Etiket arşivi: Koçlar

Talim Terbiye Kurulu buhar oldu; artık Eğitim Güvenliği yok!


Talim Terbiye Kurulu buhar oldu; artık Eğitim Güvenliği yok!

Mahiye_ Morgul_portresi


Mahiye Morgül 

Kaldırılan Milli Eğitim Temel Kanunuyla birlikte
Talim ve Terbiye Kurulu kaldırıldı. Bu ne demektir,
biliyor musunuz?
Çocuklarımızın Eğitim Güvenliği yok edildi!

Talim ve Terbiye Kurulu‘nun görevi okullarda verilecek olan derslerle ilgili kararlar almak ve ders kitaplarını basıp dağıtmaktı. Her aile çocuğunun nasıl bir eğitim alacağına uzmanların karar verdiği bu mekanizmaya 90 yıldan beri alışmıştı. Okullarda eğitimde birliği böyle sağlıyorduk.
Eğitimin güvenirliği tek merkezden güvenli eğitimcilerin elinde olmasındaydı.

Son otuz yıldan beri her yıl daha geriye gittiyse de Cumhuriyet’e olan güvenle,
iktidar değişince bu da düzelir umudu vardı, artık iktidar değişse de gelinen yer uçurum dibidir, buradan çıkış çok zordur. Hiçbir siyasal parti, dernek veya eğitim sendikası
bu hususta umut ışığı yakmıyor. Talim Terbiye’nin kapatıldığını bile söylemiyorlar.

Talim Terbiye Kurulu’nun kaldırılmasıyla bugüne dek bildiğimiz merkezi sistem
yok oldu, nasıl bir yola girildiğini halkımız henüz fark etmedi.

Peki şimdi bu kurum ortadan kaldırıldıysa, çocuklarımızın eğitimiyle ilgili kararları
neresi alacak, kim uygulayacak?

  • Artık her aile kendisi karar verecek çocuğunun eğitimine. 

Eğer aile çocuğuyla ilgili karar alacak kadar eğitimli değilse ne olacak derseniz,
onlar zaten yok hükmündeler, ilgili ve paralı aileler için geldi yeni yasa.

Aileler eğitim için danışacakları birini arayacak, aile eğitim danışmanlarına başvuracaklar. Bu danışmanlığı bedava yapan belediyeler de olacak, çok pahalıya yapan özel şirketler de olacak. Hangisine güveneceğine “reklamlar” karar verecek.

Yani paran kadar güvenli eğitim.

Danışmansız da olur, ama moda denilen bir salgın, veliyi eğitim piyasasında
en güvenli danışmana götürecek… İşte, daha başında eğitim piyasası ile tanışacak veli.

Eğitim danışmanı dediğiniz nerden yetişir, diye soracaksınız.
Onun da piyasası olacak, ortalıkta iş arayan “danışman öğretmencik”ler göreceksiniz.

Aile eğitim danışmanlığı sertifikası verilmeye başlandı bile.
Mentörler, koçlar, rehberler…
Ama hangisi daha güvenli yol gösterendir, siz seçeceksiniz.

Ey Millet!

Sizi millet yapan “eğitimde birlik” (AS. tevhid-i tedrisat) bitti, başınızın çaresine bakın, başsız kaldınız. Her çocuk bir başka eğitim alacak, ya da alamayacak, birliğiniz bitti. Paran kadar eğitime geçtik.

Size özel okullardan başka bütün yolları kapatan bir piyasa canavarıyla
burun buruna getirildiniz.

Yani devletiniz yok artık, AKP’nin görevi buydu.

Çünkü sizin çocuğunuzun eğitim gibi en temel hakkı elinizden alınmış, en güvensiz yola sokulmuştur.

Bakın, “türbanlının eğitim hakkı” diye yola çıktılar, bütün çocukların eğitim hakkını ellerinden aldılar, emperyalizmin yöntemlerini çözün artık!

Bütün siyasal partiler şu anda bu konuda suskundur.
Maalesef milli programı olduğunu söyleyen partiler dahil, hiçbiri durumun vahametini kavrayabilmiş değildir. En gür sesli köşe yazarları bile bunu atlıyor
ya da susmak iş güvencesidir.

Test için metroda yolculara sordum;

“Talim Terbiye Kurulu kapatıldı, buna ne diyorsunuz?”

Boş boş baktılar.

“Çocuklarınıza neresi ders kitabı verecek?”, tık yok.
Atama bekleyen bir genç öğretmenle konuyu biraz açabildik.

Dizi başında kurşuna dizilmiş bu halk!

Akşam Ulusal Kanal’da Emek Dünyası vardı, konuk konuşmacı Eğitim-İş İstanbul
5 no’lu şb. Başkanı bir beydi. Tanırım, yüksek lisans tezini Amerikan çok parçalı eğitimiyle yaptı, Talim Terbiye’nin işlevi nedir bunu bile bilmez. Yeni yasayı öğretmen
ve idareciler temelinde ele aldılar. Telefonla soru gönderdim;

“Talim Terbiye Kurulunun kapanmasına ne diyorsunuz?”
Verdiği yanıt şu kadar; “Kapanması iyi olmadı.”

Neden iyi olmadı, hiçbir açıklama yapamadı! Ama öğretmenlere nöbet için
ücret isteyecek kadar büyük sendikacı! 2 yılda bir sözleşme yapılan sistemde
nöbet tutmayana sözleşme mi yaparlarmış?… Okulları öğretmen olmayanların yöneteceğini biliyor ama ders kitaplarını da onların seçeceğini bilmiyor…

Dün akşam aynı kanalda Eğitim-Sen’den bir konuşmacı aldılar, O da böyle.
Ne Tevhid-i Tedrisat’ın 90. yılında bitirilmesi konuşuluyor, ne ailelerin
piyasa canavarına terk edilmesi, ne ders kitaplarında güvenirliğin kalmadığı…
Zaten 2005’ten beri bilimdışı kitapların basılmasının arkası buydu;
“beğenmiyorsan beğendiğin yerde git oku…”

Devlet okulları pek yakında belediyelere verildiğinde siz seyreyleyin gümbürtüyü.

Halka bunları anlatan tek bir siyasal parti yok, büyük derdimiz de bu.

Bütün siyasal partilere ve bütün sendikalara küstüm.
Benim torunlarıma sahip çıkmıyorsa, Milli Eğitimi “milli sanayi” gibi piyasası olabilir görüyorsa, çocuğu toplumun ortak sosyal değeri olarak kabul etmiyorsa, hepsi bitmiştir. Ben de kendi köyüme çekilirim, taşa toprağa anlatırım derdimi.

Ulusal Kanal’daki programcıya yine de bir umutla şöyle bir mektup gönderdim:

“Şu soruları konuşacağınız bir konuşmacı bulur musunuz?

*Talim Terbiye’nin işlevi sona ererse sonuçlarını ne şekilde görürüz?

*Ders kitaplarının seçimi ve dağıtımı nereye devredildi?

*TÜBİTAK’la MEB arasında  “Eğitimde İşbirliği Protokolü” neden yapıldı?

*Akay yokuşundaki TÜBİTAK Ek Binası’nda başkanlığını Selçuk Özdemir’in yaptığı “Eğitim Araştırmaları Genel Müdürlüğü” dairesi ne iş yapmak için açıldı?

*İlkokul Ders kitaplarındaki bilimdışılıklara İl İdare Mahkemelerinde dava açan velilerin bundan sonra muhatabı neresidir?

Bu akşamki program velilere yönelik dı-oyurucu olmadı, yeni program bekliyoruz.

…….

Yani, böyle ulusal önemde bir konuyu en iyi biçimde açıklayacağını umduğumuz Ulusal Kanal bile, asıl sorunu meseleyi pas geçerek veriyorsa, artık bana da
bunu yazmak düşer.

Lütfen, her vatandaş oy verdiği parti başkanına dek çıksın, çocuklarımızın eğitim güvenliği kaldırılmıştır, bunu yüksek sesle halka anlatmalarını istesin.

Çocuklarının eğitim güvenliğine sahip çıkmayan bir toplum kadim Türk toplumu değildir.

Eyvah eyvah ki bizi çoktan kendilerine benzetmişler! (5.3.2014)

Muazzez İlmiye Çığ’dan uyarı : HEY VURDUM DUYMAZLAR!


98 yaşındaki bilge, büyük Atatürk’ün yurt dışına yollayarak Sümerolog yetiştirdiği
Sayın Muazzez İlmiye Çığ’a şükran ve saygı ile.. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net

HEY VURDUM DUYMAZLAR!

Muazzez İlmiye Çığ

Sabancılar, Koçlar, Holdingler, Üniversiteler, Sendikalar, lar, ler !…

Siz bu memlekette yaşamıyorsunuz galiba. Hiç sesiniz çıkmıyor!
Demokrasi diyorsunuz, ama onun gereklerini yerine getirmiyorsunuz!

. Ülke “özelleştirmek” lafı ile parti parti satıldı ve satılıyor; ses yok.
. 10 yıl önce sonu gelen terör, şehirlere indi, her gün şehit veriyoruz.
İçimiz kan ağlıyor. Kadınlar çocuklar ağlıyor Uçaklar, roketatarlarla yüz binlerce masrafa karşılık ele geçirilen 5-10 terörist ile övünülüyor; aldıran yok.
. Cephanelikte büyük patlama oluyor, 25 askerimiz ölüyor,
neden bir türlü açıklanamıyor; Soran yok
. Yepyeni bir eğitim programı başlıyor, küçücük çocuklar okula alınıp
ilk hedefin Arapça ve Kur’an öğrenmek olduğu söyleniyor.
Vatan, millet, bilim hepsi bir tarafa atılıyor; sonunu düşünen yok.
. Birçok bilim adamlarımız, değerli komutanlarımız, gazetecilerimiz
suçsuz olarak yıllarca hapislerde yatıyor. Vicdan yok..
. Ülkemize sığınmacı olarak Suriye’den, Libya’dan eli silahlı insanlar
getiriliyor ve bunlar ülkemizde eğitiliyor. Gören yok.
. Komşumuz Suriye’yle savaş eşiğindeyiz. Fark eden yok.
. Büyük bir iç savaşa doğru dolu dizgin gidiyoruz. Korkan yok.

Bakıyorum hiçbirinizin umurunda değil.
Hepinizin gözünü para bürümüş, gelmekte olan tehlikenin farkında değilsiniz.
90 yıl önce Cumhuriyet ile elde ettiklerimizin bir bir elden gittiğini,
onlar sayesinde bugünkü saltanatınızı sürdüğünüzü görmüyorsunuz.

Her gün yalanla dolanla konuşan, önüne gelene en ağır lafları söylemeye çekinmeyen, ona karşılık kendisinin demokrat olduğunu söyleyen birine demokrasi gereği (?) neden karşı çıkmıyorsunuz?

Bu ülkeye gelecek her kötülükte hepinizin payı var, unutmayın!
Bu gemide hepimiz varız. Nasıl böyle sessiz kalıyorsunuz? Yazık olacak bu güzel ülkeye
ve bu Din-iman edebiyatıyla uyutulan, her türlü sömürüye katlanan halkımıza!

Ben 98 yaşındayım ve ömrümün şu son günlerini, o eşsiz Devrimimizin din sömürüsünden yarar sağlayanlar, gavur (dediklerinin) ekmeği ile beslenenler tarafından içine edildiğini görerek, içim yanarak, yüreğim kan ağlayarak geçiriyorum.

Bugünleri de çok çok arayacaksınız, haberiniz olsun! (21 Eylül 2012)