Etiket arşivi: IŞİD ve Nusra

Diktatörler de ölür

Diktatörler de ölür

Ülkesini 23 yıl yöneten ancak halkın sokağa dökülmesiyle 23 günde devrilen Tunus’un diktatörü Bin Ali 2011’de kaçtığı Suudi Arabistan’da perşembe günü öldü. Tam yerinde. Vahabi mezhebine göre mezar taşı bile olmayacak. Ekim 2011’de yapılan ilk Kurucu Meclis seçimlerinde İslamcı Nahda 217 sandalyenin 89’unu kazanarak 1. parti olmuştu. Kendi aralarında anlaşamayan 10 sol ve liberal parti adaylarıyla 16 bağımsız geri kalan sandalyeleri paylaşmıştı.

NAHDA’nın iki liberal ve cumhuriyetçi partiyle kurduğu koalisyon radikal İslamcı kişi ve akımların güçlenmesine yol açmış ve en az 15 bin Tunuslu kadın-erkek IŞİD ve NUSRA saflarında savaşmak üzere Türkiye üzerinden Suriye’ye gitmişti.

Ülke giderek karanlığa sürükleniyordu. Halkın direnmesiyle NAHDA hükümeti dağıldı ve 2014’te yapılan seçimleri bu kez laik Çağrı Tunus partisi kazandı ve lideri Sibsi cumhurbaşkanı oldu.

Sibsi 25 Temmuz’da ölünce geçen hafta seçim yapıldı ancak ortaya herkesi şaşırtan bir sonuç çıktı. 26 adayın yarıştığı seçimlerde İslamcı NAHDA başta olmak üzere bildik tüm siyasal parti ve oluşumların adayları yerine bağımsız 2 aday en çok oyu alarak 2. tura kaldı.

Bu 2 adaydan 1. olanı Kays Said bir hukukçu, dürüst, yolsuzluklarla mücadele sözü verdi, mirasta kadınlarla erkeklerin eşit olmasından yana olduğunu savundu, devlette israfa son vereceğini ve gençlerden yana olacağını söyledi.

Partisi ve örgütü olmadığı için kampanyayı tek başına yürütmüştü.

İkinci olan Nebil Kuravi bir iş adamı, medya patronu ama rüşvet ve vergi kaçırmaktan dolayı içerde. Berlusconi’ye benzetilen Kuravi devrik lider Bin Ali’nin eski dostu.

İkinci turda seçimi kim kazanır belli olmaz ama demokrasi heyecanı giderek azalıyor. Daha önceleri %50 dolayında olan seçime katılım oranı geçen hafta %45’e geriledi.

Libya’da ise bir değişiklik yok.

2011’de 42 yıllık Kaddafi iktidarı devrildi ama ülkede iç savaş bitmedi. Bir yanda Türkiye ve Katar’ın desteklediği İslamcı gruplar, karşı tarafın arkasında Mısır, BAE ve S. Arabistan var.

Hepsi de Sünni. Kimin ne istediği belli değil ama demokrasi hiçbirinde yok.
Petrol ve doğal gaz zengini ülke ve insanları şimdi perişan durumda.

Mısır çok ilginç.

3 Temmuz 2013’te Müslüman Kardeş Mursi‘yi deviren Savunma Bakanı Sisi şimdi bir gençle başı belada. Belki de Kavalalı’yı çağırıştırır diye Mehmet Ali adını kullanan eski yandaş, sinemacı ve müteahhit genç, şimdi sosyal medyanın fenomeni.

Videoları izlenme ve paylaşılma rekorları kıran Muhammed Ali ‘Yeter artık Sisi‘ ya da ‘Hadi git artık‘ gibi farklı sloganlarla izleyicilerine ulaşarak Sisi’yi yolsuzluk ve halkın sefalet içinde olduğu sırada kendine yeni saraylar inşa etmekle suçluyor ve halkı sokaklara çağırıyor. Bu çağrıya kulak veren yüzlerce insan Kahire ve öbür kentlerde sokağa çıktı.

Sisi’nin diktatörlük iktidarını kurmak için çocuklarını, yakınlarını ve arkadaşlarını önemli görevlere atadığını söyleyen Muhammed Ali’yi susturmak için Sisi şimdilik kendi yandaşı gazeteci ve sanatçıları televizyonlara çıkartarak onlardan medet umuyor.

Muhammed Ali’yi susturmak için çareyi sosyal medya patronlarına başvurmakta bulan Sisi, İspanya’ya kaçtığı söylenen Muhammed Ali’nin Twitter, Facebook ve YouTube gibi hesaplarını kapattırdı ama adamın tek başına Sisi’yi sarstığı ve sarsacağı kesin. O kadar ki geçen hafta Sisi canlı yayınlanan bir gençlik etkinliğinde Muhammed Ali’nin suçlamalarına yanıt vermek zorunda kaldı.

Sisi; sarayları kendisi için yapmadığını, çalıp çırpmadığını ve Allan’tan korkan dindar bir insan olduğunu söyledi ama diktatörlükle ilgili bir şey söylemedi.

Oysa Trump onun için ‘En çok sevdiğim diktatörüm‘ demişti.
Demek ki, Trump’ın sevdiği başka diktatörler de varmış.

Ben olsam kıskanırım. Yanlış anlamayın ‘ben’ ben değil adaşım Hüsnü Mübarek‘ten söz ediyorum. O da başka diktatörler gibi er ya da geç ölecek.
Geriye beddualar kalır. Hesabı da öbür dünyada sorulur.

Hüsnü Mahalli : Barış Suriye’den başlar

Bölgede yeni dönem…
Barış Suriye’den başlar

Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli
YURT
Gazetesi, 31.08.17

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Arap Baharı‘ Tunus sonra da Mısır’da başladığında Bunun ‘Kanlı’ olduğunu yazıp anlattığımda herkes bana kızdı. Sağcılar ve solcular batının bu oyununa inanmıştı. Olaylar Suriye’ye sıçradığında;
1-Esad’ın asla devrilmeyeceğini
2-Rusya’nın Esad’dan asla vazgeçmeyeceğini
3-İran ve Lübnan Hizbullahı’nın sonuna dek Esad’a sahip çıkacaklarını ve
4-Bütün bu oyunların hedefinde Türkiye’nin de olduğunu yazıp anlattım.
Marksist solcular bile beni  ‘demokrasi düşmanlığıyla’ suçladı. Geldiğimiz nokta ortada.
Türkiye’nin içinde bulunduğu durum her şeyi açıklıyor. 5 N 1 K kuralına gerek yok.
Önemli olan budan sonrası. Onu da bu yazıda özetliyorum Yani Rusya-Türkiye-İran üçgeninin yapabileceklerinde. Herkes İran Genel Kurmay Başkanının Ankara ziyaretini konuştu.
Yakında Cumhurbaşkanı Erdoğan İran’a gidecekmiş. Putin ve Erdoğan sürekli telefonlaşıyor.
Astana Anlaşması gereği üç ülke arasında her düzeyde koordinasyon ve işbirliği var.
Özellikle istihbarat ve askeri alanlarda.
IŞİD ve NUSRA‘ya karşı. 30 Eylül 2015’te Rus uçakları Suriye’ye gittiğinde Esad ülkenin yaklaşık %yirmisini kontrol ediyordu. Bugün %elliden fazlası. Yılsonuna dek bu oran %75-80  olur. O zamana kadar IŞİD ve Nusra’nın işi bitirilecek.
Her iki örgüt içinde savaşan Suriyeliler silahlarını bırakacak. Bırakmazlarsa ortadan kaldırılacaklar. Tıpkı Suriye-Lübnan sınırında olduğu gibi.
Suriye ve Lübnan ordularının yanı sıra Hizbullah militanlarının ortak operasyonlarıyla sınır son üç haftada tamamen IŞİD ve NUSRA’cılardan temizlendi. Sırada Suriye-Ürdün sınırı var. İran ve Hizbullah destekli Suriye ordusu ve Rus güçleri bunun için hazırlık yapıyor.
2015’te kurulan ve merkezi Bağdat’ta olan Suriye-Irak-İran-Rusya Koordinasyonu bunun için çalışıyor. Unutulmamalı ki Irak  ordusu ve yüzbinlerce Haşdi Şaabi militanı yani Şii milisler henüz tüm Irak’ı IŞİD’çilerden temizleyemedi. Bu süreç 4-5 ay sürebilir. Suriye’de olacağı gibi.
Ama tek koşulla Türkiye’nin işbirliği ile. O da var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile barışmasından bu yana her şey bu yönde gelişiyor.
Ocak 2017’de dönemin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ‘Suriye politikası başından beri yanlış’ demişti. Anlaşılan Ankara yanlışları düzeltmeye çalışıyor.
Rusya ve İran’ın yardımıyla. Bazen ABD’ye rağmen bazen de dolaylı da olsa onunla birlikte.
S-400 füzeleri bu oyunun bir parçası. ABD ve Rusya terör örgütleri IŞİD ve NUSRA’dan kurtulmaya kararlı. AB ülkeleri de el altından yardım ediyor. Herkes Şam ile diyalog kuruyor.
IŞİD sonunda Suriye-Irak sınır bölgesinde toplanacak. NUSRA Türkiye sınırına 20 kilometre uzaklıkta İdlib’te. Sayıları en az 20 bin ve yarısı yabancı uyruklu. Yani Çeçen, Uygur, Suudi, Tunuslu… Rusya-Türkiye-İran işbirliğinin hedefinde bunlar var. Yani bu yabancılar ne olacak?
Sonra da sıra PYD’ye gelecek. ABD ile anlaşarak İran-Türkiye-Rusya Üçlüsü PYD’nin kontrolündeki bölgelerin büyük bölümünü alıp Suriye devletine verecek. Yani Esad’a. İran, Türkiye ve Esad istemediği sürece Suriye’de federal ya da özerk bölge kurulamaz.
ABD işe karışırsa karşısında bu üç ülkeyi bulacak. Bir de Rusya’yı.
Trump’ın bir çılgınlık yapacağını hiç sanmam. Yaparsa da hiç şaşırmam.
Nasıl olsa herkes Kürt kartına oynuyor. Örneğin Suriyeli Kürtlerin ‘Akdeniz’e koridor açma’ projesi. Bu konuyu dillendiren ‘stratejist ve uzmanlar’ dünyadan haberi yok. Bırakın koridoru İran ve Rusya destekli Esad’a rağmen Kürtlerin federal ya da özerklik isteği bile gerçekleşemez.
Bu durum Türkiye’yi rahatlatır. Belki de kendi Kürtleriyle daha barışık bir politika izlemeye zorlar. Tıpkı Haziran 2015 öncesinde olduğu gibi.
Görüldüğü gibi 2011 başlangıcında olduğu gibi Ankara’nın tüm hesapları yine Suriye gerçekleriyle çakışıyor.

  • Yani Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümü İran ve Rusya ile işbirliğinden geçer.

Onlar da Esad’ı işaret ediyor. Olur mu bilemem ama bana göre 2018’in ilk haftalarında Putin Şam sokaklarını dolaşacaktır. Sonrasını tahmin etmek hiç de zor değil.

  • Batılı ülkeler ve Körfez’in Kral, Emir ve Şeyhleri  her zaman olduğu gibi Türkiye’ye kazık attı ve atacak.

Her şey ortada. Geriye siyasi irade, kararlılık ve karar gerekiyor. Bu kez karar kesin doğru olmalıdır. Türkiye bir 6 yıl daha yanlışlara dayanamaz. Benden söylemesi bu kez bedeli çok ama çok ağır olur. Türkiye ve tüm bölge için. İran ve Rusya işbirliği bunun bilindiğinin kanıtıdır. Çok ilginç bir denklem:

  • Pers, Osmanlı ve Rus imparatorlukları Abbasi ve Emeviler için ortak ve doğru bir formül arıyor. 

    İşin içinde daha birçok ayrıntı var ama onlar da burada anlatılamaz.
    Önemli olan Esed’in bir an önce Esad olmasıdır. Bu da çok zor bir iş değil.
    Sonuçta tek bir harf değişecek. Herkesi ve her şeyi kurtarmak için değer.
    Başka türlüsü de olmaz. Olur diye düşünenler var olan durumu iyi okusunlar.
    6 yıllık bela onlara yetmediyse gelecek olan beladan 60 yıl kurtulamayacaklarını anladıklarında herkes için iş işten geçmiş olacaktır. Benden söylemesi. Daha önce de söylemiştim.
    Hepsi de doğru çıktı.
    ==========================================
    Dostlar,

    Sayın Hüsnü Mahalli’yi AKP tepti bilindiği gibi.  AKP = RTE’nin Suriye politikasındaki ürkünç (vahim) yanlışları YURT Gazetesindeki köşesinde ve Halk TV’deki programlarında Ayşenur Aslan ile yüreklilikle ve çok açık olarak ortaya koydukça iktidarın tepkisini çekti. Sonunda ilahların gazabı patladı ve H. Mahalli kendisini hapiste buldu. Sağlığı tehlikeye girdi. Uzunca bir süre yazıp – konuşmaktan alıkondu.

Peki ne oldu? AKP = RTE, Ortadoğu konusunda uzmanlığı tartışılmaz olan gazeteci Mahalli’nin yıllar öncesinden yazıp söylediği noktaya geldiler. Yazık oldu geçen yıllara ve akan kanlara.. Sınırımızda Sevr planı Kürdistan’ın kurulmasına ramak kaldı!

Zararın neresinden dönülürse kârdır diyerek avunabilir miyiz? Hayır! Bunca ağır dış politika hataları yapanların, önüme gelenlerin kandırdığı siyasilerin mutlaka hem politik hem de hukuksal olarak hesap vermek zorunda.

Türkiye, zamanı geldiğinden bu hesapları da hukuk devleti kapsamında soracaktır elbet.

Biz Sn. Mahalli’nin yazılarına yorumlarımız da katarak sitemizde hep yer verdik. Siyasal iktidara çağrıda bulunduk. Ancak iktidar bu ulusalcı sağduyu çığlıklarını duymazdan geldi. Kendisini kurup iktidara getiren Atlantik ötesi güçlerin güdümünde, onların taşeronu gibi davrandı. Ne var ki artık deniz bitti.. AKP = RTE geç de olsa acı gerçeklerle yüzleştiler. Bundan sonra hiç ama hiç hataya yer yok. Ne konjonktürün ne de halkın – ekonominin takatı kaldı! Verdiğimiz şehitlerin kanları, sorumluları boğacaktır eğer yeni hatalar yapılırsa!

İçeride tüm Ulusu birleştirici politikalar izlemek kaçınılmaz bir zorunluk.
TBMM mutlaka devrede olmalı.. TEK ADAM bu kibrinden vazgeçmeli; Türkiye’nin muazzam birikimini paha biçilmez bir servet olarak değerlendirmeli. Her tür israf ve yolsuzluk adeta bıçakla kesilmeli. Hiçbir toplum kesimi ötekileştirilmemeli, yurttaşlara EŞİT davranılmalı.

Anayasa’ya ve Atatürk’e saygı kusuru yapılmamalı.

  • Yaşamı – EĞİTİMİ – Devleti dincileştirme dayatmasından derhal vazgeçilmeli, 

Sn. Mahalli zaten kapsamlı yazmış, biz de uzatmayalım. Arşivimizde tutmuştuk. Üstünden 33 gün geçti, demlendi bu yazı. Her geçen gün gelişmeler, bu yazı içeriğini doğruladı. Şimdiye dek Sn. Mahalli’nin Suriye – Ortadoğu sorunlarında yazdıklarının tümü gerçekleşti. Bundan sonrası için O’nun danışmanlığına çok ciddi gereksinimimiz var.. Lütfen, lütfen eyyy yetkililer.

Sevgi ve saygı ile. 03 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Hüsnü Mahalli : ​Esad öpecek sizi..

Ruslar’ın 30 Eylül’de Suriye’deki müdahalesi sonrasında bu ülkede ve bölgede çok şey değişti.
Suriye içinde başta IŞİD ve Nusra olmak üzere tüm terör örgütleri her gün büyük kayıplar veriyor.
Havada Rus uçakları, karada Suriye ordusu teröristlere nefes aldırmıyor.
Teröristler kısa süre sonra bırakıp kaçabilir. Tabii Türkiye’ye.
Peki bölgesel ve uluslararası politikada neler oluyor ?
Ruslar çağırınca herkes tıpış tıpış Viyana’ya koştu.
Önceki akşam Viyana’da bire karşı üç dengesi vardı :
Rus Dışişleri Bakanı’na karşın ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan bakanları.
Bakmayın siz Suudi Bakanı’nın artistliğine. Şapşal canı sıkıldıkça Rusya’yı tehdit ediyor:
“Suriye’den çıkın, yoksa fena yaparız”.
Uyanık, Türkiye’nin askeri ile gerdeğe gireceğini hesaplıyor.
Rus ayısının şakası yok.“Esad olduğu sürece hiçbir şekilde masaya oturmayız” diyen Türkiye, bırakın Viyana’ya gitmeyi Rusya’nın tüm şartlarını kabul etmişe benziyor. Ben bu satırları yazarken, Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, Paris’te İranlı meslektaşı Zarif ile Suriye’yi konuşuyordu.İran’a selam vermeyenler şimdi İran’la Suriye ve Ortadoğu’yu konuşuyor.
Nükleer anlaşma sonrasında İran artık kilit ülke. Peki masada kimler var?
Lübnan, Irak ve Türkiye ‘düşmanı’ Mısır dahil toplamda 16 ülke bakanları.
Rusya’nın tavrı belli: “Esad’ın selamı var yakında hepinizi öpecek”.
Masada ABD ve Fransa da var. Fransa’nın eski istihbarat şefi, iki gün önce “Ortadoğu haritaları asla beş yıl öncesi gibi olmayacak.” demişti.

1916 tarihli Sykes-Picot haritalarının kahramanları Fransa ve İngiltere’nin yanı sıra ABD, Kuzey Suriye’de PYD’ye arka çıkıyor.
PYD, haftaya Viyana’ya çağırılacak,
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu, “Kuzey Suriye’de Irak’ın kuzeyindeki gibi bağımsız bir Kürt oluşuma izin vermeyiz” diyorlar.
Diyorlarlar ama Kuzey Irak’taki Kürt oluşumun lideri Mesut Barzani ile stratejik işbirliği ilişkilerini sürdürüyorlar.

Kürt medyasında bu işbirliğinin karanlık ayrıntıları ile ilgili olarak çok şey anlatılıyor.
Kürt medyasında Mesut Barzani’nin faşizan yönetimi ile ilgili her gün birçok öykü yayınlanıyor.

Adam, ‘parlamento süresini uzatmıyor diye’ parlamento başkanı ile muhalif partinin bakanlarını  Erbil’e sokmuyor. Ankara ile birlikte PYD ve PKK’ya karşı savaşan Barzani,
Kürt petrolünün Türkiye üzerinden pazarlanması için AKP bağlantılı çok karanlık işler çeviriyor. Adamın derdi, ‘Kürt ulusunun lideri’ olarak kalmak.
Yani liderliği Öcalan’a kaptırmamak. Nasıl olsa onun gerçek rakibi Celal Talabani hasta
ve Talabani’nin oğlu dahil, adamlarında iş yok.
Durum böyle olunca, Batılı başkentler PYD, PKK ve HDP üçgeninde planlar hazırlıyor.
Bu planda karanlık yolsuzlukların bataklığına saplanmış Barzani’ye ve Türkiye uzantılarına
yer verileceğini sanmıyorum.
Verilse bile bu geçici olacak ve herkes HDP’nin seçim sonrasındaki gücüne göre
yeni hesap yapacaktır.

Demek istediğim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın PYD tehditlerini dinleyen olmayacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kobani olayları sırasında, PYD için, “Terörist örgüttür ve Kobani  düştü düşecek” demişti ama Obama arayınca “Buyursun Peşmerge Kobani’ye geçsin” demişti.
Başbakan Davutoğlu da Kobani direnişini selamlamıştı. Peki ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya Kuzey Suriye’de PYD’li bir oluşum kurmaya kalkarsa ne olacak?.
Yine mi Obama’dan telefon bekleyeceğiz. Belki de bu kez adam beyzbol sopasını gösterir.
Putin’i de unutmamak gerekir. Bu aralar Rusya da PYD’yi seviyor.
“YPG ve Suriye ordusu birlikte IŞİD’e karşı savaşmalı” diyor.

Özetle Kuzey Suriye’de oluşum olur mu, olmaz mı bilinmez ama Kuzey Suriye’nin geleceğinde AKP yönetimde Ankara’nın zerre kadar söz hakkı ve gücü yok ve olmayacaktır.
Kuzey Suriye, Suriye’nin parçasıdır PYD ise Suriye partisidir.
Tıpkı Güneydoğu’nun Türkiye’nin bir parçası  ve HDP’nin de bir Türkiye partisi olduğu gibi…
PKK mı? Ortak payda. Türkiye, Suriye, İran ve Irak için.

Hele şu seçimin sonucunu görelim. Yeni bir Türkiye her şeyi değiştirir.
Karar sizin. Oy da sizin.

==================================

Evet Dostlar,

1 Kasım 2015 zorla yineletilen genel seçimler sonucu 26. TBMM oluşuyor..
Saat 20:50 ve sandıklar kapatılalı 4 saat bitmeden sonuçlar %95’e yakın oranlarda belli.
Başbakan Davutoğlu, heyecandan titreyen bir sesle Konya’lı seçmenlere ölçüsüz bir teşekkür -minnet sunuyor.. Ankara’ya dönüyor ve gece yarısı sonçlar daha da netleşmiş olduğunda
AKP Genel Merkezinden balkon konuşması yapacak sanırız..

AKP, 3 Kasım 2002’den tam 13 yıl sonra bir kez daha seçim kazandı ve tek başına
ülkeyi yönetecek. Kendisinin yarattığı devasa iç ve dış sorunlarla da yüz yüze..
başta dış politika, sonra ekonomi.. Elbette kendisinin dışında bölgesel – konjonktürel sorunlar da var ama bıunlar sanırız AKP’nin kendi yaratıkları yanında ikincil kalıyor..

Suriye’de olup bitenler ivedidir, kritiktir, önceliklidir. Sn. Mahalli’ye kulak verilmelidir.
AKP ve Erdoğan “içerisi” ile cebelleşmek yerine, muhalefetle birlikte Suriye sorununa
tüm ağırlığıyla eğilmelidir. Hemen atbaşı Ekonomideki yangına odaklanmalıdır!

Ülkemize “hayırlı” olsun diyelim..
ÜLKESİ VE MİLLETİ İLE ASLA BÖLÜNMEZ BİR TÜRKİYE ASAL KOŞULU İLE!

Cumhuriyetin temel değerlerini her koşulda ve sonuna dek savunmaya devam!

Sevgi ve saygı ile.
01 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com