Etiket arşivi: Kemalist Cumhuriyet

ADD: EMPERYALİZME BEL BAĞLAMANIN ACI SONU VE ATATÜRK DEHASI

BASINA VE KAMUOYUNA 

EMPERYALİZME BEL BAĞLAMANIN ACI SONU VE ATATÜRK DEHASI

Karadeniz komşularımız Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasında beklenen savaş 24 Şubat 2022 sabahı başladı.

Genel geçer savaş karşıtı açıklamalar dışında, Türkiye ve etkilenecek diğer ülkeler açısından değerlendirme yapmak gerekirse:

Kuzey komşumuz Sovyetler Birliğinin dağıldığının 26 Aralık 1991 tarihinde Gorbaçov tarafından ilan edilmesi ile birlikte, bağımsız hale gelen cumhuriyetler, bölgede egemen olmaya çalışan emperyalist devletlerin paylaşım alanı haline gelmiştir.

Bu cumhuriyetlerin önemli bir kısmında Sovyet dönemi yöneticileri işbaşına gelmekle birlikte, yükselen ekonomik krizin etkisiyle her türlü beşinci kol faaliyeti hız kazanmıştır.

Yıkılan rejimin zenginliklerine el koyan oligarklar, mafyatik ilişkilerle büyük güce ulaşmışlar, bu gücü korumak ve yeni ekonomik ilişkiler geliştirmek için emperyalist devletlerle kirli ve karanlık ilişkiler kurmuşlardır.

Türkî Cumhuriyetler olarak anılan Orta Asya’daki devletler, “İslam” etkisi kullanılarak CIA destekli FETÖ’ye açılmış, bu emperyalist işbirlikçisi örgüt öğretmen maskesi altında bağımsızlığını kazanan cumhuriyetlerde ABD (CIA) adına ajan faaliyetleri yürütmüştür.

Sovyetler döneminin Doğu Avrupa’ya komşu kesiminde kalan cumhuriyetler ise, yaygın şekilde Soroscu “Turuncu Devrim” adı verilen Batı yanlısı protesto hareketleri üzerinden emperyalizmin etki alanına sokulmuş, bu etkinin sürekli hale gelebilmesi için ya NATO üyesi haline getirilmişler ya da topraklarını ABD üslerine açmışlardır.

Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya ve Slovakya apar topar NATO üyesi yapılmış, Yugoslavya’nın Batı emperyalizmi tarafından parçalanması ile ortaya çıkan Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk da NATO’ya alınmışlardır.

Birer NATO (ABD) üssü haline gelen bu ülkeler dışında kalan alanlarda da ya ABD üsleri kurulmuş ya da büyük ölçüde silah yığınağı başlatılmış, son olarak Yunanistan’da, özellikle Batı Trakya ve Dedeağaç’da büyük askeri yığınak ve tatbikatlar yapılmıştır.

Özellikle Ukrayna’daki turuncu devrimler sonucu yönetime getirilenlerin, Rusya Federasyonu’ nun Avrupa’ya doğalgaz akışını sağlayan nakil hatları üzerinde hak iddia etmesiyle ekonomik savaş başlamıştır.

Rusya Federasyonu’nu çevreleyen yeni NATO üslerinin varlığı ve Ukrayna’nın NATO bünyesine alınmak istenmesi Batı tahriklerini en üst noktaya taşımış, 2014 yılında Rusya tarafından ilhak edilen Kırım’dan sonra, yine Ukrayna’nın Rusya sınırındaki stratejik bölgeleri olan Luhansk ve Donetsk, Rusya güdümüyle bağımsızlıklarını ilan etmişler ve hemen Rusya ile diğer bazı ülkelerce tanımışlardır.

Luhansk ve Donetsk Cumhuriyetleri (!)’nin yardım istemeleri bahanesiyle de Rusya Federasyonu 24 Şubat 2022 sabahından başlayarak Ukrayna’nın stratejik bölgelerini vurmaya başlamıştır.

ABD Başkanının Rus saldırganlığına yanıtı ise, yalnızca ekonomik yaptırımlar ve bankacılık sisteminin hedef alınacağı olmuştur.

Çatışma başlamadan önceki en ilginç gelişme ise; ABD ve AB ülkelerinin, Rusya’ya yönelik kuru tehditler dışında kıllarını kıpırdatmamaları, Ukrayna’ya herhangi bir şekilde askeri yardım yapmayacaklarını, Rusya ile savaşmayacaklarını açıklamaları, yani uzun süredir kışkırttıkları Zelenski yönetimindeki Ukrayna’yı ortada bırakmaları olmuştur.

Bütün bu gelişmeler emperyalizmin egemenlik alanlarını korumak için neler yapabileceğini, dik durmasını beceremeyen ülkelerin emperyalistler tarafından nasıl piyon olarak kullanılıp zora düşünce ortada bırakılacağını bir kez daha göstermiştir.

Yüz yıl önce İngiliz emperyalizminin teşvikiyle Anadolu’yu işgale kalkışan Yunanistan’ın ve 1990’ da ABD’nin kışkırtmasıyla Kuveyt’i işgal eden Irak’ın yaşadıklarından ders alınmadığı ortadadır.

Gelinen noktada – ne yazık ki bütün uyarılara karşın onyıllardır ısrarla sürdürülen yanlış politikalar sonucu – enerji ve tarım ürünleri ithalatı yönünden bağımlı hale geldiğimiz Rusya ve yine tarım ürünleri aldığımız Ukrayna arasında yaşanan bu savaşın ülkemizi çok olumsuz etkileyeceği açıktır. Daha şimdiden Türk Lirasının en çok değer yitiren 2. para birimi olması bunu göstermektedir.

Öte yandan; savaş halindeki her iki ülkenin de Karadeniz’de kıyısı olması ve Ukrayna’yı kışkırtan ülkelerin deniz yolu ile yardım gönderme olasılığı da, Boğazlara egemen olan ülkemizi doğrudan ilgilendirmektedir.

Nitekim ortaya çıkan savaş hali, 1936 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından büyük bir öngörüyle düzenlenen Montrö Boğazlar Sözleşmesi kapsamındadır ve Karadeniz’de kıyısı olmayan ülkeler, bu barış denizine savaş gemisi sokamayacaklardır.

Büyük Atatürk 86 yıl önceden bölgede gelişebilecek büyük bir savaşı, belki de 3. Dünya Savaşını önleme başarısını göstererek dehasını bir kez daha ortaya koymuş, bu Sözleşmeyi her fırsatta küçümseyenleri mahcup etmiştir.

Keza, Atatürk’ün emperyalistleri bölgeye yaklaştırmamak için komşularımızla imzaladığı Balkan Antantı ve Sadabat Paktı’nın ne denli önemli olduğu da -2. Dünya Savaşından sonra- bir kez daha ortaya çıkmıştır. Balkan Antantı olmayınca Balkanlar, Sadabat Paktı kalmayınca da Irak başta olmak üzere diğer komşularımız ateş hattında kalmışlar, büyük acılar çekmişler, bölünmüşler, emperyalizme yem olmuşlardır.

Ülkemizi yönetenlerin -ve tabii yönetme iddiasında olanların- bütün bu yaşananlardan ders alması, komşularla dostluk ve barışa dayalı ilişkiler kurmanın, emperyalistlerle mesafeli, başı dik, bağımsız Atatürkçü dış politika uygulamanın önemini kavramaları elzemdir.

Atatürk’ün “YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ” politikası ancak böyle hayata geçecektir.

Filler tepişirken ezilen çimen olmamanın yolunu Atatürk yüz yıl önce göstermiştir, KEMALİST CUMHURİYET!

  • NE ABD NE RUSYA, YAŞASIN ANTİEMPERYALİST TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE !

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ

CHP Isparta örgütü 30 Ağustos nedeniyle “Mevlit Okutacak”

CHP Isparta örgütü 30 Ağustos nedeniyle
“Mevlit Okutma” etkinliği yapacağını üyelerine duyurdu
 

Mahmut ÖZYÜREK
29 Ağustos 2016, Isparta

portresi

30 Ağustos Utkusu, dünün işgalcisi o haçlı emperyalizme işbirlikçi dinci gericiliğe karşı vatan – millet ve özgürlük (hürriyet) adına onurluca karşı durulup kanla irfanla elde edilen büyük bir Ulusal Utku’dur..
30 Ağustos; emperyalist planların bozulduğu, Anadolu’nun paylaşım girişiminin durdurulduğu, mazlum ulusların emperyalizme karşı savaşımına ışık olan, umut aşılayan bir başkaldırının adıdır.

30 Ağustos; bir ulusun tarih sahnesinden silinirken topyekûn “bağımsızlığını imhaya karar veren emperyalizme”  karşı yeniden dirildiği, tarihte örneğine ender rastlanan bir savaşın adıdır.

Özetle 30 Ağustos; 9 Eylül’dür, Lozan’dır, Cumhuriyettir, devrimlerdir.

Peki, 30 Ağustosta bağımsızlık, cumhuriyetçilik, devrimci halkçılığın özetle emperyalizme karşı onurlu mücadele bilincinin öne çıkaran eylem ve etkinlikler dururken “Mevlit Okutma” niçin yapılır? Kaldı ki, “İslam dininde “Mevlit Okutma” YOKTUR. Mevlit,  İslamiyet’e 13. yüzyıl sonunda (1400’lü yıllar) girmiş bir pagan geleneğidir. Yalnızca Mevlit değil, “Ölüler arkasından Kur’an okumak diye bir kural” da yoktur. Ölüler vesilesiyle okunan Kur’an’ın yararı da dirileredir. Hz Muhammed hiçbir zaman ölülerin arkasından Kuran okumamıştır!  “Ölülerin ardından “Mevlit Okutma”, Ölmüş kişi için yemek verme, ekmek vb. dağıtma bunların hepsi putperestlikten geçmedir, İslam dışıdır. (Y.  Nuri ÖZTÜRK)

Yani “Mevlit Okutma” dinsel bir kuralın yerine getirilmesi değil, dinci gericiliğin kendini meşrulaştırmak adına ortaya attığı, toplumsal narkoz olarak kullandığı zırvalıklardır. Mevlit Okutma, İslam bilginlerinin “din dışı ve pagan inancı” olarak değerlendirdikleri, İslam’ın kutsal kitabında yeri olmayan temelsiz, çürük, gerçek dışı, dinci gericiler tarafından toplumu uyutmak, gerçek yaşamdan uzaklaştırmak için “narkoz olarak” kullandıkları gerici kurallardır.

 Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Partinin yöneticilerinin bu din dışı kurallara eylemli olarak sahip çıkması gaflet ve dalaletin de ötesinde ihanettir. Türkiye’de Kemalist Cumhuriyet, temel kuruluş felsefesi olan devrimciliğini yitirdikçe, devrimci uygulamalardan ödün verildikçe Şeriatçılığın, dinci gericiliğin güçlendiği, Kemalist Cumhuriyetin güç yitimine uğradığı bir gerçekliktir.

Bugün Türkiye’de dinci gericiliğin, öbür bütün gericilik türlerinin ana gücü durumuna gelmesi ve iktidarı ele geçirmesi yalnızca işbirlikçi – dinci gericiliğin çabalarının ürünü değil; sözde Atatürkçülerin dincilerin önlerindeki en büyük engel olan Kemalist Devrimin ilkelerinden verdikleri ödünlerin de bir sonucudur. CHP Isparta İl örgütünün 30 Ağustos nedeniyle “mevlit okutma”  etkinliği de son tahlilde dinci gericiliği meşrulaştırmaktır.

Gericilikle mücadele etmek “Gericiliği nerede görürsem tepelerim, tepelerim, tepelerim!” diyen Mustafa Kemal’in yolundan gitmek yerine,  Atatürkçülük adına gericilikle ittifak halindeki bir devrimcilik, karşı devrimin ekmeğine yağ sürmektir. Gericiliği engellemek adına gericiliğin kullandığı “din dışı” ritüelleri sahiplenmek, gericilikle ittifak etmek ülkenin adım adım Şeriatçılaşmasına göz yummaktır. Eğer bugün dinci – Şeriatçı faşizm ülkenin yalnız siyasal yaşamına değil; tüm toplumsal, sosyal, kültürel yaşamına egemen olabilmişlerse, kendini Atatürkçü sanan kimi ahmakların gericiliği sahiplenmesinin payı hiç de azımsanamaz. Kendini Atatürkçü olarak tanımlayan her kişi toplumsal yaşam içinde gericiliği besleyen her şeye karşı mücadele etme öz görevi ile yükümlüdür.

Bir kez daha anımsatalım;

  • Gericilikle Kemalist sol bağdaşmaz,
  • Gericilikle Kemalist devrimcilik uyuşmaz,
  • Gericilikle Kemalist duruşta, davranışta, uygulamada yan yana gelemez.
  • Çünkü Gericilik tüm türleriyle kapitalizmin ve emperyalizmin hizmetindedir.
  • Dinin yozlaşmasının nedeni de  kapitalizmin ve emperyalizmin dini denetim altına almasındandır.
  • Yozlaşan din gericileşir, bağnazlaşır, Araplaşır, çürümüşlük kokar.

===========================================

Dostlar,

ADD İsparta Şubesinin kurucusu ve kesintisiz 14 yıl boyunca çok başarılı Başkanı, halen Ulusal Eğitim Derneği İsparta Şb. Bşk., Em. öğretmen – dava arkadaşımız Sn. Mahmut Özyürek‘in yazısını üzülerek paylaşıyoruz..

  • Toplumu tüm boşinanlardan (hurafelerden) arındırmak ve
  • Yaşamda bilimsel akılcılığı egemen kılmak,
    ANADOLU AYDINLANMASININ en başat gelen işlevidir.

Büyük ATATÜRK‘ün kurduğu parti CHP, topluma – ulusumuza kuşkusuz bu bağlamda da öncü olma sorumu altındadır..

Sevgi ve saygı ile.
30 Ağustos 2016, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com