Etiket arşivi: Jozeph Stiglitz

TÜRKİYE GERÇEKTEN KALKINIYOR MU?


ARŞİVİMİZDEN…..


Dostlar,

Değerli Kalkınma İktisatçısı Sn. Dr. Halit SUİÇMEZ‘in önemli bir makalesini paylaşmak istiyoruz. Bunca hengame içinde Türkiye gerçekten kalkınıyor mu?
11,5 yıllık AKP iktidarında İnsansal Gelişmişlik Sıralaması (İGS; Human Development Index – HDI) bakımından neden gerçek bir ilerleme sağlayamıyoruz?

Politikacılar neden ve nasıl halkı kandırmaya çabalıyor??

Okuyalım, Sn. Dr. Suiçmez’e teşekkür ederek..

Sevgi ve saygı ile.
30.6.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=================================================

TÜRKİYE GERÇEKTEN KALKINIYOR MU?

Kalkınma Üzerine Önemli Bir Kitap;   TÜRKİYE’DE KALKINMA

Dr. Halit Suiçmez (İktisatçı)[1]

Küreselleşme koşullarında aktif bir kalkınma ancak
kalkınma iktisadına kulak vererek olanaklıdır.

Bu konuda elimde çok değerli bir araştırma kitabı var. ODTÜ İktisat Bölümünden
Prof. Fikret Şenses’in derleyip yayına hazırladığı nefis bir yapıt:
Neoliberal Küreselleşme ve Kalkınma. (Seçme Yazılar, İletişim Yayınları,2009, İstanbul) 774 sayfalık bu dev yapıtta, yerli ve yabancı yazarlardan 19 makale yer almış durumda. Dani Rodrik, Fikret Şenses, J. Stiglitz, Ziya Öniş, E. Thorbecke yazarlardan birkaçı.

Bilimsel makalelerde; Kalkınma İktisadından, kalkınma doktrinlerinin evrimine,
neo-liberal küreselleşmeden sanayi politikalarına, gelişmekte olan ülke stratejilerinden özelleştirmelere, Türkiye’nin kalkınma deneyimlerinden kurumların rolüne dek birçok önemli konu hakkındaki yazılar bu derlemenin kapsamında bulunmaktadır.

Bu çalışma bugün ne anlama gelmektedir?
Bugün ülkemizde Türkiye’nin “büyümesi ve gelişmesi” üzerine gerek siyasette gerek medyada birçok söz söylenmekte. Ancak her zaman ve her yerde olduğu gibi son sözü hep bilim söylediğine göre, burada da son değerlendirmeyi ekonomi biliminin önemli bir dalı olan Kalkınma İktisadına bırakmak gereklidir.

Kalkınma İktisadı bir ülkenin gelişmesini nasıl ölçer?

Bu konuda gelinen en son nokta neresidir? Bu alanda Erik Thorbecke’nin “Kalkınma Doktrinin Evrimi, 1950-2005” adlı makalesi hem tarihsel, hem de güncel olarak
çok değerli bilgiler ve veriler sunmaktadır.

2000-2005 döneminde kalkınma hedefleri olarak, beşeri (AS: insansal) gelişme kapsamında eğitim ve sağlık, yoksulluk ve eşitsizliğin azaltılması,
Milenyum Kalkınma Hedefleri (8 adet) belirlenmiştir.

Başlıca kalkınma stratejisi küreselleşme, yoksul yanlısı büyüme arayışları bir politika ve strateji olarak konulmuştur. Bu dönemde, büyüme, kalkınmanın gerçekleşmesi için gerekli ama yeterli olmayan bir koşuldur.

Esas kalkınma göstergesi İnsansal Gelişme İndeksi‘dir. Bunun kapsamında;

– sağlık,
– eğitim,
– beslenme,
– barınma,
– katılım,
– rejim türü…

gibi birçok boyut ve bakış açısı vardır.

Demek ki kalkınmanın anlamı, ulusal gelirin büyümesinden başlayıp, son olarak insan refahının (AS: gönencinin) geliştirilmesine ve yoksul yanlısı büyümeye dek gelişmiş ve genişletilmiştir. Böylelikle, kalkınma; temelde sayısal bir kavramdan, birçok hedefin eş zamanlı olarak ulaşılmasını gerektiren çok boyutlu bir kavrama doğru evrim geçirmiştir.

Peki, artık kalkınma yalnızca “üretimde yüzde şu denli büyüme” gibi bir rakamla ölçülmediğine ve İnsansal Gelişmişlik İndeksine bakıldığına göre,
Türkiye bu alanda kaçıncı sırada?

Kalkınmanın en önemli göstergesi olarak İnsansal Gelişmişlik İndeksi (İGİ) kullanılmaktadır. Bu indeks kapsamında gelir, sağlık, eğitim gibi nüfusun temel yaşam değerlerinin sentezi yer alıyor. Türkiye İnsansal Gelişmişlikte
180 ülke içinde 92. sıradadır
. Demokrasi İndeksinde de 167 ülke içinde 88. durumdadır. Her iki göstergede de “orta” larda bulunmaktadır. Kalkınma derecesiyle demokrasi karnesi yakın noktalardadır. (http://www.izafet.com/genel-kultur/608475-dunya-demokrasi-indeksi-ulkelere-gore-demokrasi-siralamasi.html#ixzz1wEpj2dBY, 2-UNDP, Human Development Report, 2009)

Ülkemiz genelde orta düzey bir “özgürlük ve kalkınma toplumu” görüntüsü sunmaktadır.

Cari ulusal gelire göre 2010’da 741,8 milyar $ ile dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye, 2011’de 18. sıraya inmiştir. (http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2011.05.10)

Ulusal gelirde ilk 20 ülke içinde olan Türkiye’nin niçin küresel rekabette 59,
temel eğitimde 100, eğitim niteliğinde 94, yenilikçilikte 67 ve küresel bilgi teknolojisinde 52. olduğu ayrıca araştırılması gereken bir sonuçtur. (OECD, 2011)

Ulusal gelir büyüklüğünde 17. olan Türkiye’nin niçin İnsansal Gelişmişlikte 92 ve demokrasi derecesinde 89. sırada olduğu çok ciddi olarak sosyal bilim tezlerine konu olup incelenmesi gereken bir durumdur.

Bugün, A. Sen’in kimi kavramları üzerine kurulan İnsansal Gelişme kavramı, kalkınmanın son hedefi olarak merkezi bir roldedir. İnsansal Gelişme; sağlık, eğitim, beslenme, barınma, bilgiye erişim, katılım, rejim türü, (demokrasi ve özgürlük derecesi) gibi
birçok boyut ve bakış açısı içermektedir. (E. Thorbecke, Kalkınma Doktrininin Evrimi,
1950-2005, Fikret Şenses, Neo-Lliberal Küreselleşme ve Kalkınma, 2009 içinde, s. 166)

Evet, bugün üretim olarak dünyada 17. ülkeyiz. Ama İnsansal Gelişmişlik olarak 169 ülke içinde 84. sıradayız. (İnsani Gelişmişlik Raporu, 2011; AS: UNDP; HDI Report)

Demek ki üretim artışı ve üretim düzeyinde ilk 20 içindeyiz,
ama yaşam standardında Dünyanın orta merdivenlerindeyiz.

Tabloda görüldüğü gibi, 1980’den 2010’a dek Türkiye’nin İnsansal Gelişmişlik İndeksi sıralamasındaki yeri kimi yıllarda yer yer değişiklikler göstermesine karşın,
2009 ve 2010’da yine de yaklaşık 170 ülke içinde orta sıralar olan 83-84. sıralarda bulunmaktadır.

Ülkemizin gelişmişlik sırası 2000-2010 arasında da “orta sıralardan”
pek ayrılmamış, daha çok yerinde saymış gibidir.

Kalkınma merdiveninin orta basamaklarından daha yukarılara sıçrama şöyle dursun, tırmanma atılımı bile gösterilememiştir.

Tablo. 2010 Yılı İnsansal Gelişmişlik Raporunda (İGR-HDR) Türkiye İçin İnsansal Gelişme İndeksinin Gelişimi ve Sıralaması 

YIL        Türkiye Sıralaması           Ülke Sayısı       Orta Noktadan (Bakınız not)
1980               57                                      95              10 BASAMAK AŞAĞIDA
1990               71                                      119            11 BASAMAK AŞAĞIDA
1995               74                                      131              8 BASAMAK AŞAĞIDA
2000               68                                      139              2 BASAMAK YUKARIDA
2005               82                                      169              3 BASAMAK YUKARIDA
2009               84                                      169              1 BASAMAK YUKARIDA
2010               83                                      169              2 BASAMAK YUKARIDA
Kaynak: Sırma Demir Şeker, Türkiye’nin İnsani Gelişme Endeksi ve Endeks Sıralamasının Analizi.  T.C. Kalkınma Bakanlığı, s. 17, Ekim 2011.Not; “Orta noktadan” demek, ülke sayısının yarısından kaç basamak yukarıda
veya aşağıda olmayı ifade eder. Tablonun bu bölümü tarafımızca hesaplanmıştır.

Büyüme hızı ve ulusal gelir büyüklüğünde önemli performans (AS: başarım) gösteren Türkiye, kalkınma konusunda niçin sıçrama yapamamıştır?

Bu durum ülkemizde reel ekonomiden uzaklaşılmasıyla da yakından ilgilidir.

İş dünyasının önde gelen yetkililerinden biri, Ersin Özince de “biz rant ekonomisiyiz” diyerek bu eğilimi destekler yönde konuşmuştur. İş Bankası YK Başkanı çok ilginç saptamalarda bulunmuştur:

  • “…Türkiye bugün tasarruf yapmıyor tüketiyor. Bunu müşterilerimizden biliyoruz. Kredi kullanan müşterilerimiz artık yatırım yapmıyorlar. Çoğu marketçi, gayrimenkulcü, inşaatçı oldu. Gayrimenkul fiyatlarının ne kadar yükseldiğine bakarsanız Türkiye’nin üretmediğini görebilirsiniz.” diyerek ülke ekonomisinin daha büyük dalgalanmalara karşı beklenen gücü gösteremeyeceğine
    dikkat çekmiştir.

Türkiye’nin katma değeri olan sanayi üretimine geçemediğine değinen Özince’ye göre,

  • Güçlü bir sanayi sınıfı oluşturamadık. Bugün Türkiye tarımda bile her şeyi
    ithal ediyor
    . Tohumu, modern tarım teknolojisini, seracılıkta gerekli olan her şeyi ithal ediyoruz. Ufak tefek üretimlerimiz var ama bunlar bir tarım sanayisini
    ifade etmez
    .”

Özince’nin gazeteci Kadife Şahin’e anlattıklarında dikkat çeken noktalar şunlar:

– Güçlü sanayi sınıfı oluşturamadık.
– Girişimciler banka kredilerini üretime değil gayrimenkule yönlendiriyor.
Rant ekonomisi oluştu.
Gayrimenkul fiyatlarında balon var.
– Üretimi artıracak yerde tüketim artışını teşvik ediyoruz.
– Tasarruf yapmıyoruz.
– Tasarruf yapmadığımız, tükettiğimiz, üretim yerine ithalat kapısını açtığımız için ülke ekonomisinin dalgalanmalara karşı gücü zayıflıyor. Risk yükseliyor.”
(2 Temmuz 2012, Dünya)

Bugün kalkınmanın gerçek göstergesi olan insani İnsansal Gelişmişlikte nerede olduğumuz ortada. O halde yapılacak iş, hep birlikte zayıf kaldığımız alanları bilmek.  Bunlar; eğitim, sağlık, kadın istihdamı, kentleşme, demokrasi.
Ama bunların da gerisinde esas sorun verimsizliktir.

Verimlilik Ekonomisi olmalıyız.
İnsan potansiyelimizi her alanda en doğru biçimde değerlendirmeliyiz.

Başta beşeri (AS: insansal) varlıklarımız olmak üzere, fiziksel kaynaklarımızı,
her çeşit potansiyellerimizi tam ve etkin değerlendirmenin yol ve yöntemlerini hep birlikte araştırıp bulmalıyız.

Yoksa daha uzun süreler “büyüme” rakamlarına takılıp kalır,
kalkınma merdivenlerinde de “orta basamaklarda” yaşam ve kuşaklar tüketir dururuz.

Türkiye potansiyelleriyle orta erimde yüksek kalkınma düzeylerine çıkacak konumda
ve arzudadır.

Yeter ki, doğrultu ve ilkeler sağlam olsun.

[1] Bu yazı, CBT (Cumhuriyet Bilim Teknik), 7 Aralık 2012,
1342. sayıda yayımlanmıştır.