Etiket arşivi: Küreselleşme çağında bağımsızlık istemek

Küreselleşme çağında bağımsızlık istemek

Küreselleşme çağında bağımsızlık istemek

portresi_genc

 

Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER
AYDINLIK, 17.8.16

(AS: Bizimkatkımız yazının altındadır..)

Küreselleşme, ülkeler birbirine “karşılıklı bağımlıdır” savını ortaya attı. Savın sonucu belliydi: “Küreselleşme çağında bağımsızlık talebi zamanını doldurmuştur; bu talep tarih dışıdır!”
Sözcükler kavram olarak kullanıldığında, üzerinde özenle durulması gereken olgulara dönüşürler. Çünkü kavramlar yalnızca düşünce kalıbı değil, aynı zamanda ‘eylem’ kalıplarıdır. Yukarıdaki önermede ve önermenin sonucunda yanlış olan, “karşılıklı bağımlılık” deyişinin kendisidir.
Bağımlılık karşılıklı olmaz; karşılıklı bağlılık olur. Bağımlılık, karşılıklı değil tek yanlı bir durumdur.
Bağımlılık, bağlılıklardan ve bağlardan farklı olarak “karşılıklı”lık özelliği olmayan durumdur. Bağlı olan, kendi yaşamını kendi iradesiyle sürdürebilir; yönünü kendisi belirleyebilir; karşılıklı bağları karşısındakiyle yeniden ve yeniden müzakere ederek değiştirip yeniden kurabilir. Bağımlı olanın durumu ise böyle değildir. İradesi, karşısındaki tarafından teslim alınmıştır; yönünü belirleme gücü yoktur; karşılıklı bağlar onun için adeta bir tür dizgin takımına dönüşmüştür.
Bağımlılık, karşılıklı bağlardaki kötülük, iyileştirilmesi gereken hastalık durumudur.
Türkiye’nin AB’nin çekirdek ülkeleri ve ABD karşısındaki durumu böyledir. AB ülkeleri ile Türkiye arasında, karşılıklı bağlılık bir gerçektir. Dışsatımımızın büyük kısmını AB ülkelerine yaptığımız, yurttaşlarımızdan hatırı sayılır büyüklükte bir kitlenin AB ülkelerinde yaşadığı, AB üretimi için Türkiye’nin önemli bir pazar ve dışsatımları için önemli bir geçiş alanı olduğu gerçektir. Ama bu düzlemde AB ülkelerinin en güçlüsü olan eskinin ‘düveli muazzama’sı ile Türkiye’nin karşılıklı konumlarının eşit kefelere oturduğunu kim ileri sürebilir?
Ya da ABD… ABD ile karşılıklı ticari ve iktisadi bağlarımız çok daha sınırlı olmakla birlikte mali, askeri ve siyasi ilişkilerimizin “karşılıklı bağlılık” olduğunu kim ileri sürebilir? Türkiye’nin mali, askeri, siyasi olarak ABD iradesini yönlendirme gücü yoktur; ama ABD bu güce kabul edilemeyecek ölçülerde sahip durumdadır. İki ülke arasındaki ilişki “karşılıklı bağlılık” değil, Türkiye’nin ABD’ye bağımlılık durumudur.
Ülkeler arasındaki karşılıklı bağlılıklar, uygarlık ve dünya barışı için iyi bir şeydir. Bu bağları güçlendiren ticari ve siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi yararlıdır. Karşılıklı bağların güçlendirilmesi, bu ilişkilere gösterilebilecek en yüksek özenin gösterilmesi ile mümkündür. Dünya barışı, ancak bu özen sayesinde sağlamlaştırılabilir. Eğer, karşılıklı bağlarda bağımlılık hastalığı varsa, dünya barışı hiç tereddütsüz tehlikede demektir.
Küreselleşme ideolojisi, ortadan kaldırılması gereken ‘bağımlılık’ durumuna ilişkin olarak, yalnızca “yok varsayma” tutumu geliştirmiştir. Bunu da, “karşılıklı bağlılık” durumunu “karşılıklı bağımlılık” sözcüğü ile ifade ederek, kısacası ‘garp kurnazlığı’ sergileyerek kolay yoldan halletmeye çalışmıştır.
Türkiye ve Türkiye’ye benzer konumdaki diğer ülkeler, dünya ülkeleriyle karşılıklı bağları güçlü, yani bağımlılık durumu ortadan kaldırılmış bir konuma yükseltilmelidir. Bu, aynı zamanda dünya barışını güvence altına almanın da en etkili yoludur.

=================================

Dostlar,

Büyük ATATÜRK‘ün Bağımsızlık kavramı üstüne temel düşünceleri aşağıda:

  • “SESSİZ, DURGUN BAŞI EĞİK KALMAYINIZ, UYANINIZ!
    MİLLİ BAĞIMSIZLIĞIMIZI ÇİĞNİYORLAR.
    HAKLARINIZI SAVUNMAK İÇİN BİRLEŞİNİZ.
    DÜŞMANIN KARŞISINA DİKİLİNİZ.
    SESİNİZİ DUYURUNUZ, BÜTÜN DÜNYAYA;
    ‘BEN TÜRKÜM, BAĞIMSIZLIK BANA ATALARIMINDAN MİRAS KALDI,
    ONU SANA VERMEM’ DİYE HAYKIRINIZ.”
    (Mayıs 1919, HAVZA)
  • “Ne denli varsıl (zengin) ve gönece (refaha) kavuşturulmuş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olma konumundan yüksek bir işleme lâyık olamaz.” (1919, Söylev 1, s. 13)
  • “Egemenlik hiçbir anlam, hiçbir biçim, hiçbir renkte ve belirtide ortaklık kabul etmez.” (Söylev 2, s. 700)
  • “Biz, yaşam ve bağımsızlık için mücadele eden ve bu kanlı mücadeleler manzarası karşısında bütün medeniyet dünyasının hissiz seyirci kaldığını görmekle içi kan ağlamış insanlarız.”(Atatürk’ün SD II, s.38).
  • “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir.
    Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.”
  • “Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına,
    kendi benliğine ve ulusal geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla savaşmak gereği öğretilmelidir. Uluslararası duruma göre, böyle bir savaşımın gerektirdiği ruh unsurları ile kuşanmış olmayan bireylere ve bu bireylerden oluşmuş toplumlara yaşam ve bağımsızlık yoktur.”
    …….
    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

*****
Başka söze gerek var mı??

Bir de Küreselleş(TİR)me = Yeni emperyalizm denklemini kurmalıyız.
Orada bağımsılıktan eser kalır mı??

Sevgi ve saygı ile.
20 Ağustos 2016, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com