Etiket arşivi: İklim değişimi

AB’nin enerji güvenliği Türkiye’den geçiyor’

AB’nin enerji güvenliği Türkiye’den geçiyor’

portresi, Gülümseyen

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
10.08.2015
 
 Avrupa Parlamentosu’nda gerçekleştirilen dördüncü “Hazar Forumu” 
nda konuşan HASEN Genel Sekreteri Haldun Yavaş, Güney Gaz Koridoru’nun Avrupa Birliği ve Hazar Bölgesi arasındaki işbirliğini artıracağını ifade etti. Güney Gaz Koridoru’nun, yalnızca Hazar gazının değil aynı zamanda Doğu Akdeniz, Türkmen ve Kuzey Irak gazının Avrupa’ya iletilmesi için de başlıca güzergâh olduğunu vurgulayan Yavaş, stratejik konumuyla enerji merkezi olmayı hedefleyen Türkiye’nin Doğu’nun zengin enerji kaynaklarını Batı’ya sunmak için en uygun maliyetli köprü-yol olduğunu sözlerine ekledi.
Petrol ve Doğal Gaz boru hatları 
adsız

SOCAR Belçika Direktörü Vusal Mammadov ise forumda gerçekleştirdiği konuşmada Trans-Anadolu Doğalgaz Boru Hattı’nın (TANAP) teknik açıdan dünyanın en büyük ikinci projesi olduğunu söyledi. Azerbaycan “Şah Deniz” gazının ilk bölümünün 2018 yılında Türkiye’ye, 2019′da ise Avrupa’ya ulaşacağını belirten Mammadov, Şah Deniz’in yeni iş fırsatlarının ve yatırımların kapısını açacağını ifade etti. TANAP projesinin ortaklarından BOTAŞ’ı temsilen foruma katılan BOTAŞ Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Said Arınç ise konuşmasında Çin’den sonra en hızlı büyüyen ülkenin Türkiye olduğunu, Türkiye’nin doğal gaz tüketiminin 2030 yılında 80 milyar metreküpe ulaşacağını söyledi…
 

Başta Rusya,ABD, Kanada, İran ve Katar olmak üzere diğer Ülkelerle birlikte Dünyada toplam Doğal Gaz üretimi yılda yaklaşık 4 trilyon metreküptür.
***
Değerli arkadaşlar,
Yaklaşık 3 bin yıldan beri insanlığın hizmetinde olan Doğal Gaz* (ilk kez Çin’de kullanılmış) bir Kaya-yağı (petrol) türevidir ve ağırlıklı olarak Metan (CH4) gazından oluşur; ayrıca %20-30 oranında öbür hidro-karbonlarla, Etan (C2H6) Propan (C3H8) ve Bütan ( C4H10 ) katışıktır. Enerjisinin yaklaşık üçte birini Doğal Gazdan karşılayan ve bunu da Dünyanın en büyük doğal Gaz üreticisi olan Rusya’dan sağlayan Avrupa Ülkelerinin çoğunda petrol ve doğal gaz gibi ithal enerji kaynakları için ortalama 100 günlük depolama olanakları varken, Türkiye’nin depo kapasitesi maalesef 1 günlüktür. (yaklaşık 200 milyon m3) Hemen her alanda olduğu gibi, Enerji güvenliği alanında da ‘Gündelik’ yaşadığımızın bir başka göstergesi ! 
Satır içi resim 1 
Nüfusu Dünya nüfusunun binde 11’i kadar olan, buna karşın Dünyadaki yenilenmeyen Enerji Kaynaklarının yalnızca binde 2’sine sahip olan Türkiye‘de
yıllık yaklaşık 120 milyon ton Kaya yağı eşdeğeri (~ 5 Exa Jouleenerji kullanıyoruz ve bunun %90’ı hidrokarbon (fosil) yakıtlardan oluşuyor; doğal gazın payı %28… Şu anda 70 milyar metreküp olan yıllık doğal gaz tüketimimiz 2030’da 80 milyar metreküp olacakmış; yani nüfusa orantılı olarak %15 artacak demektir… havaya daha çoook CO2 (karbondioksit) püskürtmeye devam edeceğiz, atmosferi daha çok ısıtacağız demektir.  (Şu anda atmosfere yılda adam başı ortalama 6 ton karbondioksit püskürtüyoruz)
Satır içi resim 2
Yani biz, tüketici nüfus artışının tetiklediği çevre tahribatı (AS: yıkımı) ve kaynak tüketimi,
aşırı (fosil) enerji kullanımı, COsalımı, küresel ısınım, buzulların eriyişi, iklim değişimi, susuzluk, açlık, gelecek nesillerin güvenliği vs. vs. anlatarak boşuna
nefes tüketiyoruz. O zaman hay-deyin, çılgınlığa devam edin!

3 yetmez, beş çocuk doğurmaya devam !
Dert değil.  æ(Basından alıntıdır.)

____________

*Dünya toplam Doğal gaz Rezervi kabaca 200 trilyon metreküp olarak tahmin ediliyor. Enerji Bakanlığımız  Dünya Karalarının binde 5 i kadar olan Türkiye‘de oransal olarak 170 kere daha az(!?)miktarda, sadece 6 milyar metreküp Doğal Gaz bulunduğunu söylüyor, ki bu da bizim 2-3 aylık ihtiyacımıza ancak yeter. Kısacası “Türkiye’de Doğal Gaz yok !!” denebilir. Türkiye’de çıkarılan yıllık ~600 milyon metreküp sembolik miktardaki Gaz kullandığımızın sadece 120’de 1’dir.
==========================================
Dostlar
,

 

Şehitlere, bombalara, saldırılara boğuldu Türkiye… İçimiz yanıyor..
Yine de ülkemizin başkaca önemli sorunlarını da konuşabilmeliyiz…
Ali Ercan hocamız bu zor olanı yapmış..
Türkiye’nin temel bir çıkmazına “ENERJİ ÇIKMAZI” na dikkat çekmiş..

Nüfusu Dünya nüfusunun binde 11’i (%1,1!) kadar olan, buna karşın
Dünyadaki yenilenmeyen Enerji Kaynaklarının yalnızca binde 2’sine
sahip olan Türkiye..

Çatal denklem burada…
Ve kimi sorumsuz yöneticiler hala “3-5 çocuk doğurun..” diye halka telkin verebiliyor!?
Kurtuluş halkımızın sağduyusuna kaldı.. Ulusun, Yöneticilerini aşan bir sağduyu göstermesine..
Sevgi ve saygı ile.
10 Ağustos 2015, Ankara 

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Su Krizi


SU KRİZİ

Hakan KARA
Cumhuriyet, 22.3.15

Çevreciler daha 80’li yıllarda uyarmıştı:

“Böyle giderse Türkiye’de su sıkıntısı yaşamaya başlarız. Çeşme suları içilemez hale gelir.”

Sulak alanların kurutulmasına tepki gösteriyor, yaşanan savurganlığa dikkat çekiyorlardı.
Onları dinlemedik.
Çünkü kentlerde çeşmeyi açtık mı su, gürül gürül akıyordu. Bardağa doldurduğumuz suyu kana kana içiyorduk. Su tertemizdi. Çeşmeden akan suyun kirlenebileceği, içilemez hale geleceği düşüncesi bize o kadar uzaktı ki.
Aradan 30 yıl geçti. Bugün çeşmeden akan suyu içmek bir yana, banyo yaparken bile tedirginiz. Bedenimize ne tür kimyasallar dökülüyor biliyor muyuz? Çeşmeden gürül gürül akan
tertemiz suyu kana kana içtiğimiz zamanlar sanki bir düş gibi artık.


Bugün Dünya Su Günü.

Birleşmiş Milletler 22 Mart’ı “Dünya Su Günü” ilan edeli 22 yıl oldu.
Amaç su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su varlıklarını korumaktı.

UNESCO’nun web sayfasında önceki gün yayımlanan 139 sayfalık su raporuna bakıyorum:

“786 milyon insan temiz suya ulaşamıyor.
2050’de sanayide
su kullanımı % 400, tarımda %100 artacak.”

Dünyada nüfusla birlikte su tüketimi de hızla artıyor.
Giderek büyüyen bir su kriziyle karşı karşıyayız.

Peki, Türkiye’nin durumu ne?

Raporun 52. sayfasında Türkiye’de kentlerde şişe suyu kullanımının 2000-2010 yıllarında % 20’den %54’e yükseldiği yazıyor. Türkiye’de şişe suyu tüketiminde öylesine büyük bir artış yaşanmış ki; Endonezya, Gana ve Filipinler’i geride bırakmışız.


Türkiye’de kişi başına yıllık 1.519 metreküp su düşüyor.

“Su sıkıntısı çeken ülkeler”
arasında yer alıyoruz.


Türkiye nüfusu 2030’da 100 milyona ulaştığında, bir basamak daha gerileyerek,
“su fakiri” ülkeler arasına katılacağız. Burası zaten en alt basamak. Daha aşağısı yok.


Suyu bilinçsiz tüketiyoruz. Tarımda su verimliliğini sağlayamıyoruz. Tarımsal sulamada
atık suların arıtılarak kullanımı, damla veya yağmurlama gibi modern yöntemler yaygın değil. Bu yöntemlerin yaygınlaştırılması için neyi bekliyoruz o da belli değil.


Yeraltı sularının seviyesi giderek düşüyor. Çiftçiler öyle söylüyor.
Bu konuda uzun dönemli somut, güvenilir veriler yok. Çünkü ölçüm yapılan kuyu sayısı yetersiz. Öbür yandan yeraltı sularının kullanımında denetim de yok.
Türkiye’de kaçak kuyu sayısının 180 bin dolayında olduğu kestiriliyor.


Göller kuruyor, sulak alanlar yok oluyor, nehirlerin debisi azalıyor.


İklim değişimi Türkiye’yi nasıl etkileyecek pek bilmiyoruz.
Kuraklık hangi bölgelerde ne ölçüde yaşanacak? Ne gibi önlemler aldık?

Suyu düşüncesizce tüketmekle kalmıyor, aynı zamanda kirletiyoruz.
Türkiye’de belediyelerin yalnızca %22’sinde atık su arıtma tesisi var.

30 yıl önce çevrecilere inanmadık. Haklı çıktılar. Ne dedilerse oldu. Peki, bugün ne diyorlar?

Su ticari bir mal olarak görülmemelidir. Suyun korunması, savunulması ve
doğru kullanılması
gereklidir. Herkesin suya ulaşma hakkı var. Konuya önce insan ve doğa diyen bir anlayışla yaklaşırsak su krizine kolektif çözümler üretebiliriz.
Fosil yakıt bağımlılığını azaltarak; hem iklim değişikliğinin önüne geçebilir hem de
çevresel
baskıyı azaltarak su kaynaklarının korunmasına katkıda bulunabiliriz.”


Onların sesine bu kez kulak verecek miyiz?
Yoksa, gelecek kuşaklardan çalmaya devam mı edeceğiz?

===========================================

Dostlar,

Durum kritik ve sorun ciddi boyutlarda..

İvedi olarak küresel ölçekte önlem ve hala olanaklı ise (korkarız çoook güç!)
geri düzeltim (restorasyon) planları yapmak ve hızla tüm dünyada uygulamak zorundayız..

kuraklik_feci

 

 

 

 

 

Kuraklık ve çölleşme hızla yayılıyor..
Dünya, kaldırabileceğinin üstünde nüfusa ev sahipliği yapmada çoook zorlanıyor.

Nüfusun 5 milyarın altına çekilmesi…  HER AİLEYE 1 ÇOCUK!

ve doğaya saygılı, tasarruflu yaşanması gerek.

Doğaya hükmetmek değil, yasalarını öğrenip barış içinde birlikte ortak (komünal) yaşam
tek seçenek..

Barış içinde birlikte varoluş :

Peacefull coexistence / Coexistence pacifiqu”!

Doğa bizim fahişemiz değil, evsahibimiz..
Ve gelecek kuşaklara sağlıklı teslim edilmek üzere bizlere emanet!

Ekolojik olarak “çöküntü” dönemindeyiz!

BM’nin 3. Binyıl Ekosistem Öngörü Raporu‘nda (UN 3rd Millenium Echosystem Assessment) son 50 yılda Dünyaya zararımızın geçmiş tüm zamanları aşkın olduğu belirtiliyor.
Bu korkunç yıkım hızını tanımlayacak matematik formülasyon yok!

Bir de gidecek başka gezegenimiz yok!

Sevgi ve saygı ile.
22.03.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com