Etiket arşivi: İstanbul Sözleşmesi

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 24 Temmuz 2020

ÇARŞAMBA İĞNELERİ :
24 Temmuz 2020

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

YASAK

MSB Akar, işgal edilen adalarımızı gündeme getiren E. Kur. Alb. Ümit Yalım’a, askeri sosyal tesislere giriş yasağı koymuş.

Yunanlara adalarımıza girişi yasaklasa da Türkiye Cumhuriyeti MSB olduğu anlaşılsa…

HİZMET

Kamu bankaları, İBŞB Başkanı İmamoğlu’nun metro yapımı için yurt dışından bulduğu krediye önceki dönemden gelen borçlar nedeniyle el koydu.

İş yaptırmama işi…

OYUN

AKP-MHP Belediye Melis üyeleri İBŞB’nin borçlanmasını engelliyordu. Şimdi destek oluyorlar. Kredi alınıyor, banka haciz koyuyor, AKP’ye yanaşan şirketlerin alacağı ödeniyor.

Cumhur ittifakı belediyenin çalışmasını engellemiyormuş gibi oluyor.

Ali-Cengiz oyunları sürüyor…

HACİZ

Adana Büyükşehir Belediyesi’nin AKP’li önceki Başkanının, ailesinin hazine arazisindeki bahçesine, belediye olanaklarıyla 596 bin 672 TL’ye elektrik nakil hattı çektirdiği öğrenildi.

CHP’li yeni başkana da bu adamın borçları yüzünden haciz kondu.

Haklı mı bu haciz, yargı mı aciz?…

ÖPTÜM

500 milyon TL borcu olan Çorum Belediyesi Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması nedeniyle etkinlikler yaptı. Ayasofya’da kılınacak ilk Cuma namazı için de tur düzenledi..

CHP’li belediyelere önceki başkanlardan kalan borçlardan dolayı haciz koyanların gözlerinden öperim…

GAZİ

15 Temmuz Gazilerini Saray’ın bahçesindeki 15 Anıtı’na çelenk koymaya almadılar. Daha önce de toplanan paraların hesabını sormak için yürümüşlerdi.

Alınmazlar, onlar muharip değil muhalif gaziler…

AHLAKSIZLIK

ABB Başkanı Mansur Yavaş önceki dönemdeki yolsuzlukları anlatınca AKP’li meclis üyeleri üzerine yürüdü.

Eskiden ahlaksızlık yapanların üzerine yürünürdü…

SAYIN

AKP’li Ömer Çelik’in müşteki (AS: yakınmacı) olduğu bir iddianamede isminin önüne “sayın “ sıfatı yazılmış.

Cüppesi ilikli yargı…

BAĞLI

Kılıçdaroğlu’na MAN Adası davasından tazminata hükmeden yargıç FETÖ’den açığa alınmış, Yunanistan’a kaçarken yakalanmış, sonra affedilip göreve iade edilmiş.

Göbekten bağlı yargı…

CEMAAT

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, İstanbul Sözleşmesi’nin “Üç cemaatin isteği üzerine” tartışmaya açıldığını söyledi. Sözleşmenin devamını savunan Meclis Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyon Başkanı Canan Kalsın görevden alındı.

RTE, “Çalışın!” direktifi vermişti.

Cumhurun başı, cemaatlerin baş tacı…

CAMİLEŞTİRME

Kanal İstanbul’dan yolsuzluk fışkırıyor.

AKP’li belediyelerin yolsuzlukları ortaya dökülmekle bitmiyor.

Devlet ihalelerinde oyun üstüne oyun dönüyor.

Cemaat yurtlarındaki tecavüz haberlerinden geçilmiyor.

Değil Ayasofya tüm tarihi binalar cami yapılsa ne yazar, ahlaksızlık önlenemiyorsa…

HİLAFET

Ayasofya camiye dönüştürüldü.

Kadını koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış çalışmaları sürüyor.

Atatürk’ün İş Bankası vasiyetinin iptali dillendiriliyor.

Diyanet sürekli büyüyor.

İmam Hatipliler devlet kademelerini dolduruyor.

Aydın/solcu geçinen dernekler devrim kanunlarını sorgulatmaya hazır.

Sabah TARAF’ından özel kalem Müderrisoğlu da aynı kafada yazdı.Konu işleniyor.

Türkiye’m nereye?…

OMURGASIZ

RTE’nin TTK Başkanlığına atadığı eski Ensar Vakfı yöneticisi Prof. Dr. Ahmet Yaramış, 15 Temmuz’un yıl dönümüyle ilgili düzenlenen bir panelde, darbe teşebbüsüne karışmış, pişman olmuş kişilere sahip çıkılması gerektiğini söyledi. Tepkiler üzerine çark etti.

Bir de dik durabilseler…

LAN

Ak Partili bir il gençlik kolu başkanı;

Sosyal medyada, ‘jakuzi’ videosu paylaştı.

‘Lan fakirler; Beni rahatsız etmeyin, keyif ediyorum’ dedi.

Fakir halkın görgüsüz zenginler partisi!…

AYRIM

Sivas’ta bir Alevi Köyü’nün yolu yapılmazken komşu köye dört yılda üç kez asfalt döküldü.

Lafa gelince tek millet, birlik, milli irade filan…

BİZANSLI

Numan Kurtulmuş, Ayasofya’nın camiye çevrilmesini eleştirenleri,”İçimizdeki Bizanslılar” diye aşağıladı.

Türk insanı içinden Bizanslı çıkacağını sanmam ama gerici, tutucu, yobaz boldur…

BAVULCU

Taraf’ın bavulcusu Baransu 19 yıl altı ay hapis cezası aldı.

Bavullaşırsan paketlenirsin…

FİRAVUN

Atatürk’e “firavun” diyen Nuri Pakdil’in adı AKP-MHP oyları ile Tuzla’da bir sokağa verildi.

Sokak kalsın, adı batsın…

Hükümran esaret  

Zafer Arapkirli
Cumhuriyet, 17.7.2020

Hükümran esaret  

Başlıktaki “Oximoronic” tabiri kullanmak için çok düşündüm. Ama içinden geçmekte olduğumuz bu süreçte, ülkemizi yönetiyor gibi yapan (savrulan diyelim) iradenin halini daha iyi tanımlayacak başka bir söz bulamadım.

Hani derler ya: “Cuk oturuyor” diye.

Düşünsenize, ağızlarını her açtıklarında sadece ülke içinde değil ülke dışında da “fevkalade duruma hâkim ve her istediğini başaran, kimsenin itiraz edemiyor ve hukuken alt edemiyor olmasının da avantajı ile ipleri istediği gibi çekebilme olanağına sahip” görüntüsü veriyorlar ya.

Oysa, işlerin hiç de öyle yürümediğinin, kazın ayağının da göründüğü gibi olmadığının farkına bile varamayacak noktayı çoktan geçtiler. Bu noktadan onra (yakınlarındaki) kimse de onlara söyleyemiyor sanırım. Bizler, yani “çooook uzaklarında” olanlar da bir şeyin değişeceğine ilişkin umudumuzdan değil de sırf tarihe not düşmek adına söylemekten çekinmiyoruz. Çekinmedik, çekinmeyeceğiz de. Çünkü hiç olmazsa tarih, adaletin ve hukukun yanında, doğrunun yanında olanlara bir şekilde, bir aşamada hakkını verir diye umduğumuzdan yapıyoruz bunu.

Hükümranlık diye avaz avaz bağırarak, dünyayı hayrete düşürecek bir kararla “Kiliseyi cami olarak kullanmaya” karar verirken, hiç hesap etmediler ki kendilerinden önce “Kiliseyi camiye değil, müzeye dönüştürme” kararını alan akil irade, yani Cumhuriyetin kurucu iradesi, bu konuda alınabilecek en aklıselim içeren kararı almıştır. Üstelik işgalci “Yedi Düvel”i bu topraklardan kovalayarak bu “Devlet”i kuran o “Kurucu irade” sayesinde bu ülkede 72 millet ve dinden insan özgürce ibadet edebilmekte ve bu “emanet”, bu ülkenin temel taşlarını bağlayan en güçlü harcı oluşturmaktaydı..

Hükümranlık diye çığırırken, kendi ülkesinin Bakanlar Kurulu’nun 86 yıl önce aldığı kararın üzerini çizerek sadece saygısızlık etmekle kalmıyor (Kurucu Yüce Önder ATATÜRK’ün ihanetle suçlanması küstahlığına girmek bile istemiyorum) aynı zamanda, “Bir devletin kendi aldığı bir kararın altındaki mührü söküp atarak” devletin mührünün yüceliğini, (hükümranlık diyelim mi?) kendi elleriyle berhava ettiğinin farkında bile değil.

Hükümranlık diye gerim gerim gerinirken, bir yandan kendi milletinin vergileri ile satın aldığı milyarlarca liralık silah sistemlerini, el âlemin parmak sallaması üzerine  “depoya kapatmak zorunda kaldığını”, yine başka bir ülkeden parasını ödeyerek aldığı uçakların “Vermiyorum işte. Var mı diyeceğiniz?” diye terslendiğini, daha da ötesi, bunu sineye çektiğini (Don’t be a fool mektuplarına filan girmiyorum bile) unuttuk sanıyor.

Hükümranlık diye ortalığı kasıp kavururken, bu ülkenin bir mahkeme heyeti karar için toplanmaya hazırlanırken, aynı kentin bir havaalanında motorları çalışmaya başlayan bir uçağın, “uzaklardan gelen bir telefonla serbest bırakılıveren bir papazı alıp uçtuğu” gerçeği buharlaşıp uçuverdi sanıyor.

Hükümranlık diye gerinirken, kendimiz “Devlet” olarak ilk imzacılarından biri olduğumuz ve “Parlamento”dan (Yüce Meclis diyelim – daha iyi gider) onaylattığımız İstanbul Sözleşmesi’nin altındaki imzayı geri çekerek ele güne rezil olmamızın hazırlıklarını yapıyor.

Hükümranlık diye meydanlarda haykırırken Ege Adaları’nın tüm uluslararası sözleşmelere aykırı biçimde komşu bir ülkenin silahlı kuvvetleri tarafından bir bir işgal ve tahkim edilmesine ses çıkaramıyor olmamızın üzerini örtmeye çalışıyor.

Hükümranlık diye övünçle gezinirken, Birleşmiş Milletler nezdinde hükümran bir devlet olarak tanınan bir komşunun topraklarına topla, tankla, tüfekle dayanarak o devleti “rejim” diye küçümseyerek, başkentinin en önemli camisinde cuma namazı kılma niyetlerini ortalık yerde seslendirmekten sıkılmıyor.

Hükümranlık diye fiyaka satarken, en büyük kentinin tam orta yerindeki bir konsolosluk binasına ellerini kollarını sallayarak (havalimanından beri adım adım izlendikleri halde) giren 15 yabancı eşkıyanın, içeride adam öldürüp kıtır kıtır doğradıktan sonra, yine ellerini kollarını sallayarak çıkıp gittiklerini, arkalarından “çemkirmekten” başka bir şey yapmaya gücünün yetmediğini kimsecikler duymadı, görmedi, bilmiyor sanıyor.

Hükümranlık diye avazı çıktığı kadar bağırırken bu ülkenin yaşadığı en menfur, en alçakça, en hain darbe girişimlerinden birinin arkasında olduğunu sağır sultanın da duyduğu, herkesin de bildiği FETÖ elebaşı Ağlak Vaiz’i yüz bilmem kaç kez talep ettiğimiz halde adeta “nanik” yapılarak iade etmeyi reddettiklerini ve hâlâ kucakta beslediklerini bilmiyoruz, hepimiz salağız sanıyor.

“Hükümranlık” derken, bütün bu hatırlattığım komple yönetici acziyetinin “esiri” olmayı, ancak ülkeyi bu hale getiren kadrolar becerebilirdi.

Bu “esareti” kendi çabası ile yaratabilmek de bir “beceri” midir?

Bilemiyorum.

Mülkiyeliler Birliği : Hukuku ve Adaleti Savunan Baroların Yanındayız

Hukuku ve Adaleti Savunan Baroların Yanındayız

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Diyanet İşleri Başkanı’nın LGBTİ bireylere karşı nefret içeren sözlerinin ardından Ankara Barosu, evrensel insan hakları ve anayasamızın koyduğu ölçülere göre bir kınama mesajı yayımlamış, ardından Baro hakkında soruşturma başlatılmıştır. Aynı süreç Diyarbakır Barosu için de işletilmiştir.

Barolar, Anayasayı savunmuştur. Yürürlükte olan 1982 Anayasası’na göre Türkiye laik bir devlettir, temelini dinden değil, hukuktan alan kurallara uygun olarak yönetilir. Hiçbir kamu görevlisi dinine dayanarak ayrımcılık yapamaz. Bir devlet memuru olan Diyanet İşleri Başkanı da buna dahildir.

Barolar evrensel hukuk ilkelerini savunmuştur. Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’nde, AİHM’nin açık içtihadında yer alan cinsel yönelim ve kimlik ayrımcılığı yasağının bir devlet görevlisi tarafından, hem de dini temelden yapılmasını kınamışlardır.

Barolar, ifade özgürlüklerini hukuku savunmak, bir kamu görevlisini ulusal ve evrensel hukuka uygun davranmaya çağırmak için kullanmış; adalet bakanının açıklamasının hemen ardından cumhuriyet savcılarının açtığı soruşturmalara maruz kalmışlardır.

Türkiye’de yargı bağımsızlığına ilişkin ağırlaşan sorunlar başta olmak üzere, ağırlaşan insan hakları ihlallerinin, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve meslek kuruluşlar üzerindeki baskıların geldiği dereceyi açık biçimde gösteren bu gelişmeler karşısında,

  • Mülkiyeliler Birliği, hukuku savunan Baroların yanındadır.

Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu
=================================

Dostlar,

Devletin en yüksek tepelerinden DİB Başkanı hazretlerine en güçlü perdeden kol kanat gerilmiş, Diyarbakır ve Ankara Barosu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 216/3 maddesi kapsamında, Halkın bir kesiminin benimsediği dinsel değerleri aşağılama suçundan re’sen soruşturma başlatılmıştı. (http://ahmetsaltik.net/ 2020/04/28/ diyanet-baskani-ali-erbasa-yonelik-aciklamasi-nedeniyle-ankara-barosuna-sorusturma-baslatildi/)

??????
!!!!!!!!
????????

Cinsel tercihleri nedeniyle aşağılanan, dışlanan, ötekileştirilen ve “mücrim – günahkar”, din dışı ilan edilen hedef gösterilerek adeta linç ve aforoz edilen insanların haklarını hangi Cumhuriyet savcıları koruyacak??

Şeyh-ül İslam’lık makamı yaratmak yetmedi, bir de kalın kalın, güçlü mü güçlü zırhlarla korumaya aldık??!!

DİB hurafe üretecek, Dini buna alet edecek, karşı çıkan Ankara ve Diyarbakır Barosu ceza koğuşturmasına uğrayacak!?

Türkiye’nin savrulup sürüklendiği yere bakar mısınız??

Suçlu, apaçık güçlü..

Ve bir bakıyorsunuz, Türkiye basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke içinde 154. sırada!

AKP ve maşalarını alkışlamak (!) gerek..…

AKP’nin “yetmez ama evetçi” yandaşlarını da..

Türkiye’de ileri demokrasiye geçilmiş bulunuyor AKP = Erdoğan rejimiyle, gözümüz aydın..(!)

Sevgi, saygı ve KAYGI ile. 30 Nisan 2020, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Mülkiyeliler Birliği Üyesi (SBF-Mülkiye)
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci 

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com