Etiket arşivi: Kerbela

SECCADE KUTSAL MI?

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Drkanı

İslam inancına göre Allah, istisnasız (ayrıksız), evren ve dünyanın her yerinde hazır olduğu için, halk ibadetlerindeki secde yerini “Allah dost, toprak post” özdeyişi ile tüm yeryüzü olarak tanımlamıştır.

Mümin secdesini seccadeye değil, Allah adına toprağa yapar. Seccade yere, üzerine secde edilmek için değil, hijyenik açıdan ibadet yerine yalnızca temiz bir yüzey sağlama görevi sağlamak için yayılır. İnsanlar seccadeye değil, Yaradan’a hürmeten toprağa secde ederler.

Yine inanışa göre, Allah insanı, su, hava ve ateş ile birlikte topraktan yaratmıştır. Ayrıca toprak ya da doğa, tüm canlılarla birlikte, insan soyuna barınma beslenme ve yaşama olanakları sağlar. Hürmet gösterilmesi gereken şey seccade değil, doğa ve dar anlamda topraktır.

Hatta kimi yurttaşlarımız, Mekke, Medine ya da Kerbela toprağından kendilerine secde alınlığı yapar ve namaz kılarken bu özel topraklara secde ederler.

Ayrıca seccade, olağan olarak, ibadet anında serilir ve ibadet bitince, temiz kalabilmesi ve yeniden kullanılabilmesi için katlanıp kaldırılır.

Camilerde, bürolarda ya da evlerde, yere serilip kaldırılmayan seccade görünümlü halı ya da kilimler… seccade değil yer yaygısıdır, döşeme görevi görür. Üzerinde gezilebilir. Camilerde namaz kılmaya gidenler, cami tabanına serili ve seccade görünümlü halı yaygıları görebilirler.

İnsan ve toprak arasındaki ilahi yaratılış mitini görmezden gelip, seccade ya da benzeri hijyenik ve temizlik amaçlı yaygıları kutsallaştırıp siyaset mezesi yaparak inanç sömürüsü yapmak, inanç, ahlak, akıl ve mantıkla bağdaşmaz.

Allah hepimize akıl ve sağduyu ihsan etsin.
Cahil ve fırsatçıların dolduruşuna gelip toplumsal barışı bozmaktan uzak durmak gerekir.
***
İNCE İNCE !

Anayasal açıdan, “Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olan Türkiye Cumhuriyeti’ nin üzerine YAPAY olarak İNCE İNCE bir kar serpintisi ile birlikte siyasi hava biraz ayaza çeker gibi oldu. Bu yapay ve ince ince sepintiyi MART DOKUZU soğuklarına benzettim.
Şimdiye dek, hiçbir Mart dokuzu soğuğu bahar çiçeklerinin açmasını, sıcak, bol meyveli ve güzel yazların gelmesini engelleyememiştir. Ayrıca bu serpinti, toprağı nemlendirip, tavını daha da iyileştirdiği için belki de siyasal hasadı bollaştırabilir.

  • Umutsuz olmaya gerek yok. Çünkü kışın sonu bahardır.

GÜNCEL ALEVİLIK SORUNLARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER : ALİ’siz OLMAZ !!!

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

Vatandaş sürekli iki şeyi soruyor :

Soru 1- Alevililik bir kültür müdür, yoksa bir inanç mı?
Soru 2- Ali’siz Alevilik olur mu?

Çok özet olarak, birincisinden başlayalım.

Yanıt 1 – Alevilik bir inançtır!
Alevilik kültürü Alevilik inancının bir çıktısıdır, bir sonuçtur. Eğer Alevi kültürü varsa, ki vardır. Bu kültürü doğuran Alevi inancı da var demektir. Nasıl ki, İslam dini olmadan İslam kültürü, Hıristiyanlık inancı olmadan Hıristiyan kültürü, Yahudi inancı olmadan Yahudi kültürü olamazsa; Alevilik inancı olmadan da Alevi kültürü oluşmaz.

İnanç öznedir, kültür nesnedir.

İnanç nedendir, kültür sonuçtur.

Bu denli net ve kesindir.

  • Kıssadan hisse; Alevilik bir inançtır, Cemevleri kültürevi değil, ibadethanedir.

Cemevlerinin Kültür Bakanlığına bağlanması, inançsal, sosyolojik ve bilimsel olarak kökten yanlıştır.

Alevi kültürünü kabul edip Alevi inancını yok saymak, kültürü kabul edip nedeni yani Aleviliği, o denli anayasal, evrensel ve buyurucu hukuka karşın Cemevlerini ibadethane saymamak sağlıklı bir düşüncenin ürünü olamaz.

Bu yanlıştan mutlaka vazgeçilmelidir.
***
Soru 2- Ali’siz Alevilik olur mu?
Yanıt 2- Bu sorunun yanıtını önce bir uzun şiirle vereyim.

ALİSİZ OLMAZ !!!

Ali İslam’daki özüm,
Ali kalbimdeki gözüm,
Ali Hakka dönük yüzüm,
Tüm yollar Ali’ye çıkar.
Ali’sizlik OCAK(×) yıkar.
Xxx
Ali konuşan Kur’andır,
Ali şaşmayan vicdandır,
Ali’siz inanç zindandır.
Tüm yollar Ali’ye çıkar,
Ali’sizlik Ocak yıkar.
Xxx
Ali Allah’ın aslanı,
Ali yiğitler sultanı,
Ali Alevinin canı,
Tüm yollar Ali’ye çıkar,
Ali’sizlik Ocak yıkar.
Xxx
Ali bilimin kapısı,
Ali inancın tapusu,
Ali adaletin sesi.
Tüm yollar Ali’ye çıkar,
Ali’sizlik ocak yıkar.
Xxx
Ali mazlumun kılıcı
Ali her derdin ilacı,
Ali insanlığın tacı.
Tüm yollar Ali’ye çıkar,
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx
Ali Alevinin piri,
Ali imamlar serveri,
Ezelden ebede diri.
Tüm yollar Ali’ye çıkar,
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx
Ali inancın temeli,
Ali edebin kemalı,
Ali velilere veli,
Tüm yollar Ali’ye çıkar,
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx
İmamların atasıdır,
Ehlibeyt’in kotasıdır,
Akılcılık rotasıdır.
Tüm yollar Ali’ye çıkar.
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx
Ali inancın gözesi,
Ali mazlumların sesi,
Ali vicdan terazisi.
Tüm yollar Alı’ye çıkar,
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx
Ali aklın meyvesidir,
Ali ruhun gıdasıdır,
Ali yoksulun sesidir.
Tüm yollar Ali’ye çıkar,
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx
Kadim inanç Ali’dendir,
Ali bu inanca candır,
Aleviler tek bedendir.
Tüm yollar Ali’ye çıkar
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx
Aklın, ahlakın sesidir,
Ozanların nefesidir,
Bilgelerin en hasıdır.
Tüm yollar Ali’ye çıkar,
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx
Ali, Muhammed’in dili,
Ali Ehlibeyt’in gülü,
Ali Hakka varma yolu,
Tüm yollar Ali’ye çıkar.
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx
Garipleri kayırandır,
Öksüzleri doyurandır,
Adaletle buyurandır.
Tüm yollar Ali’ye çıkar,
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx
Alisizlik şaşkınlıktır,
Cehalettir, taşkınlıktır,
Yoldan azma, düşkünlüktür.
Tüm yollar Ali’ ye çıkar,
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx
Halil Çivi der, yolumdur,
Hem özümdür, hem dilimdir,
Alisiz olmak zulümdür.
Tüm yollar Ali’ye çıkar,
Alisizlik ocak yıkar.
Xxx   08 Kasım 2022, Çiğli / İZMİR

(×)- Anadolu’daki Aleviler OCAK SİSTEMİ ile örgütlenmiştir. Her Türkmen ya da başka soydaki bir Alevi oymağının mutlaka bağlı olduğu bir Ocağı vardır. Dedeler bu Ocakların doğal önderleridir. Alevi cemlerini Ocakzade olarak dedeler yönetir.

Soy kütüklerine dayanılarak Alevi dedeleri “Evlad-ı Resul” olarak tanınır ve 12 İmamlar kanalıyla Hz. Ali soyu ile bağlantılandırılır.

Ali’siz Alevilik, Ali ile birlikte, Ehli Beyt‘in, 12 İmamların, Kerbela‘nın, Ocakların, Alevi ozanları,
Alevi deyişleri, Alevi uluları yani hem inanç ve hem de kültür olarak 14 yüzyıllık Alevilik tarihini ve deneyimini yok saymak, halk deyimi ile Alevi ocaklarına incir dikmektir.

  • Ali’siz Alevilik kısa bir dönem sonra Alevilerin asimilasyonu ve ateizme yolculuktur.
    Aman dikkat…

Halil Çivi şiiri : KİMLİK

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

KİMLİK

Düşüncesi çağdaş, insanı fakir,
Alevi soyundan gelen bir canım.
Her çağda her derde deva bir fikir,
Üretip söyleyen çağdaş insanım.
Xxx
İnsanlığın insan kalan özüyüm,
Adem, Musa, Muhammed’in iziyim,
Aklın ve bilimin somut yüzüyüm,
Bilim bahçesidir benim mekânım.
Xxx
Kerbela’da su vermedi, vurdular,
Her fırsatta kılıç çekti, kırdılar,
Tarih boyu benden hesap sordular,
İnancım uğruna çok aktı kanım.
Xxx
Enel-Hak deyince astılar beni,
Din dışı saydılar, kestiler beni,
Öldürüp kuyuya bastılar beni,
Nesimi göründüm, yüzdüler tenim.
Xxx
Sarı saza teller takan benidim,
Derdini türküye döken benidim,
Zalimlerden yaka silken benidim,
Bir ölüp bin doğan yüce soydanım.
Xxx
Ozan oldum boynuma ip taktılar,
Aydın oldum düşüncemden korktular,
Madımak’ta diri diri yaktılar,
Fikrim ölmez kül olsa da bedenim.
Xxx
İnsanlıktan yüce bir değer bilmem,
Zalimin, zorbanın yanında olmam,
Pir Sultan nesliyim , baskıdan yılmam,
İnancım uğruna çok aktı kanım.
Xxx
İslam’ı insanlık mayası bildim,
Biçimi bıraktım, özünü aldım,
Türkçe dua ettim, Türkçe saz çaldım.
Hacı Bektaş Veli muhibbindenim.
Xxx
İnsanlıktan geldim, insanla varım,
Sevgiyi en büyük erdem sayarım,
Kadını, erkeği eşit tutarım,
Yunus Emre oldu fikir sultanım.
Xxx
Helal olmayana uzanmaz elim,
Kini, iftirayı söylemez dilim,
Harama çözülmez, sağlamdır belim,
Böyle emretmiştir ahlakım, dinim,
Xxx
İnsana muhabbet vardır özümde,
Tüm ırklar, inançlar birdir gözümde,
Eğrileri bulamazsın sözümde,
Özü, sözü bir olana hayranım.
Xxx
Türkmen Aleviyim, Türk’ün hasıyım,
Türk dilinin ustasıyım, sesiyim,
Kemal Atatürk’ün öz bendesiyim,
Türkiye’dir ezel, ebet vatanım.
Xxx
Demokrasi benim özgürlük aşım,
Laikliği özümsedim, yurttaşım,
Al Bayrağa dost olanla kardeşim,
Yurdumun uğruna şehit yatanım.
Xxx
Halil Çivi kov hatayı sözünde,
Ayrımcılık yoktur senin özünde,
Büyük Atatürk’ün bilim izinde,
Gidenlerin yollarına kurbanım.
Xxx


12.07.2001 Nazili / AYDIN
Prof. Dr. Halil Çivi

Kerbela: Müslümanların büyük utancı

Kerbela:
Müslümanların büyük utancı

Müftü A. Gani Aşık ile ilgili görsel sonucu

A. Gani Aşık
E. Müftü / Kayseri CHP Mv.
Cumhuriyet, 18.09.19
Kerbela, İslam tarihinde en kanlı, en vahşi ve en utanılası bir savaşın yapıldığı yerin adıdır. Halife Ömer’in Suriye Valiliği’ne atadığı Ebu Süfyan’ın oğlu Muaviye, akrabası da olan Halife Osman’ı etkileyerek mensubu bulunduğu Emevi ailesinden pek çok kimseyi bürokraside önemli yerlere getirtti ve Osman’ın öldürülmesinden de Hz. Ali’yi sorumlu tuttu.
Bu, bir tertip ve iftiraydı. Çünkü Ali, Osman’ın ölümüne engel olmak isteyenlerin ve şehadetine üzülenlerin başında geliyordu. Muaviye’nin amacı ise, böyle bir yalan ve bahaneye sığınarak Ali ile kendi arasındaki uyuşmazlığı oğlu Yezid ile Ali’nin oğlu Hüseyin’e devreden, Cemel Savaşı’yla başlayıp Sıffin ve Kerbela’yla devam eden bir süreçte yüce peygamberin temiz neslini hile, gaddarlık ve vahşet yöntemleriyle ortadan kaldırmak ve hilafeti babadan oğula geçen bir monarşiye dönüştürmekti, bunu da başardı.
Hz. Ali’nin hilafetine genele yakın bir görüş birliği oluşmasına karşın Muaviye’nin başlattığı ve oğlu Yezid’in sürdürdüğü hilafet kavgası özü itibarıyla siyasal bir nitelik taşıdığı halde, olay dinsel bir görüntüye büründürülerek İslami inanç sistematiği planında çeşitli ekollerin doğmasına zemin yaratarak günümüze dek uzanan ayrılıklara neden olmakla kalmamış, Müslümanların vicdanlarında 14. yüzyılın kapatamadığı derin sosyal yaralar açmıştır.
Başta Atatürk, Cumhuriyeti kuran kadroların devletin çağdaş yasalarla yönetilmesi, inançların ise devlet düzenine müdahale etmeksizin kendi dünyasında özgür, bağımsız, engelsiz olmasını hukuksal sistemlere bağlamışlardır: “laiklik.”
Hz. Hüseyin’in yazgısı
Hz. Hüseyin’in Yezid’in hilafetini kabul etmediğini öğrenen Küfeliler, kendisine biat etmek üzere peygamber torununu davet ettiler. Abdullah bin Abbas, Küfe halkının babası Ali’ye yaptıklarını hatırlatarak Hz. Hüseyin’e “Sözüne güvenilmeyen bu insanların, davetini ciddiye almamasını ve Küfe’ye gitmemesini” tavsiye etmiş ise de, Hüseyin bu öğüdü dikkate almadı. Ailesi ve 70 dolayında taraftarıyla Küfe’ye doğru ilerlerken şair Ferezdak ile karşılaşan Hüseyin, O’na Küfe’deki ortamı sordu. Ferezdak’ın
“Halkın kalbi seninle ama kılıcı Beni Ümeyye -Emeviler- ile”
demesi de Hüseyin’i kararından caydıramadı, buna ancak yazgı denebilir. Küfe valisi Ubeydullah, Yezid’in talimatı gereği bin kişilik bir kuvvetle kafileyi izletiyordu. Hüseyin’in Kerbela’ya ulaştığını öğrenince sarp yerlere konumlanmasının engellenmesi, susuz ve savunmasız bir yere yönlendirilmeleri talimatını verdi ve Rey valisine de emrindeki kuvvetlerle Hüseyin’in üstüne yürüyüp işi bitirmesini söyledi.
Tam da bu sırada, döneklik ve kalleşliğin tarihine çok iğrenç bir yenisi eklendi. Şöyle ki; Hüseyin’i Küfe’ye davet edenlerin başında gelen Amr bin Haccac, Hüseyin’in kafilesinin su ile bağlantısını kesti. İşin vahametini fark eden Hüseyin savaşa başlamadan önce Yezid cephesinin önde gelenlerine “Küfelilerin davetiyle geldiğini 18 binin üstünde biat verenlerin sözlerinden caydıklarını” gerekçe göstererek “Bu nedenle bırakın dönüp gideyim.” teklifini Yezid’in vali ve komutanları aralarında tartıştıktan sonra reddettiler.
1339 yıldır yanan ateş
Güçlü ve donanımlı Yezid ordusunun karşısında Hz. Hüseyin safında yalnızca 23 süvari ve 40 piyade (kimi söylentilere göre bu sayı daha da az) bulunuyordu. Sinan bin Enes en Nehai (Allah’ın laneti üzerine olsun) cehennem sıcağından ve susuzluktan bitkin düşen askerlerinin başında kahramanca vuruşan Hz. Hüseyin’e bir harbe saplayıp atından düşürdü, önce saçlarını sonra mübarek başını kesti (10 Muharrem 61 – 10 Ekim 680), oğlu Zeynel Abidin’i kılıçtan Ömer bin Sa’d kurtardı.
Hüseyin’in kesik başı Şam’da Yezid’e iletildiğinde sahte üzüntü rolleri oynadığı kaynaklarda rivayet edilir. Kerbela şehitlerimizin naaşları ertesi gün Beni Esed mensuplarının ikamet ettiği Gadiriye köylülerince toprağa verildi.
1339 yıldır Alevisi-Sünnisi ile Müslümanların bağrında yanan bu ateşin küllenmemesinin temel nedeni; aslında siyasal nitelikli bir iktidar kavgasının topluma din ambalajıyla sunulmasıdır.
Vatanına bağlılıkta ve Cumhuriyete sadakatte öncü olan Anadolu Aleviliği,
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının mevalisi durumundadır.
Devlet aygıtının (bürokrasisinin) önemli hiçbir pozisyonunda kendisine
yer bulamayışı yanında, Sünni inanç değil İslamın tümünü kapsayacak biçimde kurulduğu halde Diyanet İşleri Başkanlığı’nda da temsil edilmeyişi,
Alevi-Muaviye kavgasının, Atatürk- AKP kavgası biçiminde sürdüğünü,
bunun da dini ve milli birliğimiz için riskler taşıdığını vurgulamak isterim.
İktidar 17 yıldan bu yana İhvancı ve Muaviyeci bir çizgide halk iradesiyle kendisinin sorumluluk duygusuna ve siyasal namusuna emanet edilen Cumhuriyet’le büyük bir kavga içinde ise de, yitirecek olan Cumhuriyet değil AKP’dir.
Bu politika eşyanın doğasına aykırı olup, sular sonsuza dek tersine akıtılamaz.
“Düştü Hüseyin atından

Şehid-i Kerbela’ya.
Cibril, yetiş haber ver
Sultan-ı Enbiya’ya.”

HALK KÜLTÜRÜNDE AĞITLAR

Konuk yazardan kitap tanıtımı..
Mustafa AYDINLI

HALK KÜLTÜRÜNDE AĞITLAR

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Ağıtlar geçmişten geleceğe halk kültürümüzün bir parçasıdır. İslamiyet öncesinde toplumun önde gelen ve sevilen kişilerin ölümü üzerine söylenen şiirlere SAGU denilmekteydi. Sagular Türk Halk şiirinde AĞIT temalı şiirlerin temelini oluşturmaktadır. Ağıtlar Türk halk şiirinde önemli bir yere sahiptir. Televizyon, internet gibi iletişim kanallarının olmadığı dönemlerde başlı başına kültürel etkinlik olarak kullanılan bir yazın türüydü. Elli yaş üzeri pek çoğumuz bilir ve anımsarlar ki ağıtlar destanlara dökülür, destanlar pazarlarda sesli olarak okunarak satılır. Pazara gelen halk tarafından önemli ilgi görür ve alınırdı. Pek çok köy evinde bu destanlardan, aynen halk hikayeleri kitapları gibi birkaç tane bulunurdu. Soğuk ve uzun kış geceleri bu kitaplar ve destanlar okunurdu.

Ağıtlar yalnızca önemli ve sevilen bir kişinin ölümü veya dramından ibaret değildi. Aynı zamanda toplumsal ve doğal olaylar da destanlaştırılabilir, ağıtlar yazılabilirdi. Deprem, dolu yağması, kuraklık, sel gibi toplumu etkileyen ve kötü sonuçları olan olaylar karşısında ağıtlar yazılabilmektedir. İletişimin zayıf olduğu dönemlerde ağıtlar ve destanlar üzüntünün belirtilmesi ile birlikte bir tür ve haber duyurma özelliği de taşımaktaydı. Destan satışları hem bir sektör, hem iletişim kaynağıydı. Toplumların sosyo- ekonomik, kültürel ve iletişim kanallarının değişimi ile birlikte Kültürel etkinlikleri de doğal olarak değişmektedir. Destanlar fiziksel olarak tümüyle yok olmuş gibi gözükse de ağıt nitelikli yazında konusuna göre rastlamak olasıdır. Örneğin Mustafa KEMAL için binlerce ağıt yazılmasına karşın, ozanlık yaşamına başlayan pek çok yeni halk ozanları bu geleneği sürdürebilmektedir. Yine Deniz GEZMİŞ ve arkadaşları için, Uğur MUMCU için yazılan ağıtlar, İbrahim KAYPAKAYA için annesinin yazdığı ağıt, belleklerimize en çok yer etmiş olanlardır. Pek çoğunun da bestelenerek okunduğuna sık rastlıyoruz.

Daha önce halk ozanı olarak şiirleri ile tanıdığımız Hasan KORKMAZ’ı (Korkmazi) bu kez bir araştırmacı olarak görüyoruz. Uzun emekler sonucu ÖYKÜLERİYLE ÇORUM YÖRESİ AĞITLARI kitabını ortaya koymuş. Kitap, Kültür Ajans tarafından basılmış. Yöresel anlamda önemli bir kültürel boşluğu gidermiştir. Bu övülmeye değer bir kültürel çalışma ve hamaratlıktır. Geleceğe duyulan kültürel sorumluluktur. Kim bilir pek çok yörenin ne çok ağıtları – destanları vardı. Fakat bir Hasan KORKMAZ’ı yoksa hepsi yok olup gidiyor. Arşivlere giremiyor. Gelecekteki araştırmacıların eline bir rehber verilemiyor. Bizi biz yapan değerler de silinip gidiyor.

Kitaba önsöz yazan Sayın Prof Dr. Hayrettin İVGİN “Türk halk şiirinin ve türkülerin ana kaynağı ağıtlardır. Şuna inanın, özellikle türkülerin sözlerine bakın, büyük oranda ağıt parçalarıdır. Ağıtların derlenmesi toparlanması bir araya getirilmesi önemlidir. Önemlidir çünkü bu parçalar, bizim kaynağımızdır. Literatürümüzdür.” diyor.

Yine ülkemizin saygın şair ve yazarlarından sayın Can YOKSUL kitap için şöyle diyor : “Ağıtlar insanların dünyaya gelişiyle başlar. Ölünceye dek sürüp gider. Her toplumun kendisine özgü ağıtları olduğu gibi insanların, öbür canlıların da kendine özgü ağıt biçimleri vardır. Yalnız insanlar değil, birçok hayvan da ağlarken gözyaşı döker. Kesilen bir ağacın koparılan bir bitkinin de ağıdı kendine özgüdür.”

Tarihin en eski boylarından olan Türklerin başından hep destansı olaylar geçmiştir.

Acıyı, sevinci, mutluluğu, mutsuzluğu iç içe yaşamıştır. Bitip tükenmeyen göçler, doğal yıkımlar (afetler), savaşlar, kıtlıklar ve ölümler vardıkları coğrafyada hep ağıt olarak dile gelmiştir.  Ağıtlar yalnız bir kişinin, bir ailenin değil, bütün toplumun yüreğinin sesidir.’’

Ağıtlar bir yürek burkulması, titremesi sonucu oluşan duyguların dizelere dökülmesi, hatta sazla – sözle destanlaşmasıdır. Ağıt yazmak yerine, ağıt yakmak deyimini kullanıyoruz. Bu, Türk halk ozanlarına özgü bir terimdir. Yanmayan yürek ağıtı nasıl yakıp tutuşturabilir. Yanmayan yüreğin alevi olmaz ki, ağıtı yakabilsin.

Dileriz ki hiçbir canlı ağıt yakılacak duruma düşmesin.
===============================================
Dostlar,

Bu önemli kültür hizmetini bize ulaştıran dostumuz, sitemizin konuk yazarlarından Sn. Mustafa Aydınlı‘ya teşekkür ederiz. Sn. Aydınlı bu kitabı okuyarak bize özetleyip tanıtıyor. Bir o denli teşekkürümüz de elbette bu kültür kaynağını derleyip yazan Sn. Hasan Korkmaz‘a.

Ağıt sürecinin ve kavramının sosyo-ekonomik, kültürel, antropolojik.. tarihsel boyutlarını somut örnekleriyle irdeleyen yapıtın okunmasını, okutulmasını dileriz..

Uzamış yas sendromu” Psikiyatride iyi bilinen bir sorundur. Kerbela‘ya ne demeli? 1380+ yıldır insanlar Hz. Muhammet’in soyu olan Hz. Hüseyin ve ailesine (Ehli Beyt’e) Kerbela’da yapılan tarifsiz zulmü ve katliamı unut(a)mamakta ve yasını, Muharrem orucunu tutmaktadır.

Elbette asıl olan bu tür insanın insana – doğaya – hayvanlara zulmünü / şiddetini önlemek, en aza indirmektir. Bu bağlamda erdem eğitimi insanlara verilmeli ve değerler kazandırılmalıdır. Dolayısıyla insan davranışında şiddetin en ağır derecesi olan zulmün ve savunma – tepki aracı olan AĞIT kurumunun tüm boyutlarının bilimsel araştırmalarla aydınlatılması gereklidir.

Yakın tarihimizde, 1980’ler başında Çorum’da Alevi kardeşlerimize dönük ölçüsüz vahşet ve yüzü aşkın savunmasız insanın hunharca öldürülmesi belleklerden haklı olarak silin(e)memiştir.. Dolayısıyla uzayan yas sendromunu, insanların çok ağır örselenmeleri (travmaları) belleklerinden uzun yüzyıllar sonra bile silemeyişlerini  doğal ve insancıl karşılamak olanaklıdır ve gereklidir. Mazlum ve savunmasız insanlar Devletten bile can güvenliği sağlayamadıklarında, bir tür ortak (kollektif) savunma – dayanışma refleksi olarak, yaşadıkları örselenmeleri unut(a)mayarak uyanık kalma zorunluğu duyumsamakta, içlerine kapanmakta ve şizoid – introvert (içe dönük) tutum ve davranışlar geliştirebilmektedirler.

Bu olgu öte yandan, toplumsal kaynaşmaya, bütünleşmeye hatta Uluslaşmaya ciddi engeldir.

Mustafa Kemal Paşa gene yol gösteriyor 100 yıl öncesinden :

  • YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ
  • YAŞAMDA EN GERÇEK YOL GÖSTERİCİ AKIL VE BİLİMDİR..

Dileriz bu Ulus bir daha, şanlı Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı gibi görkemli yapıtlarına gerek duymasın.. İnsanlık da..

Sevgi ve saygı ile. 25 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

ŞİİR : MOHAÇ’IN YÜZ ATLISI IRAK’A


Şiir köşesi….

divider_yesil_fiyonk

MOHAÇ’IN YÜZ ATLISI IRAK’A

Mezhep, etnik kavgası işlendi usul, usul.
Yönetimin baskısı sonucu halk yoksul
Altın tepsi içinde sunuldu yazık Musul.
Konsolosluk baskını getirdi çok güvence.
Çelik, çomak oynamış istihbaratçı bence.

O Kırmızı Çizgiler sorunsuz ihlaldendi.
Sıfır sorunsuz olan dostluk celallendi.
Irak, Suriye ve öbürleri parsellendi.
Coğrafyayla, siyaset birbiriyle ilgili
Bu yüzden olunmalı tecrübeli bilgili

Yerleşin Ortadoğu’ya Mecüc, Mecüc Deccal
Bulunur elbette seni halt etmeye mecal.
Yeter ki doğru yerde, zamanda yerini al.
Söyleyin Şam Irak’ta mıdır, Irak Şam’da mı?
Hadise göre arz İkindi’de mi, Akşam’da mı?

Hadisteki şekil haliyle yola çıktılar
Diktatörü katledip, rejimini yıktılar.
Hürriyeti kanla yazıp, petrolle yaktılar.
Büyük Orta doğu Projesi rehberi izleniyor
İslam Devleti adıyla amaç gizleniyor.

Jakjak yöneldi Kerbela’dan önce Bağdat’a.
Kutlamalar yapa, yapa; kurşunlar ata, ata.
Bugünkü fırsata, iki bin üçteki hata
Erbil denince çuval, Musul baskın, rehine.
Ne yaptımsa oluyor başkasının lehine.

Kızım Ayşe, tatilin bir süre dondurulsun.
Bekleyelim ortalık şöyle biraz durulsun
Aldırma etrafına cehennemler kurulsun
Kayağa gönderirim seni Palandöken’e.
Bilgi kirliliği çok, kanma her söylenene.

Mohaç’ın yüz atlısı akın edin Irak’a.
Nusrat Mayın gemisi benzine git Kerkük’e.
Bozkır yiğidi bekle bıyığı büke, büke.
İhanete uğradı bırakılan emanet
Ağır olacak korkarım ödenecek diyet

ORHAN AFACAN
22 Temmuz 2014

divider_cizgi

83 Yıl Sonra Kubilay’ı Anmak…


83 Yıl Sonra Kubilay’ı Anmak…
 

Evet dostlar,

23 Aralık 1930’da, günümüzden 83 yıl önce, Memenen’de ayaklanan kanlı irtica,
genç öğretmen asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay‘ın boğazını bağ bıçağı ile keserek
şehit etmişti… Katil Derviş Mehmet şürekası robotlaştırdığı müritleri ile
bununla da yetinmeyip Kubilay’ın kafasını gövdesinden ayırarak bir sopaya geçirmiş
ve Menemen sokaklarında yeşil irtica bayrağı ile dolaştırmışlardı.

1374 yıl önce de Kerbela‘da da Muhammet Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in başını kesen Yezit’in askerleri, çölde O’nun başı ile ayak topu oynamışlardı!
(Alevilerin bir bölümü, bu nedenle futbola sıcak bakmaz..)

Mustafa Kemal Paşa Kırklareli’nden Edirne’ye geçtiğinde Menemen’deki acı olayı öğrenmiş ve duyduğu tarifsiz acı ile, Başbakan İsmet Paşa‘ya Menemen’in yerle bir edilmesi buyruğunu vermişti. İsmet Paşa çooook deneyimli bir devlet adamıydı..
Dava ve silah arkadaşını çoook yakından tanıyor, yüreğindeki yangını derin empati ile
kavrıyordu.. Buyruğu birkaç gün askıya almış ve Cumhurbaşkaı Kemal Paşa‘yı yatıştırmıştı.

İstiklal Mahkemesi kuruldu ve 1 aya varmadan yargılamayı bitirerek 30’a yakın
katil sürüsü (28 kişi) olay yerinde idam edildi.. Devrim, meşru savunmada idi..

*****

Bu elleri kanlı sefil katillerin torunları günümüzde milletin vekili  görevindeler..

Sivas katliamında insanları Madımak otelde tasarlayarak yakarken (2 Temmuz 1993)

  • “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu; burada yıkılacak!”

diye nara atarak seyredenlerin avukatlığını üstlenen kimilerinin Bakan olması gibi..

Acaba İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN SUÇLARDA da -üstelik tasarlayarak
35 insanı yakanlar için de- savunmanlık üstlenmek avukatlık meslek etik kurallarında
var mı? Yoksa Baro, kutsal savunma hakkı adına zoraki görevlendirdiğinde
zorunluluk nedeniyle mi üstlenilir böylesi bir görev?

Bugün AKP kabinesinde Bakan olan zat, nasıl üstlenmiştir katillerin savunmanlığını??

ADD, önceki yıllarda olduğu gibi, bu yıl da Devrim Şehidi öğretmen asteğmen
Mustafa Fehmi Kubilay’ı ve şehit bekçiler Şevket ve Hasan’ı yerinde anacak
tören düzenliyor..

Program aşağıda..

menemen2013

Derdimiz acıları ve toplumsal travmayı tazelemek değil..

Tersine, meslektaşımız Dr. Erich Fromm’dan bu yana çölün suya özlemi gibi nedenlerini arayageldiğimiz insanın içinde hemcinsine karşı yer alan
sevginin de şiddetin de bilimsel kaynaklarını anlamak ve yönetmek..

Erich_Fromm_Sevginin_ve_Siddetin_Kaynagi
İkinci olarak tarih bilinci geliştirmek.. Kin ve intikam dürtülerini dışlayıp denetleyerek dünü öğrenmek ve bugünü irdeleyebilmek; ardından da geleceği yordayabilmek..

Başbakan R.T. Erdoğan’ın dediği gibi “dininizi ve kininiz eksik etmeyin! asla değil..

Bu söylem, dar anlamda yasalara karşı ayrımcılık ve insanları düşmanlığa sevk etme suçu!

Geniş anlamda ise bir başka insanlık suçu.. Her türlü akıl ve izandan yoksun
çok sakıncalı bir söz.. Aklı başında hiç kimsenin ağzından çıkmaması gerekir..
Ne yazık ki öznesinin dokunulmazlığı var..
Dileriz ileride bu çook tehlikeli söyleminin de hukuksal hesabını verir..

Geçen yıl bugünlerde Kubilay için birkaç dosya koymuştuk web sitemize..

Bakılması uygun olur.. Adları ve erişkeleri (linkleri) aşağıda..

1. KUBİLAY’dan GÜNÜMÜZE DEVRİM ŞEHİTLERİMİZ
http://ahmetsaltik.net/2012/12/23/kubilaydan-gunumuze-devrim-sehitlerimiz/

2. 82. YILINDA KUBİLAY OLAYI ve DERVİŞ MEHMET’İN ARABASI
http://ahmetsaltik.net/2012/12/23/82-yilinda-kubilay-olayi-ve-dervis-mehmetin-arabasi/

3. MENEMEN OLAYI ve ŞEHİT ASTEĞMEN KUBİLAY
http://ahmetsaltik.net/2012/12/23/menemen-olayi-ve-sehit-astegmen-kubilay/

Sevgi ve saygı ile.
23 Aralık 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net