Etiket arşivi: John Kerry

PKK İçin Soruşturma Açılmış!!!


PKK İçin Soruşturma Açılmış!!!

emin colasan
Emin Çölaşan
Sevgili okuyucularım,

Şu yaşadığımız ibret verici olaylar konusunda acaba hükümet ne diyecek, ne yapacak diye birkaç günden bu yana merakla bekliyorum. Diyorum ki “Her konuda cart curt eden Tayyip bu rezilliklere mutlaka sert çıkacak ve bir şeyler söyleyecektir!..”

Fakat gelin görün ki beyefendiden tık yok. Ağzını açamıyor.
Şu olaylar zincirine bakınız:

– PKK’lı teröristler Lice’deki yayla şenliklerinde ellerinde silahlarıyla -askerlerin gözü önünde- köylere inip resim çektirdiler.
– Aynı örgüt, bölgenin en üst düzey komutanlarını taşıyan helikoptere ateş açtı, helikopterin isabet aldığı Genelkurmay tarafından resmen açıklandı.
– Sınır bölgesinde karakol yapan şirketin yöneticisi yolu kesilerek kaçırıldı, aracı yakıldı.
– Dün Tunceli’de maden ocağı basıldı, çalışanlar kaçırıldı, yine araçlar yakıldı.
– Ayrıca bir köy basıldı, evler kalaşnikoflarla tarandı.

Ama esas bomba hepsinden daha önemli.

* Cizre’de PKK’lılar devletin gözleri önünde kente inip kurdukları “Asayiş birimleri” için diploma töreni düzenlediler. Törenden sonra yine ilçenin merkezinde araçları çevirip kimlik kontrolü yaptılar.

  • Eşkıya Cizre’de egemen oldu. Hem de devletin gözleri önünde.

Teröristlerin ellerinde Apo posterleri ve PKK paçavraları vardı.
Yüzleri poşularla örtülüydü. Üniformalarında “Asayiş birimi” yazıyordu.
Yemin ettiler, ant içtiler, diplomalarını alıp göreve başladılar! Eğitim süreci haftalar sürmüş ve devlet “Kürtçülük açılımı” nedeniyle olanları görmezden gelmişti.
Törende yüzlerce izleyici vardı.
Diploma alanlar yemin ediyordu:
“Kürdistan halkının öz savunmasını tarihsel bir sorumluluk olarak üstleniyoruz.
Önder Apo’yu özgürleştirmek için elimizden geleni yapacağız.”
* * *
Bu utanmazlıklar yaşanırken ortalıkta polis var mıydı? Yoktu!.. Asker neredeydi?
Ya ağaç dikiyordu, ya da balık tutuyordu! Bekli de kışlasında yatıyordu!
Bu rezilliğe güvenlik güçlerinin herhangi bir müdahalesi oldu mu?
Olmadı!
Toma yok, basınçlı su yok, biber gazı kullanmak derseniz hiç yok!
Asker görmüyor, polis göz yumuyor!
Tayyip’in ifadesiyle “Gezi olaylarında destan yazan polisimiz” bu olanları bilmiyor,
bilse bile yerinden kımıldamıyor.

Türk vatanını korumakla görevli asker ise seyirci, kılı kıpırdamıyor.
Burası dağ başı değil, koskoca bir ilçe merkezi.
Bu yazıyı yazmak için birkaç gün bekledim… Dedim ki “Hükümet bu olaylar konusunda mutlaka ciddi bir açıklama yapacak ve işin üzerine gidecektir!..”
Açıklama yapıldı!.. Soruşturma başlatılmış!
Ulan kim kimi soruşturacak? Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, böyle palavralarla kim kimi kandıracak?
Bunlar açılım-saçılımın sonuçları. Daha neler yaşayacağız.
Allah sizin açılımınızın belasını versin.

Çadır tiyatrosunun son durumu

Tayyip’in seçmece akil adamlarından oluşan seyyar tiyatro kumpanyası önceki gün kendisiyle buluşup tekmil verdi. Rapor hazırlamışlar! Bu raporda ilginç
hususlar var:

“Tek dil ve tek bayrak olmasın.
Türk Bayrağı, Türk Milleti gibi kalıplaşmış deyimlerden vazgeçilsin.
Yeni anayasa yapılsın, Apo’yu da kapsayacak biçimde genel siyasi af ilan
edilsin.
Karakol yapımları durdurulsun.
Eyalet sistemine geçilsin.
Kürtçe isimler iade edilsin.
Kürt Dil Kurumu, Kürt Tarih Kurumu kurulsun.
Şeyh Sait, Şeyh Rıza gibi isyancılara itibarları iade edilsin…”

Bu çadır tiyatrosunun isteklerinin tamamını yazsam yazıda yer kalmayacak.
Utanmadan sıkılmadan bunları istiyorlar.
Oysa gittikleri her yerde halktan kaçtılar. Milletimiz bunları ellerinde
Türk Bayraklarıyla kovaladı. Her yerde protesto edildiler.
Beş yıldızlı otellerde valiler tarafından devlet parasıyla ağırlandılar.
İçlerinden bazıları kaytardı, korktu ve toplantılara hiç katılmadı.
* * *
Şimdi raporlarına hiç utanıp sıkılmadan bunları yazmışlar, Tayyip’e sundular.
Akil geçinen şahısların çadır tiyatrosu, milleti kandırıp tezgaha düşürmenin
bir yolu olarak Tayyip tarafından keşfedildi, piyasaya sürüldü…
Ve Türkiye Cumhuriyeti tarihine bir kara leke olarak geçti.
63 akil tarafından sahneye konulan oyun tutmadı, ucuz bir güldürüye dönüştü.
Bazıları son anda hidayete erip istifa etti, bazıları televizyonda pop yarışmalarında jüri üyeliğini sürdürdü, artist takımı da çoktan unutulmuş isimlerini topluma yeniden anımsatma fırsatını buldu. Bunlarla aynı havayı soluduğumuz için utanıyorum.

Tayyip Gazze’de!

Sevgili okuyucularım, nisan ayından beri Türkiye’de aynı sakızı çiğniyorlar:
“Sayın Başbakanımız Gazze’ye gidecek!”
Ha gitti ha gidecek derken bir türlü gidemedi. Şimdi size bu olayın gelişmesini kısaca özetliyorum:
23 Mart 2013 TRT’nin haberi:
“Eskişehir yolunda açıklamalarda bulunan Başbakan nisan ayında Gazze ve
Batı Şeria ziyaretim olabilir dedi.”
14 Nisan 2013 TRT’nin haberi:
“Başbakan’ın Gazze ziyareti tarihi belli oldu. Başbakan Mayıs ayında Gazze’de olacağız, orada kucaklaşacağız dedi.”

21 Nisan 2013: İstanbul’a gelen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Erdoğan’ın Gazze ziyaretinin ertelenmesi gerektiğini söyledi. Kerry “İstediği zaman istediği yere gitmekte serbesttir ama bu ziyaret geciktirilirse iyi olur.” dedi.

22 Nisan 2013: Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, John Kerry’e sert çıktı! “Kimseden izin alacak değiliz, ziyaret tarihine hükümetimiz karar verir.
Bu açıklama diplomatik açıdan mahzurludur.” dedi.

23 Nisan 2013: Tayyip: “Kerry’nin açıklaması şık olmadı.”
Tayyip bu aşamada ABD’ye gidip Obama ile görüşme yaptı.
Gazze’ye gidişi için O’nu ikna etmeye çalıştı, yeniden izin istedi.
Obama kendisine “Acele etme, bu konuda önce İsrail’i razı etmek gerekiyor.
Biz onlarla konuşur, duruma bakıp sana haber veririz” demekle yetindi.
* * *
Size bu süreci takvim yapraklarından ve iktidarın borazanı olan TRT’nin haberlerinden aktardım.
Tayyip Gazze ziyaretini Türk kamuoyuna açıklıyor, hatta tarih veriyordu.
Sonunda ABD devreye girdi, “Hop dedik” dedi…
Ve ziyaret ertelendikçe ertelendi.
Türkiye Cumhuriyeti bir kez daha küçük düşürüldü, rezil oldu.
Şimdi yandaş basında bu konudaki haberler yeniden piyasaya sürülmeye başlandı:
“Sayın Başbakanımız Gazze ziyaretinde büyük tezahüratla karşılanacak.
Gazze, Başbakanımızı bekliyor…”
İyi de, ne zaman gideceğini onlar da bilmediği için tarih vermeleri mümkün olmuyor.
Şimdi hem ABD’den, hem de İsrail’den izin gelmesi bekleniyor!
ABD ve İsrail’in izni olmadan, oralardan onay gelmeden Gazze’ye adımını bile atamıyor.
Nisanda, mayısta gidecekti, olmadı!
Haziran geçti, yine olmadı. Ama inşallah gidecek!
ABD ve İsrail’den izin ve onay beklediğini Türk kamuoyuna açıklayabilir mi?
Açıklayamaz.
Vah benim ülkem vah, kimlerin elinde kaldın!

Emin Çölaşan,
28.06.2013, SÖZCÜ

E. Amiral Türker ERTÜRK : BU TATBİKAT NEYİN NESİ?


E. Amiral Türker ERTÜRK

portresi_gulumseyen

BU TATBİKAT NEYİN NESİ?

Türkiye geçtiğimiz Pazartesi (6 Mayıs) İncirlik / Adana merkezli 10 gün süreli
bir tatbikat başlattı.

Tatbikatın hedefi Suriye ve bu ülkedeki gelişmeler / beklentiler.

Tatbikatta askerin hazırlık durumu ile seferde ve savaşta bakanlıklar, devlet kurumları ve Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki eşgüdüm ve işbirliği hususlarının deneneceği belirtiliyor.

Bu tatbikat Türk Silahlı Kuvvetleri’nin planlı faaliyetlerinden değil.

Belli ki böyle bir tatbikatın yapılması isteği ABD’den gelmiş.

Tatbikatın sevk ve idare edildiği merkezin Suriye sınırına yaklaşık 100 km uzaklıkta olan ABD üssünün bulunduğu yerde kurulması gerçekten anlamlı.

Tatbikat eğer ulusal endişelerle yapılmış olsaydı, yönetildiği merkez İncirlik yerine
2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı / Diyarbakır veya 2. Ordu Komutanlığı / Malatya’da bulunan harp karargahında kurulurdu.

Ama Suriye’ ye karşı Türkiye tarafından sürdürülen örtülü savaş (örtülü hali kaldıysa) gayri milli ve vekaleten olunca, bu savaşın açık ve yaygın hale getirilmesine yönelik tatbikat ve hazırlıkların yönetileceği yerin de vekaleti verenin karargahında yapılması çok normal oluyor.

Emperyalizmin bölge planlarına yönelik olarak Mart 2011’de Suriye’ye karşı başlatılan bu pis ve ahlaksız savaş 26. ayını doldurdu.

Daha ne denli süreceği de belli değil!
Savaş nedeniyle bugüne dek Suriye’de 70 bin insan yaşamını yitirdi ve
1,2 milyon insan sığınmacı (mülteci) olarak ülkesini terk etmek zorunda kaldı.

Elimizde sağlıklı bir rakam olmasa da, bu sığınmacıların 400 bininin
ülkemizde olduğu kestiriliyor.

AKP liderliğinde Türkiye başrol oyuncusudur

Karşıt (Muhalif) olarak adlandırılan fakat Batı kaynaklarına göre bile % 95’i yabancı olan ve kıtır kıtır adam kesen, eli kanlı cani teröristlerle Suriye’de yapılan bu savaşta
ne yazık ki AKP liderliğinde ülkemiz başrol oyuncusudur.

Suriye’nin dayanması, bölgede vizyona konan emperyalist planları
sekteye uğratmaktadır.

Bu nedenle ABD savaşa hız, işbirlikçileri olan İsrail ve AKP liderliğindeki Türkiye’ye
yol vermiştir.

ABD tarafından verilen bu destekle İsrail, geçtiğimiz günlerde ilki Cumartesi (3 Mayıs) olmak üzere uluslararası hukuku hiçe sayarak Suriye’ye iki kez saldırmıştır.
Bu tip bir saldırıyı geçtiğimiz Ocak ayı içinde de yapmıştı.

İsrail bu saldırılar için “Lübnan Hizbullahı‘na gönderilmek istenen silah ve cephaneyi“ bahane gösteriyor, “bu transfere müsaade etmeyeceğini“ söylüyor.

Sanırsınız ki, İsrail Lübnan’a silah ve cephane aktaran konvoyları vuruyor.
Gerçek tümüyle farklı!

İsrail, Şam’da bulunan askeri üsleri, silah depolarını ve özellikle 250 km menzile sahip Fatah – 110 füzelerinin saklandığı yerlere saldırıyor.

İsrail’in ABD’nin oluru ile gerçekleştirdiği bu saldırıların üç amacı var :

Birincisi Suriye’yi kışkırtmak, misilleme yapmaya zorlamak ve dolayısıyla ABD’nin de dahil olacağı müdahaleye zemin hazırlamak.

Suriye’nin kendini savunma dışında misilleme haklarını -sonraya- saklı tutarak
İsrail topraklarına karşı bir harekata girişmemesi çok doğru bir karar.
Çünkü İsrail’in isteği karşılık verilmesi ve savaşın çıkmasıdır!

  • AKP liderliğinde Türkiye’de savaş çıksın istiyor!

Anımsarsanız, geçen Ocak ayında yapılan saldırıda Suriye niye cevap vermiyor diye Davutoğlu çok kızmıştı.

Nedeni budur!

İkicisi, Suriye’nin yaptığı bu savaşta en çok gereksinimi olan şey silah ve cephanedir.
Bunların çoğu İran ve Rusya gibi ülkelerden gelmektedir.
İsrail bu saldırılarla teröristlere dolaylı hava desteği vermektedir.

Üçüncüsü, İsrail bu saldırılarla olası bir müdahale öncesi Suriye’nin hava savunma durumunu cari olarak test etmektedir.

Geçen yıl 22 Haziran’da iki pilotumuzun şehit olmasına neden olan olay da
bu tip bir görev nedeniyle olmuştu.

Şimdi bu gerçekler ortadayken son saldırı sonrası Erdoğan’ın
“Esad, İsrail’in her saldırı sonrası avuçlarını ovuşturuyor.“ iddiası doğru değildir.
Suçluluk duygusu içinde söylenmiş arkası boş sözlerdir.

  • Türkiye ve İsrail arasında eşgüdüm var!

Hal böyle iken İncirlik Amerikan Üssü merkezli tatbikatın amaçları Suriye’yi
kışkırtmak, yaptığı mücadelede dikkatini bölmek, kuvvet yoğunlşamasını bozmak ve İsrail ile birlikte kıskaca almak olarak özetlenebilir.

  • Hiç kuşku yok ki Suriye’ye karşı yapılan savaşta ;
    Türkiye ve İsrail arasında eşgüdüm vardır.

Saldırıların ve tatbikatın zamanlamaları bunun sayısız örneklerinden biridir.

Fakat İsrail’in yaptığı saldırılardan sonra Putin,

– “Başka bir saldırının asla hoş görülmeyeceğini, S-300 dahil en gelişmiş silahların Suriye verileceğini..“ açıklamıştır.

ABD bir yandan vekilleri aracılığı ile sürdürdüğü savaşa hız verirken,
bir yandan da gelişen durum ve karşılaşılan kuvvetli direnç nedeniyle seçenek plana da hazırlanmaktadır.

Geçtiğimiz Salı (7 Mayıs) ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov birlikte yaptıkları basın açıklamasında;

– “Suriye’de krizin çözümünü yardımcı olabilmek için en erken Mayıs sonunda olmak üzere bir uluslararası toplantı konusunda anlaştıklarını.. “ açıkladılar.

Görünen o ki, Suriye dayanmayı sürdürürse, ABD Beşar’lı bir geçiş dönemine
razı olacaktır.

Ya Türkiye ne olacak?

İşbirlikçi bir iktidar liderliğinde tüm yumurtalar gayri ahlaki ve gayri milli bir şekilde Beşar’ın hemen düşürüleceği seçeneğini içeren sepete konmuştu.

İşte bu ortamda Erdoğan, ABD Başkanı Obama’nın direktiflerini ve
kendisine vereceği yol haritasını almak için 16 Mayıs’ta Washington’a gidiyor.

Ayrıca rejim değişikliği anayasası ve Suriye konusunda kendisini zora sokan
başta Milli Merkez olmak üzere muhalifleri için operasyon müsaadesi isteyecek.

Saygılar sunarım.

(İLK KURŞUN, 10.5.13)

TÜRKİYE’YE YÖNELİK TEHDİTLER ve TÜRKİYE MİLLİ BİRLEŞİK CEPHESİ’nin İNŞASI


Türkiye’ye Yönelik Tehditler ve Türkiye Milli Birleşik Cephesi’nin İnşası

Erol BİLBİLİK
Araştırmacı-YazarSon dönemde, Türkiye’ye yönelik tehditleri açıklarken tespitlerimizi 9 ana başlık altında toplayabiliriz:

1) David Makovsky, İsrail-ABD Suriye’in Nükleer Reaktörünü imha etti diyor. 5 Eylül 2007’de gece yarısından hemen önce İsrail Hava Kuvvetleri üslerinden kalkan dört F15 ve dört F16 savaş uçağı, radarlara yakalanmadan Suriye-Türkiye sınırını izleyerek, Suriye hava savunma sistemin işlemez hale getirmiştir. Fırat Nehri’ne dokuz yüz metre uzakta ve Suriye-Türkiye-Irak sınırın kesiştiği noktaya yakın bir yerde bulunan Al-Kibar nükleer reaktörünü 17 ton bomba ile imha etmiştir.


Saldırıdan bu yana, Beşar Esat yönetimi halkı ile birlikte ABD-İsrail saldırganlığına beş yıldır direnmektedir. Ortadoğu ve Filistin-İsrail Barış Süreci uzmanı olan Makovsky, Dünya basınında ilk defa, Amerika’da 17 Eylül 2012 tarihli The New Yorker adlı dergide yayınlanan, Suriye’ye Sessiz Darbe başlıklı makalesinde, ABD-İsrail’in Suriye ve İran’a askeri müdahalesinin olasılık dışı olduğunu yazmıştır.
2) Joseph Biden, Kuzey Irak’a asker gönderirim diyor. ABD Başkan yardımcısı Biden, Maliki ile bir telefon görüşmesi yaparak Kuzey Irak’ta operasyonlar yapan Dicle Ordusu’nu acilen geri çekmesini, aksi taktirde bölgeye ABD askerlerini konuşlandıracaklarını ifade etti. Maliki ise, kesin bir dil kullanarak kuvvetlerini çekmeyeceğini belirtti.

3) James L. Jones, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye petrol boru hattı inşa edilecek diyor. Eski NATO Başkomutanı, Obama’nın 2. dönemi Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı ve Deloitte LLP’nin başdanışmanı olan Jones; ABD-Kürdistan
İş Konseyi
kapsamında Erbil’e gitmiştir. Burada yaptığı konuşmada
“Türkiye nihayetinde Kuzey Irak’a petrol boru hattı inşa edecektir.” demiştir.

Jones Erbil’de bir haber sitesinde yaptığı konuşmada asıl kritik dönemin ilerleyen süreçte ortaya çıkacağını, Exxon Mobil ve Chevron’un mutlaka
ham petrol pompalayacağını, bu safhadan sonra Türkiye’nin inşa edeceği Suriye petrol boru hattına ihtiyaç olacağını ifade etmiştir.

4) John Kerry, Suriye muhafeleti iktidarı ele almalı diyor. Kerry, “Biz Suriye muhalefetinin bir an önce başa geçerek Besar Esad’ın görevi bırakmasının gerektiğini düşünüyoruz. Rusya ile işbirliğini sürdürmekten yanayız.” diyerek Obama yönetiminin amacını ortaya koymuştur. İlk ziyaretini şubat ayında Türkiye’ye gerçekleştireceğini ifade etmiştir.

5) Victoria Nuland, Maliki’nin onayı olmadan Irak’tan petrol ihraç edilemez diyor. Eski ABD-NATO büyükelçisi ve NATO konusunda ABD’nin önde gelen uzmanlarından ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nuland, Ocak 2013’ün ilk haftasında Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Türkiye üzerinden ham petrol ihracatına başladığı duyurulurken şu açıklamada bulunmuştur:

“Amerikan şirketleri ve Türk hükümetine söylüyoruz. Irak federal yetkililerinin onayı alınmaksızın Irak’ın herhangi bir bölgesinden ham petrol ihracatını desteklemiyoruz.”

6) Webster Griffin Tarpley, “Türkiye Suriye’de tampon bölge kuracak” diyor. ABD’li saygın yazar ve tarihçi Tarpley, 2012 Nisan ayında bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada Türkiye’nin savaş tehditlerine dikkat çekerken Türkiye’nin Suriye’de tampon bölge kurması (Suriye’den geçecek petrol boru hatlarını ABD’nin koruması amacıyla) halinde bunun modern Türkiye’nin parçalanmasına yol açacak, büyük çapta bölgesel savaşa doğru dev bir adım olacağını ifade etti. Tarpley, Ocak 2013 ortalarında Türkiye ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada İngiltere ve Amerika Türkleri Suriye’ye karşı kullanacaklar ve çatışmayı modern Türkiye’yi yok etmek için kullanacaklar.

Korkarım Obama’nın aldattığı Erdoğan ve Davutoğlu bu psikoloji ile kendi çukurlarını kazıyorlar. Kazanacakları hiçbir şey yok ve kaybedecekler. Şu bilinmelidir ki, Suriye güvenlik güçleri isyancılara karşı başarılı bir harekat yürütüyorlar, isyan bastırılıyor. Tarpley, şu anda Türkler güney bölgelerinin tamamını CIA’ya terk ettiler. Orada CIA başıboş, kontrolsüz dolaşıyor. İskenderun otellerinde cirit atıyor. Oteller El-Kaide teröristleri ile dolu. CIA İncirlik üssünden bölgeye getirdikleri teröristleri kullanıyor ve bunun Türkiye’ye faturası çok büyük olacak.

7) Exxon Mobil ve Chevron petro-kan emicileri, Davos’tan silah gösteriyor. Barzani, ABD’nin petrol devleri Exxon Mobil ve Chevron ile petrol anlaşmaları imzaladı. Maliki bu anlaşmaları kabul etmedi. ABD’den Kürt Bölgesel Yönetimi ile Irak Merkezi Yönetimi arasında bir seçim yapmasını istedi. Exxon Mobil ve Chevron, Bölgesel yönetimle imzaladıkları anlaşmayı, Bağdat yönetiminin Petrol Bakanlığı imzalamadı. Bunun Üzerine Exxon Mobil’in başkanı Rex Tillerson, Chevron başkanı John Watson, ülkenin güneyindeki Batı Kurna-1 sahasında daha önce durdurulan faaliyetlerine devam etmek için Maliki ile görüştü.

Tillerson, Maliki ile görüşmeye gitmeden önce Davos’a uğradı ve Mesut Barzani ile bir görüşmede bulundu. Böylece Davos’un çok gizli olarak yapılan toplantılarında Exxon Mobil ve Chevron’un talepleri Kuzey Irak ve Suriye konuları gündemin en önemli maddesi oldu. Tillerson ve Watson’un iştirak ettiği bu toplantının başkanının Henry Kissinger olduğu gözden kaçırıldı. Josep Biden, James Jones, Victoria Nuland ve John Kerry’nin, Irak’tan, Suriye’de oluşturulan Kürt Petrol Koridoru üzerinden geçecek olan petrolün boru hatları ile Türkiye’ye akıtılması konusundaki dayatmaları Exxon Mobil, Chevron ve Kissinger gücünün yansımalarıydı.

8) Henry Barkey, Türkiye ABD’nin Suriye’ye girmesini talep ediyor dedi. Barkey, Türkiye’nin ABD’nin askeri açıdan Suriye’ye girmesini istediğini ama ABD’nin buna yanaşmadığına dikkat çekti. Barkey, seçimlerden önce Suriye’ye karşı temkinli davranan ABD’nin bu tutumunun seçimler sonrasında değişmesini beklemediğini belirterek, “herkesin gördüğü gibi ABD’nin büyük bir bütçe problemi var. Başkan Obama’nın aslında ülke içi konulara daha çok önem vermesi lazım ve dolayısıyla Suriye’de yeni bir askeri maceraya girmek istemeyecek” dedi.

9) Peter GalbraithTürkiye’nin ağabeyliğinde Kürdistan kuralım diyor.
Eski ABD Hırvatistan Büyükelçisi, Bağımsız Kürdistan Anayasası’nın yazarı ve Bağımsız Kürdistan fikrinin en kuvvetli lobicisi Galbraith, Demokratik Parti’nin Vermont Senatörüdür. John Kerry ile yıllardır yakın temasta olan Galbraith, Hürriyet’ten Tolga Tanış’a verdiği röportajda Bağımsız Kürdistan planını
şöyle açıklıyor.

      • Bağımsız Kürdistan Türkiye’yi Bölmez:
      Bugün Türk Dışişleri Bakanlığını dinlediğinizde Irak’ın bütünlüğü “esastır” değil, “tercih edilir” diyorlar. Bu konunun kırmızı çizgi olmamakla beraber, sadece tercih edilir olması bir değişimi gösteriyor. Türkiye, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürdistan olmasının, buna Türkiye ve Suriye’den de Kürt bölgelerinin dahil olacağı anlamına gelmediğini anladı.
      • Kürtler Toprak Tavizi Verecek:
      Kürtlerin bağımsızlığı için önce toprak meselesinin çözülmesi gerekecek. Musul en kolayı. Kürtler Musul için hak iddia etmiyorlar. Ancak en büyük problem Kerkük. Kürtler toprak konusunda tavizler vermek zorundalar. Kerkük için bir petrol paylaşımı anlaşması düşünülebilir. Bu müzakere sürecinde Türkiye de olumlu bir rol oynayabilir. Mesela Erbil’i vereceği tavizler konusunda ikna etmek gibi.
      • PKK Meselesini Türkiye Kendi Çözmek Zorunda:
      PKK ne istiyor? Kürtlerin isteklerinin üç başlık altında toplayabiliriz.
      Af,
      politik sürece katılmak ve
    Kürtlerin sivil hakları.
    Bunlar Türkiye’nin yapabileceği şeyler.

Galbraith’in söylediği şu; “Kürdistan kaçınılmaz ama Türkiye’yi bölmez.”
Zaten, Galbraith otuz yıldır aynı şeyi söylüyor. Onun bu konudaki görüşlerini şöyle özetleyebiliriz. “Türkiye’yi federatif bir yapının parçası haline getirmeyin. Türkiye üniter devlet olmaya devam etsin. Ama Kuzey Irak’ta kurulacak Kürt Devleti’ni Türkiye himaye etsin. Hasmı değil koruyucusu olsun. Zannediyorlar ki bu Kuzey Irak’a verilmiş bir tavizdir. Hayır. Türkiye’nin bütünlüğünü sağlamaya yönelik bir çözümün ifadesidir.”

Bu çözümü Joseph Biden ile Richard Holbrooke daha başlangıçta kabullenmişlerdi. Şimdi de yeni Obama yönetimi de bu konuda birleşmiş görünüyor. Ama bu çözüm ABD-İsrail tezgahıdır. Sonunda Türkiye Kürtlerini de içine alan Büyük Kürdistan inşasının tezgahıdır.

 

  • Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgenin tamamında,
    kanlı iç savaşlar yaşanması gündemdedir.
Yukarıda sıraladığımız 9 tespit, açık ve net olan bir tehdidin varlığı ve tanımlanması için yeterlidir.

Bu tablo içinde, ABD-İsrail emperyalizminin BOP Eşbaşkanlığı iktidarına öngördüğü görev, bir yandan savaş çığırtkanlığı yaparak, Beşar Esat iktidarını, Suriye Ordusunu ve ekonomisini çökertmek, diğer yandan PKK sorununu çözmek adına, içte açılımlar yaparken, dışta bölgesel Kürt güçlerini ABD-İsrail’in istekleri konusunda ikna edip Kürt yapısının yaşatılması konusunda garantiler vermesidir.
Fakat günümüzde tek kutuplu bir dünya yok artık. Güç dengesi batıdan doğuya kaymıştır. Türkiye’de ayağa kalkan Milli Güçler bunların tümünü boşa çıkaracak potansiyele sahiptir.

Türkiye Milli Birleşik Cephesi’nin (TMBC) İnşa Edilmesi

Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu hayati tehlikelerden kurtulmasının tek yolu BOP Eşbaşkanlığı iktidarının yıkılmasıdır.


Yıkılabilir mi? Evet.

Çünkü AKP iktidarı bölünme anayasası dahil,
bu tehditlerin hiçbirini gerçekleştirecek güce sahip değildir.
Yıkmanın görülebilen tek yolu politik mücadeleye yönelik işlevsel bir yapılanmanın inşa edilmesidir. Böyle bir yapılanmanın hayata geçirilmesi tehditlerin yok edilmesi için gereklidir.

Bu yapılanma; Cumhuriyetin değişmez ilkeleri, tam bağımsızlık ve özgürlük ortak paydasında birleşen kadrolarla oluşturulacak ve faaliyette bulunacak olan “Türkiye Milli Birleşik Cephesi (TMBC)” adlı yapılanmadır.

TMBC, Milli Anayasa Forumu (MAF) düşünce ve pratiği temelli olarak en geç dört ay içinde oluşturulmalıdır. Milli İktidar hedefli olmalıdır. Gölge Kabinesi’nin yer aldığı özgün bir programla Ankara’da Türk Halkına açıklanmalıdır.

TMBC, Başkanını, siyasi, iktisadi, dış politika stratejisi, güvenlikten sorumlu başkan yardımcılarını ve basın sözcüsünü seçerek görevlendirmelidir.

David Makovsky, Suriye’de Sessiz Darbe adlı makalesinde Suriye ve İran’a yönelik bir ABD-İsrail saldırısının olasızlığını yazmış ise de hızla değişen uluslararası ortama bağlı olarak çok zor duruma düşmüş olan BOP Eşbaşkanı, Suriye’ye karşı savaş başlatabilir ve başta Türkiye olmak üzere bölgeyi
kanlı iç savaşların içine çekebilir. Bu nedenle de TMBC’nin dört aylık bir zaman diliminde hayata geçmiş olması bir şart olarak önümüzde durmaktadır.


Erol BİLBİLİK, 2 Şubat 2013