Etiket arşivi: imam hatip liselerinin düz liselerin yerini alması

Nuray Mert : Müftü nikâhı ve İslami rejim

Nuray Mert
Cumhuriyet, 4.8.17

Müftü nikâhı ve İslami rejim

(AS : Bizim katkı ve eleştirimiz aşağıdadır..)

Cumhurbaşkanı ve partisi ülkenin içinde bulunduğu feci durumu gözden ırak tutmak için, gündemi ‘din eksenli’ tartışmalar etrafında yoğunlaştırma başarısını sürdürüyor. Müfredatın ‘cihat’ kavramını içermesi ve müftülere nikâh kıyma yetkisi verilmesi bunlar arasında. Maalesef, muhalif çevreler de aynı değirmene su taşımak konusunda son derece hevesli. 
Yok, din eksenli düzenlemeler hiç tartışılmasın demiyorum, itirazı olan bunları açıkça tartışmalı ama en azından muhalefetin bu konularda boğulma riskini dikkate almalı. Dahası, ekranlarda anlamsız bağırış çağırış yerine, itirazların makul bir çerçevede tutulmasına özen göstermeli. Aslında, insanlara dini görüş dayatmanın en ciddi örneği imam hatip liselerinin düz liselerin yerini alması yönündeki gayretler idi. Pek çok insan, istemediği halde çocuğunu, pek çok mahalde tek seçenek haline gelen imam hatip liselerine göndermek durumunda kalmaktan şikâyetçi ve bu sorun ciddiyetini koruyor. 
Cihatkavramına gelince, iktidar radikal yorumlara karşı, cihat’ın geniş anlamını öğretmek iddiasında ama zaten Türkiye’de cihat’ı radikal tanımı ile anlayıp, soluğu radikal örgütlerde almak gibi geniş çaplı bir sorun yok. Bu durumda, ‘cihat’, radikalizmi önermekten ziyade, dini/milli militarizmi vurgulayan bir kavram olarak öne çıkmış oluyor. ‘Şehitlik’ kavramı için de aynı şeyi söylemek mümkün, bu kavram çerçevesinde, vatanseverlik militerleşiyor, ölme/öldürme hayatın merkezine yerleşiyor. Ancak, bu kavram iyice ‘tabu’ mahiyetinde olduğu için kimse kurcalamaya cesaret edemiyor, ölümü değil yaşamı kutsama, vatanseverliği bu çerçevede kurma itirazından uzak duruluyor
Müftülüklere nikâh yetkisine gelince, kusura bakmayın ama bu değişikliğin dini düşünce ve yaşam tarzını dayatma ile alakası yok. Tam da bu nedenle, ateşli itirazların çoğu havada kalmaya mahkûm. Müftülüklerde kıyılan nikâh, şeri çerçevede değil, mevcut medeni kanunun nikâha ilişkin mevzuatına uygun olacak, yani nikâhını müftülükte kıyan dört eş ile evlenmeye kalkışamayacak, ‘eşini talakı selase’ ile boşayamayacak, vs. Öyle bir düzenleme olsaydı, çok ciddi bir gelişme olurdu, olmadığına göre müftünün nikâh kıyma yetkisi olması neden sorun yaratsın? Tam tersine, ‘imam nikâhı’ adı altında, hiçbir yasal güvencesi olmayan akitlerin ve bunların yaratacağı suiistimalleri önlemek açısından faydalı bir sonucu olabilir. İçinde müftü lafı geçti diye muhalefet etmek, tam da iktidar partisinin fazlasıyla işine yarayacak bir tutum. Dahası hakkaniyetli değil, evliliğe dair hukuki çerçeve değişmediği durumda nikâh kıyan memurun
din görevlisi olması neden sorun olur? Bırakın isteyen istediği makamda nikâhını kıydırsın.
“Müftülüklerde kalabalık misafiri ağırlayacak yer yok” diyen bile çıkıyor, zaten isteyen nikâh dışında farklı mekânda düğün yapıyor. Kısacası, bunlar ciddiye alınacak konular değil, o nedenle ciddi sorunlar arasında telaffuz edilmesi bile diğerlerinin önemini gölgede bırakmaktan başka işe yaramıyor. 

Tabii, bir de “bu işler böyle başlar, bugün müftülükte nikâh, yarın şer’i hukuka göre nikâh”
diyenler olabilir. Doğrusu, İslamcı kesim böyle bir değişimi ve genelde İslami bir rejim değişimini çok arzu ediyor olabilir. O durum, TV tartışması konusu değil, tam bir toplumsal-siyasal altüst oluş demektir, sadece laikliğin değil, demokrasinin, hak ve özgürlüklerin sonu demektir. O nedenle, doğrudan tartışma konusu olmalı, tam da o nedenle, İslamcı siyasetçi ve yazarlara “istediğiniz, doğru bulduğunuz, hedeflediğiniz böyle bir değişim ise, gelin açık açık konuşalım, bu ülkede yaşayan herkes fikrini açıkça kamuoyu ile paylaşsın” diye yıllardır çağrı yapıyorum. Kaçak dövüşmek alışkanlığında olanlardan ses çıkmıyor, sadece “Daha zamanı gelmedi” diyenler çıkıyor ki, o da “biz bunu elimiz daha da güçlendiğinde dayatacağız”
demekten başka bir anlam taşımıyor.
=====================================
Dostlar,

Yaşımız, akademik eğitimimiz, genel terbiyemiz bizi çok sınırlıyor ama,
Sayın Mert tek sözcükle “saç-ma-lı-yor”!

En azından, Evrim ile ilgili “cahilce” yazısının ardından daha özenli olmasını beklerken, üstüne üstüne gider gibi.. Nuray hanımın o yazısı ile ilgili yanlışlar çok tartışıldı. Sn. Kongar TELE1’de 18 Dakika programında açık açık hatalarını söyledi Sn. Mert’in.. Gözümüzden kaçmadı ise bir düzeltmesi de olmadı Nuray hanımın. Oysa açık bilimsel hata yapmış, “Bilimsel teori” kavramının anlamını yanlış bildiğinden, “Evrim kuramı” için de “adı üstünde teori.. henüz tartışmalı, kanıtlanmadı..” gibisinden koca koca gaflar yapmıştı.
Oysa Cumhuriyet gibi bir gazetede yazıyor.. Birkaç kez düşünmek gerek bu Gazete’nin saygınlığı ve sorumluluğu adına..
Derken…
Bu gün kocaman bir gaf daha.. Yazı yukarıda.. Sn. Mert, Anayasasında Laik – demokratik – sosyal hukuk devleti yazan ve AKP = RTE tarafından hızla dincileştirilen bir ülkede “müftünün dinsel nikah kıymasında ne var?” diyebilmek, dahası böylesi uygulamanın “yararlarından” (!) söz edebilmek için aklını peynir ekmekle yemiş olmak gerek..
Nuray hanım bu konularda ciddi bilgi açığı içinde.
Tezini savunurken her 2 konuda bunu net görüyoruz.
Yeter bilgiye sahip olsa ve siyasal tercihe kalsa, tartışalım ya da demokratik hoşgörü gösterelim. Ancak Sn. Mert Evrim’i de bilmiyor, Laiklik kurumunu da yeterince tanımıyor..

Bu durumda Nuray hanımın bir süre yazılarına ara vermesi ve temel bilgi açığın kapaması gerek. Ya kendi yapsın ya da Cumhuriyet yönetimi yapsın..
Sokaktaki sıradan kadın “müftü – imam” nikahına isyanla haykırırken, bunun nimetlerini savunmak olsa olsa dinci – gerici – yobaz kişi ve kurumlara düşer. Nuray hanım kendisini nerede görüyor acaba?

Bu yazıdan önce Cumhuriyet’ten Oğuz Güven’i ve Güray Öz’ü aradık. Sn. Güven’e sorunu aktardık. Nezaketle dinledi ve sıkıntıyı paylaştığını, yönetimin de sorunun ayrımında olduğunu belirtti. Ardından Sn. Güray Öz’ü aradık, “toplantıda” imiş… sekreter Elif hanım bağla(ya)madı. Ancak özetle sorunu aktardı Güray beye. Sn. Öz de bu konuda çok telefon alındığını, konunun görüşüldüğünü aktarmış sekreter Elif hanıma ve bizimle hafta içinde uygun olduğunda görüşecekmiş! Bekleyelim ve Sn. Öz ne zaman lütfeder, bize döner, görelim..

Sayın Mert’e, eski Devlet Bakanı Av. Önay Alpago‘nun önceki gün yayımlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık mektubunu hemen ve dikkatle, birkaç kez okumasını ve ardından yazıları için mutlaka bir “mola” almasını salık veriyoruz. (http://ahmetsaltik.net/2017/08/04/eski-devlet-bakani-alpagodan-erdogana-muftu-nikahi-mektubu/)

Bu zoraki “mola” dan Nuray hanım ve Cumhuriyet yönetimi birlikte sorumlu biz göre..

Sevgi ve saygı ile. 04 Ağustos 2017, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com