Etiket arşivi: Koramiral Kadir Sağdıç’tan ARZ-I VEDA

Koramiral Kadir Sağdıç’tan ARZ-I VEDA

18 ay tutuklu kalıp, 30 Ağustos 2012’de, hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmadığı halde YAŞ kararı ile emekli edilerek Hasdal askeri cezaevinden Silivri zindanlarına gönderilen yurtsever amiralin ders dolu, tokat gibi veda mektubu..
Vicdanlarınız biraz olsun sızlar mı, sadistik duygularınız haz mı duyar?

Sayın Yurtsever Sağdıç Koramiralim, ülkemize hizmetleriniz için bir yurttaş olarak şükranlarımı sunarım.

Türkiye bu deli çemberini çok yakınlarda yaracaktır elbette ve siz;
uzun ve sağlıklı olmasını dilediğim ömrünüzle Türkiye’mize daha çok değerli hizmetler vereceksiniz..

6.9.12, www.ahmetsaltik.net

========================================

Koramiral Kadir Sağdıç

ARZ-I VEDA

30 Ağustos 2012 tarihi itibariyle 6 yılını Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu öğrencisi, 40 yılını ise Deniz Subayı olarak şerefle, lekesiz ve tertemiz bir şekilde taşıdığım üniformamı çıkarıyor ve gönüllerdeki emanete teslim ediyorum. 1966 yılında Büyükçekmece kumsalından Heybeliada’ya giderek başladığım ve her anı sonsuz güzellik dolu bahriye ve uygarlık serüvenimi çevremdeki seçkin Bahriyeliler ile birlikte HASDAL’da, daha doğru ifadeyle TCG HASDAL’da noktalıyorum.

Sınırlı olan ömrümün ülkeme en verimli olacağım, en birikimli ve en değerli 18 ayını, gericilerin, aydınlıktan korkanların ve basiretsizlerin dış egemen güçlerle yaptığı işbirliği ve ihaneti sonucunda fiziken tutsak olarak geçirdim. Bunun da ötesinde, profesyonel bir denizci ve asker olarak geliştirdiğim bilgi birikimimin gelecekte ulusal ve uluslararası ortamda ülkemiz çıkarlarına olası katkıları bu tutsaklık sürecimle birlikte engellenmiş oldu. Tutsaklık günlerimde de Ulu Önder ATATÜRK’ün
her Türk gencine vasiyeti özelliğindeki, ne yazık ki bugünlerde unutturulmak istenen “Gençliğe Seslenişi”, göreve ve Cumhuriyete bağlılığımda her zaman ilham ve enerji kaynağım, meslek yaşantımın temel kılavuzu oldu. Beni her zaman ruhen özgür kıldı. Platon, “Beden, ruhun tutsak olduğu bir hapishanedir” demiş.

Aslında Platon’un dediğinin tam tersini yapabilenler yaşamda başarılı ve mutlu olacaklardır. Yani, beden nerede tutsak olursa olsun, ruh her zaman özgürdür.
Biz Bahriyeliler gemilerde ve denizaltılarda böyle yaşarız. Bedenimiz çelik,
dar bir hacımda iken bile ruhumuz enginlerde, ailemizin yanında, evrenin her yerinde, ülkemizin güzel yarınlarındadır.

Her türlü şartta yaşamaya alışık olduğumuz için HASDAL tutsaklarının ruhları hapsedilemedi, tam aksine yüceldi.

İçinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun yılmadık, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe karşı bir avuç aydın insan, yürekli ailelerimiz ve savunmanlarımızla birlikte komploculara ve onları kollayan bazı organlara karşı onurlu bir mücadele verdik.
Bu esnada bazı mağdurlar bu menfur iftiraları gururlarına yediremeyip intihar ettiler. Birçok tutuklu sağlığını yitirdi ve birçok aile yakınını kaybetti.

Sonuçta, ülkeyi kendi iktidar hırsları ve çıkarları için karanlığa sürüklemek isteyenler gün gibi ortaya çıktı; hukuksuzluk tescil edildi ve siyaset mekanizması
bu çıkmaz yoldan geri dönüş için arayışa girdi. Tam umutlanmak için bir nefes alınırken, son Askeri Şura Kararları, masumiyet karinesi hiçe sayılarak bir tasfiye niteliğine dönüştü; bizleri derinden yaraladı; ülkemizin yakın geleceği için sağduyulu herkesi endişelendirdi. Özellikle Deniz Kuvvetleri, birçok amiralini ve liyakati yüksek ve üstün teknik ve taktik nitelikli subayını kaybederek yönetim ve liderlik kadrosunda yıllar, belki de nesiller boyu hissedeceği büyük bir tırpan yedi.

Özel Yetkili Mahkemeler üzerinden 2008-2012 yıllarında yoğunluk kazanan davalarla anılacak bu dönem, Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli sıkıntılara girdiği ve karanlıklara çekilmek istendiği bir süreç olarak tarihteki yerini alacaktır. Ancak ben, Cumhuriyetin yetiştirdiği milyonlarca gencin Ata’sının çizdiği çağdaş uygarlık yolundaki değerlere bağlı enerjisi sayesinde bu sıkıntılı dönemi kısa sürede atlatıp daha aydınlık günlere ulaşacağımızdan eminim.

Gelinen noktada “doğru tarafta” olduğum için huzurluyum. Tanrıma şükürler olsun,
bana dünyanın en güzel mesleğini dünyanın en güzel ülkesinde yaşattı, hiçbir zaman pişmanlık ve hicap duyacağım bir şey yaptırtmadı. Selanik’ten 1924 mübadelesinde gelen bir ailede 1952 yılında Cumhuriyet çocuğu olarak doğdum. Cumhuriyet okullarında yetiştim, Deniz Kuvvetlerine, ülkeme ve yurttaşlarıma hizmet ettim. Hizmette bulunduğum süre zarfında, Deniz Kuvvetleri’nin büyük atılım sürecinde önemli görevler üstlendim. Bu sürecin her aşamasında, gençlik yıllarımda aldığım ihtisas ve yüksek lisans eğitimlerinin de semeresini verecek şekilde aktif olarak görevler yaptım. Onurla ve gururla, yükselen yapının her bir tuğlasında doğrudan ya da dolaylı enerjimi ortaya koydum. Genelkurmay Başkanlığı, Deniz Kuvvetleri karargâhı ve bağlısı Komutanlıklarda Komutan seviyesine kadar çeşitli görevlerde bulundum.

Mesai arkadaşlarımla birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve özellikle Deniz Kuvvetlerinin gelişimine somut katkılarım oldu. Mesleğimde Amirallik seviyesine
terfi ettirildim. Özellikle Gemi Komutanlığı, Komodorluk ve Amirallik görevlerimde edindiğim temel değerlere ve ilkelere bağlı kalarak ve her zaman örnek olmaya
özen göstererek komutanlık yaptım. Bu süreçte, gelecekte yerimizi alacak binlerce öğrencimizin ve genç subay ve astsubayımızın çağdaş normlarda ve erdemli yetişmeleri için eğitim sisteminin geliştirilmesine özel önem verdim. Sözde değil, özde insan odaklı çalıştım. Takdir, yüce Türk milletinin ve mesai arkadaşlarımındır.

Beni yetiştiren Bahriye’ye ve ilkokuldan başlayarak üzerimde emeği olan tüm öğretmenlerime, erdemli ve önder nitelikli büyüklerime minnettarım, onları şükranla ve sevgiyle anıyorum. Beni en sıkıntılı yıllarında hiçbir şey esirgemeden yetiştirip vatan hizmetine emanet eden ve bir ömür boyu hasretimi çeken Annem Ayşe SAĞDIÇ’a ve Babam Mehmet SAĞDIÇ’a; iki güzel çocuğu çok iyi yetiştirerek ülkemize kazandırdığı, meslek yaşantımın her türlü zorluğuna katlandığı, ailemi ve Bahriyeyi yurt içinde ve yurt dışında mükemmel bir şekilde temsil ettiği için, yaşamımın her anında yanımda hissettiğim hayat arkadaşım ve sevgili eşim Selver SAĞDIÇ’a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.Evlatlarım Serap ve Sarp ile damadımız Evren’i, ulusal ve evrensel değerlere saygılı birer vatandaş olarak üzerlerine düşen görevleri özveriyle yapabilecek düzeyde kendilerini yetiştirdikleri için ayrıca kutluyorum. Kardeşlerim Cemil-Emine’ye, dünürlerim Doğan-Hülya’ya ve ailelerine, Emir Subay ve Emir Astsubaylarım ile ailelerine, meslek yaşamımızda beraber görev yaptığımız,
lojman paylaştığımız, acı-tatlı günler yaşadığımız tüm komşu ve arkadaşlarımıza bizlere gösterdikleri anlayış ve dostluklar için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Ben, Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı Gazisi Kavalalı Emin Çavuş’un torunu,
TCG AYANCIK Varda Bandrası Mehmet SAĞDIÇ’ın oğlu Amiral Kadir SAĞDIÇ…

Zorlukları aşan Cumhuriyet kuşakları içinde yetiştim ve kendim de birçok bahriyeli yetiştirdim. 30 Ağustos 2012 tarihinden başlayarak Bahriyeden resmi olarak ilişiğimi kesiyor ve bu onurlu bayrağı bizlerden devralacak gençlere sesleniyorum:

Denizleriniz sakin, pruvanız neta olsun.

Sizlere güveniyorum. Dualarım her daim sizlerle olacaktır.

Meslekteki son sözümü, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ten esinlenerek söylüyorum:

“Bizim değersiz bedenimiz elbet bir gün toprak olacaktır ama
Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.”

Koramiral Kadir SAĞDIÇ
30 Ağustos 2012, Hasdal