Etiket arşivi: Kuvayı Milliyeciler

30 Ağustos Savaşı’nın önemi ve Cumhuriyete giden yol

Alev CoşkunAlev Coşkun

30 Ağustos 2022,
Cumhuriyet

 

30 Ağustos Savaşı, 9 Eylül 1922’de zaferle sonuçlandı. Bu savaş Türk tarihinin, yeni Türkiye’nin, Türkün geleceğinin bir dönüm noktasıdır.

Atatürk, 30 Ağustos Savaşı için şöyle diyor:

  • “Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli bu savaşla atılmıştır.”

30 Ağustos Savaşı’yla Milli Mücadele’nin ilk dönemi olan “silahla savaş” aşaması zaferle sonuçlanıyordu.

Artık ikinci aşama, Cumhuriyetin ilanı, toplumsal devrim ve dönüşümler, çağdaşlaşma başlayabilirdi.

Atatürk, daha Harp Okulu öğrencisi iken “Dava, yıkılmak üzere bulunan bir imparatorluktan yeni bir Türk devleti yaratmaktır.” demişti.

Atatürk Samsun’a çıktığı zaman, “Milli egemenliğe dayanan, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak gerekir. Onun için ‘Ya istiklal ya ölüm’” demişti.

30 Ağustos Savaşı ve 9 Eylül Zaferi ile yalnız vatan topraklarını işgal eden düşmanlar ve onları destekleyen emperyalist devletler yenilmedi.

Bu zafer, aynı zamanda Meclis’te bulunan padişah ve halife düşüncesinin de yenilgisidir.

O günlerde Meclis’te örgütlenen ve bugünlere kadar gelip “Keşke Yunanlar kazansaydı ve halifelik yaşasaydı” diyen zihniyet de yenilmiş oluyordu. Bu zaferden sonra, Türkler bağımsızlıklarını kazandılar ve Atatürk, Aydınlanma devrimlerini başlatmak için güç ve moral kazandı.

Atatürk, 30 Ağustos Dumlupınar Savaşı’ndan iki yıl sonra 1924 yılında savaşın geçtiği yerde bir konuşma yaptı. Zaferi anlattı ve daha sonra yapılacak devrimlerden söz etti. Bu çok önemli konuşmayı gazetemiz bugün aynen veriyor. Atatürk 30 Ağustos için, Dumlupınar tepesinde şöyle diyor:

  • “Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçları olan ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine de yeni hareket vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum.”

Devam ediyor:

  • “Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı. Sonsuz hayatı burada taçlandırıldı…
  • Efendiler, bu muazzam zaferin çeşitli etkenleri üzerinde en önemlisi ve en yükseği, Türk milletinin kayıtsız şartsız egemenliğini eline almış olmasıdır.”

EKONOMİK BAŞARI

Atatürk, şöyle devam ediyor:

  • “Efendiler, milletimiz burada kutladığımız zaferden daha önemli bir zafer peşindedir. O zaferin anlamı milletimizin ekonomi sahasındaki başarılarıyla mümkün olacaktır.
  • Efendiler, artık bugün hayat ve insanlık bütün gerçeğiyle ortaya çıkmıştır. Safsatalar, hurafeler kafalardan çıkarılmalıdır.”

Bilindiği gibi, savaş aşaması bitince Aydınlanma aşaması başladı ve devrimler birer birer gerçekleşti.

Önce saltanat kaldırıldı, sonra Cumhuriyet ilan edildi.

Daha sonra halifelik kaldırıldı. Mahalle mektepleri, medreseler kaldırıldı. Öğretim Birliği sağlandı.

Atatürk’ün 1905 yılında yüzbaşı iken söylediği, “Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden yeni ve genç bir Türk devleti kurulmalıdır.” düşüncesi gerçekleşiyordu.

15 yılda gerçekleştirilen Aydınlanma devrimleriyle, Türk toplumu laik bir hukuk düzenine kavuştu, çağdaş ve uygar bir topluma dönüştü.

DEVRİMLERİ GERİ ALAMAYACAKLAR

Atatürk Devrimlerinin özellikle çok partili sisteme geçildikten sonra kemirilmeye, tırpanlanmaya, geri götürülmeye, yok edilmeye çalışıldığı biliniyor.

DP’nin Atatürk Devrimlerini, “halkın kabul ettiği ve etmediği” diye ikiye ayırdığı biliniyor. Son 20 yıldır Atatürk’ün adının havaalanlarından, stadyumlardan, okullardan silindiği biliniyor. Ama bunlar nafiledir.

Aydınlanma devrimleri ve laik Cumhuriyet bazılarının sandıklarının tersine
bu topraklarda öyle kökleşmiştir ki ne yaparlarsa yapsınlar
bu devrimleri yıkamayacaklar, onu geri alamayacaklardır. 

Güneşi tersten doğuramazsınız, nehirleri tersine akıtamazsınız. Doğanın evrensel kuralları geçerlidir. Atatürk ne diyor?

  • “Uygarlığın coşkun seli karşısında direnme boşunadır. Ortaçağa ait düşünüş biçimleriyle ilkel hurafelerle yürümeye çalışan milletler yok olmaya ya da tutsak olmaya mahkûmdur.”
Arkadan gelen bir gençlik var. Bir dip dalgası var. Türk halkı halifecilerin, yeni
Osmanlıcıların isteklerine uyup geriye gitmeyecektir…
Kuvayı Milliyeciler ölmez, Atatürkçüler tükenmez…

Bursa’yı ve Osman Gazi’yi Kurtaran Şehitleri Osmanlıcılar Reddetti

Bursa’yı ve Osman Gazi’yi Kurtaran Şehitleri
Osmanlıcılar Reddetti

Lütfü KIRAYOĞLU
Elektrik Müh. (İTÜ)
11.09.2020, Bursa’nın Kurtuluş Günü

Yüz yıl önce, güzel yurdumuzun işgali sırasında herkesi derinden üzen olaylardan birisi İzmir’in işgali ise, öbürü Bursa’nın düşmesidir. İzmir’in işgali, direniş ruhunu ateşlerken, Bursa’nın düşmesi umutsuzluk yaratmıştır. Bu nedenle Bursa’nın işgalinden sonra duyulan üzüntüyü yansıtması için Meclis kürsüsüne siyah örtü (Püşide-i Siyah) örtülmüştür. Bu siyah örtü, Bursa’nın işgal altında kaldığı 2 yıl 2 ay 2 gün boyunca Meclis kürsüsünden kaldırılmamıştır.

İzmir, işgale karşı direnirken, Bursa, daha işgalciler görünmeden adeta teslim olmuş, bazı hainler tarafından işgalciler törenlerle karşılanmıştır. Bu nedenle Bursa’nın işgali Büyük Millet Meclisinde sert tartışmalara yol açmıştır. 2 yıl, 2 ay 2 gün işgal altında kalan Bursa, bundan tam 98 yıl önce 10 Eylül’ü 11 Eylül’e bağlayan gece önce milis kuvvetlerinin şehre girmesi, ardından da Türk ordusunun kenti almasıyla kurtarılmış, işgalciler çekilirken köylerde büyük katliamlar yaşanmış, geride derin bir acı bırakmıştır.

İşgalden kurtulan pek çok kent gibi, geride bir enkaz yığını kalmış, ancak Osmanlı Devletinin kuruluş başkenti, İpek Yolu üzerindeki ticaret merkezi olmasının yanı sıra tarım, tarımsal sanayi ve tekstil üretiminin birikimleri ile hızla ayağa kalkmış ve toparlanmıştır. Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk de bu kapsamda Bursa’ya özel bir önem vermiş ve 17 kez Bursa’yı ziyaret etmiştir. Bu ziyaretlerinden birinde de Türkçe Ezan’a karşı ayaklanma girişimleri sonrası 6 Şubat 1933 tarihinde ünlü Bursa Nutku’nu gençlere yol gösterici olarak söylemiştir.

Bursa’nın 2 yıl 2 ay 2 gün işgal altında kalmasına en anlamlı yanıtı Mustafa Kemal Atatürk büyük bir yatırımla vermiştir. Uzun yıllar Balkanların ve Ortadoğu’nun en büyük fabrikası olan Merinos Fabrikası, o günkü kısıtlı olanaklara karşın tam 2 yıl 2 ay 2 günde tamamlanmış ve Atatürk tarafından 2 Şubat 1938’de açılışı yapılmıştır. 1933’te faaliyete geçirilen Sümerbank’a ait bu dev fabrika, yünlü dokuma alanında ülkenin gereksinim duyduğu ürünleri sağladığı gibi, bir okul, hatta bir üniversite işlevi görmüş, Bursa’nın ekonomik ve sosyal yaşamı yanında her şeyi olmuştur. Binlerce işçiye iş yanında, okul, sosyal alanlar, enerji santrali, spor kulübü ve tesisleri, sağlık ocağı, itfaiye hizmetleri, tüketim ve yapı kooperatifçiliğine öncülük etme yanında sendikal hareketin de beşiği olmuş, TEKSİF Sendikası burada doğmuştur.

Ne acıdır ki 12 Eylül 1980 sonrası dayatılan özelleştirme furyası ile AKP döneminde bu değerli üretim tesisi kapatılmış, ancak Bursalıların büyük direnişi sonucu rant alanı olmaktan kurtulabilmiştir. AKP dönemi, yalnızca Bursa’nın simgesi durumundaki Merinos fabrikasının yok edilmesi ile kalmamıştır. Bu dönemdeki en büyük ihanet 10-11 Eylül 1922 günü Bursa’yı işgalden kurtarırken şehit olanlara karşı yapılmış, Osman Gazi’nin türbesinin yanıbaşındaki Şehitler anıtı FETÖ’cü Vali Şehabettin Harput döneminde kaldırılmıştır.

2013 yılında kaldırılan Şehitler Anıtının ve yanındaki Osman Gazi Türbesinin ibret dolu bir öyküsü vardır. Bursa’nın 8 Temmuz 1920 günü emperyalizmin maşası Yunan askerlerince işgalinden bir süre sonra, Yunan Kralı Venizelos’un oğlu Yüzbaşı Sofokles Venizelos Bursa’ya gelir. Osman Gazi’nin Tophane semtindeki türbesinin kapısını tekmeyle açan Venizelos, sandukayı da tekmeledikten sonra fotoğrafçılara poz verirken şöyle seslenir:

  • “Kalk ey koca sarıklı Osman. Ben geldim. Kalk da Bursa’yı kurtar.”

Bu haber Bursa’yı ve ülkeyi bir kez daha sarsar. 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz sonrası, Bursa da kurtarılır. Ancak bu kurtuluş sırasında pek çok şehit verilir. Ankara yolundaki Hacivat Köprüsü yakınlarında şehit olan kahramanların naaşları, simgesel olarak Osman Gazi Türbesinin önüne defnedilir ve bir süre sonra Türbenin önüne bir Şehitler Anıtı dikilir. Anıtın üzerinde Arap harfleriyle yazılı sözler yıllar boyu “Keşke Yunan galip gelseydi” düşüncesinde olanları rahatsız eder. Sonunda 2013 yılının Ocak ayında bir gece yarısı, zamanın “cumhurbaşkanı” Abdullah Gül’ün onayı, FETÖ’den hüküm giyen zamanın “valisi” Şehabettin Harput’un direktifi ve FETÖ üyesi olduğu için görevinden alınan zamanın “Belediye Başkanı” Recep Altepe marifetiyle Şehitler Anıtı gizlice kaldırılır.

Bursa, işgalden 93 yıl sonra, şehitler anıtının kaldırılmasıyla bir kez daha ihanetle yüz yüze gelmiştir. Şimdi bu anıtın tarihsel eser niteliğindeki taşları ve kitabesi bile kayıptır. Ancak hiçbir ihanet sonsuza dek hoşgörü örtüsü ardına saklanamaz. Kuvayı Milliyeciler Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi’nin anısına yapılan saygısızlığı canlarını vererek yanıtlamışlar, ancak yeni Osmanlıcılar şehitlerine sahip çıkmak şöyle dursun ihanet etmişlerdir. Şimdi Atatürk devrimcilerinin önünde bir görev daha duruyor:

Kayıp Şehitler anıtının taşlarını ve kitabesini bularak o anıtı yeniden ait olduğu yere dikmek ve sonsuza dek işgalcilere yanıt vermek…