

  1. Türkiye Vatanı, hepimizin ortak vatanı değil midir?
  2. Türk Bayrağı, hepimizin onuru-şerefi değil midir?
  3. T.C Devleti, hepimizin devleti değil midir?
  4. Türk Milleti, bizim hepimizin müşterek adı değil midir?
  5. Türkçe, tüm milletimizin “Resmi Dili” değil midir?

75 milyon insanımızın, PKK Narko-Terör örgütü taraftarları dışında,
tümü bu sorulara;

  1. Evet, Vatan ortak malımızdır
  2. Türk Bayrağımız onurumuzdur
  3. T.C. Devleti bizimdir
  4. Hepimiz Türk Milletinin bireyleriyiz
  5. Türkçemiz hepimizin resmi dilidir diye yanıt vereceklerdir.

Hangi partiye oy verirlerse versinler, millet olmanın gereği zaten budur.

Türkiyeli Toma Teyyip ve O’nun Akil İnsanlar Heyetinin gönülden destekledikleri

  • Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı

Ankara’dan sonra Diyarbakır’da da yapıldı ve sonuç bildirisini yayınladı.

Özet olarak 12 maddeden oluşan bildirinin bazı maddelerine beraberce bakalım;

  1. Kürtler, Özerklik-Federasyon-Bağımsızlık gibi siyasal talepleri belirleme hakkına sahiptir. Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkının sadece Kürdistan halkının kararına ve onayına bırakılması Konferansımızda ortaklaşılan bir ilkedir.
  2. Konferans, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep eder.
  3. Konferans, Kürdistan’ın bir statüsü olmadan
    Kürt sorununun nihai olarak çözülemeyeceğini karar altına almıştır.
  4. Anadilde eğitim ve Kürtçenin “Resmi Dil” olarak kabulü,
    anayasal güvence altına alınmalıdır.

AKP’ye oy vermiş ve hala destekleyen vatandaşlarımız şu sorulara yanıt vermek zorundadırlar :

  1. AKP Hükümetinin ve Başbakan Erdoğan’ın izni olmadan Güneydoğu Anadolu Bölgemize, Akil İnsanlar ve Konferansa katılanlar, Kuzey Kürdistan”
    diyebilirler mi?
  2. Hepimizin ortak vatanı olan Türkiye’den ayrılma ve toprak koparma hakkını Kürtçülere kim verdi? Öcalan ile yapılan görüşmelerde, böyle bir şey konuşulmasa ve anlaşmaya varılmasa bu katiller açıkça “Türkiye’yi Böleceğiz” diyebilirler mi?
  3. AKP’ye oy vermiş ve hala vermeyi düşünenler,
    İmralı canisinin özgür bırakılmasını isterler mi?
  4. Kürdistan” denen bir bölgemiz oldu da biz mi bilmiyoruz?
  5. Kürtçenin “Resmi Dil” olması ve yeni anayasaya yazılması için AKP Hükümeti
    ve Erdoğan garanti verdi mi?
  6. PKK Narko-Terör örgütünün Türkiye’deki silahlı unsurlarından kaç tanesinin
    sınır dışına çıktığını Erdoğan veya Özel Paşa, Türk Milletine açıklayabilirler mi?
  7. Son üç aydır, dağa çıkışlardaki artış ne kadardır?

Sayın AKP’liler;

Parti “Din” değildir!

Partiniz yoldan çıktıysa, Genel Başkanınız Amerika ve PKK dışında herkese bağırıyor fakat bunların karşısında dilsiz oluyorsa, lütfen parti yöneticilerini sorgulayınız.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk Milletinin geleceğini yakından ilgilendiren
bu duruma kayıtsız kalamazsınız.

Ya Kürtçü-Bölücülerden yana olacaksınız, ya da Türk Milletinden yana olacaksınız.

Bunun bir üçüncü yolu yoktur.

  • Bölücülere karşı tek söz söylemeyen, aksine Akil İnsanlar aracılığıyla
    bunları destekleyen Erdoğan’ın,

Taksim Gezi Parkındaki gençlere nasıl zulmettiğini sizler görmediniz mi?

  • Sizce Taksim-Gezi direnişçileri, PKK’lı katillerden daha mı tehlikelidirler?

Başta Türkiyeli Toma Teyyip, Akil İnsanlar denen malum heyet ve tüm dünya gayet iyi bilmeliler ki;

  • Türkiye’nin tek karış toprağını kimse alamaz!
  • Gezi parkındaki ağaçlar ve demokratik hakları için direnen Türk Milleti,
  • aziz vatanı için dünyanın altını üstüne getirmekten asla çekinmez.

ABD, CIA yardakçısı Cemaat, Barzani çocukları bölücüler ve AKP yöneticileri, varsa akıllarını başlarına almalıdırlar.

Türk Milleti, bu bölücü tuzağı bu anki nesil ile çözmeye karar vermiştir.
Çocuklarımıza bu problemi devretmeyeceğiz.
Onlara tertemiz bir Türkiye bırakmak, can borcumuzdur.

  • Herkes ya Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti çatısı altında özgür vatandaşlar olarak yaşamaya, her türlü sosyal-etnik-kültürel haklarını korumayı kabullenecek, ya da başına geleceklere razı olacaktır.

Ne Mutlu Türküm Diyene!

Sağlık ve başarı dileklerimle.
19 Haziran 2013

RİFAT SERDAROĞLU
rifaterdaroglu@gmail.com
facebook.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

TÜRKİYE KAÇ ÜLKEDİR, KİM YÖNETİR, KİM KORUR?

Dostlar,

E. Tümg. Naci Beştepe’nin yürekler acısı feryadı..
AKP iktidarının çifte standardı ile Türkiye’yi iç savaşa ve bölünmeye sürüklemesi..
TSK’nın teslimiyeti..
Açlık grevine giden yıllardır tutuklu askerler

Kapkara bir tablo..
Sürdürülemez..
Mutlaka ve hızla durdurulması gerek..
Ülkemizin sağlıklı ve sağduyulu güçleri bu lanetli gidişe “dur” diyecek.
Halk meşru direniş hakını kullanacak, kullanıyor.
Önderini de doğuracak, yakındır..
Eminiz.. Çünkü tarih bunu öğretiyor..
Keşke AKP kendine bir iyilik etse de hükümeti bıraksa..

Yiğit ve gerçekçi komutan Naci paşaya acı saptamaları içiin teşekkür ederek..

Ha gayret halkım..

Sevgi ve saygı ile.
1.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

    TÜRKİYE KAÇ ÜLKEDİR, KİM YÖNETİR, KİM KORUR?


Naci_Bestepe_portresi
Naci BEŞTEPE
E. Tümg.
 
Son bir-iki haftada yurdumuzun bir bölümünde meydana gelen olayları anımsayalım;
  – Diyarbakır’da KUZEY KÜRDİSTAN Birlik ve Çözüm Konferansı düzenlendi. Bölünme amaçlı istekler açıklandı.
  – Sınır ötesine geçmekte olan PKK’lıları uğurlamaya giden vatandaşlara asker su verdi, ancak askerin ortalıkta görünmesine bile kızdılar.
  – Bir terörist için düzenlenen törene, PKK’lılar silahlı olarak katılıp gösteri yaptılar.
  – Generallerin bulunduğu bir helikoptere PKK’lılar ateş açtı, dört mermi isabet etti.
  – Lice’de, karakol binası yapılmasını istemeyen halk inşaatı bastı, çadırları yaktı, olayda bir kişi öldü. Sonrasında yol kesen örgüt bir uzmanı kaçırdı.
  – Pülümür’de PKK maden ocağını bastı, araçları yaktı, bazı işçileri kaçırdı.
  – Cizre’de yerel asayiş birimi diploma töreni düzenlendi, poşulu,özel giysili asayişçiler caddelerde kimlik kontrolü yaptı.
 
  Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uluslararası anlaşmalarla belirlenmiş sınırları içinde oldu.
  Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarına aykırı olarak gerçekleştirildi.
 
  Bu olanlara karşı ülkeyi yönetenler ne yaptı?
  Kulağının ve gözünün üzerine yattı.
  Hiçbir tepki göstermedi.
  Lice’de, 1937 Dersim isyanını anımsatan, devlet otoritesini reddeden olaydan sonra, T.C. Hükümeti adına “Yeni karakol yapmıyoruz, aynı yere yeni bina yapıyoruz, dokuz adet karakolu da kapattık” açıklaması yapıldı.
  “Biz sizin istemediğiniz bir şeyi yapmayız, devlet kontrolünü sürekli azaltıyoruz, merak etmeyin” der gibi. 
  Gibisi fazla.
  Bu yapılanların hiçbiri, devlet olan yerde yenilip yutulamaz.
  Devletin yasal güçleri derhal gerekeni yapar.
  ÇÖZÜM SÜRECİ bozulursa diye korkmanın kime ne yararı olacaktır?
  Çözümden amaç ” Kavga etmeden, kan dökmeden bölünmeyi sağlamak” ise o başka. 
  O zaman da bu kararı verenler halka hesabını da verirler.
  Verebilirler mi? Orasını düşünmeliler.
 
  Başka ne yapıyor devleti yönetenler?
  Bu olaylara tepki gösterecek gücün yasal yetkilerini elinden alıyor.
  Neymiş, 35. madde darbeye dayanak sağlıyormuş?
  Darbe yapana dayanağa gerek varmış gibi?
  Darbe dayanağını kendi bulur, boşuna olayı saptırmaya çalışmaya gerek yok.
  Bu düzenleme ile yapılan TSK’nın PKK’ya karşı adım atmasını engellemektir. Bölünmeye engel olacak asli gücü engellemektir.
  TSK komuta kademesi zaten elleri havaya kaldırmış. 35. madde ile kendisine verilen görevi unutmuş. Siyasi iktidarın dümen suyuna girmiş.
  Sokakta sopa yiyen ama karşılığını veremeyen cılız-korkak çocuğun “Anne şu çocuk beni dövdü” demesi gibi salya sümük ağlıyor.
Helikopterin KAÇMA MANEVRASI ile kurtulduğunu açıklıyor.
  Sen karşılığında ne yaptın? Ne yapman gerekirdi? diyen vatandaşına verecek yanıtı yok.”İktidar öyle istiyor” dese, yutturamayacak, biliyor.
 
  Başka ne yapıyor devleti yönetenler?
  İç güvenliği polisle yapma manevrasına sarılıyor.
  Saflar bile inanmaz.
  Polis kırsalda, dağda asker gibi kullanılamaz. Kullanılmıştır. Özel Harekat timleri yararlı da olmuştur. Ancak askerle beraber ve asker kontrolünde kullanılmıştır. Sayıca sınırlıdır. Pek çok da sorun yaratmıştır.
  İçi güvenliğin tamamen polise devri; silah-teçhizat-eğitim-deneyim- yönetim- yaş ve fiziki yeterlilik gibi pek çok sorun getirir. Maddi yükü de çok pahalıya patlar.
  Karşılığında yararlı olacak olsa neyse.
  Oysa görünen köy kılavuz istemez.
  İstanbul’da sokak eylemleri dört-beş gün sürünce polislerin aç ve uykusuz kaldıkları açıklanmadı mı?
  İstanbul’un göbeğinde polisin aç kalması ne demektir?
  Şimdi bu yüzden ödül veriliyor.
  Tam tersine, onları aç-susuz-uykusuz bırakan amirleri de, yasal yetkilerini aşarak kendi halkına acımasızca saldıran, hakaret eden, işkence yapan, tacizde bulunan, ölüm ve yaralanmalara neden olan polislerin hepsi cezalandırılmalıydı.
  
  Başka ne yapıyor devleti yönetenler?
  Türkiye’nin bir bölümünde, ülkeyi bölme yolunda yapılanları görmezken ülkenin neredeyse tamamında vatandaşların demokratik tepkilerini
polisin aşırı güç kullanımı ile engellemekle övünüyor.
  Vatandaşların çok açık olan istek ve şikayetlerini göstermesini;
dış güçlere, ülke ekonomisine, ülkenin büyümesine-gelişmesine
engel olmak isteyen kötü niyetlere bağlıyor. 
  Sorunun çözümü ile ilgilenmek yerine sorunun arkasına dolanarak
puan almaya çalışıyor.
  Yasal yetkilerini aşan polisi ödüllendirerek vatandaşa göz dağı veriyor.
  Dünyanın gözü önünde bir gencin öldürülmesinde, çocukların bile kanmayacağı düzmece bir polis raporunu (Polisin eline taş gelmiş de onun için bileği bükülmüş de, Sarısülük ondan vurulmuş da polis suçsuzmuş) Bakanlar Kurulu bildirisi olarak sunuyor. Utanmadan.

  • “Biz, AKP’ye karşı geleni öldürtürüz, failini koruruz, bizim demokrasimiz budur.” diyor açıkça.
  Cinayet sanığı polisi serbest bıraktırıyor.
  Suçu belli olmayan ama AKP’ye karşı olduğu bilinen yüzlerce aydını yıllarca tutuklarken.
  Bu yapılanlara da ileri demokrasi diyerek, demokrasilerle alay ederek.
 
  Sanki Türkiye’de iki ülke var.
  İki  bölgeye farklı davranan bir yönetim var.
  Yönetimin yasa dışı uygulamalarına ses çıkarmayan, asli görevini yapmayan, ülkeyi yasaların verdiği yetki çerçevesinde korumayan kurumlar var.
  Ülkeyi, anayasa ile belirlenmiş cumhuriyeti koruyacak kurumlar aymazlık içinde.
  Tek direnen halk.
  Halk gereğini yapacak, mesajını verdi.
  Herkes dersini almış olmalı.
  Alanlar almayanlara anlatmalı.
  Anlamayanların sonu iyi olmayacak gibime geliyor.
 
  ŞİRİNYER’den sonra HASDAL’daki silah arkadaşlarım da
üç günlük açlık grevine gitti.
  Hukuksuzluklara karşı gösterilecek tepkinin üst sınırıdır yaptıkları.
  Sağlıklarını, canlarını ortaya koyuyorlar.
  İnsanlık, hak-hukuk, vicdan gibi değerlerini kaybetmemiş olanlar anlasın diye.
  Saygılar sunuyorum tüm direnen aydınlara.

  DİREN HASDAL, haksızlığa ve hukuksuzluğa…
 
  Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

Kuzey Kürdistan Neresi?

Dostlar,

CHP Uşak milletvekili Sayın Av. Dilek Akagün Yılmaz’dan,
Başbakan Erdoğan’a zıpkın gibi soru :

  • Kuzey Kürdistan Neresi ????

Evet Başbakan R.T. Erdoğan
Net, kıvırmadan yanıtlar bekliyoruz..
Hem de gecikmeden, oyalamadan..
Demokrasi bu işte..
Saydam (şeffaf) olacaksınız, hesap verebilir  – hesap sorulabilir olacaksınız.

Turgut Özal gibi hesabı mahkeme-i kübraya havale etmeyeceksiniz, edemeyeceksiniz.
Önce bana, yurttaş olarak hesap verceksiniz..

Teşekkürler yurtsever ve yürekli milletvekili Sayın Av. Dilek Akagün Yılmaz!

Sevgi ve saygı ile.
28.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

============================================

Kuzey Kürdistan Neresi                        ??????

CHP Uşak milletvekili Av. Dilek Akagün Yılmaz, Başbakan Erdoğan’a
15-16 Haziran 2013 günlerinde yapılan
“Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı”nı sordu.

Toplantıda;

– “Kürdistan halklarının kendi tercihleriyle (özerklik-federasyon-bağımsızlık gibi) statülerini belirleme hakkına sahip olduğu,

– Kürdistan halklarının kendi kaderini tayin hakkının sadece Kürdistan halkının kararına ve onayına bırakılması,

– Anadilde eğitim ve Kürtçenin resmi dil olarak kabulü
,
anayasal güvence altına alınması,

Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması,

PKK‘nın terör örgütleri listesinden çıkarılması

kararlarının alındığını hatırlatan Yılmaz, Erdoğan’a şunları sordu:

1)Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı’ndan sonra yayınlanan sonuç bildirgesinde belirtildiği gibi ülkemizde “Kuzey Kürdistan” olarak nitelendirilen ayrı bir bölge mi oluşturulmuştur? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak böyle bir bölgenin
fiili olarak oluşturulmasına onay veriyor musunuz?

2)Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 3. maddesinde belirtilen

Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

ilkesini açıkça ihlal ederek bu bölgeyi fiili olarak kurup Anayasal bir suç işleyen bu kişi, kurum veya örgütler ile ilgili yasal işlem başlatılmış mıdır?

3)Söz konusu konferansta dile getirilen

“Kürtçenin resmi dil olarak tanınması,
anadilde eğitim,
Abdullah Öcalan’ın tahliyesi ve
PKK’nın terör örgütü listesinden çıkarılması..

gibi talepleri hükümet olarak yerine getirmeyi düşünüyor musunuz?

4)BDP’nin, “Çözüm Süreci”nin 2. aşamasına geçildiğini söylediği bu günlerde hükümetinize verdiği bilinen 25 maddelik Demokratikleşme Paketi’ni neden açıklamıyorsunuz?

Halktan gizlediğiniz nedir?

5)Taksim’de gezi parkı eylemleri sırasında terörist Öcalan’ın posterlerini indirttiğinizi övünerek söylemektesiniz, ancak Diyarbakır’da Öcalan’ın isteği ile yapılan ve ülkenin
bir bölgesinin bölünmesinin ve Öcalan’ın tahliyesinin talep edildiği bu toplantıya karşı
neden sessiz kalıyorsunuz?

6)Ülkemizde bir ortaçağ kurumu olan toprak ağalığının yoksul Kürt köylüsünün temel sorunu olması nedeniyle ortadan kaldırılması, ekonomik kalkınma ve ülkemizin gerçekten demokratikleştirilmesi yerine, sadece gerici ve bölücü yaklaşımlarla
Kürt vatandaşlarımızın sorununun çözülebileceğine inanıyor musunuz?

Odatv.com,  27 HAZIRAN 2013

Taksim’de Kurt; PKK’ya Kuzu


Taksim’de Kurt; PKK’ya Kuzu

Naci_Bestepe_portresi

 

 

E. Tümg. Naci BEŞTEPE

 

 

Taksim’de başlayıp yurda yayılan demokratik direniş eylemlerinde,
başta Başbakan olmak üzere ülkeyi yönetenlerin söylemeleri yenir yutulur gibi değildir.

Kendi halkına,

  • “Çapulcu, vandal, çete, başıbozuk, azınlık, marjinal grup, terörist,
    edepsiz, ahlaksız…”

gibi sıfatları sıkılmadan kullanan yöneticilere ne denebilir?

Son derece iyi niyetli ve şiddetten uzak eylemlere öylesine orantısız güçle
müdahale edilmiştir ki, iş çığırından çıkmıştır.

  • Dört ölü, onun üzerinde göz yitiği, onlarcası ağır olmak üzere yüzlerce yaralı, binlerce gözaltı.
  • Sanki işgal ordusu iç savaşta.

İnsanlar ölmemiş, yaralanmamış gibi olayı hafife alma.

Ölümlerin nedeni polis değilmiş gibi polisi sahiplenme, adeta şiddete teşvik etme.
O da yetmedi,iktidara yaranmak için bir belediye başkanının,
bir gencin öldürüldüğü yere polise övgü dizen afiş asması!Demokratik bir ülkede, insanların hak ve özgürlükleri ile ilgili isteklerini
son derece olgun yöntemlerle duyurma çabalarına gösterilen devlet tepkisine bakın.Vandallık, baskı, devlet terörü denmez de ne denir yapılanlara.Aynı devlet yöneticilerinin bir başka olaya bakışına ve tepkisine göz atalım.
15-16 Haziran 2013 tarihlerinde, Diyarbakır’da bir toplantı, konferans düzenlendi.
Adı bile insanı hoplatır.

  • KUZEY KÜRDİSTAN BİRLİK VE ÇÖZÜM KONFERANSI.

Bugüne dek hiçbir resmi ortamda kullanılmayan “KUZEY KÜRDİSTAN” ifadesi kullanıldı.

Sonuç bildirisi “TÜM KÜRDİSTAN ve dünyaya halkına duyurulmak üzere yayımlandı.

1978’de PKK kurulduğunda ortaya konan amaçlar istek olarak sıralandı :

– Öcalan’a özgürlük,
– Kürt halkının kendi statüsünü (özerklik, federasyon, bağımsızlık) belirlemesi,
– Ana dilde eğitim, Kürtçe’nin resmi dil olması
– Kürdistan’ın ekonomik ve sosyal durumunun düzeltilmesi için pozitif ayrımcılık,
– Siyasal tutukluların (teröristlerin) serbest bırakılması,
– Suriye’deki Kürt bölgesinin tanınması ve desteklenmesi,
– Kürt ulusal konferansının toplanması,
– PKK’nın terör listesinden çıkarılması,
– Türkiye halklarının konferans kararlarını tanıması…

Ne istendiğinde anlaşılmayan bir şey var mı?

Taksim’deki gençlerin istekleri ile kıyaslanacak bir talep var mı?

  • “Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek, yıkmak, kendi devletimizi kurmak ve dört ülkedeki Kürtleri bir araya getirerek BÜYÜK KÜRDİSTAN’ı kurmakta kararlıyız, başka çözüm kabul etmiyoruz.”
demenin daha açıkçası nasıl söylenebilir?”Biz ayrılacağız ama, ayrıldığımız zaman sıkıntı çekmeyelim, şu ekonomik durumumuzu iyice bir düzeltin.” diye bir de enayi yerine koyma,
daha güzel nasıl ifade edilir?Taksim Gezi olaylarında hükümet üyelerinin hepsi bir yerden ağzına geleni söyledi.
Yetmedi belediye başkanı, vali, emniyet müdürleri, akiller, sanatçılar kendini paraladı.Neden?

Çünkü olaylar, tepkiler, AKP yönetimine karşıydı.
İstekler bu yönetimin gitmesini yönündeydi.
Hükümete karşı, Başbakan’a karşı bir şey yapılıyor veya isteniyorsa kabul etmek olanaksızdı.
Şiddetle üzerine gidilmeliydi.

Öbür tarafın istekleri ise ülkeyi bölmek, Türk ulusunun birliğini sonlandırmak üzerineydi.
Bu tür istekler önemsizdi.
Ülke bölünse ne olurdu ki?
AKP iktidarda kalmaya devam ettikten, RTE de başkan olarak veya en kötü olasılıkla başbakan olarak tepede kaldıktan sonra gerisi ayrıntı değil miydi?
Din elden gitmiyordu ya?
Camilerde içki içmek istemiyorlar, türbanlı bacılara karışmıyorlardı ya.
O takdirde ne isterlerse istesinlerdi.

BARIŞ VE KARDEŞLİK AÇILIMI ve ÇÖZÜM SÜRECİ içinde halledilirdi.

Yeter ki AKP’ye karşı, tek adamlığa karşı, tiranlığa karşı, şeriat düzenine karşı
kimse sesini çıkarmasın.
Çıkarlarsa da çare bellidir;

– VAN’dan, DİYARBAKIR’dan TOMA’ları, Çevik Kuvvet ekiplerini taşı direniş olan yerlere.
Vur AKP ve RTE karşıtlarına. Kuzu gibi olurlar bir süre sonra.
PKK ve ayrılıkçı Kürtlere karşı ise kuzu gibi ol, patronlar öyle istiyor nasıl olsa.

Hiç duydunuz mu aksine bir açıklama.
Bölücülüğe,ayrımcılığa itirazı olan var mı?
“Ben böyle bir konferansı tanımıyorum!” diyen bir yiğit gördünüz mü?
Hani kendilerini eleştirdi diye AB’ye kafa tutan yiğitlerden.
Cumhurbaşkanı’nından, Başbakan’dan, bakanlardan, AKP’li vekillerden;
afiş asan, mitinge taraftar toplayan belediyelerden, ülkesine hizmete kendini adayan akillerden.

Hepsini koy bir çuvala.
Hepsi aynı yolun yolcusu.
Taksim’de kurt; PKK’ya kuzu.

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE