Etiket arşivi: Kamu Özel Ortaklığı

12 Eylül Darbesinin Yıldönümünde SAĞLIK KONSORSİYUMLARA KURBAN EDİLİYOR!


Dostlar,

Sağlık hizmetlerinin binası ve personeliyle birlikte tümüyle yerel (ulusal diyemiyoruz!) ve uluslararası sermaye ortaklıklarına (konsorsiyum) devri, SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM masallarının AKP eliyle adım adım uygulamaya konduğu Haziran 2003’ten bu yana 11. yılına girdi. AKP, kendisini iktidar yapan uluslararası güçlerin istemlerini sadakatle yerine getirmeye çabaladı. Politik alanda yer yer başarılı olamadı.. (Kürt açılımı, Suriye’ye savaş açma, 1 Mart 2003 Tezkeresi vb.). Ama ekonomik düzlemde =
rant dağıtımı alanında (yandaşlarına ve uluslararası ortaklarına) doğrusu
son derece atak ve “başarılı” (!) oldu.

11 yılda sağlık giderleri katlanarak büyüdü, devasa SGK açıkları borçlanılarak sübvansiyone edildi. Kamu eliyle yerli – yabancı yandaş sermayeye on milyarlarca dolarlık kaynak aktarıldı, haksız kazanç sağlandı. Ama halkımızı sağlık düzeyi
90. sıralarda kaldı, kıt ulusal kaynaklar talan edildi.

Artık finale gelindi bu alanda. “Tarikatlar koalisyonu”nun, aç kurtları doyurması gerekiyor. İktidarda kalabilmesinin ağır diyetini yine bu yoksullaştırılan halk ödeyecek, ödüyor. Prof. Erinç Yeldan’ın şu saptaması ne denli acı ve yerindedir :

  • “…Sağlıkta Dönüşüm Programı özünde, gerek IMF’ye gerekse ulusal ve uluslararası sermaye çevrelerine aktarılacak yeni kaynak arayışı içinde olan tarikatlar koalisyonu AKP‘nin kısa dönemde gerçekleştirmeye çabaladığı
    bir
    rant transferi ve güven tazeleme operasyonu olarak değerlendirilmelidir.”
    (Sağlıkta Dönüşüm Programı ve Gerçekler. Prof. Dr. ErinçYELDAN,
    Ekonomi Politik,
    www.cumhuriyet.com.tr, 12.01.2005)

Kamu – özel ortaklığı hakkında bu sitede epey teknik yazı yer aldı.
Uygun anahtar sözcüklerle tarandığında erişilebilir.

TBMM’deki muhalefetin halka bu sorunu etkili biçimde aktarabilmesi gerekiyor.

TTB, doğrusu son derece başarılı bir karşı duruş, halkın sağlığından yana tavır sergilemekte. Ancak kuşatılmış, satın alınmış yandaş (besleme!) basın
bu kritik uyarıları görmezden geliyor.

Eski deyimle; bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete..

  • AKP iktidarından bir “an” önce kurtumak,
    Türkiye için acil bir stratejik öncelik durumuna gelmiştir.

Tüm ulusal çıkarlar, dönüşü çok zor biçimde talan edilmektedir.

Öyle ki, Maliye Bakanı Mr. Mehmet Simsek, “SATILACAK DEVLET MALI KALMADI” buyurmuşlardır.

  • Gelinen yer; ülkenin tam da bekasıyla ilgilidir!
    Asimetrik küresel tehdit yaşamın her alanındadır..
    Tek çare TOPYEKUN SAVUNMADIR..
    Hattı müdafa yok, sathı müdafa vardır, o satıh tüm vatandır (ATATÜRK).
    TBMM’deki muhalefet olayın ciddiyetinin ayrımında mıdır?
    Topyekun toplumsal muhalefeti örmek ve örgütlemek zorundadırlar..

Bu son tümcemiz son derece kritik bir belirleme, uyarı ve çağrıdır..

Duyuluyor mu acaba??

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 13.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

TTB’nin çok önemli basın açıklaması – uyarısı aşağıda, tarihe not düşüyor..

=========================================================

12 Eylül Darbesinin Yıldönümünde SAĞLIK (Eski Sütlüce Mezbahası’nda)
KONSORSİYUMLARA KURBAN EDİLİYOR!

alt

Sağlık Bakanlığı, 12 Eylül günü (bugün) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde (Eski Sütlüce Mezbahası) yapılan törenle 14 ilde inşa edilecek 15 “Şehir Hastanesi” ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Binası inşaatı için, 25 yıllığına hem şirketlerin kiracısı olması hem de tüm hizmetleri taşerona devretmesinin altına imza attı!

TTB Merkez Konseyi tarafından ise törenin yapıldığı gün ve saatte İstanbul Tabip Odası’nda basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda yapılan basın açıklamasında;

  • “12 Eylül darbesinin 33. yıldönümünde, bugün, AKP hükümeti tam da
    12 Eylül’cülerin açtığı yolda önemli bir adım atıyor.”

denilerek, AKP hükümetine “Kamu Özel Ortaklığı adı altında ‘torunlarımızın bile ödeyemeyeceği’ katrilyonlarca liralık borçların altına imza atıp sağlığı uluslararası konsorsiyumlara kurban ederek, kime hizmet ediyorsunuz?” sorusu yöneltildi.

TTB_logosu

12.09.2013
Basın Açıklaması

12 Eylül Darbesinin Yıldönümünde
SAĞLIK (Eski Sütlüce Mezbahası’nda) KONSORSİYUMLARA KURBAN EDİLİYOR

Bugün Türkiye’de, ABD yapımı 12 Eylül askeri darbesinin otuz üçüncü yıldönümü.

(Dün de, Şili’de halkın oylarıyla seçilmiş ilk sosyalist Devlet Başkanı’nı deviren,
gene ABD yapımı askeri darbenin kırkıncı yıldönümüydü. Aynı zamanda meslektaşımız olan Salvador Allende’yi sevgiyle, saygıyla anıyoruz.)

Otuz üç yıl önce bugün yönetime el koyan CIA’nın “Bizim Çocuklar”ı siyasal partileri, sendikaları, aralarında Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) de bulunduğu meslek odalarını kapattılar; işçilerin-emekçilerin haklarını gasp ettiler / sofralarındaki ekmeklerini çaldılar; toplumu büyük bir terör dalgasıyla susturdular ve piyasacı-özelleştirmeci düzenlemeleri içeren 24 Ocak “Acı Reçetesi”ni halka zorla içirdiler.
(A. Saltık’ın notu; 24 Ocak 1980 kararları için sitemizde yer alan dosyaya bakılabilir.. http://ahmetsaltik.net/2013/01/28/24-ocak-1980-kararlari/, 28.1. 2013)

12 Eylül darbesinden sağlık da nasibini(!) aldı.

1961 Anayasası’nda sağlık hizmetini devletin görevi olarak düzenleyen madde
(A.S. md. 49) kaldırıldı, sağlıkta özelleştirmenin önü açıldı.

12 Eylül darbesinin 33. yıldönümünde, bugün, AKP Hükümeti tam da 12 Eylül’cülerin açtığı yolda önemli bir adım atıyor.

Sağlık Bakanlığı bugün saat 14.00’de geniş katılımlı bir imza töreni yapılacağını duyurdu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde (Eski Sütlüce Mezbahası) yapılacak törende, aralarında Ankara, İstanbul ve Kayseri’nin de bulunduğu 14 ilde inşa edilecek 15 “Şehir hastanesi” ile Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu binası inşaatı için Sağlık Bakanlığı’nın 25 yıllığına hem şirketlerin kiracısı olması hem de tüm hizmetleri taşerona devretmesinin altına imza atılacak.

Protokolü imzalanacak şehir hastaneleri şunlar:

Adana,
Ankara Bilkent, Ankara Etlik,
Elazığ,
Gaziantep,
İstanbul İkitelli,
Kayseri,
Mersin,
Yozgat,
İzmir Bayraklı,
Konya-Karatay,
Manisa,
Bursa,
Kocaeli,
Isparta ve
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu binası.

İmzalanacak sözleşmelerin konusu Kamu Özel Ortaklığı ile yapılacak şehir hastaneleri.

Peki nedir bu Kamu Özel Ortaklığı?

Geçmişi eski. Kamu Özel Ortaklığı teorisinin müellifi Milton Friedman, 70’li yıllarda olgunlaştırdığı bu yapının “hızla” ve “kitleler uyanmadan” gerçekleştirilmesi gerektiğini savunuyordu. Friedman’ın ilk laboratuvarı ise 11 Eylül 1973’te darbe yapılan Şili oldu. Askeri Diktatör Pinochet’nin danışmanı olarak ilk elden uygulamayı denetledi.

Biliyoruz ki, 20 yıldan fazla zamandır bu yöntemi uygulayan İngiltere’de şu an itibariyle
7 hastane resmen iflas etti, tüm sağlık sistemi mali krize girdi.

Türkiye’de ise ilk ihale 2011 yılı Nisan ayında Kayseri için yapıldı. (Eylül 2011’de
temel atma töreni yapılan Kayseri Entegre Sağlık Tesisi’nin 2.5 yılda bitirileceğine ilişkin tören esnasında yapılan anlaşma açısından yalnızca 6 ay kalmasına karşın henüz inşaatın temelinin atılamadığı, tahsis edilen arazinin bataklık çıktığı biliniyor.)

  • TTB’nin açtığı davalarda Ankara-Etlik, Ankara-Bilkent ve
    Elazığ şehir hastanelerinin ihalelerinin yürütmesi durduruldu.

Sağlık Bakanlığı kararlara itiraz etti, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu itirazı reddetti. Bu üç ihaleye ilişkin Danıştay’ın yürütmeyi durdurma gerekçesine uygun yeni bir ihale yapmadan sözleşme imzalanması yargı kararına uymamak, dolayısıyla
suç işlemek anlamına gelecek.

TTB’nin önceki tüm açıklamalarında da belirtildiği gibi,
Kamu Özel Ortaklığı bir özelleştirme yöntemidir.

Üstelik Sağlık Bakanlığı bu yöntemle yaptığı şehir hastaneleri ile aslen yatak sayısını artırmıyor yalnızca yenileme yapıyor, yani aslında yatırım yapılmıyor.
(Bunu Sağlık Bakanlığı da kabul ediyor.)

Ekteki tabloda da görüleceği gibi, Sağlık Bakanlığı’nın bütün bu binaları kendisinin yap(tır)masının, Kamu Özel Ortaklığı Modeli ile yaptırmasından çok daha ucuza geleceği biliniyor.

Bu tesislerden vatandaşların ancak çok yüksek ücretler ödeyerek yararlanabileceği, burada çalışan hekimlerin-sağlık çalışanlarının güvencesiz taşeron işçisi haline getirileceği, bu hastanelerde eğitim alacak hekimlerin çalışma koşullarının belirsiz hale geleceği, katrilyonlarca liralık kamu kaynağının yalnızca bina  yenileme adı altında şirketlere dağıtılacağı, ihalelerin içine gömülü modern kapitülasyonlarla
sağlık hizmetlerinin özelleştirileceği de biliniyor.

Bütün bunlar bilindiği halde, 14 ilde 15 “şehir hastanesi” ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Binası inşaatı için sözleşmeler imzalanıyor.

TTB olarak; bu hastanelerde çalışacak hekimler-sağlık çalışanları adına,
bu hastanelerden hizmet alacak hastalar adına soruyoruz  :

* Etlik, Bilkent ve Elazığ ihalelerinin yürütmesi durdurulmasına karşın nasıl sözleşme imzalanıyor?

Soruyoruz  : Kayseri’nin sözleşmesi 10 Ağustos 2011’de imzalanıp temeli 10 Eylül 2011’de atıldı. Bu durumda sözleşme mi yoktu yoksa kira sözleşmesi mi yenileniyor?

Soruyoruz   : Yozgat’ta sözleşme imzalanmaksızın mı temel atma töreni yapıldı?

Soruyoruz  : Türkiye Halk Sağlığı Kurumu binasına ilişkin ihale, içinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu da bulunan bir kampüs. İhale ikiye mi bölündü ki sadece Türkiye Halk Sağlığı Kurumu için sözleşme imzalanıyor?

Soruyoruz  : Türkiye Sağlık Bakanlığı eliyle Somali’de kamu özel ortaklığı ile yapılacak hastane için görüntüleme ve laboratuvar hizmetleri “kamu” eliyle yürütülecekken, neden Türkiye için yapılan ihalelerde bu hizmetler şirketlere veriliyor?

Halk adına soruyoruz      :

KAMU ÖZEL ORTAKLIĞI ADI ALTINDA “TORUNLARIMIZIN BİLE ÖDEYEMEYECEĞİ” KATRİLYONLARCA LİRALIK BORÇLARIN ALTINA
İMZA ATIP SAĞLIĞI ULUSLARARASI KONSORSİYUMLARA KURBAN EDEREK, KİME HİZMET EDİYORSUNUZ?

CEVAP VERİN!

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ

Tablo: Sağlık Bakanlığı’nın Klasik İhale Yöntemi ve Kamu Özel Ortaklığı Modeliyle Yaptırdığı Bazı Sağlık Tesislerinin Maliyet Karşılaştırması

KLASİK İHALE
(Hak ediş olarak 1 kez ödenen)
KAMU ÖZEL ORTAKLIĞI
(25 yıl ödenecek)
333 yataklı Aydın Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesini donanımı ile birlikte toplam: 37 Milyon 797 Bin 556 TL Ankara-Etlik (3566 yataklı)276.000.000 (Bina kirası)256.288.181,53 (Hizmet bedeli)

532.288.181,53 (Toplam 1 yıllık kira)

400 yataklı Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi donanımı ile birlikte toplam: 80 Milyon 115 Bin 600 TL Ankara-Bilkent (3660 yataklı)240.000.000 (Bina kirası)233.881.598,64(Hizmet bedeli)

473.881.598,64(Toplam1yıllık kira

1200 yataklı Erzurum Devlet Hastanesi
193 Milyon TL
Elazığ (1040 yataklı)94.837.104 (Bina kirası)58.451.037(Hizmet bedeli)

153.288.141,00 (Toplam 1 yıllık kira)

İl sağlık müdürlüğü, diyaliz merkezi, ağız ve diş sağlığı merkezi, 112 komuta kontrol merkezi ve istasyon ile toplum sağlığı merkezi içeren Yalova Sağlık Kompleksi: 10 Milyon 30 Bin TL Manisa (558 Yataklı)64.250.000(Bina kirası)(Hizmet bedeli henüz öğrenilemedi)
Bu 4 ihalede kira ve hizmet bedellerinin yanı sıra kapatılarak bu hastaneye taşınacak mevcut hastane binalarının da şirketlere verilmesi öngörüldü

http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/12eylul-4009.html, 13.9.2013

Sağlık 2020: Yönetimler ve toplum arasında sağlık ve esenliğe yönelik eylemleri destekleyen Avrupa politika çerçevesi

Dostlar,

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ- WHO) Avrupa Bölgesi (Türkiye 6 Bölgeden bu bölgeye üyedir) aşağıdaki adla kapsamlı bir hedefler ve ilkeler raporu yayımladı :

Sağlık 2020      : Yönetimler ve toplum arasında sağlık ve
esenliğe yönelik eylemleri destekleyen Avrupa politika çerçevesi

(http://www.euro.who.int/__data/assets/pdf_file/0009/169803/RC62wd09-Eng.pdf)

Bu rapora göre;

“Sağlık 2020”, sağlık ve esenlik için Avrupa politika çerçevesinin bu son taslağı DSÖ Avrupa Bölgesi Komitesi’nin 62. oturumunda değerlendirilmek için hazırlanmıştır. Belgede Üye Devletler ve DSÖ Avrupa Bölge Ofisi için
stratejik yönelimler ve öncelikli politik eylemler ortaya konulmaktadır.

12 sayfalık bu metin, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde 5 + milyon insana
en temel “kusursuz sorumluluk” bağlamında Belediye sağlıklı – güvenli
şebeke (içme – kullanma) su sağlayamazken bir parça “eklektik” kalabilir..??

(Bkz. ANKARA ŞEBEKE SUYUNDA YÜKSEK ALÜMİNYUM!
başlıklı yazımız, 29.7.13, http://ahmetsaltik.net/ankara-sebeke-suyunda-yuksek-aluminyum/)

Kararı okuyucular versin dileriz..

Rapor şöyle başlıyor :

  • Sağlık 2020 politika çerçevesi, Üye Devletlerle ve Avrupa Bölgesindeki
    çok çeşitli taraflarla birlikte tam bir katılımcı süreç kullanılarak hazırlanmıştır. İlk taslaklar, Yüksek Düzeydeki Devlet Memurlarına yönelik Avrupa Sağlık Politikaları Forumunun çeşitli toplantılarında ve DSÖ Avrupa Bölge Komitesi’nin Sürekli Komisyonunda (SCRC) değerlendirilmiş ve üzerinde tartışılmıştır. Bu son taslağa Cenevre, İsviçre’de 19-20 Mayıs 2012’de
    19. SCRC toplantısının 4. oturumunda üzerinde görüşülen revizyonlar dahil edilmiştir. Taslak hakkında bilgiler eksiksiz bir yazılı bilgilendirme belgesi ve ayrıca çok sayıda resmi olmayan yorum ve gözlemlerle sunulmuştur.”

Ana başlıklar şöyle :

  1. Sağlık temel bir sosyal kaynak ve servettir.
  2. Güçlü bir değer: sağlıkta ulaşılabilir en yüksek standarda erişmek.
  3. Sağlığın geliştirilmesi için güçlü sosyal ve ekonomik bir olgu (vaka)
  4. Sağlık 2020’nin stratejik hedefleri:
    Daha çok eşitlik ve sağlıkta daha iyi yönetişim (governance)
  5. Herkesin sağlığının iyileştirilmesi ve sağlık alanında eşitsizliklerin azaltılması
  6. Liderliğin ve sağlık için katılımcı yönetişimin iyileştirilmesi
  7. Sağlık alanındaki ortak politik öncelikler konusunda çalışmak..

Belirlenen öncelik alanları ise :

Öncelik alanı 1               :
Yaşam boyu yaklaşımıyla sağlığa yatırım ve insanların daha güçlü kılınması

Öncelik alanı 2               :
Avrupa’nın en önemli sağlık sorunlarına müdahale: bulaşıcı olmayan ve bulaşıcı olan hastalıklar

Öncelik alanı 3               :
İnsan merkezli sağlık sistemlerini, halk sağlığı kapasitesini, acil durumlara hazırlığı, gözetim ve cevap verme kapasitesini güçlendirmek

Öncelik alanı 4                :
Güçlü / Dirençli topluluklar ve destekleyici çevreler oluşturmak

Öncelik alanı 5                :
Birlikte çalışmak: Ortaklıklar yoluyla değer katmak

**************
Evet…
Sağlık 2020ortak bir amaç ve paylaşılan bir sorumluluk

55 maddeden oluşan bu teknik metin şöyle bağlanıyor :

  • “55. Her bir ülkenin ve Bölgenin bir bütün olarak gelecekteki gönenci (refahı), şimdiki ve gelecekteki kuşakların sağlığını iyileştirmek için yeni fırsatları kullanma isteği ve becerisine bağlı olacaktır.
  • Sağlık 2020, daha sağlıklı bir Avrupa Bölgesi için sağlık bakanlarının
    anahtar öneme sahip paydaşları ortak bir girişimle bir araya getirmesi konusunda desteklemekte ve teşvik etmektedir.”

Bu Raporu okumak için lütfen tıklar mısınız??

Saglik_2020_Yonetimler_ve_toplum_arasında_saglik_ve_esenlige_yonelik_eylemleri_destekleyen_Avrupa_politika_cerçevesi

***************

Tabii, Küresel egemenler, son 2-3 onyılda yoğun biçimde denetimi altına aldıkları DSÖ’ye bu Raporun içeriğine uygun içtenlikli adımlar atma izni verirlerse..

Ne yazık ki dostlar alışverişte görsün.. ne şiş yansın ne de kebap..

Metinde sıklıkla geçen “Yönetişim” (Governance) kavramı ise başlıbaşına ciddi bir retorik tuzak (bir tür takiyye). Yönetimbilimci Peter Drucker’in yazına (literatüre) armağanı (!) olan bu genç kavram (yaklaşık 30 yaşlarında), bütünüyle özelleştirilemeyen kamusal alanlarda hizmetlerin yönetimine kamu yetkesi otoritesi) ile ortak olmayı hedefliyor..

Gel birlikte yönetelim!

En somut örneklerinden biri de Kamu – Özel Ortaklığı..
Türkiye’de de “Sağlıkta Dönüşüm” – Health Transformation – başdöndüren hızla ilerlemekte. Dünya Bankası (DB) ve IMF uzmanlarının Sağlık Bakanlığı – SGK yönetime  katılmasıyla, YÖNETİŞİM ile yani..

(Sağlık Bakanlığı’nca Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” Resmi Gazete’de yayımlandı, 9 Mart 2013; CHP 9 Mayıs 2013’te Anayasa Mahkemesi’ne götürdü..)

Sermaye adına kaldırım taşları döşenecek ve Devlet tümüyle geri çekilecek..
Nitekim Kamu – Özel Ortaklığı bu aşamaya karşılık..

Daha sonra ise, kamu – özel ortaklığı [ Zor(aki) Nikah; Moilere’den Ahmet Vefik paşa çevirisi] bozulacak ve “iç güveyi kamu” tümden dışlanacak, boşanmış olacak..

1. Yurttaş, sağlık hizmetini hak eden özne olmaktan çıkıp MÜŞTERİLEŞECEK

2. Devlet, sağlık hizmeti yükümlü özne olmaktan çıkıp tüccarlaşacak

3. Devlet, sağlık hizmeti için vergi topladığı halde bunu yapmayıp ayrıca
“prim = ek vergi” toplayacak, bu kaynakları sermayeye aktarmak için sopalı tahsildar olacak..(Ayrıca birçok aşamada katkı payları, özel sağlık sigortasına zorlama..)

4. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM denen bu masalsı öykü, Peter Drucker’in düşlerini aşan biçimde bırakın kamu ile birlikte sağlık söktörünü yönetmeyi, tümüyle sermayenin yönetimine, güdümüne terkedilecek, kamu adına Sağlık Bakanlığı sözde denetleme – düzenleme işlevi ile boşanıp dul bırakılacak!  İç güveysinin hallicesi yani..

Başbakanı geçelim, Sağlık Bakanı Dr. M. Müderrisoğlu ve de danışmanları
bu hesapları kavrayabiliyor mu??..

Sevgi ve saygı ile.
29.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Kamu – Özel Ortaklığı Hakkında Ankara Tabip Odasından Basın Açıklaması ve Düşündürdükleri


Dostlar,

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu‘nun çok önemli ve acı gerçekleri dile getiren
basın açıklamasına irdelemekte biraz geciktik. Araya Reyhanlı faciası girdi..

Bu önemli ve tarihsel değerdeki basın açıklamasını mutlaka okumalısınız… (http://ahmetsaltik.net/kamu-ozel-ortakligi-hakkinda-ankara-tabip-odasindan-basin-aciklamasi/, 23.5.13)

Siyasal iktidarın sağlık politikaları, IMF – DB – AB – ABD güdümünde her şeyi tarumar etmeyi sürdürüyor ne yazık ki.. Bu kadrodan ve dış güdümlü politikalarından bir an önce kurtulmadıkça ulusal kaynakların peş keş çekilmesi bitmeyecek..

“Kamu – Özel ortaklığı” hakkında web sitemizde daha önce de yazılar yazdık.
Örn. “Sağlıkta Kamu-Özel Ortaklığı Yasası ve Getirip-Götürdükleri” (http://ahmetsaltik.net/saglikta-kamu-ozel-ortakligi-yasasi-ve-getirip-goturdukleri/, 24.3.13)

Şubat 2005′te Anayasa’nın 56. maddesi gerekçe gösterilerek SSK’nın 40 yılda işçilerin alın terleri ile oluşturduğu 500’ü aşkın sağlık kuruluşu Sağlık Bakanlığı’na devredildi. (Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun, RG 19.01.2005,  sayı: 25705, yasa no : 5283).

Niyet bugünlerde artık iyice ortadadır :

  • Toptan yerli – yabancı yandaş sermayeye devir!

Benzetmek yerinde ise sermaye önce iç güveyi olarak alınacaktır
Kamu – Özel ortaklığı ile..

Sonra “damat bey” (Kamu!) her nasılsa erken ölecek, mirası da dul eşine kalacaktır..

Daha açığı ile, bir süre sonra Kamu, bu geçici – göstermelik ortaklıktan çekilecek ve
tüm kamusal sağlık kurumları, arsaları, binaları, donanımları ve de çalışanları ile

“İÇİNDEKİLERLE BİRLİKTE SATILIK KÖY” örneği “in toto” olarak (bütünüyle)

küresel sermaye ve göstermelik uzantılarına mitolojinin tanrılarına “altar” lardaki (sunak) gibi “holocost” (kurban) olarak sunulmuş olacaktır..

  • Halkın uyanması ve örgütlenerek bu kör talihine artık el koyması gerekiyor..

5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası 1 Ekim 2008′de yürürlük aldığında, özel sağlık sektöründe yurttaştan alınan sağlık hizmeti katkı payı % 30 – 70 arasında idi. E sınıfından A sınıfına hastanelerde artan oranlı olarak.. Kısa süre önce üst sınır Bakanlar Kurulu kararı ile %90 oldu (yasada %100). Şimdilerde ise yasanın
73. maddesinde değişiklikle üst sınır %200′e çıkarılıyor. Teklif TBMM’de..
Örn. bademcik ameliyatı SUT’ta 400 TL.. 800 TL de yurttaş cepten ödeyecek!

  • Açıkça “PARAN KADAR SAĞLIK”!

Sözde “Kamu – Özel Ortaklığı” ile yapılacak 5 yıldızlı hastane (!)  hizmet bedellerini SGK’nın karşılamayacağı, karşılayamayacağı ortadadır. O halde buralardan
kim yararlanacaktır?

Ortalama yurttaş bu fahiş bedelleri ödeyemeyeceğine göre, üst katmanlar yararlanacaktır.

Kira bedelleri Döner sermayeden ödenecektir. Çekirdek kamu hizmeti idarededir
ama vergi ile finansman dışlanarak “bölüşüm hakkı” zedelenmektedir.
“Kullanan öder” dayatması bir tuzaktır.

  • O halde sağlık sisteminin finansmanı vergi temelli olmaktan çıkarılmaktadır.
    Bu durum açıkça Anayasanın 73. maddesine aykırıdır.

Ayrıca devletin arazisine, Anayasaya aykırı olarak üst hakkı (sınırlı ayni hak tesisi) yetkisi verilmektedir. Oysa Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerde “üst hakkı” kullanılamaz (İdare Hukuku uzmanı  Prof. Dr. Onur Karahanoğulları).

9 Mart 2013’te Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6428 sayılı
Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun iptali istemiyle Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Öncesinde Türk Tabipleri Birliği TBMM’deki görüşmelere davet edilmiş,
Yasa Tasarısı’na ilişkin hazırlanan görüş Plan ve Bütçe Komisyonu’na iletilmiş ve
TTB Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan Komisyon görüşmelerinde bir sunum yapmıştı. (Tasarıya ilişkin TTB görüşü için http://www.ttb.org. tr/index.php/Haberler/kanuntasari-3556.html ). Ancak değişen hiçbir şey yok! Türk Tabipleri Birliği Hukuk Bürosu tarafından yasanının Anayasaya aykırılığına ilişkin hazırlanan rapor da CHP’ye iletildi.

Kamu kaynakları (Hazine arazileri), halkın vergisi, üst katmanlara 5 yıldızlı hizmet için kullanılmaktadır. Devlet, sermayeye ücretsiz özgülediği (tahsis ettiği) Hazine arazileri üzerinde yapılacak bu lüks binaların 30 yıllığına güvenceli kiracısı ve de
müşteri sağlayıcısı / garantörü olacaktır!?

Hani serbest piyasa idi? Risk alırdı, riskli girişkenliğinin bedeli idi kârı!?

Hani Adam Smith “Bırakınız yapsınlar / bırakınız geçsinler!”
(Laissez faire / Laissez passe) buyurmuştu Liberalizmin peygamberi olarak!

Devletin tanımı bu değildir!

JJ Rousseau’nun SOSYAL SÖZLEŞME’sindeki (Contrat de Social) “Devlet”
hatta 2500 yıllık Eflatun’un Devlet tanımının bile gerisine düşen bir vahşet ile
karşı karşıyayız.

İşte “Küreselleşme” dedikleri sefalet, gerçekte KüreselleşTİRme = Yeni Emperyalizm
tam da budur!

İngiltere’de bile bu süreç çok sıkıntılı (http://www.hm-treasury.gov.uk/d/ infrastructure_ new_ approach_to_public_private_partnerships_051212.pdf)

Bu denli sermaye yanlısı ve halk karşıtlığını Türkiye tarihinde hiçbir siyasal iktidarda görmedik..

Ankara Tabip Odası‘nın aşağıda tam metini verdiğimiz basın açıklamasını okuyunuz,
dehşetli soygunu rakamlarıyla göreceksiniz..

Türk Tabipleri Birliği’nin bu bağlamda açtığı imza kampanyasına destek vermek gerekiyor..

Ve de Anayasa Mahkemesi’nin SOSYAL DEVLETİ unutmaması.. (Md. 2 ve daha pek çok madde..)

Sevgi ve saygı ile.
23.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================

ATO_logosu

 

 

Kamu – Özel Ortaklığı Hakkında Ankara Tabip Odasından Basın Açıklaması

Değerli Meslektaşımız,

Ankara Tabip Odası tarafından 11 Mayıs Cumartesi günü bir basın toplantısı gerçekleştirilerek, Kamu-Özel Ortaklığına ilişkin kamuoyuna yansıtılan rakamların gerçekliği tartışılmış ve sağlık alanında özelleştirme uygulamaları üzerine değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Ankara Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özden Şener’in de katıldığı ve
Genel Sekreter Dr. Selçuk Atalay tarafından okunan basın açıklamasının tam metni aşağıdadır.

Saygılarımızla.

Ankara Tabip Odası 

ANKARA TABİP ODASI BASIN AÇIKLAMASI

11 Mayıs 2013 : Kamuoyunu Yanıltmayın

9 Mayıs Perşembe günü bir gazetede, “Sağlıkta 700 milyon lira tasarruf” diye bir haber okuduk. Açıklamayı yapan, Sağlık Bakanı değil YDA İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı.

Türkiye sağlık ortamı ile ilgili Sağlık Bakan’ının nezaretinde açıklamalar yapan YDA şirketi temsilcisi Hüseyin Arslan, “Arslan”lar ailesinin bir üyesi. AKP iktidarı boyunca çokça adından söz ettiren bu grup hakkında basın yayın organlarında haberler çıktı. Kendisini Mücahit Arslan olarak tanıtan, Başbakan’ın danışmanlığını yapan baba
İhsan Arslan’ın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yakın arkadaşı olduğu ve bu dönem boyunca pek çok devlet ihalesini aldığı yazıldı.

Son 10 yılda Türkiye sağlık alanını her geçen gün biraz daha özel sektöre devreden
ve yeni Sağlık Bakanı ile dümeni iyiden iyiye özele kıran iktidar, doğal olarak alanın sözcülüğünü de özel sektör yöneticilerine devretmiş oldu. Mevcut iktidar için oldukça normal olan bu duruma, önümüzdeki yıllarda giderek daha çok tanık olacağımızı anlıyoruz.

İnşaat sektöründen şirket yöneticisi, iktidarın yürüttüğü Kamu Özel Ortaklığı konusunda şöyle buyurmuşlar:

“Kamu özel ortaklığı sayesinde devasa yatırımlar yapılırken kamuya en ufak bir yük getirilmemektedir.”

Gazetede çıkan sdemecinde, “Ankara’nın, dünyanın en büyük sağlık kompleksine
sahip olacağını” da söyleyen özel sektör yöneticisi, kamu-özel ortaklığı sayesinde
yılda 800-900 milyon TL kar edileceğini de belirtmiş.

Yalnızca Bina 319 Milyon TL

Sözü geçen haberde, Etlik Sağlık Kampüsü’nün devreye girmesiyle kamunun giderinin yıllık 200-250 milyon TL düzeyine düşeceği, yani kamunun 700 milyon TL tasarruf etmiş olacağı söylenmektedir. Bu bilgi ne yazık ki gerçek dışıdır.
Sağlık Bakanı’nın nezaretinde kamuoyu yanıltılmaktadır. Zira Ankara-Etlik’te yapılacak olan tesisin yıllık kira bedelinin 319 milyon TL olduğu bilinmektedir. Bu fiyatın içinde kuru binadan başka hiçbir şey yoktur.

Öte yandan, bu hesaplar bile güvenilir olmaktan uzaktır. “Kamuya yük olmayacak” diye bu ülkenin sağlık ortamını 25 yıl ipotek altına alacak olan “dünyanın en büyük
sağlık kompleksi” girişiminin hesabının şaştığını daha yenilerde hep birlikte gördük.

Sağlık Bakanlığı Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı tarafından yapılan
İstanbul-İkitelli Şehir Hastanesi ihalesinde, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan fizibilite raporu ile ihale komisyonu kararının onayladığı ihale tutarı arasında 468 milyon 322 bin 591 TL fark olduğu ortaya çıktı.

Devlet, özel sektöre fizibilite raporunun çok üzerinde ihale bedeli sunmuş!

Eğer doğruysa, yalnızca bu hesaba göre söz ettikleri 700 milyon tasarrufun çoğu gitmiş oldu.

Türkiye Sağlık Ortamı Ticari Bir Sırdır!

Bugüne dek yapılan ihaleler ile şirketlere ödenecek kira bedellerinin ne olduğu
resmi olarak açıklanmamıştır.

Kayseri 137 milyon, Ankara-Bilkent 289 milyon, Manisa 64 milyon, Konya-Karatay için 88 milyon TL yıllık kira belirlendiği basın yoluyla öğrenilmiştir.

Yozgat, Elazığ, İstanbul ve Mersin ihalelerindeki tutara ilişkin hiçbir bilgi bulunamamıştır.

Kira bedeli öğrenilebilen beş ihaledeki yıllık kiralar toplamı bugünün rakamlarıyla 898 milyon 770 bin TL’dir. Bu rakam, 25 yılda toplam 22 milyar 469 milyon 250 bin TL olacaktır. Toplam 45 projenin kira bedeli ve ihale karşılığının ise yüzlerce milyar TL tutacağı kestirilmektedir.

Bu Nasıl Bir Ortaklık?

Eski Sağlık Bakanı’nın memleketi Erzurum’da 2011’de 1.200 yataklı devlet hastanesinin yapılması işi 193 milyon 270 bin TL’ye ihale edildi. Aynı yıl
Kamu-Özel Ortaklığı yöntemi ile 1500 yataklı Kayseri Entegre Sağlık tesisi ihalesinde ise yalnızca bir yıllık kira bedeli 137 milyon 73 bin TL olarak belirlendi.
Yani Kayseri’de özel şirkete ödenecek bir buçuk yıllık kira ile
1200 yataklı bir hastanenin yaptırılmasının olanaklı olduğu görülmüş oldu.

Kamu özel ortaklığı diye söz edilen programın, kamu için çok kötü ama özel sektör için çok kârlı bir ortaklık olduğu açıktır. Bu işin sonunda ortaklardan kimin zararlı çıkacağı bellidir.

Kamuyu Kötüle, Özeli Süsle Püsle!

Kendisi de özel hastane patronluğundan gelen yeni Sağlık Bakanı’nın, Türkiye
sağlık ortamının özelleştirilme sürecini hızlandırmak niyetinde olduğu görülmektedir.
Bu amaçla kamu hizmetleri verimsiz, zarar eder gösterilerek, sermayeye peş keş çekmenin yolları oluşturulmaktadır.

Kamu Özel Ortaklığı modeli ile hastane yapımına başlanmadan evvel, Türkiye’nin
10 büyük hastanesinin finansal-mali analiz raporu hazırlanmıştır. Bunlardan birisi Numune Eğitim Araştırma Hastanesi’ninkidir. Hastanenin 2008 yılında gideri 141 milyon 604 bin TL’dir. Bu rakamın önemli bölümünü genel bütçeden gerçekleştirilen
personel giderleri oluşturmaktadır. Sözü geçen haberde, yılda yaklaşık 800-900 milyon TL dolayında olan hastane giderlerinden söz edilmektedir. Ne var ki, Numune dahil
7 hastanenin toplam giderleri hesaplandığında, rakamın kabaca 500 milyon TL dolayında olduğu görülmektedir.

Sağlık Hizmetini Binalar Vermiyor!

Bugün Etlik Entegre Tesisinin yapılacağı söylenen arazide kocaman bir hastane
boş duruyor. Bu binada artık sağlık hizmeti üretilmiyor.
Hastane personeli dört bir yana dağıtıldı. Birçoğu istifa etti, emekli oldu.

SSK tarafından 1997 yılında tamamlanan Etlik İhtisas Hastanesi, kurumun kendi arazisi üzerinde yapılmıştı. SSK’nın tüm malları Sağlık Bakanlığı’na “birleştiriyoruz işte,
ne güzel” diye aktarılırken (Şubat 2005), Etlik’teki bu çok değerli arazi de
Sağlık Bakanlığı’na alındı. Şimdi sermayeye 25 yıllığına verdikleri bu arazinin sahibi
bu ülkenin işçileridir. Sigortalı hastalara nefroloji, kardiyoloji, kalp-damar cerrahisi, hemodiyaliz gibi dallarda hizmet vermek için kurulan hastane, o tarihten kapatılana dek hem Ankara’ya hem de Ankara dışından gelen hastalara çok önemli hizmetler verdi. Daha 15 yıllık bir geçmişi olan Etlik İhtisas Hastanesi, yıkılmak üzere geniş arazisi ile birlikte 2012 Temmuz ayı sonunda Astaldi-Türkerler ortaklığına teslim edildi.

Etlik Kasalar ihalesi sonucunda Astaldi-Türkerler ortaklığının alacağı yıllık kira bedeli 319 milyon TL’dir. Kira bedeli her yıl TEFE/TÜFE oranında güncellenecek.
Toplamda devletin ödeme yapacağı tutar, bugünkü fiyatlardan 8 milyar TL olacak. Kampus içinde tüm inşaatlarla birlikte 2,4 milyar TL’lik yatırım yapılacak.
Bu paraya ek olarak Ankara’daki 11 hastane daha yok edilecek ve sözü geçen şirketlere devredilecek. Kira bedeli her yıl TEFE ya da TÜFE oranında güncellenecek.

Kira bedelleri güncellenirken katkı katılım paylarını da güncelliyorlar.
Maliye Bakanı Şimşek ne güzel demişti:

Güncelleme!

Bu ülkede vatandaştan alınanlar anında güncelleniyor ama vatandaşa verilenlerde güncelleme olmuyor.

Nereden Tasarruf Edeceksiniz?

Kamu Özel Ortaklığı ile 700 milyon TL tasarruf edileceği bilgisi gerçek dışıdır.
Bu ortaklıkla eğer Sağlık Bakanlığı 700 milyon TL tasarrufla harcamasını 200-250 milyon TL’ye indirecekse, nerelerden kesecektir? Personelden mi? İlaçtan mı?
Medikal aygtlardan mı? Tüketim gereçlerinden mi (sarf malzemelerinden mi)?
Taşeronun işçilerinden mi? Elektrik-su-gaz giderlerinden mi?

Kamuoyunu yanıltan tasarruf rakamlarında bu kalemlerden hiçbiri hesaba katılmamış, yalnızca inşaat firmasının alacağı kira bedeli düşünülmüştür. Özel sektörün,
hesabını “ben alacağıma bakarım” diye yapması doğaldır. Fakat Sayın Bakan da mı hesabı böyle yapmaktadır?

Biliyoruz ki, kapatılan ve taşınan hastanelerin bina kullanım hakları ihaleyi alan şirketlere veriliyor. Bu hastane binalarına ne olacak? AVM mi, otel mi, lüks konut mu, otopark mı, ne yapmayı planlıyorsunuz? Ankara’nın farklı yerlerinde halka yakın sağlık kurumlarını Ankara’nın bir ucuna taşıyorsunuz. Hastaların ulaşım giderlerini de
siz mi karşılayacaksınız?

Vatandaşın Cebinden Sermayeye…

Sağlık Bakanlığı’nın 2012 yılı bütçesinin 14 milyar TL, döner sermaye bütçesinin ise
16 milyar TL olduğu ve yalnızca beş hastane inşaatı için ödenecek kira miktarı değerlendirildiğinde, 45 kamu özel ortaklığı projesi için Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi
ve döner sermaye gelirlerinin toplamının yıllık kirayı ödemeye yetmeyeceği anlaşılmaktadır.

Peki bu borçlar nasıl karşılanacak?

Adres ne yazık ki vatandaşın cebidir.

1999’da 4,9 milyar TL düzeyinde olan toplam sağlık giderleri, 2011’de yılında 76 milyar TL’ye yükseldi. Toplam sağlık giderinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı 1999’da %4,8 iken, 2011’de bu oran % 5,9’a çıktı. Şimdi bu denli artmış olan
sağlık giderlerine Çalışma Bakanlığı ve Maliye’den “dur” denmektedir.
Devlet gider (harcama) sınırını aşmış, bundan sonra vatandaşın sağlık giderlerini
kendi karşılayacağı bir düzeni inşa etmektedir.

Geçtiğimiz ay Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) yapılan değişiklik ile normalde ücret ödenmemesi gereken hizmetler, “istisnai sağlık hizmeti” adı altında
12’den 29 kaleme çıktı. Otelcilik hizmeti zamlandı.

İktidar partisi, 8 Mayıs 2013 günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerine başlanan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa Tasarısı” ile özel sağlık hizmeti sunucularında katılım paylarına % 200 zam yapıyor. Bu da yetmediği gibi; “Öğretim üyesinden sağlık hizmeti” adı altında sağlık alanını ücretlendirmeyi sürdürecekler. “Bıçak parası” diye yıllarca Türkiye gündemini meşgul edenlerin derdi, vatandaşın cebinden para çıkmaması değilmiş. Onların derdi, çıkan paranın nereye gittiği ile ilgiliymiş.
Eskiden çok sınırlı bir kesimin yararlandığı muayenehane sistemini,
aslında tüm vatandaşlar için zorunlu duruma getirdiler.

Anatomi Yetmez, Fonksiyon Gerek!
Yalnızca Para Konuşarak Sağlık Olmaz!

Mevcut iktidar, hayali olan kamu özel ortaklığı ile sağlıkta tüm sorunların çözüleceğini sanıyor! İnsan nasıl anatomisinden ibaret değilse, sağlık hizmeti de binalardan ibaret değildir. Türkiye sağlık ortamının sorununu hastane binalarına indirgemek eğer kötü niyetlilik değilse, bilgisizliktir.

– Bugün sağlık ortamında tıp eğitimi ve uzmanlık eğitiminin niteliği düşmüştür.
– Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet giderek tırmanmaktadır.
– Sağlık çalışanlarının özlük hakları her geçen gün tırpanlanmaktadır.
– Katkı-katılım payları düzenli olarak zamlanmaktadır.
-Hastalar hastane hastane gezmekte, hekimlerle 3-4 dakika görüşmelerde dertlerine derman bulamamaktadır.
– Hastanelerde destek hizmetlerin hepsi, yetersiz sayıdaki, sağlık bilgisi olmayan,
asgari ücrete talim eden taşeron çalışanlara teslim edilmiştir.
– Bugün hem vatandaş hem sağlık çalışanı zorda, Türkiye Sağlık Sistemi Hastadır!

Mevcut iktidar ve Sağlık Bakanlığı, mesailerini özel sektörün çıkarlarını korumak yerine halkın sağlık hakkını korumaya, vatandaşların sağlık hizmeti için para harcamamasına, nitelikli bir sağlık hizmeti için sağlık çalışanlarının koşullarını iyileştirmeye harcamalıdır.

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu

Sağlık el yakıyor!

Dostlar,

Ve sağlık hizmetlerinin perişan durumu..

  • IMF-DB dayatmalı sözde SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM masalı bitti.

Balayı dönemi kapandı.

Acı faturalarla karşılaşan halkımızın artık gözlerinin açılması tesellimiz mi olsun ??

2012’de SGK Bütçesi’nin sağlık kalemi yaklaşık 20 milyar TL açık verdi.
Merkezi Yönetim Bütçesinden SGK’ya aktarım (transfer) 70 Milyar TL’yi buldu
(kamu çalışanlarının işveren olarak primleri dahil). Bu muazzam rakam SGK bütçesinin yarısına, genel bütçenin ise 1/5’ine karşılık. Bütçe açığının 2,5 katı..
Toplam borç faizlerinin 2 katı. Toplam kamu yatırımlarının ise kezlerce katı..

Bizzat önceki Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer‘in ağzından, finansal açıdan “sürdürülemez”. Bakan Dinçer, birkaç yıl öncesinden “radikal tedbirler alacağız” buyurmuştu.. Yavaş yavaş çıplak kral gözükmeye başladı.

Buyurun, yarattığınız devi doyurun..
Öylesine devasa (hipertrofik) bir özel sağlık sektörü oluşturuldu ki,
buyurun gözünü doyurun..

ABD benzer hatayı yaptı, ulusal gelirinin %16-17’sini her yıl sağlığa harcamak zorunda kalıyor. 2012’de bu rakam yaklaşık 2,2 trilyon $ oldu. Savunma (saldırı mı desek!?) harcamalarının 3 katı! Muazzam sağlık harcamalarına karşın en az 20 milyon / 305 milyon ABD’li yoksul gariban sistem dışı (30 milyon gariban ABD’liyi minimal güvence ile Nisan 2010’da Obama kapsama aldı..) ve ABD sağlık düzeyi göstergeleri ile dünyada 37. sırada. Tam bir fiyasko.. İnanılmaz düzeyde verimsiz kaynak kullanılıyor.

Türkiye’nin de sağlk harcamaları AKP’nin iktidar oluşundan bu yana nominal (rakamsal) olarak 4-5 katına, ulusal gelirdeki payı olarak 2 katına vardı ama dünyada sağlık düzeyi bakımından 90. sıralardayız!? Salt ilaç harcamalarımız TSK’ya ayırdığımız kaynaklara yaklaşıyor.. Ulusal gelirden payları sırasıyla % 2,1 ve 2,3!

Soru ve sorun çıplaktır                          :

  • AKP sağlık politikalarıyla kimler zengin edilmektedir?
  • Sağlıkta onlarca milyar $ kimlerin kasasına aktarılmaktadır?
    Niçin ve bu muazzam rantın siyasal karşılığı nedir?
  • AKP’nin ve hükümetin başı RT Erdoğan, “şehir hastaneleri” projesinde
    neden bu denli aceleci ve hırçındır?
  • Kamu-özel ortaklığı” nın uygulandığı ülkelerde yarattığı yıkımın farkında olan
    kaç AKP’li vekil vardır? TTB’den bir brifing almaya ne buyururlar??
  • Yerli-yabancı sağlık şirketleri konsorsiyumlarında kimlerin ne oranda
    payı vardır?
     Başbakan’ın 1. derece yakınları ve önde gelen AKP’liler ile
    Sağlık Bakanlığı kurmaylarının 1. derece yakınları bu projelerde pay sahibi olmadıklarını açıklayabilirler mi??

Artık “necip” halkımızın da gözünün açılmasının zamanı gelmedi mi?

Çözüm                            :

– Ulusal sağlık politikalarıdır..
Sağlık yurttaşa hak, devlete de ödevdir.
Koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik vermeden ne sağlık faturasının üstesinden gelinebilir ne de sağlıklı bir toplum yaratılabilir..
Yalnızca yerli-yabancı özel sağlık sektörüne halkın sırtından kaynak aktarılır..
Dış ve iç borçlar büyür ve de
aile başına 3-5 çocukla bu ülke kalkınmaz, BA-TAR!

Artık bu yalın ve acı gerçeği görelim..
Belletenlerinin DB-IMF olduğunu, işbirlikçilerinin de AKP kadroları olduğunu..

Bir şeyi daha asla unutmayalım :

  • “ Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman üzerinde durulacak
    ulusal sorunumuz dur. Çünkü Cumhuriyet; düşünsel, bilimsel ve bedensel bakımdan güçlü ve yüksek düzeyli koruyucular ister.”  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

“Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı” salt teknik bir politika sorunsalı ve hedefi olmayıp; Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencesidir de..

Sevgi ve saygı ile.
26.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================

Sağlık el yakıyor!

Hükümetin “sağlıkta dönüşüm” projesi bir ayda zam yağmuruna yol açtı

  • Son bir ayda sağlık hizmetlerine % 57 zam yapıldı.

Yılbaşından bu yana diş, ameliyat, tahlil ve doğum gibi sağlık uygulamalarının
ücreti arttı. En dikkat çekici artışsa % 209’la laboratuvar tahlil ücretlerinde görüldü.
% 129 artışla ultrason, oransal olarak 2. en çok fiyatı artan sağlık kalemi oldu.

Başbakan 3-5 çocuk çağrısında bulunmayı sürdürüyor ama doğum ücretleri de büyük zam gördü. Normal doğum 2012 yılı Aralık ayında 393.51 TL iken bu rakam 2013 yılı Ocak ayında 732.99 TL’ye yükselerek % 86 arttı. Sezaryen de yaklaşık % 30 zamlandı.

  • Hükümetin “sağlıkta dönüşüm” projesi çerçevesinde son bir ayda
    sağlık hizmeti ücretleri % 57 arttı

Bu zam hasta eder

AKP hükümeti, sağlık hizmetlerinden yararlanmak isteyen vatandaşın cebine el attı.

Yılbaşından bu yana diş tedavisi, ameliyat, tahlil ve doğum gibi sağlık uygulamalarının ücreti arttı. En dikkat çekici artışsa % 209’la laboratuvar tahlil ücretlerinde görüldü.

ANKA’nın haberine göre, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Sağlık-Sen,
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerini kullanarak sağlık fiyatlarında
Aralık 2012 ile Ocak 2013 dönemi arasında uygulanmaya başlanan zamları derledi.

Araştırmaya göre, sağlık hizmetlerine ulaşmak ortalama % 57.8 zamlandı.
Bu dönemde diş tedavisi, ameliyat, tahlil ve doğum ücretleri yükselirken düşen yalnızca muayene ücreti oldu.

Laboratuvar ücretinde 
rekor artış

TÜİK verilerine göre yapılan araştırmaya göre, sağlık hizmeti fiyatlarında en dikkat çeken artış % 209 ile laboratuvar tahlil ücretlerinde oldu. Geçen yıl sonunda 4.7 TL olan tahlil ücretleri bu yıl başında 14.7 TL’ye çıktı. % 129 artışla ultrason ücretleri oransal değerlendirmede 2. en çok artan sağlık kalemi oldu.

Diş çekme ücretiyse 2012 yılı aralık ayında 24.98 TL iken bu rakam 2013 yılı ocak ayında 47.83 TL’ye yükselerek % 91 arttı.

Diş dolgu ücreti 2012 yılı aralık ayında 35.62 TL iken bu rakam 2013 yılı ocak ayında 77.90 TL’ye yükselerek % 118 arttı.

Şehir Hastaneleri İçin “Yargı Engelini Aşma Yasası” Çıkarılıyor

 
Dostlar,

21 Şubat 2013 günü, bizim de katıldığımız bir eylemden kesitler..

“Kamu-Özel Ortaklığı” ile ilgili bu sitede epey yazı var..

Sağlık Bakanlığı da tasfiye ediliyor ve artık bu Bakanlık sağlık hizmeti sunmayacağı gibi sağlık kurumu ve sağlık personeli sahibi (istihdam edicisi / kamu işvereni) de olmayacak..

Bakanlık çekilip yerine sermeye / şirketler (yerli + yabancı) sürülecek.

Yandaşlar halkın sırtından zengin edilecek..

Tek sözcükle “FECİ” bir yasa..

AKP bunu da yapacak mı?

Kararlılar..

Çünkü AKP’li vekillerin ezici bölümü “biat kültürü” müridi.

Bu zinciri kurabilecekler mi?

Bu bildiriyi okusalar?

Ya da Yasa taslağını okusalar??

TTB Başkanı’nın kendilerine yazdığı mektubu okusalar?

TTB’den bir brfing alsalar??

Halkımız da olup biteni görse ve sağlık hakkına sahip çıksa?

21.2.13 günü 12:30 – 13:00 arası TBMM Dikmen kapısı önünde bir avuç yurtsever sağlıkçı bu gerçeklerş haykırmaya çalıştık.

Satılık basın gene yoktu.

AKP’nin de ülkemizin de encamı hayrola diyelim..

Sevgi ve saygı ile.
22.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================

TTB_logosu

Şehir Hastaneleri İçin “Yargı Engelini Aşma Yasası” Çıkarılıyor

Başbakanın “kuvvetler ayrılığı yüzünden bu fakirin 6 yıllık hayali gerçekleşmiyor”, “yargı son derece lüzumsuz şeylere takılarak engel oluyor, projeler yürümüyor” dediği efsane ‘Şehir Hastaneleri’ sürecinde yeni bir aşamaya gelindi. Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı iptal davalarında yargının yürütmeyi durdurma gerekçelerini ortadan kaldırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasa çıkarıyor!

Bu amaçla çıkarılan Kamu Özel İşbirliği yasa tasarısının görüşmeleri TBMM’de başladı. Başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere Sağlık Meslek Örgütleri 21 Şubat 2013 tarihinde TBMM Dikmen Kapısı önünde basın açıklaması yaparak, Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı’nı protesto etti.

Basın açıklamasına, Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ile aralarında Prof. Dr. Hülya Güven’in de bulunduğu bazı CHP’li milletvekilleri de destek verdi. Basın açıklamasında, TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan, Türk Dişhekimleri Birliği 2. Başkanı Serdar Sütçü, SES Genel Başkanı Dr. Çetin Erdolu, Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ve CHP Milletvekili Hülya Güven birer konuşma yaptı. Konuşmalarda, yasanın geri çekilmesi istenerek, vicdanı olan tüm milletvekilleri

  • “5 Yıldızlı Soygun Yasası”na‘HAYIR’ demeye çağırıldı.

BASIN AÇIKLAMASI
21 Şubat 2013

Duydunuz mu? Türkiye Büyük Millet Meclisi Bir Yasa Çıkarıyor!

İşte O Yasa İle Tasarlanan ‘Kamu-Özel Ortaklığı’nın
Gerçek Yüzünü Biliyor musunuz?

1-         Devlet Hastaneleri “Kamu-Özel” adı altında özelleştirilip şirketlere devrediliyor.

2-         “Beş yıldızlı otel konforu”, söylemiyle, altından kalkılamayacak kiraların, sağlık hizmet bedellerinin, katkı, katılım paylarının kapısı ardına kadar açılıyor.

3-         Bütün sağlık çalışanlarının iş güvencesi yok ediliyor, şirket taşeronlarının işçisi haline getiriliyor.

4-         Bütün sağlık çalışanlarının döner sermaye gelirlerinden yapılan ek ödemelerine el konularak, kuşa çevriliyor. Açlık sınırındaki maaşları artırılmıyor.

Sağlık hizmetini, sağlık çalışanlarının haklarını, yani sağlığı bir bütün olarak değiştirecek ve özelleştirmenin önünü tümüyle açacak Kamu Özel Ortaklığı Tasarısı TBMM gündemine getirildi, görüşmeleri de hızla başlatıldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınan Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı’nı görüşürken gerçekleri bilmeleri için bütün milletvekillerine mektup yazdık.  Ancak gördük ki iktidar partisine mensup milletvekilleri mektubumuzu okumamışlar ki böylesi korkunç bir yasaya sahip çıkıyorlar.

Şimdi bizler, bu kez sağlık çalışanlarının örgütleri olarak topluma, bütün üyelerimize ve hala yüreği doğruya ve iyiye kapanmamış milletvekillerine sesleniyoruz;

Bu kanun tasarısındaki yöntem dünyada da bazı ülkelerde uygulanmış,  sağlık alanında, felaketlere yol açmış bir yöntemdir.

Uygulanan ülkelerdeki sonuçlarından yola çıkarak; yüreği ve vicdanı insandan, toplumdan yana olan herkes demektedir ki; Kamu Özel Ortaklığı sağlığa zararlıdır. Sağlık çalışanına da, sağlık hizmeti alacak olana da zararlıdır.

Peki, yararı kime? 2020 yılında dünyada bu yöntemden 7.5 trilyon dolar gelir elde etmeyi hedefleyenlere.

Uluslararası tekellerin ve yerli ortaklarının, karlarını daha da arttırmak için, sağlık çalışanlarını kanıyla canıyla daha fazla sömürmesi yasalaştırılıyor.

Tasarının içine kanun teklifi ile ekledikleri üç madde ile sağlık çalışanlarının zaten düşük, güvencesiz ücretlerine el koyuyorlar. 209 Sayılı Yasa’nın 5. maddesinde yapılan değişikliklerle sağlık çalışanlarına döner sermaye gelirlerinden yapılacak ek ödemelerini düşürüyorlar. Bunu nasıl yapıyorlar? Kanundan “Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden” ibarelerini çıkarıp, “bu birimlerde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ilgili birimin cari yıldaki hizmet bedelinden ayrı olarak faturalandırılan ilaç ve her türlü tıbbi sarf malzemesi gelirlerinin yüzde 45’ini, diğer döner sermaye gelirlerinin ise yüzde 50’sini aşamaz” şeklindeki zor anlaşılır cümleleri ekleyerek…

Halkımıza da sesleniyoruz;

Cebinizden para vermeden, “5 Yıldızlı Otel Konforu”nda olacağı söylenen bu hastanelerden sağlık hizmeti alamayacaksınız.

Hastaneden elde edilecek gelirleri işleten şirket aldığı halde, kirasını, her türlü damga vergisini,harçlarını ve KDV ‘sini devlet yani SİZLER ödeyeceksiniz…

Hastanenin arazisi hazineden yani sizden ama karı işletende olacak.
Açıkçası hastanenin tüm giderleri sizden ama karın sahibi özel şirketler olacak.

Devlet tüm giderleri üstlenirken kârını niçin işletmeci şirkete vermektedir?

Sağlığı hekim, sağlık çalışanları sağlayacak, koruyacak ama hiç söz hakları olmayacak. Patron ne emrettiyse onu yapacaklar. Üstelik emeğin değerini sadece yine patronlar değerlendirecek.

Sağlık hizmetini ‘köleleştirilmiş’ sağlık çalışanı üretecek, hastanenin masraflarını, kirasını,vergisini devlet eliyle SİZLER ödeyeceksiniz ama karını patron alacak.

Bir kez daha hatırlatıyoruz                    ;

Tasarıdaki hükümle tüm tıbbi hizmetlerin de şirketlere devredilmesinin önü açılıyor, ihaleyi alan şirketlerin hastaneleri yönetmesine, hatta ihaleyi alan şirketlere kredi verecek çok uluslu finans kuruluşlarının, uygun görmeleri durumunda hastanelere el koyup yönetmesine izin veriliyor.

Sağlık çalışanlarının iş güvenceleri bütünüyle yok edilip taşeron işçisi haline dönüştürülüyor.

Şehir hastanesi ihalelerini alan şirketlere sanki otoyol işleteceklermiş gibi
toplumu hasta etmek üzerinden %70 doluluk oranı vaat ediliyor.

Hastanelerimize el koyacak şirketlerin gelirleri daha da artsın, kira ödemeleri garanti altına alınsın diye çalışanların ek ödemelerine el konuluyor, buradan hizmet alacakların giderek daha çok katkı katılım payı vermesinin önü açılıyor.

Bu yöntemle yalnızca adında “kamu” kalan hastaneler “işletilmeye” başlanınca, hastaların hastalıkları “gelir getiriyorsa”  ve maliyeti ucuzsa tedavi hizmeti verilmesi
söz konusu oluyor, “karlı” olmayan yani yaşlı, yoksul ve ağır hastaların gerçek tedaviye ulaşmasına engeller bir yasa  getiriliyor.

Üstelik bütün bunlar Türkiye’de halihazırda kullanımda 122.399 (salt Sağlık Bakanlığı’nın) hasta yatağı olmasına, yapımı süren 27 binden fazla yatak olmasına ve ulaşılmak istenen yatak sayısı olan 147 bin hedefine kısa sürede borçlanmadan ulaşılacak olmasına rağmen yapılıyor.

Plan Bütçe Komisyonu’nda Sağlık Bakanı 37 projede toplam 43. 193 yatak yenilemesi yapılacağını ve bunun için 18 milyar 250 milyon TL fizibilite raporu hazırladıklarını söyledi. Bu hesaba göre bir hasta yatağı 422. 522 TL’ye geliyor! Böylesine akıl almaz yüksek rakamların ayrıntılarına dair bugüne kadar herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bugüne kadar yapılan 14 ihalenin sadece ödenecek yıllık bina kullanım bedeli tutarı, Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı bütçesi kadar olmasına rağmen bu yöntem getiriliyor…

İhale alan şirketlerin alacakları kredilere ve bunların her türlü ek masrafına doğrudan Hazine garantisi veriliyor, her türlü Damga Vergisi ve Harçtan bağışık, KDV’den muaf tutuluyor, torunlarımız bile borçlandırılıyor.

Hastanelerin dışında Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu kendi hizmet binalarında dahi şirketlerin kiracısı haline getiriliyor.

Biz bunları istemiyoruz, Bu tasarının neler getireceğini, neleri götüreceğini bilen hiç kimse buna ‘evet’ diyemez.

Milletvekillerimizi bu “5 Yıldızlı Soygun Yasası”na‘HAYIR’ demeye çağırıyoruz.

Türk Tabipleri Birliği

Türk Dişhekimleri Birliği

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)

Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası

Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Çalışanlarının Sözü Sendikası

Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği

Türk Hemşireler Derneği

Türk Psikologlar Derneği

Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği

Sağlıkta “Kamu-Özel Ortaklığı” TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Kabul Edildi


Dostlar
,

Yeni Sağlık Bakanı Dr. Müezzinoğlu, pek doğallıkla AKP’nin IMF-DB
(Dünya Bankası) güdümlü sağlık politikaları
nı kaldığı yerden yürütmekte..
Şimdi AKP’lilere sorulsa, partilerinin kurumsallaştığını, politikalarının da
kişilerden bağımsız olduğunı söyleyeceklerdir büyük olasılıkla..

“Kamu Hastane Birlikleri” adı altında kurulan retorik tuzakla Sağlık Bakanlığı’na bağlı 800 dolayında hastane yarı özel konuma geçirildikten sonra, sıra kızımızı sermaye ile nişanlamaya geldi!

Yani bir başka retorik tuzak kavram ile “Kamu-Özel Ortaklığı”..
Bir süre sonra da Kamu’nun alanı terk ederek kamu hastanelerinin salt işletmesinin değil, mülkiyetinin de özel sektöre (yerli + küresel yabancı sermaye konsorsiymlarına) devri gerçekleştirilecek..

Böylelikle kamu-devlet, bir kamburdan daha kurtulacak!

Zamanın Milli Eğitim Bakanlarından biri, “Aaah, şu okullar olmasa ben Milli Eğitimi
ne güzel yönetirdim..” demiş.. Sağlık Bakanlığı bu özlemi daha hızlı gerçekleştirecek anlaşılan.. Sağlık Bakanı da en bahtiyar Bakan olacak herhalde..

Sağlık hizmeti gibi en temel kamusal hizmeti bile vermeyen bir “Devlet..”
ya da “Quasi-state”!.. “Devlet benzeri” yani.. Devletimsi..

Platon’un 2500 yıl önceki devlet öngörüsünün bile gerisine savrulan..

Şirketokrasi – Kapitokrasi güdümlü kamu artığı!

Küreselleşmenin gereği bu(!)..

Soylu (necip) halkımıza armağan olsun..

Ve de “Müslüman” AKP’lilerin açık adı “Adalet ve Kalkınma Partisi” olan
kutsal örgütlerinin tarihsel misyonu; ikitdara getirilmelerinin diyetlerinden biri..

Hoşgeldin yeni sağlık bakanı Dr. Müezzinoğlu..

“Ex” Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ da sakınola üzülmesin, mutlaka terfi edecektir bir süre dinlendikten sonra..

Sevgi ve saygı ile.
16.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Sağlık Bakanı Müezzinoğlu: Ek ödemelerde sıkıntı olmayacak

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, sağlık çalışanlarının ek ödemelerinde bir sıkıntı olmayacağını söyledi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu‘nda, sağlıkta kamu özel ortaklığını öngören yasa tasarısının görüşmeleri sırasında, CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in sorusu üzerine Müezzinoğlu, sağlık çalışanlarının eködemeleriyle ilgili sıkıntılarının olmayacağını ifade etti.

Müezzinoğlu, ”Bugün Sağlık Bakanlığı olarak imzaladık. Başbakanlığın onayında. Zaten biz arkadaşlara hazırlıklarını yapmalarını da söylemiştik. Dolayısıyla ayın 15’i itibarıyla muhtemelen ödemelerde hiçbir sıkıntı olmadan çalışanlarımız daha öne olduğu gibi bütün haklarınız alacaklar” dedi.

Milletvekillerinin soruları üzerine kamu özel ortaklığı modeliyle yaklaşık 43 bin 193 yatak yapımını planladıklarını, bunun hesaplanan yatırım tutarının yaklaşık 18 milyar 250 milyon lira olduğunu kaydeden Müezzinoğlu, 43 bin193 yatak yapımının 37 tesiste planlandığını söyledi.

Müezzinoğlu, sağlıkta yatak doluluk oranının 365 gün üzerinden %100’leri yakalamanın mümkün olmadığına işaret ederek, ”Bu mevsimdeyatak konusunda yer yer sıkıntılar yaşıyoruz. Yazın öyle mevsimler oluyor ki yatak doluluk oranları yüzde 40-50’lere iniyor. Salgın hastalıklar, mevsimsel hastalıkların arttığı dönemler var. Yatakdoluluk oranını illa % 85’lerde tutacağız diye bir projeksiyonuçok reel bulamayız.” diye konuştu.

Müezzinoğlu, sağlık hizmetlerinin sunum kalitesinde standartların yükseltilmesi için fiziksel mekan ve teknolojik altyapıyı çok hızlı geliştirmek zorunda olduklarını söyledi.

“Risklerin üstlenilmesi”ne itiraz

Tasarının, geçen hafta görüşülen ve oylanmadan atlanılan ”borç üstlenilmesi”ne ilişkin maddesi, uzun süre tartışıldı.

Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yetkilileri, mevzuatla ilgili bilgi verdi.

CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı, düzenlemenin kamuya ne kadaryük yüklediğini bilmek istediklerini ifade ederek, “1 aydır ısrarla soruyorum ama yanıt verilmiyor. Bu model sağlık dışında başka alanlara da yaygınlaştırılacak. Hiçbir suiistimal olmasa bile içindekar unsuru olacağı için klasik modellerden daha pahalıya
mal olacak. Özel sektörün sürecin içine girmesinin bedeli olacak, onu kâr olarak kamu maliyesinden aktaracağız. Bunun hesabı çıkartılmalı.” 
dedi.

CHP ve MHP’li milletvekilleri, kamu özel ortaklığıyla yapılacak tesislerde Hazine’nin
risk üstlenmesinin doğru olmadığını savunarak, bunun kamuyu zarara uğratacağını
ileri sürdü.

AKP  Manisa Milletvekili Recai Berber, projenin yürümemesi halinde risklerin üstlenilmesinin söz konusu olacağını belirterek, uygulamanın dünyada örnekleri olduğunu söyledi. Berber’in, ”Siz bir devlet hastanesinde en küçük bir tamiratın
1 yıl yapılamadığını, bundan doğan zararın ne kadar olduğunu biliyor musunuz?”
 sorusuna, bazı CHP’li milletvekilleri, ‘‘Hiç öyle bir şey yok” karşılığını verdi.

AKP Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç, ticari alanlarla ilgili tasarruf yetkisinin
Sağlık Bakanlığı’nda olacağını belirterek, ”Biz Bakanlığa model açıyoruz.
Kaç hastanenin bu modelle yapılacağının yetkisi de Bakanlıkta” 
dedi.

Hasta garantisi mi verecekler?”

CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, iktidarın düzenlemeyle Türkiye’nin geleceğini bağladığını savunarak, ”Bu sizi de zor duruma sokar. Bu iş sadece para işi değil.

Bahsedilen 30 milyar değil, 100 milyarı geçiyor. Hastanelerdeki hemşire ve doktorlar evine ekmek götürmek için işletmeyi kara geçirmek zorundadır. Hastane kar etmediğinde, kamu hastane birlikleri genel sekreterlerinin işlerine son verilecek. Hastane kara geçsin diye insanlık dışı işler yapılacak, nitekim yapılıyor. Halkın sağlığı tehlikeye atılıyor. Paradan anlamadığım halde burada pislikler olduğunu görüyorum” diye konuştu.

CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin, ”Böyle bir model dünyada yok. Adama çifte kavrulmuş vereceğiz. Öz paran olsa da kredi kullan, biz kredinin risklerini üstleniyoruz diye çırpınıyoruz” dedi.

Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Habip Soluk, yap-işlet-devret modelini havaalanları, liman ve otoyollarda olmak üzere en çok kullanan bakanlık olduklarını belirterek, ‘‘Havaalanlarında verdiğimiz yolcu garantisiyle kamuya gelen pay 610 milyon dolardır. Biz o garantiyi vermesek, işletmeciye bıraksaydık, kamu bundan mahrum kalabilirdi.” dedi.

CHP’li Atıcı’nın ”Burada da hasta garantisi mi verecekler?” demesi,
Komisyon’da gülüşmelere yol açtı.

Konuşmaların ardından tasarı kabul edildi. (AA, 12.2.2013)

Türkiye (Büyük) Sağlıkçılar Meclisi’ne Çağrı


Dostlar
,

Bizim de üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası bir çağrıda bulunuyor :

  • Türkiye (Büyük) Sağlıkçılar Meclisi’ne Çağrı
  • 5 Ocak 2013 Cumartesi günü saat 10.00’da
    Ankara Üniversitesi Morfoloji binasında

Kamu Hastane Birlikleri ve

Kamu Özel Ortaklığı

başlıca 2 tema..

Sitemizde her 2 konuda da epey yazımız var..

Toplantıya omuz verilmesi dileğiyle..
Sevgi ve saygı ile.
29.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=========================================

Değerli Meslektaşımız,

Hükümet, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmesini bile beklemeden Kamu Hastane Birlikleri’ni (KHB) oluşturdu.

Süper yetkili KHB ve Hastane CEO’larının atanmasıyla birlikte kamu hastanelerinde bütün çalışanları derinden kaygılandıran bir dönem başladı.

Öte yandan, Hükümet’in Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderdiği Kamu Özel Ortaklığı (KÖO) Kanun Tasarısı ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun sağlık ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfı çalışanları tarafından görülen sağlık hizmetlerinin de ihaleleri alan özel şirketlere devredilmesi öngörülüyor.

Hekimler-sağlık çalışanları için bir dizi hak kaybına yol açacağı açık olan KHB ve
KÖO süreçlerinin yakından izlenmesi hepimiz açısından büyük önem taşıyor.

Geçtiğimiz yıl 663 sayılı KHK’nın yayınlanmasından hemen sonra, diğer sağlık emek-meslek örgütleriyle birlikte oluşturduğumuz Türkiye (Büyük) Sağlıkçılar Meclisi [T(B)SM] 5 Ocak 2013 Cumartesi günü saat 10.00’da Ankara Üniversitesi Morfoloji binasında “Kamu Hastane Birlikleri’ne Karşı Mücadele Programı’nı Hep Birlikte Oluşturuyoruz” gündemiyle toplanacaktır.

AÜTF Morfo gece

Katılımınız, İşimize, iş güvencemize, hastanelerimize sahip çıkmak için hep birlikte yürüteceğimiz mücadeleye büyük katkı sağlayacaktır.

Ankara Tabip Odası
Yönetim Kurulu

TTB_logosu