Etiket arşivi: kitlesel göçler

Yurttaşlık ve egemenlik : AB – Türkiye ayrışması

NEDEN YURTTAŞLIK VE EGEMENLİK?
Göçmenlere kapılarını sımsıkı kapatması, Avrupa’nın yurttaş-yurttaş olmayan ayrımının derinleştirmesi anlamına geliyordu. Oysa, insan hakları anlayışı, insanları, yaşam ve ölüm ikileminde bırakacak derecede ayrımcılığa kapalı. Egemenlik yetkilerini kayıtlayan insancıl hukuk da, göçmenleri sınır kapılarında ölüme terk etme önünde başlıca engeldi. Kısacası, AB ve üyesi devletler, yurttaş-yurttaş olmayan ayrımı ve egemenlik anlayışını, insan hakları ve insancıl hukuk gerekleri ışığında gözden geçirmek zorunda idi.

Türkiye ise, AB ve Avrupa devletleri uygulamalarının tam karşı kutbunda yer alıyordu. İnsan haklarında, kendi yurttaşları karşısında katı, ama yabancılara karşı fazla hoşgörülü, hatta laçka; egemenlik konusunda ise, “çakıl taşı”, geleneksel söylemine karşın, yurttaş olmayanların ülkeye girişi, Avrupa bir yana, Bölge devletleri içinde de en kolay olanı.

Birbirine karşıtlık oluşturacak derecede yurttaşlık ve egemenlik kavramlarına yabancılaşma, BAŞAT ÇELİŞKİ olarak sürdürülebilir değil: Afrikalı ve Asyalı göçmenlerin kuşattığı Avrupa, kendi yurttaşının refahı ve kamu düzeni adına kitlesel göçlere kapılarını kapatmış bulunuyor. Türkiye için sürdürülebilir olmayan, politikasızlık ve hukuktan uzaklaşma.

SÜRDÜRÜLEMEZ ÇELİŞKİLER

1) Çifte cömertlik: Doğup yaşadığı toprakları ve toplumu terk etmek, insan için seçeneksizlikle açıklanabilir ancak. Bir asker için en tehlikeli olanı cepheye sevk ve özellikle yabancı topraklarda konuşlanmak. AKP yönetimi, son on yılda iki konuda hayli cömert: Göçmen kabulü ve ülke dışı topraklara asker gönderme.

2) Kayıt dışı insan: Öyle ki, Devlet, ne ülkedeki yabancı sayısını biliyor, ne de ülke dışına gönderdiği -şehitler dahil- asker sayısını açıklayabiliyor. Oysa egemenlik, giriş ve çıkışların denetimi kadar, ülke içinde yaşayan insan topluluğu üzerinde hukuk kurallarını uygulama yetkilerini de kapsamına alır. Devlet’in bunu yapması bir yana, Türkiye’de yaşayan yabancıların sayısı bile meçhul. Ekonomi ne ölçüde kayıt altına alınabildi? Bilmiyoruz. Bildiğimiz, Türkiye’de kayıt dışı yüzbinlerce göçmenin yaşadığı. Tahminler, yurttaş olmayanlar oranının Türkiye nüfusunun %10’na yaklaştığı yönde.

3) Çok para ve az hukuk: Geri Kabul Anlaşması gereği göçmenleri Türkiye’de tutmaya yönelik akçasal yardımları, “rüşvet paketleri ve “kirli pazarlık” olarak niteleyen muhalefet, tek kişi yönetimine şu çağrıda bulunuyor:

– Göçmenleri siyasal kaldıraç olarak kullanma
– Geri Kabul Anlaşmasını iptal et!

Yurttaşlığı bile 250 bin dolara indirgeyen zihniyet, paradan vazgeçmez; ama hukuktan vazgeçer. Nitekim, fikir-terör özdeşleştirmesi nedeniyle yurttaşların ülkeden ayrılmasını durdurmak için çaba harcamayan yönetim, göçmenler akınını kolaylaştırıcı bir tavır sergiliyor.

4) Sınırda tutmama: İran kolaylaştırıcılığı ile gelen göçmenleri, kamplar oluşturmak suretiyle sınırda toplu olarak tutma yerine, ülke geneline dağılmalarını sağlaması da, Avrupa’ya karşı pazarlık gücünü azaltıyor.

5) Mezhep vurgusu ve tek kişi yönetimi: (Taliban’a uzanan) mezhep ve inanç ortaklığını egemenliğin üstünde tutan anlayış, Avrupa karşısında hukuku öne çıkaramaz.

6) Geleceğe yönelik çelişkiler yumağı: Göçmen coğrafyası, göçmen statüsü, göçmen ve yurttaş ilişkisi ve ayrımı, demografik yapı ve çevre, egemenlik ve hukuk vb. kavramlar bağlamında çok yönlü çelişkiler üzerinde ayrıca durulabilir.

Gidişat şu          :
100 milyona yaklaşan nüfus, Anadolu çölleşmesini hızlandırıyor.

CHP VE PAYDAŞLARI NE YAPMALI?

Suriye göçmenleri üzerine sürekli kafa yoran CHP Genel Başkanı Sn. Kılıçdaroğlu, Afgan göçmenler konusunda erken ve gerçekçi uyarılarda bulundu. Bu çerçevede, bir geçiş ülkesi olmaktan çok “yerleşim bölgesi” haline gelen Türkiye için en gerçekçi yaklaşım, sağlık/çevre/eğitim/istihdam/barınma hakları bütününde göçmen sorununu insan hakları bakış açısıyla çözmek için kapsamlı hazırlıklar başlatmak. Bunun için;

  • İnsan hakları ve insancıl hukuk temelinde yurttaşlık ve egemenlik ilişkisi üzerinde çalışmak,
  • Yurttaşlık-eşitlik-laiklik üçlüsünü pekiştirirken, yurttaş olmayanların haklarına yönelik planlama etkinliklerine başlamak
  • Göçmen ve Sığınmacı diplomasisi oluşturmak,
  • Sosyal hukuk devletinin asgari gereklerini inşa yolundaki somut adımları sıklaştırmak,

İnsan hakları savunucusu demokrat yurtseverleri bekleyen ivedi görevlerdir.

KURAKLIK KIRMIZI ALARM VERİYOR, YÖNETİCİLER AYRIMINDA MI??


KURAKLIK KIRMIZI ALARM VERİYOR, YÖNETİCİLER AYRIMINDA MI??

Dostlar,

Bu yazımızı yaklaşık 2 ay web sitemizin girişinde (manşetinde) tuttuk..
Artık eleştiriler gelmeye başladı..

“Sen usanmaz mısın??” diye.. Manşetin büyük bölümünü kaplıyordu..
Manşetten alıyoruz, erişke (link) koyacağız oraya. Dileyen çağırıp okuyabilir bu yazıyı.
Bu arada Cumhuriyet Gazetesi’nin 22 Mart 2014 günlü Sürdürülebilir YAŞAM Eki’ni kaynak olarak önereceğiz. Özellikle Sn. Profesörler Yüzer ve Sözen’in makalesini..
(Istanbul’un_Su_Sorunu_Nasil_Cozulur_22.3.14)

Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan son iklim değişikliği raporu
kıyamet senaryosu gibi. Bu ay sonunda yayımlanmadan önce basına sızan rapora göre küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği bu yüzyılın sonuna dek şiddetli çatışmalara yol açacak, milyonlarca insanı göçe zorlayacak ve
küresel ekonomiyi trilyonlarca dolar zarara uğratacak.

İngiliz Independent gazetesi, BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli‘nin hazırladığı raporun şimdiye dek iklim değişikliğinin etkilerinin ele alındığı en kapsamlı metin olduğunu bildirdi. Raporda, başta çatışmaların beklendiği Asya olmak üzere kitlesel göçlere sahne olunacağına dikkat çekildi. Dünyanın önde gelen bilimadamlarının kaleme aldığı raporda, gıda gereksiniminin arttığı bir dönemde
gıda üretiminin düşeceği, çocukların beşte birinde yetersiz beslenmeye rastlanacağı belirtiliyor.

İklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin de ele alındığı raporda
ayrıca iklim değişikliği yüzünden artacak sıcaklıkların
gıda ve su kaynaklı hastalıkları arttıracağı vurgulanıyor.

Özellikle doğu ve güney Asya’da seller yüzmilyonlarca kişinin yaşamını etkileyecek. Tropikal bölgelerde yerel sıcaklıklarda bir derecilk artış; buğday, pirinç gibi
temel tarım ürünlerini olumsuz etkileyecek. Sıcaklıklarda endüstri öncesi döneme göre 2.5 santigrad derecilik artış ciddi ekonomik yitiklere yol açacak.

İklim değişikliği; küresel mirasın da yok olmasına neden olacak.
(http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/51925/BM_nin_kiyamet_raporu.html, 23.3.14)

 

Gevşemek yok, yağışlar, yağması gerekenin / beklenenin %1’i bile değil!

Bu Küresel iklim değişikliğinin acı sonuçlarını artık elle duyumsanır – gözle görünür biçimde deneyimliyor, yaşıyoruz. Mart ayında Mayıs sıcakları ve yağmur yok düzeyinde!

  • Barajlarda kalan / kalmayan su düzeyi alarm veriyor!

Hükümet yolsuzlukları örtme derdinde, çünkü başı ciddi biçimde ağrıyor ve
30 Mart 2014 yerel (gerçekte genel!) seçimleri çok yaklaştı. Telaş, etekleri
başa geçiriyor. Ama ülke çok ağır bedelleri olabilecek bir kuraklığa doğru sürükleniyor.

kuraklik_feci

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu Allahlık..
Desteksiz konuşuyor.. A, B hatta C planlarının olduğunu (!), İstanbul’u (ya Türkiye?) susuz bırakmayacağını buyuruyor ama bir türlü bu planların içeriğine girmiyor!?
Devlet sırrı sanki.. İvedilikle uzmanları toplayıp

OLAĞANÜSTÜ DURUM İLAN ETMEK ve BİLİMSEL ÇÖZÜMLER
ARAMAYA BAŞLAMAK İÇİN GEÇ KALINIYOR..

– Bulutlara yağmur bombaları gibi kimi meteorolojik girişimler..
– TV’lerden su tasarrufu hakkında sık sık ciddi çağrılar, uyarılar..
– Kademeli artan, tüketim düzeyine uyarlı fiyatlama..
– Kamu kurumlarından başlayarak fotoselli musluklar,
– susuz pisuvarlar..
– WC rezervuarlarının 2 bölmeli yapılması (büyük ve küçük tuvalet için).
– WC’lerde su rezervuarlarına 1 ya da 2 tane yarım litrelik içi su dolu pet şişe koyma.
– Baraj çevrelerini hızla ağaçlandırma..
– HES projelerini gözden geçirme..
– B-2 arazilerini köylüye satarak tarıma açma değil yeniden ormanlaştırma..
– Deniz suyundan içme – kullanma suyu üretimi için çalışmalar (De-salinasyon)..
– Yeraltı su sondajları ve az su gereksinimli tarım ürünlerine geçme..
– ORMANları gözü gibi koruma, İstanbul’da 3. Havaalanı orman kıyımını durdurma.
– Şebekelerden yitik ve kaçakları önleme.
– Toplu taşımacılığı – metro ve demiryollarını geliştirme, bisiklet ve yürümeyi teşvik..
– Park-bahçe, tarım ve sanayide, WC’lerde yarı arıtılmış geri kazanılan su kullanımı,
– vahşi sulamadan vazgeçerek damla sulama.
……

Uzmanlar, kanıta dayalı olarak KISA – ORTA – UZUN ERİMLİ seçenekleri belirlemeli ve tüm Türkiye olarak hemen uygulamaya geçmeliyiz..

Havaların ısınmasıyla birlikte su kıtlığı ve kesintiler;
tehlikeli salgın ve bulaşıcı hastalık riski taşır.

Ülke turizmi ile dışsatımı (ihracatı) da bu tablodan son derece olumsuz etkilenir.

Ekonomik, maddi – manevi yitikler çok büyük, katlanılamaz boyutlara ulaşabilir.

MUTLAKA TASARRUF!
     MUTLAKA TASARRUF!
          MUTLAK TASARRUF!

Nüfus artışını frenleme..

HER AİLEYE 1 ÇOCUK!

Sevgi ve saygı ile.
23 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net