Etiket arşivi: Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)

KESK’ten enflasyon tepkisi: Zam oranlarının yeniden hesaplanması elzemdir

KESK’ten enflasyon tepkisi:
Zam oranlarının yeniden hesaplanması elzemdir

BİRGÜN, 03.01.2020

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verilerine tepki gösterdi. Twitter hesabından açıklama yapan KESK,

  • “Tüketici enflasyon’u olarak açıklanan %11,8 yıllık artış, 2018 Aralık ayı ile 2019 Aralık ayı fiyat kıyaslamasıdır. TÜİK rakamlarının doğru olduğunu varsaysak bile yıllık hesaplamada doğru ölçü, 12 aylık ortalama artış oranı olan %15’in üzeridir.” dedi.

KESK, “Kamu emekçilerinin ücretleri büyüme ve refahtan payı olmadan hesaplanmıştır. Ücretlerimiz enflasyon karşısında erimekte, satın alma gücümüz düşmektedir.
Zam oranlarının yeniden hesaplanması elzemdir.
Halk için bütçe” talebimizle işyerlerinde, alanlarda olmaya devam edeceğiz” dedi.

KESK@KESK1995

Tüketici ‘u olarak açıklanan %11,8 yıllık artış, 2018 Aralık ayı ile 2019 Aralık ayı fiyat kıyaslamasıdır. TÜİK rakamlarının doğru olduğunu varsaysak dahi yıllık hesaplamada doğru ölçü, 12 aylık ortalama artış oranı olan %15’in üzeridir.

View image on Twitter

KESK@KESK1995

Kamu emekçilerinin ücretleri büyüme ve refahtan payı olmadan hesaplanmıştır. Ücretlerimiz karşısında erimekte, satın alma gücümüz düşmektedir. Zam oranlarının yeniden hesaplanması elzemdir. “Halk için bütçe” talebimizle işyerlerinde, alanlarda olmaya devam edeceğiz!

View image on Twitter
****
Dostlar,

2019 enflasyonu gerçekten TÜİK’in açıkladığı gibi %11,8 ise, “yeniden değerleme
oranı” neden bunun 2 katı olan %22,5’in üzerindedir?
AKP iktidarı neden kamu hizmetlerine “yeniden değerleme oranı” dediği orana göre zam yapmıştır? Niçin TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına göre artış yapılmadı bu kamu mal ve hizmetlerine?? Üstelik TÜİK verileri açıklanmadan epey önce! Yoksa, halktan gizlenen “gerçek enflasyon oranı” en az bu “yeniden değerleme oranı” düzeyinde mi?
* Bir Hükümet halka yalan söyler mi, halkı kandırır mı?
* Hangi hükümetler halkı yoksullaştırarak ve türlü yalanlarla kandırarak yandaşlarına ve yabancı sermayeye muazzam düzeyde / yüzlerce milyar Dolar!) ulusal serveti akıtır?
Bir iktidar bunu yıllardır yapıyorsa kaza – kader – yazı mıdır; yoksa akıl fukaralığı ya da ihanet midir?
Bu ağır sömürüyü – aldatılmayı gören halk ne yapar? Ne yapmalıdır?
Soruları uzatmaya gerek var mı?
Yanıt : Halktan yana iktidarlar bunları yapmaz!
O halde AKP iktidarı da halktan yana değil!
Peki kimden yana AKP = Erdoğan iktidarı??

* AKP, dinci sermaye ve yabancı sermayeden yana ama halkına dost değil!
***
Şu verilere ne buyurulur ?
Dünya ekonomisinden 200 yıl boyunca aldığımız pay; 

* 1820’de % 0,96
* 1913’de % 0,80
* 1923’de % 0,41
* 1950’de % 0,77
* 1973’de % 0,85
* 2003’de % 1,03
* 2019’da % 0,81

Osmanlı’nın büyük felaket yıllarını gösteren 1914-1923 arasını dışarıda tutarsak, 200 yıldır aynı düzeyde debelenip duruyoruz. Kimse kimseyi kandırıp durmasın ! Artık anlamak zorundayız ki; bu topraklara “bilimsel gelişmeyi“, bilimin yaşama aktarılma biçimi olan “teknolojiyi” ve “hukuk bilincini” yerleştirmeden OLMAYACAK ! (Prof.Dr. Y. Ziya Yergök, 4.1.20, what’s up ile)

2019 sonunda toplam ulusal bakımından zar sor 20. sırada olacağız ya da G20’den düşeceğiz! Ama nüfusumuz  tavşanlar gibi büyümeyi sürdürüyor. 2018 boyunca net 1,2 milyon daha çoğaldık ve 82 milyon olduk. 2019 boyunca da aynı hızla %1,47 (veya binde 14,7) hızla çoğaldı isek, en az 1,22 milyon daha nüfus alacak ve 83,2 milyonu bulacağız. Dünya nüfus artış hızı ise %1,12. Dolayısıyla dünya nüfusu içindeki payımız 83,2 milyon / 7,7 milyar = %1,1..
Dünya ekonomisinden %0,81 pay alan ama nüfusu dünya nüfusunun %1,1’i olan bir Türkiye! Dolayısıyla kişi başına yıllık gelirde ilk 60’a giremeyen Türkiye, küresel kişi başına gelir ortalamasının (11 bin $) da en az 2 bin $ altında!
Dünya alem bizi kıskanıyor (!), başımız göğe eriyor (!) asrın lideri ile ama hem rakamlar hem de gerçek yaşam bu söylemlere – masallara hiç ama hiç uymuyor.

Niye acaba??

  • 17+ yıldır tek başına iktidar olan AKP = Erdoğan, bu yıkımdan sorumludur!Halkımız, yaşadığı gerçeklerin nedenlerini soracak ve bulacak ölçüde akıllıdır.
    Sonra da ne yağacağına karar verecek ölçüde bilgedir.

    Göreceğiz..

    Sevgi ve saygı ile. 05 Ocak 2020, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
    Halk Sağlığı Uzmanı, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

    Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

KESK ‘hemen şimdi’ maaş artışı istedi

KESK ‘hemen şimdi’ maaş artışı istedi

KESK ‘hemen şimdi’ maaş artışı istedi

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) memur maaşlarına ek artış istedi. KESK Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısına KESK MYM üyeleri ile üye sendikaların MYK üyeleri katıldı.

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

“Maaşlarımıza Ek Artış İstiyoruz!” başlığıyla yapılan basın açıklamasında, “Tüm ücretli kesimler gibi kamu emekçileri de artan hayat pahalılığında gittikçe yoksullaşmaktadır” dendi. Sene başında maaşı 3.250 TL olan bir kamu emekçisinin, Dolar kurundaki artıştan kaynaklı olarak 9 aylık dönem içinde 2 maaş kayıp yaşadığına dikkat çekilen açıklamada, maaşlara Ocak ayı beklenmeden, gerçek enflasyon temel alınarak artış yapılması talep edildi.

Açıklamanın tamamı şöyle:
(15.10.2018, http://www.kesk.org.tr/2018/10/15/maaslarimiza-ek-artis-istiyoruz/)

“Siyasi iktidar “kriz miriz yok” diyor. Ama borçlarını ödeyemez hale geldiği için iflas eden, konkordato ilan eden firmalara-şirketlere her gün yenileri ekleniyor.

Siyasi iktidar “kriz miriz yok” diyor. Ama bugün maaşlarını alan 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi olarak artan hayat pahalılığı karşısında gittikçe eriyen, daha cebimize girmeden borçlarımıza, kabaran faturalara giden ayın sonunu getiremediğimiz maaşlarımız öyle demiyor.

Siyasi iktidar “ kriz, miriz yok. Bu da geçer yahu” diyor. Ama geçmiyor. Zam kasırgası gittikçe şiddetleniyor.

Bebek maması ve bezinden tutun meyve ve sebzeye kadar iğneden ipliğe her şeye ardı ardına yapılan zamlar sürmektedir. Tam da okulların açıldığı dönemde kağıtta, defterde, kırtasiye ürünlerinde, servis ücretlerinde yapılan artışlar cep yakmaktadır.

Doğalgaz ve elektrik zamları otomatiğe bağlanmıştır. Kış aylarına girmeye hazırlandığımız bir dönemde, hem de döviz kuru kısmen düşmesine rağmen elektriğe ve doğalgaza tekrar zam yapılmıştır. Son zamlarla birlikte konutlarda kullanılan elektrik yılın başından bugüne %41,  doğalgaz ise %44 zamlanmıştır. Bu fahiş artış oranlarına rağmen Hazine ve Maliye Bakanı “küresel olarak bir değişim süreci olmazsa yılsonuna kadar elektriğe ve doğalgaza zam yapmayacağız “ diyerek halka adeta dalga geçmektedir.

Bilindiği üzere TÜİK tarafından 3 Ekim’de açıklanan rakamlara göre aylık enflasyon %6.30, yıllık enflasyon ise %24.52 olarak gerçekleşmiştir. Hükümet temsilcileri söz konusu rakamların “sürpriz” olduğunu, uzmanların dahi bu derece yüksek enflasyon rakamları beklemediğini açıklıyor. Uzmanları bilmiyoruz, ama asgari ücretliler, işçiler, kamu emekçileri, emekliler için bu rakamlarda ‘sürpriz’ bir durum yoktur. Çünkü çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız yangının TÜİK’in resmi enflasyon rakamlarının çok daha üzerinde olduğunu bu ülkede çocuklar dahi bilmektedir.

Yıllık zamlar bir tarafa son bir ay içinde yaşadığımız zamlar bile hayat pahalılığının ne kadar arttığını göstermektedir. Örneğin son bir ay içinde bebek mamasının fiyatında %18, domatesin fiyatında %35,  sivri biberin fiyatında %32 artış yaşanmıştır. Domateste, bibere gelen zamlar ve yumurtanın fiyatının bir yıl içinde %95 artması, geçtiğimiz ay “soğanlı mı olur soğansız mı“ tartışması yapılan menemeni bile sofraların lüks yemeği haline getirmiştir.

  • Tüm ücretli kesimler gibi kamu emekçileri de artan hayat pahalılığında gittikçe yoksullaşmaktadır.

Toplam 5 milyon kamu emekçisi ve emeklisi yandaş konfederasyon yönetimi ile hükümet arasında imzalanan, hiçbir zaman tutmayan hedeflenen enflasyon rakamlarının esas alındığı satış sözleşmelerinin bedelini ödemeye devam etmektedir. Yandaş konfederasyon yönetiminin son satış sözleşmesinde altına imza attığı rakamlar çoktan pul olmuştur.

Bilindiği üzere yandaş konfederasyon yönetiminin geçtiğimiz yıl altına imza attığı son satış sözleşmesi ile maaşlarımızda 2018 yılının ilk altı ayında %4, ikinci altı ayında ise %3,5 artış yapılması kararlaştırılmıştır.

TÜİK tarafından son açıklanan verilere göre Temmuz-Ağustos-Eylül ayını kapsayan üç aylık dönemin enflasyonu %9.3 tür. Yani yaşadığımız gerçek enflasyonunun çok uzağında olan resmi enflasyona göre bile önümüzde üç ay olmasına rağmen şimdiden %6 oranında bir enflasyon farkı oluşmuştur. Öte yandan emekçiler için satın alma gücünü, refah durumunu gösteren en önemli ölçüt yaşanan gerçek enflasyonun üzerini örten TÜİK verileri değil, açlık ve yoksulluk sınırı verileridir.

Konfederasyonumuz Araştırma Birimi KESK-AR’ın 2018 Eylül ayı açlık ve yoksulluk sınırı çalışmasına göre; 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 2.214 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 6.237 TL’ye ulaşmıştır. Buna göre eş ve çocuk yardımı dahil ortalama 3.250 TL maaş alan kamu emekçileri hızla açlık sınırına yaklaşmaktadır.

Tüm emekçiler için satın alma gücünü gösteren ölçütlerden birisi de gelirin, uluslararası kabul gören döviz karşısındaki değeridir.  Hele doğalgazdan, akaryakıta, elektrikten ete, pamuktan buğdaya kadar hem tükettiğimiz hem de üretimde kullanılan her şeyin ithal edildiği ülkemizde maaşlarımızın döviz karşısındaki değeri çok daha önemli hale gelmiştir. Türk lirasının döviz karşında değer yitirmesi kamu emekçilerinin satın alma gücünü ciddi şekilde eritmiştir. Örneğin sene başında, yani 2018 Ocak itibari ile 3.250 TL maaş alan bir kamu emekçisinin maaşı enflasyon farkı ve %4 oranındaki toplu sözleşme zammı sonucunda Temmuz itibari ile 3.664 TL’ye çıkmıştır. Ancak söz konusu kamu emekçisi Ocak-Eylül arası dokuz aylık dönemde döviz kurundaki ortalama artıştan kaynaklı olarak 1.067 ( bin altmış yedi) Dolar kayıp yaşamıştır.

Kısacası sene başında maaşı 3.250 TL olan bir kamu emekçisi, Dolar kurundaki artıştan kaynaklı olarak 9 aylık dönem içinde 2 maaş kayıp yaşamıştır. Yaşanan hayat pahalılığı karşısında halk çözüm odaklı ve kalıcı bir enflasyonla mücadele politikası beklerken siyasi iktidarın ilk işi TÜİK Başkan Yardımcısını görevden alıp yerine Hazine ve Maliye Bakanı’nın Enerji Bakanlığı döneminden mesai arkadaşını getirmek olmuştur.

Geçtiğimiz hafta açıklanan “Enflasyonla Topyekun Mücadele Programı” ise günlerdir kamuoyunda yaratılan beklentiyi karşılamanın çok uzağındadır. Söz konusu program paketinden patronlara yeni vergi iadeleri, krediler, KDV iadesinin kolaylaştırılması gibi müjdeler çıkarken, vatandaşlara ise çıka çıka yaşanan gerçek enflasyonun %50’yi aştığı koşullarda, 80 gün sürecek %10 indirim kampanyasının yapıldığı firmalardan alış veriş yapma tavsiyesi çıkmıştır.

  • Kısacası siyasi iktidar halkı oyalamaya, yaşanan krizin faturasını emekçilere yıkmaya çalışmaktadır.

Bizler KESK’e bağlı sendikaların üyeleri olarak bir kez daha altını çiziyoruz.

  • Yaşanan krizin sorumlusu ücretleri, gerçek enflasyon yerine hiçbir zaman tutmayan hedeflenen enflasyon rakamlarına göre belirlenerek gittikçe yoksullaştırılan, büyümden pay verilmeyen, sendikal hakları teker teker yok edilen asgari ücretliler, işçiler, kamu emekçileri ve emekliler değildir. 

Dolayısıyla işçilerin, emekçilerin bu krizi yaratanlara bir borcu yoktur. Tam tersine yıllardır yaşadığı kayıplardan kaynaklı alacağı vardır. Bunun için,

-Sadece bu yıl değil, yıllardır yandaş konfederasyonun altına imza attığı satış sözleşmeleri ile sonucunda yaşadığımız kayıpların telafi edilmesini,

-Maaşlarımızda Ocak ayı beklenmeden, hemen şimdi yaşanan gerçek enflasyon temel alınarak artış yapılmasını,
-Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, ekmek gibi temel ihtiyaç mallarına yapılan zamların geri alınmasını, zam yapılmamasını,
-Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen saldırılara son verilmesini,
-Yandaş konfederasyon ile yapılan satış sözleşmesi çoktan hükmünü yitirmiştir. Kamu emekçilerinin temel sorunlarının çözülmesi için bütçe döneminden önce gerçek bir toplu sözleşme yapılmasını istiyoruz.
-Tüm kamu emekçilerini insanca yaşamaya yetecek bir ücret ve güvenceli çalışma için bu taleplerine sahip çıkmaya, omuz omuza mücadele etmeye çağırıyoruz.”

==========================================;
Dostlar,

Aynen katılıyoruz bu açıklamadaki saptamalara ve istemlere..
Neredeyse 1 aydır web sitemizin manşetinde tuttuk 15 Ekim’de kamu çalışanlarının – emeklilerinin ücretlerinde %20 dolayında artış yapılmasını, yıl sonunun beklenmemesini, milyonlarca masum insanın bile bile yoksullaştırılamayacağını, faturayı ülkeyi talan eden dinci rantiyenin ödemesi gerektiğini…

  • Dolar milyarderi – milyonerlerinden olağanüstü kriz nedeniyle SERVET VERGİSİ alınmasını

Ücret artışlarını yıl sonuna bırakmak “hakkaniyet ve adalet” ile asla bağdaşmaz.
Doğalgaz – elektrik.. zamları emekçi ücretlerinin artışından daha mı önemlidir?
AKP’nin tercihi bu yönde ise seçimlerde doğalgaz – elektrik zamlarına feda ettiği emekçilerden OY beklememelidir. İktidar tercihini açık seçik ve oyala(n)madan belirlemek zorundadır..
Kimin iktidarı olduğu bir kez daha gün ışığına çıkacaktır böylelikle..

Ülkeyi talan eden – tulumbayı kurutan dinci rantiye, haram servetinin hiç olmazsa “Allah’tan korkarak” (gerçekten korkarlar mı????!!!) fitre – zekatını Hazineye bir biçimde “paşa paşa” geri vermelidir ki ülkenin çarkı dönsün.. Adına “servet vergisi” demesek de kendilerince “uygun” bir yol bulmak zorundadırlar.. İsterlerse çook yolu var..

Efendiler, yazık ettiniz bu ülkeye ve halka. yazık.. Hem de çooook yazık..
Kötülük toplumu” olduk.. Ülkede her gün acı yürek yakan olayların ardı arkası kesilmiyor.. Toplu ölümler, kazalar, cinayetler, intiharlar, çocuğa – kadına özellikle olmak üzere şiddetin her türlüsü, masum çocuklara bile cinsel istismar, yolsuzluklar, kanyollarında (karayollarında!) telef olan insanlarımız, boşanmalar, okullarda çocuk ölümleri…

“İYİ YÖNETİLEN” bir toplumda bunca acı ve gözyaşı, kan dökme olabilir mi??
Bu hazin tablodan 16 yıldır Türkiye’yi tek başına sürükleyen – süründüren (yöneten!?) AKP iktidarı kesin ve mutlak olarak sorumludur. Hele hele 24 Haziran seçiminden sonra bu sorumluluk son derece net ve o ölçüde de ağırdır.. Erdoğan ve AKP akilleri bir kez daha takkelerini önlerine koyup bir vicdan muhasebesi yapmalıdırlar, hem de hiiç gecikmeden..

Sevgi ve saygı ile. 16 Ekim 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

KESK İhraç Kararlarına Karşı Oturma Eyleminde

KESK İhraç Kararlarına Karşı Oturma Eyleminde

Özge Aslan’ın Eylül’de, KHK kararıyla görevden çıkarılmış. Aralık ayında ise göreve iadesi gerçekleşmiş ve üç aylık görev maaşını almış. Ancak 7 Şubat 686 sayılı KHK ile tekrar meslekten ihraç edilmiş.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), ihraç edilen kamu personeli kararlarına karşı oturma eylemi yapıyor. Bakırköy Özgürlük Meydan’ında her cumartesi toplanan KESK, dün 4. oturma eylemini gerçekleştirdi.

7 Şubat’ta (2017) açıklanan 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 2585’i Milli Eğitim Bakanlığı’na, 330’u üniversitelerden olmak üzere 4464 kamu personeli
ihraç edildi. OHAL ilan edilmesinden itibaren, KHK  kararlarıyla 33055 eğitim emekçisinin görevine son verildi. 4811 akademisyen mesleğinden ihraç edildi.

“İktidarın arka bahçesi değiliz”

Basın açıklamasını okuyan Eğitim Sen 3. No’lu Şube Müdürü Hüseyin Tosun,
“Bizleri ihraçlarla baskı ve tehditlerle sindirmeye çalışanlar büyük bir yanılgı içindeler. Eğitimin, iktidarın dünya görüşü doğrultusunda biçimlendirilmesine, okullarımızın ve üniversitelerimizin iktidarın arka bahçesi olmasına izin verilmeyecektir. İktidara değil, halka hizmet eden eğitim emekçilerinin mücadelesine devam edeceğiz.” dedi.

İade edildi, yeniden ihraç edildi

Öğretmenlerden Özge Aslan’ın ise tuhaf bir öyküsü var. Küçükçekmece İsmet Aktar Meslek Lisesi Matematik öğretmeni olan Aslan, Eylülde, KHK kararıyla görevden çıkarılmış. Aralık ayında (2016) göreve iadesi gerçekleşmiş ve üç aylık görev maaşını almış. Ancak 7 Şubat 686 sayılı KHK ile tekrar meslekten ihraç edilmiş. Anlatırken gülümseyen Aslan, “Madem göreve iade edildim neden tekrar ihraç edildim” diyerek, tekrar görevine iade edileceğini, mücadelesinin peşinde olduğunu söyledi.

“Mesleğimizi, haklarımızı geri alacağız”

686 sayılı KHK ile görevine son verilen 15 yıllık bir kadın öğretmen “Kendi emeğimizle öğretmenlik mesleğini kazandık ve meslekte onurumuzdan vazgeçmedik. KHK kararları ile bizim gibi emekçileri işten çıkararak onlara diz çökmemizi istiyorlar. Emeğimizin hakkını savunacağız ve mesleğimizi kazanacağız” dedi.

Kendisi gibi öğretmen eşiyle birlikte KHK kararıyla işten çıkarılan bir erkek öğretmen “Bizimle birlikte aynı zorluğu yaşayan öğrencilerimiz var, okula gitmek istemiyorlar. Sadece bizler değil, onlar da mağdur oldular, öğrenci için bir tane öğretmen vardır. Bunu ellerinden aldılar. Veliler de, okula gitmeyen çocukları sebebiyle zorluk yaşamaktadır” açıklamasını yaptı. (NÖ/NV,
http://bianet.org/bianet/toplum/183556-kesk-ihrac-kararlarina-karsi-oturma-eyleminde)