Etiket arşivi: “Kadın cinayeti”

Tarihin En Kalabalık Danıştay Duruşmasındaydık: İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır.)

Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi‘nin Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilmesi kararının iptalinin esastan görüşülmeye başlandığı davanın, Danıştay 10. Daire’deki ilk duruşmasına, Türkiye Barolar Birliği (TBB), baro başkanları ve yüzlerce avukat katıldı.

Duruşma TBB’nin girişimleriyle 550 kişilik büyük salonda yapılırken, bina dışında kalan sivil toplum kuruluşu temsilcileri, avukatların devreye girmesi ve mahkeme başkanının kabul etmesiyle salona alındı.

TARİHİN EN KALABALIK DANIŞTAY DURUŞMASI

Mahkeme Başkanının, “Danıştay tarihinde bir ilk. Bu kadar kalabalık bir duruşma ilk kez yapıyoruz” sözleriyle tanımladığı duruşmada TBB Başkanı Av. R. Erinç Sağkan; Başkan Yardımcısı Av. Sibel Suiçmez, Genel Sekreter Av. Veli Küçük, Sayman Gökhan Bozkurt, Yönetim Kurulu üyeleri Av. Hicran Kandemir, Av. Nizam Dilek, Av. Ali Bayram; çok sayıda baro başkanı ve avukat hazır bulundu.

Avukatların savunmaları sürerken söz alan TBB Başkanı Sağkan, “Anayasamızın 104’üncü maddesinin 17’nci fıkrasının ilk cümlesinde açıkça ‘Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir’ denilmektedir. Haliyle tartışılması gereken, uluslararası sözleşmelerin onaylanmasının, yürütmenin mi yoksa yasamanın mı yetkisinde olduğu konusudur” dedi. Sağkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Anayasa’nın 90. maddesi, Cumhurbaşkanının uluslararası andlaşmaları onaylayabilmesini, TBMM’nin onaylamayı bir kanunla uygun bulması şartına bağlamaktadır. Dolayısıyla ülkemizde uluslararası andlaşmanın onaylanmasının münhasıran yürütmenin yetkisinde olmadığı, öncelikle yasama organının yetkili olduğu açıktır. Haliyle yürütme yetkisinde olamayan bir konuda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleme yapılması açıkça yetki gaspı olup hukuka aykırıdır, yetkisizlik kusuruyla sakat bir işlemdir ve yok hükmündedir. İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanması Meclis tarafından 6251 sayılı Kanunla uygun görülmüştür, yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereği ancak bu usulle kaldırılabilir. Bu nedenle işlemin iptaline karar verilmelidir. Sayın heyet aksi kanaatte ise Anayasa’ya aykırılık iddiaları ciddiye alınmalı; çünkü yarın da başka bir uluslararası sözleşmeden çıkılması olası. Burada yapılan tartışmalardan sonra alacağınız karar, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Cumhurbaşkanının işlemlerinde yargı denetimine etkin bir şekilde tabi olup olmadığını da ortaya koyacaktır.”

AÇIKCA MECLİS YETKİSİ GASPEDİLMEKTEDİR

Bina çıkışında davayı izleyen gazetecilere de bir açıklama yapan Sağkan, 10 adet davanın duruşmasının görüldüğü bilgisini vererek, “Hemen hemen her gün bir kadın cinayeti, kadına dönük şiddet vakası yaşanırken bu konudaki failleri en ufak şekilde cesaretlendirecek her türlü hareketten şiddetle kaçınmak gerekirken, çok önemli, toplumsal hak ve özgürlükleri savunan bir sözleşmeden çekilmek, bizce bu ülkede kadınlara, kadın mücadelesine yapılacak en büyük kötülüktür” şeklinde konuştu.

Öte yandan cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin neye tekabül ettiğine (karşılık geldiğine) ilişkin bir yargılama yaşandığını söyleyen Sağkan,

  • “Burada 9 no’lu cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılan açıkça meclis yetkisinin gasp edilmesidir.

Bu durum şuna işaret ediyor; eğer ki burada yargı buna dur demez ise, yargı gerçekten fren ve denetleme mekanizmasını burada görmez ise, Türkiye Cumhuriyeti’nde Meclis yetkilerinin gasp edilmesinin bu sisteme uygun olduğunun onaylanacağı ve tevsik edileceği anlamına gelir ki, bu da artık Türkiye’de kuvvetler ayrılığının değil, yasama ve yürütmenin tek bir kişide birleştiğinin açık ilanıdır. Artık kuvvetler birliğine geçtiğimizin, buradan bir yargı kararıyla onaylanması anlamı taşıyacaktır” ifadelerini kullandı.

Duruşmada verdiği örneği tekrarlayan Sağkan, “İstanbul Sözleşmesi bir Avrupa Konseyi sözleşmesidir. Eğer 9 no’lu kararname ve buna dayanılarak alınan cumhurbaşkanlığı kararı ile Avrupa Konseyi sözleşmesi olan hak ve özgürlükleri düzenleyen İstanbul Sözleşmesi’nden cumhurbaşkanlığı kararı ile çıkılabileceği kabul edilirse, yarın aynı şekilde Avrupa Konseyi sözleşmesi olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden de sayın cumhurbaşkanın tek bir kararı ile çıkılabileceğinin de kabulü anlamına gelecektir. Bunun da Türkiye Cumhuriyeti’nin yönünü nereye döndüğü ile çok ama çok büyük bir illiyet bağı olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.

DANIŞTAY SAVCISI: SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMEK HUKUKA AYKIRI

Danıştay savcısı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin hukuka aykırı olduğu ve kararın iptali yönünde görüşünü açıkladı. Mahkeme heyeti, kararın daha sonra yazılı açıklanacağını ifade ederek duruşmayı sonlandırdı. Danıştay’ın bir ay içinde kararını vermesi bekleniyor. Karar yazılı olarak açıklanacak.

SUİÇMEZ: DANIŞTAY’DA SAVCI VAR DEDİK, ŞİMDİ DE DANIŞTAY’DA HAKİMLER VAR DEMEK İSTİYORUZ

TBB Başkan Yardımcısı ve Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) Koordinatörü Av. Sibel Suiçmez, duruşma sonunda yaptığı açıklamada, “Gelinen nokta itibarıyla savcı görüşü, işlemin iptali yönündeydi. Bu çok büyük bir coşku ve alkışla karşılandı. Danıştay’da savcı var dedik, şimdi de Danıştay’da hakimler var demek istiyoruz. Bütün beklentimiz hukuka aykırı bu işlemin iptal edilmesi yönündedir. Bu umudu taşıyoruz ve biz avukatlar olarak binlerce insanın çığlığını, kanını ve umudunu bugün buraya getirdik. Biz görevimizi avukatlar olarak yaptık, sıra artık mahkemede. Eminim ki mahkeme kadınların bu umuduna ses verecek ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını iptal edecek” şeklinde konuştu.

https://www.barobirlik.org.tr/Haberler/tarihin-en-kalabalik-danistay-durusmasindaydik-istanbul-sozlesmesi-nden-vazgecmiyoruz-82654

==================================================
Dostlar,

İlgili Anayasa maddesi aşağıda :

D. Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma
Madde 90 – “Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.”

Dolayısıyla, TBMM’nin bir yasama işlemi ile İstanbul Sözleşmesi’ne konan imzayı onaması gerekmektedir. Bu yapılmış ve 6251 sayılı ile söz konusu uluslararası sözleşme yürürlüğe konmuştur. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı “kararı” ile bu Yasama işlemini geçersiz kılması hukuk açısından olanaksızdır. 9 sayılı CB Kararnamesi Cumhurbaşkanına bu yetkiyi sağlamaz.

Söz konusu CB kararı açıkça TBMM’nin münhasır yasama yetkisinin gaspıdır ve açıkça YOK HÜKMÜNDEDİR. Gerçekte İstanbul Sözleşmesi hukuksal açıdan ülkemizde yürürlüktedir

Danıştay 10. Daireden tersine bir karar, hukuk devletinde beklenemez.

Sevgi ve saygı ile. 30 Nisan 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik 

 

Ölümü Değil Hayatı İstiyoruz!

Ölümü Değil Hayatı İstiyoruz!

Mülkiye Toplumsal Cinsiyet ve
Kadın Araştırmaları Merkezi

Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler

Türkiye’de Temmuz ayının her gününe 1 kadın cinayeti düştü. 31 günde erkekler 31 kadını katletti. Son olarak Emine Bulut, 10 yaşındaki kızının yanı başında eski eşi tarafından öldürüldü. Emine’nin son sözleri şimdiye dek öldürülen ve öldürülme tehdidi ile burun buruna yaşayan her bir kadının sesi oldu:

  • “Ölmek İstemiyorum!”

Biz kadınlar üzüntümüzü Emine ile bir kez daha gömüyor ve öfkeyle haykırıyoruz. Susmuyoruz! Korkmuyoruz! Çünkü üzüntümüze değil ancak öfkemize sığınarak bu karanlığı yenebileceğimizi biliyoruz.

Erkek adalete, varmış gibi olan ama asla uygulanmayan yasalara, adil yargılanmanın ortadan kalkışına, tahrik indirimlerine, iyi hal indirimlerine, takım elbise indirimlerine, kravat indirimlerine, “Sayın Hâkim” dedi indirimlerine ve sonunda önleyici tedbirlerin uygulanmayışına bir kez daha isyan ediyoruz.

Türkiye’de gerçekleşen kadın cinayetleri kadın kırımı olarak adlandıracağımız boyutlara ulaşmıştır. Temmuz ayında öldürülen 31 kadının 7’sinin kim tarafından öldürüldüğü belirlenememiş olup, 11’i evli oldukları erkek, 1’i eskiden evli olduğu erkek, 1’i arkadaşının evli olduğu erkek, 1’i abisi, 1’i babası, 1’i damadı, 1’i torunu, 1’i tanıdık birisi, 6’sı birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Bilinmelidir ki erkekler tarafından öldürülen, yok sayılan, evlere, hapishanelere kapatılan her bir kadının sesine ses vermeye hazır bizler varız. Kadınların seslerini, güçlerini susturamayacaksınız. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında yapılacak eylemlerle Emine’nin yiten sesinin peşine düşecek ve her bir sloganımızı onun adına atacağız.

  • Ölümü değil hayatı istiyoruz!

“Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz” demeye kadın katliamlarını asla meşrulaştıramayacaklarını göstermeye devam etmek için yaşamı savunuyoruz.

ODTÜ Sosyoloji Bölümü Prof. Sibel KALAYCIOĞLU : KADINA YÖNELİK ŞİDDET…

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği‘nin geleneksel Cumartesi konferansları sürüyor..

12 Mart 2016 Cumartesi günü sat 14:00’te toplumumuzun en yakıcı sorunlarından biri işlenecek:

  • KADINA YÖNELİK ŞİDDET…

Konuşmacı, ODTÜ Sosyoloji Bölümünden Sayın Prof. Sibel KALAYCIOĞLU..

Duyuru  posteri aşağıda..
Bizim düşüncelerimiz de özetle aşağıda..

C. K. Sibel Kalaycıoğlu

AKP’nin 13+ yıldır kesintisiz tek başına iktidar olduğu
3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana, pek çok sorunumuz oluştuğu, biriktiği, ağırlaştığı açık..

Bunların başında Cumhuriyetimizin temel değerleri ve öncelikle de LAİK toplumsal yaşam ve SEKÜLER Devlet Düzeni geliyor..

AKP apaçık bu değerlere savaş açmış durumda ve çooook da yol aldı.
Öyle gözükara gitti ki, Anayasa Mahkemesince “Laikliğe karşı eylemlerin odağı AKP” olarak suçlandı ve ne tuhaftır ki kapatılmadı, hiç önemi olmayan biçimde para cezasına çarptırıldı !? Sonrasında, bu yöndeki en küçük eylemlerinin bile önceki “sabıkası” ile birleştirilebileceğini dikkate almadı; fiili darbesini sürdürüyor..

AKP – RTE’ye göre Cumhuriyetin “1 fiskelik” canı kaldı..  (!?)

“ŞAH MAT” demeye hazırlanıyorlar 2023 öncesinde olabildiğince erken..

Erdoğan başta, İçişleri Bakanı kalkıp, Anayasayı ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımadıklarını apaçık haykırıyorlar.. Bunlar Anayasayı çiğneme suçudur ve uzuuuuuuun mu uzun zaman aşımı süreleri vardır.. Bu hukuk tanımazlar kim olursa olsunlar, er ya da geç
Türk yargısına hesap vereceklerdir.

Bu gün ise Adalet Bakanı zat, Anayasa Mahkemesi’nin Dündar – Gül kararını kendince
yerden yere vurdu.. Hukuku kendince eğip – bükerek, olabildiğince zorlayarak, sınırlı hukuk bilgisiyle (önceki açıklaması, Hukuk 1 öğrencisinin bile yapmayacağı öçüde hatalıydı)
Yüksek Mahkeme’nin çok kıdemli – birikimli yargıçlarını eleştirdi ve öyle ileri gitti ki,
AYM’nin Anayasayı çiğnediğini söyledi. Gözdağı da verdi :

  • Anayasa Mahkemesi böyle giderse…

    AKP, Yüksek Mahkemenin görev ve yetkilerine ilişkin yasaya TBMM’yi alet ederek müdahaleyi planlıyor anlaşılan.. Ancak bu Mahkeme Anayasal bir kurum ve görev – yetkileri – kuruluşu – kararlarının niteliği… Anayasada ayrıntılı düzenleniyor.. AKP – RTE’nin yasal olarak yapabileceği çok bir şey yok.. Yutkunup, hukuk devletine saygılı olmayı öğrenecekler..
    Ya da güçleri yeterse bu bağlamda Anayasa değişikliği.. Anayasa Mahkemesini iğdişleştirecek içerikte.. Bu da anayasal demokratik rejimin özüne aykırı..

    Ancak bu arada ülkenin kurumları – gelenekleri ciddi biçimde tahrip ediliyor ve geçelim
    “Kadına Yönelik Yalın Şiddeti”, kadınlarımız “öldürülme” düzeyinde en ağır şiddeti görüyor..
    “Kadın cinayeti” işlenmeyen gün yok gibi!

    AKP’nin artık aklını başına alması ve TRT’de, Diyanet’te, İlahiyat Fakültelerinde,
    İH Liselerinde, Tarikat – Cemaatlarda… kadına yönelik hurafeleri ACİL olarak engellemesi ve tersine kadın – erkek eşitliğini vurgulaması gerek..

  • Din adına dayattıkları karanlık hurafeleri buna izin verecek mi? Temel sorun budur.

    Ancak bu çağdışı – ilkel – insanlık düşmanı politikaların din adına da olsa, din kisvesi ile de
    ileri sürülse, Kur’an dayanak gösterilse de SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ ve toplumun
    sabrı – dayancı kalmamıştır..

    Böyle bilinmesi ve acilen, “kadın canına kıyma” cinayetlerine son verecek her şeyin bütünsellik içinde yapılması elzem olmuştur..

    Konferansa ilgi dileriz..

    Emek verenlere ve vereceklere teşekkür ederiz.

    Sevgi ve saygı ile.
    10 Mart 2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com